TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#otistik birey

otistik birey haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, otistik birey haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Otizmde eğitim çilesi yolda başlıyor:  Servise almadılar! Haber

Otizmde eğitim çilesi yolda başlıyor:  Servise almadılar!

ÇAĞLA GENİŞ/ÖZEL HABER Elif Buldukoğlu, 10 yaşındaki otistik oğluyla birlikte İzmir’de yaşıyor. Eşiyle yıllar önce boşanan ve oğlunun her şeyiyle tek başına ilgilenen Buldukoğlu’nu asıl zorlayan hayatın her alanında karşılarına çıkan ayrımcılık. Oğlunun çıkardığı seslerden rahatsız olan komşuların baskıları sebebiyle bir dönem sürekli ev değiştirmek zorunda kalan Buldukoğlu, şimdilerde oğlunun eğitim hakkı için mücadele veriyor. Buldukoğlu, Karabağlar’da bir okulda eğitim gören oğlunun okul servisine birkaç kez geç kalması sonucu şoförle tartıştı. Oğlunun özel ihtiyaçları nedeniyle geç kaldığını anlatarak anlayış bekleyen Buldukoğlu, servis şoförünün “Beni ilgilendirmez, bir daha gelip almayacağım” yanıtıyla karşılaştı. Servise alınmadığı için 1 haftadır okula gidemediğini söyleyen Buldukoğlu, birçok yere başvuru yapsa da bir yanıt alamadı. Yaşanan ayrımcılıklara katlanamadığı için oğlunu artık okula göndermemeyi bile düşündüğünü dile getiren Buldukoğlu, “Servis şoförü benim çocuğumu nasıl almıyor? Kafasına göre bunun kararını nasıl verebiliyor? Çocuklarımız hiçbir yerde istenmiyor. Otobüste, apartmanda, okulda, serviste... Her yerde dışlanıyoruz. Bizim çocuklarımız da evlat” sözleriyle tepki gösterdi. HER YERDE DIŞLANIYORUZ 10 yaşındaki otistik oğlu Osman Yağız Alban ile birlikte İzmir’de yaşayan Elif Buldukoğlu, “Eşimle yıllar önce ayrıldık. Aslında bayan kuaförüydüm ama oğlumdan dolayı mesleği bıraktım. Şu an her ay devletten aldığımız bakım ücreti ile geçiniyoruz. Oğlum Osman Yağız 10 yaşında. Özel bir çocuk” dedi. Hayatın her alanında ayrımcılığa maruz kaldıklarını anlatan Buldukoğlu, oğlunun çıkardığı seslerden rahatsız olan komşularının baskısı sebebiyle bir dönem sürekli ev değiştirmek zorunda kaldıklarını anımsatarak, “Sürekli bizi şikayet ettiler, apartmandan attırmak için aralarında imza topladılar. Çocuğum gürültü yapmadığında bile gece yarısı gelip kapımı çalıyorlardı. Kapımı çalıp, ‘Buradan gideceksiniz, sizi istemiyoruz. Oğlunu çöpün yanında bir kulübede besle’ bile dediler. Nereye gidersek gidelim aynı sorunları yaşıyoruz. Her alanda ayrı bir ayrımcılık ile karşılaşıyoruz. Otobüste, apartmanda, okulda, serviste… Her yerde dışlanıyoruz. Kimse anlayış göstermiyor. Bizim çocuklarımız da evlat” ifadelerini kullandı. MÜDÜR “BENİ İLGİLENDİRMİYOR” DİYOR Karabağlar’da faaliyet gösteren bir okulda eğitim gören oğlunun birkaç kez geç kaldığı gerekçesiyle servise alınmadığını iddia eden Buldukoğlu, “Birkaç sabah tuvalet ihtiyacı sebebiyle servise geç kaldı. Servis şoförü bir daha gelip almayacağını söyledi. Müdüre söylediğimde ‘Beni ilgilendirmiyor’ diyor. Peki biz bu çocukları kime emanet ediyoruz? Servis benim çocuğumu nasıl almıyor? Kafasına göre bunun kararını nasıl verebilir? Servis annesini aradığımda şoförün, çocuğu almak istemediğini söylüyor. 1 haftadır çocuğum okula gidemiyor. Bu nasıl bir okul? Zaten aldığı eğitimin kalitesi de tartışılır. Özel eğitim konusunda eğitim almamış bir öğretmen benim oğluma ne verebilir? Çocukların eline bir boya kalemi veriliyor başka bir şey yok” diye konuştu. NEREDE BU DEVLET? Buldukoğlu, son olarak şunları söyledi: “Sorunlarımız ne yazık ki görmezden geliniyor. Hayatımızı kolaylaştıracak uygulamaları hayata geçirmesi gerekenler sadece seçim dönemi ortaya çıkıyor. Oy isterken bir düşünsünler. Bizim çocuklarımız hep itilip kakılıyor. Bu şekilde hangi çocuğumuzu topluma kazandıracağız. Nerede bu devlet? Özel çocuklarımıza ait bir alan yok maalesef. Dışarı çıksak sorun, içeri girsek sorun, apartmanda otursak sorun… Her yerde sorun! Okula veriyoruz, orada da sorun. Bu devlet bu okula özel çocuklar için açmadı mı? Siz benim sorunumu dinlemez ve çözmezseniz hangi devlet benim çocuğuma sahip çıkacak? Artık buramıza kadar geldi! Çocuklarımız hiçbir yerde istenmiyor. Artık çocuğumu okula göndermemeyi bile düşünüyorum.”

42 yaşında tanı aldı: Tuhaf değil otistiğim! Haber

42 yaşında tanı aldı: Tuhaf değil otistiğim!

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER Burçak Akdeniz, İzmir’de yaşayan bir rehber öğretmen. O, hayatının büyük bölümünü topluma uyum sağlamaya çalışarak geçirdi. Bu konuda neden bu kadar zorlandığını ise 42 yaşına geldiğinde kendisine otizm tanısı konulduğunda anladı. Sosyal iletişim kurmakta zorlandığını ve akranları tarafından ‘tuhaf’ bulunduğunu anlatan Akdeniz, tanı almasının ardından uyum sağlayamadığı için kendine kızmayı bıraktığını söylüyor. “42 yılımı geri istemiyorum ama bundan sonraki ömrümü bütün otistiklerin hakları için harcamak istiyorum. Toplumun genelinde bir bilinçsizlik var ve birilerinin otizmi anlatması gerekiyor. Artık uyum sağlayamıyorum diye kendimi suçlamayı bıraktım. Ben tuhaf biri değilim otistiğim” diyen Akdeniz, bugünlerde zamanının büyük bölümünü otizm hakkında okumak, yazmak, öğrenmek, öğretmek, bu alanda bilinç düzeyini arttıracak konuşmalar yapmakla geçiyor. BÜYÜYÜNCE GEÇER DEDİLER GEÇMEDİ Annesiyle birlikte yaşayan ve Konak’taki Şehit İdari Ataşe Çağlar Yücel Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde rehber öğretmen olarak görev yapan Akdeniz, çocukluğunun travmatik geçtiğini söyleyerek, “Okulla pek aram yoktu, ailemin desteği ile okudum. Hep dedemin okunmuş pirinçlerine bağlıyorum bu durumu. Öğretmenlerim anneme sürekli, ‘Bu çocukta bir problem var, doktora götürün’ derdi. Doktorlar da ‘Büyüyünce geçer’ deyip yollardı. Büyüdüm ama geçmedi. Çocukluğum korkunç geçti, hep yalnızdım. Arkadaşlarım benimle oynamak istemiyordu. Oynasınlar diye onlara rüşvet teklif ederdim. İnsanlar bana ezilecek böcekmişim gibi bakarlardı. Hayatım boyunca istenmedim, ‘tuhaf biri’ olarak anıldım ve kendimi başarısız hissettim. Nörotipik dünyadaki hiçbir şeyi başaramadım” diyor.  HAYAT BENİM İÇİN YORUCU Yetişkinlik döneminde de sosyal iletişim kurmakta zorlandığını ve akranları tarafından ‘tuhaf’ bulunduğunu anlatan Akdeniz, şunları söylüyor: “Arkadaşlarım birlikte sinemaya, tiyatroya, konsere gidiyordu ama ben gidemiyordum. Çünkü bu beni çok yoran bir şeydi. Gruptan dışlanmamak için bir kez gittim ama ertesi gün evden çıkamadım. Çünkü inanılmaz yorucuydu benim için. Sabahları 5 gibi uyanır, saatlerce hayata hazırlanmaya çalışırım. Sokağa çıkıp o kalabalığın içine girmek benim için çok yorucu. Bir çocukluk arkadaşım var, adı Gözde. Beni çocukluğumdan beri tanıyor ve davranışlarımı biliyor. Biriyle problem yaşadığımda arayıp Gözde’ye anlatıyorum ve ‘Sence ne oldu?’ diye soruyorum. O beni bildiği ve problemi algıladığı için o kadar güzel anlatıyor ki, anlıyorum. Nörotipik dünyayla aramdaki köprüdür Gözde. Otistiklerde empati gücü yoktur deniyor. Hayır, var. Biz hem sizi anlamaya hem de kendi duygularımızı anlamlandırmaya çalışıyoruz. İmalardan anlamam, hayat benim için çok yorucu.” 13 YAŞINDAN BERİ DOKTORLARDAYIM Akdeniz, yıllarca kendisiyle ilgili neyin ters olduğunu bir türlü çözememiş. Ta ki ABD’de yaşayan doktor bir akrabası ile konuşana dek: “Beni yakından tanıyan ve çocukluğumu da bilen o kişi otistik olabileceğimi söyledi. Yani otistik olabileceğimi 4 sene önce fark ettim ama bir doktor tarafından ilk kez yakın zamanda söylendi.” Yıllarca kendisine doğru teşhis konulamadan yaşayan Akdeniz, bunun sebebini tanı kriterlerinin yetersiz oluşuna bağlayarak, “13 yaşından beri doktorlara gittim. Fakat ne yazık ki hep o anki semptomlarıma göre değerlendirme yaptılar. Kimse çocukluk öykümü dinlemedi. Bipolar, borderline ya da anksiyete bozukluğu olabileceğini söylediler. Son gittiğim doktor ise ‘Otizm spektrum bozukluğu olduğu o kadar belli ki’ dedi. Otizmin bir tedavisi olmadığı için dikkat eksikliği ve hiperaktivite problemim üzerine çalışıyoruz. Otistik olduğumu öğrendiğimden beri kendime şefkat göstermeye başladım. Uyum sağlayamıyorum diye kendimi suçlamayı bıraktım. Artık kendimi seviyorum ve suçlamıyorum. Ben tuhaf biri değilim otistiğim” sözleriyle kendisine otizm tanısı konulmasının ardından ferahlama hissettiğini söylüyor. ‘NEDEN’ DEDİĞİ İÇİN YARGILANDI Kamu görevlilerinin ‘görünmez engellilik’ konusunda bilinçli davranması gerektiğinin altını çizen Akdeniz, büyük bir travma olarak hafızasında yer eden olayı şöyle anlatıyor: “Foça’da bir kafede oturuyordum. Yan tarafta bir kavga çıktı. Hemen yardıma gittim. Olaya müdahale eden bekçiler kimlik göstermemi istedi ve ben ‘Neden kimlik gösteriyorum?’ sordum. Çünkü anlamlandıramadım. Bu sebeple mukavemet suçuyla yargılandım. Duygusal çöküşü, öfke krizi olarak algıladılar ve ertelense de 331 gün hapis cezasına çarptırıldım. Üstelik kişilik ve kadınlık onuruma aykırı davranışlar yapıldı. Buna rağmen bir de avukat parası ödeyeceğim. Burs verdiğim 17 çocuğumun 1 aylık yemek parasıydı o. ‘Ben neden kimlik gösteriyorum’ demek karşımdaki insanın vicdanına bağlı olamaz.” SÜREKLİ KULAKLIK KULLANIYORUM Birçok otistik için sesli ortamların stres ve fiziksel acı kaynağı olduğunu aktaran Akdeniz, sürekli gürültü önleyici kulaklık kullanmak zorunda kaldığını belirterek bir de şu çağrıyı yaptı: “Ses hassasiyetim nedeniyle sürekli kulaklık kullanıyorum. Dışarıdaki o uğultu ve ses beni hasta ediyor. Kulaklığım olmadan dışarı çıkamam, bir yerde oturamam. Ama iyi bir kulaklık maalesef çok pahalı. Kulaklık reklamları ‘müthiş ses kalitesi’ diye yapılıyor ya… Bunların başka bir özelliği daha var, gürültüyü engelliyor. Ben ve benim gibi insanların ÖTV indiriminden yararlanması gerekiyor. Çünkü bu bizim için hayat kurtaran bir şey. Yurt dışında konser alanlarında duyusal hassasiyeti yüksek olan insanlar için camekanlı yerler var. Bu ülkemizde de olmalı. Ben niye Nuri Harun Ateş ya da Tarkan konserine gidemeyeyim? Hayat sadece nörotipikler için değil.” MÜCADELEM MEHMET ERES İÇİN Bugünlerde zamanının büyük bölümünü otizm hakkında okumak, yazmak, öğrenmek, öğretmek, bu alanda bilinç düzeyini arttıracak konuşmalar yapmakla geçiren Akdeniz, “Şimdi tüm mücadelem bakımevinde hayatını kaybeden otistik Mehmet Eres için. 42 yılımı geri istemiyorum ama bundan sonraki ömrümü bütün otistiklerin hakları için harcamak istiyorum. Toplumun genelinde bir bilinçsizlik var ve birilerinin otizmi anlatması gerekiyor. Türkiye, otistikler için her açıdan zor bir ülke. Otistik yetişkinler yok sayılıyor. Neden verilen eğitimlerle otistikleri nörotipiklere uydurmaya çalışıyorlar anlamıyorum. Eğitimler hep, ‘Otistiklerde sorunlu davranışların sağaltımı’ üzerine. Niye biz problemli oluyoruz?” sorusunu soruyor. OTİSTİK ÖĞRENCİLERİM OLDU Şimdiye kadar çalıştığı okullarda otistik öğrencileri de olduğunu kaydeden Akdeniz, “Onları hemen tanıyorum. Genelde öğretmen arkadaşlarım, ‘Bir çocuk var, onunla bir görüşür müsün?’ diyorlar. Yazı yazmadığını, dersleri algılayamadığını ve kafasının dağınık olduğunu söylüyorlar. Hemen anlıyorum zaten” diye anlatıyor. HAYATIM ÇIKMAZ SOKAK GİBİ Tanı konulduğunda sırf kendisinin değil ona yakın kişilerin de ne kadar acı çektiğini fark eden Akdeniz, “Benim üzerimden anneme çok eziyet edildi. ‘Sizin kızınızdan bir şey olmaz’ dendi. Çocukluğunuzdan beri sürekli eleştirildiğiniz için ve hayatınızda yaptığınız her şey hata olduğu için büyüdüğünüzde kadın-erkek ilişkilerini de beceremiyorsunuz. Benim hayatım çıkmaz sokak gibi” diyor. * Seneler önce mezuniyet yıllığına öğrenciler tarafından Burçak Akdeniz hakkında yazılan not.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.