TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Şehir

Şehir haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Şehir haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bu şehirde havalar soğumuyor Haber

Bu şehirde havalar soğumuyor

Birçok şehirde soğuk havalar hakim olurken, yaz aylarında Türkiye’nin en sıcak illerinden olan Adana’da 25 Ekim tarihinde de sıcak hava rekoru kırılıyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre kentte gölgede sıcaklık 34,5 derece ölçülürken, güneşin altındaki termometreler ise 36 dereceyi gösterdi. Ayrıca Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün dünkü ölçümlerine göre İzmir ve Eskişehir’in ardından gerçekleşen en yüksek sıcaklık Adana’nın Yüreğir ilçesinde 34,5 derece olarak ölçüldü. Sıcaklık rekorları kırılırken, vatandaşlar ve esnaf bir an önce kışın gelmesini, yağmurun yağmasını istiyor. “200 derece fırının önünde çalışıyoruz”   Adana’da fırıncılık yapan Can Delibalta, “Kasım ayına neredeyse gireceğiz ama halen kış gelmedi. Kışın gelmesini istiyoruz. Bazı illerde kar, yağmur ve soğuk hava başladı. Bizde kar ve yağmurdan vazgeçtik, güneş dahi gitmiyor. Dışarısı 35-40 derece ancak biz burada 200 derece fırının önünde çalışıyoruz. Bizim işimiz daha zor. Fırının kapağını açınca o sıcaklık yüzümüze vurunca adeta bittik diyoruz. Geçen senelerde bu aylarda rahatlıyorduk, uzun kollu giyebiliyorduk ancak şu anda halen kısa kolluyla geziyoruz” dedi. Sıcaktan bunaldığını söyleyen Murat Ege Yılmaz ise, “Havalar çok sıcak. Gerçekten yanıyoruz burada. Eskiden bu havalarda uzun kollu giyiyorduk. Sıcak ders çalışmamı etkiliyor. Sürekli klima çalışması gerekiyor o da bir süre sonra etkiliyor” ifadelerini kullandı. Yağız Batur isimli genç ise havaların sıcak gitmesi nedeniyle bunaldığını, bir an önce kışı beklediğini söyledi. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Adana'da elektrik kesintisi - 25 Ekim 2023 Çarşamba

İlber Ortaylı’nın görmeden ölmeyin dediği 5 şehir Haber

İlber Ortaylı’nın görmeden ölmeyin dediği 5 şehir

Dünya üzerinde birçok muazzam şehir var, ancak bazıları tarih, kültür ve mimari güzellikleriyle ön plana çıkıyor. Akademik kariyeri, bilgi birikimi, kendine has tarzı ve entelektüel kişiliği ile adından sıkça söz ettiren İlber Ortaylı, tarihçi kimliğinin yanında ayrıca bir seyyah. İlber Ortaylı, gençlere sık sık yön göstererek onlara geleceğe ışık tutan önerilerde bulunuyor. İşte ünlü tarihçi Ortaylı'nın, seyahat etmeyi sevenlere ‘görmeden ölmeyin’ dediği o büyülü beş şehir. Tarihçi Ortaylı’nın önerdiği 5 şehir; geçmişin izlerini taşıyan, mistik atmosferleriyle büyüleyen ve ziyaretçilerine unutulmaz deneyimler sunan yerler olarak öne çıkıyor. İŞTE İLBER ORTAYLI, GÖRMEDEN ÖLMEYİN DEDİĞİ 5 ŞEHİR… 1) SEMERKANT Semerkant, ‘Şehirlerin Şahı’ olarak bilinir. Orta Asya ve Özbekistan’ın önemli şehirleri arasında yer alan Semerkant, tarihi ve kültürel birikimi ile göz dolduran bir şehir. Aynı zamanda UNSECO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alıyor ve İpek Yolu üzerinde olduğundan dolayı tarih boyunca önemli bir yere sahip. İhtişamlı camiler, müzeler, medreseler ve korunmuş anıtları ile mutlaka görülmesi gereken bir Orta Asya şehri. 2) KUDÜS İsrail’de bulunan Kudüs; Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar için önemli bir yere sahiptir. Müslümanların ilk kıblesi burada bulunduğu biliniyor. Ayrıca Hz. Muhammed miraca Kudüs’te yükselmiştir.1981 yılında Kudüs, UNESCO Tehlikede Olan Dünya Mirası Listesi’ne girmiştir. Kudüs, dünyanın en eski şehirleri arasında yer alıyor. 3) BUHARA Özbekistan’da bulunan Buhara kenti, tarihteki en önemli ticaret noktalarından biri olan İpek Yolu üzerindedir. Orta Asya'nın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Buhara, çeşitli el sanatları, halıları ve renkli mimarisi ile dikkatleri çekiyor. Şimdiye kadar gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar şehrin tarihinin en az 2 bin 500 yıl civarında olduğunu ortaya çıkarıyor.  Buhara, UNESCO tarafından Dünya Kültür Miras Listesi’ne dahil edilerek koruma altına alınmış.  4) FLORANSA İtalya’nın tarih kokan şehri, San Marion’nun batısında yer alan Floransa, Toskana Bölgesi’nin başkentidir ve kendi ismini taşıyan ilin merkezidir. Demiryolları ile kolayca gezilebilen bir şehir olması, İtalya’nın diğer şehirlerinden de ulaşım sağlanabilmesi, ziyaretçilerin tercih sebeplerinden biri. İtalya’nın en önemli şehirlerinden bir tanesi olan Floransa, dünyanın birçok yerinden turistleri ağırlıyor. Her köşesinde tarihi yerler bulunan Floransa’da çeşitli müzeler, tarihi yapılar ve tarihi meydanlar bulunuyor. 5) ROMA Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan aynı zamanda İtalya’nın başkentidir. İtalya’nın en kalabalık şehri olmasının yanı sıra, Avrupa’nın en geniş yüzeye sahip başkentleri arasında yer alıyor. Avrupa’nın en önemli tarih, kültür ve sanat merkezlerinin bulunduğu Roma, dokusu hiç bozulmadan korunan sayısız tarihi binanın mimarisi sayesinde, şehir sıklıkla tercih edilen şehirlerden biri olma özelliğini koruyor. İnsanlığı keşfetmek isteyenlerin ve dünyayı tanımak isteyen herkesin mutlaka ziyaret etmesi gereken bir yer.

Hangi şehir 0454 telefon alan kodunu kullanıyor? 0454 nerenin telefon alan kodu? Haber

Hangi şehir 0454 telefon alan kodunu kullanıyor? 0454 nerenin telefon alan kodu?

Sabit hatlı telefon numaralarına yapılacak aramalar için, o hattın bulunduğu kente ait telefon alan kodunun bilinmesi gerekiyor. Her gün binlerce insan hangi telefon alan kodu nereye ait merak ediyor. 0454 telefon alan kodu da bu kapsamda en çok incelenen telefon alan kodları arasında yer alıyor. 0454 telefon alan kodu hangi şehre ait? 0454 telefon alan kodu, Giresun’a aittir. 0454 telefon alan kodu kullanılarak yapılan çağrılar ya da gelen aramalar, Giresun il sınırları içerisinde yer alan her türlü sabit hat kullanıcısına aittir. Telefon alan kodu nedir? Günümüzde en fazla iletişim kurulan araçların başında telefon geliyor. Neredeyse her yaştan insan tarafından aktif olarak kullanılan telefonlar, dünyanın neresinde olunduğu fark etmeksizin kişiler arası diyaloğun sürdürülebilmesini sağlıyor. Bu nedenle hem sosyal hem de iş hayatında son derece önemli bir yer tutmayı başarıyor. Telefonla arama yaparken, aranılan numaranın özel hat ya da sabit olması birtakım farklılıklara sebep oluyor. Özel hatlar aranırken kişilere bağlı bulunduğu operatör tarafından bir numara veriliyor ve bu numara ile ilgili kişiye her daim ulaşmak mümkün oluyor. Sabit hatlarda ise durum hangi ile bağlı olunduğuna göre değişiklik gösteriyor. Çünkü her ilin kendine özel ve değişmeyen telefon alan kodları bulunuyor. Aranılacak olan sabit hata ait numarayı tuşlamadan önce de o ile ait telefon alan kodunun girilmesi gerekiyor. Giresun önemli telefon numaraları T.C. Giresun Valiliği: 0(454) 215 75 68 T.C. Giresun Belediyesi: 444 4 028 İl Turizm Müdürlüğü: 0(454) 212 31 90 İl Emniyet Müdürlüğü: 0(454) 216 40 90 İl Jandarma Komutanlığı: 0(454) 215 06 55 Karayolları: 0(454) 215 16 81 Telekom Müdürlüğü: 0(454) 216 40 14 İl Sağlık Müdürlüğü: 0(454) 260 20 00 Orman Yangını İhbar Hattı: 0(454) 215 31 71 İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü: 0(454) 215 71 94 Prof. Dr. A. İlhan Özdemir Devlet Hastanesi: 0(454) 310 20 00 Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesi: 0(454) 310 20 20 Alucra Devlet Hastanesi: 0(454) 751 30 21 Giresun Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi: 0(454) 216 11 08 Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi: 0(454) 216 10 05 Göğüs Hastalıkları Hastanesi: 0(454) 216 45 50 Bulancak Devlet Hastanesi: 0(454) 318 30 30 Dereli İlçe Devlet Hastanesi: 0(454) 381 31 66 Ordu – Giresun Havalimanı (OGU): 0(454) 226 28 52 Giresun Otogarı: 0(454) 217 28 28 BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Türkiye’deki şehirlerin telefon alan kodları

Yapay zeka ile şehirler akıllı sistemlere dönecek Haber

Yapay zeka ile şehirler akıllı sistemlere dönecek

Küresel iklim krizi, bu yaz etkisini tüm dünyada gösterdi. Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen Copernicus İklim Değişikliği Servisi’nin verilerine göre; geçtiğimiz temmuz ayı çok yüksek ihtimalle dünyadaki "en sıcak temmuz" ve "en sıcak ay" olarak tarihe geçecek. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden gelen uyarıya göre ise Türkiye’de bu hafta sıcaklık artacak ve mevsim normallerinin 8 ila 10 derece üzerinde seyredecek. Hava sıcaklığı günlük yaşamı ve insan sağlığını etkileyecek düzeye çıkmışken kentlerde hissedilen sıcaklığın en az düzeye indirilebilmesi konusu da gündeme geldi. ‘‘KENTSEL TASARIM ve PEYZAJ KULLANILMALI’’ Sıcaklık artışının şehir içinde daha yüksek derecelerde hissedilmesinin nedenlerinden bahseden Yaşar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Eray Bozkurt, “Şehirleşme süreci, kentlerde artan bina ve yol yoğunluğu ile kentsel ısı adalarının oluşumuna neden olur. Kentsel ısı adaları, kent merkezlerindeki sıcaklık artışını ifade eder. Binalar, ısınan beton, asfalt ve diğer yüzeylerle birlikte yüksek sıcaklık artışına katkıda bulunur. Yeşil alanlarla desteklenmemiş bölgelerde ciddi bir sıcaklık artışı olur. Binaların tasarımı, izolasyonu ve malzeme seçimi, ısı transferini ve enerji tüketimini etkiler. Yetersiz izolasyona sahip binalar, ısıtma ve soğutma için daha fazla enerji gerektirir. Şehirlerde inşa edilen binalarda bölgenin iklim koşulları, topoğrafik özellikleri, güneş ve rüzgar yönlerinin dikkate alınması gerekir. Karbon salınımını azaltmak için yerel ve yeniden dönüştürülmüş malzemelerin kullanımı teşvik edilmeli. Yeşil alanların ve gölge yaratan alanların arttırılması için kentsel tasarım ve peyzaj yöntemleri kullanılmalı. Şehir içindeki yeşil ve ağaçlık alanların artırılması da hissedilen sıcaklığın düşmesine sebep olur” dedi. ENERJİ KAYNAKLARI ÖNEMLİ İklim krizinin etkilerini en aza indirmede şehir altyapılarının da oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Dr. Öğretim Üyesi Bozkurt, “Şehirlerin enerji, su ve atık yönetimi gibi altyapı sistemlerinde yenilenebilir kaynaklara yönelik stratejiler benimsenmeli. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve hidroelektrik gibi çevre dostu enerji kaynakları kullanılarak karbon salımı azaltılabilir. Mevcut altyapıların düzenli olarak bakımı ve yenilenmesi de uzun ömürlülüğünü ve verimliliğini artırır. Altyapı projeleri, şehrin iklim koşullarını, su yönetimini ve doğal topoğrafyasını dikkate alacak şekilde planlanmalı. Su tahliyesi, sel önleme, erozyon kontrolü gibi faktörler göz önünde bulundurulmalı. Yerel ve yeniden dönüştürülmüş malzemelerin kullanımı da karbon ayak izini azaltmada etkilidir. Yağmur suyu toplama ve doğal su arıtma sistemleri gibi yeşil altyapı uygulamaları, sürdürülebilir su yönetimine katkıda bulunur ve su kaynaklarını korur” diye konuştu. YAPAY ZEKA İLE AKILLI ŞEHİR SİSTEMİ Yapay zeka teknolojisi ile akıllı şehir sistemlerinin oluşturulmasının, şehir düzenlemesi, verim ve çevreye katkı konusunda olumlu etkiler yaratacağını söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Bozkurt, şu önerilerde bulundu: “Özellikle gelecekte şehirlerin akıllı sistemlere dönüşeceğini ve yapay zeka ile ilgili yöntemlerin daha fazla kullanılacağını öngörmek gerekiyor. Şehirlerin akıllı hale gelmesi, çeşitli teknolojik ve yönetimsel yeniliklerin kullanılması ile sağlanır. Bu gelişmeler, şehirlerin daha sürdürülebilir, verimli ve yaşanabilir olmasına yardımcı olabilir. Akıllı şehirler, teknoloji ve veri kullanımı sayesinde çeşitli alanlarda olumlu etkiler yaratabilir. Akıllı ulaşım sistemleri, trafik akışını optimize ederek yolculuk sürelerini ve trafik sıkışıklığını azaltabilir. Akıllı enerji yönetimi, enerji verimliliğini artırarak kaynakların daha verimli kullanılmasına yardımcı olabilir. Akıllı atık yönetimi, atıkların toplanmasını ve işlenmesini optimize ederek çevre kirliliğini azaltabilir. Akıllı şehirlerin temelini büyük veri analitiği ve yapay zeka yöntemleri oluşturur. Sensörler, optik okuyucular ve cihazlar aracılığıyla toplanan veriler, yapay zeka algoritmaları ile analiz edilebilir. Bu sayede, trafik yönetimi, enerji tüketimi, su yönetimi, daha etkin bir şekilde planlanması ve yönetilmesi sağlanır. Yapay zeka ve sensör teknolojileri, binaların enerji verimliliğini artırmak için ısıtma, soğutma ve aydınlatma sistemlerini optimize edebilir. Bu sayede, enerji tüketimi azalır ve çevresel etkileri düşürülür.” BÜLTEN

Konteyner kentte üniversite hayali  Haber

Konteyner kentte üniversite hayali 

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER  6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremde evlerini, yakınlarını kaybeden öğrenciler, kurulan konteyner kentlerde bu kez eğitimlerini kaybetmemek için mücadele veriyor!  Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları açıklanır açıklanmaz puanlarına uygun üniversite ve bölümleri araştırmaya başlayan gençler, depremin üzerinden yaklaşık 6 ay geçmesine rağmen halen konteyner kentlerde yaşam sürüyor. Şehirlerdeki enkaz dahi henüz kaldırılamamışken, ruhlarındaki enkaza inat YKS sınavına giren birçok depremzede öğrenci, kazandıkları takdirde ne yapacaklarını bilemediklerini söylüyor.  GİTMEKTENSE KALMAK DAHA AZ ACITIYOR!  Hatay’da kurulan konteyner kentte uzun süredir kalan bir öğrenci, yaşadığı tedirginliği ve kararsızlığı şöyle anlattı: “6 Şubat depreminde hem evimi hem de yakınlarımı kaybettim. Çok şükür annem, babam benimle. Zor günlerden geçtik, ne kadar anlatırsam anlatayım size tarif edemem. Hem çok iyi insanlar tanıdık, hem de insanlığın ne kadar kötü bir hale geldiğini gördük. Tüm duyguları aynı anda yaşar mısınız? Biz yaşadık. Ellerimizle yakınlarımızı enkazın altından çıkarmaya çalıştık. Anılarımın olduğu, çocukluğumun geçip gittiği evim oyuncak bir ev gibi yıkıldı. Susuz kaldık –ki hala daha su sorunu yaşıyoruz. Köylerde durum daha vahim. Yardıma yeterince ulaşamayan insanlarımız var. Ben şehrimi bırakıp gitmek istemedim. Ayrıca nereye gideceğim? Gidenlerin geri geldiğini görüyorum zaten. Hemen yan konteynerde kalan bir komşumuz depremden sonra Hollanda’ya kadar gitti, yine dönüp buraya geldi. Gitmektense kalmak daha az acıtıyor.”  EĞİTİM HAKKINA ULAŞMAK İSTEYEN BİNLERCE GENÇ…  YKS sınavına da bulunduğu konteynerde hazırlandığını kaydeden öğrenci, “Buna hazırlanmak denebilirse tabi… Gözlerimizin önünde öyle acılar yaşandı ki, öyle acılar yaşadık ki sınav umurumda bile değildi. Ailem ısrar ettiği için girdim. İyi kötü bir puan aldım, ama şu an ki süreç daha zor. Yaşadığım şehirde bile bir evim yokken başka bir memlekette nerede kalacağım? Medyadan takip ettiğim kadarıyla depremzede üniversiteliler dahi yurtlarından olmuş, yeni yurtlar kendilerine çıkmamış. Deprem ile birlikte babamın çalıştığı iş yeri de yıkıldı. Buradaki çoğu insan işsiz. Ailem bana nasıl para gönderecek? Kendilerine dahi yetemiyorlarken onlara yük olma düşüncesi bana ağır geliyor. Diyetisyen olmak istiyordum, herkes gibi benim de hayallerim var, olmaz mı? Fakat bu hayalleri gerçekleştirmek için hiçbir imkanım yok. Keşke depremin yaşandığı ilk zamanlar yapılan yardımlar gereken yerlere gerektiği gibi ulaşsaydı. Yardım için koşturan insanları şimdi de görebilsek. Özellikle seçimden sonra hain ilan edilen taraf olduk. Burada, bu küçük dünyamızda ufak şeyleri düşlerken hakkımızda söylenenleri hak etmedik. Sadece ben değil, eğitim hakkına ulaşmak isteyen binlerce genç var burada. İmkanı olanların bize destek olmasını istiyoruz. Bizi üniversitelerden mahrum etmeyin” ifadelerini kullandı. 

Köyler boşalıyor şehirler kirleniyor Haber

Köyler boşalıyor şehirler kirleniyor

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER Türkiye tarımını ayakta tutan küçük üretici son yıllarda zor zamanlar geçiriyor. Öyle ki tarımsal üretimin giderek zorlaşması nedeniyle tarımdan gelir elde edemeyen köylü üreticiler, üretim alanlarını bırakarak kente göç ediyor. Konuyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulunan Susitaş Su Ürünleri ve Sanayi Mamulleri İhracat Ticaret A.Ş. kurucusu Cihangir Hür, küçük tarım alanlarındaki küçük üreticinin ürettiği ürünlerin fiyatlarının arttığını ve yeterli alıcı bulamadığını söyledi. Küçük tarım arazilerinin boş kaldığını vurgulayan Hür, genetiğiyle oynanan tohumların geliştirildiği, hastalıklara dayanıklı ürünler yetiştirmek için çeşitli ilaçların tarımda kullanıldığını dile getirdi. Hür, küçük tarım arazilerinin boş kalmaması için Toplulaştırma Kanunu’nun uygulanılması gerektiğinin de altını çizdi. TARIM YAPAN NÜFUS AZALIYOR Ülkede tarım yapan nüfusun hızla azaldığını belirten Hür, gıda üreticileri sorunlarının tüketicileri de yakından ilgilendirdiğini vurgulayarak, “Büyük şehirler yeni tarım alanlarını şehir dışına bırakmaya başladı. Şehirleşme, tüketim miktarlarının artmasına neden olurken tarım yapan nüfusun azalıyor. Böylelikle kitleler halinde şehirleşen köylülerin boşalttığı küçük araziler boş kalıyor. Teknik aletlerin ve makinelerin gelişmesi, genetiğiyle oynanan tohumların geliştirilmesi, hastalıklara dayanıklı ürünler için ilaçların tarımda kullanılması ile göz alıcı sebze ve meyvelerin miktarları artırılıp maliyetleri düşürülüyor. Diğer taraftan gıdanın doğal kokusunu kaybederek içindeki mineral ve vitaminlerinin değişmesine neden oluyor. Cazip sunumlar neticesinde insanlar yeni alışkanlıklarına uygun buldukları bu gıdaları hızla tüketiyor. Ayrıca büyüyen pazar haksız rekabetin çoğalmasını beraberinde getiriyor. Haksız rekabetin getirdiği riskler hepimizi zengin fakir ayırt etmeksizin ilgilendirmektedir. Gıda üreticileri sanayicileri sorunları tüketicileri de yakından ilgilendiriyor. Çünkü, gelişmiş şehirlerde yaşayan tüm insanların atıkları tarım alanlarına akıyor veya karışıyor. Yer üstü ve yer altı suları kirleniyor” ifadelerine yer verdi.  TOPLULAŞTIRMA KANUNU UYGULANABİLMELİ Gıda sanayicileri olarak tüketicilere, genetiği ile oynanmamış, ilaç kalıntısı olmayan gübre ile şişirilmemiş, raf ömrünü uzatmak amacıyla içindeki vitaminlerin yok edilmemiş ekonomik gıdalar sunabilmek için bir araya gelmeleri gerektiğini söyleyen Hür, “Tarımın ve tarıma dayalı gıda üretiminin yaşamımızdaki olumsuzlukları gidermek için meslek sahiplerinin örgütlenmesi gerekiyor. Ayrıca ortak mutabakata varılarak, sorunları tüm ülke çapında yetkililere sunmalı ve önerilen çözüm yolunun uygulamaya sağlamada yeterli baskı grubu oluşturmalıyız. Ayrıca küçük tarım arazilerinin boş kalmaması için Toplulaştırma Kanunu’nun uygulanabilirliğini sağlayarak hayata geçmesini beklemekteyiz” şeklinde konuştu. DÖRT DUVAR ARASINDA YAPILMAMALI Hayvancılığın meralarda değil, dört duvar arasında yapıldığını hatırlatan ve bu konuda çeşitli uyarılarda bulunan Hür, “Plansız şehirleşme oluyor. Büyük şehirlerin çevresinde bulunan, akan derelerin hiçbirisi temiz akmıyor. Çünkü temiz akması gereken sulara fabrikaların, konutların kirli suları bulaşıyor. Bu sularla maalesef tarım yapılıyor. Kentlere yakın yerlerde bu sularla yapılan tarım maalesef tüketicileri zehirliyor. Mesela hayvancılık meralarda yapılması gerekirken, dört duvar arasında yapılıyor. Burada ortaya çıkan zehirli gazlar hava ve doğaya karışıyor. Havayı soluyoruz, bu sebeple hasta insan sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor” dedi.   

Afyonkarahisar'da etkili yağış yaşamı durdurdu Haber

Afyonkarahisar'da etkili yağış yaşamı durdurdu

Meteorolojin günler öncesinde yaptığı uyarı sonrası sağanak yağış öğleden sonra başladı. Kısa sürede etkisini gösteren yağışın ardından Afyonkarahisar’da adeta alt yapı çöktü. Yolların göllere döndüğü kentte araçlarla birlikte yayalar trafikte ilerlemekte güçlük çekti. Özellikle yayalar yollarda karşıda karşıya geçmek için suların içine girdi. Yoğun yağıştan dolayı Uzun Çarşı ve Bedesten Çarşısı’ndaki bir çok dükkan ve iş yerini de su bastı. Yağışın devam ettiği kent merkezinde yol ortasında suya kapılan bir trafik dubası ise ortaya ilginç görüntüler çıkardı. Yağışın ardından ihbarlara yetişmeye çalışan Afyonkarahisar Belediyesi ekipleri ise sel baskını yaşanan bölgeleri tespit etmek için çalışma başlattı. İHA ''ARACIN ÜZERİNE ÇIKARAK KURTULDULAR'' Yağış sonrası yollar ve kaldırımlar adeta göle dönerken, birçok battı çıktıyı da su bastı. Su baskını yaşanan Atatürk Alt Geçidi’nde çok sayıda araç mahsur kaldı. Birçok sürücü kendi imkanı ile battı çıktıdan çıkmayı başarırken, suya gömülen ve ilerleyemeyen bir kamyonetteki iki kişi ise araçla birlikte mahsur kaldı. İçerisi suyla dolan kamyonetteki iki kişi başka bir aracın üzerine çıkarak kurtardı. Yağıştan dolayı battı çıktıların kapanmasından dolayı bölgede trafik yoğunluğu oluştu. Su giderlerinin çöplerle tıkalı olmasından dolayı sürücüler Afyonkarahisar Belediyesine tepki gösterdi. İHA  

O şehirde 95 kiralık ev kaldı Haber

O şehirde 95 kiralık ev kaldı

Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası binlerce afetzede Batman’a geldi. Binlerce kişi Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarına yerleştirilirken, birçoğu da kiralık ev arayışına girdi. Şehre gelen depremzedelerin kiralık daire bulma konusunda sıkıntı yaşadığını belirten Gayrimenkul Uzmanı Alaaddin Okçu, “Depremden sonra yaşamış olduğumuz sıkıntılar dışardan şehrimize gelen misafirlerimizin ikamet etmeleri için yeterince konut bulamadık. Zaten bundan önce de yani depremden önce de yaşamış olduğumuz sıkıntılardan en büyüğü kiralık daire ile alakalıydı, çok fazla bir şey değişmedi. Tabii gelen misafirlerimizi Ticaret Odası olarak otellere, KYK yurtlarına ve devlet yurtlarına ilk başta yerleştirdik. Peyderpey kiralık daire bulup yerleştirmeye çalışıyoruz, bulamadığımız aşikardır. Bununla alakalı yardımcı olmak isteriz ama imkanlar dahilinde şu anda elimizden gelen pek fazla bir şey yok. Batman genelinde şu an 95 tane kiralık daire mevcut. Genel olarak bütün meslektaşlarımız sahibinden verenler, kendi mülklerini kiraya veren vatandaşlar dahilinde 95 tane dairemiz görünüyor. Bunlardan sadece 3 tanesi müstakil. İnsanların çoğunlukla müstakil daireye yöneldiğini görüyoruz. Müstakil daire bulamayan arkadaşlarımız, müstakil parseller ve hobi bahçelerinde tiny house tarzında yapılacak olan küçük dairelere yöneliyor. Hayatlarını müstakil olan dairede geçirmek istiyorlar. Biz bunu görüyoruz” dedi. MÜSTAKİL VE DÜŞÜK KATLI BİNALAR Yüksek katlı binalarda yaşayan vatandaşların dairelerini satılığa çıkardığını söyleyen Okçu, “Nüfusumuzun yaklaşık 700 bin olduğu bir şehirde yaşıyoruz. Tek temennimiz talebin mevcut dairelerle aynı değerde olmasıdır. Tabii bunun haricinde de insanlar yüksek katlı dairelerde oturuyorlar, yüksek katlı olanlar da tahliyeye yöneldiler. Daha fazla müstakil, zemin artı 2, zemin artı 3 ve zemin artı 4 gibi binalara yöneliyor. Bu sayede en kısa zamanda tabii dediğim gibi temenni ediyoruz. Nihayetinde Batman’da yeni açılmış olan, yavaş yavaş imarı tamamlanmaya yakın olan bölgeler bir Batman kadar, yani 40 bin dönüm kadar bir imar daha açıldı. Bu bir Batman’ın daha imara açılmasıdır. İmar ile alakalı şu an bir sıkıntımız yok. Tabii bununla beraber insanlar mevcut yerleri bulamadığı için tarım arazilerine yöneldiler, hobi bahçesi tarzında olan yerlere yöneldiler. Bununla ilgili de ciddi anlamda insanların bilmediği hususlar var. Bilmeden farklı bir şekilde piyasa değişikliği, bir değer artışına sebebiyet veriyorlar. Biz insanları bilgilendirmek isteriz ama ne kadar gücümüz yetecek onu da bilmiyorum” diye konuştu. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.