TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#solunum

solunum haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, solunum haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Solunum yolu hastalığı bulunanlara "mağara tedavisi" önerisi Haber

Solunum yolu hastalığı bulunanlara "mağara tedavisi" önerisi

Doç. Dr. Kant, solunum yolu hastalıklarının tedavisinde kullanılan alternatif tedavi yöntemlerinden birinin de tuz terapisi olarak da adlandırılan halo terapi olduğunu belirtti. Halo terapinin tuz pompalayan belli nem ve sıcaklıktaki ortamın sağlanmasıyla uygulandığını anlatan Kant, bu tedavinin çıkış kaynağının ise speleo terapi yani "mağara tedavisi" olduğunu ifade etti. Kant, mağara tedavisinin dünyanın birçok yerinde yaygın şekilde uygulandığına işaret ederek, "Halo terapi ile ilgili dünyada çok sayıda çalışma yapıldı ancak hala daha çalışmalara ihtiyaç var. Halo terapinin uygulanabilmesi, hastalara faydalı olabilmesi için ortam sıcaklığının 22-25 derece arasında olması gerekiyor." dedi. Mağaradaki nem oranının da çok yüksek olmaması gerektiğini dile getiren Kant, "Örneğin bölgemizdeki Karaca Mağarası bu özellikleri karşılayan bir mağara. Tanısı kesinleşen hastalar, günde en fazla bir saat olmak üzere 10 ila 20 gün halo terapi özelliğine sahip mağarada zaman geçirirlerse semptomları önemli ölçüde düzelecektir." diye konuştu. "Hastalar mutlaka hekimlerine danışarak hareket etmeli" Kant, karstik özelliklere sahip her mağarada tedavi ortamı olmadığını vurgulayarak, Türkiye'de Tuzluca ve Karaca gibi nadir mağaraların speleo terapi özelliği taşıdığını söyledi. Her mağaranın özelliklerinin çok farklı olduğunu belirten Kant, şu değerlendirmede bulundu: "Her mağara, halo terapiye uygun değil çünkü bu tedavinin uygulanacağı mağaraların alerjenden arındırılmış olması lazım. Alerjen içermemesi, nem oranının, sıcaklığının belli seviyelerde olması lazım. Bakteri, mikroorganizma ve tuz yoğunluğu farklı oluyor. Bu tedavinin asıl elementi sodyum klorür. Her mağara bu tedavi için uygun değil ama belirttiğim gibi Gümüşhane'de bulunan Karaca Mağarası için şartlar uygun." Kant, hastaların mutlaka hekimlerine danışarak hareket etmesi gerektiğinin altını çizerek, "Açık yarası, yüksek tansiyonu, aktif kanaması, verem, tüberküloz ya da akut bir kalp hastalığı ve aktif enfeksiyonu olan kişilere bu tür tedavi kesinlikle uygulanmamalı." ifadelerini kullandı.   BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Akıllı cihaz kullanmak, Alzheimer’i geciktiriyor mu?

TÜSAD, Dünya Çevre Günü'nde uyardı Haber

TÜSAD, Dünya Çevre Günü'nde uyardı

Doğanın korunması konusunda farkındalık yaratmak ve acil konularda harekete geçmek için 1972 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Dünya Çevre Günü nedeniyle bir açıklama yapan Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), özellikle şehirlerde artan çevre ve hava kirliliği nedeniyle solunum sağlığının tehdit altında olduğu uyarısını yaptı. 8 MİLYON ERKEN ÖLÜM SEBEBİ Hava kirliliği sonucunda astım, kronik tıkayıcı akciğer hastalığı (KOAH) ve akut bronşit gibi hastalıkların görülme sıklığında artış yaşandığını, akciğer kanseri gibi hastalıklara yakalanma riskinin arttığını vurgulayan TÜSAD Mesleki ve Çevresel Hastalıklar-İş Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Ayşe Coşkun Beyan, şu bilgileri paylaştı: “Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre; dünyada her yıl toplam 8 milyon insan iç ve dış ortam hava kirliliğinin yol açtığı hastalıklar nedeniyle erken ölüyor. Isınma amacıyla fosil yakıtların kullanılması, sanayi faaliyetleri ve ulaşım araçlarının yoğun kullanımı gibi nedenlerle atmosfere başta kükürtdioksit (SO2) olmak üzere karbonmonoksit (CO), nitrojen dioksit (NO2), azotoksitler ve toz partiküllerinin çok miktarda salınmasıyla meydana gelen hava kirliliği, kolaylıkla yayılıp uzun mesafelere etki ederek ekolojik tahribata neden olabiliyor.” KÜKÜRT DİOKSİT SAĞLIĞI OLUMSUZ ETKİLİYOR Geçtiğimiz günlerde İtalya’da Etna Yanardağı’nın faaliyete geçmesi ve kül püskürtmesi nedeniyle zehirli gazların atmosfere yayıldığını ve asit yağmuru tehlikesi oluştuğunu hatırlatan Beyan, şunları aktardı: “Hava kirliliği, doğa ya da insan faaliyetleri kaynaklı olabilir. Yanardağ patlaması gibi doğa olayları sonucunda atmosfere çok miktarda kükürt dioksit gazı salınması tehlikesi oluşur. Doğal afetlerin yanı sıra endüstriyel faaliyetlerden kaynaklı olarak bu gaza maruziyet artabilir. Rüzgarla hızla yayılan kükürt dioksit, sadece çıktığı alanlara değil, ulaştığı alanlara da zarar verir. Kükürt dioksit konsantrasyonu sınır değerinin üzerine çıktığı zaman göz, burun, boğaz ve solunum yolları tahrişleri gibi çeşitli sağlık sorunlarına neden olmakla birlikte özellikle kronik kalp ve akciğer hastalarının sağlığını olumsuz etkiler. Özellikle astım, kronik tıkayıcı akciğer hastalığı (KOAH) gibi kronik akciğer hastalığı bulunan kişilerde solunum yollarının daralmasına ve bu hastaların hastalık atağı geçirmesine neden olur. Havadaki kükürt dioksit konsantrasyonu arttığında astımlı kişilerde göğüs daralması, öksürme ve akciğer fonksiyonunda değişme gibi solunum sistemlerinde ciddi zararlar oluşabilir ve soluk alma kapasitesinde önemli düşüşler olabilir.” ORMAN YANGINLARINA DİKKAT Yaklaşan yaz mevsimi nedeniyle orman yangınlarında artış olabileceği uyarısında bulunan Beyan, bu yangınlar nedeniyle oluşan partiküllerin insanları ve diğer canlıları etkilediğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti: “Orman yangınları nedeniyle çok miktarda zehirli gaz ve partiküller atmosfere yayılarak hava kirliliğine yol açar.  Bu da solunum hastalıkları ve kalp rahatsızlıklarına, ilerleyen dönemlerde ise akciğer kanseri başta olmak üzere ölümcül hastalıklara sebep olabilir. İklim krizi nedeniyle sıcaklık artışlarıyla birlikte orman yangınları her geçen yıl artıyor. Hem insan sağlığı hem ekosistemin devamı için orman yangınlarının önlenmesine yönelik etkin mücadele sürdürülmesi şart”. HABER MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.