TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#rapor

rapor haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, rapor haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nden kara rapor: İzmir'de 1 ayda 6 can! Haber

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nden kara rapor: İzmir'de 1 ayda 6 can!

İş Sağlığı ve İşçi Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) raporunda göre; Ekim ayında 150, yılın ilk on ayında en az bin 634 işçi hayatını kaybetti. İSİG raporunda, "2023 yılının ilk on ayında (Ocak'ta 116, Şubat'ta 266, Mart'ta 130, Nisan'da 125, Mayıs'ta 146, Haziran'da 161, Temmuz'da 183, Ağustos'ta 205, Eylül'de 152 ve Ekim'de 150 olmak üzere) en az 1634 işçi hayatını kaybetti" denildi. Rapora göre; en çok iş cinayeti 17 ölümle İstanbul'da yaşanırken, ikinci sırada yer alan İzmir'de ise 6 işçi yaşamını yitirdi. İŞ KOLLARINA GÖRE DAĞILIM İSİG Raporuna göre yaşamını yitiren çalışanların iş kollarına göre dağılımları şöyle: İnşaat, Yol işkolunda 41 işçi; Tarım, Orman işkolunda 31 emekçi (17 işçi ve 14 çiftçi); Taşımacılık işkolunda 20 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 12 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 9 işçi; Metal işkolunda 5 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 4 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 3 işçi; Enerji işkolunda 3 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 3 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 3 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 2 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 2 işçi; Madencilik işkolunda 1 işçi; Ağaç, Kâğıt işkolunda 1 işçi; İletişim işkolunda 1 işçi; Basın, Gazetecilik İşkolunda 1 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 1 işçi; elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 7 işçi hayatını kaybetti. Öte yandan 14 yaş ve altı 1 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 2 çocuk/genç işçi, 18-29 yaş arası 28 işçi, 30-49 yaş arası 67 işçi, 50-64 yaş arası 32 işçi, 65 yaş ve üstü 8 işçi, yaşını bilmediğimiz 12 işçi yaşamını yitirdi. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Bütçe açığıyla eleştirilmişti: O şirket için sermaye hamlesi

Körfez'deki iyileşmeyi raporlar da doğruluyor Haber

Körfez'deki iyileşmeyi raporlar da doğruluyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü’nün Körfez’deki canlılığı destekleyecek Yaşayan Körfez yatırımları Nisan ayında duyurulmuştu. 11 milyar liralık dev bütçeyle İzmir Körfezi’ni dört bir yandan kuşatan yatırımların olumlu sonuçları artık vatandaşlar tarafından da doğrudan gözlemleniyor. Koku problemine ilişkin şikâyetler yüzde 90 oranında azalırken, Körfez’deki olumlu gidişat bilimsel verilerle de onaylanıyor. İZSU Genel Müdürlüğü’nün TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) ile birlikte yürüttüğü Körfez izleme çalışmaları kapsamında 67 istasyonda su örneklemesi yapılıyor. Oşinografik gözlem çalışmaları kapsamında, su kolonundan sediman örneği alınırken deniz canlılarından da örnekleme yapılıyor. Bu örnekler Tübitak MAM’a ait laboratuvarlarda değerlendirilip, raporlanıyor. Körfez’deki iyileşme artıyor Hazırlanan son analiz raporu verilerine göre Körfez’deki iyileşme gün geçtikçe artıyor. İZSU Genel Müdürlüğü’nün son aldığı numuneler hem İZSU laboratuvarında hem de İl Sağlık Müdürlüğü İzmir Halk Sağlığı Laboratuvarı’nda analiz edildi. Analizin sonuçları, iç Körfez’in 10 noktasında su kalitesinin iyi ve orta derecede olduğunu ortaya koydu. Mavişehir TOKİ, Yasemin Cafe önü, Bostanlı Pazar Yeri karşısı, Karşıyaka Yelken Kulübü, Alsancak İskele, Konak, Göztepe İskele, Poligon Deresi, Engelliler Parkı ve Özdilek önü olmak üzere 10 noktadan alınan numunelerde E.coli ve enterokok/Fekal Stretococ değerleri ölçüldü. Mevzuat limit değerinin çok altında kalan analiz sonuçlarıyla, iç Körfez’in iyi-orta derecede yüzülebilir alan kategorisine girdiği tasdik edildi. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: İZSU’dan Bergama’ya 103 milyon liralık hayat hattı

Duruşmada rapor gerginliği: "Adli Tıp Kurumu benden daha deli" Haber

Duruşmada rapor gerginliği: "Adli Tıp Kurumu benden daha deli"

Kocaeli'nin İzmit ilçesine bağlı Erenler Mahallesi Kamer Sokak'taki evde 30 Mart 2022 tarihinde meydana gelen olayda, Hacı P. isimli şahıs, tartıştığı eşi Ayşe P.'yi sırtından bıçaklayarak yaraladıktan sonra 5 yaşındaki çocuğunu da yanına alarak kayıplara karışmıştı. Ayşe P. kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiş, şüpheli koca ise Sakarya'da gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı. Sanığın Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmasına devam edildi. Duruşmaya tutuklu sanık Hacı P., avukatı Abdurrahim Burak, öldürülen Ayşe P.'nin ailesi, avukatları Eray Akbal, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Müjde Tozbey ile Kocaeli'de görevli Aile ve Sosyal Bakanlığı Avukatı Bahar Yıldız katıldı.  "Adli Tıp Kurumu benden daha deli" Mahkeme başkanı, geçen celse Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi'nden istenen raporu okudu. Raporda sanığın akli dengesinin tam olduğu belirtildi. Sanık avukatı Abdurrahim Burak, "Ayakta muayene ile rapor düzenlenmiştir. Rapor eksiktir. Gözlem altına alınarak uzun sürekli yataklı rapor tanzim edilmesini talep ediyorum" ifadelerini kullandı. Söz hakkı verilen sanık Hacı P., "Adli Tıp Kurumu benden daha deli. Bana metafizik uzmanı getirin. Olayı cinlerin yaptığına eminim" dedi.  "İnşallah sana da cinler musallat olur" Beyanda bulunan Müjde Tozbey, "Ayşe P. basit şekilde öldürülmemiştir, sırtından bıçaklanmıştır" dediği esnada sanık Hacı P. araya girerek, "Yalan söylüyorsunuz, eşimi ben öldürmedim. İnşallah sana da cinler musallat olur. Eşimi çok seviyordum. Ben öyle bir şey yapmadım, Allah şahidimdir" diyerek avukatın üstüne yürümek istedi. Mahkeme başkanı, duruşmanın işleyişini bozduğu ve sürekli uyarmasına rağmen konuşmaları kestiği gerekçesiyle sanığı salondan çıkardı.  "Sanık burada bizi zor durumda bırakıyor" Sanığın salondan çıkarılmasından sonra konuşmaya devam eden avukat Müjde Tozbey, "Her celse aynı şeyler yaşanıyor. Geçen celselerde de sanık, avukat Eray Akbal'a saldırmıştır. Sanık burada bizi zor durumda bırakıyor. Mahkeme bizim korumamızı sağlayamıyor. Burada bir katil var. Sanık Ayşe'ye nasıl eylem gerçekleştirdiğini konuşmamız gerekiyor. Sanığın iyi hal indiriminden yararlanmadan cezalandırılmasını talep ediyoruz" şeklinde konuştu. ATK raporu istendi Taraflar arasında çıkan gerginlik sebebiyle salon boşaltılarak, duruşmaya ara verildi. Alınan beyanların ardından mahkeme heyeti, sanığın akli dengesinin yerinde olup olmadığına dair ATK'dan yeniden rapor alınmasına ve duruşmanın ertelenmesine karar verdi.  "Sanık önceki celselerde de sürekli bize karşı tehdit hakaret ve saldırıya varan eylemlerde bulunmuştu" Duruşma sonrası adliye önünde basın açıklaması düzenlendi. Basın açıklamasına avukatlar ve STK temsilcileri katıldı. Açıklama yapan Avukat Eray Akbal, "Ayşe P. 2022 Mart ayında evli olduğu erkek tarafından sırtından bıçaklanarak katledildi. Bugün davanın 4. celsesiydi. Bir önceki celse sanığın adli dengesinin yerinde olup olmadığı talep edilmişti. Bu celse gelen raporda sanığın akli dengesinin yerinde olduğu ortaya çıktı. Fakat karşı tarafın iddiası üzerine yeni bir rapor daha hazırlanacak. Sanık önceki celselerde de sürekli bize karşı tehdit hakaret ve saldırıya varan eylemlerde bulunmuştu. Bu duruşmada da bize destek için gelen Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Avukat Müjde Tozbey’e saldırı düzenledi. Israrla sanığın SEGBIS ile dinlenmesi talebimiz mahkeme tarafından reddedildi. Bu bizi biraz daha saldırıya açık pozisyona getiriyor" ifadelerini kullandı. Sanık yakınlarından avukata: "Vatan hainlerini koruyorsunuz" Avukat Müjde Tozbey konuşacağı sırada ise sanık Hacı P.'nin yakınları geldi. Sanığın yakınları açıklama yapan avukatlara, "Uyuşturucuyu satan aileyi destekliyorsunuz. 7 sülalesini araştırın ondan sonra röportaj yapın. Madem adaleti savunuyorsunuz adaletli olun. Vatan hainlerini koruyorsunuz. Kimmiş, nelermiş araştırın, ondan sonra resimlerini koyun" dedi. Polis ekiplerinin sanık yakınlarını uzaklaştırmasının ardından basın açıklaması devam etti. "Öldürülmüş kadını savunurken dahi tehdide maruz kalıyoruz" Sanık yakınları alandan gönderildikten sonra avukat Müjde Tozbey, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Az önce gördüğünüz gibi öldürülmüş kadını savunurken dahi tehdide maruz kalıyoruz. Dava boyunca her celse avukat arkadaşlarımız mahkeme heyetinin önünde maalesef ölüm tehditlerine hakaretlere maruz kalıyor. Biz bugün özellikle buradayız, buna artık izin vermeyeceğiz. Her celse daha kalabalık gelmeye karar verdik. Kadın, insan ne olursa olsun öldürülmeyi hak etmiyor. Kimse kimseyi öldürme hakkına sahip değil. Biz bu nedenle buradayız. Burada kalmaya da, gelmeye de devam edeceğiz" şeklinde konuştu. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Kocaeli'de elektrik kesintisi - 18 Ekim 2023 Çarşamba

4 öğretmen hayatını kaybetmişti! Feci kazanın bilirkişi raporu hazırlandı Haber

4 öğretmen hayatını kaybetmişti! Feci kazanın bilirkişi raporu hazırlandı

Saimbeyli ilçesi Saimbeyli-Feke kara yolunda, 6 Nisan'da saat 14.00 sıralarında yamaçtan düşen kaya, yoldan geçen Himmetli İlk ve Ortaokulu'nda görevli öğretmenlerin içinde olduğu 01 AJN 537 plakalı otomobilin üzerine düştü. Kazada sürücü Dilek Altıparmak (32) ile beraberindeki meslektaşları Pınar Kılıç (29), Ümmühan Dilbilir (39) ve Rahime Topak (37) hayatını kaybetti. Öğretmenlerin, ders bitiminin ardından oturdukları Feke'ye gitmek için yola çıktığı belirtildi. Öğretmenlerin cenazeleri, Kozan ve kent merkezindeki mezarlıklarda toprağa verildi. Kayaların gelişigüzel bırakıldığı tespit edildi Feke Cumhuriyet Savcılığı'nın hem kendi oluşturduğu bilirkişi, hem de ailelerin talebiyle oluşturulan bilirkişi raporları savcılıklara sunuldu. Bölgede inceleme yapan jeoloji ve inşaat mühendislerinden oluşan ilk bilirkişi raporunda şöyle denildi: "Dava konusu olan yer Feke-Saimbeyli yolu Himmetli Mahallesi Zarar mevkisinde yolun kuzeyinde bulunan dağ tarafı kısmının yüzde 50-60 arasında heyelan bölgesinin bulunduğu yerde meydana gelen ve dağ tarafından aşağıda bulunan asfalt yoldan geçen aracın üzerine düşerek ölümlü kazaya sebebiyet veren kaya ve taşların, mahkeme heyeti nezaretinde yapılan keşifteki incelemelerimiz neticesinde; kaya düşmesi ve heyelanın çok olduğu bu bölgelerde istinat duvarının olmadığı, palye oluşturmadığı topoğrafik açıdan dik bir yapı sunan arazinin yeterli şev kazıları yapılmadığı, kazanın olduğu bölgede enerji nakil hattı direklerinin montajı sırasında dağıtım şirketi tarafından yol çalışması yapıldığı ve büyük kaya kütlelerinin gerekli önlemler alınmadan gelişigüzel bırakıldığı belirlendi. Ayrıca halihazırda bu kaya blokları ve taş parçalarının ağırlığı ve yanlış istiflemesinden dolayı dahi hiçbir dış etkiye ve doğa olayına gerek kalmaksızın kendiliğinden aşağıdaki asfalt yola düşebileceği hem Karayolları hem de elektrik dağıtım şirketinin fen ve sanat kuralları çerçevesinde sorumluluklarını yerine getirmediği tespit edilmiştir." İkinci bilirkişi raporunda da aynı kurumlar asli kusurlu Feke Cumhuriyet Savcılığı tarafından talep edilen ve maden mühendisi ile trafik bilirkişinin yer aldığı heyetin raporunda da aynı eksiklere yer verilerek, elektrik dağıtım şirketi ile Karayolları'nın kazada asli kusurlu olduğu vurgulandı. Cumhuriyet Savcılığı, bilirkişi raporlarına göre elektrik dağıtım şirketinden konuyla ilgili savunma istedi. Elektrik dağıtım şirketi ise bahse konu yüksek gerilim hattı inşasını ihale yoluyla taşeron şirkete yaptırıldığı ve sorumluların tespiti için ek süre istedi. "Kaza, bir doğa olayı değil" Kazada hayatını kaybeden 4 öğretmenin ailelerinin avukatı Ali Arda Sapmaz ise olaydan sonra bölgede inceleme yaptıklarını belirterek, "Ailelerle birlikte bölgeye gittiğimizde bölgede bir şantiye alanı olduğunu tespit ettik. Kazanın meydana geldiği yerde heyelan dendi ama hiç öyle bir şey yok. O kayanın, şantiyeden düştüğünü sorguladık. Feke savcılığıyla bu görüşmeleri yaptık. Orada sadece 1 kaya öğretmenlerimizin aracının üstüne düştü ve onlar hayatını kaybetti" dedi. "Şehitlik başvurumuz kabul edilmedi" Ailelerin öğretmenler için şehitlik talep ettiklerini de belirten Sapmaz, "Biz, şehitlik başvurusunu yaptık. İlk başvurumuz kabul edilmedi. Aileler ısrar edince tekrar başvuru yaptık. Kurum incelemelerine devam ediyor. Sonuçta bu öğretmenler görevlerini yapmak için oradaydı. Yaklaşık 70 derece eğimli bir yerde o kayalar orada duruyor. Savcılık raporunda hiçbir doğal afete gerek yok diyor. O şantiyenin hizasında birçok kez kayalar düşüyor" diye konuştu. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Adana’da öğrenciler siber suçlara karşı uyarıldı

Dokuz Eylül’de ‘işçinin güvenliği yok’ Haber

Dokuz Eylül’de ‘işçinin güvenliği yok’

Her yıl kamu ve bağlı idarelerde denetim yaparak raporlayan Sayıştay Başkanlığı Dokuz Eylül Üniversitesi 2022 yılı Denetim Raporu’nu yayımladı. Yapılan denetim sonucunda üniversiteye ilişkin en çok dikkat çeken bulgular işçilere ilişkin oldu. Hazırlanan raporda, üniversitenin işçi güvenliğine yeterli önemi vermediği belirtilirken senelik izinlerin kullandırılmasında da eksiklikler tespit edildiği ifade edildi. İŞÇİ GÜVENLİĞİNDE RÖTAR Raporda, üniversite tarafından ihale edilen bazı yapım işlerinde iş sağlığı ve güvenliğine dair görevlendirmelerin geç yapıldığı tespit edildiği belirtildi.   Konuya ilişkin raporda, “Yapılan incelemede, Üniversite tarafından gerçekleştirilen aşağıda verilen muhtelif yapım işlerinde, işyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önlemek ve koruyucu hizmetleri yürütmek üzere istihdam edilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının işin başlama tarihinden daha ileri tarihlerde yapıldığı veya hiç yapılmadığı görülmüştür” denildi. Raporda yer alan verilerde, Tınaztepe Yerleşkesi Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Bodrum Katta Oda Tadilatları Yapılması İşinde 24 Mart 2022’de, Gündüz Tedavi Merkezi Binası Kemoterapi Ünitesi Tadilatı işinde 23 Mart 2022’de, Tınaztepe Yerleşkesi Tehlikeli Atık ve Hurda Depolama Alanı Yapılması ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşinde 2 Haziran 2022’de işe başlanırken ve daha birçok işte ne iş başlangıcında ne de sonrasında iş güvenliği uzmanı ya da iş yeri hekimi görevlendirilmediği belirtildi. YILLIK İZİNLER KULLANDIRILMAMIŞ Üniversitede kadrolu ve sürekli çalışan işçi personelin yıllık ücretli izinlerinin süresinde kullandırılmadığı ifade edildi. Konuya ilişkin İş Kanunu’nda yer alan “…Yıllık ücretli izin işveren tarafından bölünemez.  Bu iznin 53’üncü maddede gösterilen süreler içinde işveren tarafından sürekli bir şekilde verilmesi zorunludur. Ancak, 53’üncü maddede öngörülen izin süreleri, tarafların anlaşması ile bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere bölümler hâlinde kullanılabilir. İşveren, yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye, yıllık izin dönemine ilişkin ücretini ilgili işçinin iznine başlamasından önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermek zorundadır.  Yıllık ücretli iznini kullanmakta olan işçinin izin süresi içinde ücret karşılığı bir işte çalıştığı anlaşılırsa, bu izin süresi içinde kendisine ödenen ücret işveren tarafından geri alınabilir” ifadeleri işaret edildi. Raporda yer alan bilgilerde, İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığında çalışan kadrolu 10 işçi ve 383 sürekli işçinin 1-49 günlük yıllık izninin, 26 sürekli işçinin 50-99 gün yıllık izninin, Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı’nda çalışan 75 sürekli işçinin 1-49 günlük, 16 işçinin 50-99 gün yıllık izninin ve 1 işçinin de 100-149 gün yıllık izninin kullandırılmadığı belirtildi. Raporda, “Buna göre Üniversitenin, Cumhurbaşkanlığı Genelgesi doğrultusunda hareket etmesi ve işçilerin yıllık izinlerinin ücrete dönüşmemesi için, işçilerin yıl içerisinde hak kazandıkları yıllık izinlerini, ilgili yıl içerisinde kullandırmaları, işçilerin önceki yıllardan hak kazanıp kullanmadıkları yıllık izinlerini ise en geç 3 yıl içinde kullandırmaları gerekmektedir” denildi. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Katip Çelebi raporunda ‘EKAP’ eksiği

Eski eşini vuran sanık hakim karşısında: Akıl sağlığı raporu istendi! Haber

Eski eşini vuran sanık hakim karşısında: Akıl sağlığı raporu istendi!

İzmir’de boşandığı eşi Aysel Aydemir’i pompalı tüfekle vurup ağır yaralayan ve biri ‘kasten yaralama’ olmak üzere üç ayrı suçtan 12,5 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanan zanlı Ferhat B., ilk kez hakim karşısına çıktı. Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına tutuklu sanık Ferhat B., SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) yoluyla katıldı. Müşteki Aysel Aydemir ile ailesi, tutuklu sanık Ferhat B.’ün babası ve taraf avukatları ise mahkeme salonunda yer aldı. Davaya Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da müdahil olurken, Mor Dayanışma'nın talebi ise reddedildi. ‘AĞIR CEZA MAHKEMESİ’ TALEBİ Duruşmada söz hakkı verilen müşteki avukatı Deniz Gürmez, iddianamenin eksik değerlendirildiğini belirterek, “Suç vasfı nitelendirilmesini kabul etmiyoruz. İddianame çok kısa sürede hazırlandı. Bu olay öldürmeye teşebbüstü, silah başa hedef alınıyor ama patlamıyor. Dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesini talep ediyoruz” dedi. Diğer müşteki avukatı Canan Uzal Kayapınar ise suç vasfının değiştirilmesine ve davanın ağır ceza mahkemesinde görüşmesine yönelik sundukları dilekçenin değerlendirilmesini talep etti. İYİ DEĞİLİM, HATIRLAMIYORUM! Daha sonra mahkeme heyeti duruşmaya SEGBİS yoluyla bağlanan tutuklu sanık Ferhat B.’e söz hakkı verdi. Mahkeme başkanı sanığın oturduğu yerden kalkarak konuşmasını isteyince, Ferhat B., “İyi değilim ayakta duramıyorum. 1 saat önce ilaç içtim. Psikolojik ilaçlar kullanıyorum” dedi. Mahkeme başkanının kişisel bilgilerini sorması üzerine Ferhat B., “Adresimi hatırlamıyorum, çocuğum var mı hatırlamıyorum şuan” yanıtını verdi. Mahkeme başkanının bu kez rahatsızlığını sorduğu Ferhat B., “İntihara teşebbüs… İlaç yazdı doktor” ifadelerini kullandı. Ardından konuşan sanık avukatı ise, “Kendini ifade edebilecek durumda değil, ilaç kullanıyor. Tıbbi durumu iyi değil. Bu şartlarda sağlıklı savunması alınamaz” dedi. “ÖLDÜRECEĞİM SENİ GEBER” DİYE BAĞIRIYORDU Duruşmada yaşadıklarını anlatan müşteki Aysel Aydemir de, “Olay günü işe gidiyordum. 100 metre ilerleyince bir taksinin içinde onu gördüm. İlk ihtimal vermedim ama sonra göz göze geldik. Aceleyle yan koltuktan bir şeyler aldı. O an öleceğimi anladım. Daha önce de beni iki kez silahla alıkoymuştu. Hatta işyerime silahla gelmişti. Şimdiye kadar her dediğine evet dediğim için bugün hayattayım. Daha sonra araçtan indi, elinde siyah bir pompalı tüfek vardı. ‘Demek beni şikayet edersin’ diyerek karın bölgeme ateş etti. İkincisinde ise yüzüme doğru hedef aldı ama silah tutukluk yaptı. Can havliyle kaçmaya çalıştım ama yere düştüm. Bu kez belinden silah çıkardı. ‘Öldüreceğim lan seni, geber’ diyerek ateş etmeye başladı. Sağ bacağımdan yara aldım. Yerde sürünürken sol bacağımın arka tarafından vurdu. Sonra boş tetik sesi duydum. Avazım çıktığı kadar bağırınca yoldan geçene belediyenin çöp işçileri beni duydu. O sırada Ferhat kaçtı. İşçilerden biri atletini çıkarıp kanayan bacağıma sardı. Sonra mahalleli yanımıza geldi. Beni hastaneye götürdüler. Dizimden kalça kemiğime kadar platin takıldı. Şu an tekerlekli sandalyedeyim, yürüyemiyorum” ifadelerini kullandı. AKIL SAĞLIĞI RAPORU TALEP EDİLDİ Aydemir’in ardından yeniden söz alan sanık avukatı, “Sanığın ruh sağlığı yerinde değil. Hastaneye sevk edilerek akıl sağlığı raporu alınmasını talep ediyoruz” dedi. BİR SONRAKİ DURUŞMA 29 EYLÜL’DE Tarafları dinleyen mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına, akıl sağlığının yerinde olup olmadığına dair hastane raporu alınmasına, tanıkların bir sonraki celseye zorla getirilmelerine karar verdi. Dava, 29 Eylül 2023 tarihine ertelendi. DURUŞMA ÖNCESİNDE KADINLARDAN EYLEM Duruşma öncesinde Karşıyaka Adliyesi önünde toplanan Mor Dayanışma üyeleri ve kadın aktivistler, basın açıklaması gerçekleştirdi. “Erkek adalet değil gerçek adalet” diye haykıran kadınlar, davanın sonuna kadar takipçisi olacaklarını vurguladı. Açıklamada, “Bu mahkeme salonlarından çıkabilecek erkek adaleti kabul etmeyeceğiz. Bu mahkemeyi sonuna kadar takip edeceğiz. Aysel’in de, şiddete maruz kalan bütün kız kardeşlerimizin de yanında olacağız. Bu mahkeme salonlarından gerçek adalet çıkana kadar, bir kadın daha şiddete maruz kalmayana kadar bizler mücadelemize devam edeceğiz” denildi. NE OLMUŞTU? Kadın cinayetlerinin gündemden düşmediği Türkiye’de bir kahreden olay da 19 Haziran tarihinde İzmir’in Çiğli ilçesinde yaşanmıştı. İki çocuk annesi Aysel Aydemir, 13 yıl evli kaldığı eski eşi Ferhat B. tarafından işe giderken pompalı tüfekle vurulmuştu. Vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanan Aydemir, şans eseri hayatta kalmayı başarırken, kısa sürede yakalanarak göz altına alınan Ferhat B. ise tutuklanmıştı. Ferhat B.’ün hak ettiği cezayı alması için ‘adalet’ talebinde bulunan Aydemir, “O gün oraya beni öldürmeye gelmişti. Elini kolunu sallayarak oradan çıkmasını istemiyorum. Hak ettiği cezayı almasını istiyorum. Bugün benim başıma gelen yarın sizin de başınıza gelebilir. Lütfen sesim olun” sözleriyle gazetemiz aracılığıyla isyan etmişti. Olayın ardından alınan ifadeler ve alınan deliller ışığında hazırlanan iddianamede, Ferhat B. hakkında ‘Boşandığı eşe karşı kasten yaralama’, ‘Silahla tehdit’ ve ‘6136 Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna Muhalefet’ suçlarından toplam 12,5 yıla kadar hapis cezası istenmişti.   BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: İzmir'de korkunç cinayet güvenlik kamerasında

Depremde yıkılmıştı! İhmal olduğu raporda ortaya çıktı Haber

Depremde yıkılmıştı! İhmal olduğu raporda ortaya çıktı

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının, kentte depremde yıkılan binalardaki kusurların tespitine ilişkin başlattığı soruşturma, "Deprem Soruşturma Bürosu"nda görevli bir cumhuriyet başsavcı vekili ve üç savcı tarafından sürdürülüyor. Fırat Üniversitesi (FÜ) Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümünce oluşturulan bilirkişi heyetinin hazırladığı raporun yanı sıra savcılığın kapsamlı bir rapor için talebi üzerine İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğünce görevlendirilerek kente gelen 6 kişilik bilirkişi heyeti, merkez Yenişehir ilçesi Mimar Sinan Caddesi'nde yıkılan, altında Galeria İş Merkezi'nin bulunduğu siteyle ilgili incelemelerini tamamladı. Deprem sonrası alanda yapılan çalışmalar, yapıdan alınan numunelerin laboratuvar sonuçları, söz konusu yapıların arşiv kayıtları ile projelerin incelenmesi sonucu hazırlanan 66 sayfalık rapor, soruşturma dosyasına eklendi. Belediye dosyasında yer alan hiçbir projeye uymuyor Binanın 1994, 1995 ve 1999 tarihli yapı ruhsatlarına göre, deprem bölgelerinde yapılacak yapılar hakkındaki yönetmelik olan 1975 hükümlerine tabi olduğu belirtilen raporda, belediye arşiv dosyasında binaya ait 1994 tarihli yapı ruhsatı ekinde mimari, statik betonarme ve tesisat projelerinin bulunmadığı ifade edildi. Raporda, belediye arşiv dosyasında binaya ait 1995 tadilat yapı ruhsatı ekinde mimari, statik betonarme projelerinin ve statik hesap raporunun bulunduğu ancak tesisat projesinin bulunmadığı aktarıldı. Raporda, şunlar kaydedildi: "Belediye arşiv dosyasında binaya ait son yapı ruhsatı olan 1999 tarihli tadilat yapı ruhsatı ekinde yalnızca mimari proje bulunmakta olup, statik betonarme projelerin ve statik hesap raporu ile tesisat projeleri bulunmamıştır. 1994 ve 1995 tarihli yapı ruhsatlarında binada 2 bodrum bulunmakta, 1999 yapı ruhsatında ise 1 bodrum yer almıştır. Bina tek bodrumlu inşa edilmiştir. 1995 tarihli yapı ruhsatı eki projeleri 1999 tarihli yapı ruhsatı alınana kadar geçerli olduğu halde bina 1999 tarihine kadar bu ruhsata uygun olarak inşa edilmemiştir. 1999 tarihli tadilat yapı ruhsatında yapı yüksekliğinin 36,50 metre olarak belirtildiği halde bu ruhsat ekindeki mimari projede 1997 tarihli Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi meclisinde alınmış imar kararına aykırı olarak en üst kotu 40,50 metre olarak gösterilmiştir. Binanın inşa edilmiş durumunun, belediye arşiv dosyasında yer alan hiçbir projeye uymadığı tespit edilmiştir." Dosyada yapı kullanım izin belgesinin de bulunmadığı tespit edildi Belediye arşiv dosyasında fenni mesul taahhütnamelerine, belediye temel üstü vizesine, belediye tarafından mühürleme işlemi sonrası inşaatın devam edileceğine dair bir yazıya rastlanılmadığı belirtilen raporda, dosyada yapı kullanım izin belgesinin de bulunmadığı ifade edildi. Kolon kesmeye yönelik tespit bulunmadı Raporda, depremde çöken B blokun temelinde yapılan incelemede bir hasar tespit edilmediği belirtilerek, şöyle denildi: "Binanın deprem hasarı üzerinde B blok kaynaklı bir etki olmamıştır. Deprem sırasında Diyar Galeria binasında deprem ivmelerinden kaynaklı oluşacak deprem yüklerini hesaplamada kullanılan sismik katsayı 1975 deprem yönetmeliğinde belirtilen tasarım değerini aşmamıştır. Onaylı tek betonarme proje olan 1995 tarihli proje dikkate alındığında, beton karot numuneleri projedeki beton sınıfını sağlamadığı, betonarme donatılarının projedeki donatını sınıfını sağlamadığı belirlendi. Bina yapımı sırasında betonarme imalatlar TS500 ve 1975 deprem yönetmeliğindeki konstrüktif koşullara uygun yapılmamıştır. Binada kolon kesmeye yönelik herhangi bir tespit bulunmadı. Bodrum kattaki yüzme havuzunun B blok altında olmaması nedeniyle bu bloğun yıkılmasında bir etkisi bulunmamıştır." "Yapım denetimindeki yetersizlik nedeniyle yıkılmış olduğu görüşüne varılmıştır" Raporun sonuç bölümünde, şu değerlendirmede bulunuldu: "Diyar Galeria B blok binasının belediye arşiv dosyasındaki onaylı ve onaylı olmayan projelere aykırı olarak inşa edilmiş olması, malzeme özelliklerindeki yetersizlik, uygulama ve işçilik hataları, fenni mesuliyet kapsamında yapım denetimindeki yetersizlik nedeniyle yıkılmış olduğu görüşüne varılmıştır. Bu nedenle binanın yapı ruhsatlarının gerekli ekleri olan mimari, statik betonarme ve tesisat projeleri tam olmadan düzenlenmiş olması, temel üstü vizesi alınmadığı halde, inşaata devam edilmesine müsaade edilmesi, binada yapılan mühürlenme sonrası resmi izin olmadan inşaata devam edilmesine müsaade edilmesi, binanın imar durumuna uygunluğunun kontrol edilmemesi, binanın yapı kullanım izin belgesi düzenlemeden iskana açılması nedeniyle ilgili belediye ve varsa diğer kurum yetkilileri, binanın ruhsat eki projelere uygun olarak yapılmaması mevcut beton ve donatı özelliklerinin 1995 tarihli tek onaylı statik betonarme projede öngörülen beton ve donatı sınıfını sağlamaması nedeniyle de bina fenni mesulünün ve bina müteahhidinin sorumlu olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır." AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.