TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#özgürlük

özgürlük haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, özgürlük haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Soyer: Bu kitabı kadın hak ve özgürlüklerine adıyoruz Haber

Soyer: Bu kitabı kadın hak ve özgürlüklerine adıyoruz

Yaklaşık 100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal'in önderliğinde toplanan İzmir Kadınlar Kongresi’nde atılan adımların izinde, 2023 Kadın ve İktisat Kongresi’ndeki tartışmaları ve tarihin kıymetli sayfalarını bir araya getirerek oluşturulan "100. YAŞINDA İZMİR KADINLAR KONGRESİ" kitabının tanıtımı ve imza töreni İzmir Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde düzenlenen etkinlikle gerçekleşti. Dr. Serdar Şahinkaya ile Prof. Dr. Cumhur Coşkun Küçüközmen’in editörlüğünü yaptığı, FOLKART’ın desteği ile basılan eserde, kadın ve erkeğin birlikte oluşturduğu değerlere ve Cumhuriyetin ikinci yüzyılına ışık tutan görüşlere yer verildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Batı Anadolu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (BASİFED) ev sahipliğindeki gerçekleşen etkinliğe İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, BASİFED Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kasalı ve FOLKART Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak katılım gösterdi. Etkinlikte konuşan Başkan Soyer, “Bu toprakların umudunu 100. Yıl sonra bir kez daha cumhuriyetin özgür kadınlarının elinde yükselecek. Bu kitabı, erkek şiddetine maruz kalan, hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılan bütün kadınlara adıyoruz” dedi. TÜRK KADINI CUMHURİYETİN LOKOMOTİFİ OLDU Kurtuluşun şehri İzmir’de kuruluşun temellerinin 100 yıl önce İzmir İktisat Kongresi ile atıldığını belirterek, ulusun misak-ı iktisadının da bu kongrede çizildiğini vurgulayan Başkan Soyer, “Anadolu’nun her yerinden üreticiler, sanayiciler, işçiler bir araya geldi ve hayal kurdu; tam bağımız Türkiye Cumhuriyeti. Mustafa kemal Atatürk’ün önderliğinde, siyasi bağımsızlığımızla birlikte iktisadi bağımsızlığımızın temelleri böyle atıldı. Ortak akıl ve ortak vicdanla. Atatürk o vicdan terazisinin kadın düşüncesi olmadan inşa edilemeyeceğini biliyordu. Ana kongre toplanmadan 2 hafta önce Kadınlar Kongresi düzenlendi. Bu kongreyle kadınların topyekûn özgürleştiği, yaşamın her alnında eşit ve adil şekilde yer alacağı bir yol haritası belirlendi. Türk kadını cumhuriyetin lokomotifi oldu. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına sayılı günler kala bu vizyonunun geldiği noktayı hep birlikte görüyor ve gurur duyuyoruz” ifadelerini kullandı. KADINLARA BİR ÖZÜR BORCUMUZ VAR Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşen kadınlar kongresinden bir asır sonra, ikinci yüzyılın iktisat kongresinin ilk adımını kadınlarla attık diyerek sözlerini sürdüren Soyer, “Geçtiğimiz Şubat ayında Kadın ve İktisat Kongresi’nde bir araya geldik.  Kongrenin açılışında şunu söylemiştim; bugün geleceğin Türkiye’sinin inşasına kadın ve erkek yanyana başlıyoruz. Bunun mümkün olması için kadınlara evvela bir özür borcumuz var. Bedensel gücümüzü şiddet kaynağına dönüştürdüğümüz için, kadınlar üzerinde tahakküm kurmaya yeltendiğimiz için, onların temel haklarından mahrum bıraktığımız için biz erkekler kadınlara tarihin ve çocuklarımızın huzurunda özür borçluyuz. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında kadınların öncülüğünde eminiz barışı ve demokrasiyi koruyacağız, bugün değilse muhakkak yarın, öldürmeyen bir uyarlık kuracağız, asla vazgeçmeyeceğiz. 100. Yılında İzmir Kadınlar Kongresi Kitabı ile ortak akıl ve vicdanla aldığımız kararları tarihe not düşüyoruz. Bu toprakların umudunu 100. Yıl sonra bir kez daha cumhuriyetin özgür kadınlarının elinde yükselecek. Bu kitabı, erkek şiddetine maruz kalan, hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılan bütün kadınlara adıyoruz” dedi. ÜLKEMİZ ADINA SORUMLULULARIMIZ VAR Mustafa Kemal Atatürk’ün, Cumhuriyet’in kurulmasından 8 ay önce, yeni kurulacak devletin ana karakterini belirleyecek iktisadi kararların alınacağı İktisat Kongresi’ni yapmak üzere, o dönem coğrafyasının ekonomi başkenti olan İzmir’i seçtiğini ifade eden BASİFED Başkanı Mehmet Ali Kasalı, “Yine, yeni kurulacak modern devletin önündeki en büyük engelin toplumdaki kadının mevcut statüsü olduğu ve bunun değiştirilmesi gerektiğini içeren devrimci görüşler, o günkü Osmanlı’nın toplumsal koşulları dikkate alındığında ancak İzmir’de açıklanabilirdi. Mustafa Kemal’in ortaya koyduğu bu iki tercih, biz İzmirlilere, ülkemiz adına görev ve sorumluluk yüklemektedir” diye belirtti.  FİKİR PROJESİYDİ, HAYALLERİMİZİN ÖTESİNE GEÇTİ İzmir Büyükşehir Belediyesinin, İzmir İktisat Kongresi’ni düzenleyerek ülkemizin en derin ve içerikli çalışmasıyla 100. yılı selamladığını belirten Kasalı, “Biz de BASİFED olarak, Mustafa Kemal’in o dönemin kadın konusunun konuşulacağı bir kent varsa o da İzmir’dir tercihinden yola çıkarak, günümüz kadınının en özgür ve görünür kentinin de İzmir olduğu gerçeğiyle, görev ve sorumluluğu yerine getirmek üzere İzmir’i tercih ettik. Başlangıçta bir fikir projesi olan etkinliğimizin, hayallerimizin çok daha ötesinde, devasa ve gerçek bir kongreye dönmesi, bize yeni görev ve sorumluluklar da yükledi. İlki söz uçar, yazı kalır prensibiydi. Diğeri, artık bir altyapı sorunu haline gelen kadın konusunun, İzmir olarak çözüm merkezi ve başkenti olmamız” şeklinde konuştu. ERKEK EGEMENLİĞİNİ KIRMAK İÇİN UĞRAŞIYORUZ Geçmişte olduğu gibi, bugün de ülkemizi bir arada tutan harcın, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinden ilham alan bir anlayış olduğunu belirterek bunun geleceğe de ışık tuttuğunu söyleyen Sancak, “büyük fedakarlıklar sonrası kurulduğunda, her alanda yeniliklere imza atan Büyük Dahi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, hassasiyetle üzerinde durduğu konularından biri de Türk kadınının hak ettiği yere ulaştırılmasıydı. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk şöyle demişti: ‘Bir toplum aynı hedeflere bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse, ilerlemesine ve uygarlaşmasına imkân yoktur.’ İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu kıymetli bakış açısı, Türk kadınına birçok batılı ülkede olmayan seçme ve seçilme hakkını kazandırdı.  Kadınlarımız bu sayede milli iradenin oluşumuna ortak oldu. Ülkemizi bilim, sanat ve spor dallarında uluslararası arenalarda temsil etti. Voleybolcu kadınlarımızın muhteşem başarısı, işte bu sürecin en önemli örneği. FOLKART olarak biz de inşaat sektöründeki erkek egemen algının kırılması için çok çaba gösteriyoruz. Bu bakış açısıyla sadece merkez ofisimizde değil, aynı zamanda inşaat sahalarımızda da yoğun olarak mimar ve mühendis kadın çalışanlarımıza yer veriyoruz. Biz erkeğin olduğu her yerde eşit bir şekilde kadının da olması gerektiğini savunuyoruz” dedi. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Tunç Soyer, EuroVelo'da konuştu: Türkiye'de bir ilke imza atıyoruz

Genç Hayat Kültür Sanat Ödülleri’nin ikincisi “Özgürlük” teması ile başladı Haber

Genç Hayat Kültür Sanat Ödülleri’nin ikincisi “Özgürlük” teması ile başladı

Genç Hayat İzmir Yayın Kurulu, bu yıl ikincisini düzenlediği Genç Hayat Kültür Sanat Ödülleri duyurusunu basın toplantısı ile gerçekleştirdi. İzmir Sanat Konferans Salonu'nda yapılan basın toplantısına Genç Hayat İzmir Yayın Kurulu’nun yanısıra jüri üyelerinden Duygu Ö.Yayman, Handan Gökçek, Haydar İlkay Çelik, Hıdır Işık, Mazlum Vesek, Mehmet Sait İmret, Özer Akdemir, Polat Özlüoğlu, Tuğrul Keskin ve geçen yılki ödüllerde öykü kategorsinde 18-25 yaş grubu birincisi olan Yılmaz Can Derdiyok da katıldı. “CEVAPLARIMIZI DAHA DA KESKİNLEŞTİRMEYE İHTİYAÇ DUYUYORUZ” Açıklamayı Genç Hayat İzmir Yayın Kurulu adına Ilgın Çeribaş yaptı. Çeribaş, “Dünya ağacının yeşil dalları olan biz gençler dünyanın aydınlık yüzü, geleceğin mihenk taşı olmaya en güçlü aday iken bizlere karanlıklar allanıp pullanıp sunulmaya devam ediyor. Koşullar en sert biçimleriyle önümüze yeni setler çekerken bizler sorularımızı daha da güçlendirmeye, cevaplarımızı daha da keskinleştirmeye ihtiyaç duyuyoruz” dedi. “HAYAL ETTİĞİMİZ DÜNYAYI GENÇLER İRADESİYLE İŞLEDİ” Geçen yılın temasının da “Nasıl bir düya istiyorum?” olduğunu ve İzmir’de 10 ilçeden liseli, üniversiteli, işçi-işsiz yüzlerce gencin katıldığını hatırlatan Çeribaş, “Yarışmamızda yazılan her bir dize, çizilen her bir detay çok değerli, çok anlamlıydı. Jürilerimizin katkıları, destekleri ve gençlere yön veren yaklaşımları yarışmamızı daha da anlamlı kıldı. Gerçekleştirdiğimiz ödül töreninde ise bize destek veren kurumlar, sendikalar, dernekler ve belediyelerimiz gençlerin sesine güç kattı” diye konuştu. “BU YIL TEMAMIZ. ÖZGÜRLÜK” Çeribaş, Genç Hayat dergisinin tüm zorlu koşullara rağmen yayın hayatına devam ederken ilk günden bu yana gençliğin sesini, sorunlarını, taleplerini dile getirmekten bir adım geri durmadığını söyleyerek, “Bugüne değin binlerce gencin kürsüsü olmuş dergimiz sansüre, yasaklara, baskılara inat yazmaya devam edecektir. Ve elbette gençlerin özgürce kendisini ifade edebileceği tüm alanları yaratmak için çaba gösterecektir” dedi. Özgürlüğe dair tarih boyunca çokça şey yazıldığını ancak yine gençlere sorulmadan özgürlük alanlarının, isteklerinin, özlemlerinin sınırlarının çoktan çizildiğine şahit olduklarını belirten Çeribaş, “Bu nedenle 2. Genç Hayat Kültür Sanat Ödülleri’nde bu kez ‘Özgürlük’ temasını ele alacağız. Son başvuru tarihimiz 1 Mart 2023, eserlerin son gönderimi 15 Mart 2023 ve ödül törenimiz 15 Nisan 2023’te Alsancak Tarihi Havagazı Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek. Baskıları, yasakları, çevremizde görünmez gibi etrafımızı saran tel örgüleri “ürettiklerimizle yırtıp atacağız”diye konuştu. “GENÇLİK DENEN BİR MİLLET VAR, ONDANIZ” Öykü, şiir, deneme, resim ve fotoğraf  kategorilerin olduğunu belirten Çeribaş, “Yarışmamızda, yaşadıklarımızın aksine özgürce, hür irademizle ‘gerçekten bizim öngördüğümüz’ özgürlüğü ele alacağız. Sınırları, farklılıkları, engelleri aşacak ve gençliğin yaratıcı, üretken gücünü göstereceğiz. Her dizede her paragrafta ve çektiğimiz her fotoğrafta bu karanlık örtüden çıkışın yollarını arayacağız. Bizlere bu karanlığı ‘gümüş tepsilerde’ sunanlara karşı var gücümüzle sesleneceğiz: ‘Gençlik denen bir millet var ondanız’” diye konuştu.  “YOKSULLARIN GÖZLERİNE BAKARAK YAZILMIŞ ŞİİRLER…” Çeribaş’ın konuşmasından sonra şiir kategorisinde jüri üyesi olan şair Tuğrul Keskin konuştu. Keskin, “Şiir emek ister. Okumak ve şiire emek harcamak, dünyayı ve insanı, kendi insanımızın kalbini anlamak, yoksulun gözlerini anlamak bizim yazdığımız şiir açısından en belirli öğelerdir. Biz şiir yazarken gelen şiirlerde de kuşkusuz buna dikkat edeceğiz yoksulların gözlerine bakarak yazılmış şiirleri esas alacağız. Bu yarışmaya öncüllük eden gençleri tüm kalbimler kutluyorum. Yaşasın özgürlük” dedi. “GENÇLERİN YAZDIĞI HER HİKAYE ONLARI ANLAMAMIZDA BİR YOL HARİTASI OLACAK” Öykü kategorisinde jüri üyesi  olan Handan Gökçek ise, “Çok güzel bir projenin içindeyiz. Gençlerin hayata bakışı sanata bakışı, siyasete bakışı bizlerden çok daha farklı. Onları anlayabilmke, onlarla beraber böyle bir projede olmak çok değerli. Birbiizimi anlarsak daha güzel bir dünya olacak buna inanıyorum. Onların yazdığı her öykü, anlattığı her hikaye bize onları anlamamızda bir yol haritası olacak” diye konuştu. “GENÇLERİN ÖZGÜR BİR DÜNYAYI KURABİLME İRADESİ DE ARTIYOR” Ardından ise geçen yıl öykü kategorisinde 18-25 yaş grubu birincisi olan Yılmaz Can Derdiyok da, “Geçen yıl yalbızca yarışma değildi ayn zamanda konuştuk, tartıştık önemli arkadaşlıklar kurduk, bunlar çok değerli. Bugün gençlerin seslerinin kısıldığı, akademilerde söz haklarının ellerinden alındığı, eleştirinin hiçe sayıldığı, boyun eğenin lütuf gördüğü bu dönmede gençlere söz vermek çok önemli. Baskılara ve hukuksuzluklara boyun eğmeyeceğimizi geçen yıl da dile getirdim. O günden bugüne baskılar, hukuksuzluklar artarak devam ediyor ama artarak devam eden brir şey daha var, gençlerin özgür bir dünyayı kurabilme iradesi” dedi. HABER MERKEZİ

İran’ın özgürlük çığlığını avuçlarında taşıyor: Sama Karami Haber

İran’ın özgürlük çığlığını avuçlarında taşıyor: Sama Karami

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER İranlı Sama Karami, 34 yaşında. Eşi ve oğluyla birlikte 4 yıl önce geldiği İzmir’de özel bir okulda İngilizce öğretmenliği yapıyor. O da ülkesindeki baskılara dayanamayarak çareyi gitmekte bulanlardan. “Oğlumu kadınların ikinci sınıf insan muamelesi gördüğü bir ülkede büyütmek istemedim” diyor. Mahsa Amini’nin başörtüsü takma kurallarına uymadığı gerekçesiyle ahlak polisi tarafından öldürülmesiyle başlayan ve artarak süren İran’daki protestoları yakından takip ediyor. Rejim güçlerinin şiddet, hapis cezası ve idam kararlarıyla kadınların öncülük ettiği direnişi bastırmaya çalıştığını anlatırken, Tahran’da yaşayan ailesi, arkadaşları ve halkı için endişeli umudunu koruyor. Binlerce takipçisi bulunan sosyal medya hesabından gelişmelerini sürekli paylaşarak, “Sesimizi kesiyorlar” mesajları atan İran halkına ses olmaya çalışıyor. Yalnızca dijital mecrada değil sokaklarda da... İranlı kadınların özgürlük mücadelesini geniş kitlelere duyurmak isteyen Karami, İzmir’in kalabalık caddelerinde gezerek kadınlara papatya desenli saç tokası ve “Saçınızın rüzgarda dalgalanmasına izin vermenizin İran’da suç olduğunu biliyor musunuz?” yazılı kartlar dağıtıyor. Bu görüntülerden derlediği videoyu sosyal medya hesabından paylaşarak büyük yankı uyandıran Karami, olumlu tepkilerin yanı sıra çok sayıda tehdit mesajı aldığını da ekliyor: “Burada özgür olduğum için İran’daki kız kardeşlerime karşı vicdan azabı çekiyorum. Onların neler yaşadığını herkesin öğrenmesini istedim.” MAHSA AMİNİ KIVILCIMI ATEŞLEDİ İran’da kadınların en temel haklarının dahi yok sayılmasını örneklerle anlatan Karami, “Maalesef insanlar, İranlı kadınların ne durumda yaşadığını bilmiyor. İran’da başörtüsü takmazsan hapse girersin. Kadın-erkek eşitliği asla yok. Kadın her yerde ikinci sınıf insan muamelesi görüyor. Kadın ve erkekler metroda aynı vagona binemiyor. Sadece ilk ve son vagon kadınlara ayrılmış, ortadakiler erkeklerin. Çünkü eğer bir kaza olursa kadınların kan parası daha ucuz! İran’da 16 yıldır ahlak polisleri var. O dönemler üniversite öğrencisiydim. İlk zamanlar çok garipsesek de sonradan alıştık. Ahlak polisi gördüğümüzde yolumuzu değiştiriyorduk. Fakat zamanla çok sert davranmaya başladılar. Kadınların ceketleri dizlerinin biraz üstündeyse ya da saçları görünüyorsa, ‘Benimle gel’ diyip karakola götürüyorlar. Mahsa Amini’nin öldürülmesi bir kıvılcımı ateşledi” dedi. HALKIMIN SESİ OLMAK İSTEDİM Oğlunu kadınları ikinci sınıf insan olarak gören bir ülkede büyütmek istemediği için Türkiye’ye yerleşme kararı aldığından bahseden Karami, “Bütün akrabalarım ve arkadaşlarım İran’da. Oğlumu kadınları ikinci sınıf insan olarak gören bir ülkede büyütmek istemedim. Şu an ailemle fazla iletişim kuramıyorum. İnternet bağlantısı yavaşlatıldı. İran’daki rejim insanları adeta rehin almış durumda. Takipçilerim, ‘Sesimizi kesiyorlar, lütfen sesimiz olun’ diye mesaj atıyorlar. Ülkem içim bir şeyler yapmak, onların sesi olmak istedim” ifadelerini kullandı. ÇOK ZOR AMA UMUTLUYUZ İran’da yaşananları “Bir kadın devrimi” sözleriyle tanımlayan Karami, “Mahsa Amini öldürüldüğünde çok üzüldüm. Onun yerinde ben de olabilirdim. 22 yaşındayken ceketim kısa diye ahlak polisi tarafından alınmıştım. Sanki birini öldürmüşüm gibi davranıyorlar ve hakaret ediyorlardı. Şu an İran’daki direnişin sebebi sadece başörtüsü değil. İran zengin kaynakları olan bir ülke aslında ama buna karşın çok fazla yoksul insan var. Protestocular yoksulluğundan utanan babalar, göçmenler, doğa ve hayvanlar için de direniyor. Çünkü rejim yalnızca insanlara değil ağaçlara bile zulmediyor. İran halkı İslam Cumhuriyeti istemiyor. Özellikle kadınlar. Rejim kadınları birer obje olarak görüyor, insan değil. Bu direnişin lideri kadınlar. Kadınlar cesaret, erkekler de dayanışma gösterdi. Bu mücadelenin iki sonucu olabilir. Biri hakkında hiç konuşmak bile istemiyorum. Başarısız olunursa hapisteki 15 bin kişi idam edilir. Hatta bu devrim için küçük bir şey yapanlar bile! Ben bile! Bunu düşünmek istemiyorum. Tarihte hiçbir zulüm ilelebet sürmedi. Burada da hakkın yerini bulacağını düşünüyorum. Çok zor olduğunu biliyoruz ama çok umutluyuz” diye konuştu. GÖRÜNCE ÇOK ŞAŞIRIYORLAR İzmir sokaklarını gezerek kadınlara saç tokası ve “Saçınızın rüzgarda dalgalanmasına izin vermenizin İran’da suç olduğunu biliyor musunuz?” yazılı kartlar dağıtan Karami, “Bu aslında ilk İran’da başladı. Kadınlar küçük küçük notlar yazıp sokakta birbirlerine veriyorlar. Bunu birbirlerine motivasyon vermek için yapıyorlar. Ben de bunu İzmir’de yapmak ve İranlı kadınların neler yaşadığını herkesin öğrenmesini istedim. Avucuma sakladığım kart ve tokayla insanlara yaklaşıyorum. Tokalaştıktan sonra avucumu açıyorum. Avucumdaki kart ve tokayı görünce çok şaşırıyorlar. Bunu yaparken aynı anda video da çekiyorum. Eğer izin verirlerse paylaşıyorum. Protestocu kadınların sembol fotoğrafının olduğu kartlarda ‘Kadın, yaşam, özgürlük’ ve ‘Saçınızın rüzgarda dalgalanmasına izin vermenizin İran’da suç olduğunu biliyor muydunuz?’ yazıyor” sözleriyle rejime karşı direnen İranlı kadınlara ses olmayı amaçladığını belirtti. TEHDİT MESAJLARI ALIYORUM Kadınlara notlar uzattığı görüntülerden derlediği videoyu sosyal medya hesabından paylaşarak büyük yankı uyandıran Karami, olumlu tepkilerin yanı sıra çok sayıda tehdit mesajı aldığını da belirterek, “Bu videoları çekmeye devam edeceğim. İlkinde başörtüsü ile ilgili mesaj vermek istedim. Çünkü İran’da başörtüsünün zorunlu olduğunu bilmeyenler var. Bu belki de pek çokları için küçük bir özgürlük. Ama komşu ülkenin kadınları bu özgürlüğe kavuşabilmek için ölüyor. Dolayısıyla desteklerine ihtiyaçları olduğunu vurguluyorum. Her sabah evden çıkarken vicdan azabı çekiyorum. Ben özgürüm, istediğimi giyebiliyorum, saçlarımı açabiliyorum. Ama halkım öyle değil. Burada özgür olduğum için İran’daki kız kardeşlerime karşı vicdan azabı çekiyorum. İran’daki ailemle çok büyük zorluklarla konuşuyoruz. Annem konuşurken çok dikkatli davranmamı istiyor. Tedirgin oluyor. Hatta bir şey paylaşmamı istemiyor. Olumlu tepkilerin yanında çok tehditler de aldım bu süreçte. ‘İran’a gelme biletini keseriz’ şeklinde mesajlar atanlar oldu” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.