TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Sektör

Sektör haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sektör haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

ENSİA'da gençler saha eğitimi aldı Haber

ENSİA'da gençler saha eğitimi aldı

113 kurumsal üyesi ile Temiz Enerji sektöründe Türkiye’nin en kapsamlı kümelenme merkezi olan Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ENSİA); Makine, Enerji, Endüstri, Elektrik ve Elektronik gibi mühendislik alanlarında teknik eğitim alan ve yetkinliklerini geliştiren gençlerin sektöre işgücü olarak kazandırılmasına da katkı sağlıyor. NORDEX EV SAHİBİ OLDU Dernek bünyesinde altı yıldır faaliyet gösteren ENSİA Genç yapılanmasına katılan mühendis adayı gençler, rüzgâr endüstrisinin küresel markası Nordex Acciona’nın katkısıyla düzenlenen “Rüzgâr Türbini Teknik Eğitimi”ne katıldı. ENSİA üyesi gençler, Dernek merkezindeki teorik eğitimin ardından, Nordex’in İzmir Atatürk OSB’de bulunan ve Türkiye’nin alanında en büyüğü olma özelliği taşıyan tesislerinde saha eğitimi aldı. “YEŞİL YAKALI” GENÇLER ENSİA Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kalaycı yaptığı değerlendirmede, ENSİA Genç yapılanmasının temiz enerji sektörünün büyük ihtiyaç duyduğu mühendislerin yetiştirilmesine katkı sağladığına dikkat çekerek, “İnsan kaynakları literatürüne de giren ‘yeşil yakalı’ tanımlaması; yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yatırımlarında üretim, montaj ve bakım süreçlerinde görev alan çalışanları kapsıyor. Başta rüzgâr ve güneş enerjisi sektörü olmak üzere tüm temiz enerji yatırımlarının ihtiyaç duyduğu mühendis ve ara eleman ihtiyacı her geçen gün artıyor. Sözgelimi küresel rüzgâr enerjisi sektöründe istihdam sayısı 2022 sonu itibarıyla yaklaşık 500 bine ulaştı. Sadece teknisyen boyutu ile tüm dünyada 2027’ye kadar 600 bin kişi daha istihdam edilecek. Güneş, jeotermal, biyokütle gibi kaynakların da işgücü ihtiyacı artıyor.  Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, ülkesini en çok sevmenin görevini en iyi yapmaktan geçtiğini biliyoruz. Türk enerji sektörüne pırıl pırıl genç mühendislerimizi kazandırmaktan büyük gurur duyuyoruz. Kurumsal Üyemiz Nordex Acciona’nın yöneticilerine, genç arkadaşlarımıza verdikleri destek nedeniyle çok teşekkür ediyorum” dedi. İŞSİZ KALMA İHTİMALLERİ SIFIRA YAKIN ENSİA Genç Koordinatörü Doğa Kaytancı da, rüzgâr enerjisi sektörünü tanımak isteyen mühendislik öğrencilerinin, şayet belirli bir sayıya ulaşabilmeleri ve talep etmeleri halinde seçmeli ders olarak rüzgâr enerjisi eğitimi alabildiğini anımsattı. Türkiye’nin 11 bin 600 MW seviyesindeki rüzgar enerjisi kurulu gücünün 2035 yılında 30 bin MW’a ulaşacağını anımsatan Kaytancı, şu değerlendirmeyi yaptı: “Ülkemizin Ulusal Enerji Eylem Planı’nda yer alan bu hedef, geçen 25 yılda yapılan yatırımın yaklaşık üç katının önümüzdeki 12 yılda yapılacağını bize gösteriyor. Bu yatırımların her aşamasında görev yapacak yeşil yakalı çalışanları şimdiden yetiştirmemiz gerekiyor. Ülkemizde sayıları giderek artan rüzgâr enerji santrallerinde bakım, montaj, onarım gibi faaliyetleri gerçekleştiren mühendis ve teknisyenlerin işsiz kalma ihtimalleri uzun yıllar sıfıra yakın olacak. Bu alanda kendisini donatan ve yabancı dilini geliştiren genç arkadaşlarımız, sadece Türkiye’de değil dünyanın hemen her yerindeki projelerde görev alabilecek.” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Dijital tarım için iş birliği

Doğal taş sektörü Güney Kore yolcusu Haber

Doğal taş sektörü Güney Kore yolcusu

Ege Maden İhracatçıları Birliği, yıllık 1,5 milyar doları aşkın doğal taş ithalatı yapan Güney Kore’de yapı malzemeleri sektörlerinin buluşma noktası olan Korea Build Week (KINTEX) Fuarına Türkiye Milli Katılım Organizasyonu düzenlemek için harekete geçti. Dünya’nın en büyük doğal taş fuarı olan Xiamen Doğal Taş ve Teknolojileri Fuarı’nın Türkiye Milli Katılım Organizasyonunu uzun yıllardır başarıyla yaptıklarını anlatan Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Alimoğlu, bu süreçte Türkiye’den Çin’e yapılan doğal taş ihracatının büyük bir gelişme gösterdiğini, Korea Build Week (KINTEX) Fuarı’nda Türk doğal taşlarını tanıtarak Güney Kore pazarında da benzer bir gelişim hedeflediklerini dile getirdi. Güney Kore’nin yıllık 1,5 milyar doları aşan doğal taş ithalatından Çin’in 955 milyon dolarlık pay aldığı bilgisini veren Alimoğlu, ithalatında öne çıkan diğer ülkelerin Japonya, ABD, Vietnam ve İtalya olduğunu, Türkiye’nin Güney Kore’ye yıllık 7 milyon dolar seviyesinde olan ihracatını geliştirmeyi amaçladıklarını kaydetti. Türkiye ile Güney Kore arasındaki tarihi dostluk bağlarının ticaret yapma zeminini güçlendirdiğini aktaran Alimoğlu, “Aralarında Hyundai, LG, KT & G gibi dev şirketlerin de yer aldığı 226 Kore’li firmanın ülkemizde başta otomotiv, bilişim ve elektronik, madencilik, turizm ve imalat sanayi olmak üzere çeşitli alanlarında yaklaşık 451 milyon ABD Doları yatırımı mevcut. En son T.C. Seul Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliğinin de katkılarıyla çelik devi POSCO’nun Bursa’da 24 milyon ABD Doları tutarında yatırım yapma kararı alması Güney Kore’li firmaların küresel kriz döneminde dahi ülkemizi bölgesel bir üretim ve dağıtım üssü olarak değerlendirmeye devam ettiğinin somut bir göstergesidir. Türkiye-Güney Kore arasında Türkiye aleyhine 7 milyar doları aşan dış ticaret açığımızı azaltmak istiyoruz” diye konuştu. Ticaret Bakanlığı’nın Uzak Ülkeler Stratejisi kapsamında Güney Kore’nin hedef ülkeler listesinde yer aldığını paylaşan Başkan Alimoğlu, Korea Build Week (KINTEX) Fuarına katılacak firmaların devlet desteklerinden 20 puan ilaveli yararlanabileceklerini belirtti. Korea Build Week (KINTEX) Fuarı 1986 yılından beri her yıl düzenleniyor. 2023 yılında Başta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere, Hindistan, Almanya, Vietnam, İtalya, Yunanistan ve Türkiye’den 54 yabancı firma toplamda 654 firma katılırken, 68 bin 28 kişi fuarı ziyaret etti. Fuar yeni teknolojilerin ve ürünlerin sergilenmesinin ötesinde endüstriyel trendlerin takibi ve Kore pazarına giriş yapmak isteyen firmalar için büyük öneme sahip. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Tekstilcilerle hazırgiyimciler karşı karşıya geldi

Ayakkabı üretiminde kimyasallara dikkat Haber

Ayakkabı üretiminde kimyasallara dikkat

YAREN ELMAS GÜZELKAN-ÖZEL HABER Ayakkabı üretiminde solvent miktarının yüksek olduğu yapıştırıcılar kullanılması işçi sağlığını büyük oranda etkilemekte. Kullanılan kimyasallar vücuda hava yoluyla, cilt yoluyla ve sindirim sistemi ile girdiğini söyleyen Prof.Dr. Alp Ergör, “Ayakkabı üretim sektöründe ciddi sağlık sorunları yaşanmaktadır. Ayakkabı üretimi Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği açısından zayıf bir sektör” dedi. KİMYASALLAR OLDUKÇA FAZLA Ayakkabı üretiminde işçi sağlığı ve güvenliğinin yetersiz olması nedeniyle sektörde tehlike oluşturduğunu ifade eden Ergör, “Ayakkabı üretim sektöründe ciddi sağlık sorunları yaşanmaktadır. Ayakkabı üretimi Türkiye'de iş sağlığı ve güvenliği açısından zayıf bir sektör. Rekabete çok açık bir sektör olduğundan işsizlik yönünden rekabet ortamı yaratması kapitalist sistemi yaratıyor.  Bu da açıkça iş sağlığı ve güvenliği ortamının yok olmasına neden oluyor. Çünkü yatırım yerine ayakta kalmak isteyen işveren, işçi değiştirir. Bir de işçileri çok ucuza çalıştırıyorlar. Örneğin; terlik sektöründe ya da ayakkabı üretiminde göçün yaşandığı yıllardan itibaren çok belirgin bir şekilde Suriyeli sığınmacıların çalıştığını biliyoruz. Bir dönem Sosyal Güvenlik Bakanlığı akademisyenlerin bu konu için araştırma yapmasını engelleyen genelge yayınladı. 7-8 yıl önce Suriyeliler ’in Türkiye’ye yerleşmesiyle birlikte bu sektörde ailece çalışmaya başladılar. O dönemdeki Göçmen Sağlığı ve Polikliniği sorumlu Dr. Ergün Demir, 6 ayrı çocukta N-hekzan nöropatisi saptadı. Çocuk işçiler, göçmen çalışanlar bu sektörün içerisine girdi. Bu sektör yeterli ekonomik sermaye gücüne sahip işverenlerden oluşmuyor. İş sağlığı ve güvenliği yatırımının olmasını beklemek çok zor. Sendika’nın son derece zayıf oluğu bir sektördür. Dolayısıyla insanların sağlıklı çalışma hakkı peşinde koşmaları zor. Ayakkabı üretim sektöründe kimyasallar oldukça fazla. Benzen kanserojen olduğunu bildiğimiz bir madde. Kullanımının pek çok yerde yasaklanmasına karşın üretilen ve piyasada kullanılan bir kimyasaldır. Benzenin kullanımına yasak var ama tümüyle bu yasak getirilmedi. Bir Türk Hekimi olan Muzaffer Aksoy’un çabalarıyla kanserojen etkisi gösterilmiş etmenlerden biri. Bu üretimde çok solvent kullanılır. Özellikle bu kimyasallar yapıştırıcının içerisinde vardır. Farklı materyalleri bir araya getirecek yapıştırıcılar kullanılır. Örnek verecek olursak terlik üreticisi olan bir işveren yaz sezonu için binlerce terlik üretecektir bunun içinde düşük nitelikli yapıştırıcı kullanabilir. Bu da merdiven altı yapıştırıcı imalatıdır. Yani standartlarına uygun yapıştırıcıların üretimi ile ilgili uğraşlar verilirken merdiven altı olan N-hekzanı uygun olan yüzde 60’lara kadar doldurulmuş yapıştırıcı kullanırlar. Kimyasallar dışında da ergonomik ciddi problemler var. İşçiler belli pozisyonda saatlerce sayayı kalıba çakıyorlar bu da çok ciddi eklem hastalıklarına neden olabilir. Gürültü, iklimlendirme koşulları, elektrik tehlikesi ve bundan kaynaklanan riskler, yangın riski, sağlıklı beslenememek bunlar da bu sektörde yaşanan diğer olumsuzluklardır” ifadelerini kullandı. SAĞLIK SORUNU YAŞANILAN BİR SEKTÖR Kimyasalların işçilerin vücuduna nasıl girdiğinden ve kimyasala maruz kalmalarından dolayı yaşadıkları meslek hastalıklarından bahseden Ergör, “Bu kimyasallar vücuda ağırlıklı olarak hava yolu ile girer. Fakat ciltten emilim ve sindirim sistemi ile de girer. Özellikle küçük işletmelerde hijyenin sağlanamayacağını düşünmek lazım. İnsanlar ellerini doğru dürüst yıkamadan yemeklerini yerler. Dudak ve ağız yoluyla kimyasal maddeyi alırlar. Önlemin asıl yoğunlaşılması gereken alan havalandırma ve ciltte yaşanan sorunlardır. Terlik imalatı yapılırken çalışan çocuk işçiler yapıştırıcıları elleriyle sürüyorlar. Bu sektör iş sağlığı ve güvenliği açısından zor bir sektör. Kimyasalların kullanılmasıyla birlikte işçilerde; kas-iskelet rahatsızları, işitme kaybı, cilt hastalıkları, astım, son derece merkezi sinir sistemi hasarına yol açabilecek rahatsızlar ortaya çıkabilir. Bir süre sonra sağlıklı karar veremeyen, korteksini doğru kullanamayan ve günlük işlerini rahatlıkla yapamayan insanlar olurlar. N-hekzan ise uç sinirlerde hasara yol açtığı için geri dönüşümü yoktur. Çok geniş bir yelpazede sağlık sorunu yaşanılan bir sektördür. Bu meslek hastalıklarının tanısının konması önemlidir. Bu işçilerin kullandığı malzemeler gibi hastalıkları da merdiven altıdır” şeklinde konuştu. MERDİVEN ALTI ÜRETİME SON VERİLMELİ İşçilerin meslek hastalıkları mağduru olmaması, problemlerin ve hastalıkların en aza indirilmesi adına yapılabilecekler konusunda konuşan Ergör, “Öncelikle yasal düzenlemeler sağlanmalıdır. Bu düzenlemeler ise; kimyasal kullanımı, iş yerlerinin iş sağlığı ve güvenliği, sendikalaşma desteklenmeli, denetim yapılmalıdır. Işıkkent, ayakkabılık için kurulmuş bir sanayi sitesi olmasına rağmen öyle yerler var ki kapatılması gerekir. İşletmenin ve iş yerinin doğru kullanılması gerekir. Bu sektörde göçmenler çalıştırılmamalı veyahut çalıştırılacaksa bile kötü koşullarda çalıştırılmaması lazım.  Çocuk işçi kesinlikle çalıştırılmamalıdır. N-hekzan yüzde 40’ın üzerine çıkamaz. Fakat işveren N-hekzan yapıştırıcısı en ucuzu olduğu için onu kullanıyor. İşçiler için bu sorunların çözümü toplumsal duyarlılıktan da geçiyor. Alacağımız malın kalite güvencesini istememiz üretim sürecindeki yaşanan problemlerin önüne geçebilir. İşçilerin olumsuzlukları yaşamaması adına yapılabilecek şeyler olarak yerel düzeyde yapılacak çok şey var. Yerel yönetimlerin müdahalesiyle sivil toplumların, meslek örgütlerinin sürecin içinde olması ve örneğin Sanayi Bakanlığı’nın da bu denetimleri de yapması gerekmektedir. 21.yüzyılda merdiven altı üretime bir son verilmesi gerekiyor” vurgusu yaptı.

TÜİK ücretli çalışan sayısını açıkladı! En çok tercih edilen sektör belli oldu Haber

TÜİK ücretli çalışan sayısını açıkladı! En çok tercih edilen sektör belli oldu

KEMAL ÖZKURT Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 yılı ücretli çalışan sayısına ilişkin verileri paylaştı. Araştırmalar sonucunda, sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörleri toplamında ücretli çalışan sayısı bir önceki yıla göre yüzde 6,6 oranında artarak, 13 milyon 614 bin 855 kişi iken, 2023 yılı Şubat ayında 14 milyon 515 bin 554 kişi oldu. TÜİK tarafından yapılan açıklamada, "Bu yıl ülkemizde yaşanan depremlerden etkilenen illerde mücbir sebep ilan edilmiş ve beyannameler ertelenmiştir. Bu nedenle, 2023 Şubat ayına ilişkin hesaplamalarda eksik gözlemler için istatistiksel yöntemler kullanılarak tahmin yapılmıştır" ifadelerine yer verildi.  EN ÇOK ARTAN ALAN İNŞAAT SEKTÖRÜ Aylık bazda yapılan hesaplamalar sonucunda sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörleri toplamında ücretli çalışan sayısı 2023 Şubat ayında bir önceki aya göre değişmedi. Ücretli çalışanların alt detaylarına bakıldığında; 2023 yılı Şubat ayında ücretli çalışanlar aylık olarak sanayi sektöründe %0,1 artarken, inşaat sektöründe ve ticaret-hizmet sektöründe değişmedi. Öte yandan, yıllık bazda yapılan hesaplamalar sonucunda 2023 ücretli çalışanların sektörlere göre dağılımı ise sanayi sektör yüzde 4,2, inşaat sektörü yüzde 15,4, ticaret ve hizmet sektörü ise yüzde 6,7 oranında yükseldiği gözlemlendi.   

Kaynak: Türkiye bir açlar ülkesidir Haber

Kaynak: Türkiye bir açlar ülkesidir

AYSELİN UZUN-ÖZEL HABER Türkiye açlık sınırı 9 bin 591 TL olarak belirlendi. Bu rakama göre Türkiye’de birçok kişi açlık sınırının altında maaş alıyor. İzmir Tabip Odası Başkanı Prof.Dr. Süleyman Kaynak, Türk halkının, özellikle de risk grubunda olan kesimin, maddi yetersizlikten dolayı yetersiz beslendiğini söyledi. Kaynak, Türkiye’nin beslenme bakımından karbonhidrat bağımlısı olduğunu ifade etti. EMEKLİLERİ HESABA KATMIYORUZ BİLE Türkiye’de birçok kişinin açlık sınırında bile olmadığını, oraya ulaşmak için bile bin 500 TL daha kazanması gerektiğini ifade eden Başkan Kaynak, “Mart ayı sonu itibariyle açlık sınırı ve yoksulluk sınırı belirlendi. TÜRK-İŞ açlık sınırını 10 bin lira civarında belirledi. Yine yoksulluk sınırı diye tabir ettiğimiz aylık gelir araştırıldığında ise bunun 30 bin lirayı geçtiğini görüyoruz. Bu şu demek oluyor. Biliyorsunuz asgari ücret 8 bin 500 TL ve asgari ücretle geçinen bir ailenin açık sınırına ulaşması için bin 500 TL daha kazanması lazım. Üstelik asgari ücretle geçinmek zorunda olan insanlar Türkiye’de çalışanların yüzde 55’ini yani yarıdan fazlasını oluşturuyor. Burada emeklileri hesaba katmıyoruz bile. Onların içinde asgari ücretin altında maaş alıp hayatını sürdürmeye çalışanlar var. Dolayısıyla, asgari ücretle açlık sınırını karşılaştırdığımız zaman şunu söyleyebiliriz Türkiye bir açlar ülkesidir” şeklinde konuştu. VALİ MAAŞI DAHİ... Kaynak, ilerleyen zamanlarda Vali maaşının bile enflasyona kurban gidebileceğinin öne sürdürerek: “Yoksulluk sınırını TÜRK-İŞ rakamları ile değerlendirecek olursak, şu an 31 bin 240 lira. Geçen ocak ayı rakamı 28 bin 875 idi yani iki ayda yaklaşık olarak 2 bin 365 TL bir fark var. Her ay yoksulluk sınırı ortalama 500-1500 dolayında yükseliyor. Biliyorsunuz en yüksek devlet memuru Vali, aldıkları maaş bugün yaklaşık 40 bin 846 TL. O halde biz yoksulluk sınırının ortalama ayda bin 500 TL arttığını düşünsek 3-5 ay sonra yüksek kademesindeki memur, Vali de yoksulluk sınırının altında kalacak gibi görünüyor. Şu anda değilse bile önümüzdeki birkaç ay içinde Türkiye’de herkes yoksulluk sınırı altında kalacak” dedi. YOKSULLUĞU ARTTIRACAK İzmir Tabip Odası Başkanı Prof.Dr. Kaynak, “Açlık tek başına pek çok hastalığın nedenidir. Deprem sonrasında oluşan yıkım açlığı ve yoksulluğu da arttıracak. Bunlardan da en çok etkilenecek olanlar, risk grupları dediğimiz, 7 yaş altı, 65 yaş üstü, hamileler,  engelliler ve kronik hastalardır. Bianet’te açıklanan raporlara göre, peynir ve süt ürünlerini her gün tükettiği belirtilen 6 aylık ve daha büyük çocukların oranı yüzde 57 yani Türkiye’de çocukların neredeyse yarısı, tüketmesi gereken süt ürününü tüketemiyor” Diyerek depremi açlık sınırına ektilerinden bahsetti. UCUZ GIDA TERCİH EDİLİYOR Ülkemizde genel olarak proteinli gıdalar ve sebze yerine ucuz gıda olan karbonhidratın tercih edildiğine dikkat çeken Prof.Dr. Kaynak, “Sebze kullanımı son derece önemlidir. Bunun sebebi ise sebzelerde hücrelerin sağlıkla yaşamasını sağlayan antioksidan maddeler bulunur. O nedenle her insanın günlük olarak sebze tüketmesi gerekir. Ancak bizim ülkemizde sebze tüketen çocuk sayısı yüzde 33. Ekmek ve makarna gibi ürünler çok fazla tüketiliyor. Bunun sebebi ise alım gücü yetersizliği yani yoksulluk nedeniyle, ucuz gıda tercih edilmesi. Ekmekle ve makarna ile beslenen 6 aylık ve üstü yaşlardaki çocukların oranı yüzde 62 yani her üç çocuktan iki tanesi karbonhidratla besleniyor. Çocuklarda et tüketim oranı yüzde 13 yani 7 çocuktan bir tanesi et tüketebiliyor. Türkiye’de şöyle bir olay ortaya çıkıyor, her 3 çocuktan 2 tanesi karbonhidrat bağımlısı. Aslında bunun tam tersi olması gerekiyor. Daha fazla et ve sebze tüketilmeli” dedi. GELECEĞİN DE SORUNUDUR Fakirliğin ahlaki açısından da sorunlara yol açtığını ifade eden Prof.Dr. Süleyman Kaynak, “Açlık ve yoksulluk hem bedensel, fiziksel hem de ruhsal anlamda insan sağlığını bozan, insanları ve toplumu yoran bir durumdur. Sosyal ilişkileri bozan bir durumdur. Aç insana siz niye bunu böyle yaptın diyemezsiniz. Fakirlik ahlaki açısından da sorunlara yol açan bir alandır. İnsanların bedensel, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı olmasını sağlamak, devletin asli görevidir ve devlet bunun vardır ve insanlar bunun için vergi verir. Açlığı önlemek ve iyi beslenmeyi sağlamak devletin asli görevidir. Bugün devlet maalesef bu görevini yerine getiremiyor. Zira bugünkü kamu yönetim anlayışı insanları gözden çıkarmış ve sadece betona yatırım yapma esasına dayalı bir yaklaşım içindedir. Ne betonu yiyebilirisiniz ne de betonun gerçek bir katma değeri vardır… Açlık sadece bugünün değil, geleceğin de sorunudur. Çünkü bugünün aç bırakılmış çocukları yarının sorunlu bireyleri ve nesilleri haline gelebilir” dedi.

Kitabın alıcısı sektörler değil, halk Haber

Kitabın alıcısı sektörler değil, halk

BURAK AKDEMİR Uluslararası Aktivist Sanatçıları Birliği Derneği Başkanı Ümit Yaşar Işıkhan ve Uluslararası Stratejik Analiz Yönetişim İnovasyon Düşünce Derneği Başkanı Derya Tuzen, Sultan Gümüş Kaya İle Birinci Sayfa programının konuğu oldu. Depremin ruhlarda bıraktığı enkazın sanat ile onarılabileceğini kaydeden Başkan Tuzen, “Sanatın iyileştirici bir rolü olduğunu unutmamamız lazım” dedi. Tuzen aynı zamanda deprem bölgelerinde kadınların iç çamaşırına ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, “20 gündür aynı iç çamaşırını giyen kadınlar var. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile iletişime geçtik. Meslek Fabrikası’ndaki makinelerin iç çamaşırı üretmek için kullanılmasını istedik. Onay aldık. Ve buradan tüm izleyicilerimize sesleniyorum, lütfen dikiş bilen kadınlarımız elini bu işin altına koysun” dedi. ULAŞIMI ÇOK ZOR BİR NOKTA Başkan Işıkhan ise İzmir 25. Kitap Fuarı’nda Uluslararası Aktivist Sanatçıları Birliği Derneği olarak stant açtıklarını, tüm sanatseverleri beklediklerini söyledi. Öte yandan, önemli bir sorunu gündeme getiren Işıkhan, ulaşımı güç olan Gaziemir’de yer alan Fuar İzmir’i eleştirdi. “Kitabın alıcısı sektörler değil, halk” diyen Işıkhan, “Fakat ulaşımı çok zor bir noktaya fuarı kurdular. Kitaba, fuara ulaşmak isteyen nasıl gidebilecek? Gidemiyorlar da zaten. Kültürpark’ın tüm fuarların üstesinden gelebileceğini düşünüyorum. Yeterli holleri var. Yerel yöneticilerin sesimizi duymasını istiyorum” çağrısında bulundu.

Akaryakıt sektörü, deprem bölgesinde kesintisiz temin için çalışmalarını sürdürüyor Haber

Akaryakıt sektörü, deprem bölgesinde kesintisiz temin için çalışmalarını sürdürüyor

Erdem, yazılı açıklamasında, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen bölgelerde yaşanan sıkıntılara değindi. Deprem bölgesine kesintisiz akaryakıt ulaştırmak için el birliğiyle çalıştıklarını belirten Erdem, "TOBB Petrol ve Petrol Ürünleri Meclisi olarak ülkemizin yaşadığı en büyük afetlerden birisi olan 6 Şubat deprem felaketinin acısını derinden yaşıyoruz. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifa, yakınlarına sabırlar diliyoruz. Rafineriler, dağıtım şirketleri ve akaryakıt bayilerimiz, yaşanan felaketin ilk saatlerinden itibaren arama kurtarma çalışmalarının kesintisiz sürdürülmesi, başta hastanelerimiz olmak üzere elektriğin kullanılamadığı yerlerdeki jeneratörlerin sürekli çalışması ve ulaşımın sürdürülebilirliğinin bozulmaması adına hayati önem taşıyan akaryakıtın bölgeye ulaşması için el birliğiyle çalışıyor." ifadelerini kullandı. Acıları ve yasları içinde hizmet vermeye devam eden bölge bayileri yanında, ülkenin birçok ilinden akaryakıt bayilerinin tankerlerini, sürücülerini ve ürünlerini depremin ilk saatlerinden itibaren bölgeye gönderdiğine dikkati çeken Erdem, "Depremde hayatını kaybeden ya da enkaz altında kalanlar arasında sektörümüz çalışanlarının bulunması ve depremden dolayı bölgedeki istasyonlarda ve ulaşım yollarında hasarların oluşmasından kaynaklı sıkıntıların çok büyük bir bölümü giderildi." bilgisini verdi. Erdem, sektörün tüm paydaşlarının deprem bölgesindeki çalışmaların en sağlıklı şekilde yürütülebilmesi için olağanüstü gayretle çalıştığını bildirdi. "Seferberliği artırarak sürdürüyoruz" Su veya kanalizasyon şebekelerinde oluşan hasarlardan dolayı bazı istasyonların market ve tuvaletlerinde yaşanan sorunların giderilmesi için büyük çaba sarf edildiğini vurgulayan Erdem, şunları kaydetti: "TOBB Petrol ve Petrol Ürünleri Sektör Meclisi üyeleri ve sektör paydaşları, depremin başından bu yana milyonlarca litrelik akaryakıt ikmalini AFAD koordinasyonunda, ara vermeksizin ihtiyaç bölgelerine ulaştırmış ve ulaştırmaya devam etmektedir. Akaryakıtın kesintisiz tedariki için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, EPDK, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı başta olmak üzere rafineriden dağıtım şirketine, bayilerden destek veren nakliye ve hizmet sağlayıcılarına, istasyon çalışanlarından sürücülerine kadar akaryakıt sektörünün tüm paydaşlarıyla giriştiğimiz seferberliği artırarak sürdürmekteyiz. Ülkemizin başı sağ olsun." İHA

Başkan Soyer’den mobilyacılara kooperatifleşme çağrısı Haber

Başkan Soyer’den mobilyacılara kooperatifleşme çağrısı

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Karabağlar Belediyesi, Ege İhracatçılar Birliği ve İzmir Mobilyacılar ve Marangozlar Odası (İZMOD) işbirliğiyle, meslekteki sorunların çözümü ve mesleğin gelişimi için organize edilen Mobilya Çalıştayı başladı. Karabağlar’daki Mobilya Akademi’nde düzenlenen çalıştayın açılışına, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Bedri Serter, Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Fuat Gürle, İZMOD Başkanı Hasan Özkoporan, meclis üyeleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve sektör temsilcileri katıldı. “Karabağlar’ı Akdeniz’in en çağdaş mobilya tasarım üssü yapmak istiyoruz” Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Başkan Tunç Soyer, “Karabağlar ilçemizle özdeşleşmiş mobilya sektörü de hiç şüphesiz İzmir iktisadının en önemli parçalarından biri. İçinde hem tasarımı, hem sanatı, hem de teknolojiyi barındıran mobilyacılık şehrimize çok yakışan ve katma değeri son derece yüksek bir sektör. Mobilya sektörümüzün dünya standartlarını belirleyen ürünler üretebilmesi için bugünkü buluşmamız çok büyük anlam taşıyor. Bu çalıştay, bir etkinlik olmanın ötesinde bölgesel kalkınma hamlemizin önemli bir adımını teşkil ediyor. Bir şehrin kaderini oradaki iktisadi kümelenmeler belirler. İzmir ve Karabağlar için mobilyacılık işte böyle bir şey. Batı Anadolu’nun orman ürünleri, şehrimizin bir ticaret üssü olması, İzmir insanının girişimci ve tasarımcı ruhuyla birleştiğinde, İzmir’de çok güçlü bir mobilya sektörü doğmuş. Bizim üzerimize düşen, bu sektörün tarihten gelen gücüne güç katmak ve Karabağlar’ı Akdeniz’in en çağdaş mobilya tasarım ve üretim üssü haline getirmek. Bunu hep birlikte başaracağımıza tüm kalbimle inanıyorum” diye konuştu. “Bu emeğin yitip gitmesine asla izin veremeyiz” Rakamlarla Türkiye’nin mobilya ihracatında çok daha büyük bir potansiyele sahip olduğunu söyleyen Başkan Soyer, sektörün gelişimi için örgütlenmeye, lojistik desteğe ve mesleki eğitime işaret etti. Başkan Soyer, “Sektörümüzün önünü açmak ve tasarımdan ihracata üretimin her aşamasında dünyayla rekabetini mümkün kılmak için örgütlenmek zorundayız. Bu yüzden küçük ve orta ölçekli mobilya üreticilerinin beraber hareket etmesi büyük önem taşıyor. Dilerim ki çalıştayımız, bu konuda da önümüzü açar ve bize rehberlik eder. Biz İzmir’de tarım sektöründe, örgütlenmeden ihracata uzanan yolu son 11 ayda gün gün yaşadık. Bundan bir yıl öncesine kadar İzmir’in dağlarında tek başına çobanlık yapan ve artık bundan vazgeçmek üzere olan süt üreticilerimiz bugün bir peynir ihracatçısı konumuna geldi. Tüm bunları, ekonomik demokrasiye duyduğumuz inanç ve kooperatiflerimiz aracılığıyla başardık. Ben, benzer bir yaklaşımın mobilya sektöründe de mümkün olabileceğini düşünüyorum ve bu çalıştayın örgütlenmeyle ilgili çıktılarını öğrenmeyi merakla bekliyorum. Örgütlenmek, Karabağlar’ın mobilya atölyelerinde dökülen alın terinin sel olup önündeki tüm engelleri yıkması demek. Bu emeğin yitip gitmesine asla izin veremeyiz ve işte bu nedenle örgütlenme konusunda çok daha büyük adımlar atmak mecburiyetindeyiz” şeklinde konuştu. Başkan Soyer, konuşmasının son bölümünde Karabağlar Mobilya Akademi bünyesinde kurulan İzmir Mobilya Sektörü Yürütme Kurulu’nda İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak yer aldıklarını ifade etti. Başkan Soyer ayrıca mobilyacıların sanayi sitesi talebini yerine getirmek için çalışmaların hızla devam ettiğini de söyledi. “Her zaman mobilyanın kalbinin Karabağlar olmasını istiyoruz” Karabağlar’da mobilya sektörünün gelişimi için ortak akılla çalışmalara devam ettiklerini söyleyen Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, “Karabağlar denince akla gelen şey mobilyadır. İzmir’de ve Ege’de mobilyanın kalbi Karabağlar’dır. Konum itibariyle maalesef sektör istediğimiz noktada değil. Karabağlar’da çok değerli mobilya üretimleri, tasarımlar var. Yaptığımız araştırmalarla İngiltere Kraliyet Ailesi’ne, Fransa’ya buradaki mobilyaların gittiğini biliyoruz. Burada böylesi bir dinamik varken sektörün gerileyişi bizi üzmektedir. Uzun süredir bizler de sektörün değişmesi için neler yapılabilir arayışı içindeydik. En önemli sorun bir mobilya sanayi sitesinin kurulmasıdır. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin gerekli desteği mutlaka vereceğine inanıyorum. Lojistik sorunu var. Sorunlar çözüldükten sonra Karabağlar’daki mobilya sektörü çok kolay ileri gidebilir. Gücü var, dinamizmi var, altyapısı var. İlk defa İzmir’de böyle kapsamlı bir çalışma düzenleniyor. Biz her zaman mobilyanın kalbinin Karabağlar olmasını istiyoruz” diye konuştu. “Rafa kaldırılmasın sürekliliği getirilsin” Ege Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Fuat Gürle, “Birliğimiz bu tür çalıştaylara, nerede imalat varsa ticaret varsa sektörün arkasında durmuştur, durmaya da devam edecektir. Çalıştayımızın verimli olmasını diliyorum. Yeter ki yaptığımız çalışmalar rafa kaldırılmasın, sürekliliği olsun” dedi. İzmir hak ettiğini alacak İZMOD Başkanı Hasan Özkoporan ise, “Bu çalıştay fikri ortaya çıktığında, gerçekten İzmir’in hak ettiği yere taşıyacağımıza inandık. Sorunlarımız çok ama çözüm noktasında tıkandığımız durumlar oluyor. Bu çalıştayla bu sorunların çözüme kavuşturulup İzmir’in hak ettiğin noktaya çıkarılacağını düşünüyorum” diye konuştu. Başkanlardan “İyi Niyet Beyanı” Açılış konuşmalarının ardından Başkan Soyer, Başkan Selvitopu, Ali Fuat Gürle ve Hasan Özkoparan çalıştay öncesi “İyi Niyet Beyanı”nı imzaladı. İyi Niyet Beyanı’nda “Bu çalıştayın aşağıda imzası bulunan tarafları, "Karabağlar Mobilya Akademi" bünyesinde kurulacak olan "İzmir Mobilya Sektörü Yürütme Kurulu"na birer temsilci vererek, çalıştay sonuç raporunda yer alacak olan gelişme alanlarında üstlerine düşen çalışmaları, bu kurul kanalıyla takip edecek, hedeflenen gelişmelerin sağlanması için destek sunacaklardır” ifadesine yer verildi. 10 başlıkta çözüm masaları Çalıştayda, mobilya esnafı ve sanayicisi, Karabağlar Belediyesi, EİB, İZMOD ve akademisyenlerle yürütülen toplantılar sonucunda 10 masa oluşturuldu. Mobilya sektörünün belli başlıklarda sorunlarına ve çözüm önerilerine yanıt arayacak masalarda, “Üretim”, “Tasarım”, “Lojistik, Fiziki Şartlar”, “İstihdam ve Nitelikli Personel”, “Dijital Dönüşüm”, “İhracat, Markalaşma/Pazarlama”, “Fuarcılık, Mevzuat ve Finans” başlıkları masaya yatırıldı. 4 ana moderatör tarafından koordine edilen masalarda ortalama 10’ar katılımcı buluştu. HABER MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.