TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Necip Vardal

Necip Vardal haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Necip Vardal haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Başkan Vardal: Bu karar öğretmenleri itibarsızlaştırır Haber

Başkan Vardal: Bu karar öğretmenleri itibarsızlaştırır

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, okullarda cep telefonu ve tablet kullanımıyla ilgili olarak öğretmenlerin ve velilerin dile getirdiği sıkıntılara dikkat çekerek “Okulların tamamında değil, ancak dersliklerde cep telefonlarının kullanımını sınırlayacak önlemlerin alınmasının faydalı olacağını düşünüyorum” açıklamasında bulunmuştu. Öğretmen ve öğrencilerin cep telefonu kullanımına ilişkin yapılan düzenlemelerin, okul ortamında daha verimli bir eğitim süreci sağlamayı hedeflediği belirtiliyor. Yapılan açıklamayı değerlendiren Eğitim Sen İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Necip Vardal, “Hiçbir öğretmen şahsi telefonunu müdürün odasına ya da öğretmenler odasına bırakmaz. Böyle bir şey söz konusu dahi olamaz. Bu öğretmenlerin itibarını zedeler. Üstelik telefonu başka bir yerde bırakmak sorunda kalmak kişisel verilerin korunmasına da aykırıdır. Kimse cep telefonunu yanından ayırmak istemez doğal olarak öğretmenler de istemez. Büyük ihtimalle öğrencilere getirilen telefon yasağı sonrasında öğretmenlere de getirilmek isteniyor ama ikisi kesinlikle aynı değil” açıklamasında bulundu. BAŞKA SORUNLARA NEDEN OLUYOR Hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından, sorunları yasaklayarak çözmenin kalıcı bir çözüm olamayacağını savunan Başkan Vardal, böyle yasakların daha farklı sorunlar yol açabileceğini belirtti. Ayrıca öğretmenlerin ders esnasında çoğunlukla telefonlarını anlattığı konuyu destekleyen video ve resimleri göstermek için kullandığını da söyleyen Vardal, “Biz yaşadığımız her problemi çeşitli yasaklamalarla ortadan kaldırmaya çalışıyoruz sonrasında ise bunlar başka sorunlara neden oluyor. Telefonu olumlu yönde kullanmayı alışkanlık haline getiremediğimiz sürece bu yasaklardan sonuç alamayız. Öte yandan öğretmen arkadaşlar gerektiğinde cep telefonunu ders materyali olarak da kullanabiliyorlar. O sebeple sınıflara telefon sokmamak materyal ihtiyacına da beraberinde getirir. Ayrıca bir öğretmen eğer ders esnasında telefonla ilgilenip dersleri boşluyorsa, bununla ilgili yöneticilerinin disiplin araçları vardır. Ancak böyle bir yasaklama yönteminin pratikte bir karşılığı yoktur” dedi. DAHA KALICI VE MANTIKLI ADIMLAR ATILMALI Öğretmenlerin derse girmeden önce telefonlarını öğretmenler odasına ya da okul müdürüne bırakacağı yönündeki iddiaları değerlendiren Vardal, böyle bir şeyin öğretmenlerin itibarını zedeleyebileceğine dikkat çekti. Ayrıca telefon yasağının özel hayata da saygısızlık olacağını söyleyen Vardal, yaptığı açıklamada “Hiçbir öğretmen şahsi telefonunu müdürün odasına ya da öğretmenler odasına bırakmaz. Böyle bir şey söz konusu dahi olamaz. Bu öğretmenlerin itibarını zedeler. Üstelik telefonu başka bir yerde bırakmak sorunda kalmak kişisel verilerin korunmasına da aykırıdır. Kimse cep telefonunu yanından ayırmak istemez doğal olarak öğretmenler de istemez. Büyük ihtimalle öğrencilere getirilen telefon yasağı sonrasında öğretmenlere de getirilmek isteniyor ama ikisi kesinlikle aynı değil. Zaten böyle bir karar sadece bir kesimin taleplerini karşılamaya yönelik verilir. Ancak bu konuda çözüm izlenen yasak yoluyla olamaz. Daha kalıcı ve mantıklı adımlar atılmalı” ifadelerine yer verdi. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Zincirleme sorunlar alarmı! Eğitimde ‘seçmeli’ krizi

Zincirleme sorunlar alarmı! Eğitimde ‘seçmeli’ krizi Haber

Zincirleme sorunlar alarmı! Eğitimde ‘seçmeli’ krizi

Geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın Tebliğler Dergisi’nde yayımlanan yeni bir kararla birlikte ders seçimlerinde değişikliğe gidildi. Kararla birlikte ortaokullardaki öğrencilere, “insan, toplum ve bilim”, “din, ahlak ve değerler” ile “kültür, sanat ve spor” seçmeli ders gruplarının her birinden en az bir ders seçilmesi zorunlu tutuldu. Yeni karara göre; liselerde sekiz saat zorunlu olan din dersi, ayrıca dört saat zorunlu seçmeli, dört saat de tercihe bağlı seçmeli olacak şekilde toplamda 16 saate kadar yükseltilirken ‘zorunlu ikinci yabancı dil’ dersi de ‘seçmeli’ hale getirildi. Konuya ilişkin İLKSES’e konuşan Eğitim-Sen İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Necip Vardal, gelecek yıllara ilişkin uyarıda bulunurken, ‘eğitimin dinselleşmesi’ ve ‘norm kadro’ konularına dikkat çekti. NAKİLLERDE SORUNLAR YAŞANACAK Kararın akademik başarı konusunda olumsuz etkilerinin olacağını belirten Vardal, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlemesiyle geçtiğimiz yıllarda seçmeli dersler özgürce seçilebilirken bu yıl bir sınırlama getirildi. Mevcut seçeli dersler üç gruba ayrılarak her gruptan bir ders seçilmesi zorunlu kılındı. Yani bir çeşit seçmeli olan dersler zorunlu seçmeli derslere dönüştürüldü. Orta öğretimde de aynı durum var. Ortak derslerde olan ikinci yabancı dil dersi oradan çıkarılarak seçmeli ders haline getirildi. Seçmeli dersler içerisinde akademik başarıya etki eden dersler seçilirken geçtiğimiz yıllarda bu yıl her gruptan bir dersin seçilmesinin zorunlu yapılması, ikinci yabancı dilin seçilmesini zorlaştırmaktadır. Yani ikinci yabancı dil dersi önceden zorunluyken artık seçmeli hale getirildi. İkincisi… Bu durumun özellikle nakillerde yarattığı bir sorun var. Ortaöğretimde okullar arasında yoğun nakiller yaşanıyor. Öğrencinin kaydının bulunduğu okulla gittiği okul arasında eğer yabancı dil seçimi her iki okulda da yapılmamışsa nakil süreçlerinde çeşitli zorluklar olmaktadır. O ders olmadığı için öğrenci dersi alamamakta ya da kendi okulunda seçmemiştir ancak gittiği okulda ikinci yabancı dil seçmeli olarak seçilmiştir. Bu defa da altyapısı olmadan gider. Yani ikinci yabancı dilin seçmeliler arasına alınmasıyla bu tür sorunlar yaşanacak” dedi. NORM FAZLASI OLUŞACAK İkinci yabancı dil konusunda yapılan değişikliğin kadrolar konusunda da sorunlar yaratacağına dikkat çeken Vardal, “İkinci yabancı dil derslerinin normuyla ilgili öğretmenlerimizin ders saatleri azalacağı için bu defa bu öğretmenlerimiz norm fazlası olacaklar.  O nedenle bakanlığın burada yeni bir düzenleme yapması ve bu yanlıştan geri dönmesi gerekmektedir. Hem norm fazlası olacak arkadaşlarımızın mağduriyeti giderilmeli hem de ikinci yabancı dilin yine ortak derslerin arasına alınması sağlanmalıdır. Yoksa bu mağduriyet eğitim öğretim yılında ciddi sorunlara neden olacaktır” diye konuştu. EĞİTİMİN DİNLESELLEŞTİRİLMESİ POLİTİKALARININ SONUCU Kararın eğitimin dinselleşmesi için atılan bir adım olduğunun altını çizen Vardal, “Yeni kararla birlikte din, değerler ve ahlak grubundan ders seçmeyen öğrenciyi ders seçmeye zorlayan bir durum var. Siyasi iktidar uzun yıllar eğitim alanına müdahale ederek eğitimin dinselleşmesi için bir süreç yürütüyor. Bu, bu sürecin de bir parçası. Eğitim seçmeli dersler üzerinden dinselleştiriliyor. Ayrıca, üst gelir durumuna sahip velilerin, devlet okullarından özel okullara doğru yönelmesine de neden olacaktır. Ekonomik kriz nedeniyle özel okullardaki başvuruların azalması bu yolla giderilmeye çalışılmaktadır. İktidarın ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın izlediği eğitim politikalarının bir sonucu” ifadelerini kullandı. NİTELİKLİ KADROLARIN YETİŞTİRİLMESİNDE BİR ENGELDİR Kararın ülkenin uluslararası akademik başarısında da olumsuz etkisinin olacağını ifade eden Vardal, şunları söyledi; “Bu durum PISA sonuçlarına etki edecektir. Öğrencilerin akademik becerilerini ve nitelikli bir eğitimi etkileyecektir. Gelecekte öğrencilerin akademik başarılarına ve üniversite düzeyine olumsuz yansıyacaktır. Yani gençlerin ve öğrencilerin gelecek yaşamına olumsuz etki edecek. Bu ders seçimi bu şekilde kalırsa ekonomik durumu iyi olanlar bunu bir şekilde telafi edecektir. Ama yoksul ailelerin çocukları bundan çok daha olumsuz bir şekilde etkileyecek ve meslek liselerine yöneliş söz konusu olacaktır. Ülkenin nitelikli kadrolarının yetiştirilmesinde bir engeldir bu.” BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: İmamın görev yeri okul değil camidir

YKS’den daha zor ‘BARINMA SINAVI’ Haber

YKS’den daha zor ‘BARINMA SINAVI’

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) sonuçları önceki gün açıklandı. Üniversiteye gitmeyi planlayan genç adaylar, sonuçları öğrenir öğrenmez puanlarının uygun olduğu üniversiteleri ve bölümleri araştırmaya başladı. Fakat yaşadıkları şehirdeki üniversitelere puanı tutmayan adaylar şimdiden soru işaretlerine boğuldu. Özellikle barınma, gıda ve ulaşım sorunu üniversite öğrencilerinin hali hazırdaki en büyük sıkıntısı iken zamlarla birlikte daha da derinleşti.  YKS sonuçlarının gölgesinde tercih yapmaya hazırlanan adaylar, ‘Kim, kiminle, nerede, ne zaman, nasıl kalacak?’ sorularına cevap ararken, Eğitim-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Necip Vardal’ın şu sözleri süreci özetliyor: “Gençlerin, kurduğu üniversite hayalinin gerçekleşmesi için önünde bir başka sınav bulunmaktadır: Barınma Sınavı! Barınma, beslenme ve ulaşım sorunu nitelikli bir yüksek öğretim almanın önünde engel olarak duruyor. Bu durum ayrıca kayıt dondurmalara da neden olacaktır.” NEREDE KALACAĞIM?  YKS sonucundan memnun kalmayan bir öğrenci, “Deprem, salgın derken olan zaten hep eğitime oldu. Ara verildi, online yapıldı. Bu durum da üniversite sınav sonuçlarına yansıdı. Yüksek puanlardan çok, düşük puanlar baskın. Bazı bölümlere puanım tutuyor ama uzak şehirler. Ailemle birlikte düşünüp duruyoruz. Gitmeye kalksam nasıl gideceğim? Otobüs ve uçak biletleri malumunuz. Nerede kalacağım? Kira fiyatlarına bakıyorum işin içinden çıkamıyorum. Ortak birkaç kişiyle kalayım desem kimseyi de tanımıyorum. Okul masraflarını, elektrik, su faturalarını hesaba katmıyorum bile. Ablam 2013 yılında üniversiteyi kazanmıştı. Evde bayram havası olmuştu. Her şey o zaman daha rahattı çünkü. Benim tercih yapacağım bu dönemde ise ailem üzgün. Neredeyse ‘boşver gitme’ diyecekler. Onlara da kızamıyorum. Gitmemeyi ben bile düşünüyorum. Eskiden kıymetliydi okumak. Şimdi değersizleştirdiler. Babam sürekli işsiz üniversite öğrencilerini gösteriyor. Bu da aileler üzerinde etkili. Hele ki doğu, güneydoğu bölgesinde yaşayanlar için daha zor. ‘Okula gideceğine, fabrikaya, kuaföre git, çalış’ diyorlar ya da evlendiriyorlar erkenden… Henüz tercih yapmadım, belki hiç yapmam da” ifadelerini kullandı. ÖĞRENCİLERİN BİR BAŞKA SINAVI Konuya dair görüşlerine yer verdiğimiz Eğitim-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Necip Vardal ise şu sözlere yer verdi: “Üç milyon öğrencinin girdiği sınava ilişkin ilk değerlendirmede sıfır çeken öğrencilerin sayılarının arttığı, ortalama net sayısının vahameti görülmektedir. Bu durum eğitim sistemimizin niteliğini de gözler önüne seriyor. Sınav odaklı eğitim sisteminin geldiği nokta bu. Sınav sonuçlarının açıklanmasından sonra tercih yapacak öğrencilerin en büyük kaygısı ise barınma sorunu. KYK yurtlarının yetersizliği,  kiralık ev bulunamaması, bulunsa dahi kiraların fahişliği insanları kara kara düşündürtmektedir. Gençlerin, kurduğu üniversite hayalinin gerçekleşmesi için önünde bir başka sınav bulunmaktadır: Barınma Sınavı!” KAYIT DONDURMALARA NEDEN OLACAK!  Vardal, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Geçen yıl KYK yurtlarına ‘ek ranza’ koyarak çözmeye çalışan iktidarın bu yıl hangi adımı atacağı merak edilmektedir? Ne yazık ki geçen yıldan bu yana köklü bir çözüm ortaya konmamıştır. Atıl kamu binaları yurda dönüştürülebilir. Farklı şehirlerde okuyacak öğrencilerin ailelerine maddi destek sunulabilir. Bunun yanında beslenme sorunu ise bir başka çözülmesi gereken problem olarak öğrencilerin, velilerin karşısında duruyor. Barınma, beslenme ve ulaşım sorunu nitelikli bir yüksek öğretim almanın önünde engel olarak duruyor. Bu durum ayrıca kayıt dondurmalara da neden olacaktır.”    

Çanlar kızlar için çalıyor! Eğitime köstek cehalete destek Haber

Çanlar kızlar için çalıyor! Eğitime köstek cehalete destek

TENZİLE AŞÇI/ÖZEL HABER Türkiye’de kadın bedeni ve kız çocuklarının eğitimine ilişkin uzun süredir devam eden ‘gerici söylemler’ özellikle Mayıs genel seçiminin ardından dozunu artırırken geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in sözleri gündeme damgasını vurdu. Kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin 'Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum' dediğini ifade eden Tekin, "Şimdi benim Milli Eğitim olarak birincil hedefim ne? Kız çocuklarının okullaşması sağlamak. O zaman veliyi ikna etmek için biz, gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz. Veli isterse çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli, isterse erkeklerin gittiği okullara gönderebilmeli" ifadeleriyle ‘haremlik-selamlık’ eğitim sinyali vermişti. Tekin’in sözlerine muhalefet çevresi ve velilerden tepkiler yağarken Eğitim Sen İzmir 1 No'lu şube Başkanı Necip Vardal, Bakan Tekin’in sözlerinin Temel Eğitim Kanunu’na aykırı olduğunu belirtirken gerici zihniyetin taleplerinin karşılanmaya çalışıldığını söyledi. ÇOCUĞUNU OKULA GÖNDERMEYENİ İKNA ETMELİ Bakanlığın görevinin karma eğitim konusunda aileleri ikna etmek olduğunun altını çizen Vardal, “Uzun zamandır zaten karma eğitim karşıtı mevcut iktidarın sözcülerinin bir dizi açıklamaları vardı. İktidar, kendi rejimini eğitim üzerinden inşa etme çabası içerisinde. Bu inşaya uygun da adımlar atmakta. Laiklik karşıtı adımlar hız kazanmakta. Mesela, son dönemde İzmir’de ÇEDES protokolü kapsamında okullarda manevi danışman görevlendirilmesi güncel bir örnekken bugün en üst düzeyde kara eğitime karşı bakan tarafından ‘Kız okulları açılabilir’ ifadesi de bunun en somut hali. Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevi, kız çocuklarını yaşamdan izole etmek, eğiti bilimi ve pedagojiye aykırı tutumlar almak değildir. Çocuğunu okula göndermeyen veli söz konusuysa yapması gereken şey, o veliyi ikna etmektir. Kız çocuklarının okullara devamını sağlamaktır. Aslında burada bakan kimlerin sözcüsü olduğunu ve kimlerin adına konuştuğuna ilişkin bir mesaj da vermektedir. Bakanlığın yapması gereken şey, bu mesaj yerine velilere; karma eğitimin çocukların sağlıklı gelişimi ve toplumsal yapı için önemini anlatmaktır. Şimdi tam tersi bir uygulamanın yeniden tartışmaya açılmasını, bir kesime mesaj olarak değerlendirmek gerekir” dedi. BAKANIN TUTUMU KANUNA AYKIRI Bakan Tekin’in sözlerinin ‘gerici cemaat ve vakıfların’ taleplerinin kabul edilmesi anlamı taşıdığına dikkat çeken Vardal, “Geçmiş dönemlerde karma eğitim karşıtı bir dizi lokal uygulamaları görebiliriz. Örneğin; sıralarda kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı oturtulması. Ya da okullarda kız ve erkek öğrencilerin dersliklerinin ayrılması, kız ve erkek öğrencilerin ayrı saatlerde teneffüse çıkması gibi bazı lokal uygulamaların olduğunu biliyoruz. Bu taleplerin geldiği bir çevre var. Eğitimin daha da gericileşmesine yönelik adımlar bunlar. Bu taleplere ilişkin bakanlığın bir mesajı olduğunu, cemaatlerin ve çeşitli vakıfların bu tür taleplerine verilmiş en süt düzeyde bir yanıt olarak görmek gerekiyor. Ama 1739 sayılı Temel Eğitim Kanunu’nda esas olan ‘karma eğitimdir.’ Bakanın bu tutumu kanuna aykırı bir tutumdur. Bunu göz ardı ederek Anayasa’ya aykırılık içerecek ve laiklik karşıtı sayılacak adımların karşısında laik, bilimsel ve demokratik eğitimi savunan bireyler ve sendikalar da bu konuyla mücadele edecekler. Veli dernekleriyle birlikte bu konuya itiraz ediyoruz ve karma eğitimden asla vazgeçmeyeceğiz. Ülkede uzun zamandır kız öğrencilerini okula göndermek istemeyen gericilerle karşı karşıyayız. Onları ikna etmek bakanlığın görevi. Geri bir pozisyon alarak geri bir çözüm üretmek yerine buna çözüm üretilmeli. Nasıl ki geçmişte çeşitli kampanyalarla kız öğrencilerin okullara gönderilmesi konusunda çalışmalar yapılmışsa bakanlığın da şu an yapması gereken kız öğrencilerin okullaşmasını sağlamak olmalıdır. Onun yerine kız okulları açmak, cehalete verilen bir destek gibi” diye konuştu.  ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE YASAL DÜZENLEME ÇIKABİLİR Bakan Tekin’in sözlerinin ardından ilerleyen günlerde konuya ilişkin yasa tekliflerinin gelebileceğini belirten Vardal, “Bugüne kadar benim karşılaştığım böyle bir örnek ya da vaka yok. Kuşkusuz ülkede bu tür düşünenler vardır ama burada devletin görevi, gerici beklentilere destek verip olumlu yanıt üretmek yerine kara eğitim konusunda ikna etmektir. Bahsi geçen kız okulları için yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor. Bugünden yarına bir okulun açılması söz konusu değil. Ama buradan anlaşılıyor ki bakanlığın ileriye dönük böyle bir çalışmanın hazırlığında. Önümüzdeki günlerde böyle bir yasal düzenlemeyle karşı karşıya kalabiliriz. Tabii ki de biz demokratik mücadelemizi güçlendireceğiz. Hiçbir şekilde karma eğitim talebinden vazgeçemeyeceğiz. Karma eğitim karşıtı düşüncelerle de mücadelemizi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Gençler siyasetçilerin kıskacında Haber

Gençler siyasetçilerin kıskacında

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER  Seçimlerin ikinci tura kalmasıyla gözler gençlere çevrildi. Çünkü açıklanan verilere göre yaklaşık 450 bin genç oyunu kullanmadı. 18 yaşına basıp ikinci turda oy kullanacak olan gençlerin sayısı da oldukça fazla. Neredeyse 50 bin yeni seçmenin sandık başına gitmesi planlanırken, toplamda 500 bin genç, siyasi partilerin kıskacında! Oy oranını tahminen yüzde 3 kadar değiştirebilecek güçte olan öğrencilerin kime oy vereceği merak edilirken, eğitim alanında çalışmalar yürüten sendika başkanları görüşlerini aktardı.  Gençlerin mevcut yönetim tarafından bir tür geleceksizlikle karşı karşıya bırakıldığını, toplumsal muhalefet güçlerinin de bu gençlerin sandığa gitmesi için yeterince ikna edici olamadığını kaydeden eğitimciler, “Şimdi yapılması gereken muhalefet bloğunun gençlere güven verecek bir önderliği ve politikayı ortaya koyarak gençlerin umutlarını, hayallerini ve taleplerini ete kemiğe büründürmek olmalıdır” dedi.  ELLERİNDEN ALINAN GELECEKLERİ…  Eğitim – İş İzmir 3 No'lu Şube Başkanı Sevda Ketenci, konuya dair şunları aktardı: “Eğitim – İş olarak yıllardır gençlerimizin eğitim sistemindeki yap - boz uygulamaları nedeniyle umutsuz ve mutsuz olduğunu söylüyor, bakanlık ve YÖK’ün gençlerimizin bilimsel, çağdaş ve parasız eğitim hakkını vermesi gerektiğini ısrarla vurguluyoruz. Bu sistemde yetişen, ekonomik zorluklar nedeniyle bir kahve içerken bile düşünen ve gelecek kaygısı taşıyan 47 bin 523 gencimizin bu seçimde demokratik haklarını kullanırken ellerinden alınan geleceklerini düşüneceklerine inanıyorum.”  UMUTSUZLUK, ÇARESİZ HİSSETME…  Eğitim-Sen İzmir Üniversiteler Şube Başkanı Ümit Akıncı ise “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalmasının ardından süreç gözden geçirildiğinde azımsanamayacak bir kesimin sandığa gitmediğini görüyoruz. Bunun bir kısmını da üniversite gençliği oluşturuyor. Hatırlanacağı üzere pandemi döneminde üniversite öğretimi ‘uzaktan eğitim’ adı altında sürdürüldü. 6 Şubat' ta yaşanan büyük deprem felaketinin ardından yönetenlerin, depremzedelerin Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı öğrenci yurtlarına yerleştirilmesi gibi bir tercihi sonucu olarak üniversitelerde öğretim yine ‘uzaktan’ sürdürüldü. Sürecin öğretime olumsuz yansımaları yanında, üniversite öğrencilerinin kampüslerde bu süreçte hiçbir araya gelememiş olmasının yarattığı sorunlar da mevcuttur. Üniversitenin, Türkiye'nin geleceği olan gençlerin kampüslerde bir araya gelerek yaşadığı toplumu tanıması, sorular sorması, eleştirmesi, yanıtlar araması ve vermesi gibi toplumsal yaşam için oldukça hayati süreçlere ev sahipliği yapma özelliğini bu dönem maalesef yerine getiremediğini görüyoruz. Üniversite gençliğinin bir kısmının sandığa gitmemesi elbette sosyolojinin ve diğer toplum bilimlerinin konusudur. Ancak üniversitelerde örgütlü sendika olarak sandığa gitmeme durumunun, gençler içindeki umutsuzluk, çaresiz hissetme, Türkiye'de geleceğini görememe gibi başlıklar altında incelenebileceğini görüyoruz. Üniversitelerin, yaşamın öğrenci açısından son dönem ciddi bir şekilde sekteye uğratılmış olmasının bu problemlere yol açan etmenlerden birisi olduğunu söylemeliyiz. Üniversitelerde yüz yüze öğretime bir an önce geçilmesi, öğrencilerin dersler ve sınavlar dışındaki faaliyetlerini yürütebileceği demokratik ve katılımcı ortamlar haline bir an önce getirilmesi bu sorunun çözümünde önemli bir yerde durmaktadır” bilgisini paylaştı.  İYİ VATANDAŞ OLMAK ANLAMINA GELMİYOR  Anadolu Eğitim Sendikası İzmir İl Başkanı Adnan Sarısayın da “Okullarımızda öğrencilerimize ‘Demokrasi’ dersi altında demokrasi ve insan hakları öğretmekteyiz. Biz öğretmenler, eğitimciler olarak bu derslerde ‘iyi insan’ olmanın iyi vatandaş olmak anlamına gelmediğini, her ikisinin farklı olduğunu, iyi vatandaş olmak için katılımcı, sorgulayan, demokrasiye sahip çıkan insanın anlaşılması gerektiğini öğreterek onlarda demokrasi bilinci oluşturmaya çalışıyoruz. Sınıf başkanlarımızı, okul temsilcilerimizi sandıklar kurarak demokratik bir şekilde seçimler yapıyoruz. Verdiğimiz bu eğitimlerin meyvelerini ülkemizin beş yılını, gençlerimizin geleceğini belirleyecek bu seçimlerde göreceğimize inanıyorum. Gençlerimizin okullarımızda aldıkları bu eğitimin katkısıyla seçimlere katılımlarının yüksek olacağına ve gençlerimizin geleceğimize sahip çıkacaklarına inanıyorum” dedi.  YÜZDE 10’U SANDIĞA GİTMEDİ!  Eğitim-Sen İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Necip Vardal ise “İlk kez oy kullanan yaklaşık 5 milyon gencin, 28 Mayıs’ta oy kullanacaklarla birlikte yüzde 10’u sandığa gitmemiştir. Sandığa gitmemeye ilişkin yeterli analizler yapılmamakla birlikte gençlerin geleceğe ilişkin umutlarının bulunmadığını söyleyebiliriz. 21 yıllık iktidar, gençlerin hayallerini ve umutlarını yok etmiştir. Gençleri bir tür geleceksizlikle karşı karşıya bırakmıştır. Toplumsal muhalefet güçleri de bu gençlerin sandığa gitmesi için yeterince ikna edici olamamıştır. Şimdi yapılması gereken muhalefet bloğunun gençlere güven verecek bir önderliği ve politikayı ortaya koyarak gençlerin umutlarını, hayallerini ve taleplerini ete kemiğe büründürmek olmalıdır. Daha büyük bir kararlılıkla sandığa gitmeyen gençleri ülkemizin geleceğine sahip çıkmaya çağırmak gerekir” ifadelerini kullandı. 

135 yıllık tarihi lisede fahiş fiyatla yemek! Haber

135 yıllık tarihi lisede fahiş fiyatla yemek!

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER  İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından alınan kararnameleri keyfi bir biçimde uygulamaya geçirmediğini açıklayan Eğitim-Sen İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Necip Vardal, 135 yıllık tarihi ile ülkemizin en köklü ve başarılı liseleri arasına geçen İzmir Atatürk Lisesi'ni gündeme getirdi.  Lisedeki, 2698 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanunu’nda belirtilen kriterlere uygun olmayan yemek ücretlerinin fahiş fiyatlarla öğrencilere sunulduğunu kaydeden Vardal, “Demokrasi kurallar ve ilkeler varsa ancak var olabilir… İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünü sorumluları korumaktan vazgeçmeye ve bakanlık kararnamesini uygulamaya davet ediyoruz” dedi.  VELİLER ŞİKAYETTE BULUNDU  Vardal, öncelikle şunları kaydetti: “Milli Eğitim Bakanlığı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumları Yönetmeliğine tabi olan,135 yıllık tarihi ile ülkemizin en köklü ve başarılı liseleri arasına geçen İzmir Atatürk Lisesi'nde; yemek ücretlerinin 2698 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanunu’nda belirtilen kriterlere uygun olmaması ve fahiş fiyatlarla (31 Aralık 2022 tarihine kadar 15.95 TL, 1 Ocak 2023 tarihinden itibaren 21,45 TL olması gerekirken 50 TL den satılması) öğrencilere yemek hizmeti verilmesi nedeniyle veliler tarafından durum şikayete konu edilmiştir. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı Müfettişleri tarafından başta yemekhanenin ve diğer bazı hususların mali ve idari yönden incelenme-soruşturması yapılmıştır.”  ÜCRET BELİRLEME KRİTERLERİNE UYULMADI Vardal, “Yapılan inceleme-soruşturma sonucunda Okul Pansiyonları Kanunu’nda belirtilen ücret belirleme kriterlerine uyulmadığı, toplanan paraların makbuzla belgelendirilerek saymanlıklara yatırılmadığı, mali işlemlerin usulüne uygun olarak gerçekleştirilmediği, 4734 Nolu Kamu İhale Kanunu hükümlerine aykırı işlem tesis edildiği ve okulun daha önce derslik olarak kullanılan bir bölümünün özel bir fotokopiciye usulsüz kullandırılmasına ilişkin tespitlerin yapıldığı iddia edilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı Müfettişleri tarafından yürütülen inceleme ve soruşturma raporunda İzmir Atatürk Lisesi Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Pansiyondan Sorumlu Müdür Yardımcısının görevlerinden alınarak il emrine çekildikleri yönünde kararname düzenlendiğine dair güçlü iddialar ve kamuoyunda tartışmalar bulunmaktadır” dedi.  EĞER BU İDDİALAR GERÇEKSE…  “İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Bakanlık kararnamelerini keyfi bir biçimde uygulamaya geçirmiyor” diyen Başkan Vardal, “Demokrasi kurallar ve ilkeler varsa ancak var olabilir. Bu anlamıyla da yasa ve yönetmeliklere uygun olarak verilen bir kararın uygulanmaması mümkün değildir. Böylesi bir durum kamu yönetimi için keyfilik ve buna bağlı olarak yaşanacak kaos anlamına gelir ki bunun kabul edilmesi mümkün değildir. Söz konusu olaya konu kişilerin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından görevden alınma kararnamelerinin İl Milli Eğitim Müdürlüğünde bekletildiği ve günler geçmesine rağmen gereğinin yapılmadığı iddiası yaygın olarak dillendirilmektedir. Böyle bir durumun olmadığına inanmak isteriz ancak eğer bu iddialar gerçekse, yapılan veya yapılmak istenilen görevden alınma kararnamelerinin işleme konulmaması durumun örtbas edilme çabasından başka bir şey değildir” eleştirisinde bulundu.  YAPILMASI GEREKEN AÇIKTIR Vardal son olarak, “Ayrıca MEB tarafından usulüne uygun olarak düzenlenen görevden alınma kararnamelerinin işleme konulmaması ve gereğinin yapılmaması İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün keyfi bir şekilde yetkisini aşması durumunu ortaya çıkarır ki buna MEB’in ve ayrıca İzmir Valiliğinin müsaade etmesi söz konusu bile olamaz, olmamalıdır. Kamu yöneticileri yaptıkları veya yapmadıkları her işlemden dolayı idari yargıya ve kamuoyuna bilgi ve gerektiğinde de hesap vermek durumundadır. İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü de söz konusu iddialara ilişkin bir açıklama yapmak ve söz konusu iddialara açıklık getirmek durumundadır. Yapılması gereken açıktır; söz konusu kararnameler işleme konulmalı ve görevden alınma kararları uygulanmalıdır. İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nü sorumluları korumaktan vazgeçmeye ve bakanlık kararnamesini uygulamaya davet ediyoruz” dedi. 

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.