TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#mağdur

mağdur haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, mağdur haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

12 Eylül mağduru o günleri anlattı: Damarlarıma kadar hissettim Haber

12 Eylül mağduru o günleri anlattı: Damarlarıma kadar hissettim

Türkiye Cumhuriyeti'nin evlatları, 12 Eylül 1980 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren önderliğinde üçüncü darbe sürecini yaşayarak unutamayacağı psikolojik travmalar geçirmişti. Darbe sonrası cezaevlerinde işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetmişti. 12 Eylül 1980 tarihinin üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen o günün mağdurları uğradıkları işkenceleri anlatarak dinleyenlerin adeta tüylerini ürpertiyor. O günlerden bahsederken vücutlarının titrediğini ve yaşadıkları işkencelerin ise damarlarına kadar işlediğini hissettiklerini söyleyen 12 Eylül mağdurlarından Edirne’de yaşayan vatandaşlardan 63 yaşındaki Ekrem Demir, arkadaşlarıyla birlikte yaşadığı zulmü unutamıyor. Darbe yönetiminin o günlerde uyguladığı insanlık dışı muamele sebebiyle birbirinden korkunç işkencelere mahkum edilen ve o korkunç günlerin tanıklarından olan Rize doğumlu Ekrem Demir, yaşadıklarını anlatırken tüylerinin diken diken olduğunu ifade etti. 1980 darbesi ile henüz hayatlarının baharında gencecik çocuk yaşlarında yaşadıkları insanlık dışı muamelelerle vahşeti yaşayan memleketin masum evlatları dün gibi her şeyi hatırlıyor. “Ne kadar yabancı ajan varsa hepsi memlekete cirit atıyordu” 1980 darbesinde insanlık dışı işkenceye uğrayan 63 yaşındaki Ekrem Demir, Edirne’de Selimiye Camisinin gölgesinde çok daha güzel şeyler anlatabilmeyi istediğini savunarak, “1980 ihtilali öncesi memlekete maalesef ne kadar yabancı ajan varsa hepsi memlekete cirit atıyordu. Bunlar memleketin, bu ülkenin çocuklarını, milletin ve memleketin sorunlarını konuşmasına izin vermedi. Her gün bunları birbirleriyle kavga ettirdi. Sabah silahla ülkücü vurulur, akşama ise aynı silahla solcu vurulur. Böyle bir dönem yaşadık. Onun için keşke o çok okuyan memleketin evlatları, araştıran vatanını ve milletini çok seven insanlar keşke bir masa etrafında toplansaydılar da memleket meselelerini konuşabilselerdi” dedi. “15 yaşında bir çocuktum” 1965 Rize doğumlu olduğunu belirten Ekrem Demir, Edirne’de yaşadığını ifade ederek, “O günler aklımıza geldiğinde vücudumuz titriyor. Heyecanlanıyoruz ve yaşadıklarımızı bir daha yaşıyoruz. 12 Eylül’de kimlikteki yaşım 15 idi ama doğru yaşım 19’du. 15 yaşında bir çocuktum. Ben 12 Eylül’ü damarlarıma kadar hissettim. 12 Eylül’de yani 80 ihtilalinde biz ihtilalin ne olduğunu bilmiyorduk. Bize ihtilal olduğunu söylediler biz de Rize’nin İkizdere ilçesindeydik ve köye gittik. O zamanlar iletişim daha da kısıtlı olduğu için gelişmeleri takip etmeye çalışıyorduk. İletişimin olmaması ila beraber televizyonlarda pek yoktu. Sadece radyodan birtakım şeyleri takip ediyorduk. O zamanlar biz üç arkadaştık yani üç kafadar arkadaş diyelim. Bize haber verdiler gelin teslim olun diye. Biz de ilk başta teslim olmadık. Daha sonra rahmetli Alparslan Türkeş teslim olduktan sonra biz de ilçe karakoluna giderek teslim olduk. Karakola gittiğimizde karakol komutanı bize şu ifadede bulundu: 'Başbuğunuz teslim olmasaydı eğer siz teslim olmayacak mıydınız?' dedi. Ben de 'Evet' dedim, o teslim olmasaydı biz de teslim olmayacaktık. Komutan bana dedi ki, 'Oğul senin sesin benim sesimden daha yüksek çıkıyor'. Elinde cop vardı ne kadar dövdü ne kadar vurduğunu bilmiyorum orada bayılmışım, kendimden geçmişim” diye konuştu. “Gözlerimizi o kadar sıkı bağladılar ki beynimize kan gitmedi” Karakoldan alınarak yaklaşık bir ay boyunca bir okulun salonunda gözetim altında tutulduklarını vurgulayan Demir, “Bir ayın sonunda bizi Rize’nin merkezine götürdüler. Rize’de de bir süre kaldıktan sonra gece yarısı askerler bizi çağırdı ve gözlerimizi kapatarak bilmediğimiz bir yere götürdüler. Gözlerimizi o kadar sıkı bağladılar ki beynimize kan gitmedi. O esnada gözleriniz kapalı ve hiçbir yeri görmüyorsunuz. Arkanızdan biri bize seslenerek 'Yürüyün ulan' diyor. Nereye yürüyeceksiniz ki gözleriniz kapalı ve yürüme imkânınız yok. Gözü kapalı bir insan nasıl yürüyebiliyorsa biz de korkarak öyle yürümeye çalıştık. Bir yere kadar yürüyorsun bu sefer de 'Çık ulan çık yukarı' diyor. Bununla birlikte ağza alınmayacak pis küfürler bize ediliyor. Meğerse bizi şiddetle bir araca bindirmeye çalışıyorlar. Basamakları çıkarken askeri bir araç olduğunu anladım. Aracın içine girdik ama aracın içinde insanlar balık gibi istiflenerek üst üste duruyor. Orada da bağırmalar, hakaretler ve küfürler ediliyordu. En sonunda biz sorguya aldılar. Bizi götürdükleri binayı bilmiyorum çünkü gözlerimiz bağlanmıştı. Götürdükleri bina da sürekli bağırma ve ağlama sesleri duyuyoruz. İşkence sesleri duymaya başladık. İşkenceye uğrayanların bir kısmının kim olduğunu seslerinden anlayabiliyorduk” şeklinde konuştu. “Suçu ağır olanları Erzincan’a gönderdiler” Çok büyük şiddette maruz kaldıklarını ve saatlerce işkenceler yaşadıklarını söyleyen Demir, “Benim koluma bir başkasını bağladılar ve işkenceden sonra bizi başka bir yere götürdüler. Gözlerimiz açıldıktan sonra Rize’de bulunun bir eğitim enstitüsünün spor salonuna götürdüklerini öğrendik. Orada yaklaşık 60 gün kaldıktan sonra herkesi başka yerlere gönderdiler. Suçu ağır olanları Erzincan’a gönderdiler fakat beni orada tahliye ettiler" diye konuştu. “Ben de atlayınca önümde olan duvara çarpıyorum” Gururunu inciten olaylardan bir tanesinin de insanlığı ayaklar altına alan bir davranışlar olduğuna değinen Demir, “Bunu anlatmadan geçemeyeceğim. Ayakta duruyoruz, gözlerimiz kapalı ve yanımızda kimin olduğunu bilmiyoruz. Bize emir veriyor ve 'Önünüzde şu anda derin bir çukur var, o çukuru geçebilmen için atlaman lazım, eğer atlamazsan çukurun içine düşersin' diyor. 'Dediğimi iyi dinledin mi, duydun mu?' diyor. Ben de 'Evet efendim' diyorum. Sırasıyla 3’e kadar sayınca 'Atla' diyordu. Ben de atlayınca önümde olan duvara çarpıyorum. Orada bitiyorsun işte. Bu benim için çok acıklı bir olaydı” ifadelerine yer verdi. “Sabah silahla ülkücü vurulur, akşama aynı silahla solcu vurulur” Demir, "Biz o dönemde bir asker vurmadık ve bir şey yapmadık, arkadaşlarımızla münakaşa ettik sadece. 1980 ihtilali öncesi memlekette maalesef ne kadar yabancı ajan varsa hepsi memlekete cirit atıyordu. Bunlar memleketin, bu ülkenin çocuklarını milletin ve memleketin sorunlarını konuşmasına izin vermedi. Her gün bunları birbirleriyle kavga ettirdi. Sabah silahla ülkücü vurulur, akşama ise aynı silahla solcu vurulur. Böyle bir dönem yaşadık. Onun için keşke o çok okuyan memleketin evlatları, araştıran vatanını ve milletini çok seven insanlar keşke bir masa etrafında toplansaydılar da memleket meselelerini konuşabilselerdi” ifadelerini kullandı. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Ağrılarınızın sebebi depresyon olabilir

S Plaka ihalesi mağdurlarından basın açıklaması Haber

S Plaka ihalesi mağdurlarından basın açıklaması

Kemeraltı Çarşısı'ndaki İzmir Büyükşehir Belediye binası önünde toplanan bir grup, "S plakama dokunma", "Plakamız alınarak 3 yıllık kiralama teklifi hakarettir" yazılı pankart açtı. Grup adına açıklama yapan Barış Akarca, İzmir Büyükşehir Belediyesinin 2021'de açtığı S plaka ihalesini alıp çalışmaya başladıklarını hatırlattı. Danıştay'ın servis plakalarını "meclis kararı alınmaksızın hatalı ihale yapıldığı" gerekçesiyle iptal ettiğini belirten Akarca, şöyle konuştu: "Belediye bize 'Danıştay iptal etti, biz kararı uygularız, plakaları getirin ya da plakaları size ihale bedeli olarak 3 yıllık kiralık verelim' diyor. Bizi düşünmüyorlar, biz bu plakaları alırken evimizi, çocuklarımızın altınlarını satarak zor şartlarda satın aldık. Belediyenin kiralama teklifini kabul etmeyeceğiz. Biz ev satın almışız, belediye bize 'sen bu evde kiracı ol' diyor. Biz plakamızı alıp, alnımızın terini o plaka üzerinden evimizi geçindirmek istiyoruz."   Mehmet Can Dağdeviren de 2021'de ihale bedeli olarak 400 bin lira ve KDV ödeyip plakaları satın aldıklarını belirterek, "Plakanın değeri bugün 4 milyon lira. Bizi mağdur etmeyeceğinin sözünü veren belediye, bize bugün '400 bin liranızı vereceğiz, sizle helalleşeceğiz' diyor. Böyle bir şey olabilir mi?" diye konuştu. Grup, açıklamanın ardından dağıldı. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: İzmir’de Kültür Rotası: İzmir’de bulunan kiliseler ve katedraller 

Staj ve çıraklık mağdurları emekli olacak mı? Haber

Staj ve çıraklık mağdurları emekli olacak mı?

Yurdun dört bir yanından Ankara'ya gelen staj ve çıraklık mağdurları, Ankara Ulus'ta basın açıklaması yaptı. Staj Mağdurları Yardımlaşma Dayanışma Eğitim ve Kültür Derneği önderliğinde, sabahın erken saatlerinde Ankara'ya gelen staj ve çıraklık mğdurlarının ilk durağı Anıtkabir oldu. Atatürk Mozalesi'ne çiçek bırakıp 1 dakikalık saygı duruşunda bulunan EST'liler, ziyaretlerinin ardından Ulus Meydanı'na geçtiler. Staj Mağdurları Yardımlaşma Dayanışma Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı Ferhat Salman, burada bir basın açıklaması yaptı. TORBA YASA BEKLENTİSİ Sözlerine yaşanan depremlerde hayatını kaybedenlere vatandaşlara rahmet dileyerek başlayan Salman, "Kaerimiz, çabamıza bağlı. Yıllardır bu mücadeleyi veriyoruz, elimizden ne geliyorsa yaptık. Bir günde 2 milyon, 3 milyon tweet attık. Türkiye'nin gündemini biz belirledik" dedi. Salman, "Ay sonunda kapsamlı bir torba yasası çıkartılacağı söyleniyor. Bu torba yasada staj ve çıraklık mağduriyeti giderilmedir. Gencecik yaşta sanayilerde çalışmış, araba altına yatmış, ter dökmüş emekçilerin stajlarını, çıraklıklarını sigrta başlangıcı saymak bir lütuf değil, analarının ak sütü gibi helaldir" diye konuştu. Beklentimiz stajın çözülmesi yönündedir diyen Salman, "Hükümetimizin geride mağdur bırakmayacak şekilde düzenlemeler yapacağına inancımız tamdır. Sonuna kadar mücadeledeyiz, sonuna kadar işimizin başındayız, hakkımızı alacağımıza inanıyoruz" dedi. HABER MERKEZİ

Mağdurlar ses yükseltti: Büyükşehir’de ‘S Plaka’ krizi Haber

Mağdurlar ses yükseltti: Büyükşehir’de ‘S Plaka’ krizi

TENZİLE AŞÇI İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Ulaşım Ana Planı çerçevesinde S plakalı servis aracı sayısını artırmak için 2020 yılında ihaleye çıkılması kararı almış ancak ihale, Servisçiler Odası İzmir Şubesi mevcut Başkanı Erdem Mert’in konuyu yargıya taşıması nedeniyle ‘Meclis kararı’ olmadığı gerekçesi ile iptal edilmişti. Ardından ikinci ihaleye çıkılırken ikinci ihale de ‘Encümen onayı olmadığı’ gerekçeleri ile iptal edilmişti. İptal kararının ardından plaka sahiplerinin plakaları iptal edilirken, plakalarının el konulmasına 1 ay kala S plaka mağdurları haklarını aramak için harekete geçti. Kültürpark içerisinde yer alan belediye hizmet alanında toplanan S Plaka mağdurları önce belediye yetkilisiyle görüşme ardından da basın açıklaması gerçekleştirdi. Mağdurlar adına açıklamayı yapan Taksi Sahipleri Derneği Başkanı Mustafa Pala, sorunun çözümü için hem yerel yönetimlere hem de merkezi iktidara seslendi. “KİRALIK PLAKAYA HAYIR!” Yaşadıkları mağduriyeti anlatan Pala, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e seslendi ve “Biz S plaka mağdurlarıyız. Bundan 2 yıl önce belediyenin yapmış olduğu ihalede S plaka almıştık. 400 plaka ihaleye çıkmıştı, biz 288 tanesini satın almıştık. Bu süreçte şu anki oda başkanımız Erdem Mert dava açtı bu ihaleye. Bu ihale ilk önce meclis kararı olmadığı için sonra da encümen kararı olmadığı için iptal edildi. Biz bu ihaleyi piyasa değerinin yüzde 80’i üzerinden satın almıştık. Şu anda aranda 2 yıl geçti. Aldığımız fiyat ile şimdiki piyasa fiyatı arasında çok büyük uçurumlar var. O zaman biz 400 bin lira artı KDV’den almıştık. Ancak şu anda maliyet 3 milyon liraya çıkmış durumda. Şu anda plakalarımız iptal edildi. Bu konuyla ilgili Sayın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e sesleniyoruz; Bizi mağdur etmeyin. Bu kadar insan bağını bahçesini evini satarak plaka aldılar, çok mağduriyet yaşanacak. Bunun için yetkililere süslenmek istiyoruz mağdur edilmemek istiyoruz. Az önce Daire Başkanı Kadir Efe Bey ile görüştük bu konuyla ilgili süreci uzatabileceklerini söylediler. Şu an alınan kararla kiralık plaka vermek istiyorlar. Biz kiralık plaka istemiyoruz. Kiralık plakaya ‘Hayır’ diyoruz. Ev almışız ancak bir anca kiracı olacağız! Bunu kabul etmiyoruz, tekrar satış yapılmasını istiyoruz. Buradan hükümete de sesleniyoruz. Cumhurbaşkanlığımızın bu konuyla ilgili tüm Türkiye genelinde plakalarının tekrar 1986 senesinde 10553 sayılı Bakanlar Kurulu kararına göre tekrar satılmasını istiyoruz. Bizim varımız yoğumuz, geleceğimiz, sigortamız bu plakalar. Evimiz, bahçemizi sattık ve şu an da çok mağduruz. Yetkililerden bu konuda yardım istiyoruz” dedi. “VALİ BEY SESİMİZİ DUYARSA…” Belediyenin kendilerine sunduğu kiralık opsiyonunun zararlarını tolere etmediğinin altını çizen Pala, “Belediye bize ‘Danıştay karar verdi, biz bunu uygulamaya koymak zorundayız ve o günkü rayiç bedel üzerinden yüzde 9,5 faiz ile paranızı geri öderiz’ diyor. Burada çok mağduriyet var. Cumhurbaşkanlığının konuyla ilgili çalışması var. Bu konuyu torba yasa ile hızlandırılırsa, Vali bey sesimizi duyarsa… Daha öncede Torbalı'da şehir içinde çalışan araçlar iptal edilmişti, konuyla ilgili Vali Bey üst yazı ile burada yaşanacak mağduriyet ile ilgili bir karar vermişti ve karar uygulanmamıştı. Bize de böyle bir yardımcı olunmasını istiyoruz. Kiralama usulünde bize 3 yıldan 49 yıla kadar karşılayabileceklerini söylüyorlar. Minimumdan tutacaklarını söylüyorlar. Bu 10 yıllık süreç için 1 milyon 500 bin TL’lere denk gelen bir rakam. Biz ev sahibiyiz ancak kiracı olacağız. Biz kiracı olmak değil ev sahibi olmak istiyoruz” diye konuştu. “BELEDİYENİN İHMALİ VAR” Yasal yoldan haklarını aramaya devam edeceklerini belirten Pala, yaşananlarda büyükşehirin ihmali olduğunu savundu ve “Biz sonuna kadar Anayasa mahkemesine, insan hakları mahkemesine gideceğiz. Meclis kararı olmadığı için bunu iptal ettiler. Biz hakkımı arayacağız burada bırakmayacağız. Biz ihale şartnamesine göre ihaleye girip plakaları aldık. Bizim herhangi bir suçumuz yok. Belediye meclis kararı alınmadan ihale uygulaması. Burada hata belediyenin olduğu için bizi mağdur etmelerini istiyoruz. Uygulama kanunu ‘UKOME sayıları belirler’ diyor. Sonra meclise gönderir, meclisten de uygulama ile encümene girer ve uygular diyor. Burada Encümen ve Meclis kararları alınmamış. Bu nedenle plakalarımız iptal oldu. Belediyenin ihmali var. Meclisteki AK Parti ile görüşüyoruz. Onlar da bize yardımcı olmaya çalışıyorlar. Cumhurbaşkanlığımızın bir yasa tasarısı var. Türkiye'deki tüm odaları toplayıp cumhurbaşkanımız siz bu plakaların sahibiydiniz diyecekti ancak deprem nedeniyle gecikti. Bunu bir an önce çıkarırlarsa iyi olur” ifadelerini kullandı.

İzmir Esnafı afetzedelere destek oluyor Haber

İzmir Esnafı afetzedelere destek oluyor

Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası bölgeden göç eden vatandaşlara gönüllerini açtıklarını kaydeden İESOB Başkanı Zekeriya Mutlu, ‘Mağdur vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının esnaf sanatkarlarımızca karşılanması için odalarımıza genelge gönderdik. Bunun dışında, hazırladığımız istihdam portalı aracılığıyla işe ihtiyaç duyan afetzede vatandaşı esnaf sanatkarlarla buluşturacağız. Ayrıca odalarımızla düzenlediğimiz iş garantili kurslarda da mağdur vatandaşlarımıza öncelik tanıyacağız. Birlik yöneticileri Valilik yetkilileri ile afetzedelerin barındığı merkezleri ziyaret ederek kurslar hakkında bilgilendirmeler yapmaktadırlar’ dedi. İSTİHDAM SAĞLANACAK İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (İESOB), afet bölgesinden göç eden mağdur vatandaşların ihtiyaçlarını gidermek, arzu edenlere istihdam olanakları sağlamak için kolları sıvadı. 11 İlde meydana gelen deprem felaketi sonrası İzmir Esnaf Teşkilatı’nın seferber olduğunu hatırlatan İESOB Başkanı Zekeriya Mutlu, ‘İESOB bünyesinde oluşturulan Kriz Masası marifetiyle tüm odalarımız ile esnaf sanatkarlarımız bölgeye yardım için adeta yarıştı. İyi bir koordinasyon sağlayarak afetzede vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamaya, yaralarına merhem olmaya gayret ettik.Ancak görevimiz henüz bitmemiştir. Şimdi de, afet bölgesinden İlimize göç eden on binlerce vatandaşımıza el uzatma zamanı gelmiştir’ diye konuştu. "AHİLİK DAYANIŞMADIR" İnsanların günlük ihtiyaçlarının büyük kısmının esnaf sanatkarlar tarafından karşılandığına dikkat çeken Mutlu, ‘Ahilik geleneğinin temsilcileri olan esnaf sanatkarlarımız, mağdur vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını gidermeye ayrı bir önem vermelidirler. Ahilik kardeşliktir, dayanışmadır, vatan ve millet sevgisidir. O zaman bize, mağdur vatandaşlar aracımıza binse ücret almamak, lokantamıza gelse yemek ikram etmek, kalifiye meslektaşımızsa istihdam sağlamak, kısaca onlara kol kanat germek, yanlarında olduğumuzu göstermek yakışır.Odalarımıza genelge gönderdik. Mağdurkardeşlerimize destek olmaları için üyelerine tavsiye niteliğinde bilgilendirmelerde bulunmalarını istedik. Gönüllük esası ile dayanışma, İzmir Esnaf ve Sanatkar Teşkilatı’nın bağrında yaşattığı birlik ve beraberliği de pekiştirecektir’ dedi. "İŞ İMKANI SAĞLAYACAĞIZ" İESOB bünyesinde bir İstihdam Portalı hazırlandığını da kaydeden İESOB Başkanı Zekeriya Mutlu sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Meslek sahibi olan ve çalışmak isteyen afetzede vatandaşlarımızı, esnaf sanatkarlarımızla buluşturacağız. Berberinden ayakkabı imalatına, marangozundan camcısına mermercisine kadar her sektörde iş imkanı sağlayacağız. Ayrıca odalarımızla bir süredir gerçekleştirdiğimiz iş garantili kurslarımız var. İstihdam İçin Mesleki Eğitim Projesi (İMEP) kapsamındaki kurslara katılanlar hem meslek ve iş sahibi oluyor, hem de kurs süresince günlük harçlık alıyorlar. Bu kurslarımızda da depremzede vatandaşlarımıza öncelik tanıyacağız. Bu konuda Birlik yöneticileri, valilik yetkilileri ile birlikte afetzedelerin barındığı merkezleri ziyaret ederek,  kurslar hakkında depremzede vatandaşlarımıza bilgilendirmeler yapmaktadırlar.’

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.