TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Tarımsal üretim

Tarımsal üretim haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarımsal üretim haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Ağrı'da domates, Van'da muz, Erzurum'da çilek imkansız değil Haber

Ağrı'da domates, Van'da muz, Erzurum'da çilek imkansız değil

17 Ekim Dünya Jeotermal Günü nedeniyle, Türkiye’nin bu alandaki gelecek vizyonu hakkında görüşlerini açıklayan Jeotermal Enerji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı (JED) Ali Kındap, Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgelerinin (TDİOSB) ülke coğrafyasının tümüne yayılan jeotermal kaynaklar ile birlikte planlanması ve mutlaka bu kaynakların yakınına kurulması gerektiğine dikkat çekti. BİN 925 METRE RAKIM VE EKSİ 35 DERECEDE DOMATES ÜRETİMİ Türkiye’de bin 500’ün üzerinde doğal çıkış noktası olan jeotermal enerjinin, her ilde her türlü tarım ürününün yetişmesine imkan tanıyacak yeterlikte olduğunu sözlerine ekleyen Kındap, “Ayaklarımızın altında bulunan ve kullanılmayı bekleyen jeotermal kaynaklarımızla bugün Ağrı’da domates, Van’da muz, Erzurum’da çilek yetiştirmemiz; hatta ‘Anamur muzu’ olarak tüm dünyanın tanıdığı yeni markalar oluşturmamız mümkün. Bu üretimlere ilişkin çok özgün örneklerimiz de var. Ve bu örneklerdeki verimlilik ve rekolte seviyesi, bu alanda dünyada söz sahibi olan ülkeler ile rahatlıkla yarışabilecek seviyede. Sözgelimi Nevşehir’in Kozaklı ilçesinde ve Ağrı’nın bin 925 metre rakımlı ilçesi Diyadin’de eksi 35 derecede üretilen domates, Antalya’da üretilen domatesten daha rekabetçi olabiliyor. Antalya’da üretilen domatesin 800 kilometre uzaktaki İstanbul’a taşınmasının gereği de anlamı da yok. Jeotermal seralar ile tarımsal üretimimizi artırarak gıda fiyatlarını düşürebilir ve bu alanda dünyanın önde gelen ihracatçı ülkelerinden biri olabiliriz” dedi. “10 YIL İÇİNDE 100 BİN DÖNÜM JEOTERMAL SERAYA ULAŞABİLİRİZ" Jeotermal kaynak zenginliği açısından Avrupa’nın lider, dünyanın dördüncü ülkesi Türkiye ile kıyaslanmayacak ölçüde düşük jeotermal kaynağı olan ülkelerin, jeotermal seracılıkta Türkiye’den daha ileride olmasını kabullenmek istemediklerini kaydeden Kındap, tarımsal üretimlerin tüketimin olduğu yerde ya da yakınında konumlanması gerektiğini belirtti. Türkiye’de bugün itibarıyla 5 bin 293 dönüm jeotermal seranın üretim yaptığını anımsatan Kındap, Türkiye’nin 10 yıl içinde 100 bin dönüm jeotermal sera büyüklüğüne rahatlıkla ulaşabileceğine inandıklarını vurguladı. “YATIRIMCI HAZIR, DESTEK BEKLİYOR" JED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap şu değerlendirmeyi yaptı: “Tüm dünyayı esir alan pandemi, savaşlar ve jeopolitik krizlerin kök sebepleri arasında ülkelerin en az enerji kaynakları kadar önem verdikleri gıda güvenliğini sağlama endişesi yatıyor. Yakın gelecekte dünya gıda ve su savaşlarına tanık olacak. Bu nedenle ülkemiz geleneksel tarım üretimini mutlaka topraksız tarım ve jeotermal seracılık uygulamaları desteklemek zorundadır. 85 milyon insanımızı sağlıklı, ucuz ve erişilebilir gıda ile buluşturmak zorundayız. Bu alanda açık ara dünyanın üretim üssü olma potansiyeline sahip konumdayız. Jeotermal kaynaklarımızla, Anadolu coğrafyasının her yerinde istediğimiz sebze ve meyveyi üretebilecek imkâna sahibiz. Bu alanda yatırım yapmak isteyen çok sayıda yatırımcımız var. Tarım ve Orman Bakanlığımız başta üzere tüm merkezi ve yerel otoritelerinden beklentimiz, farklı sebeplerle üretim yapılmayan tarım arazilerinde bu yatırımları destekleyici mekanizmaları harekete geçirmesi ve uygun faiz oranları ile kredi desteği sağlamasıdır. Bu alana yatırılacak her kaynak, bize tarım ürünleri ithalatının azalması ve bu ithalat için harcadığımız dövizimizin cebimizde kalması demektir.” TÜRKİYE'DE BUGÜN 5 BİN 293 DÖNÜM JEOTERMAL SERADA ÜRETİM YAPILIYOR Dünyanın en yüksek 4’üncü jeotermal kaynak zenginliğine sahip ülkesi Türkiye’de halen 5 bin 293 dönüm alanda jeotermal seracılık yapılıyor. Afyonkarahisar 900 dönüm ile ilk sırada yer alırken, İzmir 819 dönüm ile ikinci, Manisa 756 dönüm ile üçüncü sırada yer alıyor. İzmir-Dikili (3 bin dönüm), Denizli Sarayköy (700 dönüm) ve Ağrı-Diyadin’de (1,3 bin dönüm) kurulan TDİOSB’ler jeotermal kaynakla ısıtılacak. Balıkesir’in Gönen ilçesinde kuruluş çalışmaları süren jeotermal kaynakla ısıtılacak TDİOSB ise 8 bin dönüm büyüklüğü ile dünyanın en büyüğü olacak. 10 milyar TL’ye mal olacak bu projede 10 bin kişiye istihdam sağlayacak. Bu haber de ilginizi çekebilir: İzmir'de elektrik kesintisi - 16 Ekim 2023 Pazartesi

Posacı, tarlaya inip tarımsal üretime başladı Haber

Posacı, tarlaya inip tarımsal üretime başladı

Bir dönem Aydın Ziraat Odası Başkanlığı, Umurlu Belediye Başkanlığı yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 27. Dönem AK Parti Aydın Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ziraat Mühendisi Rıza Posacı tarlaya indi. Geçtiğimiz ay yapılan TBMM 28. Dönem Milletvekilliği Posacı, yeniden çizmesini giyip tarımsal faaliyetlerine başladı. Tarlaları karış karış gezen Posacı, toprak sevdasını "Bir aşk hikayesi" diyerek yorumladı. "ÇAY İÇMEYE BEKLERİM" Seçimden sonra herkesten helallik isteyen Posacı, milletvekili aday listeleri açıklandıktan sonra sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımda, "Bugün açıklanan milletvekilliği listelerinde yer alan bütün arkadaşlarıma samimi başarılar diliyorum. Yıllarca siyaseti halka hizmet aracı olarak gören, toplum faydası için yapmış olmanın gönül huzurunu yaşıyorum. İmkanlarım dahilinde Aydın'ımıza hizmet için , her gelen telefona yetişmeye ve sorunlara çözüm bulmaya çalıştım. Aydın milletvekili olmanın onurunu bana yaşatan siz değerli hemşehrilerime binlerce teşekkür ediyorum. Geçen listede 4. sıra adayı olarak yer vererek seçilmemizi sağlayan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ve parti teşkilatımıza şükranlarımı sunuyorum. Seçimlerde Cumhurbaşkanımıza ve AK Partimize daha çok hizmet edeceğim. Haklarınızı helal ediniz. Not: Seçimden sonra Kocaova'dayım, çay içmeye beklerim. Çiftçi Rıza Posacı" ifadelerini kullanmıştı. "BİZİMKİSİ BİR AŞK HİKAYESİ" Seçimlerin ardından milletvekilliği döneminde de terk edemediği tarlalara dönerek çalışmalara başlayan Posacı son yaptığı paylaşımdan birine de, "Yine dayanamadım, pamuk ekelim mi ,ekmeyelim mi derken içimizdeki pamuk ekme sevdası ağır bastı. Tohumu toprağa koyduk; çalışmak bizden, bereketi Allah'ımdan. Herhalde bizimkisi bir aşk hikayesi, üretmeden yapamıyorum" notunu düştü. İHA

Düzensiz sağanak tarımsal üretimi olumsuz etkiledi Haber

Düzensiz sağanak tarımsal üretimi olumsuz etkiledi

Denizli’de son dönemde etkili olan düzensiz sağanak yağmur ve dolu yağışı, üreticinin mahsulüne ve tarım arazisine zarar verirken, hasadı yaklaşan ürünlerin gelişimini de olumsuz etkiliyor. PAS HASTALIĞI GÖRÜLMEYE BAŞLANDI Denizli’de sürekli yağan ve sele dönüşen sağanak yağışlar ile şiddetli dolu yağışları nedeniyle tarım arazileri ve tarım ürünleri büyük zarar gördü. Kiraz üretiminde zarar yüzde 60’ları geçerken, pamuk, kekik, adaçayı tarlalarında sel suları ve dolu yağışı nedeniyle büyük zararlar oluştu. Etkili sağanak yağışlar nedeniyle buğday tarlalarında da pas hastalığı görülmeye başlandı. Verimli tarım arazilerinde çamur nedeniyle çapa ve sürme işlemi yapılamadığı için yabancı ot mücadelesinde de geç kalındı. Tarımda yaşanan olumsuzluklarla ilgili olarak Denizli Tarım Platformu Başkanı İrfan Hatipoğlu, açıklama yaptı. Son zamanlarda meydana gelen düzensiz ve şiddetli yağışların tarımsal üretime büyük zarar vermeye başladığına dikkat çeken Hatipoğlu, “Son zamanlarda sürekli, düzensiz ve zamanında yağmayan yağmurlar ya da şiddetli yağan yağmurlar, tarımsal üretimi olumsuz yönde etkiliyor. Düzensiz ve şiddetli yağan yağmurların tarımsal üretimdeki zararını iki türlü olarak değerlendirebiliriz. Birincisi bitki gelişimi. Bitki gelişmesi, döneminde çok yoğun yağan yağmurlar, nedeniyle bitkilerde küf, mantar gibi hastalıklar oluşuyor. Ya da doğadan topraktan bitki yeterli miktarda element alması engelleniyor. Fotosentez gerçekleşmiyor. Bu bitkinin kendi yapısıyla ilgili, birde hasat döneminde olan yıkımlar var. Örneğin buğday üretiminde çok yoğun yağışlar çökmelere, çürümelere neden oluyor. Pamuk üretim yapılan arazileri sel suları bastı, selin getirdiği mil bitki kökünde, kötüleşmeye neden oluyor. Kirazda dolu nedeniyle ciddi bir zarar oluştu” dedi. BİTKİ BAKIMLARI YAPILAMADI Özellikle tıbbı aromatik bitkilerin yetiştirildiği tarım arazilerini sel bastığını, aşırı yağış nedeniyle çamur olan tarlaların sürülemediğini, yabancı ot mücadelesinin yapılamadığını hatırlatan Hatipoğlu, “Denizli’de aromatik bitkiler olarak değerlendirdiğimiz kekik, lavanta, adaçayı çok fazla. Bu bitkilerin topraktan aldığı element çok önemli, aromatik yapısına bunlar doğrudan ekleniyor. Denizli’de tam hasat zamanı olduğu için kekik, adaçayı, lavanta da bitki bakımı yapılamadı. Haziran ayında ilk biçimlerin yapılması gerekirken yapılamadı. Bütün tarlar yabancı otlarla kaplandı. Yoğun yağışlar bu yıl kekik üretimi iki türlü zarar verecek. Bir aromatik yapısının yoksunlaşması, bir de üretim miktarının düşmesi olarak ele almak zorundayız. Bu nedenle yağışlar rahmet olarak anılmasına rağmen bir bölümüyle ciddi zarar veriyor. En kötüsü çiftçilerimiz bu aşırı yağışlara karşı uyarılmadığı için önceden ürünlerini aşırı yağışlara karşı sigortalatmadılar. Ve ciddi bir zarar kaybına uğrayacaklar. Binlerce hektar arazide üretilen pamuk üreticisi olsun, kirazcı, sebze, meyve, aromatikçiler büyük gelir kaybına uğrayacaklar. Bunun için aşırı yağışlara bir defa olmak üzere öğretici olması açısından sigorta çerçevesine alınıp zararlarının tanzim edilmesinin yarar olduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. İHA

Tarımsal üretimin son hali: Çiftçilik risk maliyetine dönüştü Haber

Tarımsal üretimin son hali: Çiftçilik risk maliyetine dönüştü

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER Türkiye’nin dört bir yanında çiftçinin alın teriyle üretilen binlerce ürünün toplanma merkezi haller oluyor. Hallerden semt pazarları ve marketler aracılığıyla son tüketiciye ulaşılıyor. Uzun yıllardır sektörde Türkiye’nin tarımsal üretiminin içinde yer alan Türkiye Halciler Federasyonu Başkanı Yüksel Tavşan, Türkiye tarımının içinden geçtiği süreci, tarımsal üretimin dönüşümünü gazetemize anlattı. Türkiye’nin ürün çeşidinde bir azalmanın söz konusu olmadığını belirten Başkan Yüksel Tavşan, seracılığın sadece belirli bölgelerde değil her tarafta yapılması gerektiğini altını çizerek “Şu an çiftçileri seralar ayakta tutuyor. Devlet, desteklerle seraların yaygınlaşmasına yardımcı olmalıdır” açıklamasında bulundu.  ÇİFTÇİLİK RİSK MALİYETİNE DÖNÜŞTÜ Çiftçiliğin artık küçük paralarla yapılamadığını, bir yatırıma dönüştüğünü belirten Başkan Yüksel Tavşan, “Çiftçilikte girdi maliyetleri çok önemli. Girdide de çiftçinin şu an yaşadığı en büyük problem risk maliyeti. Yani çiftçilik yatırıma döndü. Eskiden çiftçi-üretici dediğimiz kırsalda yaşayan köylü vatandaşlarımızdı. Küçük aile işletmeleri diyoruz buna. Bunlar eskiden daha rahat ekip-biçebiliyordu. Şimdi ise git gide risk almaya başladılar. Çünkü bu iş bir yatırıma döndü. Çiftçilik artık 100 bin TL-150 bin TL’ye olmuyor, bu iş için artık büyük bir yatırım gerektiriyor. Bu da risk oluşturuyor. Risk maliyetleri artınca, ürünlerin fiyatları da arttı. Çiftçi belki bu yatırımın karşılığını fiyatlardan bulabilir. Ama dediğim gibi bu süreçte çiftçilikten iş insanlığına gelindi. Burada kamunun özellikle bazı girdi maliyetlerinde bir destek sağlaması lazım. Bu destekler; ilaç, gübre, tohum ve akaryakıtta olabilir. Devletin bu kalemlerde destek vermesi gerekiyor. Bu destekler çiftçide bir rahatlama sağlayacak. Bu desteklemeler fiyatları düşüreceği için tüketicilere de olumlu yansıyacak” dedi.  SUYU TASARRUFLU KULLANMALIYIZ Tüm dünyada yaşanan ve ülkemizde etkisi derinden hissedilmeye başlanan küresel iklim krizine karşı su kullanımının önemine dikkat çeken Başkan Yüksel Tavşan, “Küresel iklim krizi global bir sorun. Maalesef ülkemizde de etkileri derin bir şekilde hissediliyor. Dünyayı hor kullandık. Bu sorunun etkilerini azaltmak için özellikle tarımda su kullanım şeklimizi değiştirmek zorundayız. Vahşi sulamadan damla sulamaya geçmeye başladık. Birçok bahçede damla sulama kullanılıyor. Bu konuda da çiftçiye destek vermemiz lazım. Topraksız tarım oluyor ama susuz tarım olmuyor. Bize düşen görev suyu tasarruflu kullanmak. Bu noktada bahsettiğim gibi damla sulama gibi yöntemlerle su tasarrufu sağlayabiliriz. Zaten hali hazırda birçok bağ, bahçe bu yöntemi kullanmaya başladı, bu yöntemleri çoğaltmak lazım” ifadelerini kullandı. EKSİLEN ÜRÜN ÇEŞİDİMİZ YOK Girdi maliyetleri karşısında zorlanan ve üretimden uzaklaşan çiftçi, üretici yaşının yüksek olması ve kuraklık gibi sebeplerle tarımsal ürün çeşidinde bir azalmanın olup olmadığı ile ilgili sorumuza “Ürün çeşitliliğinde kesinlikle bir azalma yok” diyerek yanıt veren Başkan Yüksel Tavşan, “Bu sektörde uzun süredir yer alan birisi olarak bunu net bir şekilde söyleyebilirim ki; pazarlarımızda eksilen bir ürün çeşitliliği yok. Her çeşit ürünümüz var. Bizde eskisine göre olmayan bir ürün yok. Ama tarla üretim sera tipi üretime döndü bunu diyebiliriz. Eskiden doğal şartlarda üretilen ürünler seralarla farklı üretilmeye başlandı. Çeşitlilik var, renk var ama eskiden daha natüreldi” diye konuştu. ÇİFTÇİMİZİ SERA KURTARIYOR Sera üretim alanlarının genişletilmesi gerektiğine dikkat çeken Başkan Yüksel Tavşan, “Çiftçilik ve açık alanda yapılan tarım seracılığa döndü, iyi ki de döndü. Şu an çiftçimizi kurtaran sera. Türkiye’de hala yüzde 95’in üzerinde küçük yatırımcı, yani köylerde tarım yapan köylülerimiz var. Bu çiftçilerimizin serada üretim yapabilmesi için desteğe ihtiyacı var. Çünkü seracılığa dönmek maliyetli bir üretim. Ne olursa olsun seracılığı genişletmemiz lazım. Eğer genişletirsek her tarafta tarım yapabiliriz. Bu da ülke tarımına büyük avantaj olur. Ege Bölgesi’nde ya da Akdeniz’de değil her tarafta tarım yapılmış olacak” dedi.    

Tarımsal üretimi don vurdu: Bağlarda yüzde 100 verim kaybı var Haber

Tarımsal üretimi don vurdu: Bağlarda yüzde 100 verim kaybı var

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER Türkiye’nin genelinde etkili olan kuraklık nedeniyle özellikle hububat ekiminin yapıldığı illerdeki çiftçiler, büyük sıkıntı yaşarken, son günlerde soğuk havaların etkisiyle yaşanan don olayları da üzüm bağları başta olmak üzere meyve bitkilerini olumsuz etkiledi. Bu olayı ‘Geç gelen dondurucu soğuklar’ diye tanımlayan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, bu sene küresel iklim krizinin tarımsal üretimde derin bir şekilde hissedildiğinin altını çiziyor. Manisa Sarıgöl’de bağcılık yapan üretici Sinan Gençeli de bazı bölgelerde yüzde 100’lük bir verim kaybının yaşandığına dikkat çekerek, üretim yaptıkları bölgeler olan Alaşehir ve Sarıgöl’de de yüzde 40 verim kaybı yaşadıklarını vurguladı.  İKLİM KRİZİNİ DERİNDEN YAŞIYORUZ Bu senenin çok farklı bir sene olduğunu ve iklim krizinin derinden hissedildiğini aktaran Dr. Hakan Çakıcı, “Don olayı bu dönemlerde beklediğimiz olaylardan biridir. Geç gelen don diye bahsederiz. Bahar geldi diye düşündüğümüz bir zamanda ağaçlar, bağlar uyanır ama don gerçekleşirse bunlar zarar görür. Hatta bu dönemde sigorta devreye girer. Ayrıca bu sene çok farklı bir sene. İklim değişikliğini derinden yaşıyoruz. Kış döneminde çok yüksek sıcaklıklar yaşandı daha sonra kısa bir süre de olsa soğuklar oldu. Şubat ve mart aylarında don problemi var. Tarımcı olarak en büyük sıkıntımız şu anda nisan ayı içerisinde de olabilecek don olayları. Meteoroloji de bu konuda uyarılarda bulunuyor. Don zararını özellikle meyvelerde ve bağlarda yaşıyoruz.  GELENEKSEL YÖNTEMLER KULLANILIYOR Çiftçilerin üretimlerini don olayına karşı korumak için geleneksel yöntemlere başvurduğunu ancak bunun yetersiz kaldığını belirten Dr. Çakıcı, “Dediğim gibi küresel iklim krizini bu sene derin yaşıyoruz. Mevsim kaymaları oluyor. Çiftçiler bu don olaylarını engellemek için bazı geleneksel yöntemler (Ateş yakılması, pervaneler, vantilatör) kullanıyor ama çok yeterli olmuyor maalesef. Don olayı biraz da konumla da alakalı oluyor. Çukur yerlerde don biraz daha fazla yaşanıyor. Bu noktada sigorta yapılmasını teşvik ediyoruz. Bu sene yağışların zamanı çok farklı oldu. Yağışsız gün sayısı uzadı. Yağış konusunda eksiğimiz var şu an. Bazı dönemlerde havalar çok sıcak olduğun için bazı bitkiler gelişme gösterdi. Mesela buğdayda bunu yaşadık. Ancak su ve nemi bulamadığı için bitki yandı. Bununla ilgili verim kayıplarını bölgemizde yaşayacağız. İnşallah artık çok kuvvetli donlar olmaz. Dediğim gibi bağ ve meyveler bundan ciddi şekilde etkileniyor” diye konuştu.  SİGORTA YAPTIRMANIN ÖNEMİ Öte yandan Manisa’da yeni filizlenmeye başlayan üzüm bağlarını da don vurdu. Manisa Sarıgöl Ziraat Odası Başkan Yardımcısı olan ve aynı zamanda bölgede üreticilik yapan Sinan Gençeli, dondan kaynaklı bazı bölgelerde yüzde 100 verim kaybının yaşandığını ifade ederek “Bağlarımızı maalesef don vurdu. Bazı bölgelerde yüzde 100 verim kaybı var. Alaşehir ve Sarıgöl’de de yüzde 40 verim kaybı var. Don sigortası yapan çiftçiler için hasar tespitler yapılıyor. Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) tarafından bağlarda zarar tespit çalışmaları başlatıldı. Bağlar kesime başlandığında çiftçilerimize ‘TARSİM sigortası yaptırın’ diyoruz. Devlet nasıl olsa bunun yüzde 50’sini ödüyor. Sadece bağ ürününde değil, tek dikimlik ürünlerde de mutlaka TARSİM sigortası yapılmalı. Doğa olayları her geçen gün artıyor. Bu noktada da sigortanın önemi artıyor. Ancak şöyle bir sıkıntı var. Yayla köylerindeki bağlarda daha yapraklar açmadı. TARSİM sigorta kapsamına girmesi için şöyle bir ifade var; yapraklar gözükmediği sürece sigorta kapsamına girmez. Üreticilerimizin bir de böyle bir sıkıntısı var” dedi. 

Atıl arazilerde tarımsal üretim ve tesis yatırımlarına bu yıl sağlanacak destekler belli oldu Haber

Atıl arazilerde tarımsal üretim ve tesis yatırımlarına bu yıl sağlanacak destekler belli oldu

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesinin Desteklenmesine İlişkin Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kararla, tarım arazilerinin kullanımının etkinleştirilmesi için boş bırakılan, nadasa ayrılan ve işlemeli tarıma uygun olmayan alanlar öncelikli olmak üzere, uygun tarımsal üretim yöntemleri kullanmak suretiyle bitkisel üretimin artırılması ve hasat sonrası ürün işlemeye yönelik yatırım projelerinin desteklenmesine ilişkin usul ve esaslar belirlendi. Düzenleme, Bakanlığa bağlı il müdürlükleri tarafından hazırlanan ve Bakanlıkça onaylanan bitkisel üretimin geliştirilmesi ve tarımsal hasılanın artırılmasına yönelik yatırım projelerine ilişkin hibe ödemelerini kapsıyor. Buna göre, hibe destekleri 1 Ocak-31 Aralık 2023 dönemi için sağlanacak. Boş bırakılan, atıl durumda bulunan veya nadasa bırakılan arazileri, uygun münavebe planı ve ekim yöntemleri kullanarak tarımsal üretime kazandırmak, iklim değişikliğini dikkate alarak, uygun çeşitlerle hububat, baklagil ve yağlı tohumlu bitkilerin üretimini geliştirmek, işlemeli tarıma uygun olmayan arazilerde, katma değeri yüksek bitki türlerinin üretimini artırmak, hasat sonrası kayıpları azaltmak ve katma değeri yükseltmek amacıyla birincil üretim sonrası kurutma veya işleme tesisleri kurmak, doğal ekolojilerinde var olan bitki türlerinin aşılama, çeşit değişimi ve benzeri teknik uygulamalarla birim alandan elde edilen verimini artırmak konularındaki projelere hibe ödemesi gerçekleştirilecek. Proje bedelinin yüzde 75'i kadar hibe verilebilecek Yatırım konularına göre Bakanlığın hibe oranları, belirtilen destekleme konuları için proje toplam bedelinin azami yüzde 75'i olarak uygulanacak. Diğer kamu kurum ve kuruluşları ve üretici örgütleri ile proje kapsamında işbirliği yapılabilecek. Karar kapsamındaki hibe ödemeleri gerçek veya tüzel kişiler için sağlanacak. Desteklerden, kamu kurum ve kuruluşları ile ortaklıkları yararlanamayacak. Karar ile belirtilen destekleme ödemelerinden, idari hata sonucu düzenlenen belgelerle yapılan ödemeler hariç, haksız yere yararlandığı tespit edilen üreticiler, 5 yıl süreyle hiçbir tarımsal destekleme programına dahil olamayacak. AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.