TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#organ bağışı

organ bağışı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, organ bağışı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Organ bağışında Türkiye’nin referans merkezi: Ege Üniversitesi Haber

Organ bağışında Türkiye’nin referans merkezi: Ege Üniversitesi

Tedavisi yalnızca organ ve doku nakli ile mümkün olan hastalıklar, tüm dünyada en önemli sağlık sorunlarından birisi olmaya devam ediyor. Hayatta kalma şansları bağışlanacak organlara bağlı olan hastalara dikkat çekmek ve organ bağışı adına farkındalık yaratmak adına her yıl 3-9 Kasım tarihleri “Organ ve Doku Bağış Haftası” olarak anılıyor. Yaşama tutunmak için organ nakli bekleyen milyonlarca insan olduğunu söyleyen Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Organ ve doku nakli, tedavisi sadece nakil ile mümkün olan organları hasar görmüş hastalara büyük umut ışığı olmaktadır. Biz de bu bilinçle hem Organ Nakli Uygulama ve Araştırma Merkezimiz bünyesinde hem de yeni kurulan Organ Nakli Enstitümüzde bu konuyla ilgili çalışmalar yürütüyoruz. 35 yıllık deneyimi ile Organ Nakli Merkezimizde, her biri alanlarının sayılı cerrahlarından olan ekibimiz tarafından; karaciğer, kalp, böbrek, akciğer, kornea ve bağırsak gibi nakiller, son model teknolojik cihazlar kullanılarak başarıyla gerçekleştiriliyor. Organ nakli konusunda pek çok ilke imza atmış bir üniversiteyiz. Bugüne kadar merkezimizde yaklaşık bin 363 karaciğer nakli, 298 kalp nakli, 2 bin 233 böbrek nakli yapıldı. Kornea nakli alanında da Türkiye’nin en yoğun merkezlerinden birisiyiz. Yıllık kornea nakil sayımız 150-200 civarında. Yine merkezimizde çoklu organ nakilleri de başarıyla gerçekleştiriliyor” dedi. “Hayat kurtarmak adına bağış yapalım” Organ naklinde en büyük sorunun donör yetersizliği olduğunu dile getiren Prof. Dr. Budak, “Organ nakli konusunda faaliyet gösteren birçok merkezde olduğu gibi önümüzdeki en büyük engel kadavradan organ bulma sorunudur. Organ nakli konusundaki bilinç son yıllarda oldukça artmasına rağmen, tüm dünyada ve Türkiye’de de organ nakli bekleyen insan sayısı çok fazla. Sağlık Bakanlığı'nın son verilerine göre, bu sayının yaklaşık 32 bini Türkiye’de yaşamaktadır. Dolayısıyla bahsedildiği kadar hasta, yaşama tutunmak için bağışlanacak bir organa ihtiyaç duyuyor. Biz de bu konuda farkındalık yaratmak adına çeşitli seminerler, konferanslar, eğitimler ve sosyal sorumluluk projeleri üretiyoruz. Özellikle içinde bulunduğumuz Organ ve Bağış Haftası dolayısıyla ben de herkesi organlarını bağışlayıp, hayat kurtarmaya davet ediyorum” diye konuştu. Nakil konusunda araştırma yapmak ve nitelikli insan kaynağı yetiştirmek adına Organ Nakli Enstitüsünü kurduklarını söyleyen Prof. Dr. Budak, “Enstitümüz; organ naklinin nitelik ve nicelik olarak geliştirilmesi, hastaların ve donörlerin yaşam kalitesinin artırılması, organ nakli ile ilgili temel, klinik, immünolojik, biyomedikal teknolojiler ve translasyonel tıp alanlarında araştırmalar yapılması, disiplinlerarası uyum sağlanması gibi amaçlar üzerine çalışmalar yürütüyor. Yüksek lisans ve doktora programları ile organ naklinde uzman, nitelikli insan kaynağı yetiştiriyor. Ayrıca sanayi ile iş birliği yaparak farkındalık oluşturmak ve sağlık turizmine katkı sağlamak da Enstitümüzün en önemli hedefleri arasında” dedi. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Ege Üniversitesi'nde Atatürk’ün sevdiği yemekler yapıldı

Rektör Hotar organ bağışına dikkat çekti Haber

Rektör Hotar organ bağışına dikkat çekti

Organ Bağışı Haftası nedeniyle Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) ve İzmir İl Sağlık Müdürlüğü koordinasyonunda Hemşirelik Fakültesi Fuaye Alanı’nda '1. ve 2. Uluslararası Organ Bağışı Karikatür Yarışması Sergisi' açılışı gerçekleştirildi. İl Sağlık Müdürlüğü’nün bilgilendirme standı açtığı etkinliğe İzmir Vali Yardımcısı Faik Arıcan, DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, İzmir İl Sağlık Müdür Yardımcısı Uzm. Dr. Hüseyin Bozdemir, Balçova İlçe Sağlık Müdürü Dr. Özgür Sönmez ve DEÜ mensupları katıldı. Serginin açılışında konuşan DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, DEÜ'nün topluma, organ bağışının kutsal ve yaşamsal önemini anlatmak ve bu konudaki farkındalığı artırmak için projeler ürettiğini, sergide yer alan karikatürlerin sanatın ve mizahın etkileyici gücüyle farkındalığın artmasına katkı sağladığını vurguladı. Rektör Hotar, “Organ bağışı, bir kişinin belki de hiç tanımadığı başka birine verebileceği en değerli ve anlamlı hediyelerden biridir. Dokuz Eylül Üniversitesi olarak organ bağışının kutsal ve yaşamsal önemini anlamak ve farkındalığımızı artırmak için uluslararası sanatçılıların organ bağışına bakışını yansıtan bu karikatürleri, tam da bu amacı güçlendirmek için sergiliyoruz. Organ bağışı gibi, hayatla ölüm arasındaki ince çizgiyi temsil eden bir konuyu, karikatürler aracılığıyla ele almak hem sanatın hem de mizahın bu konudaki etkileyici gücünü ortaya koyuyor. Bu sergide yer alan eserler, organ bağışının sadece tıbbi bir süreç olmadığını, aynı zamanda derin bir insani anlam taşıdığını başarıyla vurguluyor. Her bir karikatür, bizleri derinden etkiliyor; organ bağışı konusundaki ön yargıları kırma ve bu hayati konuda daha bilinçli adımlar atma konusunda ilham kaynağı oluyor” dedi. SAĞLIK ALANINDA ÖRNEK ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, “Sağlık Bilimleri alanında marka olan Araştırma Üniversitemiz gücünü, insanımızın sağlığını koruma ve her alanda yaşam kalitesini artırma misyonuna bağlılığından almaktadır. Bu amaçla, sağlık alanındaki eğitim, araştırma ve uygulama toplumumuza sağlık alanında en iyi hizmeti verme gayreti içindeyiz. 15 Temmuz Sağlık ve Sanat Yerleşkemizdeki fakültelerimizin, araştırma hastanemizin, laboratuvarlarımızın ve araştırma merkezlerimizin disiplinlerarası bir yaklaşımla çalışmasını önemsiyor; organ bağışında, bağışçı sayısının ve nakillerin arttırılması için kamu kurumlarıyla birlikte hareket ediyoruz” diye konuştu.  “ORGAN BAĞIŞINDA DAHA İYİ OLMALIYIZ” İzmir Vali Yardımcısı Faik Ercan, Dokuz Eylül Üniversitesi’nin organ bağışı konusunda önemli çalışmalar yaptığını belirterek, birlikte düzenlenen organizasyonlar ile birçok kişinin organ bağışı konusunda bilgilendirildiğini söyledi. Vali Yardımcısı Ercan, “Sağlıktaki gelişim hepimizi ilgilendiriyor, insanlığı ilgilendiriyor, insan yaşamına ilgilendiriyor. Bu değişimlerden en büyüğü de organ naklidir. Organ naklinin 50 yıllık bir geçmişi olsa da ülkemiz bu konuda iyi noktadadır. Ancak nakil gereken hastaların da sayısı artıyor. Dokuz Eylül Üniversitemiz ile çok değerli çalışmalar yapıyoruz. 3-9 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek etkinliklere tüm halkımızı bekliyoruz” dedi. İzmir İl Sağlık Müdür Yardımcısı Uzman Dr. Hüseyin Bozdemir ise organ bekleyen hastalara çare olmak, bireyleri sosyal sorumluluk bilincini yükseltmek amacıyla her yıl 3- 9 Kasım tarihleri arasında farkındalık etkinlikleri yaptıklarını kaydederek, “Ülkemizde organ naklinin artması ve bireyleri organ başına teşvik etmek adına çalışmalar yapıyoruz. Sağlık hizmetleri açısından çok güçlü bir ülkeyiz. İnsanların yarın organ başı bekleyen bireyler olabileceğinin bilincinde olarak hareket etmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.  BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Karaciğer nakli bekleyen anneden organ bağışı çağrısı

Organ Bağışı Haftası'nda üç hastaya umut oldu Haber

Organ Bağışı Haftası'nda üç hastaya umut oldu

3-9 Kasım Organ Bağışı Haftasının ilk gününde, umutlandıran haber İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Medical Point Hastanesinden geldi. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde hipertansiyona bağlı beyin kanaması geçiren ve beyin ölümü gerçekleşen 40 yaşındaki erkek hastanın organları, ailesi tarafından bağışlandı. Organları bağışlanan kişinin karaciğeri ve bir böbreği, İEÜ Medical Point Hastanesi Dr. Zafer Beken Organ Nakli Merkezine getirildi. Diğer böbreği ise nakledilmek üzere başka bir merkeze yönlendirildi. Dr. Zafer Beken Organ Nakli Merkezi ekibi, bağışlanan organları ivedilikle merkeze getirerek nakil işlemine başladı. “Organ donörü olduğunuzu ailenize bildirin” Dr. Zafer Beken Organ Nakli Merkezine liderlik eden İEÜ Medical Point Hastanesi Tıbbi Direktörü Prof. Dr. Şükrü Emre, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftasına ilişkin “Organ nakli, son evre organ yetmezliği olan insanlarda tek hayat umududur. Şayet organ nakli yapılmazsa hayatını kaybedecekler ve birçok insan; anasız, babasız, çocuksuz, kardeşsiz ve eşsiz kalacaktır. Bu anlamda organ naklinin oluşturduğu fayda, çok büyüktür. Türkiye’de 25 binin üzerinde insan organ nakli beklemektedir. Türkiye’de canlı vericiden nakil daha sık yapılmakla beraber, kadavradan nakiller az sayıdadır. Bizim amacımız; kadavradan yapılan organ nakillerini artırmak ve canlı vericili nakilleri azaltmaktır. Bu anlamda sizlerin yardımına ihtiyacımız var. Organlarınızı bağışlamanız çok çok önemlidir. Organ donörü olmayı kabul ettiğiniz zaman lütfen ailenize bu kararınızı bildirin. Organ nakli, Türkiye’de hem hukuksal hem de dini yönden kabul görmüş bir işlemdir. Bunun en güzel örneği de; ‘Organ bağışı candan cana yapılacak en büyük sadakadır’ sözüdür. Organlarınızı bağışlamanızı ve organ nakli bekleyen insanlara umut olmanızı diliyorum” dedi. Dr. Zafer Beken Organ Nakli Merkezi ekibi ise “Hayata iz bırak” yazılı t-shirtler ile organ bağışının önemine değindi. Organ Bağışı Haftasında bazı veriler de dikkat çekiyor. Buna göre, Türkiye’de 25 binin üzerinde hasta organ nakli bekliyor. Buna karşılık, yeterli sayıda bağışçı bulunmuyor. Ülkemiz, canlı vericili organ nakillerinde en üst sıralarda yer alıyor; ancak kadavradan organ nakli yeterli düzeyde değil. Türkiye'de organ nakillerinin yaklaşık yüzde 75'i canlı vericiden, yüzde 25'i ise kadavradan yapılıyor. Canlı vericisi olmayıp bekleme listesinde olan hastalarda, organa zamanında ulaşamadıkları için hayatını kaybetme riski fazla. Her yıl bekleme listesinde bulunan yaklaşık 2 bin hasta, nakil yapılamadığı için hayatını kaybediyor. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Karaciğer nakli bekleyen anneden organ bağışı çağrısı

Karaciğer nakli bekleyen anneden organ bağışı çağrısı Haber

Karaciğer nakli bekleyen anneden organ bağışı çağrısı

İzmir’de, otoimmün hepatit hastalığı sebebiyle karaciğeri iflas eden ve 17 yaşında nakil olduktan sonra çocuk sahibi olup sağlıklı bir sürecin içerisine giren Esma Eskiler Şanverdi (30), iyi giden sürecin ardından tekrar hastalığa yakalandı. İkinci kez nakil kararı alınan genç kadın, 8 gönüllü adayının da çeşitli nedenlerle verici olamaması nedeniyle umutlu bir bekleyişin içine düştü. 3 yılı aşkın süredir kadavradan beklediği bağış çıkmayan, akrabalarından gönüllü yeni vericiler aranan Şanverdi, Organ Bağışı Haftasında, “Ben yine şanslı gruptayım, bulunursa canlı vericili nakil olabilirim; fakat kalp nakli bekleyenlerin tek şansı kadavradan bağış. Bu sadece benim yaşadığım bireysel bir çaresizlik değil, çağrım sadece kendim için değil. Bu çaresizliği anlamak için illa başımıza gelmesi mi gerekiyor, anlamıyorum” dedi. Eşi Hasan Şanverdi (39) ve oğlu Murat (7) ile Konya’da yaşayan kamu personeli Esma Eskiler Şanverdi, 2010 yılında ablası Şeyma Karaman’dan gerçekleştirilen nakil sonrası sağlığına kavuştuğunu; fakat tekrar zor günlerin başladığını söyledi. Durumunun kritik aşamaya geçtiğini ve organ bağışının çok düşük seviyede olduğunu söyleyen 30 yaşındaki Esma Eskiler Şanverdi, “Üç kız kardeşiz ve birinci nakili ablamdan oldum. İkinci nakillerde canlı verici daha riskli olduğu için kadavrayı tercih ettiler; fakat ülkemizde organ bağışçı sayısının çok az olması sebebiyle uzun süredir organ bağışı listesinde olmama rağmen organ bulunamadı. Artık durumum kritik aşamaya geçtiği için mecburen canlı vericiden organ bağışının yapılabilir olduğu aşamaya geldik. Ben diğer ablamın organ nakli için uyacağını düşünüyordum; ama öyle olmadı. Bu süreçte verici uyumu ile alakalı bir sürü sıkıntı yaşandığını tecrübe etmiş oldum. Geçtiğimiz gün 8. vericim reddedildi ve canlı vericilerin hepsi de akrabam. Şimdi 9. verici için çalışılıyor. Uyum sağlanana kadar çalışılacak; fakat yakınlık aşaması kriteri var. Belli bir yakınlık aşamasından sonra organ bağışı kabul edilmiyor. Bu nedenle organ bağışı çok önemli; ama ilginç bir şekilde bağış yapılmıyor” dedi. “Şu anda tek hayalim oğluma sarılabilmek” Acıbadem Kent Hastanesine gelmeden önce bir süre de Konya’da hastanede yattığını, oğlunu uzun süredir göremediğini söyleyen anne Şanverdi, “Normal bir hayatı yaşamıyorum. Sıradan hayatınızda özlemediğiniz ne varsa ben şu anda özlüyorum. Oğlumun hayali, ben iyileştikten sonra birlikte İtalya'ya gitmekti. Bana ‘Anne sen ameliyat ol, iyileş İtalya'ya gidelim’ diyor. Şu anda tek hayalim oğlumu kucaklayıp ona sarılmak, onunla birlikte kahvaltı yapmak. Benim için normal bir kahvaltı bile şu anda kutlama gibi bir hale geldi” şeklinde konuştu. “Başımıza gelmesini beklememeliyiz” Kadavra bağışında ilerlenemediğini söyleyen Şanverdi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ölen insanla bir şekilde bedensel olarak ayrılıyorsunuz. Ölen insanın organını saklama gibi bir şansımız yok. Organları toprağa gömmek yerine niye yeniden bir insana umut olmuyoruz ki? Herkesin yaşadığı çaresizlik de aslında sadece bireysel olarak yaşadığım çaresizlik değil. Organ bağışında da son noktaya gelmiş herkesin yaşadığı çaresizlik bu. Hasta, verici bulamıyorsa ve organ bağışından başka bir çözümü yoksa hastanede yaşamaya mahkum kalıyor. Toplumumuzda bir dua var, ‘Allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin’ diye. Aslında bir yandan da çok yanlış; çünkü insan insana muhtaç. Andan ibaret değiliz. Evet, bugün ben sağlıklı bir hayat sürüyor olabilirim. Benim çocuğum, benim torunum açısından da hayat devam edecek. Onlar açısından da bunlar yaşanabilir. O yüzden anlamak daha kolay olmalı. Başımıza gelmesini beklememeliyiz diye düşünüyorum.” Öte yandan, Acıbadem Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Programı Başkanı Prof. Dr. Murat Kılıç da, hastasının durumu ve organ bağışı konusunda şunları söyledi: “Her gün yüzlerce, binlerce hasta organ bekliyor, organ nakli oluyor. Ya da organa ulaşamayıp maalesef kaybediliyorlar. Bu hafta onu vurgulamak için önemli; ama bu aslında her an aklımızda olması gereken bir durum. Herkesin kendisi, ailesinde bir kişi organ nakli ihtiyacı duyabilir, organ yetmezliğine girebilir. Bu durumlarda organ nakilleri hayat kurtarıcı ameliyatlar. Bu örnekten bahsedecek olursak; Esma karaciğer yetmezliği nedeniyle iki yıla aşkın bir süredir organ bekleyen bir hastamız. Uygun kadavradan bir organ maalesef çıkmadı. Kan grubu da AB olduğu için AB'de organ oldukça az çıkıyor. Bu durumda canlı vericiden nakil olması söz konusu ve canlı verici adaylarını çalışıp uygun bir verici bulunduğunda Esma'ya nakil yapacağız. Esma'nın şuanki durumu çok kötü değil birkaç ay içinde nakil olmazsa durumu kötüleşip yoğun bakıma girebilir. Türkiye'de çok sayıda ve çok başarılı sonuçlarla birçok merkezde nakil yapılıyor. Yaptığımız nakillerin yüzde 80’i canlı vericilerden yapılıyor.” “Sağlıklı iken organ bağışını vasiyet olarak kabul edelim” Mesajlarının ölümden sonraki bağışların artması için olduğunu belirten Kılıç, “Bağış oranının yüzde 20'de kalması çok az. Bunun daha yüksek olmasını hedefliyoruz. Türk halkı olarak aslında oldukça verici bir milletiz. Birisi sıkıştığında herkes organ vereyim diye sağlıklı iken, koşup kendini riske atıyor; ama maalesef beyin ölümlerinden sonra o kaybın acısıyla diye düşünüyorum bağış yapmaktan çekiniyoruz. Halbuki bu bir fırsat. Sonrasında pişman olanlar da çok var. 'Keşke organlarını bağışlasaydık' diye düşünüyorlar. O yüzden sağlıklı iken bunu vasiyet gibi kabul edip yakınlarımıza organ bağışına destek olduğumuzu, organ bağışlamak istediğimizi söylemek bir mesaj olabilir” ifadelerine yer verdi. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: AK Partili Çankırı'dan organ ve doku bağışı çağrısı

Organlarıyla 6 kişiye can olan annenin bebeğine vedası yürekleri yaktı Haber

Organlarıyla 6 kişiye can olan annenin bebeğine vedası yürekleri yaktı

İzmir’de hamile olduğu için hastaneye rutin kontrollere giden 28 yaşındaki Özlem Serbes, bir süre sonra işitme ve görmeyle ilgili problem yaşaması üzerine, 18 Eylül 2023 tarihinde Çiğli ilçesinde bulunan özel bir hastanede tekrar doktora başvurdu. Yapılan tetkikler sonucu beyninde büyük bir kitle olduğu öğrenilen 35 haftalık hamile genç kadına, beyin tümörü tanısı konuldu. Daha sonra ise doktorların planlamasıyla anne karnından erken doğumla bebek alındı. Genç kadın, tümör tanısı konulduktan 1 hafta sonra ameliyata alındı; fakat bütün çabalara rağmen beyin ölümü gerçekleşerek vefat etti. 6 kişiye can oldu Özlem Serbes’in eşi Togay Serbes (31) ise vefat haberini alması üzerine ailesi ile birlikte genç kadının organlarını bağışlama kararını verdi. Organ bağışı talebinin kabul edilmesiyle birlikte organ nakli süreci başlatıldı. Organları bağışlanan genç kadın, 6 kişiye umut oldu. Organlar, çeşitli illerde nakil bekleyen hastalara nakledildi. Evladına adeta veda etti, geriye bebeğinin elini tuttuğu fotoğrafı kaldı 35 haftalık bebek ise aynı hastanede kuvöze alındı. Anne Özlem Serbes, kuvöze alınan bebeğini son kez öpüp koklayarak adeta bebeğine veda etti. Genç kadından geriye ise evladını son kez gördüğü, elini tuttuğu fotoğrafı ve mutlu hâtıraları kaldı. Sağlık durumun iyi olduğu öğrenilen bebek ise daha sonra taburcu edildi. Özlem Serbes’in eşi Togay Serbes de, genç kadının defin işlemlerinin ardından hastanede doktorları ziyaret etti. "Öyle tahmin ediyorum ki anne adayı bu belirtilerin bir kısmını gebeliğine bağlamış" Gebelikten dolayı tümörün hissedilememiş olabileceğini söyleyen Op. Dr. Muzaffer Keskiner, “18 Eylül 2023 Pazartesi günü 35 haftalık genç bir anne adayı hastanemize başvurdu. Hastamızda özellikle son 1-2 günde birdenbire işitme kaybı ve görme problemleri ortaya çıkmış. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanımız gerekli değerlendirmelerini yaptıktan sonra göz hastalıkları ve kulak burun boğaz hastalıkları uzmanlarımız da gerekli değerlendirmelerini yaptılar. Yapılan radyolojik incelemelerin sonunda 35 haftalık gebe annenin beyninde çok büyük bir tümoral kitle tespit edildi. Normalde beyindeki bu tümoral kitle bu büyüklüğe ulaşıncaya kadar önemli sayılabilecek ön belirtiler verir; fakat öyle tahmin ediyorum ki anne adayı bu belirtilerin bir kısmını gebeliğine bağlamış, anne olmanın belirtileri gibi düşünmüş ya da çevresinde başta eşi olmak üzere onlara hep güzel haberler, müjdeler verebilmek, olumlu şeyler söyleyebilmek amacıyla onlarla hiç paylaşmamış da olabilir. Dolayısıyla anne adayımız hastanemize geldiği anda beyninde çok ileri düzeyde büyük bir tümöral kitle, o kitleye bağlı işitme ve görme kayıpları söz konusuydu. Yapılan kapsamlı incelemelerden sonra aile ile hastamızın klinik durumu paylaşıldı” dedi. “İlk önce bebeği, birinci canı kurtarmayı planladık” Hastanemizde sağlıklı bir şekilde doğumu gerçekleştirdiklerini belirten Op. Dr. Keskiner, “Biz öncelikle bebeği, birinci canı kurtarmayı planladık. Sağlıklı bir şekilde doğumu gerçekleştirdik. Biraz erken doğum olması nedeniyle yeni doğan yoğun bakımda klinik takibini yaptık. Sonra da annenin bekleyecek zamanı olmadığı için beyin tümörüne yönelik cerrahi müdahale planladık ve çok başarılı bir operasyon gerçekleştirdik; fakat beynin inanılmaz plastik bir özelliği vardır. Tıpkı hamur kıvamındadır. Uzun süre baskıda kalan beyin dokusu üzerindeki baskıyı ortadan kaldırsanız dahi; yani tümöral kitleyi çıkarsanız bile beyin fonksiyonları geri dönmeyebilir. Bütün çabalarımıza rağmen, annenin beynindeki baskı ve ona bağlı dolaşım bozuklukları normale dönmedi ve beyin ölümünden hastamızı maalesef kaybettik. Bütün bu süreç 18 Eylül'de başlayıp 25 Eylül'de yani bir hafta içerisinde yaşandı” şeklinde konuştu. "Bütün insanlık için ayakta alkışlanacak, şükran duyulacak, onurlu bir davranıştır" Op. Dr. Keskiner, “Düşünsenize kızınıza beyin tümörü tanısı konuluyor, bir hafta sonra kaybediyorsunuz ve siz onun organlarını bağışlama kararı veriyorsunuz. Bu yalnızca bizler için değil, bütün insanlık için ayakta alkışlanacak, şükran duyulacak, onurlu bir davranıştır. Ben insanlık adına, mesleğim adına bu kararı veren, organ bağışını onaylayan aileye ve özellikle de eşine sonsuz şükranlarımı sunuyorum” diye ekledi. “Eşim sadece bize, çocuğumuza değil hastalara da dokundu, umut oldu, can oldu” 35 haftalık hamile eşini kaybeden eş Togay Serbes ise “Hastaneye ayın 18’inde kontrol amacıyla gelmiştik. Bebeğimizi yaklaşık bir ay sonra almayı bekliyorduk. Beklenmedik bir olayla karşılaştık. Bir anda doğuma alacaklarını ve ardından eşimin beyninde tümör olduğunu söylediler. Biz zaten şoka girmiştik o anda. Eşimin beyin ölümünün gerçekleşmesinden saatler öncesinde organ bağışını düşündüm ve ilk olarak aileme danıştım. Kendileri ilk olarak duygusal açıdan yaklaştıkları için çok olumlu yanaşmadılar. Eşimin beyin tümöründen dolayı bir haftadır hastanede olduğunu; ama organ da bekliyor olabileceğini belirttim. Biz bu bir haftalık süreci organ bekleyerek de geçiriyor olabilirdik. Bunun sonucunda organın bulunmamasından dolayı Özlem’i bu şekilde de kaybedebilirdik. Bunu söyledikten sonra onlar da benimle aynı düşünceye sahip oldular. Ondan sonrasında gelen kötü haberden sonra zaten bizim bütün kararımız bu yöndeydi. Organ bağışı onaylandıktan sonra bütün hastane seferber oldu; çünkü Türkiye genelinde çok acil organ bekleyen hastalar varmış. Ben bizzat acilin önündeki araçları gördüm. Birden fazla cana umut olmak önemli. Eşim sadece bize, çocuğumuza değil aynı zamanda ihtiyacı olan hastalara da dokundu, umut oldu, can oldu. Herkesin acıdan dolayı aklıselim düşünemediği olabilir; ama organ bekleyen; çocuk olabilir, genç olabilir, yaşlı olabilir herkese dokunmak daha önemli. Yarın, öbür gün organ nakli hepimize ihtiyaç olabilir” dedi. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- İzmir'de kanser hastasına cinsel saldırı iddiasında yeni gelişme!

Hayata yeni bir kalple tutundu, organ bağışının önemini vurguladı Haber

Hayata yeni bir kalple tutundu, organ bağışının önemini vurguladı

Fatih Mahallesi'nde yaşayan ve bir işletmede işçi olarak çalışan Tabakoğlu'na 2009 yılında kalp yetmezliği tanısı konuldu. İlaç tedavisiyle 5 yıl zor günler geçiren ve hastalığı iyice ilerleyen Tabakoğlu'na, 2014'te Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapay kalp cihazı takıldı. Yapay kalple 3 ay yaşayan Tabakoğlu, aynı yıl Yalova'da bir inşaattan düşen ve beyin ölümü gerçekleşen işçinin kalbiyle sağlığına kavuştu. İzmir'de hastanede düzenli takibi yapılan Tabakoğlu, şimdi Afyonkarahisar Diyaliz Hastaları Organ ve Doku Nakillileri Yaşatma Derneği (AFDİDER) bünyesinde organ bağışı çalışmalarında yer alıyor. Tabakoğlu, kalp nakli olmadan önce solunum yetmezliği ve hareket edememe sorunları yaşadığını söyledi. Ameliyat süreçlerinin de zorlu geçtiğini dile getiren Tabakoğlu, şöyle konuştu: "Allah'a çok şükür 9 yıldır sağlığımız iyi. Sıkıntım yok ama sonuçta kendi kalbimiz değil. Eski yaşantım gibi çok hareketli olamıyorum. Kendimi de çok zorlamıyorum. Rutin yaşantımı sürdürüyor, kendimi taşıyorum. 'Her şey bitti' denildiği anda kalp nakliyle yeniden yaşama tutunduk. Bu çok değişik bir duygu. Ama Allah, bize ikinci bir şansı tanıdı. O yüzden kendimi çok şanslı görüyorum." Kalbini taşıdığı kişinin ailesiyle sürekli görüşüyor Tabakoğlu, organ nakli konusunda İzmir, Ankara, İstanbul ve farklı illerde başarılı ameliyatlar yapıldığını vurguladı. Kalp nakli sonrası İzmir'de her ay kontrollerinin olduğunu aktaran Tabakoğlu, "Yalova'da bir inşaat işçisinin kalbini taşıyorum. Çalıştığı inşaatın ikinci katından düşmüş. Beyin ölümü gerçekleşince aile, nakil konusunda hastanede son anda karar veriyor. Ailesiyle sürekli görüşüyorum. Allah razı olsun, onlar da çok iyi bir aile. Nakil aralık ayında olduğu için hava şartları kötüydü, kalp Yalova'dan İzmir'e Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) uçağıyla getirildi." diye konuştu. Tabakoğlu, AFDİDER'e üye olduğunu ve organ bağışı konusunda yaptığı çalışmaları anlattı. Organ bağışı çağrısında bulunan Tabakoğlu, "Ülkemizde her bireyin organ bağışına duyarlı olması gerekiyor. Çünkü, öldükten sonra insanların organları toprak altında çürüyüp gidiyor. En azından 'bir organ bir can' diyoruz." ifadesini kullandı. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kalbinizi seviyorsanız tuza dikkat!

Oğlunu kaybetti başka çocuklar için yola düştü Haber

Oğlunu kaybetti başka çocuklar için yola düştü

2013 yılında 6 yaşındaki oğlu Ali Utku Yücel’i beyin tümörü nedeniyle kaybeden Kemal Yücel (44), onun anısını yaşatmak ve başka çocuklara umut olmak için yollara düştü. Kök hücre nakli ile organ bağışı konusunda toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla harekete geçen baba Yücel, 'Her pedal bir umut olsun' sloganıyla pedal çevirerek, bisikletiyle Türkiye turuna çıktı. 35 ilin üzerinden geçerek 7 bin kilometre pedal çevirmeyi, gittiği şehirlerde vatandaşları bilgilendirmeyi hedefleyen Yücel, bu çerçevede Aydın’a geldi. Aydın’da bisiklet grubu üyeleri tarafından karşılanan Yücel, il genelinde çeşitli temaslarda bulunarak Kent Meydanı’nda vatandaşları bilgilendirdi. YANLIŞ BİLİNENLERİ ANLATTI Lösemi hastası çocukların hayata tutunması için kök hücre nakline ihtiyaç olduğunu belirten Kemal Yücel, insanların kök hücre ve ilik bağışı hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığını ifade etti. Halk arasında kök hücre bağışının acılı, sancılı ve uzun bir işlem sanıldığını fakat yanlış bilindiğini vurgulayan Yücel, kök hücre bağışının kan vermek kadar kolay bir işlem olduğunu anlatarak, bu yanılgıyı düzeltmek istediğini söyledi. Yalnızca kan verme yöntemiyle nakil bekleyen bir lösemi hastası çocuğun hayatının kurtarılabileceğini belirten Yücel, bu konuda toplumsal bilinci artırmak için şehir şehir gezip, toplantılar ve organizasyonlar düzenliyor. Yolda gördüğü her insanla tek tek konuşan ve kök hücre bağışının ne olduğunu anlatan Yücel, insanların bilinçlenmesi ve daha fazla kişinin bağış yapması için çaba harcıyor. '3 TÜP KAN İLE İLK ADIMI ATABİLİRLER'' 2017 yılından bu yana bisikleti ile ülke genelinde gezdiğini ifade eden Yücel, "2013 yılında henüz 6 yaşındayken evladımı kaybettim, beynindeki tümör sebebiyle. Oğlumun organlarını bağışladım ve başka çocuklara hayat verdi. Evladımı kaybetmemin acısını yaşadım uzun süre ve yaşadığım evlat acısını başka çocuklara, umuda dönüştürmeye karar verdim. Hastanelerdeki çocukları ziyaret ediyordum. Lösemi hastası çocuklara, organ nakli bekleyen hastalara moral ziyaretleri yaparak, hediyeler götürürdüm. Lösemi hastası çocuklarımızın kök hücre bağışı ile hayata tutunacağını öğrendim. Ne yazık ki, toplumumuzun da kök hücre bağışı konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarının farkına vardım. Kök hücre naklinin ağrılı, sızılı bir yöntem olduğunu düşünüyorlardı. Oysa sadece kan verme yöntemiyle bir hayat kurtarabilecekleri bilmiyorlardı. Ben de bisikletime binerek, şehir şehir gezmeye karar verdim. İlk olarak 2017 yılında Adana-İstanbul rotasını kullanarak, gittiğim her şehirde, yolda gördüğüm her insana bıkmadan kök hücre bağışının önemini anlattım. İnsanları Kızılay’a yönlendirdim. Burada 3 tüp kan örneği vererek, ilk adımı atmalarını istedik" dedi. ''KURTARILACAK HAYATLAR VAR'' Bisikletiyle çıktığı bu “umut” yolculuğunda en az 7 bin yeni donör bulmayı hedeflediğini belirten Yücel, “Yola çıkarken de gideceğim şehirlerdeki bisiklet grupları ile irtibata geçtim. Onlar şehir girişlerinde beni karşıladılar bisikletleriyle, daha sonra birlikte şehir meydanlarına ve Kızılay Kan Alma Merkezleri’ne kadar pedal çevirdik. 18-50 yaş arasında kronik hastalığı olmayan tüm sağlıklı bireyler kök hücre donörü olabilir. Bunun için 3 tüp kan örneği vererek ilk adımı atabilirsiniz. Verilen kan örnekleriyle yüzlerce çocuğumuza uygun donöre ulaştık. Yani yüzlerce çocuğumuz oğlum Ali Utku gibi hayatını kaybetmedi. Yüzlerce anne baba, evlat acısıyla hayata devam etmedi. Ben istiyorum ki, nakil bekleyen tüm çocuklar hayatta kalsınlar, anne babalar benim gibi evlat acısı yaşamasın. Yolum uzun, sıcak havaya rağmen aldırmadan yola devam ediyorum. Çünkü kurtarılacak hayatlar var. Ben de o çocuklarımızın yaşasın diye yollardayım. Şu an Aydın’dayım, oradan Denizli’ye oradan da Eskişehir, Kütahya, Ankara, Kocaeli, ardından da Karadeniz rotasını çizeceğim ve Güneydoğu Anadolu bölgesine kadar toplamda 7 bin kilometre pedal çevirmeyi hedefliyorum. En az 7 bin yeni donör kazandırmak istiyorum” şeklinde konuştu. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.