TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#kilo

kilo haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, kilo haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzman diyetisyen uyarıyor: Stres kilo aldırır Haber

Uzman diyetisyen uyarıyor: Stres kilo aldırır

Kişilerin yemekten bir saat kadar sonra yeniden acıkmasından duygusal açlık durumunun belirtilerini görebildiklerini söyleyen Uzman Diyetisyen Betül Merd, “Duygusal açlık çağımızın en büyük hastalıklarından bir tanesi. Aslında kişinin biyolojik ihtiyacı olmadan duyduğu bir açlık durumudur. Kişilerin karnı tok ama bir açlık hissediyorlar. Bunun da sebebi aslında strese bağlı gelişen açlık durumudur. Bu durumlarda genelde kişiler karbonhidratlı besinlere çok fazla yüklenmiş oluyorlar. Bu da duygusal açlığımızın göstergesidir. Yani fiziksel açlık dediğimiz zaman, burada belirli bir zaman aralıkları vardır. Kişi gece uyumuştur sabah kalktığı zaman kendisini aç hissetmesi normaldir. Çünkü kahvaltı saati gelmiştir. Aynı zamanda öğle yemeği saati yaklaştığında da kendisini aç hisseder, akşam yemeği saati yaklaştığında da yine bir açlık durumu hissediyorsa bu da yine fiziksel açlıktır. Fakat duygusal açlık dediğimiz durum çok farklıdır. Kişinin karnı tok olmasına rağmen ya da kahvaltıyı dolu dolu geçirmesine rağmen ilerleyen dakikalarda en fazla bir saat içerisinde tekrardan acıkma ihtiyacıdır ve burada kişi genelde tatlı besinlere yönelebiliyor. Buradan duygusal açlık olduğunu biz anlayabiliyoruz” dedi. "Duygusal açlık durumunu 18-30 yaş grubu arasında daha fazla gözlemliyoruz" Betül Merd, duygusal açlığın en çok 18-30 yaş aralığında görüldüğünü söyleyerek, “Duygusal açlık durumunu 18-30 yaş grubu arasında daha fazla gözlemliyoruz. Çünkü aslında bu 18 yaş dediğimiz şey ergenliğin bitişi ve yetişkinliğe geçiş süreci olduğu için duygusal açlık süreçlerini burada çok fazla yaşayabiliyoruz. Aynı zamanda 30 yaş ve üzerinde de gözlemliyoruz. Burada da yine iş stresine bağlı olarak stres durumunun gelişmesinde yine kişiler duygusal açlık durumları yaşayabiliyor. Burada da bireyler genelde ses çıkaran besinlere çok fazla yönelebiliyorlar ki bu da genelde akşam saatlerinde oluyor. Cips, kurabiye gibi ya da mısır patlağı tüketimi gibi besinlere çok fazla yükleniliyor. Burada yapılan çalışmalarda ses çıkaran besinlerin stresi azalttığı yönünde etkiler var. Kişilerin de bunlara yönelme sebebi aslında gün içerisinde yaşamış oldukları stres durumunu bu şekilde ses çıkaran besinlerle baskılamaya çalışmalarıdır. Ben de genellikle hastalarıma ses çıkaran besin olarak salatalık veya havuç gibi şeyler öneriyorum ki ileride bize obezite olarak dönmesin diye” ifadelerini kullandı. “Ses çıkaran gıdalarda sağlıklı besinler tercih edilmeli” Obezitenin önüne geçilebilmesi için duygusal açlık durumunda karbonhidrattan çok sağlıklı ürünlere yönelinmesi gerektiğini söyleyen Betül Merd, sözlerine şu şekilde devam etti: “18 yaşında genelde bireylerin çene bölgelerinde sivilcelenmeler olabiliyor. Duygusal açlığa bağlı olarak yedikleri karbonhidratlı besinler ve bu ses çıkaran besinler nedeniyle. Özellikle cips, çekirdek, mısır patlağı gibi gıdalar tükettikleri zaman sivilcelenmelere yol açıyor. Karaciğer yağlanmaları gözlenebiliyor çünkü karbonhidrat tüketimi çok fazla olduğu süreçlerde biz ne yazık ki karaciğer yağlanmasıyla karşı karşıya gelebiliyoruz. Abdominal bölgede yağlanma çok fazla olabiliyor çünkü karbonhidrat tüketimi ne yazık ki abdominal bölgede yağlanmaya sebep olabiliyor. Bu yüzden biraz daha o tarz besinlerden uzaklaşıp, yine ses çıkaran besin olarak sağlıklı besinlere yönelebiliriz. Yazın erik gibi salatalık gibi kışın da havuç gibi ses çıkaran besinlere de yöneldiğimizde bunların biraz daha önüne geçmiş oluyoruz.” BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Ağrılarınızın sebebi depresyon olabilir

Diyetlere dikkat! Kilo vermek her zaman iyi bir şey olmayabilir Haber

Diyetlere dikkat! Kilo vermek her zaman iyi bir şey olmayabilir

Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşegül Akkaya Erden, sosyal medyanın hayatımızda hızla yer etmesiyle birlikte artan ‘mükemmel beden ölçüsü’ algısına değinerek, ideal kiloyla ilgili önemli bilgiler verdi. İdeal kilosunda olan kişilerin bile birkaç kilo vermek istediğine dikkat çeken Diyetisyen Erden, “Aslında herkesin, sağlıklı olduğu bir kilosu vardır. Bu kilo, tıpkı parmak izlerimiz kadar eşsiz ve bize özeldir. ‘İdeal kilo’ kavramı yine herkesin kafasında şekillenen ama doğru yöne evrilmeyen bir kavram oldu. İdeal kilo; boy ve kilo, yaş, cinsiyetimizle ilgilidir. Tek tip ‘İdeal’ bir vücut şekli veya vücut boyutu yoktur. Vücudunuz nasıl size özgü ise; ideal ya da normal kilonuz da öyledir. Aynı boyda, aynı yaşta ve aynı kiloda olsa bile, bireylerin görüntü ve beden ölçüleri çok başka olabilir. Çünkü metabolizma hızları, vücut tipi, kas/yağ oranı, vücut yağının dağılımı, kemik yoğunluğu, farklıdır” dedi. “Kilo almanın ya da vermenin sebebi tek başına beslenme değildir” Aşırı şişmanlık gibi aşırı zayıflığın da sağlıksız olduğunun altını çizen Diyetisyen Erden, herkesin hatta her yaşın sağlıklı olduğu bir kilo aralığı olduğunu; ‘sağlıklı’ sınırlarda olmak kaydıyla kiloların sabit kalmak zorunda olmadığını söyledi. Dinamik bir bedende sağlıklı kabul edilen sınırlar içinde kiloların değişmesinin doğal olduğunu belirten diyetisyen Erden, “Kilo almanın ya da vermenin sebebi tek başına beslenme değildir. Kilo almaya veya kilo vermeye bir takım hastalıklar eşlik ediyor olabilir. Hekim kontrolü sonrasında, gerektiğinde ilaç tedavisi ve bunu tamamlayan beslenme düzeni ile kilo problemini çözmek en doğru olandır” şeklinde konuştu. “Kilo kontrolünde ‘ağırlık’ tek gösterge olmamalıdır” Diyetisyen Erden, vücut ağırlığının tek başına, sağlıklı kilo göstergesi olmayacağını vurgulayarak aynı zamanda yağ oranı ve bu yağın toplandığı bölgelerin tespitinin de önem taşıdığını ifade etti. Vücut tipinin genetik olarak ‘kemik yapısı, kemik yoğunluğu ve kasların birleşimi’ olduğunu dile getiren Diyetisyen Erden, vücut yağlarının armut (basende toplanan), elma (karın çevresinde toplanan) olmasını genetik özelliklerin belirlediğini anlattı. Genlerle kuşaktan kuşağa taşınan özellikler arasında vücut tipinin yer aldığını ama zayıf veya şişman olma durumunda genlerin mi yoksa teknoloji çağının hareketsiz yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları mı olduğunun tartışıldığını sözlerine ekledi. Tartı dışında bel/kalça oranının normal sınırlar içinde olmadığı hallerin farklı hastalıkların habercisi olabileceğini dile getiren Diyetisyen Erden, “Ağırlık, vücut yağ yüzdesi, sahip olunan kas kütlesi miktarı değiştirilebilir ama vücut tipi, iskelet sistemi değişmez. Bu durumda, bireyi sadece kilo ile değil, su oranı, yağ/kas dengesi, kemik ağırlığı, bölgesel yağ dağılımı ile değerlendirmek gerekir” ifadelerini kullandı. “Vücut ağırlığının artması şişman olduğunuz anlamına gelmez” Kas kütlesi ve yoğunluğu arttıkça vücut ağırlığının da arttığına işaret eden Diyetisyen Erden, “Bu kesinlikle şişman olduğunuz anlamına gelmez; sahip olunan kas kütlesi metabolizmaya avantaj sağlar, fazla kalori yakan hızlı bir metabolizmaya evrilir. Yağ, kas kütlesine göre çok daha fazla yer kapladığından aynı miktarda yağ ya da kas kaybının vücuttaki duruşu birbirinden çok farklıdır. Bu nedenle sadece tartıdaki ağırlığa odaklanılmamalıdır” diye konuştu. Sağlıklı kilo kontrolü için mutlaka bir beslenme ve diyet uzmanına danışıp, önerilerini dikkate alınmasını tavsiye eden Diyetisyen Erden, “Belirli bir kiloya veya bedene inmek yerine sağlığınızda ısrarcı olun. Düşük kalorili veya gelişigüzel diyetler ile sağlığınızı kaybetmeyin. Kilonuz sağlıklı bir değer aralığında sabitlenmiş ise sağlıksız yöntemlerle kendinizi zorlamayın. Unutmayın her vücudun bir kilo eşiği vardır” dedi. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Diyetisyen Akgül: Akdeniz tipi beslenme meme kanserinden koruyor

Hem sağlıklı hem de kilo vermeye yardımcı! Her sabah limonlu su içmenin faydaları Haber

Hem sağlıklı hem de kilo vermeye yardımcı! Her sabah limonlu su içmenin faydaları

Her sabah uyandığınızda su içmenin faydaları, saymakla bitmiyor. Her gün düzenli olarak limonlu su içmenin sağlık üzerinde pek çok olumlu etkisi bulunuyor. Günün ilk saatlerinde vücudunuzu canlandırmak ve bağışıklık sisteminizi güçlendirmek istiyorsanız, limonlu su içmek harika bir adım olabilir. Aynı zamanda güne başlamadan önce aç karnına içebileceğiniz limonlu su detoksu, kilo verme açısından da yardımcı olur. Limonlu su, içeriğindeki zengin vitamin ve minerallerle beraber sağlık açısından pek çok avantaj sunar. Sabahları limonlu su içmek, su ve limonun birleşimi ile vücudu temizlemeye ve toksinleri atmaya yardımcı olabilir. Ayrıca limonlu suyun metabolizmayı hızlandırdığı ve kilo yönetimine destek olduğu da bazı araştırmalarda görülmüştür. Limonlu su, C vitamini açısından zengin olmasıyla bilinir ve bu da bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olabilir. Ayrıca limonun içeriğindeki antioksidanlar, vücuttaki zararlı serbest radikallerle savaşarak hücresel sağlığı koruyabilir. Limonlu su içmek, aynı zamanda sindirim sistemine de fayda sağlayabilir. Limonun içeriğindeki asit, sindirim enzimlerinin üretimini artırabilir ve sindirimi destekleyebilir. Bu da sindirim sorunlarını hafifletebilir. NOT: Ancak herhangi bir besin veya içeceği tüketirken aşırıya kaçmamak önemlidir. Fazla miktarda asit tüketmek, diş minesine zarar verebilir. LİMONLU SU İÇMENİN CİLDE FAYDASI Limonlu suyun cilt sağlığına olumlu etkileri bulunmaktadır. Limonlu suyun içeriğindeki C vitamini, cildin parlaklığını ve sağlığını destekleyebilir. C vitamini, yaşlanma belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilir. Limonlu suyun içerdiği doğal asit, cildin ölü hücrelerden arınmasına ve yenilenmesine yardımcı olabilir. Bu da cildin daha taze ve canlı görünmesine yardımcı olur. Ayrıca limonlu su, cilt tonundaki rengi eşitlemeye yardımcı olabilir ve ciltte oluşan lekelerin görünümünü azaltabilir. Sonuç olarak, limonlu suyun içeriğindeki C vitamini ve antioksidanlar sayesinde cilt sağlığını desteklediği söylenebilir. NOT: Ancak limonlu suyu cilt bakımında kullanırken dikkatli olunmalıdır.  AÇ KARNINA SU İÇMENİN FAYDALARI Aç karnına su içmenin sağlık üzerindeki etkileri merak konusu olmaya devam ediyor. Birçok uzman, sabahları aç karnına su içmenin çeşitli faydaları olduğunu dile getiriyor. Ancak bununla birlikte, her bireyin vücut yapısı ve sağlık durumu farklı olduğundan, etkiler bireysel olarak değişebilir. Aç karnına su içmenin öne sürülen faydalarından biri sindirime yardımcı olmasıdır. Sabahları su içmek, sindirim sisteminin harekete geçmesine yardımcı olabilir ve metabolizmayı hızlandırır. Aç karnına su içmek, vücudu temizlemeye de yardımcı olabilir. Uykunun ardından vücut, toksinleri atmak ve atık ürünleri uzaklaştırmak için fırsat olabilir. NOT: Ancak, aç karnına su içmenin aşırıya kaçılmadan yapılması önemlidir. Çok fazla su içmek, mide rahatsızlığına veya vücuttaki elektrolit dengesizliğine yol açabilir. Ayrıca, bazı insanlar mide rahatsızlığı veya asit reflüsü gibi sorunlar yaşayabilir, bu nedenle bireyler kendi sağlık durumlarına göre davranmalıdır.

Fazla kilo ve inatçı yağlara karşı 10 etkili egzersiz! Haber

Fazla kilo ve inatçı yağlara karşı 10 etkili egzersiz!

Kilo verme ve ideal kiloyu korumada istikrarlı ve tutarlı olmak, beslenmeden egzersize, hareketli yaşamdan düzenli uykuya dek birçok konuda sağlıklı yaşam alışkanlıkları oluşturmak gerekiyor. Öyle ki; araştırmalar yeteri kadar alınamayan uykunun bile kilo verme hızını yavaşlatabileceğini hatta yüksek kalorili yiyeceklere olan isteği artırabileceğini ortaya koyuyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Spor Hekimi Prof. Dr. Tolga Aydoğ kilo verme, yağ yakımı ve bel çevresinin incelmesi için kalori açığının şart olduğunu ve haftada 225-420 dakika egzersiz yapmak gerektiğini belirterek “Kilo kaybı, tükettiğinizden daha fazla kalori yaktığınızda ortaya çıkar. Bu nedenle kilo vermede; dengeli ve düşük kalorili bir diyetin yanısıra hareketli yaşam ve düzenli egzersiz kritik rol oynamaktadır” diyor. Normal bir egzersize göre yarı sürede daha fazla yağ yakımı için son zamanlarda Yüksek Şiddetli Aralıklı Antrenmanın (YŞAA) öne çıktığını belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Spor Hekimi Prof. Dr. Tolga Aydoğ fazla kilo ve inatçı yağlara karşı 10 etkili egzersizi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. Yürüyüş Düzenli ve tempolu yürüyüş kilo kaybı için en ideal egzersizlerden biridir. 70 kiloluk bir kişi 6,4 km/saatlik orta hızda 30 dakikalık yürüyüşte yaklaşık 175 kalori harcar. Obez kişilerde haftada üç kez 50-70 dakika yürümenin vücut yağını ve bel çevresini azalttığı ortaya konmuştur. Başlangıçta haftada üç-dört gün 30 dakika yürümeyi hedefleyin, forma girdikçe yürüyüşlerinizin süresini ve sıklığını kademeli olarak artırabilirsiniz. Koşu Tempolu veya yavaş koşu iç organlarımızın etrafını saran yağları azaltarak kalp ve diyabet gibi hastalıklara karşı da fayda sağlar. Fartlek koşusu denen koşu hızının artırılıp, azaltılması bir nevi Yüksek Şiddetli Aralıklı Antrenmana (YŞAA) benzer olup, daha etkin kalori harcamasına olanak sağlayabilir. 70 kg bir kişi 8 km/saat hızla koşarken 30 dakikada yaklaşık 288 kalori yakar. Başlangıçta haftada üç-dört gün düşük şiddette 20-30 dakika uygun olabilir. Bisiklet Bisiklet kilo vermeye, insülin duyarlılığını artırmaya, kalp ve kanser gibi hastalık risklerini azaltmaya yardımcı olur. 70 kg bir kişi sabit bir bisiklet üzerinde orta hızda 30 dakikada yaklaşık 252 kalori, yüksek hızda ise 288 kalori yakar. Ayrıca ağırlık taşımayan ve düşük etkili bir egzersiz olduğundan eklemlerinize fazla yük bindirmez. Başlangıçta haftada üç-dört gün hafif şiddette yapıp, ilerleyen dönemde yüksek ve düşük şiddetti karıştırarak yapmaya çalışın. Yüksek Şiddetli Aralıklı Antrenman (YŞAA) Yüksek Şiddetli Aralıklı Antrenman; yapacağınız egzersizi (koşu, yürüme, bisiklet vb) kısa süreli yüksek tempoyla yapıp akabinde kısa süreli dinlenme ve bunu birçok kez tekrarlama ile oluşturulur. Tipik olarak bir YŞAA 10-30 dakika sürer ve normal bir egzersize göre yarı sürede daha fazla kalori yakabilir. Yapılan çalışmalar, YŞAA’nın diğer egzersiz türlerine göre dakikada yüzde 25-30 daha fazla kalori yaktığını, yağ yakımında daha etkili olduğunu göstermiştir. Prof. Dr. Tolga Aydoğ “Egzersize yeni başlayanlar için, egzersiz şiddetini nispeten düşük seçip dinlenmeyi uzun vermek daha iyidir. Örneğin; 30 saniye koşup akabinde 60 saniye yürüyün ve bu seti birden çok kez tekrarlayın” diyor. Yüzme Vücutta neredeyse tüm kas gruplarını aynı anda çalıştırdığı için hızlı kilo verme ve yüksek kalori harcama fırsatı sağlayan yüzme sağlık açısından da son derece yararlıdır. 70 kg bir kişi yarım saatlik yüzmeyle yaklaşık 216 kalori yakar. Yüzme sitiliniz harcanan kaloriyi etkiler. Egzersiz yapmaya yeni başlayanlar için, haftada iki gün, 10-30 dakika arası yüzme ideal olabilir. Zamanla tempo ve süre artırılabilir, el paleti gibi malzemeler ilave edilebilir. Pilates Pilates kilo vermenin yanı sıra bel ağrısını azaltabilir, duruşu iyileştirir, kuvvetinizi, dengenizi, esnekliğinizi ve genel kondisyon seviyenizi geliştirebilir. Her ne kadar diğer egzersizler kadar kalori yakmasa da birçok kişi bunu eğlenceli bulmakta ve bu da zamanla ona bağlanmayı artırmaktadır. 70 kg bir kişi yarım saatlik başlangıç seviyesinde pilatesle yaklaşık 120, ileri düzeyde bir derste 185 kalori yakar. Egzersize yeni başlayanlar haftada iki-üç gün yapabilir.   İp atlama İp atlamak kalp ve damarların yanı sıra diz, kalça ve gövde kaslarınızı çalıştırır, denge ve koordinasyonu geliştirir. 70 kg bir kişi yarım saatlik ip atlamada 350 kalori yakar. Egzersiz yapmaya yeni başlayanlar için, haftada iki gün 3-5 dakika ip atlamaya başlamak iyidir. Bu sürede 30-60 saniye ip atlamaya çalışın, akabinde ara verin ve bunu arka arkaya tekrarlayın. Başlangıçta çift ayak, ilerleyen zamanda dönüşümlü olarak tek ayak ip atlama yapabilirsiniz.   Kürek Gövde, sırt, omuz, kol, diz ve kalça kaslarınızı çalıştıran tüm vücudu içine alan çok iyi bir egzersizdir ama temelde bacak kasları daha baskındır. Kilo verme ve kilo kontrolü için ideal bir egzersizdir. 70 kg olan bir kişi yarım saat kürek çekerek 260 kalori yakar. Egzersiz yapmaya yeni başlayanlar için, haftada iki gün 15 dakikalık bir kürek iyidir. Isınmaya ve soğumaya 5’er dakika, gerçek kürek antrenmanına 5 dakika ayırmak iyi olabilir. Bu antrenmanda dakikada 20-22 çekiş yapma hedeflenmelidir. Eliptik bisiklet Eliptik bisiklette bir yandan bacaklar ve gövde, diğer yandan kollarımız ciddi bir şekilde çalışır. Genel olarak; 70 kilo olan bir kişi yarım saatlik eliptik bisiklette 340 kalori yakar. Ayaklar yerle sürekli temasta olduğu için; koşma gibi ayak bileği, diz, kalça ve bel üzerine düşen yüklenme yüksek değildir, dolayısıyla koşuya göre bu eklemler açısından daha güvenlidir. Egzersize yeni başlayanlar için haftada üç-dört gün 20-30 dakika yapmak uygundur.  Ağırlık antrenmanı Ağırlık antrenmanı, kilo vermenin yanı sıra kas kütlesi oluşturup metabolizmayı hızlandırırken vücudun dinlenme sırasında yaktığı enerjiyi artırır. Bu antrenmanda “dambıl”, “kettlebell”, direnç bantları ve kuvvet antrenmanı makineleri kullanılabilir. 70 kg bir kişi, 30 dakikada yaklaşık 108 kalori yakar. Prof. Dr. Tolga Aydoğ “Harcanan enerji daha düşük olsa da araştırmalar; vücudun bu antrenmandan birkaç saat sonra bile kalori yakmaya devam ettiğini göstermiştir. Başlangıçta haftada iki gün idealdir. Eklem sorununuz varsa öncesinde mutlaka doktorunuza danışın” diyor. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Sağlıklı bir yaşam için dikkat! Egzersiz için en doğru saatler haberimizde

Yemekten sonra uykunuz geliyorsa dikkat! Haber

Yemekten sonra uykunuz geliyorsa dikkat!

 "Sindirim sisteminin enerji gereksinimi yediklerimizin miktarı ile de doğru orantılıdır” diyen Dr. Fevzi Özgönül, “Eğer çok yüksek miktarda yemek yediysek sindirim sistemi daha çok enerjiye ihtiyaç duyar dolayısı ile bu ekstra enerji ihtiyacını karşılayabilmek için aktif olan sistemlerini kapatmak zorunda olduğu için kişinin uykusu gelebilir. Genellikle yemeği fazla kaçıran kişilerde yemek sonrası uyku hali oluşabilir.  Fakat yemeğin miktarının dışında içeriği de uyku getirmesi açısından önemlidir. Yediğimiz gıdaların içerisinde yüksek oranda karbonhidrat içeren gıdalar varsa, o zaman da aşırı insülin salınımı nedeniyle uykumuz gelebilir. İnsülin hormonunun aşırı salınımı seratonin hormonunu da tetikleyerek (seratonin uykudan sorumlu hormondur) yemek sonrası uyku halinin gelmesine neden olabilir.    Dr.Fevzi Özgönül, “Eğer yemeği çok fazla kaçırmadıysanız yani midenizi normalden fazla yiyecekle doldurup sindirim sistemini zorlamadıysanız ve yediğiniz yiyeceklerin içerisinde çok fazla karbonhidrat içeren yiyecek (tatlı, hamur işi gıdalar, pilav gibi çabuk şekere dönebilen gıdalar aşırı meyve tüketimi) yoksa işte o zaman dikkat etmeniz gereken bir rahatsızlık başlamış olabilir Buna insülin direnci diyoruz.” dedi.  İnsülin direnci olan kişilerde de yemek sonrası bir uyku hali olabilir. Hatta bu kişiler yemeğe başlar başlamaz halsizlik ve uyku hissedebilirler. Özellikle uzun bir süre aç kaldıktan sonra başladıkları yemekte ilk birkaç lokmadan sonra çok uykum geldi veya ben çok halsiz oldum diyebilirler. Bu tür bir durumla karşılaşıyorsanız çok dikkatli olmalısınız çünkü bu durum ileride sizin şeker hastalığına yakalanabileceğinizin belirtisidir. Aslında bu tür bir durumda hemen endokrin uzmanı ile görüşmenizde yarar var. Fakat aile hekiminde yaptırabileceğiniz bir test ile sizin insülin direncinizin olup olmadığını anlamak bir hayli kolay” diye konuştu.  İNSÜLİN DİRENCİNİZİ BU FORMÜLLE BULUN   Dr.Fevzi Özgönül, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Sabah aç karına yaptırabileceğiniz bir test ile bunu çok kolay öğrenebilirsiniz. Aç karına kan şekerinize baktırın çıkan sonuç A olsun. Aç karına kan insülin seviyesini ölçtürün çıkan sonuç B olsun. Bu iki sonucun çarpımını 405’e böldüğünüzde çıkan sonuç sizin HOMA-IR sonucunuzdur yani insülin direnci sonucunuzdur. A X B = C / 405 = HOMA-IR. Normal kişilerde HOMA-IR 2,5 değerinin altındadır. Eğer sizin sonucunuz 2,5 değerinin üzerindeyse sizde bir insülin direnci başladı demektir. Eğer önlem alınmaz ise , hem kilolarınızdan kurtulamaz daha fazla kilo alırsınız hem de ileride şeker hastalığına ve beraberinde damar sertliği diye adlandırılan aterosiklerotik kalp hastalığına büyük oranda yakalanırsınız.   Eğer bu değerleriniz 2,5 seviyesinin çok fazla üzerinde değilse ve sizde de aşırı bir kilo fazlası yoksa yediğiniz gıdalardaki rafine şekeri ve rafine unu çıkarırsanız ve öğünlerinizi biyolojik saate göre ayarlarsanız bu durumu düzeltebilirsiniz. Çünkü doktora da başvursanız ilaç önermeden bu söylediğim değişiklikleri yaparak testi tekrarlamayı önerecektir. BU İÇERİK DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Koroner bypass kalp durdurulmadan yapılabilir mi?

Spor yaparken doğru bilinen yanlışlar Haber

Spor yaparken doğru bilinen yanlışlar

YAREN GÜZELKAN-ÖZEL HABER Günümüzde insanlar bilinçsizce spor yapıyor. Yapılan ağır antrenmanlar, yanlış beslenme vücuda zarar veriyor. Düzensiz yapılan sporlar kasların deforme olmasına neden oluyor. Pilates Eğitmeni Begüm Özdamar, spor yaparken dikkat etmemiz gerekenleri anlattı. Spor yapan bireyin hayatını ona göre şekillendirmesine dikkat çeken Pilates Eğitmeni Begüm Özdamar, “Kilo vermek için bir anda kontrolsüz ağır antrenmanlara başlanmasını doğru bulmuyorum. Çünkü; spor devamlılığı olan bir şey olmalıdır. Her gün antrenman yapmayı hayatımızın her anına sokamayacağımız için düzenli ve her zaman yapabileceğimiz kadar antrenmanı hayatımıza sokmalıyız” diye konuştu. SPOR DEVAMLILIK GEREKTİRİR Yağ yakımında şekerden uzak durulmasına dikkat çekerek, sadece kilo vermeye yönelik olmadan sağlığımız açısından düzenli ve kontrollü bir şekilde antrenman yapılmasının vücuda daha doğru bir etki vereceğini vurgulayan Özdamar, “Düzenli spor yapan bireylerde yağ yakımı olmaktadır. Spor esnasında yağ yakımı olduğu gibi antrenmandan sonrasında da vücutta yağ yakımı devam etmektedir. Kişiler yağ yakımını desteklemek için yağ yakımına yardımcı olan besinleri tüketebilirler. Spor yapan bireyler yüksek proteinli beslenerek ve kaslarını koruyarak yağlarının yakılmasını sağlayabilirler. Lifli gıdalar ile beslenip, şekerden uzak durarak yağlanmanın önüne geçebilirler. Bu sayede karın bölgesindeki yağlanma azalır. Karındaki yağlanmanın sebebi büyük ölçüde şeker tüketimidir. Hem beslenmeye dikkat edip hem de düzenli bir egzersiz ile yağ yakımı sağlanabilmektedir. Kilo vermek için bir anda kontrolsüz ağır antrenmanlara başlanmasını doğru bulmuyorum. Çünkü; spor devamlılığı olan bir şey olmalıdır. Her gün antrenman yapmayı hayatımızın her anına sokamayacağımız için düzenli ve her zaman yapabileceğimiz kadar antrenmanı hayatımıza sokmalıyız. Bu sayede kilo vermek için doğru bir beslenme programı ve düzenli bir antrenman programı uygulayarak ulaşmak istediğimiz kiloya rahatlıkla ulaşabiliriz. Kontrollü ve düzenli spor hem bedensel sağlığımız için hem de ruhsal olarak hayatımızın her döneminde yapılmalıdır” ifadelerini kullandı. İnsanların bir anda spor yapmaya yüklenip kilo verdikten sonra sporu bıraktığına vücutta oluşabilecek deformasyonlardan bahseden Özdamar, “Düzenli bir şekilde ağır spor yapan bir birey sporu tamamen bırakıyorsa maalesef ki bazı olumsuzluklar yaşanıyor. Kaslarımız düzenli bir şekilde ağır bir antrenmana alıştığı için yapılmadığında kaslarda tabi ki de yumuşama oluyor. Dengeli beslenme de sağlanmıyor ise yağ oranında artışla karşılaşılabilir bunların yanında psikolojik açıdan boşluğa düşme hisside bu sürecin olumsuz etkilerine sebep olur” dedi. ***KUTU*** DENGELİ BESLENMEK SPORU VERİMLİ KILAR Spor yapan bireylerin karbonhidrattan tamamen uzak durmaları gerektiği düşüncesinin yanlış olduğunu dile getiren Özdamar, vücuda doğru etki edecek, enerji sağlayacak karbonhidrat içeren besinler tüketilmesinin doğru olduğunu ifade ederek, şu açıklamayı yaptı: “Spor yapan bireyler hangi sporu yaptığı fark etmeksizin yaptıkları spordan verim alabilmek için düzenli, dengeli ve yeterli beslenmek zorundadırlar. Spor yapan bireyler kaslarını korumak için protein oranı yüksek besinler tüketebilirler. Bunun yanı sıra spor esnasında enerji açığı ortaya çıktığı için enerjimizi tekrar sağlamak adına boşalan glikojen depolarının dolması için karbonhidrat içeren besinler tüketilmelidir. Bu karbonhidratlar tabii ki de sağlıklı olarak tüketilmelidir. Örnek olarak tahıllardan, karbonhidrat oranı yüksek sebzelerden karbonhidrat alınabilir. Önemli olan konulardan biri de su tüketimidir. Spor esnasında terle birlikte atılan sıvıyı yerine koymamız önemlidir.”  

Önemli olan kaybedilen kilonun korunmasıdır Haber

Önemli olan kaybedilen kilonun korunmasıdır

YAREN ELMAS GÜZELKAN-ÖZEL HABER Günümüzde obezite hastalığı pandemi şeklinde artmış durumda. İnsanlar yaşadıkları kilo problemi nedeniyle tüp mide ameliyatına yöneliyor. Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Yalım Uçtum, son yıllarda insanların sıkça başvurduğu tüp mide ameliyatı hakkında bilgiler verdi. Dr. Uçtum, “Tüp mide ameliyatından sonra fazla olan kiloların yüzde 80-90 oranında kaybediliyor. Önemli olan kiloyu kaybetmek değil, kaybedilmiş kiloyu korumaktır” şeklinde konuştu. GIDA KALİTESİ DÜŞTÜKÇE OBEZİTE ARTIYOR Obezitenin dünyada artmasına sebep olan besin kalitesinin düşmesi ve hareketsizliğinde başlıca nedenleri arasında olduğunu dile getiren Uçtum, “Obezite dünyada pandemi şeklinde yükselişe geçti. Bu tamamen yediğimiz gıdaların güvenli ve sağlıklı olmamasından kaynaklı. Dünyada çok yoğun şekilde nüfus artışı var. Artışa paralel olarak da maalesef ki gıda üretimimiz artmıyor. Aksine tarımsal alanlar harap ediliyor. Gıda kıtlığının önüne geçilebilmesi için de besinlerin genleriyle oynanıyor. GDO’lu besinler bizim vücudumuza iyi gelmiyor. Bizim vücudumuzun tanımadığı besinlerdir. Örnek verecek olursak vücudumuz atalık buğdayı tanıyor. Glüten dediğimiz proteinin oranları daha önce buğdayın içerisinde yüzde 1-2 miktarındayken şu anda yüzde 30’lara kadar çıkmış durumda. Vücut tanımadığı molekülü vücuda alınca karaciğerde kapsül olarak kapatıyor ve karaciğerde saklıyor. Bu da karaciğer yağlanmasına sebeptir. Gıda kalitesi düştükçe obezite artıyor. Beslenme dışında hareket eksikliği obezitenin temelleri arasında. Bizim vücudumuz güneş battıktan sonra hiçbir şekilde enerji yakmıyor. Enerji girişi sağlandığı vakitte yağlanma ve depolanma yapıyor. Kaliteli uyku ve egzersiz, yeme düzeninin yanında şart” dedi. ZAYIFLAMA YÖNTEMİDİR Tüp mide ameliyatının ne olduğu ve ne işe yaradığından bahseden Uçtum, “Tüp mide ameliyatı bir zayıflama yöntemidir. İlk çıkan zayıflama ameliyatıdır. Zayıflama ameliyatlarının çok çeşidi vardır bunlara bariatlik ameliyat dediğimiz çeşitlerdir. Tüp mide ameliyatı da bunlardan biri. Biz bu ameliyatla mideye bir tüp yerleştirerek o tüpten şekil alınarak midenin fazlalık olan yüzde 80’lik kısmı çıkartılıyor. Muz şeklinde midenin içerisine koyduğumuz tüp şeklinde hastanın yeni bir midesi oluyor. Bundan dolayı da adı tüptür. Ameliyattan sonra o tüp çıkartılıyor. Hasta tüp şeklinde bir mide ile hayatına devam ediyor. Orijinal ismi sleeve gastrektomi ameliyatıdır. Bu ameliyatı gerçekten çok fazla arttı bunun da sebebi obezitenin bir pandemi şeklinde artmasından kaynaklı. Gelişmiş ülke, gelişmekte olan ülke, fakir ülke bunların bağımsız olarak her ülkede çok ciddi seviyede artmış durumda. Kovid zamanında da çok gündeme geldi. Ölümlerin birçoğu obez hastalardan olduğuna dair birçok çalışma yayınlandı. O dönemde de çok gündem oldu. Dünyada bir obezite pandemisi olduğu için her ülkedeki oranlar gittikçe arttığından tedavisin yönelik girişimler de aynı paralellikte artışta. Çok ilaçlar ve psikolojik destekler denendi ama güncel tedavilerde zayıflama ameliyatının obeziteyle mücadelede altın standart olduğu şu anda söyleniyor” diye konuştu. KİLO PROBLEMİ OLAN HERKESE UYGULANMAZ Tüp mide ameliyatının sağlıklı olup olmamasından ve kilo problemi yaşayan herkese bu ameliyatın uygulanamayacağını dile getiren Uçtum, “Bu ameliyat sağlıksız tabii ki de değil. Herhangi bir şekilde ileriye dönük yan etkisi bulunmuyor. Zamanında bu konuyla alakalı da çok tartışma oldu. Biz bu ameliyatlarla yaptığımız tek şey midenin hacmini küçültmek. Yüzde 100 olan hacmi yüzde 20 oranına kadar düşürüyoruz. Başka hiçbir organını ellemiyoruz. Hastanın daha ufak bir mide ile daha az yiyerek doygunluk seviyesine ulaşmasını sağlıyoruz. Zayıflama ameliyatlarının çok daha çeşitleri var. Bypass ameliyatları, şeker ameliyatları gibi ama bu ameliyatlar, tüp mide ameliyatı gibi değil. Bu ameliyatların ileriki dönemlerde birtakım komplikasyonları ve sakıncaları çıkabilirken tüp mide için bunları söylemek doğru olmaz. Sonuçta hepsi bir ameliyat, biz hastalara şu gözle bakmalarını sağlıyoruz. 150,160 kilo ile hayatını devam ettirmek mi daha riskli yoksa bu ameliyatın riskleri mi daha fazla diye değerlendirmelerini istiyoruz. Ameliyatın riskleri çok daha kabul edilir seviyelerde. Kilo problemi olan herkese bu ameliyat uygulanamaz. Ameliyat için bazı şartlar var. Birinci olarak hastaların anesteziye uygunluğu şart. Onun dışında mental sağlık gerekiyor. Ağır otizim, mental hastalıklar gibi. Hastanın bizim talimatlarımızı dinleyemeyecek derecede mental olarak geri olması durumunda biz bu ameliyatı yapmıyoruz. Tüp mide ameliyatı için kilo sınırlaması var. İlk bu ameliyat yöntemi çıktığında vücut kitle endeksi oranı kullanıyorduk. Bir insanın ameliyat olabilmesi için vücut oranı 40’ın üzerinde olması gerekirdi ama geçen sene yayınlanan son kılavuzlarda bunun 30’un üzerinde olmasında bile ameliyat artık öneriliyor. 30’un üzerinde vücut kitle endeksiniz varsa birinci evre obezitede yer almış oluyorsunuz. Alkolizm durumlarında biz ameliyat için genellikle geri planda duruyoruz. Hastanın alkolü bırakması gerekiyor. Eğer ki ameliyattan sonra alkol alımı devam ederse hem kilo alımı devam ediyor hem de başka sıkıntılar çıkabiliyor. Ameliyat bir zayıflama yöntemi ama hasta ömrü boyunca bu ameliyatı oldu diye zayıf olacak diye bir şey yok. Sonuçta obeziteyle mücadele bir disiplin konusudur. Asıl problem yaşam standartlarımızı değiştirmemiz. Tüp mide ameliyatından sonra fazla olan kiloların yüzde 80-90 oranında kaybediliyor. Önemli olan kiloyu kaybetmek değil, kaybedilmiş kiloyu korumaktır. Hasta hareket etmezse, düzgün beslenmezse, yaşam standartlarını değiştirmezse 2-3 sene sonra tekrardan kilo alımı görülebilir” açıklamalarında bulundu. UCUZ AMELİYAT İYİ AMELİYAT DEĞİLDİR Ameliyata karşı rağbetin artması fiyat performansını etkileyip etkilemediğini ve her hastanede bu ameliyatın yapılıp yapılamayacağı konusunda açıklama yapan Uçtum, “Fiyatlar konusunda, ülkemiz genelini konuşursak yapan merkez olarak ameliyatı yapan arkadaşlarımızın sayısı çok arttı. Maliyet olarak bakıldığında sonuç olarak teknolojik bir ameliyat. Mideyi kesen, yakan, zımbalayan cihazlar maalesef yurtdışından geliyor ve döviz bazlı olduğu için ülkemizdeki ekonomik durumdan da etkileniyor. Fiyatlar her zaman için yukarı gitme eğiliminde. Hastalar piyasa fiyat araştırmasına girip çok farklı fiyatlar görebiliyorlar. Bunun tek sebebi kullanılan malzemelerin kalitesizliğidir. Çin işi malzemelerle gerçekleştirilen ameliyatlar varken birde Amerikan onaylı cihazlarla yapılan ameliyatlar var. Bunların maaliyetleri çok çok değişiyor. Ucuz ameliyat demek iyi ameliyat demek değildir. Biz hastalarımızı her zaman bunun için uyarıyoruz. Onaylı cihazlarla ameliyat olunması gerektiğini söylüyoruz. Obezite arttığı için rağbette artıyor. Bize gelen çoğu hastalar yıllarca diyet ve farklı yöntemler denemiş kişiler oluyor. Her hastanede bu ameliyat tabi ki de yapılamaz. Bununla ilgili kanunsal düzenleme var. Ameliyatın olabilmesi için hastanenin muhakkak üçüncü basamak yoğun bakım servisinin olması gerekiyor. Bunun haricinde hastanenin yoğun bakım servisinin de olması sadece yetmiyor. Bu işte deneyimli ekibin olması hem ameliyathane hem servis olarak deneyim gerekli. Ameliyat için altyapısının uygunluğu şart. Ameliyat masaları standart olarak şu an da 200 kiloya hastayı taşıyabilecek seviyede üretiliyor ama obezite ameliyatlarının olduğu hastanelerde bu masalar 350-400 kiloya kadar hasta taşıyabiliyorlar. O yüzden ekipman olarak hastanenin tedarikli olması gerekir” dedi. AMELİYAT RİSKLERİ Her ameliyatta olduğu gibi tüp mide ameliyatının da riskleri olabileceğine dair konuşan Uçtum, “Ameliyat riski genel olarak ikiye ayrılır. İlki anesteziyle ile ilgili olan risktir. Her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyatta da vardır. Hastanın korkusu olarak uyanabilme ve kalıcı hasar olur mu olmaz mı korkusu oluyor. Ameliyat öncesi hastayı check-up’a sokuyoruz. Her kilo problemi olan kişi ameliyat olamıyor. Kardiyoloji, göğüs hastalıkları, dahiliye, psikiyatri ve anesteziden onay alıyoruz.  Bu 5 branştan onay aldığımız takdirde hasta ameliyata girebiliyor. İkinci risk olarak da ameliyata bağlı komplikasyonlar var. Kanama dediğimiz ameliyat anında gerçekleşecek kanamadır. Diğer komplikasyon ise kaçak dediğimiz komplikasyondur. Kaçak dediğimiz şey, mideyi kesiyoruz fazlalığı çıkartıyoruz. Kestiğimiz ve diktiğimiz yerde açılma olmasıdır. Açılma olduğu takdirde de hastanın yediği, içtiği şeyler karına doğru akar. Karnımızın içi sterildir. Mide içi steril değildir. Karında hiçbir mikrobun olmaması gerekir. Hasta bu durumda ağır bir enfeksiyonla karşı karşıya gelir bu da ölümcül olabiliyor. Kullanılan cihazların kaliteli olması bu sorunlarla karşılaşmamak adına çok önemlidir. Son teknoloji ile yapılan ameliyatlarda kaçak riski binde bir oranlarının altına düştü. O yüzden ucuz ameliyat güvenli ameliyat değildir. Doktor tecrübesi de aynı zamanda çok önemlidir” ifadelerini kullandı.

Altın değerinde salep: Kilosu 2 bin TL! Haber

Altın değerinde salep: Kilosu 2 bin TL!

Son yıllarda Türkiye'de bitkisel üretime oldukça önem veriliyor. Bu çerçevede Samsun'un 19 Mayıs ilçesinde 2016 yılında izinle salep ekimine başlayan çiftçilerin sayısı geçen sürede 7 kişiden 150'ye çıktı. Son yıllarda oldukça artan salep üreticisi sayısına rağmen, kuru salebin kilosu 2 bin TL'ye satılabiliyor. “SALEP ÜRETİCİ SAYISI ARTTI” Salep üretimine olan ilginin artığını ifade eden 19 Mayıs İlçesi Ekolojik Üreticiler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hakkı Karaman, “2016 yılında bakanlıktan alınan izinle 19 Mayıs'ta salep üretimine başladık. Doğadan alınan salepleri tarlalarımıza diktik. O dönem 7 çiftçiyle birlikte başladığımız salep üretimini şu anda 150 çiftçiyle birlikte yapıyoruz. Samsun'da 60 dönüm alanda salep üretiliyor. Bunun çoğu çoğaltma amacıyla yapıldığından 6-7 yıldır salep üretenler sadece salep satımına geçebildiler. Çiftçilerimiz son 2-3 yıldır para kazanmaya başladılar. Düzgün koşullar sağlandığında dekarda 200 bin adet fideniz olabiliyor. Salep çiçeklenme başlangıcından çiçeklenmenin kozaya dönüşe kadar hasat edilebiliyor. Hasatta çoğalan yumruları alıp, anaç fideyi yumrusuyla birlikte tekrar geri dikiyoruz. Böylece aynı alandan seneye daha fazla yumru elde ederiz” dedi. “YAŞI 250 TL” Kurutulmuş salebin toz halinde yaşına göre daha pahalıya alıcı bulduğunu dile getiren Hakkı Karaman, “Düzgün ekim yapıldığında dönümden 800 kilo ile 1 ton arasında ürün alınabiliyor. İklim değişikliğine göre bu verim 500-600 kiloya kadar düşebiliyor. Dönümünde yaş fideyi üreticiden kilosu 250 TL'ye alıyoruz. Çiftçimiz bunu kendi kurutursa kilosunu 2 bin TL'den alıyoruz. Salep, dönüm alandan alınan verim ve kar oranı bakımından diğer ürünlerden oldukça kazançlıdır. Karadeniz Bölgesi salep üretimi için oldukça uygun. Salep topraktan gıda almıyor. Tamamen nemden oluşan bakterilerle, mikoriza mantarlarla yetiştiği kanıtlandı. Bu bölgelerde verim yüksekliği yaşıyoruz. Daha çok küçük alanda üretim yapan çiftçileri yönlendirmek amaçlı bunu biz tavsiye ediyoruz” diye konuştu.  “TÜRKİYE'DEKİ İHTİYACI KARŞILAMIYOR” Türkiye'nin salep ihtiyacının karşılanması ve ihraç edilebilmesi için daha çok salep üretilmesi gerektiğinin de altını çizen Karaman, “Son yıllarda salep yetiştirmek isteyen çiftçiler, yönetmeliğe takılıyor. Bu yılın sonunda yönetmelik düzenlemesi yapılacağı bizlere söylendi. Bu yönetmelikle birlikte vatandaşların salep yetiştirmesi de daha kolaylaşacak. Şu anda ülkede yapılan üretim, Türkiye'nin ihtiyacını karşılamıyor. Bizim üretimimiz birkaç dondurma firmasının ihtiyacını bile karşılamıyor. Şu anda 40 ton bir üretim yapsak çoğaltma nedeniyle bunun sadece 15 tonu pazara satılıyor. Bu üretimin en az bin tona kadar çıkması gerekiyor. Şu anda Samsun'da 150 çiftçi yılda tamamı hasat edilse 30 ton salep üretebiliyor. Çoğaltma nedeniyle en fazla 10 tonu pazara inebilir. Türkiye piyasasını düşünürsek hem sıcak salep içiminde hem dondurmada kullanacak olursak yaklaşık yaş olarak 500 veya bin ton arasında üretim olması lazım” şeklinde konuştu.  SALEP HAKKINDA Salep otsu ve köklü bir bitkidir. Özellikle içerdiği glikomannan maddesi nedeniyle dondurma üretiminde sıklıkla kullanılır. Enerji veren, göğsü yumuşatan, zihnin çalışma kuvvetini artıran, kabızlık ile ishali engelleyen ve daha birçok konuda vücuda ciddi anlamda destek sağlayan salep, taşıdığı tohum ile de girişimciler içinde ciddi fırsatlar sağlıyor.

Kızı için fazla kilolarından kurtuldu Haber

Kızı için fazla kilolarından kurtuldu

Uşak'ta yaşayan 41 yaşındaki obezite hastası Gülcan Öncer, 5 yıldır böbrek yetmezliği ile mücadele eden kızına böbrek bulmak için dört gözle gelecek güzel haberi bekliyordu. 19 yaşındaki kızı Nazlı Öncer'e böbreğini verebileceğini öğrenen anne Öncer, fazla kilolarından dolayı yaşadığı obezite hastalığı nedeniyle böbrek nakli olamıyordu. Yaptığı araştırmalar sonucunda böbrek nakli olmak için Uşak’tan Denizli’ye geldi. Genel Cerrahi, Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Muhammed Raşid Aykota ile gerçekleştirilen ameliyat başarılı bir şekilde tamamlandı ve Öncer sağlıklı bir şekilde taburcu edildi. ''BÖBREĞİMİ VEREBİLECEĞİM İÇİN ÇOK MUTLUYUM'' Obezite cerrahisi sayesinde, fazla kilolarından kurtularak kızına sağlıklı bir böbrek verebilecek olmanın mutluluğunu yaşayan Gülcan Öncer, “Yıllardır obezite hastasıyım. Ameliyat olmayı düşünmüyordum. Kiloluydum ama ameliyat aklıma bile gelmemişti. Kendi kendime kilo vermeyi düşünüyordum. Ama bir türlü veremiyordum. Bu sırada kızımın böbrek hastası olduğunu ve böbrek nakli yapılması gerektiğini öğrendim. Kızımın sağlığına kavuşması için kendi böbreğimi ona vermeye karar verdim. Doktorlara gittim hepsi de zayıflamam gerektiğini söyledi. Bir türlü kilo veremeyince de bir an önce kızımı iyileştirmek adına obezite ameliyatı olmaya karar verdim. Hangi doktora gitsem diye baya araştırdım. Dr. Muhammed Aykota ile görüşmeye karar verdim. Etrafımda çok fazla kişi tavsiye etti. Hastaneye gittim doktorumla görüştüm. Kilo verebileceğimi ve sonrasında da kızıma böbreğimi verebileceğimi söyleyince dünyalar benim oldu. Hemen ameliyat olmaya karar verdim. Çünkü doktorum bana güven verdi. Ameliyatımı oldum hastanedeki ilgi gerçekten çok iyiydi. 10 gün oldu ve 11 kilo verdim. Daha da fazla vermeye gayretliyim. Böbreğimi verebileceğim için çok mutluyum. İnşallah organ naklimde iyi olacak. Allah tüm böbrek hastalarına şifa versin. Doktorum Muhammed Aykota’ya çok teşekkür ederim. Onların sayesinde hem kızım hem de ben sağlığımıza kavuşabileceğiz” dedi. ''GÜLCAN HANIM VE KIZINA SAĞLIKLI BİR HAYAT SUNMANIN MUTLULUĞUNU YAŞIYORUZ'' Doç. Dr. Muhammed Raşid Aykota, “Gülcan Hanım, bize başvurduğunda kızının böbrek hastası olduğunu ve ona böbrek vermek istediğini söyledi. Muayene ettikten sonra kilosunun böbrek nakli için uygun olmadığını ve böbreğini kızına verebilmesi için obezite ameliyatı olması gerektiğini söyledik. Obezite cerrahisi sayesinde organ nakli için engel teşkil eden fazla kilolarından kurtulabilecekti. Bu haberi duyunca kendisi de kızı da çok mutlu oldu ve bir an önce işlemlerin başlamasını istedi. Obezite ameliyatını gerçekleştirdik ve kontrole geldiğinde 11 kilo verdiğini gördük. Obezite cerrahisi sayesinde birçok hastamız bugüne kadar sağlığına kavuştu. Şimdi de hem Gülcan hanıma hem de kızına sağlıklı bir hayat sunabildiğimiz için gerçekten mutluyuz. Obezite cerrahisi, organ nakli gibi ciddi operasyonlarda bile güvenli bir seçenek olarak kabul ediliyor. Gülcan Hanım'ın başarılı ameliyatı da buna bir örnek oldu. Bu güzel haberle birlikte, Gülcan Hanım'ın ve kızının sağlıklarının uzun yıllar boyunca devam etmesini diliyoruz” diye konuştu. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.