TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kısırlık

Kısırlık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kısırlık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Varikosel, kısırlığa sebep olabilir mi? Haber

Varikosel, kısırlığa sebep olabilir mi?

Sperm sayısında azalma, hareket zorluğu ve fonksiyon kaybıyla kendini gösteren varikosel hastalığı ile ilgili Üroloji Uzmanı OP. Dr. Maıs Allahverdıyev, hastalığın belirtileri ve tedavisi hakkında önemli açıklamalarda bulundu. OP. Dr. Maıs Allahverdıyev, “İlk önce testislerin normal sperm ve hormon üretmesi için vücut ısımızdan iki derece daha düşük ortamda olması gerekmektedir. Varikosel testislerin çevresinde ki pleksus pampiniformis dediğimiz toplar damarların genişlemesidir. Bu damarlar genişlediği zaman testisin çevresinde ki ısı vücut ısımıza yaklaşıyor, bu durumda testisler zarar görmeye başlıyor. Tabi ki testislerin varikosel de zarar görmesinin tek nedeni ısı değildir. Ek olarak damarlar genişlediği zaman bu damarlarda biriken zararlı maddelerde testise zarar verir” dedi. Erken tedavinin önemli olduğunu da dile getiren OP. Dr. Maıs Allahverdıyev, “Böylece sperm üretiminde ve kalitesinde bozulma, testosteron azalması, testislerde ağrı, testis çapının küçülmesi, yumuşaması olabilir. Genelde hastalar testiste şişlik, ağrı veya çocuk olmadığı için başvurduklarında fizik muayene veya skrotal doppler ultrasonla tanı konur. Eğer testis çapında küçülme, yumuşama, sperm kalitesinde ve miktarında azalma mevcutsa hastaya varikoselektomi önerilmektedir” ifadelerini kullandı. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Diyetlere dikkat! Kilo vermek her zaman iyi bir şey olmayabilir

Kısırlık tedavisinde yeni umut Haber

Kısırlık tedavisinde yeni umut

Yakın Doğu Üniversitesi DESAM Araştırma Enstitüsü Kurucu Üyesi ve Bilimsel Araştırmalar Projeleri Koordinatörü Prof. Dr. H. Seda Vatansever’in kısırlık tedavisinde embriyonik bağ dokusunu oluşturan hücrelerden elde edilen kök hücreleri kullanmayı hedefleyen çalışması, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’ndan (TÜSEB) destek aldı. Cumhurbaşkanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın desteği ile sağlık alanında yeni teknolojiler geliştirerek planlı ve sürdürülebilir kalkınmaya destek sağlamak amacıyla kurulan Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB), Yakın Doğu Üniversitesi DESAM Kurucu Üyesi ve Bilimsel Araştırmalar Projeleri Koordinatörü Prof. Dr. H. Seda Vatansever’in kısırlık tedavisinde önemli rol oynayacak olan “In vitro Oosit Matürasyonunu Destekleyen Mezenkimal Kök Hücre Kaynaklı Eksozomlarda LINE-1, Orf1 ve FTO Varlığının Araştırılması” başlıklı projesine destek verdi. Tıp dilinde “infertilite”, toplum arasında ise “kısırlık” olarak bilinen sorun, çocuk sahibi olmak isteyen pek çok çift için büyük bir problem. Üreme sistemine bağlı olan bu sağlık sorunu, tek bir sebebe bağlı olabildiği gibi birkaç faktörün birleşmesi ile de gerçekleşebiliyor. Kadınlarda kısırlığa neden olan sebepler arasında “oosit” (kadın yumurta hücresi) kalitesine ait problemler ön plana çıkıyor. Yakın Doğu Üniversitesi DESAM Kurucu Üyesi ve Bilimsel Araştırmalar Projeleri Koordinatörü Prof. Dr. H. Seda Vatansever’in projesi de oosit kalitesi ve olgunlaşmasında, insan hücrelerinin bağ dokularında bulunan erişkin haldeki kök hücrelerden elde edilen küçük parçacıkların (eksozom) oosit olgunlaşması üzerinde oluşturduğu değişiklikleri inceliyor. Bilimsel araştırmalarda niteliğin önemine vurgu yapan Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, “Çalışmalarını sürdüren bilim insanlarımız büyük bir verimlilikle bilimsel yayın üretmeye ve proje geliştirmeye devam ediyor. Gerek Türkiye'den gerekse yurt dışından alınan proje fonları ve kabuller de yürüttüğümüz projelerin niteliğini ortaya koyuyor” ifadelerini kullandı. “Üniversite olarak akademisyenlerimizin araştırmalarına destek vermeyi en önemli önceliklerimizden biri olarak görüyoruz” diyen Prof. Dr. Şanlıdağ, “Diğer yandan TÜSEB gibi değerli kurumların sağladığı destekler bilimsel üretkenliğin ve verimliliğin artmasına büyük bir katkı sağlıyor” vurgusu yaptı. Prof. Dr. Şanlıdağ, yakın zamanda destek alan yeni projeler ile ilgili açıklama yapacaklarını da sözlerine ekledi. “Yürüttüğümüz projenin sonuçları kısırlık tedavisinde yeni bir ufuk açacak” Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’ndan destek alan araştırma projesi ile kök hücrelerden elde edilen ürünlerin kullanımı ile kadınlarda yumurta hücrelerinin kalitesini artırmada nasıl bir rol oynayacağını araştırdığını söyleyen Prof. Dr. H. Seda Vatansever, “Çalışmamız, oosit olgunlaşmasını inceleyerek klinik çalışmalar için ön veri sağlayacak” ifadesini kullandı. “Özellikle olgunlaşmamış oositlerin yumurtalık dışında olgunlaşmasının tetiklenmesi kısırlık tedavisi açısından son derece önemli” diyen Prof. Dr. Vatansever, “Yürüttüğümüz projenin sonuçları, yeni oosit üretme ortamlarının da oluşturulmasını sağlayarak kısırlık tedavisinde yeni bir ufuk açacak” ifadesini kullandı. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Meme kanserinden bu 8 besinle korunun

İnmemiş testis tedavi edilmezse ileride kısırlık ve kanseri riskini arttırabilir Haber

İnmemiş testis tedavi edilmezse ileride kısırlık ve kanseri riskini arttırabilir

Çocuk Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Osman Zeki Karakuş, inmemiş testis ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Karakuş, inmemiş testis, bir bebeğin testislerinden birinin veya her ikisinin uygun konuma gelmediği, oldukça yaygın ve normalde ağrısız bir doğumsal durum olarak bilindiğini belirtti. İnmemiş testislerden etkilenen bir bebekte, testislerinden biri veya her ikisi ya yokmuş gibi göründüğünü yada testis torbasında hissedilemediğini dile getiren Karakuş, inmemiş testisin tedavi edilmediği takdirde ileriki yaşlarda kısırlık ve testis kanseri gelişme riskinin arttırabildiğini ifade etti. "Hormonal bozukluklar neden olabiliyor" Testislerin yani erkek çocuktaki yumurtaların skrotum denilen torbaya inişini tamamlayamaması ve yukarıda bir yerde kalmasına inmemiş testis denildiğini kaydeden Karakuş," Testisler anne karnındaki bebeğin kendi karnının içerisinde yerleşiktir. Doğuma yakın bir zamanda karın içerisinden kasıktaki kanalı takip ederek torbaya inerler. Testislerin torbaya inişini düzenleyen birçok hormonal ve anatomik yapı vardır. Bunların herhangi birinde oluşan bozukluk inmemiş testisle sonuçlanır. Zamanında doğan bebeklerde her yüz çocuktan birinde, erken doğan bebeklerde ise her yüz çocuktan 5-6’sında inmemiş testis görülmektedir. Hastaların hemen hemen yarısında sağda, dörtte birinde solda ve kalan dörtte birinde ise iki taraflı görülmektedir. Ailenin ya da rutin taramalarda sağlık personelinin torbayı boş görmesi başlıca geliş sebebidir. Ancak torbanın boş olması her zaman inmemiş testis olduğunu göstermez. Fizik muayenede testisin kasık kanalında olup olmadığına dikkat edilir. Kasık kanalında bulunan testis aşağıya torbaya çekilmeye çalışılır. Eğer testis torbaya indirilemiyorsa bu inmemiş testistir. Ancak kasık bölgesindeki sinir uyarılarının hassasiyetine bağlı olarak çocuklarda kasık bölgesine elle dokunma veya soğuk teması ile testisler refleks olarak kasığa yukarı kaçabilir. Bu durum yanlışlıkla inmemiş testis olarak algılanabilir. Bu ayrımın yapılmasında en sağlıklı yöntem çocuğun bir çocuk cerrahisi uzmanı tarafından muayene edilmesidir" diye konuştu. "9 -18 ay arasında tedavi edilmeli" Testisin torba dışında vücut sıcaklığında bulunduğu durumda zamanla iç dokusunda bozulmalar olabildiğini ifade eden Karakuş, "Bu nedenle olabildiğince erken dönemde tedavi gerekmektedir. Eskiden 2 yaş öncesinde indirilmesi önerilmekteydi. Ancak son dönemlerde yapılan araştırmalar testislerde olan etkilenmenin 6 ay civarında başladığını göstermektedir. Bu nedenle 9 aylıktan itibaren en geç 18 aylığa kadar ameliyat edilmesi önerilir. İnmemiş testis tedavisinde testisin yerine göre birkaç farklı yöntem uygulanmaktadır. Eğer testis kasıkta ya da torbalar dışında bir yerde ele geliyorsa klasik tedavisi kasık bölgesinden bir kesi ile testisin bulunması ve sonra torbaya dikişlerle sabitlenmesidir. Burada önemli olan inmemiş testisi olan hastalarda kasık kanalının da açık kalmış olabileceği için fıtık onarımının da yapılması gerekmektedir. Eğer testis hiçbir şekilde ele gelmiyorsa gerçekte olup olmadığını anlamak için kapalı yöntemle laparoskopik olarak karına girilip, testislerin karın içerisinde olup olmadığının anlaşılması gerekmektedir. Ancak testisler hiç gelişmemiş olabilir. Karın içerisinde ise kapalı yöntemle laparoskopik olarak ya da açık yöntemle bir ya da iki seanslı ameliyatlarla torbaya indirilebilir. Bunlardan hangisinin yapılacağına büyük oranda ameliyat esnasında karar verilebilmektedir" dedi. "Tedavi edilmeyen vakalarda kısırlık da görülebilir" Karakuş, testisin torbaya uygun zamanda indirilmediği takdirde içerisinde yapısal kalıcı değişikliklerin olabildiğini bildirdi. Bunlardan en önemlisinin üreme hücrelerinin azalması sonucunda kısırlık oluşması olduğunun altını çizen Karakuş, "Bunun yanı sıra, hormon üreten hücrelerde etkilendiğinden erkeklik hormonlarının üretiminde azalma olmaktadır. Bir diğer önemli durum ise testiste ileri yaşlarda görülen ve testisi normal olan bireylere göre artmış testis kanseri görülmesi ihtimalidir. Normal toplumda testis kanseri her bin erkekte iki kişide görülebilirken inmemiş testisi olan hastalarda bu risk 10 kat artmaktadır. İnmemiş testis ameliyatı günübirlik bir ameliyattır. Yapılan ameliyat yöntemine göre yaklaşık 4- 6 saatlik bir takip sonrası hasta aynı gün evine gidebilmektedir. Ameliyat sonrası belirgin ağrı ve hareket kısıtlılığı çocuklarda pek görülmemekte, ek ilaç ve diğer tedavilere ihtiyaç duyulmamaktadır. Ancak bazı ameliyat yöntemlerinde torbada testisin sabitlendiği dikiş olduğu için 2 hafta sonra bu dikişin alınması gerekmektedir" değerlendirmesinde bulundu.

Kısırlığa yol açan nedenler nelerdir? Haber

Kısırlığa yol açan nedenler nelerdir?

İnfertilite tedavisinde kullandığımız başlıca yöntemler şunlardır: - Ovülasyon İndüksiyonu (Oİ), Yumurtlatma -İntrauterin İnseminasyon (IUI), Aşılama -İnvitro Fertilizasyon (IVF), Tüp Bebek Yumurtlama tedavisinde amaç yumurtası olan ama yumurtlayamayan kadının yumurtlamasını sağlamak ya da ortamda bulunan yumurta sayısını arttırarak döllenme olasılığını yükseltmektir. Aşılama tedavisindeki amaç da buna benzerdir. En hareketli spermler seçilip rahim içine verilerek döllenme olasılığı arttırılır. IVF ise tamamen farklıdır. Yumurtanın döllenmesi bedende değil laboratuvar ortamında sağlanıp oluşan embriyo rahim içine transfer edilir. Hangi durumda hangi yöntemi seçeceğimiz bazı durumlarda çok açık olabilir. Örneğin kapalı olan tüpleri ameliyatla açmayı düşünmüyorsak (ki artık pek tercih edilmiyor) tüp bebek yapmamız gerekir. Sperm sayısı çok az olan erkeklerde de tüp bebek yapmak zorunludur. Ancak başka birçok problemde tablo bu kadar net değildir. Hangi tedaviyi uygulamamız gerektiği problemin kaynağı kadar kadının yaşı, infertilite süresi ve yumurtalık zenginliği gibi başka faktörlere de bağlıdır.  Başlıca infertilite nedenlerine göz atacak olursak: ERKEK İNFERTİLİTESİ: Sperm sayı ve hareketi ciddi oranda düşük ise tüp bebek yapmak gerekir. Ciddi azlık mililitredeki sperm sayısının 5 milyonun altında olması olarak tanımlanır. Ancak konu bu kadar net değildir. Aşılamanın başarı oranları mililitredeki sperm sayısı 5-10 milyon arasında olduğunda da düşüktür. Diğer yandan genç ve yeni evli bir çift ciddi sperm problemi olsa bile aşılamayla hatta kendiliğinden gebe kalabilir. Gerçekte sperm analizinde kullanılan sayı, hareket ve şekil kriterleri, sperm fonksiyonu hakkında yüzde yüz bilgi verememektedir. Bu nedenle her çifti ayrı değerlendirip karar vermek, çiftin yaşı, infertilite süresi, daha önce gebelik yaşayıp yaşamadığı gibi faktörleri hesaba katmak gerekir. Eğer tüp bebek yapılacaksa yöntem mikroinjeksiyon olmalıdır. PKOS (Polikistik Over Sendromu) ve ANOVULASYON (Yumurtlayamama): PKOS’da yumurta sayısı çoktur ama bunlar büyüyüp çatlayamamaktadır. Seçilecek ilk tedavi yöntemi Klomen, Aromatoz İnhibitörleri (Femara) gibi haplarla yumurtlamayı sağlamaktır (Oİ). Yumurtlama sağlanabiliyorsa 6 hatta 12 ay denenebilir. Haplarla yumurtlama olmuyorsa ikinci basamak Gonadotropin adı verilen iğnelerdir. Ancak iğne uygulaması özellikle PKOS’ta çok sorunlu bir yöntemdir. Aşırı sayıda yumurta büyümesine bağlı tedavinin iptali, hipersitümülasyon, çoğul gebelik gibi riskleri vardır. Bu nedenle PKOS olgularında haplarla sonuç alınamıyorsa tüp bebeğe geçmek zaman ve maliyet açısından daha akılcı olabilir. ENDOMETRİOZİS: Rahim kanallarının durumu HSG ile kontrol edilir. Tamamen kapalı ise tüp bebek yapılır. Açık ise ne yapacağımızı kadının yaşı, infertilite süresi, yumurtalık zenginliği gibi diğer faktörlere göre belirleriz. Genç ve infertilite süresi 2-3 yıldan daha az olan çiftlerde Oİ ve IUI denenebilir. 3 kerede sonuç alınamazsa tüp bebeğe geçilir. Çikolata kisti varsa ameliyat ile almayı tercih etmiyoruz. Özellikle yumurta sayısı az ise ameliyat bu sayıyı daha da düşürebilir. Ancak kist ağrı yapıyorsa ve yumurtalık zenginliği iyi ise ameliyat düşünülebilir. Tüplerin kapanmasına infeksiyon, geçirilmiş operasyonlar da neden olabilir. Bunlarda da yaklaşım aynıdır. AÇIKLANAMAYAN İNFERTİLİTE: İnfertilite nedeninin ortaya konamadığı durumdur. Yani rahim, tüpler, yumurta sayısı, sperm gibi tetkik edilebilen her şey normal görünmekte ancak gebelik oluşmamaktadır. Bu durumda hangi yöntemin tercih edilmesi gerektiği tartışmalıdır. Örneğin 2013 yılında İngiltere’nin ulusal sağlık rehberini hazırlayan NICE (National İnstitute of health and care excellence) 2 yıllık bekleme periyodundan sonra direk tüp bebek yapılmasını tavsiye etmiş, Oİ ve IUI denemeyi önermemiştir. Ancak çift genç ise ve infertilite süresi çok uzun değil ise Oİ + IUI denenebilir. Daha önce bir gebelik yaşanmışsa ve yumurta zenginliği yeterli ise sonuç alma olasılığı daha da fazla olacaktır. 3 denemede gebelik elde edilemezse ısrar etmek zaman kaybı olacağından tüp bebeğe geçmek gerekir. MYOMLAR: Myomların tedavisi ameliyattır. Ne yazık ki bu ameliyatların rahime zarar verme riski vardır. O nedenle hangi miyomları ameliyat edeceğimiz kritik bir karardır. Biz myomları bulundukları yere göre 3’e ayırıyoruz. Bebeğin tutunacağı boşlukta olanlar, rahim kası içinde olanlar ve rahimin dışında karın boşluğuna doğru büyüyenler. İlk grup muhakkak ameliyat edilmelidir çünkü bebeğin tutunmasını engeller. Bu boşluktaki miyomlar Histeroskopi ile alınır ve bu ameliyatların riski çok azdır. Dış taraftaki 3. grup myomları çok büyük değil ise ameliyat etmeye gerek yoktur. Kas tabakası içinde olanlar ise en tartışmalı konudur. Ameliyat etmemeyi tercih ederiz ama yapılan tedavilerle sonuç alamazsak ve nedenin myom olduğuna karar verirsek yapmak zorunda kalırız. YAŞ FAKTÖRÜ: 40 yaş ve üzerinde IUI (Aşılama) yapılan çiftlerde canlı doğum oranları %1’ler civarındadır. Bu nedenle uygun bekleme periyodu geçti ise direk tüp bebek yapılması daha doğrudur. BU İÇERİK DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Hamilelikte risk yaratan sebeplere dikkat!

Her 100 çiftten 15'inde kısırlığa rastlanıyor Haber

Her 100 çiftten 15'inde kısırlığa rastlanıyor

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Yaprak Üstün, AA muhabirinin fonksiyonel tıp, halk arasında "kısırlık" olarak bilinen "infertilite" ve sağlıklı gebelik sürecine ilişkin sorularını yanıtladı. Fonksiyonel tıpta genellikle kronik hastalıklarla ilgilenildiğini, bunların altında yatan nedenleri tespit ederek, uygun tedaviler uyguladıklarını dile getiren Üstün, kişinin hangi hastalıkları geçirdiği, nasıl bir uyku düzeni ve yeme alışkanlığı olduğu, diyetinde neleri kullanıp kullanmadığı, ne sıklıkta su tükettiği gibi her konuyu hastadan detaylı şekilde öğrendiklerini ifade etti. Üstün, kısırlık durumuna da değinerek, hormonal düzensizlikler, ileri yaş, rahim ve tüplerdeki hastalıkların yanında doğumsal rahatsızlıklar, bazı kronik hastalıklar, obezite, aşırı stres, sigara ve alkol kullanımı ile birlikte vücuttaki toksik yüklerin de gebe kalmayı engellediğini anlattı. Kadın doğum hekimlerinin, gebe kalmak isteyen kadınlara tanıyı detaylı değerlendirmeler sonrası koymaya çalıştıklarını belirten Üstün, kısırlığa katkıda bulunan birden fazla faktör olabileceğini, bu nedenle çiftin değerlendirmesinin aynı anda yapıldığını kaydetti. Üstün, "İnfertilite yani çocuk sahibi olamama 100 çiftten 15'inde karşılaştığımız bir durumdur ve sebeplerine baktığımızda erkek faktör ve kadın faktör birbirine eşittir. Bir de 'açıklanamayan' dediğimiz bir grup vardır ki ne erkekte ne kadında yaptığımız tetkikler, değerlendirmeler sonrasında altta yatan bir sebep bulamıyoruz." bilgisini verdi. Türkiye'de kısırlığı önlemek için her türlü ilaç tedavisinin bulunduğuna işaret eden Üstün, "Örneğin, yumurtlama problemi olan bir hanımda yumurtalarını daha iyi çalıştırabilmek adına elimizde pek çok alternatif hap, iğne var. Bunun dışında, zamanlamayı sağlayabilmek için aşılama dediğimiz tedavi yöntemleri var. Bunları da ülkemizde çok sıklıkta, hemen hemen her hastanede uyguluyoruz." dedi. "Gebeliğe toksinlerden temizlenmiş sıfır bir yükle başlanmalı" Prof. Dr. Yaprak Üstün, çocuk sahibi olma sürecinde yaşam kalitesinin önemli olduğunu vurgulayarak, stres faktörlerinin azaltması gerektiğinin altını çizdi. Düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenmenin hem gebelik sürecinde hem de kısırlık tedavisi sırasında destekleyici unsurlar olduğunu belirten Üstün, vücudun gebeliğe nasıl hazırlanacağına dair şu önerileri sıraladı: "Toksik yüklerden uzaklaşılmasını istiyoruz çünkü hepimiz bir inflamasyon ve toksik yük taşıyoruz. Bu, yediğimiz gıdalardan, içtiğimiz sudan, havadan kaynaklanıyor. Çocuk sahibi olmayı düşünen bir çiftin, mutlaka hayatından toksinleri uzaklaştırması lazım. Örneğin, 'zenobiyotikler' dediğimiz plastik şişelerde bulunan Bisfenol A gibi bunları hayatımızdan uzaklaştırmalıyız. Kozmetiklerden, saç boyalarından uzak durmak lazım. Gebeliğe toksinlerden temizlenmiş sıfır bir yükle başlamak lazım. Diyet çok önemli, özellikle karbonhidratlı gıdalardan uzak durup, sebze ve meyveyi günlük yaşamın içerisine düzenli şekilde sokmak önemli." Anne ve baba adaylarının gebeliğe hazırlanması Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Ekin de Dünya Sağlık Örgütünün küresel olarak her 6 yetişkinden 1'inin kısırlık sorunuyla karşı karşıya olduğu verisini paylaşarak, halk arasında kısırlık olarak bilinen infertilitenin psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve tıbbi etkilerinin bulunduğunu söyledi. İnfertilitede bilinen kromozomal hastalıkların, hem kadın hem erkek için en büyük genetik faktörler olduğunu dile getiren Prof. Dr. Murat Ekin, "Bunun dışında kadınlar için ailede erken menopoz veya erken yumurtalık yetmezliği öyküsü genetik olarak yatkınlık oluşturur." dedi. Prof. Dr. Murat Ekin, çevresel faktörlere dikkati çekerek, "Kadınlar için bilinen yumurtalık, rahim ve tüplerdeki hastalık, geçirilmiş yumurtalık ve tüp cerrahisi, kemoterapötik ilaç kullanımı veya kasık bölgesine ışın tedavisi almış olma, sigara kullanımı, erkekler için ise yetişkin kabakulak, kemoterapi veya radyoterapi öyküsü, cinsel işlev bozuklukları risk faktörleridir." diye konuştu. Sigara, alkol, kötü ve düzensiz beslenme, yoğun stres ve uykusuzluğun hem yumurta hem sperm kalitesini bozacağını vurgulayan Prof. Dr. Ekin, "Gebelik öncesinde olumsuz çevresel faktörlerden uzaklaşılması hem psikolojik hem de fizyolojik olarak anne ve baba adaylarını gebeliğe hazırlayacaktır. Ayrıca gebelik öncesi en az üç ay kullanılacak folik asit desteği anne karnındaki bebeği nöral tüp defektinden koruyacaktır." bilgisini verdi. Ekin, infertilite nedeninin uygun olması durumunda cerrahi veya medikal olarak düzeltilebileceğini, çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin faktörler ortadan kaldırılamıyorsa aşılama veya tüp bebek tedavisine yönlendirilebileceğini kaydetti. Kadın veya erkeğe bağlı kısırlıkta, başarısız tüp bebek denemelerinde ve tekrarlayan gebelik kaybı gibi durumlarda kişiye özel fonksiyonel tıp uygulamalarının, sorunun kökenine inmeyi hedeflediğini dile getiren Prof. Dr. Ekin, şu değerlendirmelerde bulundu: "Vücudumuzda bulunan kronik iltihabi hastalıklar, stres, alerjik durumlar, vitamin ve minerallerin eksiklikleri, dışarıdan alınan toksik maddeler ve vücudun kendisine karşı ürettiği savunma mekanizması bozuklukları derinde yatan etmenler arasında rol almaktadır. Bu etmenlerin tanısının konulmasına ve yine bu etmenlere karşı koruyucu, tedavi edici önlemlerin alınmasına yönelik hastalığı tetikleyen etkenleri ortadan kaldırmak ayrıca dengeli beslenmeyi sağlamak, yaşam biçimi, egzersiz, vitamin, mineral desteğini içeren fonksiyonel tıp uygulamaları, gebeliğe ulaşma ve devam ettirme konusunda mutlak bilimsel kanıt olmamakla birlikte katkı sağlayabilmektedir." AA

İşte dünyanın "kısırlık" raporu Haber

İşte dünyanın "kısırlık" raporu

Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Faruk Buyru, "Kısırlığın yüzde 40’i kadınlarla, yüzde 30’u ise erkeklerle ilgili nedenlerle meydana geliyor. Yüzde 10'unda ise hem kadın hem erkeklerle ilgili problemlerden kaynaklanıyor. Yüzde 20’si ise tetkiklere rağmen bir neden bulunamayan çiftlerden oluşuyor" dedi. DÜNYA ÇAPINDA BİR SORUN DSÖ, tarafından açıklanan verileri değerlendiren Prof. Dr. Buyru, "Kısırlık dünya çapında bir sorun. Çocuk sahibi olamama ya da kısırlık, hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Bunların bir kısmına çeşitli tedavi yöntemleriyle yardımcı olabiliyoruz ama bir kısmı tüm tedavilere rağmen çocuk sahibi olma konusunda sıkıntı yaşayabiliyorlar" ifadelerini kullandı. BEKLEMEYE GEREK YOK Hem kadınlar, hem de erkeklerle ilgili nedenlerle kısırlık sorununu yaşanabileceğine dikkat çeken Buyru, "Bir yıl korunmasız ilişkiye rağmen çocuk sahibi olamayan çiftlerde kısırlıktan söz etmek mümkün. Kadının 35 yaşın üzerinde ise bir yıl beklemeye gerek yok. 6 aydan itibaren tetkik ve tedavilere başlamak gerekir. Kadından kaynaklanan yumurtlama problemleri, tüplerle ilgili ya da rahimle ilgili problemler kısırlık nedeni olabiliyor. Erkekte de doğuştan ya da sonradan ortaya çıkan bir takım faktörler, hastalıklar çocuk sahibi olmayı zorlaştırabiliyor. Bazen de tetkiklerde hiçbir sorun olmayabiliyor, kısırlığın nedenini açıklayamıyoruz. Kısırlığın yüzde 40’i kadınlarla ilgili, yüzde 30’u ise erkeklerle ilgili nedenlerle meydana geliyor. Yüzde 10 neden ise hem kadın hem erkeklerle ilgili problemlerden kaynaklanıyor. Yüzde 20’si ise tetkiklere rağmen bir neden bulunamayan çiftlerden oluşuyor" şeklinde konuştu. Sosyal nedenlerle de kısırlık probleminin yaşanabileceğini vurgulayan Buyru, "Giderek daha ileri yaşta çocuk sahibi olmaya çalışmak, evli olup çocuk sahibi olmayı, gebe kalmayı ertelemek kısırlık sorununa yol açıyor. İleri yaş erkekler için de sorun olabiliyor. Çalışmalar erkekte de sperm sayısı ve hareketliliğinin çevresel faktörlere bağlı olarak yıllar içerisinde azalabildiğini ortaya koyuyor. Bu da erkeğin çocuk sahibi olmasını zorlaştırabilir. Yine sosyal nedenlerle çiftlerin bir araya gelemediğini, ilişkide problemler yaşadığını, daha sık gözlemliyoruz. Bunlar da çocuk sahibi olmayı güçleştiren faktörler" diye konuştu. İHA

E Vitamini Eksikliği Kısırlığa Neden Olabiliyor Haber

E Vitamini Eksikliği Kısırlığa Neden Olabiliyor

Bir yıl boyunca düzenli ve korunmasız ilişkiye rağmen gebe kalamama durumuna kısırlık denir. Kısırlık (infertilite) nedenlerine bakıldığında sorun %35 kadın, %35 erkek, %20 ise hem kadın hem erkek kaynaklıdır. Çiftlerin %10’unda ise kısırlık nedeni bulunamaz. Son yıllarda kısırlık tedavisinde E vitamininin etkisini inceleyen birçok çalışma yapıldığını belirten Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Deniz Ulaş, E vitamininin hem kadında hem de erkekte üreme potansiyelini artırdığını vurguladı. Vitamin E Nedir? Ne İşe Yarar? Vitamin E yağda çözünen ve birçok yiyecekte bulunan esansiyel bir vitamindir. Vitamin E'nin güçlü antioksidan etkisi vardır. Bu etki ile hücreleri zararlı serbest radikallerden korur. Vitamin E'nin beyin, cilt ve kan üzerine olumlu etkileri olduğunu biliyoruz. Ancak üreme üzerine olan etkileri hakkında yeni yeni bilgi sahibi olmaya başladık.  Vitamin E Eksikliği Hangi Durumlarda Olur? Vitamin E, sağlıklı beslenen ve herhangi bir rahatsızlığı olmayanlarda normal seviyede bulunur. Ancak sağlıklı beslenmeyenlerde veya bazı hastalıkların olması durumunda Vitamin E eksikliği söz konusu olabilir. Aşağıdaki durumlarda vücutta E vitamini eksikliği görülebilir; -Genetik -Kistik fibrozis -Kronik pankreatit -Çölyak hastalığı -Kolestatik karaciğer hastalığı  E Vitamininin Erkek Kısırlığı Üzerine Etkisi  Kısırlık sanki sadece kadınların problemi gibi algılansa da bu problem kadın ve erkekleri eşit etkiler. İnfertil çiftlerin %35’inde sorun sadece erkektedir. Sperm sayı ve kalitesini etkileyen tüm faktörler erkekte kısırlığa neden olur. Bu faktörler genetik olarak doğuştan itibaren de olabilir, sonradan dış faktörler nedeniyle de olabilir. Prof. Dr. Deniz Ulaş, E vitamininin erkek infertilitesi üzerine olan etkilerini şu şekilde sıraladı; ● Sperm sayısını artırır. Sperm sayısının azalmasının en önemli nedenlerinden biri de enfeksiyon ve travmadır. E vitamini sperm üzerine bariyer etkisi yaparak, spermin zararlı dış faktörlerden etkilenmesini engeller ve yumurtayı dölleyecek sperm sayısını artırır. ● Sperm haraketliliğini artırır. Vitamin E antioksidan etki ile spermleri serbest radikallerden korur ve sperm hareketliliğini artırır. Vitamin E eksikliğinde sperm hareketleri azalır ve spermin yumurtayı dölleyebilme kapasitesi azalır.  ● Erkeğin cinsel gücünü artırır. Yapılan çalışmalarda dışardan vitamin E takviyesinin testesteron seviyesini artırdığı, buna bağlı olarak da erkeğin cinsel gücünün artırdığı gösterilmiştir.  ● Tüp bebek başarı şansını artırır. Yapılan çalışmalarda E vitamin takviyesi alan erkeklerin, tüp bebek başarı şansının %29 daha fazla olduğu gösterilmiştir. E Vitamininin Kadın Kısırlığı Üzerine Etkisi  E vitamininin kadın kısırlığı üzerine olan en önemli etkisi rahim duvarını kalınlaştırmasıdır. Çünkü embriyonun rahim duvarına tutunabilmesi için endometriyum kalınlığının > 7mm olması gerekir. Aksi takdirde embriyo rahime tutunamaz. Bu etki ile E vitamini kadının gebe kalma şansını artırır.  Özellikle kısırlık tedavisinde kullanılan ve yumurta geliştirmeye yarayan bazı ilaçlar rahim duvarında incelmeye neden olur. Bu da tedavinin başarı şansının azaltır. Bu bağlamda kısırlık tedavisine E vitamini eklenmesi tedavinin başarı şansını artırabilir.  Kısırlık dışında Vitamin E’nin adet düzensizliği, polikistik over sendromu, adet sancısı ve menopoz tedavisinde de faydalı olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir.  E Vitamininin Gebelik Üzerine Etkisi  E vitamini bebeği çevreleyen amniyon kesesini kalınlaşmasını sağlar. Bu sayede amniyon kesesinin patlamasına bağlı düşük ve erken doğum riskini azaltabilir.  E Vitamininden Zengin Gıdalar Dengeli ve sağlıklı beslenenlerde vitamin E normal seviyededir. Bu durumda E vitamini takviyesine gerek yoktur. Çünkü fazla E vitamininin kanama, bulantı, ishal ve karın ağrısı yapma riski vardır. Sağlıklı bir insanın günde 500-1000 mg E vitamini alması gerekir. Aşağıdaki yiyecekler E vitamini yönünden zengindir; Lahana, ıspanak gib yeşil yapraklı sebzeler,domates,biber,bitkisel yağlar,fındık, fıstık, badem,avokado,turp,şalgam,mango,kivi,papaya,ıstakoz,deniz ürünleri ve yumurta sarısı. Günlük yeterli miktarda E vitamininin beslenme yoluyla alınması gerektiğini belirten Prof. Dr. Deniz Ulaş, özelikle çocuk düşünen çiftlerin bu konuya önem vermeleri gerektiğinin, yeterli beslenemeyenlere E vitamini takviyesi yapılması gerektiğinin altını çizdi. HABER MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.