TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#oruç tutmak

oruç tutmak haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, oruç tutmak haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Oruç nedir? Oruç tutmanın faydaları nelerdir? Haber

Oruç nedir? Oruç tutmanın faydaları nelerdir?

Ramazan ayının yaklaşmasıyla birlikte İslam aleminde oruç tutma heyecanı da artmaya başladı. 30 gün boyunca devam eden oruç tutmanın dini öneminin yanı sıra sağlık açısından da pek çok faydası bulunmaktadır. Özellikle kilo kaybına destek olmasıyla bilinen oruç, bağışıklık sistemini güçlendirme, kan şekerini düşürme gibi faydalar sunar. Peki oruç tutmanın faydaları nelerdir? İşte detaylar... Oruç tutmanın faydaları nelerdir? Oruç, Müslümanların yıl içerisinde imsak vaktinden iftara kadar olan süre boyunca yemek ve içmekten uzak durarak gerçekleştirdiği dini bir ibadettir. Aynı zamanda İslam'ın şartlarından biri olarak kabul edilen oruç ibadeti, bu kriterlere uygun olan kişiler tarafından gerçekleştirilmesi farz olan bir ibadettir. Oruç tutmanın sağladığı faydalar arasında kan şekeri kontrolü, kilo kaybı, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, vücuttaki enflamasyonun azalması, zihinsel fonksiyonların artması, cildin canlanması ve sindirim sisteminin dinlenmesi gibi fiziksel etkilerin yanı sıra manevi olarak da sabır ve empati yetisini artırması bulunmaktadır. Oruç tutmanın temel faydaları şu şekilde sıralanabilir: Kilo kaybını hızlandırarak yağ yakımını destekler. Kanındaki yağ, kolesterol ve diğer lipid seviyelerini düşürmeye yardımcı olur. Oksidatif stresi azaltarak bağışıklık sistemini güçlendirir. Zararlı toksinlerden arınmayı destekleyerek detoksifikasyonu artırır. Manevi yetenekleri, irade, sabır ve empatiyi geliştirir. Karaciğer fonksiyonunu iyileştirebilir. Vücuttaki iltihabı azaltır. Mide ve bağırsakları dinlendirerek detoks etkisi sağlar. Kan şekerini düzenler. Zihinsel fonksiyonları artırarak bilişsel performansı iyileştirir. Cildi canlandırarak sağlık ve güzellik kazandırır. Kalp sağlığını korur. Büyüme hormonu salgısını artırır. Psikolojik olarak huzur ve rahatlama sağlar. Oruç tutmak kan şekerini dengeler Oruç tutmak, vücudun uzun süre aç kalmasının sonucunda insülin direncinin azaltılmasına ve kan şekerinin düşürülmesine yardımcı olur. Bu da glukozun kan dolaşımından hücrelere daha etkili bir şekilde taşınmasını sağlar. Kilo kaybı sağlar Oruç, uzun süreler boyunca aç kalınmasına neden olduğu için, kalori alımının sınırlanması ve metabolizmanın hızlanmasıyla vücuttaki yağ yakımı sürecine destek verir. Bu nedenle kilo vermek isteyen kişiler için oldukça faydalı bir ibadettir. Oruç tutmak zihinsel fonksiyonların işlevini artırır Oruç tutmak, zihinsel fonksiyonların işlevini artırır. Sinir hücrelerinin üretiminin artışına katkı sağlayarak, beyin sağlığını ve bilişsel işlevlerin gelişimine yardımcı olur.

Ramazan'da ondan kurtulmak daha kolay Haber

Ramazan'da ondan kurtulmak daha kolay

Başta kanser ve solunum yolu hastalıkları olmak üzere çok sayıda hastalığa neden olan sigara kullanımından kurtulmak için Ramazan ayının bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Merda Erdemir Işık, oruç tutan kişilerin Ramazan ayında sigara alışkanlığından uzak durmak için yeterli manevi motivasyonla buluştuğunu, bu motivasyonla sağlıklı bir yaşama adım atmanın kolaylaştığını söyledi. Ayrıca iftardan hemen sonra içilen sigaranın damarlarda daralmaya neden olabildiğini bu durumun da hayati organlara oksijen taşınmasının önünde engel oluşturabileceğini ifade etti. Uzm. Dr. Işık, orucun sigarayla açılmasının ise kan şekerinin düşmesi, baş dönmesi ve sinir sisteminin uyarılması gibi sonuçlar doğurabileceğini kaydetti. İNME VE BEYİN KANAMASI RİSKİ Oruç tutan kişilerin gün boyu aç kalmasının ardından sigara içmesi ile çeşitli şikayetler yaşamalarının mümkün olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, kandaki karbonmonoksit düzeyindeki artışa dikkat çekerek “Uzun süren açlığın ardından art arda sigara içilmesi ile birlikte kandaki karbonmonoksit oranı hızla artabilir ve aynı şekilde nikotin oranı yükselebilir. Tüm bu değişimler damarların daralmasına neden olabilir ve hayati organlara yeterli oranda oksijen taşınmasının önünde engele dönüşebilir. Nitekim orucunu açtıktan sonra art arda sigara içen kişiler nabızlarındaki artışı hissetmiştir. Bu oldukça tehlikeli bir semptomdur, tansiyonun yükselmesine bağlı olarak inme ve beyin kanaması gibi risklerle karşılaşılabilir. İftarı sigarayla açmak da son derece yanlış bir davranıştır” diye konuştu. ORUCUNUZU ONUNLA AÇMAYIN Sigara tiryakisi olan kişilerin iftarını sigarayla açmaya meyilli olduklarını belirten Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, “Uzun saatler boyunca aç kalınmasının ardından orucun sigara ile açılması hem mide hem sindirim sorunlarına yol açabiliyor. Mide asidi artıyor, bu da mide ekşimesine ve şişkinliğe neden olabiliyor. Aynı zamanda vücuda nikotin yüklemesi yapılıyor. Bu durum kan şekerinin düşmesi, baş dönmesi ve sinir sisteminin uyarılmasıyla sonuçlanıyor” uyarısında bulundu. İYİ BİR FIRSAT Oruç tutan kişilerin Ramazan ayında sigara alışkanlığından uzak durmak için yeterli bir manevi motivasyonla buluştuklarını dile getiren Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, “Oruç tutmak kişilerin günlük rutinlerini değiştirmesini gerektirir. Sahurdan iftara dek geçen sürede manevi bir disiplinle hem en temel ihtiyaçlara hem de bağımlı olunan alışkanlıklara ara verilir. Sağlıklı bir yaşama adım atmak için oldukça uygun şartların oluşması, sigarayı bırakmak için de büyük bir fırsattır. İftar ve sahur arasında sigaradan mümkün olduğunca uzak durarak bu süreçte içilen sigara miktarını azaltarak ve mümkünse sigarayı bırakmak için destek alarak daha sağlıklı bir yaşama adım atılabilir” dedi. İHA

Kalp hastalarına Ramazan önerisi Haber

Kalp hastalarına Ramazan önerisi

Sağlıklı insanlar için ruh ve beden sağlığını koruyarak vücudun toksinlerden arınmasını sağlayan oruç ibadetinin kalp ve damar hastalığı olanlar için olumlu ve olumsuz sonuçlarını değerlendiren Uzman Kardiyolog Dr. Levent Saraç, kalp ve damar hastalarının oruç tutup veya tutamayacağı hakkında bir genelleme yapmanın doğru olmadığını belirtti. Her hastanın; hastalık tipi, şiddeti, tedaviye cevabı, eşlik eden diğer hastalıklarının farklılık gösterdiğini söyleyen Dr. Saraç, “Hasta hekimine kulak verip, kalp ve damar sağlığını göz önünde bulundurarak oruç tutmalı. Oruç tutması uygun görülen kalp hastaları kullanılan ilaçlara ara vermeden devam edip, iftar ve sahurda doğru beslenerek, tavsiyelerine göre hareket etmeleriyle güvenle oruç tutabilirler” dedi. ORUÇ TUTMANIN FAYDALARI Oruç tutmanın kalp ve damar sağlığına faydalarının neler olduğunu anlatan Uzman Dr. Levent Saraç, “Sağlıklı insanlar üzerinde yapılan araştırmalar, orucun faydalı etkilerini bize göstermiştir. Yapılan araştırmalarda, hastalarda Ramazan öncesine göre HDL kolesterol seviyelerinde artış ve LDL seviyelerinde düşüş gözlenmiştir. Dikkatli tutulan oruç ile günlük kalori alımını kısıtlamak, insülin duyarlılığını artırmak ve oksidatif strese karşı direnç kolaylaşır. Ayda bir günden fazla oruç tutan kişilerde, aterosklerozun daha az görüldüğü bildirilmiştir. Kalp ve damar hastalarında orucun bir diğer olumlu yönü de psikolojik etkileridir. Müslüman kişide farz olan bir ibadeti yapmanın mutluluğu büyüktür. Ayrıca hastalık halinde iken, depresif duygu durumun azaltılması yoluyla hastaların kendi kendilerine güven duyması, hastalığın iyi yönde seyri açısından önemlidir” diye konuştu. Kalp ve damar hastalarının oruç tutarken dikkat etmeleri gereken noktalara da değinen Dr. Saraç, “Kardiyovasküler hastalığı olan hastalarda en önemli husus, oruç tutmadan önce hastanın durumunun bir kardiyolog tarafından değerlendirilmesidir. Bu hastaların kullandığı ilaçların genellikle düzenli olarak kullanılması gerekmektedir. İlaç alma sırasının bozulup bozulmadığı dikkate alınmalıdır” uyarısında bulundu. KİMLER ORUÇ TUTAMAZ? Uz. Dr. Saraç, oruç tutması önerilmeyen kalp ve damar hastalıklarını şu ifadelerle sıraladı: “İlerlemiş kalp yetmezliği olan hastaların stabil seyri, düzenli ilaç kullanımı ve sıvı-elektrolit dengesinin sağlanması ile mümkün olmaktadır. Bu hastaların eşlik eden böbrek yetmezliği ve diyabet gibi hastalıklar sebebi ile alması gereken çok sayıda ilaç olabilir. Hekim bunları göz önünde bulundurarak karar verir. Özellikle göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi durumlar aktif olarak ilerliyorsa oruç tutmak uygun olmayabilir. Bilimsel literatür, son 6 ay içinde miyokard enfarktüsü geçirmiş, anjina pektoris semptomları olan veya son 6 ay içinde perkütan koroner girişim veya koroner arter baypas greft geçirmiş hastaların oruç tutmaması gerektiğini belirtmektedir. Aritmi teşhisi konulmuş veya buna yatkınlığı olan hastalarda, oruç tutmak elektrolit dengesizliğine, iskemiye neden olabilir. Bu nedenle özellikle şiddetli ritim bozuklukları olan hastalar için oruç tutmak uygun olmayabilir. Dirençli hipertansiyonu olan hastalar, kan basıncı normale dönene kadar oruç tutmamalıdır. Kontrollü hipertansiyonu olan hastalar ilaçlarını düzenli aldıkları sürece oruç tutabilirler. Tüm kalp ve damar hastaları oruç tutup tutamayacaklarını hekimlerine danışmalıdır.” GEREKLİ DÜZENLEMELER RAMAZAN ÖNCESİ YAPILMALI Kalp hastalarının Ramazan ayında ilaç tedavisini nasıl sürdürmesi gerektiğini anlatan Saraç, “Ramazan ayında kalp hastalarının en önemli sorunlarından biri de ilaçlarını hangi sıra ile alacaklarını belirleyememeleridir. Hekimler ilacın etki süresini hesaba katarak ayarlamalar yapılabilir. Günde bir kez ilaç alan hastalarda tedavi, doz sahur veya iftar olarak değiştirilerek ayarlanabilir. Ancak hastaların ilaçlarını her gün aynı saatte almaları önemlidir. Aspirin dışında antikoagülanlar ve antiplatelet ajanlar kullanırken dikkatli olunmalıdır. Ramazan öncesi oruç tutan hastalarda doz ayarlaması veya değişikliği gerekebilir. Hastaları riske atmamak için Ramazan’dan 24 saat önce aktif ilaçlara geçmek mantıklıdır. İlacı günde bir defadan fazla alan hastalar, mümkün olduğunca yavaş salımlı ilaçlar kullanmalıdır. Bu mümkün değilse ilacın yarı ömrü dikkate alınarak iftar ve sahur dozu ayarlanmalıdır. Açlık ve tokluğun ilaç emilimini etkilediği unutulmamalıdır. Bu nedenle, dozlamanın önerildiği zaman aralığı belirlenirken bu dikkate alınmalıdır. Ayrıca etkileşime giren ilaçlar ayrı öğünlerde almalıdır” şeklinde konuştu. SU KAYBINA DİKKAT! Son olarak iftar ve sahur arasında tüketilen gıdaların kalp sağlığına etkilerini paylaşan Saraç, oruç sırasında öğünler değiştiği için hastaların oruç tutarken yediklerine daha çok dikkat etmeleri gerektiği konusunda uyarılarda bulunarak, “Aşırı tuzlu, yağlı ve şekerli yiyeceklerin tüketimini sınırlamalı ve sağlıklı beslenmeye devam etmelisiniz. Ayrıca fazla gıda tüketiminin sindirim sorunlarına, tansiyon kontrolünün bozulmasına yol açabileceği unutulmamalıdır. Oruç sırasında sıvı alımı kısıtlandığı için kalp ve damar hastalığı olan kişiler vücutta su kaybı konusunda özellikle dikkatli olmalıdır. Bu nedenle hastaların sahur için yeterince su içmesi ve iftarda sıvı alımını artırması önemlidir. Bazen aşırı sıvı alımı özellikle kalp yetmezliği olanlarda başka sağlık problemlere sebep olabilir. Bu nedenle doktorun sıvı alım önerileri dikkate alınmalıdır. Ayrıca kalp ve damar hastaları Ramazan’da 2 öğün yerine 3 öğün yemelidir. Bu sayede yemek miktarı paylaşıldığı için hastanın kalp yükü artmaz” dedi. İHA

"Ramazan'da kilo almak istemeyenler sahura kalksın" Haber

"Ramazan'da kilo almak istemeyenler sahura kalksın"

Oruç tutmak, günün bazı bölümlerinde besinlerden uzak durmak anlamına geldiği için pek çok insan, Ramazan ayının sonunda kilo vermiş olmayı bekler. Ancak Ramazan ayında kilo almak aslında sanıldığından çok daha sık karşılaşılan bir durum. Nedenini ise, “Beslenme düzeninin bozulması, sahurun atlanarak tek öğün beslenilmesi ve hamur işi ile yağlı yemeklerin tüketiminde görülen artış” olarak aktaran Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Diyetisyeni Gültaç Dayı Çamır, Ramazan ayı boyunca kilo almayı önlemenin yolunun sahura kalkmak ve iftardan sonra yürüyüş yapmaktan geçtiğini söyledi. Ramazan ayında öğün düzeninin bozulması ile vücutta yağ depolanması yaşandığını söyleyen Diyetisyen Gültaç Dayı Çamır, hamur tatlıları ve yağlı yemeklerin tüketiminin de bu dönemde oldukça arttığına vurgu yaptı. Sahuru atlayan kişilerin tüm gün yaşanılan açlık durumunu sadece bir öğüne sığdırmaya çalıştığını da ekleyen Gültaç Dayı Çamır, sahura kalkmadan oruç tutan kişilerde gün içerisinde hazım sorunu, metabolizmada yavaşlama ve bütün yenilen besinlerin vücutta yağ olarak depolanması gibi sağlık sorunlarının görüldüğünü belirtti. Ramazan ayının sağlıklı geçirilmesi için önerilerde bulunan Diyetisyen Gültaç Dayı Çamır, oruç tutan kişiler kilo almak istemiyorsa mutlaka sahura kalkması gerektiğini belirterek “Ramazanda sahur kahvaltının yerine geçecektir. Unutmayın kahvaltı günün en önemli öğünüdür ve sahur da ramazanın en önemli öğünüdür. Sahurda hazmı ve sindirimi kolay, yüksek enerji içeren, proteinli besinler tercih edilmelidir. Çorba, kahvaltılık gibi besinlerin tercih edilmesi daha doğrudur” ifadesini kullandı. "EN AZ BİR BUÇUK LİTRE SU TÜKETİN" Sahurda en az bir litre, iftar ve sonrasında ise bir buçuk veya iki litre su içilmesi gerektiğini söyleyen Diyetisyen Gültaç Dayı Çamır, şu aralar artan sıcakları da göz önünde bulundurarak su tüketiminin daha da fazla artırılabileceğini belirtti. Gültaç Dayı Çamır, “İftarda uzun süreli açlıktan sonra hızlı ve çok yemek yenilmemelidir. Başlangıç için kahvaltılıklar ve hurma yerinde bir karar olacaktır. Daha sonrasında 1 kase çorba ile devam edebilirsiniz. Çorbadan sonra 30 dakikalık bir ara hem midenizi dinlendirecek hem de kan şekerinizin çok hızlı yükselmesini engelleyip kilo almanıza engel olacaktır. Sonrasında ise hafif yemek tercihleriyle devam etmelisiniz. Izgara et veya tavuk, kıymalı veya etli sebze yemekleri, hatta fırında veya buğulama balık alternatifleri tercihleriniz arasında olmalı” dedi. PİDEYE DİKKAT! Ramazan ayı boyunca oruç tutan kişilerin ramazan pidesine dikkat etmesi gerektiğini de söyleyen Gültaç Dayı Çamır, iştah açıcı ramazan pidesinin çok fazla tüketilmesi durumunda kilo aldırabildiğini belirtti. Tam buğday ekmeklerinin belli bir süre sonra içerisindeki posa nedeniyle daha çabuk tokluk hissedilmesine neden olduğunu vurgulayan Çamır, pide için bu durumun geçerli olmadığını belirtti. Çamır “Ramazanda kilo almak istemiyorsanız yediğiniz pide miktarını azaltabilir ya da pideyle vedalaşıp tam buğday ekmeğiyle devam edebilirsiniz. Şerbetli ve hamurlu tatlılar da bir anda fazla kalori aldırarak kilo almanıza neden olur. Bu tarz tatlıların yerine küçük bir parça güllaç veya bir porsiyon sütlü tatlı yiyebilirsiniz. Ancak düşük kalorili tatlılarda olsa tatlı tüketimini de sınırlandırın. Özellikle her gün tatlı yemekten kaçının” dedi. İFTARDAN SONRA YÜRÜYÜŞ ÖNERİSİ Ramazan ayında vücudun sürekli açlık sonucunda kendini daha yavaş çalışmaya koşullandırdığını söyleyen Çamır, metabolizma hızının yavaşlayarak ve minimum enerji harcamasıyla vücudun günü tamamlamak istediğini belirtti. Bu durumda alınan enerjinin harcanan enerjiden daha fazla olması durumunda kişilerin kilo almaya başlayacağını söyleyen Çamır, iftardan bir veya bir buçuk saat sonra otuz dakika veya bir saatlik yürüyüş ile enerji harcamasını artırarak metabolizmaya biraz daha hız kazandırılması gerektiğini belirtti. İHA

Oruç tutarak gençleşebilirsiniz Haber

Oruç tutarak gençleşebilirsiniz

Uzman Diyetisyen Şilan Alyamaç, oruç tutanlarda aktifleşen "sirtüin geni" ile gençleştiklerini ve yaşlanmayı geciktirdiğini söyledi. Ramazan ayında oruç tutunalar, sahur ve iftar arasında yaklaşık 16 saatlik bir açlık süresi geçiriyor. Uzman diyetisyen, bu sürenin aslında vücudun bir nevi tamir süreci olan otofaji denilen olayı tetiklediğini söyledi. Açlıkla birlikte sirtüin denilen genlerin de aktif hale gelerek gençleşmeyi sağladığını, yaşlanmayı geciktirdiğini ifade eden Uzman Diyetisyeni Şilan Alyamaç, bu gen sayesinde 1.4-1.6 gençleştirme ve uzun yaşam elde edildiğini dile getirdi. YAPILAN DENEYLERE GÖRE... “Daha genç kalabilme, uzun ömürlü olabilme, biyolojik yaşam sürdürebilme olayı sirtüin geni ile yapılan araştırmalara göre maymun ve fareler üzerinde testi yapılmış" diyen Alyamaç, "Laboratuvar sürecinde hayvanların besinleri ile tokluk süreciyle yüzde 40 azaltıldığında bu deneklerde 1.4 ile 1.6 gençleşme ve daha uzun ömürlü olayı gerçekleşmiş ve kanıtlanmıştır" dedi. Sirtüin geni, kişi aç kaldıkça salgılandığında daha uzun yaşam sürdürdüğünü kaydeden Alyamaç, "Tok kalan fare ve maymundalar daha yaşlı, saçları dökülmüş, yaşadığı laboratuvar yuvalarına göre kazandığı yaraları daha geç iyileşen canlılar olarak ayrışmıştır. Aç kalan deney hayvanlarının ise daha uzun ömürlü, sağlıklı olduğunu kanıtlanmış” ifadelerinde bulundu. İHA

Kronik hastalığı olanlar için 10 Ramazan önerisi Haber

Kronik hastalığı olanlar için 10 Ramazan önerisi

Oruç tutmak beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzını yeniden düzenliyor ve sağlığa olumlu etkilerde bulunuyor. Oruç, vücudun kendi kendini iyileştirmesini, organizmanın zararlı maddelerden arınmasını sağlıyor. Bu sene Ramazan ayında oruç yaklaşık 14 saat sürüyor. Sahurla iftar arasında uzun bir sürenin olması kronik sağlık sorunları olup oruç tutmak isteyen kişiler kadar, sağlıklı kişilerin de beslenme açısından dikkatli olmasını gerektiriyor.İç Hastalıkları Uz. Dr. Özgür Mollaoğlu, oruç tutmak isteyenlerin ve kronik hastalıkları olanların dikkat etmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.  DÜZENLİ İLAÇ KULLANIMI SAHUR VE İFTARA GÖRE AYARLANMALI Oruç tutmak sağlığa faydalarının yanında özellikle ileri yaş ve kronik hastalıkları olanlar için sakıncalı durumlar oluşturabilmektedir. İleri yaş grubunun oruç tutmadan önce sağlık kontrolünden geçerek  tansiyon, kan şekeri, böbrek, kalp  ve karaciğer fonksiyonları hakkında bilgi edinmeleri gerekir. Mide sorunları olanların asit fazlalığı, reflü şikayeti olanların asit azaltıcı ilaçlarını sahurdan önce almaları gün içinde mide şikayetlerini azaltacaktır. Ancak  daha önce mide ülseri ya da  kanama gibi mide sorunu olanların doktorları ile görüşmeleri, gerekirse oruç tutmamaları önerilir. Düzenli ilaç kullanması gereken tiroid hastaları doktorlarına danışarak ilaç vakitlerini sahur ve iftara göre ayarlayıp oruç tutabilmektedir.  KALP VE DİYABET HASTALARI ÖZELLİKLE DİKKATLİ OLMALI Kalp hastaları, yüksek tansiyon ve özellikle insülin kullanan diyabet hastalarının oruç tutmaları sakıncalı olabilir. Bu sebeple doktorlarına danışmadan oruç tutmamaları gerekir. Ayrıca kolesterol, böbrek hastalıkları, diyabet, tansiyon, tiroid, reflü ve mide sorunları olan kişilerin da oruç tutup tutamayacakları konusunda mutlaka konunun uzmanı bir hekimden bilgi almaları gerekmektedir. Aynısı düşük tansiyon, zayıflık ve ileri yaşta olmak için de geçerlidir. Çocukların, hamile ve emziren kadınların da oruç tutmaları önerilmemektedir. Oruç, zayıf veya daha önce ciddi hastalıkları olan kişiler için de uygun olmayabilir. Bu nedenle oruç tutmadan önce kişinin sağlık durumunu değerlendirebilecek doktorlara danışması önem taşımaktadır.   SAHURSUZ ORUÇ TUTMAK SAĞLIĞINIZI BOZABİLİR Birçok kişi sahura kalkmadan oruç tutmaya çalışmaktadır. Bu durum açlık dönemini uzatırken kan şekeri düşmesi riskini artırmakta, konsantrasyon güçlüğü, baş ağrısı ve yorgunluk hissine neden olmaktadır. Sahur öğünü atlanmamalıdır. Bu kan şekeri düzeyinin korunması açısından önemlidir. Sahurda mutlaka bol su içilmeli bunun yanında hafif bir kahvaltı ya da az tuzlu, az baharatlı sebze yemeği ya da zeytinyağlı yemekler tercih edilmelidir. Bunun yanında protein içeriği nedeniyle ve tok tutucu etkileri nedeniyle süt ve yumurta önerilebilir. Ekmek olarak beyaz ekmek kan şekerini hızlı yükseltip daha çabuk açlık hissi yaratacağından, kepek ekmeği ya da çavdar ekmeği yenmesi besleyicilik ve tokluk hissi açısından daha faydalıdır. Sahur öğünü yapıldıktan hemen sonra uykuya dönülmemelidir. Aradan en az 1 saat geçmesinde fayda vardır. Kronik hastalıkları bulunan ve Ramazan ayında oruç tutmak isteyen kişilerin ekstra dikkat etmesi gereken noktalar şöyle sıralanmaktadır: *Kronik hastalıkları olan kişilerin doktora danışarak oruç tutması önemlidir. *Oruç tutarken hastalıklar da kontrol altına alınmalı, ilaç kullanımı varsa ihmal edilmemeli, saat ayarlaması yapılmalıdır.  *Hastalığa göre yasaklı besinler varsa nasılsa oruç tutuyorum, daha az öğün yapıyorum diye düşünülerek diyet planı bırakılmamalıdır. *Uzun süreli açlık sonrasında iftarda normalde tüketilen miktardan ve çeşitlilikten daha fazlasının yenmemesine dikkat edilmelidir. *İftara bir kase çorba ile başlanmalı, su içilmeli ve 20 dakikalık bir ara vererek ana yemeğe başlanmalıdır. *Yemek yavaş yenmeli, acele edilmemelidir.  *Zeytinyağlı yemekler tercih edilmeli, et ve tavuk ızgara olarak hazırlanmalı ve günlük vitamin ihtiyacı için mutlaka  bol yeşil yapraklı sebzeler yenmelidir.  *Tatlı olarak şerbetli ve hazmı zor tatlılar yerine az şekerli sütlü tatlılar tercih edilmeli, meyveler yemekten en az 1 -2 saat sonra tüketilmelidir. *Egzersiz yapan ve Ramazan’da da buna devam etmek isteyenlerin iftardan sonra ağır egzersizden kaçınması bunun yerine yemekten 1 saat sonra 30 dakikalık yürüyüş yapmaları önerilir.  *Günlük sıvı alımı çok önemli olduğu için sahur ve iftar arasında özellikle bol su içmeye özen gösterilmeli, en az 2-2.5 litre su tüketilmelidir. HABER MERKEZİ

Sahura kalkmak bağışıklık sistemini etkiler mi? Haber

Sahura kalkmak bağışıklık sistemini etkiler mi?

Diyetisyen Cemre Kamalı, Ramazan ayında oruç tutun vatandaşların uzun süre aç kaldığını belirterek, "Sahuru bir alışkanlık haline getirmek hem açlık sürenizi azaltacaktır hem de metabolizma hızınızı korumuş olacaksınız. Bu nedenle sahur atlanmamalı. Sahur yapılmazsa eğer bağışıklığınız düşebilir" dedi. Diyetisyen Cemre Kamalı, Ramazan ayında beslenme düzenini oldukça değiştiğini, bu dönemde dengeli beslenmenin çok daha büyük önem taşımakta olduğunu söyledi. Kamalı, "Ramazan aylarında 16-17 saat aç ve susuz kalan vücudumuz iftar saatinde birdenbire ihtiyaç duyduğu besinlere kavuşmaktadır fakat bu dönemde yavaşlayan metabolizma ve saatlerce boş kalan mideye bir anda çok yüklenmek doğru değildir. Bu gibi durumlarda hazımsızlık gibi sağlık problemleriyle karşılaşabiliriz. Ramazanda öğünlerinizi sahur, iftar ve ara öğün şeklinde düzenleyebilirsiniz. Sahura kalkmayı alışkanlık haline getirmek bu dönemde yapılacak en doğru davranışlardan biridir. Sahuru bir alışkanlık haline getirmek hem açlık sürenizi azaltacaktır hem de metabolizma hızınızı korumuş olacaksınız. Bu nedenle sahur atlanmamalı. Sahur yapılmazsa eğer bağışıklığınız düşebilir" dedi. "İftardan sonra mutlaka maden suyu içilmesi gerekmektedir" Kamalı iftardan sonra mutlaka maden suyu içilmesi gerektiğini belirterek, "Oruç tutulan saatlerde baş ağrısı, halsizlik, hazımsızlık ve sindirim sistemi bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Dengeli, yeterli ve sağlıklı bir diyet uygulanması gerekmektedir. Bunun yanı sıra vücudun sıvı ve elektrolit dengesinin korunması önem taşımaktadır. Bu nedenle iftardan sonra mutlaka maden suyu içilmesi gerekmektedir" dedi. Sahurda ne yemeliyiz? Diyetisyen Cemre Kamalı, sahurda yenmesi gerekenler hakkında bilgi vererek, "Sahurda çorba, az yağ ile pişirilmiş zeytinyağlı yemekler veya kahvaltılardan birisini seçmek doğru olacaktır. Sahurda haşlanmış yumurtayı tercih etmek sindirimi zor olduğu için sizi tok tutacaktır. Ayrıca sahurda susuzluğu tetikleyecek aşırı yağlı ve tuzlu besinlerden uzak durmalıyız. Sahur yemeklerinde beyaz un, şeker gibi çok hızlı sindirilen besinlerden kaçınılmalıdır. Sahur öğünü sırasında tatlı tüketimi olmamalıdır. Kuru baklagiller, süt, yumurta, domates, salatalık, tam buğday ürünleri ve sert kabuklu yemişler tercih edilmelidir. Mide bulantısı ve sorunlarına neden olmamak için kızartılmış yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Az yağlı, az tuzlu ürünler tüketilmelidir. Tuz içeriği yüksek besinler susamaya neden olmaktadır. Kepek, yulaf, tahıl, tam buğday, tohum, patates, sebze ve meyve tüketimi posa içeriği yüksek olduğundan tercih edilmelidir. Posa içeriğinden dolayı oruç boyunca kabızlığı önleyerek midenin de sağlığını korumaktadır. Sahur süresinde meyve suyu ve su tüketilmelidir. Hafif bir kahvaltı tercihi yapılabilir ayrıca çorba ve zeytinyağlı sebze yemekleri de tercih edilebilir" dedi. "İftara aniden yüklenmek tansiyon, şeker yükselmeleri ve mide rahatsızlıklarına sebebiyet verebilir" Kamalı açıklamasının devamında, "İftar öğünü de en az sahur kadar önemlidir. Orucu bir çorba ile açmak ve bir süre ara verdikten sonra yemeğe devam etmek doğru bir tercih olacaktır. İftarda boş mideyi birden doldurmak ani tansiyon ve şeker yükselmelerine, mide bağırsak rahatsızlıklarına sebep olabilir bu nedenle iftardan sahura kadar ara öğün sayısını arttırıp, aralıklarla beslenmeye özen göstermeliyiz. İftarda oruç açılırken mideyi yormamak için öncelikle zeytin, hurma, çorba veya ekmekle açmak uygundur. Açtıktan 10-15 dakika sonra ana yemeğin yanında ayran veya yoğurt tüketimi mideye iyi gelmektedir. 2 saat sonra da meyve tüketilebilir. Bazı kaynaklar orucun su ile açılmasını uygun görmüştür. Oruç bir kahve fincanı kadar su ile açıldıktan sonra yemek tüketilirken tekrar birkaç yudum su alınmalıdır. Böylelikle su ihtiyacının bir kısmı karşılanırken yeme süresini uzatarak tokluk hissinin oluşması sağlanmış olur. İftar yemeklerinde uzun süre açlıktan sonra vücudun gerekli besinleri alması gerekmektedir. Sindirimi zor besinler yenmeye başlamadan önce çorba ve tam tahıllı ekmek tüketilebilir. Baharatlı besinler tüketimi, mide asit salgısını uyardığı için rahatsızlık vereceğinden sınırlandırılmalıdır. İftar yemekleri kızartma ve yağlı pişirme teknikleri yerine haşlama, ızgara pişirme yöntemleri ile pişirilmesi önerilmektedir. Ramazan ayı boyunca sıvı ve mineral kaybının yüksek olması nedeniyle iftarda sıvı alımı önem taşımaktadır. Bu nedenle çorba, ayran, taze sıkılmış meyve suları, sebze suları ve bol su tüketimi önerilmektedir. Ramazan sofralarında mutlaka bulunan pideler ise çabuk acıkmaya neden olmaktadır. Porsiyon kontrolünün önemi dikkate alınmalıdır. Pidenin sekizde biri bir dilim ekmek yerine geçtiği unutulmamalıdır. Her gün pide tüketmek yerine çavdar, kepekli, tam tahıllı ekmekler tercih edilebilir" ifadelerine yer verdi. Ramazanda oluşan tatlı isteğini nasıl önleyeceğiz? Kamalı son olarak, "Ramazanda kan şekeri düştüğü için tatlı isteği meydana gelebilir. Protein ağırlıklı beslenmek bu isteği azaltacaktır. Tatlı seçiminizi iftardan hemen sonra yapmak yerine birkaç saat sonra ara öğünde tercih etmek ve ağır şerbetli tatlılar yerine hafif meyveli sütlü tatlılar tüketmek bu süreçte daha sağlıklı olacaktır. Ramazanda iftardan 1-1.5 saat sonra yapılmalıdır. Yapılan bu spor sindirimi de kolaylaştıracaktır. İftar saatinden sahura kadar gün içinde almanız gereken 2-3 litre suyu almalısınız. Diüretik etki göstererek vücuttan su atımını kolaylaştıran çay ve kahveyi Ramazan aylarında aşırı tüketmemelisiniz" dedi. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.