TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#milli mücadele

milli mücadele haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, milli mücadele haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Milli Mücadele'nin ayrıntıları Atatürk'ün elinden yazılmış telgrafta Haber

Milli Mücadele'nin ayrıntıları Atatürk'ün elinden yazılmış telgrafta

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla İstiklal Savaşı'nın önderi Mustafa Kemal Paşa'nın, düşman işgali altındaki Anadolu topraklarının, yabancı askeri unsurlardan temizlenmesinin hem diplomatik hem de siyasi bir yolu kalmadığını gördüğünü belirtti. Atatürk'ün, Anadolu'da Milli Mücadele hareketinin başarısının ancak göğüs göğse silahlı mücadele ile mümkün olacağının bilinciyle, düzenli orduya geçiş çalışmalarına öncelik verdiğini anlatan Ünal, bunun ardından işgal altındaki topraklarda önce Yunan ilerleyişinin durdurulduğunu hatırlattı. Ünal, düzenli ordunun kurulması sonrasında 6-11 Ocak 1921'de Birinci İnönü Muharebesi, 23 Mart-1 Nisan 1921'de İkinci İnönü Muharebesi, 10-24 Temmuz 1921'de Kütahya-Eskişehir Muharebeleri ve 22 Ağustos-13 Eylül 1921'de Sakarya Meydan Muharebesi ile Yunanların Anadolu topraklarını işgal hareketinin durdurulduğunu ancak nihai zaferin mümkün olmadığını dile getirdi. Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde Ankara Hükûmeti'nce 5 Ağustos 1921'de başkumandan rütbesi ile ordunun başına getirilen Mustafa Kemal Paşa'nın, silah arkadaşlarıyla Anadolu'dan Yunanları toptan söküp atmak için bir yarma harekatı ve toplu bir hücumun yapılmasını gerekli gördüğünü kaydeden Ünal, "İşte bu toptan sürüp çıkarma, Anadolu'yu düşman unsurlardan temizleme harekatının adı Büyük Taarruz'dur ve hazırlıkları yaklaşık bir yıl kadar sürmüştür." dedi. "Savaş ortamında dahi arşiv hafızasına not düşmekten geri kalmadı" Ünal, Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının tarihi, savaş ortamında yazmalarının yanında, askeri ve toplumsal deneyimleri günü gününe kaydetme ve tarihe not düşme yönlerinin de bulunduğuna dikkati çekerek şöyle devam etti: "Mustafa Kemal Paşa'nın bir devlet adamı olarak savaş ortamında dahi kayda ve geleceğin arşiv hafızasına not düşmekten geri kalmadığını görmekteyiz. Şöyle ki 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz harekatı Mustafa Kemal Paşa tarafından anbean kaydedilmiş, o dönemki Başvekil Rauf Orbay ve TBMM temsilcisi Adnan Adıvar'a taarruzun başarıyla sona erdiği bilgisi, 31 Ağustos 1922'de bir telgraf vasıtasıyla ulaştırılmıştır. Kurtuluş Savaşı'ndaki en önemli safhalardan birisi olan Büyük Taarruz'a dair Mustafa Kemal Paşa'nın söylediklerine bir kez daha bakmak, bu savaşın ne zorluklar altında kazanıldığını anlamak açısından yararlı olacaktır." "Edebiyatçı elinden çıkmış gibi savaş sahrasının canlı tasvirini yapmıştır" Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığında özenle muhafaza edilen Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'nın Rauf Bey'e gönderdiği telgrafın başında "…Beş gün beş gece aralıksız olarak devam eden bu meydan muharebesinin cepheyi yarmak suretiyle başlanıp 36 saat sürdüğü ve Afyon güney mıntıkasında Birinci Ordu tarafından yapılan bu yarma faaliyeti neticesinde 100 kilometrelik bir hattın düşman işgalinden temizlendiği" bilgisini ilettiğini aktaran Ünal telgraftaki diğer ifadelere şöyle dikkati çekti: "Mustafa Kemal, 'Piyadelerin kısa ateş muharebelerinin ardından gündüz ve gece süngü hücumları ve bomba baskınlarıyla düşman kıtalarının büyük karargahlarına kadar içlerine girdiği, düşmanın ricat hatları üzerinde bulunan süvari fırkalarının bir taraftan topçularını kullanırken diğer taraftan da yalın kılıç düşman içlerine saldırdığı, savaş ve keşif uçaklarımızın bomba ve makineli tüfeklerle havadan hücum ettiği, her taraftan yıldırım tesiri yapan bu saldırılar karşısında düşman ordusunun büyük kısmının mağlup edilerek kıtalarının birbirine karışarak ikiye parçalandığı ve iki buçuk fırka kadarının hezimete uğratılarak Dumlupınar istikametinden batıya atıldığını' belirterek neredeyse bir edebiyatçı elinden çıkmış gibi savaş sahrasının canlı bir tasvirini yapmıştır." Mustafa Kemal Paşa telgraftaki bilgilerin yayımlanmasını istemedi Ünal, telgrafın başında Mustafa Kemal Paşa'nın burada verilen bilgilerin yayımlanmaması isteğine dikkati çekerek "Bu talebin gerekçesi ise şüphesiz ki sürecin hassasiyeti yani düşmanla olan mücadelenin amansız bir şekilde devam etmesidir." değerlendirmesini yaptı. Ünal, Mustafa Kemal Paşa'nın, 31 Ağustos sabahı cephede yaşananları, "Düşmanın dört fırkalık diğer parçasının, Birinci Ordumuzla şiddetle devam eden taarruz ve takiple Kızıltaş Deresi içine atıldığı, Eğret–Altıntaş hattından ilerleyen kıtalarımızın düşmandan önce Dumlupınar mevzilerini tutması ve süvarilerimizin savaş meydanının kuzeybatıya giden yollara hakim olmasından Kızıltaş Deresi içinde sıkıştırılmış olan bu düşmanın dün sabahtan geceye kadar müdafaa ettiği, bu hattı sarmış olan kıtalarımızın güneşin batışıyla beraber süngüyle düşman için daldığı, hezimete uğrayan düşmanın varını yoğunu terk ederek dereler, ormanlar içinde perişan bir hale geldiği ve bunların yüzlercesinin teslim olmaya başladıkları"na ilişkin ifadelerle anlattığını bildirdi. Belge adeta Kurtuluş Savaşı'nın özeti niteliğinde Ünal, Mustafa Kemal'in telgrafında, Türk Ordusu'nun hızlı hücum harekatında, Yunanlara ait birçok cephane ve askeri mühimmat ele geçirdiğini, Yunanların batıya ve kuzeye doğru perişan bir halde Batı Anadolu'dan kaçmaya zorlandığına ilişkin bilgilere de yer verdiğini belirterek şunları kaydetti: "Mustafa Kemal Paşa, vaziyet ve manzaranın tesiriyle bu düşman kuvvetinin kuzey istikametine çekildiğini ve gerek bu kuvvetin gerekse Eskişehir'de bulunan sair düşman kuvvetlerinin imhası için de tertibat alınmakta olduğunu bildirmiş, karşısında bulunan bütün düşman kıtalarının mevzilerini terk ederek çekilmeye başladıklarını da vurgulamıştır. Milli Mücadele'nin en önemli safhalarından birisi sayılan 26 Ağustos-30 Ağustos sürecine dair bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın elinden çıkan bu belgeyi, tek başına Kurtuluş Savaşı'nın özeti olarak değerlendirmek pekala mümkündür." BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKİYOR- 30 Ağustos'ta mutlaka görülmesi gereken yerler

Türkiye'ye egemenliği kazandıran antlaşma: Lozan Haber

Türkiye'ye egemenliği kazandıran antlaşma: Lozan

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcilerince ağırlıklı olarak Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta yapılan Lozan Barış Konferansı'nın ardından İsviçre'nin Lozan kentinde Rumine Sarayı'nda 24 Temmuz 1923'te antlaşma imzalandı. Barışın kazanılması için diplomasi masasına oturan İsmet İnönü başkanlığındaki Türk heyeti, kesintilerle birlikte 8 ay süren görüşmelerin her safhasında, Türk halkının kayıtsız şartsız bağımsızlık hakkından vazgeçmedi. Lozan Barış Antlaşması, 23 Ağustos 1923'te TBMM tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Sevr Antlaşması'nı geçersiz kılan Lozan Barış Antlaşması'yla Türkiye'nin kayıtsız şartsız bağımsızlığı, taraf devletlerce kabul edildi. Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'ta "Bu antlaşma, Türk milletine karşı, yıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir." ifadesiyle tanımladığı Lozan Barış Antlaşması, devletlerin istiklal ve hakimiyetine saygı gösterilmesinin vurgulandığı özsöz ve 143 maddeyi içeren 4 bölümden oluşuyor. Cumhuriyet, Türkiye'nin en önemli kurucu anlaşmalarından biri olan Lozan Barış Antlaşması'na imza atıldıktan kısa süre sonra 29 Ekim 1923'te ilan edildi. Antlaşmanın İsviçre'deki izleri Lozan Barış Antlaşması, İsviçre'nin Lozan kentinde bulunan Rumine Sarayı'nda 24 Temmuz 1923'te imzalandı. Yapımına 1892'de başlanan bina 1902'de açıldı. Rumine Sarayı, jeoloji, zooloji, arkeoloji, tarih ve para müzelerinin yanı sıra Lozan Üniversitesi Kütüphanesi'ne ev sahipliği yapıyor. Saray, her yıl binlerce turist tarafından da ziyaret ediliyor. Tarihi Lozan Barış Konferansı ile ilgili görüşmelerin büyük bir bölümü, Lozan'daki Leman Gölü kıyısında yer alan Beau-Rivage Palace Oteli'nde gerçekleşti. Ouchy bölgesinde yer alan ve 1861'de açılan otel, 1908'de yeniden art deco ve neobarok tarzında mimarisiyle yeniden inşa edildi. Lozan Barış Konferansı'nın büyük bir bölümü, oteldeki tarihi Sandoz Salonu'nda yapıldı. Türkiye’nin en önemli kurucu antlaşmalarından birine, Lozan Barış Antlaşması'na ev sahipliği yaparak tarihi kimlik kazanan Beau-Rivage Palace Oteli, kritik görüşmeler için birçok uluslararası heyeti ağırlamaya da devam ediyor. Tarihin izlerini görmek için gelen ziyaretçilere de kapılarını açık tutan otelin bahçesinde, iki kolunda birer çocuk taşıyan beyaz bir kadın heykelinin yer aldığı barışı simgeleyen köşe bulunuyor. Lozan Barış Konferansı görüşmelerinin burada yürütüldüğünü anlatan ve antlaşmaya imza atan ülkelerin isimlerinin yer aldığı bir levha da gelenleri bilgilendiriyor. Barış Konferansı görüşmelerinin yapıldığı Sandoz Salonu, bu tarihi mekanı görmek isteyenleri iki kanatlı kapısıyla karşılıyor. Salonun duvarlarında freskler, tavanında cam vitraylar, orta bölümünde ise büyük bir avize yer alıyor. Baş köşedeki bölümde devasa ayna ile orta bölümünde büyük pencereler bulunuyor. Tarihi yapısı muhafaza edilen salonda, zaman zaman bazı toplantı ve etkinlikler gerçekleştiriliyor. Beau Rivage Palace Otel'inin arşivindeki Lozan Barış Konferansı'na ait anılar, otelin koridorlarında sergileniyor. Antlaşmaya ilişkin İngilizce ve Fransızca gazete kupürlerinin yanı sıra o dönem Lozan'da bulunan ülkelerin temsilcilerinin fotoğrafları da duvarlarda yer alıyor. Bunlar arasında TBMM hükümetini temsilen İsmet İnönü, İtalya'yı temsilen Benito Mussolini, İsviçre Federasyonu adına Carl Scheurer ile Lozan'da bulunan diğer ülkelerin temsilcileri ve delegasyonların fotoğrafları bulunuyor. İsmet İnönü'nün kayıkta kürek çektiği anların yer aldığı fotoğraf da sergileniyor. Lozan Barış Konferansı ve Antlaşma Lozan Barış Konferansı, 20 Kasım 1922'de başladı ve zaman zaman yapılan kesintilerle Lozan Barış Antlaşması'nın imzalandığı güne kadar devam etti. Konferansta, TBMM hükümetini İsmet İnönü başkanlığında Dr. Rıza Nur Bey ve Hasan Saka'dan oluşan heyet temsil etti. 20 Kasım 1922'de başlayan görüşmeler, boğazlar sorunu, kapitülasyonlar, Musul-Kerkük ve Osmanlı Devleti'nin borçları gibi nedenlerden ötürü kesilmesinin ardından 23 Nisan 1923'te yeniden başladı. Görüşmeler sonunda varılan anlaşmaya göre, Suriye sınırı 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile belirlendiği şekilde kabul edildi. Irak sınırının gelecekte İngiltere ve TBMM arasında yapılacak bir görüşme ile belirlenmesine karar verildi. Yunanistan sınırı, Mudanya Antlaşması'nda olduğu şekliyle kabul edilirken, Yunanistan, savaş tazminatı olarak Karaağaç'ı Türkiye'ye bıraktı. Antlaşmayla Sovyet sınırı, Gümrü, Moskova ve Kars Antlaşması ile belirlendiği gibi kaldı, Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurulmasından vazgeçildi. Kapitülasyonlar, Lozan Antlaşması ile kesin olarak kaldırılırken, Bozcaada ve Gökçeada Türkiye'ye bırakıldı. İtalyanlarda kalan On İki Ada, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra İtalya'nın çekilmesiyle Yunanistan'a bırakıldı. Antlaşma uyarınca; Türk devletinin sınırları içindeki yabancı okulların Türk kanunlarına uyması, okulların öğreniminin Türk devletince düzenlenmesi kayıt altına alındı. Fener Rum Patrikhanesi'nin yabancı kiliselerle ilişki kurmaması şartıyla Türkiye'de kalması kabul edilirken, azınlıklara verilen ayrıcalıklar kaldırıldı, tüm azınlıklar Türk vatandaşı kabul edildi. Anlaşmayla İstanbul'daki Rumlar hariç diğer yerlerdeki Rumların Yunanistan'a, Batı Trakya hariç diğer illerdeki Türklerin Türkiye'ye gönderilmesi suretiyle iki ülke arasında nüfus mübadelesine karar verildi. 20 Temmuz 1936'da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile de Lozan'da üzerinde en çok durulan başlıklardan "Boğazlar" konusu çözüme kavuşturuldu. Taraflarca tek nüsha olarak imzalanan Lozan Antlaşması'nın ıslak imzalı nüshası "depozitör ülke" sıfatıyla Fransa tarafından muhafaza ediliyor. Diğer imzacı ülkelerdeki nüshalar ise antlaşmanın onaylı suretlerinden oluşuyor. Onaylı suretlerden biri de Dışişleri Bakanlığı Arşivi'nde bulunuyor. Dışişleri Bakanlığı Arşiv Binası'nda aslı muhafaza edilen Antlaşma, Bakanlığın internet sitesinde vatandaşların ve araştırmacıların erişimine açık tutuluyor. AA

Aydın'da 19 Mayıs gösterileri çok beğenildi Haber

Aydın'da 19 Mayıs gösterileri çok beğenildi

Aydın Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü koordinesinde 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla tören gerçekleştirildi. Aydın Valiliği önünde gerçekleştirilen tören, Atatürk heykeline çelenk sunumu ile başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından program, Valilik önünden Aydın Adnan Menderes Stadyumu’na kadar düzenlenen kortej yürüyüşü sonrası statta devam etti. “GENÇLİĞE GÜVEN GÜNÜDÜR” Günün anlam ve önemini belirten konuşmayı yapan Aydın Gençlik ve Spor İl Müdürü Cenap Fillikçioğlu, “Bugün 19 Mayıs 1919'da, Anadolu'ya ayak basan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Anadolu'da başlattığı kurtuluş mücadelesinin 104. yıl dönümünü kutluyoruz. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi şükranla anarken, 19 Mayıs’ların manevi atmosferinin, birlik ve beraberliğimize vesile olmasını temenni ediyorum. 19 Mayıs tarih sahnesinde milletimizin bir defa daha şaha kalkışının, başlangıç günüdür. Milletimizin azminin ve manevi gücünün, askeri gücü çok daha fazla olan devletleri mağlup edebileceğinin, ispat günüdür. Milli egemenlik ve milli iradenin hakimiyet günüdür. Geleceğimizin teminatı olan gençliğe güven günüdür” dedi. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü koordinesinde gençler için hizmete açılan yatırımlardan da bahseden Müdür Fillikçioğlu; “Bakanlık olarak gençliğin olduğu her yerdeyiz. Vizyonumuz ile yürüdüğümüz yolda kültürel, sanatla ilgili, bilimsel desteğin yanı sıra gençlik kampları ve hareketlilik projeleri ile de hizmet vermeye devam etmekteyiz. Son iki yıl içerisinde 6 spor salonu, 10 yarı olimpik kapalı yüzme havuzu, 14 Gençlik merkezi, 131 halı ve futbol sahası ile 2 adet motokros tesisi kazandırdık. Ayrıca yurt kapasitemizi 4 binden 12 bin 900’e çıkardık. 3 yeni yurdu hizmete açtık” dedi. Konuşmaların ardından öğrenciler tarafından okunan şiir ve Gençliğe Hitabe okundu. Daha sonra Aydın Valisi Hüseyin Aksoy, 19 Mayıs dolayısıyla düzenlenen yarışmalarda dereceye giren öğrencilere ödüllerini takdim etti. “GÖSTERİLER DAMGA VURDU” Ödül töreninin ardından öğrencilerden oluşan halk oyunları, aerobik, güreş, karate ve jimnastik gösterileri gerçekleştirildi. Program karate, jimnastik, dans, bayrak yarışı gibi çeşitli etkinlikler ile devam ederken, öğrencilerin gösterilerini izleyen vatandaşlar ise öğrencileri uzun süre ayakta alkışladı. 19 Mayıs programı Vali Hüseyin Aksoy’un öğrencileri ve tören ekibini tebrik etmesi ile sona erdi. İHA

Kurtuluş meşalesi 104 yıl önce Samsun'da yakıldı Haber

Kurtuluş meşalesi 104 yıl önce Samsun'da yakıldı

Mondros Mütarekesi'nin 30 Ekim 1918'de imzalanmasından sonra İzmir Yunanlar, Adana Fransızlar, Antalya ve Konya İtalyanlar tarafından işgal edildi. Urfa, Maraş, Antep, Merzifon ve Samsun'a İngiliz askerleri çıktı, İngiliz Donanması 13 Kasım 1918'de İstanbul önlerine demir attı. Vatan toprağını korumak için yıllarını cephelerde geçiren, Yıldırım Orduları Grup Komutanlığından 3 Kasım 1918'de İstanbul'a dönen Mustafa Kemal, altı ay kaldığı İstanbul'da kurtuluş planları yaptı. Samsun ve çevresindeki Rumlar, 17-18 Mart 1919 tarihinde Samsun'a asker çıkaran İngilizleri de arkalarına alarak, yaptıkları çete baskınlarıyla kargaşa çıkararak, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 7. maddesi gereği bölgeyi İtilaf Devletlerinin işgaline açmak istiyordu. Rumların bu oyunlarına karşı Türk halkı kendini savunmak için teşkilatlanmaya, can ve mal güvenliklerini korumaya çalışınca bundan endişe duyan İngiliz Yüksek Komiserliği ve Karadeniz Ordusu Başkumandanlığı, 21 Nisan 1919'da İstanbul Hükümetine bir nota vererek, bölgedeki gerilimin yatıştırılmasını, Rumlara karşı yapılan sözde saldırıların önlenmesini istedi. Bölgede asayişi sağlaması için 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirilen Mustafa Kemal, İzmir'in işgal edildiği 15 Mayıs 1919'un ertesi günü, Bandırma Vapuru ile yola çıktı. Mustafa Kemal ve arkadaşları, Samsun'a ilk adımlarını Reji İskelesi'nden attı. Birinci Dünya Savaşı'nda Ruslar tarafından kentin bütün iskeleleri bombalanmış ancak bir tek Fransızlara ait Reji (Tekel idaresi) İskelesi sağlam kalmıştı. Fransızlar o dönemde Samsun'da kurulu bir fabrikada sigara üretiyordu, iskelenin adı bu nedenle Tütün İskelesi olarak da geçiyordu. Büyük Önder Atatürk'ün Samsun'a gelişi, İngilizlerde tedirginlik oluşturdu. Samsun'da 6 gün kalan Mustafa Kemal Atatürk, 25 Mayıs'ta Havza'ya geçti. Kurtuluş'a giden yolda Mustafa Kemal Atatürk'ün ikinci durağı Havza oldu. İlk miting de Havza'da yapıldı. Mustafa Kemal Paşa'nın talimatıyla gerçekleştirilen mitingde, İzmir'in işgali protesto edildi. Bir sonraki durağı Amasya olacak Mustafa Kemal, 18 gün boyunca Havza'da Milli Mücadele için önemli adımlar attı. Havza'daki hareketlilikten haberdar olan İngilizlerin yaptığı baskı ile Atatürk, Dokuzuncu Ordu Müfettişliği görevinden alındı. Mustafa Kemal Atatürk, Havzalılara sivil olarak veda etti. Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının Samsun'a çıkarak yaktığı Millî Mücadele meşalesi sırasıyla Amasya, Erzurum ve Sivas'ta da yakılarak tüm yurda yayıldı. Millî Mücadele sonunda 29 Ekim 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bu yıl 100. yaşına giriyor. GENÇLERE ARMAĞAN EDİLEN 19 MAYIS Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, Cumhuriyet'in 100'üncü yılını görmenin tarihsel anlamda çok önemli olduğunu vurguladı. Cumhuriyet'in kuruluş sürecinin son derece zahmetli geçtiğini söyleyen Çağlayan, "Bu zahmetli süreci başarıyla tamamlayan Atatürk ve silah arkadaşlarına ve aynı zamanda hem cephede hem de o siyasal inkılapların yapıldığı dönemde sahada emek veren bütün büyüklerimize minnet borçluyuz, ruhları şad olsun" diye konuştu. Türk milleti için 19 Mayıs'ın çok şey ifade ettiğinin altını çizen Çağlayan, şöyle devam etti: "19 Mayıs, hem Türk milleti, Türk tarihi için hem İslam coğrafyaları için hem Avrupa tarihi için çok şey ifade ediyor. 19 Mayıs, Türk milletini ve İslam kültürünü bu coğrafyadan söküp atmak isteyen Avrupalı emperyalistlere karşı bir direnişin, bir başkaldırının başlangıcı olduğu için çok önemli. Mustafa Kemal Paşa'nın başlattığı bu mücadeleyle Anadolu coğrafyasını Türksüz ve İslamsız bırakmak isteyen İngilizlere, Fransızlara, İtalyanlara ve onların piyonu olan Yunanlılara, Ermenilere karşı bir direnişin adıdır 19 Mayıs. Bu çerçevede 19 Mayıs ile başlayan hareket daha sonra Millî Mücadele Hareketi, Kurtuluş Savaşı isimleri ile adlandırıldı ama belki bu hareketin adına çıkış noktası bu olduğu için 19 Mayıs hareketi demek lazım." "BU MÜCADELEYİ BAŞLATANLAR DA O GÜNÜN GENÇ İNSANLARIDIR" Sevr Antlaşması'yla Türk milletine dayatılan haritaya, Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının karşı çıktığını hatırlatan Çağlayan, "Türkiye'yi bir tarafı Yunanistan'a bir tarafı Ermenistan'a diğer tarafı İngiliz bir tarafı Fransız, İtalyan... Boğazları bizden alıyorlar böyle bir projeye karşı sembol bir haritadır. Bu haritanın mücadelesinin başlangıç günüdür 19 Mayıs. Bu mücadeleyi başlatanlar da o günün genç insanlarıdır. Mustafa Kemal Paşa Milli Mücadele'yi 19 Mayıs'ta adım atarak başlattığında 38 yaşında genç bir paşadır, dolayısıyla gençlik hareketidir, gençlere armağan ettiği için onu da vurgulamak isterim" dedi. 19 Mayıs hareketinin Samsun için çok önemli olduğunu, Samsun'un ve Samsunluların vefalı çıktığını ve atalarını unutmadığını dile getiren Çağlayan, "Atatürk 1924'te Samsun'a geldiğinde, 'Ben Samsun'u ve Samsunluları gördüğüm zaman bütün düşüncelerimin gerçekleşebilir olacağına kani oldum.' diyor. Atatürk, Samsun'a her gelişlerinde burada uzun süreli kalmıştır" diye konuştu. "BUGÜN DE HALEN BİR KURTULUŞ MÜCADELESİNİN DEVAM ETTİĞİNİ DE SÖYLEMEK MÜMKÜN" Pro. Dr. Çağlayan, 19 Mayıs'ın tarihsel süreçte oluşturduğu etkinin bugün de devam ettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: "Dolayısıyla 19 Mayıs'ın bugünkü dünya tarihini de etkileyen bir etkisi halen devam ediyor çünkü günümüzde de biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti topraklarında gözü olan pek çok içeride ve dışarıda unsur var. Bugün de halen bir kurtuluş mücadelesinin devam ettiğini de söylemek mümkün. Bugünün gençliğine de Atatürk bunu bir gençlik bayramı olarak kutlanması için talimat verdiğinde bunu düşünerek yaptı. Gençlerimizin 19 Mayıs'la bilinçlenmesi, öncelikle vatanımızın bütünlüğünün korunması, vatanperverlik ve milliyetçilik duygularının gençlere verilmesi, Cumhuriyet rejimine sahip çıkılması için. 19 Mayıs'ı değerlendirdiğimizde dünden bugüne, dünün aşamalarını bilmek, yarına daha güvenli bakmak için tarih bir hazinedir ve bugünün gençliğinin de bu tecrübeler ışığında yarınlara hazırlanması için bize güç verir. 19 Mayıs 1919 tarihinin bu yönleri bizim için çok önemlidir." AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.