TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Otizm

Otizm haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Otizm haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Minik otizmli Defne, hayalleri için koşuyor Video Galeri

Minik otizmli Defne, hayalleri için koşuyor

Afyonkarahisar'da yaşayan 10 yaşındaki otizmli Defne Öykü Atılgan, atletizmde başarılı olup milli takım forması giyebilmek için çaba gösteriyor. Atılgan, annesi Sabriye Sarıgül'ün yönlendirmesiyle 2 yıl önce atletizmle ilgilenmeye başladı. Türkiye Özel Sporcular Spor Federasyonunca geçen yıl düzenlenen şampiyonada uzun atlamada Türkiye ikincisi olan Atılgan, 100 metre yarışında da üçüncülük elde etti. Annesinin desteğiyle antrenmanlarını sürdüren Atılgan'ın hedefi, milli takımda yer alabilmek. Kızı gurur kaynağı oldu Kızının en büyük destekçisi olan Sarıgül, AA muhabirine, Defne Öykü'nün yeteneğini keşfetmek için çeşitli kurslara götürdüğünü söyledi. Defne Öykü'nün atletizmde başarılı olduğunu gördüğünü belirten Sarıgül, "O günden bugüne eğitimlere devam ediyoruz. 10 yıl önce eşimden ayrıldım. Kızım bana arkadaş oldu. Beraber yol alıyoruz. Onun hep destekçisiyim." dedi. Sarıgül, kızının milli takıma girmeyi çok istediğini belirterek, "Kızımla gurur duyuyorum. Onun için gece-gündüz, soğuk-sıcak demeden koşturuyorum. Haftanın 4 günü antrenman oluyor." ifadesini kullandı. Sporla birlikte kendisini iyi ifade etmeye başladı Afyonkarahisar Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünde özel sporcular atletizm antrenörü Sedat Özdemir de bünyelerinde 50 sporcunun olduğunu dile getirdi. Defne Öykü'yü antrenmanlarda keşfettiklerine değinen Özdemir, "Önümüzdeki 3 yıl içinde milli takıma girmek ve daha sonra bu forma altında başarılar elde etmek istiyoruz." diye konuştu.

8 yaşındaki otizmli Ela'nın tek hayali yeşil sahada ter dökmek Video Galeri

8 yaşındaki otizmli Ela'nın tek hayali yeşil sahada ter dökmek

Denizli'de futbola düşkünlüğü nedeniyle 1 yıl önce annesi tarafından Sultanlar Futbol Kulübü'ne yazdırılan 8 yaşındaki Ela Aydemir, diğer arkadaşlarıyla birlikte antrenmanlara çıkıyor. Ela, ilk 5 ay antrenörü Ahmet Özeren ve diğer kız arkadaşları ile iletişim dahi kuramadı. Antrenmanlarda ağlayan ve materyallere zarar veren Ela, beşinci ayın sonunda hocasıyla iletişim kurabildi ve bu süreçten sonra söylenenleri harfi harfiyen yerine getirmeye başladı. Ela'nın antrenmanlardaki performansından memnun olduğunu dile getiren Antrenörü Ahmet Özeren, Ela'nın futbolu henüz tam anlayamadığı için forma giyemediğini, çözmesi durumunda ne kadar başarılı olabileceğini kendisinin de merak ettiğini söyledi. Özeren, “Ela yaklaşık 1 sene önce bize geldi. İletişime kapalı, hiç futbol ile alakası yoktu. Sadece sosyalleşmesi için biz kendisi ile ilgilendik. Aslında otizmli öğrencilere nasıl ilgileneceğimi de bilmiyorduk. Onunla beraber biz de öğrenmiş olduk. İlk geldiğinde iletişim kurmuyor; ‘Konuşmayın, dinlemek istemiyorum' diyerek bizim materyallerimizi hep dağıtıyordu. 5 ay sonra iletişim kurmaya başlayınca çok güzel oldu. Öğrencimiz şu anda antrenmanların yıldızı durumunda. Hem atletik olarak hem bilgi olarak çok iyi durumda. Sadece futbolu çözemedi. Eğer futbolu da çözerse otizmli bir öğrenci futbolda ne kadar başarılı olur, biz de görmüş olacağız. Gerçekten ne sonuç çıkacağını biz de kestiremiyoruz” dedi.   “EN BÜYÜK HAYALİM KIZIMIN FORMA GİYEREK MAÇ KAZANDIĞINI GÖRMEK”  Tüm antrenmanlara katılan anne Sümeyye Aydemir'in ise en büyük hayali kızının forma giyerek maç kazandığını görmek olduğunu belirtti. Ela'nın bunu da başaracağını inandığını dile getiren Aydemir, “Ela sporu seviyor. Genelde elastik bir çocuktu zaten. Hareketli, hiperaktif bir çocuktu. Burada kız çocuklarının maç yaptığını gelip geçerken gördüm. Çok hoşuma gitti. Böylelikle Ela'yı da dahil etmek istedim. Konuştum onlarla, onlar da aralarına aldılar. Ela için çok güzel bir ortam var burada. Aile gibi, hiç kimseyi ayırt etmiyorlar. Herkesi içlerine alıyorlar. Ela'yı da aralarına aldılar. Ela ilk başta çok korktu. Ama sonra çok açıldı. Çok iyi oldu. Daha da iyi olacağını umuyorum. En büyük hayalim maç yaparak kazandığını görmek. Yani böyle bir şey olsa çok sevinirim” diye konuştu.    Ela'nın arkadaşları Fatma Nur Gökkaya  ve Eylül Dağ da Ela'yı çok sevdiklerini söyleyerek, onun başarıya ulaşacağını inandıklarını söylediler. İHA

Biorezonans, otizm spektrum bozukluğunu etkiliyor   Haber

Biorezonans, otizm spektrum bozukluğunu etkiliyor  

Çocuk Gelişim Uzmanı ve Aile Danışmanı Burcu Yavuz Biorezonansın Otizm Spektrum Bozukluğuna Etkileri hakkında bilgiler verdi. Konuşmasına Biorezonans tanımıyla başlayan Çocuk ve Aile Danışmanı Burcu Yavuz “Bio insan vücudu, Rezonansda titreşim yani frekans demektir. Biorezonans insan vücudunun frekansı anlamına gelmektedir. En özet tanımıyla frekans tedavisidir. Vücudumuzdaki bozulmuş olan hastalıklı dokuların ters frekansını vererek bir nötrleme sağlıyoruz” dedi. Otizmli çocuklarda Biorezonansı destek tedavi olarak nasıl kullandıklarını anlatan Yavuz “Otizm, çoğunlukla 3 yaş civarında ortaya çıkan, gelişimde yetersizlik, göz kontağı kuramama, tekrarlayıcı davranışlar sergileme, sese ve ışığa karşı hassasiyet ile seyreden, sosyal etkileşim ve iletişim becerilerini sınırlayan nörogelişimsel bir bozukluktur ve otizme neden olan sebepler tam olarak bilinememektedir. Genetik kökenli olabileceği gibi son zamanlarda yapılan araştırmalarda gebelik esnasında annenin maruz kaldığı toksik yükün de sebep olabileceği düşünülmektedir. Aynı zamanda “Leaky gut” yani “Geçirgen Bağırsak Sendromu” da aslında otizmin temel problemleri arasında gösterilmektedir. Bağırsak-beyin bariyerinde bozulmaya neden olan geçirgen bağırsak sendromu otizm tablosunu daha da ağırlaştırırken sınırda otizm olgularını da daha belirgin hale getirir. Çünkü beyin ve bağırsak arasında iki yönlü bir iletişim vardır. Beyin bağırsağı etkilediği gibi bağırsaktaki metabolik ürünler ve mikroorganizmalar da beyni etkiler. Sağlıklı bir bireyin beyin fonksiyonlarının mental sağlığa kavuşabilmesi için mutlaka sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotasına sahip olması gerekir. Biorezonans sistemi ile bağırsaklardaki aşırı geçirgenlik normal hale getirilmekte ve ağır metal yükleri azaltılmaktadır. Aynı zamanda bireyin alerjenlerini de belirleyip beslenmesinin buna göre düzenlenmesini öneriyoruz. Çoğunlukla karşılaştığımız tablolarda otizmli çocukların gluten, süt ve süt ürünleri intoleransına sahip olduklarını görüyoruz. Bu noktada biorezonans metodunun otizmde tek başına yeterli olup olmadığı sorusu aklımıza gelebilir. Otizm tabi ki multidisipliner bir tedavi planlaması gerektirdiği için biorezonansın yanı sıra psikolog ve diyetisyen desteği ile birlikte bütüncül bir tedavi planlanmalıdır. Bu bütüncül tedavi yaklaşımından sonra otizmli çocukların özgüvenlerinin arttığını, duygularını ifade yeteneklerinin geliştiğini, göz kontağı kurabildiklerini ve beyin yapılarının düzelmeye başlamasıyla birlikte kullandıkları kelime sayılarında da artış olduğunu gözlemliyoruz. Tedaviye başlama yaşı ne kadar erken olursa bahsettiğim özelliklerde gelişme de o kadar erken açığa çıkıyor” ifadelerini kullandı. Tedavinin yan etkileri var mı sorusana cevap veren Yavuz “Tabii ki hayır. Rezonans metodunda hiçbir şekilde radyasyona maruziyet söz konusu değildir. Seanslarımızda bireyler günlük hayatlarını olumsuz etkileyebilecek bir etki yaşamamakta hatta seans sonrasında seratonin-dopamin seviyesindeki pozitif değişiklikler sonucunda hem daha rahatlamış hem de dikkat ve odaklanma sürelerinde artış yaşayarak günlük rutinlerine devam edebilmektedirler. Tedavi sürecimiz hakkında da bilgi vermem gerekirse süreç; bireyin yaşı, intoleranslarını belirlediğimiz beslenme programına bağlı kalma durumu, otizmin seyir süreci gibi pek çok faktöre göre bireyden bireye farklılık göstermektedir” dedi. Sözlerinde otizmde tedavi kelimesinin artık daha yaygın kullanıldığını belirten Çocuk ve Aile Danışmanı Burcu Yavuz, “Son birkaç yıla kadar otizmde tedavi kelimesi bile kullanılamıyorken şu an bu gelişmelerden bahsedebilmek gerçekten mutluluk verici. Belli bir noktada hayattan soyutlanmak durumunda kalan bireylerin ve ailelerinin süreç sonunda hayat konforlarının çok daha yükselmiş olduğunu söyleyebiliriz” sözleriyle konuşmasını tamamladı. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Otizmli çocuğa istismar davası devam ediyor: ATK’dan kritik rapor!

Amasya’da sudan korkan otizmli çocuklar için yüzme havuzu Haber

Amasya’da sudan korkan otizmli çocuklar için yüzme havuzu

Amasya Otizmli Çocuklar ve Aileleri ile Yardımlaşma Derneği'nin talebiyle Amasya Üniversitesi yarı olimpik yüzme havuzunda geçen yıl Amasya Halk Eğitimi Merkezi'nin başlattığı yüzme kursu 120'den fazla otizmli çocuğa umut oldu. Korkarak geldikleri havuzda üniversitenin yüksek lisans öğrencileri tarafından eğitilen çocuklar suya alışıp birlikte yüzmeye başladı. Özel öğrencilerinin eğitimlerini takip eden Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi, “Yüzme havuzumuzun kapılarını otizmli çocuklarımız için açtık. Çocuklarımız mutlu, aileleri onlardan daha mutlu” dedi. Rektör Turabi, otizm spektrum bozukluğu konusunda toplumdaki farkındalık düzeyinin artırılması ile bu bireylere yönelik sağlık, eğitim ve destek hizmetlerinin sürekliliğinin sağlanmasını amaçlayan Otizm Ulusal Eylem Planına tüm imkanlarıyla güç katmayı sürdüreceklerini belirtti. 13 yaşındaki oğlu Yasin Uğur'un yüzme kursuna geldikten sonra yaşadığı değişime değinen anne Firdevs Canbolat, “Yüzünün ıslanmasına bile tahammülü yoktu. Elini, yüzünü yıkayamazdı. Ama şimdi kendisi duşunu alıyor. Suyla oynuyor” diye konuştu. Tıbbi tedavisi olmayan otizm spektrum bozukluğu olan evlatlarının yüzme kursu sayesinde sosyalleşip hayata kulaç attıklarına işaret eden Amasya Otizmli Çocuklar ve Aileleri ile Yardımlaşma Derneği Başkanı İbrahim Kurt da “Bu kursa hiçbir ücret ödemiyoruz. Çok mutluyuz. Bize destek olan Amasya Üniversitesi yöneticilerine teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Amasya’nın sembolü misket elmasının hasadı başladı

Süper babaanne, otizmli torununu hayata bağladı Haber

Süper babaanne, otizmli torununu hayata bağladı

Antalya'da 2,5 yaşındayken otizm teşhisi konulan 20 yaşındaki Yiğit Karaaslan, hayatındaki zorlukları babaannesinin ilgisi ve sevgisiyle aşıyor. Polis baba ile ev hanımı annenin tek çocuğu olarak Ankara'da dünyaya gelen Karaaslan'ın, 2 yaşından sonra gelişimi yavaşladı. Daha hırçın bir çocuk olmaya başlayan ve ailesi tarafından doktora götürülen Karaaslan'a, otizm teşhisi konuldu. Çiftin yaklaşık 1,5 yıl sonra ayrılma kararı alması üzerine babasıyla kalan Yiğit'i babaannesi Ayşe Karaaslan yanına aldı. Babaannesiyle Antalya'ya yerleşen Karaaslan, görev yeri nedeniyle ayrı kaldığı babasına da yaklaşık 1 yıl sonra kavuştu. 14 yaşına geldiğinde babasını kalp krizi nedeniyle kaybeden Karaaslan, tuvalet alışkanlığından yemek yemeye kadar tüm davranışları öğrendiği babaannesiyle hayatını sürdürüyor. Özel eğitim okullarına derslere giden, daha sonra da Akdeniz Otizm Spor Kulübü Derneği ile tanışan babaanne ve torun, sabah servisle Aksu ilçesindeki derneğin merkezine giderek sosyal etkinliklere katılıyor. Babaanne diğer otizmli bireylerin anneleriyle el işleri yaparken, torunu da resim ve sporla uğraşıyor, merkezdeki hayvanlarla oynayarak enerjisini atıyor. "Onunla yeniden büyüdüm" Torunuyla sıkı bir bağ kuran 72 yaşındaki Karaaslan, AA muhabirine, eşini erken kaybettiğini ve torununun kendisine hayat arkadaşı olduğunu söyledi. Yiğit'in otizmli olması nedeniyle çok sıkıntılar yaşadığını anlatan Karaaslan, krizleriyle tek başına mücadele ettiğini belirtti. Torunuyla her gün yeni bir şeyler öğrendiğini ifade eden Karaaslan, "Küçükken beni çok ısırdı, her tarafımı mosmor ederdi, o ısırdıkça ben severdim. Hiç ters tepki vermedim. Sadece 'acıyor' dedim. Günden güne bu hareketi de bıraktı. Çok sinirli olduğu zaman banyoya soktum, devamlı duş aldırdım. Ayaktan başlardım başına kadar masaj yapardım, sakinleşsin diye. Çocuğun istediğini pişirirdim, masajını yapardım, saatinde uyutmaya çalışırdım. Onunla yeniden büyüdüm." dedi. Yiğit'i severek büyüttüğünü dile getiren Karaaslan, hırçın, yerinde durmayan, saldırgan, sürekli ısıran ve bağıran bir çocuğu sakin, bütün işlerini kendisi yapan, evin işlerine yardımcı olan bir çocuğa dönüştürdüğünü kaydetti. Karaaslan, bu aşamaya gelinceye kadar çok zor anlar yaşadıklarını, bir gün olsun torununa kötü davranışta bulunmadığını aktardı. "Allah'ın bana verdiği bir hediye" Yiğit ile yoldaş, sırdaş ve arkadaş olduklarını, bir an ayrı kalamadıklarını vurgulayan Karaaslan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Geceleri bile ayrılmamak için aynı odada yatıyoruz. Benim yatağımı da o hazırlar, sabah kalkınca düzeltir. O, Allah'ın bana verdiği bir hediye. Torun sevgisi başka oluyor ama Yiğit özel bir çocuk. Allah oğlumu aldı, onu verdi. Onun acısını bunda unutuyorum, emanet gibi geliyor bana. Yiğit'e bakınca oğlumu görüyorum. Komşularım da bana 'süper babaanne' diyorlar. Annesi çıksa istese, dayanamam, ben de giderim onunla beraber. Zaten Yiğit de gitmez, her yerde gözüyle beni takip eder." Üç çocuk büyüttüğünü ancak Yiğit'in durumunun çok farklı olduğunu dile getiren Karaaslan, "Benim gibi otizmli çocuğu olan herkesin tek kaygısı var, biz öldükten sonra bu çocuklar nereye gidecek, ben öldükten sonra bu çocuğu nereye emanet edeceğim. Yıllardır verdiğimiz emek boşa gitmemeli." ifadelerini kullandı. Ayşe Karaaslan, Yiğit'e halası Nilgün Çolak ve ailesinin de çok destek olduğunu, Akdeniz Otizm Spor Kulübü Derneğinin gelişimine ciddi katkı sağladığını anlattı. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Antalya'da trafik kazası: Sürücünün burnu bile kanamadı

"Sevince" adlı filmin çekimlerinde sona gelindi Haber

"Sevince" adlı filmin çekimlerinde sona gelindi

Yapımcılığını Bülent Çatar'ın, yönetmenliğini ise Barış Başar'ın üstlendiği filmde rol alan Altan Erkekli, Hayat Van Eck ve Bahar Şahin, filme ilişkin açıklamada bulundu. Usta oyuncu Erkekli, filmde emeği geçenlere teşekkür ederek, "Filmin, özel hayatı olan bireylerimize dokunan bir hikayesi var. Sevgiyle bazı şeylerin nasıl düzelebileceğini gösteren, sevgiyle hayatın içerisinde bir yumak haline gelip, güzelliklerin, aşkların doğacağının öne çıktığı bir film." dedi. İnsanın sevince her şeyi yapabileceğini vurgulayan Erkekli, "Sevince çiçeği büyütebiliriz, bir ülkeyi güzelleştirebiliriz, dünyayı tertemiz tutabiliriz, doğaya sahip çıkabiliriz. İşte bu kelimenin içerisindeki hikayeden yola çıkarak iki güzel yüreğin birleşeceği bir öyküyü anlattık. Seyirciler hayatın içerisindeki bu farklılıkları görüp, bütün güzellikleriyle varlıklarıyla hep birlikte yaşanması gereken bir gezegen olduğunu anlayacak." diye konuştu. Naim Süleymanoğlu'nu canlandırdığı filmdeki performansıyla adından söz ettiren genç oyuncu Hayat Van Eck de kendisi için zorlayıcı bir deneyim olduğunu aktararak, "Otizmli bir insanın motivasyonunu, sevgisini ve yaşamla mücadelesini anlamak zor bir süreçti. Çünkü duygu durumu ve dünyayı algılayış biçimi benim alışık olduğum düzenden çok başka. Ama iyi hazırlandım. Bu özel bireyi ve toplumda yaşadıkları zorlukları ifade etmem gerekiyordu. Tüm bu zorluklarla birlikte tabii sevgi de olduğu için kolayca aşıldı her şey." ifadelerini kullandı. Eck, Altan Erkekli gibi usta bir isimle çalışmaktan duyduğu mutluluğu dile getirerek, "Birlikte çok sahnemiz yoktu ama oyunculuk açısından da yaşam açısından da çok şey öğrendim." dedi. Oyuncu Bahar Şahin ise çekimlerin son gününe geldiklerini ve güzel bir iş yaptıklarını hissettiğini söyleyerek, "Deli dolu, okumayı ve yaşamayı seven, biraz dik başlı bir kızı canlandırıyorum. Hayatımın dönüm noktası Cem karakteriyle tanışmamla başlıyor. Sevince nelerin üstesinden gelebileceğimizi görüyor ve öğreniyoruz." değerlendirmesinde bulundu. Senaryosunu Barış Başar ve Ünal Yeter' in kaleme aldığı filmin oyuncu kadrosunda Sevinç Erbulak ve Burcu Altın Deprem de yer aldı. Otizmli bir piyano öğrencisiyle dansçı bir kızın aşk hikayesinin anlatıldığı filmin çekimleri İstanbul'un farklı ilçelerinde yapıldı. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: İzmir Film Festivali’nde muhteşem rekor

Otistik öğrencilerin yeni eğitim dönemi de kabus! Haber

Otistik öğrencilerin yeni eğitim dönemi de kabus!

Otizmli çocuklar ve aileleri için eğitim hayatının her aşaması sonu gelmez bir çileye dönüşmeye devam ediyor. Yeni eğitim yılının başlamasıyla birlikte okula kabul edilmeme, veliler tarafından istenmeme, gölge öğretmen ve kaynaştırma hakkının ihlali gibi sorunlar yeniden yaşanmaya başladı. Son günlerde okullarda ayrımcılığa maruz kalan otistik çocukların ailelerinden telefonlar almaya başladıklarını belirten Kabul-Eşitlik-Dahil Olma-İstihdam (KEDİ) Otizm Derneği Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu ile konuştuk. Derneğe ulaşan hak ihlallerinden bahseden Ahmetoğlu, İzmir’de kaynaştırma raporu olmasına rağmen okul yönetimi ve öğretmen tarafından istenmeyen otistik öğrencinin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla yapılacak kutlamalara dahil edilmek istenmediğini ve velisine, ‘Çocuğunuzu bu okuldan alın’ denildiğini aktardı. “Ayrımcılık, istenmeyen çocuğu okuldan alması için veliye yönelik psikolojik baskı aracı olarak kullanılıyor” diyen Ahmetoğlu, akran zorbalığına da ayrı bir parantez açtı. İŞ YÜKÜ OLARAK GÖRÜYORLAR Türkiye’de otistik çocuklara yıllardır ‘istenmeyen öğrenci’ gözüyle bakılıyor ne yazık ki… Peki bu çocukları istemeyen kim? Öğrenci mi, öğretmen mi, okul yönetimi mi, veliler mi? Yoksa hepsi mi? Otistikler dahil bir özel eğitim öğrencisinin kaynaştırma/bütünleştirme mi yoksa özel eğitim uygulama öğrencisi mi olacağını belirleyen eğitsel ve tanısal değerlendirmeyi, Rehberlik ve Araştırma Merkezleri (RAM) yapıyor. Devlet okulunda okuyacaksa, okulu bile belirliyor. Okulun ilk işi müdür başkanlığında velinin de üyesi olduğu bir kurulla, çocuğa özel Bireyselleştirilmiş Eğitim Programını (BEP) hazırlayıp uygulamak. Bir de çocuğun ihtiyaç duyması halinde Destek Eğitim Odası açılmasını teklif etmek. Sıkıntı aslında bu noktada başlıyor. Bazı idareciler ve öğretmenler, bu yapılması gerekenleri iş yükü olarak görüyor, istememezlik durumu da buradan başlıyor. Açık olarak, çocuğu istemiyoruz diyemedikleri için ‘Bizim öğretmenlerimiz çocuğunuza yeterli gelmez, çocuğunuz için başka okullar var’ gibi söylemlerle kayıt aşamasında başlıyorlar. Diğer velilerin de çocuğumu olumsuz etkiler gibi yanlış bir düşünceyle olsa gerek sınıflarına kaynaştırma öğrencisi geldiğinde idareye olumsuz görüş bildiriyorlar, bu Aksaray’da özel eğitim sınıfı öğrencilerinin veliler tarafından yuhalanmasına kadar varmıştı. En temel hak olan eğitim hakkının, ayrımcı bakış açısıyla engellenmesini nasıl yorumluyorsunuz? Kaynaştırma/bütünleştirme öğrencilerinin eğitim hakkı, Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği (ÖEHY)’nde düzenlenmiş durumda. Ancak uygulamada sıklıkla sorun yaşanıyor. İş yükü korkusuyla başlayan süreç maalesef ayrımcı uygulamalara kadar gidiyor. Ayrımcılık, istenmeyen çocuğu okuldan alması için veliye yönelik psikolojik baskı aracı olarak da kullanılıyor. Ancak herkes bilmeli ki, özel eğitim ihtiyacı olan çocukların eğitim hakkı hem Anayasal bir haktır hem de usul ve esasları ÖEHY’de net olarak belirlenmiştir. TCK’nın ayrımcılıkla ilgili maddesindeki eylemin ‘nefretle’ yapılması şartından dolayı ayrımcılık suçu ile dava açılamasa da bu çocukların eğitim hakkına erişimini engellemeye çalışmak yasa tanımamazlıktır. Devlet memurları kanunu yönünden de görevi ihmal söz konusudur. Ayrımcılığın salt kendisi de insani bir davranış değildir. KAYNAŞTIRMIYORLAR AYRIŞTIRIYORLAR Okulların açılmasıyla birlikte kaynaştırma raporu olan otistik öğrencilere yönelik ayrımcılıklar da yeniden gündeme gelmeye başladı. Derneğinize de hak ihlalleri ile ilgili başvurular geliyor mu? Maalesef bu konuda daha dün bir bildirim aldık. Karabağlar ilçesinde bir ilköğretim okulunun anasınıfına başlayan kaynaştırma öğrencisi ile ilgili hem müdür hem de öğretmen tarafından veliye çeşitli söylemlerde bulunulmuş. Söz konusu okula RAM’ın yönlendirmesine rağmen, anneye çocuğunuza uygun başka okullar var, ‘Bu okuldan alın’ gibi sözler söylenmiş. Bir eğitimcinin ağzından ‘Getirmiş olmak için getiriyorsunuz’ sözleri dahi dökülmüş. Ayrımcılığı net olarak gösteren ise, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için yapılan hazırlıklar kapsamında çocuklara davul almaları söylenip çocuğumuzun annesine sizin almanıza gerek yok denmesi. Kaynaştırma/bütünleştirme mi ayrıştırma/ayrımcılık mı siz karar verin. Otistik çocuklar okullarda istenmemenin dışında akran zorbalıklarına da maruz kalıyor mu? Neler yaşıyorlar? Maalesef bu durum çeşitli boyutlarıyla yaşanıyor. Arkadaşları tarafından kafasına poşet geçirilen, pantolonu indirilen, aralarında dalga konusu edilen, hatta yüzüne karşı dalga geçilen çocuklarımız var. Ergenlikle birlikte arkadaşları tarafından yalnız bırakıldıklarını daha iyi anlayan çocuklarımızın maalesef bu konuyla ilgili üzüntüleri depresyona kadar uzanabiliyor. Kaynaştırma/bütünleştirme öğrencileri bütün bu olup biten sonucunda, fiziken sınıfta ya da okulda bulunsalar da büyük bir yalnızlığın içinde yaşıyorlar. BİR ARADA YAŞAM ÖĞRETİLMİYOR Tüm bunların önüne geçebilmek için neler yapılmalı? Tavsiyeleriniz, önerileriniz neler? Çocuklar kısmıyla ilgili aslında İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü’ne de sunduğumuz bir önerimiz var.  Kaynaştırma/bütünleştirme öğrencisi olabilmek ve kalabilmek için bizim çocuklarımızın eğitsel ve tanısal değerlendirmeden geçmesi gerekiyor. Yani ‘bazı şeylere uygun’ olmak durumundalar. Sistem onlardan bir şeyleri kanıtlamasını bekliyor ama eksik parça diğer öğrenciler. Bu öğrencilere, otistik arkadaşlarının özellikleri, onlarla nasıl iletişim ve arkadaşlık geliştirebilecekleri, farklılıklarla bir arada nasıl yaşanacağına dair hiçbir şey öğretilmiyor. Akran zorbalığı konferansından çıkan öğrenci, bunu dalga konusu yapıyor. Oysa yaşlarına uygun, interaktif, eğlenceli metotlarla bunlar anlatılabilir. Belki bir drama çalışmasıyla. Biz ebeveyn olarak bu eksikliği görüyoruz ama eğitimci değiliz. Geçen dönem sonunda bu konuda İzmir okullarında bir çalışma yapılmasını önerdik. Klasik cevap, ‘Yapıyoruz zaten oldu’ ve bizden bu istediğimiz metodu üretip, yaz sonu değerlendirilmek üzere sunmamız istendi. Oysa biz eğitimci olmadığımızı baştan belirtmiştik. Milli Eğitim Bakanlığı’nın her bir eğitimcisinin kaynaştırma/bütünleştirme sistemini her yönüyle anlamasını ve uygulamasını sağlamasını istiyoruz, müdürlere, öğretmenlere biraz bu konuda yayın okuyarak varsa eksikliklerini tamamlamasını tavsiye ediyoruz. Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün web sayfasında konuyla ilgili güzel yayınlar bulunuyor. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Otizmli çocuğa istismar davası devam ediyor: ATK’dan kritik rapor!

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.