TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Tarih

Tarih haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarih haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bu projeyle Karadeniz'de tarihin "kalbine" dalacaklar Haber

Bu projeyle Karadeniz'de tarihin "kalbine" dalacaklar

Kocaeli'nin Kandıra ilçesinde bulunan Kerpe, Karadeniz'e kıyısı olan bir bölgedir. Helenistik dönemden beri tanınan ve bereketli iklimiyle bilinen Kerpe, Helen dilinde "çanak, çömlek, testi, küp" anlamına gelen "Kalpe" ismiyle öne çıkmaktadır. Tarihi boyunca ticari bir merkez olarak önemini koruyan Kerpe, Roma, Bizans ve Ceneviz dönemlerinde gemilerin uğrak noktası olmuştur. Osmanlı döneminde de Kerpe koyu, İstanbul'un odun, kömür ve tomruk gibi ihtiyaçlarını karşılamak için önemli bir rol oynamıştır. Kerpe'deki her dönemde canlı ticaret hayatı ile önemli bir rol oynamış olan Antik Kalpe Limanı'na ait mendirek kalıntılarının büyük bir kısmının su altında bulunması, 2020 yılında su altı kazı çalışmalarının başlamasına neden oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün izinleriyle yürütülen bu çalışma, Türkiye'nin Karadeniz kıyılarındaki ilk bilimsel sualtı kazısı olma özelliğini taşıyor. Kocaeli Müze Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen bu çalışma büyük ilgiyle karşılandı ve Kerpe'nin tarihine ışık tutacak önemli bulgular ortaya çıkarmayı hedefliyor. Dalış yaparak kalıntılara ulaşan kazı ekibi, karadan 80 metre uzaklıkta ve 4 metre derinlikte geçmişin izlerine rastladı. Yaklaşık 2 bin metrekarelik bir alana yayılan kalıntılar arasında, milattan önce 4. yüzyıldan milattan sonra 12. yüzyıla kadar uzanan tarihi buluntular bulunuyordu. Ekipler, antik limana ait 2 mendirek parçası ve çok sayıda amfora kalıntısını suyun altından çıkardı. Bu önemli eserler, Kocaeli Arkeoloji Müzesi'nde "Karadeniz'in Sessiz Limanı: Kalpe" adıyla düzenlenen sergiyle tarih meraklılarının ilgisine sunuldu. Müzeye gelen ziyaretçilere, Kocaeli Müze Müdürlüğü Çukurbağ Arkeolojik Kazı Ekibi eşlik ederek, kazılar ve ortaya çıkan tarihi eserler hakkında bilgi veriyor. Ayrıca, Kocaeli Müze Müdürlüğü tarafından hazırlanan "Kerpe Sualtı Arkeoparkı Projesi", Doğu Marmara Kalkınma Ajansı'nın (MARKA) Destek Programı kapsamında kabul edildi. Bu proje sayesinde Türkiye'de ilk defa gerçek eserlerin sergilendiği bir su altı arkeoparkı oluşturulacak. Böylece turizm potansiyeli artacak olan bölge, aynı zamanda dalış turizmi için de cazip hale gelecek. Kocaeli Müze Müdürü Serkan Gedük, yaptığı açıklamalarda, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü'nün izinleri doğrultusunda başlattıkları su altı kazı çalışmalarında önemli eserlere ulaştıklarını belirtti. Elde ettikleri kültür varlıklarını Cumhuriyet'in 100. yılına ithafen Kocaeli Arkeoloji Müzesinde sergilediklerini dile getiren Gedük, "Karadeniz'in Sessiz Limanı: Kalpe" adını verdikleri serginin, bölgedeki su altı tarih zenginliğini vurgulamak amacıyla düzenlendiğini vurguladı. Serkan Gedük, Kerpe koyunda yürütülen bu çalışmanın Türkiye'nin Karadeniz kıyılarındaki ilk bilimsel sualtı kazısı olduğunu ve bu nedenle büyük önem taşıdığını belirterek, "Bu çalışma, Karadeniz'in Antik Çağ'dan Osmanlı dönemine kadar olan ticari ilişkilerini vurgulaması açısından son derece kıymetlidir. Su altı kazıları sırasında ortaya çıkan kültür varlıkları, bu dönemdeki ticari ilişkilerin ve bölgedeki yaşamın izlerini taşımaktadır. Bu çerçevede, müzemizde çıkan kültür varlıklarını kronolojik olarak ve canlandırmalarla sergilemeye çalışıyoruz" dedi. Gedük, kazı çalışmaları sırasında milattan önce 4. yüzyıldan milattan sonra 12. yüzyıla kadar uzanan tarihi bir kronoloji sağlayan ticari amfora kalıntılarından, kırmızı astarlı seramiklere, kandillere, lüle parçalarına ve Osmanlı dönemine ait çeşitli kültür varlıklarına kadar birçok önemli eserin tespit edildiğini belirtti. Ayrıca, bölgede belirlenen batık kalıntılarıyla birlikte birçok su altı kültürel mirasının keşfedildiğini vurguladı. Müze Müdürü Serkan Gedük, kazı çalışmalarının yanı sıra bölgenin turizm potansiyelini artırmayı da amaçladıklarını belirterek, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Doğu Marmara Kalkınma Ajansı'nın desteğiyle "Kerpe Sualtı Arkeoparkı Projesi"nin hayata geçirileceğini açıkladı. Bu pilot projeyle, bölgenin 2024 yılı içinde tamamlanması hedefleniyor. Gedük, projenin bölgenin özellikle dalış turizmine açılmasını sağlayacağını vurgulayarak, su altı kültürel mirasına ve dalış turizmine olan ilginin artmasıyla birlikte Karadeniz'e yapılan dalışların sayısının da artacağını belirtti. Aynı zamanda, bölgenin sadece dalış turizmi değil, aynı zamanda kültürel miras açısından da önemli bir destinasyon haline gelmesinin hedeflendiğini ifade etti. 6. sınıf öğrencisi Alper Er, müzedeki tarihi eserleri inceleyerek müzenin güzelliğinden etkilendiğini belirterek, özellikle su altı bölümünü beğendiğini ifade etti. Suyun altından çıkarılan eserleri hayranlıkla inceleyen Aybüke Binci ise müzenin gezip görmesiyle çok güzel bir etki bıraktığını söyledi. Çıkarılan eşyaların ilgisini çektiğini belirten Binci, bölgenin deniz çevresinde olması ve bu serginin yapılmasının da hoş bir detay olduğunu dile getirdi. Ayrıca, bu tür çalışmaların yapılmasının ve bu eserlerin görülmesinin kendisine onur verdiğini ifade etti.

Ünlü tarihçi Murat Bardakçı kimdir? Haber

Ünlü tarihçi Murat Bardakçı kimdir?

Murat Bardakçı kimdir? Murat Bardakçı, 25 Aralık 1955 tarihinde gazeteci İlhan Bardakçı ve Nemika Bağ'ın tek çocuğu olarak İstanbul Pakize Hanım Doğum Kliniği'nde dünyaya geldi. Ankara Atatürk Lisesi'nde eğitimini tamamlayarak Taş Mektep olarak bilinen bu okulu bitiren Murat Bardakçı, ailesinin 1966'da ayrılmasının ardından Ankara Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden 1978 yılında mezun oldu. Ancak ilgi alanı tarih olduğu için tarih konusunda uzmanlaştı. Bardakçı; Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce ve Türkçe dahil olmak üzere beş dil bilmektedir. Murat Bardakçı’nın çalışmaları nelerdir? Musikiye olan ilgisini Selahattin Tanur ile tambur ve eser meşk ederek geliştiren Murat Bardakçı, Tanur'dan icazet aldı. Ekrem Karadeniz ile teori, teori tarihi ve ses sistemi üzerine çalışmalar yaptı. Fahire Fersan ve Vecdi Seyhun'dan da destek alarak ilgi alanını daha sonra musiki tarihine yoğunlaştı. Abdülbaki Gölpınarlı'dan şarkiyat kaynakları ve metodolojisi konularında büyük ölçüde faydalandı. Ayrıca, Türk ve İslam müziği tarihiyle ilgili kitaplar, belgeler, fotoğraflar, filmler ve ses kayıtları gibi arşiv malzemelerini topladı ve geniş bir nota koleksiyonu oluşturdu. Türk müziği tarihiyle ilgili birçok araştırması yayımlandı. Murat Bardakçı, dönemin sadrazamı Talât Paşa'nın özel arşivinden yararlanarak 1915 Ermeni Kırımı'ndaki olayları konu alan Talât Paşa’nın Evrak-ı Metrukesi adlı kitabı yazdı. Ayrıca, 2006 yılında Kanal D'de yayımlanan ve 4 bölümden oluşan Son Osmanlılar belgeselinin senaryosunu kaleme aldı. 2008 yılında başladığı Tarihin Arka Odası programını, Habertürk televizyonunda Erhan Afyoncu ile birlikte sunarak Mart 2009'dan Ekim 2015'e kadar devam etti. Haberturk.com'da yazılarına devam eden Bardakçı, 1 Mart 2009'dan beri Gazete Habertürk'te pazartesi, çarşamba ve cuma günleri köşe yazıları, pazar günleri ise tam sayfa olmak üzere haftada dört kez yazmaktadır. Ayrıca, 30 Mayıs 2010 tarihi itibarıyla Habertürk Tarih dergisinin hazırlıklarını yapmaktadır. Murat Bardakçı, 2009 yılında uzun süredir birlikte olduğu Ayşegül Manav ile hayatını birleştirdi. Murat Bardakçı kitapları 1991 – Son Osmanlılar & Osmanlı Hanedanı'nın Sürgün ve Miras Öyküsü 1992 – Osmanlı’da Seks 1993 – Fener Beyleri’ne Türk Şarkıları 1995 – Refik Bey 1998 – Şahbaba: Osmanoğulları'nın son hükümdarı VI. Mehmed Vahideddin'in hayatı, hatıraları ve özel mektupları 2008 – Talât Paşa'nın Evrak-ı Metrukesi 2011 – Neslişah 2013 – Üçüncü Selim devrine ait bir Bostancıbaşı defteri 2014 – İttihadçıʹnın sandığı: İttihat ve Terakki liderlerinin özel arşivlerindeki yayınlanmamış belgeler ile Atatürk ve İnönü dönemlerinde Ermeni gayrimenkulleri konusunda alınmış bazı kararlar 2015 – Enver 2017 – Safiye 2017 – Neslishah: The Last Ottoman Princess 2018 – Yıkılış ve kuruluş: Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgeleri 2019 – Bir Devlet Operasyonu 19 Mayıs Ciltli: Mustafa Kemal Paşanın Samsun Yolculuğu ve Yolculukla İlgili Belgeler 2021 – "Sizi serbest bırakmayı muvafık bularak tatlîk ettim!": Mustafa Kemal Paşa ile Lâtife Hanım'ın boşanmalarının belgeli öyküsü 2022 – Atatürk’ün Mutfağı Ciltli: Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofrasında Yenenler, İçilenler, Mutfak Harcamaları ve Personel Masrafları 2023 – Reddimiras Murat Bardakçı kimin torunu? Murat Bardakçı’nın Cemal Bardakçı adlı dedesi, Denizli, Diyarbakır, Elâzığ, Çorum ve Konya valilikleri yapmıştır ve aynı zamanda Millî Mücadele kahramanlarından biridir. Murat Bardakçı hangi partili? Murat Bardakçı, Adalet ve Kalkınma Partilidir.

Hocaların Hocası olarak tanınan tarihçi Halil İnalcık kimdir? Halil İnalcık neden önemli? Haber

Hocaların Hocası olarak tanınan tarihçi Halil İnalcık kimdir? Halil İnalcık neden önemli?

Ülkemizde hizmet veren en önemli tarihçilerden biri olan Halil İnalcık kimdir? Halil İnalcık hayatı boyunca çok sayıda esere imzasını atmayı başardı. Günümüzde dünya çapında tanınan önemli tarihçilerin yetişmesini sağlayan ve “Tarihçilerin Kutbu” olarak tanımlanan Halil İnalcık hakkında merak edilen temel bilgiler, haberimizin devamında sizin için derledik. Halil İnalcık kimdir? Halil İnalcık, 1916 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Türk tarihine damgasını vuran, "Hocaların Hocası" olarak anılan bu büyük tarihçi, başarıları ve tarihe olan katkılarıyla tanınmış bir akademisyen olarak biliniyor. İlköğrenimine Ankara Gazi Mektebi'nde başlayan Halil İnalcık, son yılını Sivas Muallim Mektebi'nde tamamladı. Orta öğrenimini ise Ankara Gazi Muallim Mektebi'nde bitiren İnalcık, Türk tarihine olan ilgisini burada daha da pekiştirdi. Halil İnalcık akademik kariyerine nerede başladı? 1936 yılında Ankara Üniversitesi Yeni Çağ Tarih bölümünden mezun olan Halil İnalcık, akademik kariyerine asistanlık yaparak başladı. Büyük Rivat'e Osmanlı İmparatorluğu ve Kırım Hanlığı konulu teziyle doçentliğe yükselen İnalcık, Türk Tarih Kurumu üyeliğine seçildi ve akademik dünyada saygın bir konuma ulaştı. İngiltere'de bulunan British Museum'da gerçekleştirdiği çalışmalarla uluslararası alanda tanınan bir isim haline gelen Halil İnalcık, 1951 yılında Türkiye'ye döndü. Yabancı dillerdeki başarılı yayınları, onun dünya genelinde takdir toplamasına ve bilim dünyasında önemli bir konum elde etmesine katkı sağladı. 1993 yılında Bilkent Üniversitesi'nde Tarih Bölümü'nü kurarak akademik mirasını sürdüren İnalcık, Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi tarafından sosyal bilimler alanında dünya genelindeki 200 bilim adamı arasında gösterildi. Halil İnalcık kaç yaşında vefat etti? Tarihçilerin Kutbu olarak anılan Halil İnalcık, 25 Temmuz 2016 tarihinde tedavi gördüğü hastanede 99 yaşında yaşamını yitirdi. Ölümü, Türk tarihçiliğinde büyük bir kayıp olarak değerlendirildi. Halil İnalcık kitapları Yaşamı boyunca çok sayıda kitap yayınlayan Halil İnancık’ın kitaplarından bazılarının isimleri şu şekildedir: Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler Milli Mücadele Tarihi 1908 – 1923 İmparatorluktan Cumhuriyete Fatih Sultan Mehemmed Han Atatürk ve Demokratik Türkiye Osmanlı'da Devlet Hukuk ve Adalet Türklük Müslümanlık ve Osmanlı Mirası Has-Bağçede Ayş u Tarab Rönesans Avrupası Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481)

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinin önemli isimlerinden Ali Fuat Cebesoy kimdir? Haber

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinin önemli isimlerinden Ali Fuat Cebesoy kimdir?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulma sürecinin önemli isimlerinden biri olan Ali Fuat Cebesoy kimdir? Ali Fuat Cebesoy hem Cumhuriyet öncesi dönemde hem de Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaptığı çalışmalar ile son derece kıymetli bir isimdir. Mustafa Kemal Atatürk’ün de yakın arkadaşı olan Ali Fuat Cebesoy’un askerlik hayatına nerede başladığı ve hayatına ilişkin bazı detayları, haberimizin devamında sizin için derledik. Ali Fuat Cebesoy kimdir? 23 Eylül 1882 yılında İstanbul’un Üsküdar isimli ilçesine bağlı Salacak Semti’nde dünyaya gelen Ali Fuat Cebesoy, ilkokul yıllarını Erzincan’da bulunan Askeri Rüştiyesi’nde geçirdi. Lise öğrenimini İstanbul Kadıköy’de bulunan Saint Joseph Lisesi’nde gördü. 13 Mart 1899 tarihinde Harp Okulu’na başlayan Ali Fuat Cebesoy, Harp Okulu’nda Mustafa Kemal Atatürk ile aynı sınıfta okudu. Hatta o yıllarda Mustafa Kemal Atatürk, Ali Fuat Cebesoy’un ailesinin aynında kaldı. 1902 senesinde Harp Okulu’ndan mezun olan Ali Fuat Cebesoy, Harp Akademi’sini ise 11 Ocak 1905 tarihinde bitirdi. Ali Fuat Cebesoy babası kimdir? Ali Fuat Cebesoy’un babası Türkiye'nin ilk Bayındırlık Bakanı olan Sökeli İsmail Fazıl Paşa’dır. Ali Fuat Cebesoy askerlik hayatına nerede başladı? Ali Fuat Cebesoy’un askerlik hayatı Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta başladı. Burada süvari alayında göreve başlayan Ali Fuat Cebesoy, 20 Haziran 1907 tarihinde topçu eğitimini tamamladı. Aynı tarihte kıdemli yüzbaşı oldu ve Sisam Adası’nda yer alan Karaferye Bölgesi’nde meydana gelen bir isyanı bastırmakla görevlendirildi. Ali Fuat Paşa'nın Batı Cephesi Komutanlığı’na atanması hangi tarihte oldu? Ali Fuat Cebesoy, 26 Haziran 1920 tarihinde Batu Cephesi Komutanı olarak atandı. Ali Fuat Cebesoy Nâzım Hikmet ile akraba mı? Ali Fuat Cebesoy ile Nâzım Hikmet arasında bir akrabalık ilişkisi bulunmaktadır. Ali Fuat Cebesoy ne zaman öldü? Ali Fuat Cebesoy, 10 Ocak 1968 tarihinde İstanbul’da yaşamını yitirdi. Ali Fuat Cebesoy’un yazdığı eserler 1938 – Birüssebi - Gazze Meydan Muharebesi ve 20. Kolordu 1953 – Millî Mücadele Hatıratı 1955 – Moskova Hatıraları 1960 – Siyasi Hatıralar (I. cilt: 1957, II. cilt) 1967 – Mektep Arkadaşım Atatürk Mustafa Kemal - Millî Lider

Paleografya nedir? Paleografya bilimi neyi inceler? İşte Paleografyanın önemi! Haber

Paleografya nedir? Paleografya bilimi neyi inceler? İşte Paleografyanın önemi!

Paleografya günümüzde oldukça önemli bir bilim dalıdır. Buna göre tarihin ilk dönemlerinde ortaya çıkan yazıtlar paleografya bilimi tarafından incelenmektedir. Paleografya tarih boyunca bulunan yazıları ve alfabeleri çözer, inceler ve derler.  Merak edenler için ‘’Paleografya nedir? Paleografya bilimi neyi inceler, neden önemlidir?’’  Sorularını cevapladık. Detaylara haberimizden ulaşabilirsiniz. PALEOGRAFYA NEDİR? Paleografya, eski yazı anlamına gelir. Tarih boyunca farklı medeniyetlerin kullandıkları birbirinden farklı alfabeler vardır ve bu alfabeler ile yazılar paleografya bilimi tarafından incelenir. Bu alfabelerin incelenmesi ise detaylı bir şekilde yapıldığında uygarlıklar hakkında da daha net bilgilere ulaşılır. Bunun yanı sıra paleografya bilimi yazıya dökülen tarihi olayların da tüm ayrıntıları ile aydınlatılmasında yardımcıdır. PALEOGRAFYA BİLİMİ NEYİ İNCELER? Tarihe geçmiş önemli olayların gerçekliği paleografya tarafından netliğe ulaşır. Paleografya, eski yazıları, alfabeleri inceleyerek her geçen gün geçmişimiz ve tarihimiz hakkında bir bilinmeyeni gün yüzüne çıkarmaktadır. Kısaca Paleografya bilimi tarihteki toplumların kullandıkları yazıları inceler. Mısır tarihinin araştırmasında hiyeroglif, Mezopotamya tarihinin araştırmasında çivi yazısı bilmek gerekir. Orta Asya Türk tarihi araştırmaları için Orhun ve Uygur yazılarını okumak gerekir. Bunun için Çin yazısını bilmek gerekir. Pek çok uygarlığın yazılarını okumada Paleografya bilimine ihtiyaç duyulur. PALEOGRAFYANIN ÖNEMİ NEDİR? Paleografya, tarihimizi ve farklı uygarlıkların tarihlerini öğrenmek için o dili konuşmak, yazılanları anlayabilmek önemlidir. Tam da bu esnada yardımımıza paleografya koşmaktadır ve eski yazıların çözülmesi ve geçmişteki topluluklar hakkında çeşitli kanıya varılmasına yardımcı olmaktadır. Geçmiş yıllardan beri kullanılan alfabe ve yazıları anlayabilmek için paleografya biliminden destek alınır. Özellikle pek çok alfabenin de birden fazla kullanımları bulunur. Bu nedenle oldukça zor bir alandır. Bu bilim sayesinde geçmiş yıllarda yaşayan insanların yaşantıları, savaşları, antlaşmaları ve pek çok olay aydınlatılmıştır. BU İÇERİK DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Müzekart başvurusu nasıl yapılır? Müzekart ücretsiz mi oldu?

Latmos'un tarihi gizemi bilim dünyasının dikkatini çekiyor Haber

Latmos'un tarihi gizemi bilim dünyasının dikkatini çekiyor

Geçmişinde birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve adeta açık hava müzesi özelliği taşıyan Aydın, her geçen gün cazibesini artırmaya devam ederken, doğal güzellikleri ve tarihi yapısıyla dikkat çeken yerlerden olan Latmos bölgesi de tarihin gizemini keşfetmek isteyen yerli ve yabancı turistlerin rotasına giriyor. Bölgenin korunması ve tarihi öneminin ortaya çıkarılması adına yürütülen araştırmalar da aralıksız devam ederken, Latmos’un sahip olduğu önemli kaya resimleri de tarih öncesi dönemlere ışık tutuyor. Dönemindeki başka kaya resimlerinde hayvan figürlerinin ağırlıkta olduğu görülürken, Latmos bölgesinde keşfedilen kaya resimlerinde ise kadın-erkek ilişkilerinin resmedilmesi, bilim dünyasının da dikkatini çekiyor. Alman Arkeolog Dr. Anneliese Peschlow tarafından 1994 yılında keşfedilen Batı Anadolu’da bilinen ilk tarih öncesi kaya resimlerinin sayısı ise o günden bu yana bulunan yeni resimlerle birlikte 200’e ulaştı. Konu ve üslup açısından benzersiz özelliklere sahip Latmos kaya resimlerinin ana konusu ise kadın-erkek ilişkisi, aile ve ailenin sürekliliği, ilkbahar şenlikleri, düğün törenleri, özellikle genç kızların yetişkinler dünyasına giriş törenleriyle ilişkili olduğu görülürken birçok resimde bezemelere ve dokuma desenlerini andıran figürlere de rastlanmaktadır. Bölgede yapılan araştırmalar sonucunda da her geçen gün yeni kaya resimleri keşfedilirken, özellikle dönemindeki diğer kaya resimlerine göre farklı üslubu ve figürleriyle dikkat çeken Latmos kaya resimleri, bilim dünyasının da radarına girdi. Prof. Dr. Harald Hauptmann eşiz bir dili olduğunu söylediği Latmos kaya resimlerinin, hayatlarını tarım ve hayvancılıkla sürdüren yerleşik hayattaki bu insanların yeni dini semboller dünyasını temsil ettiğini söyledi. Latmos’un aynı zamanda önemli bir kültür merkezi olduğunu ifade eden Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkannı Bahattin Sürücü; “Latmos kaya resimleri, insanı toplumun bir parçası olarak resmetmiştir. Bu da tüm dünya üzerinde aynı dönem resimlerinden buradaki resimleri ayıran bir özelliktir. Diğer bölgelerde hayvan resimleri ağırlıkla çizilirken, Latmos’da kadın erkek ilişkisi ve aile bağlarını konu alan pek çok çift resmedilmiştir. Prof. Dr. Harald Hauptmann eşiz bir dili olan, hayatlarını tarım ve hayvancılıkla sürdüren yerleşik hayattaki bu insanların yeni dini semboller dünyasını temsil ettiğini söylemektedir. Ona göre, oluşturdukları yaşam tarzı Bereketli Hilal’in dağlı kıyılarından, Levant ve Mezopotamya’dan ve İç Anadolu üzerinden Ege’ye, Avrupa’ya dek uzanıyor. Resimleri, sembolleri ve bıraktıkları sanat eserleri tüm bu alanlara yayılıyor. Böylece neolitik ve kalkolitik dönemlerde sadece bir geçit alanı değil, aynı zamanda önemli bir kültür merkezi olmuştur” dedi. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Antropoloji nedir? Ne anlama gelir? İnceleme alanı ve kapsamı

PAÜ’de Türk tarihinin derin kökleri anlatıldı Haber

PAÜ’de Türk tarihinin derin kökleri anlatıldı

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Maveraünnehir’den Anadolu’ya Tarihin Derin Kökleri ve Tarihçilik Çalıştayı Pamukkale Üniversitesi Hierapolis Konferans salonunda gerçekleştirilen açılış töreni ile başladı. 19-20 Eylül tarihlerinde PAÜ ev sahipliğinde yapılan çalıştayın açılış törenine; Denizli Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ali Değirmenci, Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kutluhan, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Necip Atar, Prof. Dr. Durmuş Akalın, PAÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Dekanı Prof. Dr. Yasemin Beyazıt, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Özgen, Özbekistan Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Azamat Ziyo, İl Kültür Turizm Müdür Vekili Hayrullah Akgün, Dekanlar, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Saygı duruşu, İstiklal Marşı ve Özbekistan Milli Marşı’nın okunmasının ardından program müzik konseri ve ardından yapılan açılış konuşmaları ile devam etti. Konuşmalardan ilkini PAÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yasemin Beyazıt gerçekleştirdi. Pamukkale Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleşecek olan bu çalıştayın tarih alanındaki araştırmacılar, akademisyenler ve öğrenciler için önemli bir platform sunacağını ifade eden Prof. Dr. Beyazıt, çalıştayın Türkiye ile Özbekistan arasındaki kültürel ve akademik bağların daha da güçlenmesine katkı sağlayacağını, tarih bilimine katkıda bulunan ve uluslararası alanda tanınmış olan bir dizi ünlü akademisyeni bir araya getireceğini belirtti. Aralarında Prof. Dr. Ahmet Taşağıl’ın da bulunduğu çalıştaya katılacak olan isimlerin kendi alanlarında kazandıkları büyük başarıları ve deneyimleri paylaşacaklarını söyleyen Prof. Dr. Beyazıt, Maveraünnehir’den Anadolu’ya uzanan tarihi bağları ve bu bölgenin tarihçiliğini ele almaya odaklanacağını, tarihçilik alanında yeni yaklaşımları ve yöntemleri tartışma fırsatı sunacağını vurguladı. “Türkiye’nin varlığı ile kendi varlığını bir tutan birçok ülke olması, bizim o kadar çok gurur duymamıza neden olurken aynı zamanda ne kadar çok çalışacağımızı da göstermektedir” Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan yaptığı konuşmada şunları kaydetti, “Bu yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını kutluyoruz. Üniversitemizde 100. Yıl anısına kongreler, sempozyumlar ve çalıştaylar düzenlenmektedir. Tarihte 100 yıl dayanmayan birçok devlet kurulmuş ve yıkılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nin bir nüvesi olarak Anadolu topraklarında tekrar neşvünema bulmuş ve batının tüm emperyalist güçlerine karşı 100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal önderliğinde çok büyük bir savaş verilerek özgürlüğüne kavuşmuştur. Özgürlüğün ne olduğunu artık bizler çok iyi bilmekteyiz. Düne kadar esarette olan Türk kardeşlerimiz bugün özgürdürler ve onlarla özgürce birlikte hareket edebiliyoruz, toplantılar düzenleyebiliyoruz. Nice yüzyıllar bu özgürlüğümüz devam edecektir. Devlet baki, Türklük ebedi. Nice yüzyıllara! Bu toplantının en büyük amacı Pamukkale Üniversitesi olarak Özbekistan’daki kardeşlerimizle kamu kurumları ve üniversiteler ile iş birliklerimizi artırmak, olaylara kardeş gözüyle bakıp dünyaya Türk milletinin adaletini göstermek ve iyilik nasıl olur, paylaşma nasıl olur, onu yaşamak ve yaşatmaktır. Özbekistanlı kardeşlerimizin Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını bizim kadar gurur ve onurla kutlamaları hatta bizzat 100. yıla dair kongre, sempozyum, toplantılar düzenlemesi bizi oldukça mutlu ve mesrur eylemektedir. Ve şunu söyleyebilirim ki artık Türkiye yalnızca kendini temsil etmiyor veya dünyada tek başına yalnız kalmış bir ülke değildir. Onu takip eden, onun varlığı ile kendi varlığını bir tutan birçok ülke olması, bizim o kadar çok gurur duymamıza neden olurken aynı zamanda ne kadar çok çalışacağımızı da göstermektedir. Maveraünnehir’den Anadolu’ya tarihin derin kökleri ve tarihçilik çalıştayımızın başta Türkiye Cumhuriyeti ve Özbekistan olmak üzere tüm Türk Cumhuriyetlerine ve dünyaya hayırlar getirmesini diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Vatanımız için canlarını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle anarken bugün 19 Eylül Gaziler Günü’nü kutlar, şanlı gazilerimize sağlık ve afiyet dilerim.” Özbekistan Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Azamat Ziyo Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılını tebrik ederek konuşmasına başladı. Millet olarak tek millet olduğunu, tarihte birçok örneği olduğu gibi bugün de Türk dünyası birlik içinde olduğunda gücünü daha da arttıracağına ve bunu birlikte bilim yaparak daha da güzel yerlere taşınabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Ziyo, bu birlikteliğin güçlenmesinde her alanda olduğu gibi bilimde de iş birliğinin artması gerektiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Ziyo Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kutluhan’ın Özbekistan ile Pamukkale Üniversitesi arasında yakın iş birliğine yönelik gerçek adımlar attığını hatırlatarak geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen Özbekistan Türkiye Sağlık Forumu’na da değindi. 19 Eylül Gaziler Günü’nü hatırlatarak, şehit ve gazilerimizi anarak konuşmasına başlayan Denizli Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ali Değirmenci, yapılan çalıştaya Pamukkale Üniversitesi’nin ev sahipliği yapmasından dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Türkiye ve Özbekistan ilişkilerinde hayli mesafe alındığını belirten Değirmenci, Cumhuriyeti’miz yüzüncü yaşında fakat Türk tarihinin binlerce yıldır devam ettiğinin altını çizdi. Türklerin Anadolu’da tarih yazarak, Malazgirt Zaferi ile beraber Anadolu’yu vatan kıldığı yerlerden birinin de Denizli olduğunu belirten Değirmenci Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan çok daha önce Türkler Denizli’ye geldiklerini ve burayı vatan ettiklerini, bu vesile ile Özbekistan ile Türkiye arasında tarih konuşulacak en doğru lokasyonlardan birinin Denizli olduğunu söyledi. Bugün gelinen noktada Özbekistan başta olmak üzere Türk dünyası ile olan gönül mesafesinin azaldığını ifade eden Değirmenci, birliğimizi kuvvetlendirecek bu adımların tohumların yeşerdiğini ve meyve verdiğini görerek, Türkistan ile Anadolu arasındaki mesafenin her geçen gün kısalacağını umut ettiğini söyleyerek sözlerini tamamladı. Türk dünyasından bilim insanlarını bir araya getiren ve Türk dünyası tarihinin yazılması kurumumuzun önemli faaliyet alanlarından birisi olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Özgen, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk Tarih Kurumu’nu kurarken bunu hedeflediğini belirtti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük vizyonundan ilham alarak kendilerinin de Türk dünyası ile ilgili çalışmalara destek verdiklerini ifade eden Prof. Dr. Özgen, Türk Tarih Kurumu’nun Cumhuriyeti’mizin 100. yılı çerçevesinde yoğun faaliyetler yapacağını belirtti. Bu çalıştayın ev sahipliğini üstlenen Pamukkale Üniversitesi’ne ve Sayın Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan’a teşekkür eden Prof. Dr. Özgen, çalıştayın bilim dünyasına ve Türk dünyasına hayırlara vesile olmasını diledi. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm gazilerin 19 Eylül Gaziler Günü’nü kutlayan Prof. Dr. Özgen, vatanın bağımsızlığı ve bütünlüğü için savaşmış şehit olmuş gazi olmuş herkesi saygı ile hürmet ile selamladığını söyleyerek sözlerini tamamladı. Açılış konuşmalarının ardından programın açılış konferansını ise Prof. Dr. Ahmet Taşağıl’ın gerçekleştirdiği “Türk Kültürünün Orta Asya’dan Anadolu’ya Tarihi Derinliği” başlıklı sunumu ile devam etti. İki gün sürecek çalıştay üç oturum ve devamında yapılacak kapanış oturumu ile sona erecek. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Denizli semt pazarları

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.