TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kedi Otizm Derneği

Kedi Otizm Derneği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kedi Otizm Derneği haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Otistik öğrencilerin yeni eğitim dönemi de kabus! Haber

Otistik öğrencilerin yeni eğitim dönemi de kabus!

Otizmli çocuklar ve aileleri için eğitim hayatının her aşaması sonu gelmez bir çileye dönüşmeye devam ediyor. Yeni eğitim yılının başlamasıyla birlikte okula kabul edilmeme, veliler tarafından istenmeme, gölge öğretmen ve kaynaştırma hakkının ihlali gibi sorunlar yeniden yaşanmaya başladı. Son günlerde okullarda ayrımcılığa maruz kalan otistik çocukların ailelerinden telefonlar almaya başladıklarını belirten Kabul-Eşitlik-Dahil Olma-İstihdam (KEDİ) Otizm Derneği Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu ile konuştuk. Derneğe ulaşan hak ihlallerinden bahseden Ahmetoğlu, İzmir’de kaynaştırma raporu olmasına rağmen okul yönetimi ve öğretmen tarafından istenmeyen otistik öğrencinin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla yapılacak kutlamalara dahil edilmek istenmediğini ve velisine, ‘Çocuğunuzu bu okuldan alın’ denildiğini aktardı. “Ayrımcılık, istenmeyen çocuğu okuldan alması için veliye yönelik psikolojik baskı aracı olarak kullanılıyor” diyen Ahmetoğlu, akran zorbalığına da ayrı bir parantez açtı. İŞ YÜKÜ OLARAK GÖRÜYORLAR Türkiye’de otistik çocuklara yıllardır ‘istenmeyen öğrenci’ gözüyle bakılıyor ne yazık ki… Peki bu çocukları istemeyen kim? Öğrenci mi, öğretmen mi, okul yönetimi mi, veliler mi? Yoksa hepsi mi? Otistikler dahil bir özel eğitim öğrencisinin kaynaştırma/bütünleştirme mi yoksa özel eğitim uygulama öğrencisi mi olacağını belirleyen eğitsel ve tanısal değerlendirmeyi, Rehberlik ve Araştırma Merkezleri (RAM) yapıyor. Devlet okulunda okuyacaksa, okulu bile belirliyor. Okulun ilk işi müdür başkanlığında velinin de üyesi olduğu bir kurulla, çocuğa özel Bireyselleştirilmiş Eğitim Programını (BEP) hazırlayıp uygulamak. Bir de çocuğun ihtiyaç duyması halinde Destek Eğitim Odası açılmasını teklif etmek. Sıkıntı aslında bu noktada başlıyor. Bazı idareciler ve öğretmenler, bu yapılması gerekenleri iş yükü olarak görüyor, istememezlik durumu da buradan başlıyor. Açık olarak, çocuğu istemiyoruz diyemedikleri için ‘Bizim öğretmenlerimiz çocuğunuza yeterli gelmez, çocuğunuz için başka okullar var’ gibi söylemlerle kayıt aşamasında başlıyorlar. Diğer velilerin de çocuğumu olumsuz etkiler gibi yanlış bir düşünceyle olsa gerek sınıflarına kaynaştırma öğrencisi geldiğinde idareye olumsuz görüş bildiriyorlar, bu Aksaray’da özel eğitim sınıfı öğrencilerinin veliler tarafından yuhalanmasına kadar varmıştı. En temel hak olan eğitim hakkının, ayrımcı bakış açısıyla engellenmesini nasıl yorumluyorsunuz? Kaynaştırma/bütünleştirme öğrencilerinin eğitim hakkı, Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği (ÖEHY)’nde düzenlenmiş durumda. Ancak uygulamada sıklıkla sorun yaşanıyor. İş yükü korkusuyla başlayan süreç maalesef ayrımcı uygulamalara kadar gidiyor. Ayrımcılık, istenmeyen çocuğu okuldan alması için veliye yönelik psikolojik baskı aracı olarak da kullanılıyor. Ancak herkes bilmeli ki, özel eğitim ihtiyacı olan çocukların eğitim hakkı hem Anayasal bir haktır hem de usul ve esasları ÖEHY’de net olarak belirlenmiştir. TCK’nın ayrımcılıkla ilgili maddesindeki eylemin ‘nefretle’ yapılması şartından dolayı ayrımcılık suçu ile dava açılamasa da bu çocukların eğitim hakkına erişimini engellemeye çalışmak yasa tanımamazlıktır. Devlet memurları kanunu yönünden de görevi ihmal söz konusudur. Ayrımcılığın salt kendisi de insani bir davranış değildir. KAYNAŞTIRMIYORLAR AYRIŞTIRIYORLAR Okulların açılmasıyla birlikte kaynaştırma raporu olan otistik öğrencilere yönelik ayrımcılıklar da yeniden gündeme gelmeye başladı. Derneğinize de hak ihlalleri ile ilgili başvurular geliyor mu? Maalesef bu konuda daha dün bir bildirim aldık. Karabağlar ilçesinde bir ilköğretim okulunun anasınıfına başlayan kaynaştırma öğrencisi ile ilgili hem müdür hem de öğretmen tarafından veliye çeşitli söylemlerde bulunulmuş. Söz konusu okula RAM’ın yönlendirmesine rağmen, anneye çocuğunuza uygun başka okullar var, ‘Bu okuldan alın’ gibi sözler söylenmiş. Bir eğitimcinin ağzından ‘Getirmiş olmak için getiriyorsunuz’ sözleri dahi dökülmüş. Ayrımcılığı net olarak gösteren ise, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için yapılan hazırlıklar kapsamında çocuklara davul almaları söylenip çocuğumuzun annesine sizin almanıza gerek yok denmesi. Kaynaştırma/bütünleştirme mi ayrıştırma/ayrımcılık mı siz karar verin. Otistik çocuklar okullarda istenmemenin dışında akran zorbalıklarına da maruz kalıyor mu? Neler yaşıyorlar? Maalesef bu durum çeşitli boyutlarıyla yaşanıyor. Arkadaşları tarafından kafasına poşet geçirilen, pantolonu indirilen, aralarında dalga konusu edilen, hatta yüzüne karşı dalga geçilen çocuklarımız var. Ergenlikle birlikte arkadaşları tarafından yalnız bırakıldıklarını daha iyi anlayan çocuklarımızın maalesef bu konuyla ilgili üzüntüleri depresyona kadar uzanabiliyor. Kaynaştırma/bütünleştirme öğrencileri bütün bu olup biten sonucunda, fiziken sınıfta ya da okulda bulunsalar da büyük bir yalnızlığın içinde yaşıyorlar. BİR ARADA YAŞAM ÖĞRETİLMİYOR Tüm bunların önüne geçebilmek için neler yapılmalı? Tavsiyeleriniz, önerileriniz neler? Çocuklar kısmıyla ilgili aslında İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü’ne de sunduğumuz bir önerimiz var.  Kaynaştırma/bütünleştirme öğrencisi olabilmek ve kalabilmek için bizim çocuklarımızın eğitsel ve tanısal değerlendirmeden geçmesi gerekiyor. Yani ‘bazı şeylere uygun’ olmak durumundalar. Sistem onlardan bir şeyleri kanıtlamasını bekliyor ama eksik parça diğer öğrenciler. Bu öğrencilere, otistik arkadaşlarının özellikleri, onlarla nasıl iletişim ve arkadaşlık geliştirebilecekleri, farklılıklarla bir arada nasıl yaşanacağına dair hiçbir şey öğretilmiyor. Akran zorbalığı konferansından çıkan öğrenci, bunu dalga konusu yapıyor. Oysa yaşlarına uygun, interaktif, eğlenceli metotlarla bunlar anlatılabilir. Belki bir drama çalışmasıyla. Biz ebeveyn olarak bu eksikliği görüyoruz ama eğitimci değiliz. Geçen dönem sonunda bu konuda İzmir okullarında bir çalışma yapılmasını önerdik. Klasik cevap, ‘Yapıyoruz zaten oldu’ ve bizden bu istediğimiz metodu üretip, yaz sonu değerlendirilmek üzere sunmamız istendi. Oysa biz eğitimci olmadığımızı baştan belirtmiştik. Milli Eğitim Bakanlığı’nın her bir eğitimcisinin kaynaştırma/bütünleştirme sistemini her yönüyle anlamasını ve uygulamasını sağlamasını istiyoruz, müdürlere, öğretmenlere biraz bu konuda yayın okuyarak varsa eksikliklerini tamamlamasını tavsiye ediyoruz. Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün web sayfasında konuyla ilgili güzel yayınlar bulunuyor. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Otizmli çocuğa istismar davası devam ediyor: ATK’dan kritik rapor!

Ayrımcılıkla savaşan otistik aktivist: Moris Karmona Haber

Ayrımcılıkla savaşan otistik aktivist: Moris Karmona

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER Moris Karmona, İzmir’de yaşayan otistik bir birey. Annesini hastalık sebebiyle 2004 yılında kaybeden Karmona, babasıyla birlikte Karşıyaka’da yaşıyor. Okul hayatı boyunca kaynaştırma öğrencisi olan 41 yaşındaki Karmona, çocukluk yaşlarında sosyal iletişim kurmakta zorlandığını ve akran zorbalığına maruz kaldığını anlatıyor. O dönem yaşadıklarını hala daha büyük bir üzüntüyle hatırlayan Karmona, bugünlerde zamanının büyük bölümünü otizm hakkında bilinç düzeyini arttıracak konuşmalar yapmakla ve üyesi olduğu KEDİ (Kabul-Eşitlik-Dahil Olma-İstihdam) Otizm Derneği’ne fikirleriyle katkı koyarak geçiriyor. Sadece kendi değil tüm otistik bireylerin hakları için dernek çatısı altında örgütlü mücadele yürüten ve aynı zamanda kendi otizm hikayesini anlatacağı bir kitap yazmaya başlayan Karmona, “Otizmli olmak hata değil, bunun kabul edilmesi gerekiyor. Otizme önyargılı toplumlar asla gelişemez” diyor. AKRAN ZORBALIĞI CANIMI YAKMIŞTI Çocukluk ve ergenlik dönemlerinde maruz kaldığı akran zorbalıklarını anlatan Karmona, “Annemi genetik bir rahatsızlıktan dolayı 2004 yılında kaybettim. Babamla birlikte yaşıyoruz. AÖF Halkla İlişkiler ve İşletme Bölümü’nü bitirdim. Okul hayatım boyunca kaynaştırma öğrencisi olarak eğitim gördüm. İlkokuldayken çok büyük zorluk çekmedim. Bana hiç ‘Sen otistiksin’ dememişlerdi. Ama ortaokuldayken maalesef üst sınıfta okuyan öğrencilerden bir tanesi bana ‘Sen otistiksin’ demişti ve çok gücüme gitmişti. Bence bu yaptığı çok hoş değildi. Bazı sınıf arkadaşlarım ise çantamdaki ders kitaplarımı kurcalamışlardı. Her derste bana sataşmışlardı. Bu sebeple derslerimde de başarısız olmama neden olmuşlardı. Derslere odaklanamıyordum bana sürekli sataştıkları için. Sınıflar arası maç yapılırken beni aralarına almamalarına çok üzülmüştüm. Bu tür haksızlıkları hiçbir zaman hak etmemiştim. Akran zorbalığı canımı çok yakmıştı. Okul hayatım boyunca kendimi diğer öğrencilerden farklı hissettiğim anlar çok oldu” dedi. KENDİMİ İFADE EDEBİLİYORUM Büyüdükçe sosyal ilişkiler kurma konusunda kendini geliştirdiğini söyleyen Karmona, “Okul yıllarımda sosyalleşme konusunda bazı zorluklar elbette yaşadım. İnsanların beni garipsediği anlar oldu. Ama artık pek yaşamıyorum. İnsanlarla iyi iletişim kuruyorum. Kendimi ifade edebiliyorum. Göz teması da kurabiliyorum. Karşıyaka Haber Gazetesi’nde engellilerle ilgili köşe yazıları yazıyorum. Karşıyaka Kültür Sanat Derneği ile birlikte bazı engelsiz projeler hazırlamaya çalışıyorum. Şiir okumayı ve yazmayı çok seviyorum. Kendimle tek başıma vakit geçirmeyi de seviyorum. Severek dinlediğim sanatçıların konserlerine de gidiyorum. Kitap okumayı çok seviyorum. Sosyal yaşam içerisinde bir şekilde var olmayı başarmış bir bireyim. Çok sayıda otizmli arkadaşım var” ifadelerini kullandı.  AYRIMCILIĞA SON VERİLMELİ Otizmin başarmak için engel olmadığını vurgulayan Karmona, “Maalesef otizmliler ayrımcılığa sürekli maruz kalan dezavantajlı bireylerdir. Tıpkı diğer engelliler gibi. Ama artık bu ayrımcılığa son verilmesi lazım. Türkiye’de otizmli bireyler için çok ağır olmayan işlerde istihdam sağlanmalı. Otizm Eylem Planı için biran önce harekete geçilmeli. Otizmli biriyle iletişim kurarken onlara otizmli olup olmadıklarını sormamaları gerekiyor. Bana böyle bir şey sorulduğunda kendimi kötü hissederim. Mecaz anlamda kullanılan kelimeleri anlamakta güçlük çekiyoruz. Bize yapılan şakaları çoğu zaman anlayamayıp üzülebiliyoruz. Otizmli olduğum için ben de zaman zaman önyargılı davranışlarla karşılaştım” şeklinde konuştu. ‘YAPAMAM’ ENDİŞESİNE KAPILMASINLAR Kendini her alanda geliştirebilmek için gayret ettiğini anlatan Karmona, şunları söyledi: “Eve kapanmaktan ziyade daha çok faal olmayı tercih ediyorum. Küçük yaşlardan itibaren otizmin bir engel olmadığını kendi kendime kabullendirerek yaşadım. ‘Ben neden böyleyim’ diye hiç düşünmedim. Hayal kurmayı severim. En büyük hayalim çok yönlü çalışkan bir birey olabilmek. Kendimi her alanda geliştirebilmek istiyorum. Özellikle otizmli bireyler kesinlikle ‘hiçbir şey yapamam’ gibi endişelere kapılmasınlar. Otizme önyargılı toplumlar asla gelişemez.” FİKİRLERİYLE KATKI KOYUYOR Bugünlerde zamanının büyük bölümünü otizm hakkında bilinç düzeyini arttıracak konuşmalar yapmakla ve üyesi olduğu derneğe fikirleriyle katkı koyarak geçiren Karmona, “Dernekte faydalı çalışmaların yapılması için önerilerde bulunuyorum. Amacımız farkındalık yaratmak. Otizmliler ne yazık ki çok fazla hak kayıplarına maruz kalıyorlar. Artık buna dur dememiz gerekiyor. Maalesef toplum otizm konusunda yeterince bilgi sahibi değil. Artık Türkiye genelinde otizmle ilgili bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerekiyor. Ben burada sadece kendi haklarım için değil diğer otizmliler için de mücadele yürütüyorum. Kendi yaşadığım ayrımcılıkları düzenlediğimiz söyleşilerde özneler adına anlatıyorum, bu da faydalı oluyor. Aynı zamanda bir kitap yazıyorum, kendi otizm hikayemi anlatacağım. Otizmlilerin her alanda topluma dahil edilmesi gerekiyor. Bizler için en önemli şey istihdam. Otizmli olmak bir hata değil, bunun kabul edilmesi gerekiyor. Okullarda çok fazla ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Otizmli arkadaşlarımın sürekli akran zorbalığına maruz kaldıklarını duyuyorum ve çok üzülüyorum” dedi. MORİS EN ÇALIŞKAN ÜYEMİZ Kuruluş aşamasından itibaren otizm öznelerinin dernek çalışmalarında etkin olmasını amaçladıklarını belirten KEDİ Otizm Derneği Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu ise, “Moris, derneği kurmak için yola çıktığımda görüşünü aldığım ilk insan. Moris şimdi en çalışkan üyemiz. Derneğimizin bir mottosu var: ‘Birlikte Başaracağız’. Moris bu ruha çok uygun şekilde aktif olarak çalışmalara katılıyor. Çocuk yaşlarda karşılaştıkları ve giderek etkileriyle birlikte büyüyen ayrımcılıkla yaşayan otistik yetişkinler toplum içinde yalnızlığa itiliyor. Uğraş, spor ve iş alanları yaratılmıyor, hayatlarını bağımsız bir şekilde sürdürebilmeleri için gerekli destek sistemleri sağlanmıyor. Bütün bunları değiştirebilmeyi amaçlayan hak savunuculuğu çalışmaları içinde ebeveynlerin yanı sıra yetişkin otistiklerin bulunması çok önemli” açıklamasını yaptı.   

Yetişkin otistikler anlattı: Akran zorbalığı canımı yakmıştı! Haber

Yetişkin otistikler anlattı: Akran zorbalığı canımı yakmıştı!

ÇAĞLA GENİŞ KEDİ (Kabul-Eşitlik-Dahil Olma-İstihdam) Otizm Derneği, Otizm Farkındalık Ayı etkinlikleri kapsamında ‘Öznelerle Sohbet Toplantısı’ düzenledi. Otistik bireyler ve ailelerinin katılımıyla Tarihi Havagazı Fabrikası’ndaki İzmir Gazeteciler Cemiyeti Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinlikte, yetişkin otistikler yaşadıklarını anlattı. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan KEDİ Otizm Derneği Başkanı Serap Dikmen Ahmetolu, “Bugün öznelerle birlikteyiz. Otizmi konuşacağız. Biraz kendi deneyimlerinden ve aktivitelerinden bahsedecekler. Sözü fazla uzatmadan onlara vermek istiyorum” diyerek sözü ‘öznelere’ bıraktı. RUTİNLERİMİN BOZULMASINDAN HOŞLANMIYORUM Yakın zamanda otizm tanısı alan 42 yaşındaki Burçak Akdeniz, kız çocukları ve yetişkin kadınların tanı süreçlerinde yaşadıkları sorunlara değinerek, “Otizm erkeklere atfedilmiş bir şey. Erkeklere yoğunlaşılmış gibi bir durum var. Kızlar ve yetişkin kadınlar genelde çok iyi maskeleyebildikleri için, gözden kaçırılabiliyor. Semptomlar başka durumlarla karıştırılabiliyor. Göz kontağı kurmuyorsa yalan söylüyordur baskısıyla büyüdüm. Ama göz kontağı benim için acı veren bir şey. Ben hep belli yemekleri yemek isterim, rutinlerimde değişiklik olursa anksiyete düzeyim çok artıyor. Rutinlerimin bozulmasından hoşlanmıyorum. Ben yüz ifadelerini okumakta çok zorlanıyorum. İmaları anlayamıyorum. Taciz ve istismara açık hale geliyoruz. Hepimiz birbirimizden çok farklıyız çünkü otizm parmak izi gibidir. Bizde kronik bir yorgunluk oluyor sürekli. Işığa, kokuya ve sese çok duyarlıyım. 6-7 gün dışarıya çıkmadığımı biliyorum. Toplu taşıma benim hayatımı çok zorlaştıran bir şey. Ben konuşuyorum ama benim konuşamayan arkadaşlarım var” dedi. İŞE GİRMEK İSTİYORUM Üniversite mezunu 24 yaşındaki Özge Çeltik de “Manisa Celal Bayar Üniversitesi Konservatuvar Bölümü mezunuyum. Adliye ve TRT korosuna devam ediyorum. Bir işe girmek istiyorum. Görüşme yaptığım bir yer var, umarım olur ve işe başlarım” diye konuştu. Çeltik, konuşmasının ardından dinleyicilere şarkı söyledi. AKRAN ZORBALIĞI CANIMI YAKMIŞTI Çocukluk ve ergenlik döneminde maruz kaldığı akran zorbalığını anlatan 41 yaşındaki Moris Karmona ise, “İlkokulda hiç otizmli gözüyle bakılmadım ama benim sınıfımın dışındaki arkadaşlardan maalesef sataşmalara maruz kalmıştım. Bu da bir çeşit akran zorbalığı olabilirdi. İlkokul 5’nci sınıfta bir başka öğrenci velisinin suratıma tokat atması benim için en utanç verici anıydı. Ama ertesi gün özür dilemişti. Ortaokulda da akran zorbalığı devam etmişti. Sınıflar arası maç yapılırken beni aralarına almamaları çok üzmüştü. Bu tür haksızlıkları hiçbir zaman hak etmemiştim. Akran zorbalığı canımı çok yakmıştı” ifadelerini kullandı.

KEDİ Otizm Derneği açıldı: Hedef otizm dostu bir kent! Haber

KEDİ Otizm Derneği açıldı: Hedef otizm dostu bir kent!

ÇAĞLA GENİŞ Geçen yıl Kasım ayında İzmir’de kurulan ve otistik bireyler ile ailelerinin savunuculuğunu üstlenen KEDİ (Kabul-Eşitlik-Dahil Olma-İstihdam) Otizm Derneği’nin açılışı gerçekleşti. Otistiklerin toplumsal yaşama tam, etkin ve eşit katılımını sağlamak amacıyla çalışmalar yürüten derneğin, Konak’taki binasında düzenlenen açılış törenine; İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Özuslu, CHP İzmir Milletvekili Adayı Hacer Foggo, İzmir Valiliği İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü Sn. Hatice Suna Bina, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, otistik bireyler ve aileleri katıldı. ÇALIŞMALARA KATKI SAĞLAMAK İSTİYORUZ Açılışta konuşan KEDİ Otizm Derneği Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu, “Derneğimizi 2022 yılının Kasım ayında kurduğumuzdan bu yana en çok duyduğumuz soru, otizm ile kedinin ne ilgisi var, neden KEDİ? Örneklerini bu güzel törende vermeyeceğim ancak otizm toplumunun yaşadığı yapısal sorun ve taleplerimiz arasında öncelediklerimizi bir çırpıda sıraladığımız Kabul, Eşitlik, Dahil olma, İstihdam kelimelerinin baş harflerini aldık ve bu sevimli isme ulaştık. KEDİ. Kabul, otistiklerin tüm özellikleriyle birlikte kabul edilip varlıklarına saygı gösterilmesini, Eşitlik, gereksinim duydukları desteklemelerin karşılanarak örneğin eğitim gibi yurttaşlık haklarının tamamına erişebilmelerini, Dahil olma, otistiklere ve ailelerinin toplum yaşamı içinde karşılaştıkları ayrımcılıkların ortadan kaldırılarak hayata dahil edilmelerini, İstihdam ise, otistiklerin öğrenim çağında eğitimlerinin meslek ve iş sahibi olabilecek şekilde hazırlanması ve yetişkin olduklarında istihdam olanaklarının sağlanmasını içeriyor. Bir sivil toplum kuruluşu olarak, sorunları sıralayıp sadece talepte bulunmakla kalmak istemiyoruz, yöneticilerimizin otizm alanında geliştirecekleri çalışmalara katkı sağlamak da istiyoruz. Var olan hizmetlerin geliştirilmesini ve yenilerinin üretilmesini diliyoruz.” dedi. DAYANIŞMA AĞI VE OTİZM YÜRÜYÜŞÜ Türkiye’yi yasa boğan Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından otistik çocuklar ve aileleri için dayanışma ağı kurduklarından bahseden Ahmetoğlu, “Bu düşüncelerle, kuruluş işlemlerimizi tamamlayıp kentimiz yöneticileri ve iş insanlarına kendimizi ve amaçlarımızı tanıtmaya hazırlandığımız sırada Türkiye’yi derinden sarsan Kahramanmaraş merkezli deprem meydana geldi. Olağan hayatın akışında dahi karşılaşılan zorlukları deneyimleyen aileler olarak deprem gibi bir afetin ardından bir otistik ve ailesinin yaşayabileceği artçı etkileri öngörüp, deprem bölgesinden İzmir’e gelecek aileler arasında otistik çocuğu olanlar için vakit kaybetmeden bir iletişim ve dayanışma ağı oluşturduk. Bu ağın çalışmaları sırasında hem Valiliğimiz hem de Büyükşehir Belediyemiz ile koordineli çalışma şansı da yakaladık. Sorunları ve çözüm önerilerimizi net olarak aktardığımızda yöneticilerimizin kayıtsız kalmadığını deneyimledik. Ve bir kez daha anladık ki karar vericiler ile diyalog kurulmadan yapılan taleplerin doğru yerlere, doğru şekilde aktarılması, dolayısıyla çözüme ulaşması mümkün olmuyor. Bu yoğun çalışma döneminin ardından takvimin 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ne yaklaştığını gördük ve İki haftalık gibi kısa bir sürede İzmir Otizm Yürüyüşü’nü organize ederek gerçekleştirdik. Yürüyüşümüz ile vermek istediğimiz ana mesaj, otizm farkındalığına ilişkin oldu” ifadelerini kullandı. BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ İzmir’i otizm dostu bir kent haline getirmeyi amaçladıklarını dile getiren Ahmetoğlu, “Farkındalık çalışmaları, sadece tanı belirtileri ve tanı sonrası özel eğitime başlanması gerektiği vurgusunda devam ederken, otizmli çocuk ve yetişkinlerin toplum yaşamı içinde çeşitli zorluklarla karşılaştığı da bir gerçekti. O yüzden ‘Otizmi fark etmek yetmez, otizmliyi hayatın içine al’ dedik. Aynı hafta içinde düzenlediğimiz bir başka etkinliğimizde ‘Fark etmeyi bırak, fark yarat’ diye seslendik. Yerel yöneticilerimizle birlikte, fark yaratmak, İzmir’i otizm dostu bir kent haline getirmeyi amaçlıyoruz. Otistik çocukların çocuk olarak kalmadığının farkına varılmasını, bir otistiğin yaşamının her döneminde toplum yaşamının her alanına dahil olabilmeleri için gereksinim duydukları desteklerin verilmesini ve çeşitlendirilmesini talep ediyoruz. Valiliğimiz liderliğinde Milli Eğitim İl Müdürlüğümüz işbirliğinde ilköğretim okulu öğrencilerine yönelik kaynaştırma öğrencisi arkadaşlarıyla arkadaşlık geliştirme, Büyükşehir Belediyemiz ile toplu taşıma araçlarından başlayacak bir farkındalık çalışması, İzmir iş dünyası ile de otistiklerin tüm kademelerde istihdam edilebileceği destekleyici iş modeli geliştirme konularında işbirliği hedefliyoruz. Biz birlikte çalışmaya istekli ve hazırız. Çünkü sadece ve sadece ‘birlikte’ başaracağımıza inanıyoruz” açıklamasını yaptı. BİRLİKTE GÜZEL İŞLER YAPACAĞIZ İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Özuslu da, “Kabul, eşitlik, dahil olma ve istihdam… Otizmli bireylerimizin en haklı en doğru ve en gerçek talepleri bunlar. Onları dışlayan değil aksine toplumla birleştiren yaşamı onlara sağlayan bir yerel yönetim anlayışı ve bir devlet politikası geliştirmek gerekiyor. Burada sivil topluma düşen görev de bu örgütlenmeleri sağlamak. Biz Büyükşehir olarak ‘engelsiz İzmir’ diyoruz, kongrelerimizi yıllardan beri yapıyoruz. Çok farklı çalışmalarımız, projelerimiz var. Bunları devam ettirmek istiyoruz, otizm de bunlardan biri. Bu açıdan KEDİ Otizm Derneği ile de bundan sonra Büyükşehir olarak faydalı çalışmalar ve güzel işler yapacağız. Bu yolda ben de varım diyen, elini taşın altına koyan herkesle çalışmaktan memnuniyet duyacağız” diye konuştu. HER ŞEYİ BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ CHP İzmir Milletvekili Adayı Hacer Foggo ise, “Uzun zamandır yoksul mahallelerde çalışıyorum. O evlerde de otistik çocuklara rastlıyorum. Aslında ne yaşıyorsanız siz yaşıyorsunuz. Biz burada ne konuşursak konuşalım otizm ailelerinin yaşadıklarını anlatmamız mümkün değil. Benim burada size katkıda bulunacağım tek şey; sizin biz iktidar olduğumuzda uygulamanın içerisinde olmanız. Siz uygulamanın içerisinde olmazsanız her şey yarım kalır. Otizm Eylem Planı henüz hayat geçmedi. O planı yapan da sizlersiniz, ne olması gerektiğini bilenler de sizlersiniz. Bakanlıklarda da sizlerin olması gerektiğini düşünüyorum. Eğitim konusunun da ne kadar içler acısı olduğunu biliyorum. Ben milletvekili adayıyım şu an ama seçildiğimde o koltukta sizler oturacaksınız. Her şeyi birlikte başaracağız” ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından derneğe katkıda bulunan kişilere teşekkür belgesi takdim edildi ve pasta kesildi. 

Nüfusun yüzde 12’sini oluşturan engellilerin Meclis’te sözü yok! Haber

Nüfusun yüzde 12’sini oluşturan engellilerin Meclis’te sözü yok!

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER Türkiye, 14 Mayıs sabahı cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri için sandık başına gidecek. Uzun süren liste mesaisinin ardından siyasi partilerin milletvekili adayları belli oldu. Ancak nüfusun yüzde 12’sini oluşturan engelli bireylerin, listelerde temsili ne yazık ki söz konusu değil. Toplumun önemli bir kesimini oluşturan engellilerin neredeyse yok denecek temsil oranı tepkilere neden oldu. KEDİ Otizm Derneği Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu, listelerde engelli adaylara yer verilmemesinin siyasetin engelliliğe bakış açısının bir yansıması olduğunu söylerken, Türkiye Sakatlar Derneği İzmir Şube Başkanı İlknur Peder ise “Güç kavramı üzerinden çalışan siyasi sistem ulaşmaya çalıştığımız demokratik yapıyı maalesef engelliyor. Demokrasi engelli bir toplum ortaya çıkıyor. Siyasi alan engellileri yok saymayı tercih ediyor ne yazık ki” vurgusu yaptı. ENGELLİLİĞE HAK ÖZNESİ GÖRÜLMÜYOR Aday listelerinde engelli bireylerin bulunmamasının, siyasetin engelliliğe bakış açısının bir yansıması olduğunu dile getiren KEDİ Otizm Derneği Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu, “Engelliler hak öznesi görülmüyor. Toplum içinde ve bu toplum yapısının siyasetçilerinde yardıma ve sadakaya muhtaç, acınacak kişiler olarak görülüyor. Siyasi partiler de politikalarını bunun üzerinden oluşturuyor. Oysa engelli hakları diye bir olgu var. Bu konuda çalışan, fikir üreten, sesini duyurmaya çalışan bir kesim de var. Ne yerel siyasetçiler ne de Ankara siyasetçileri maalesef bu grubu pek de ciddiye almıyor. Toplumdaki çeşitli dezavantajlı grupların hak teslimiyle sorunları çözmek için yola çıktıklarını söyleyenlerin listelerinde dahi engelli bir aday olmaması düşündürücü. Oysa bizim taleplerimiz arasında Engelli Bakanlığı bile var. Çünkü engelli alanındaki sorunların çözümü ancak ve ancak ayakları yere basan bir engelli politikası ve bütçelendirmeyle çözülür” dedi. SESİMİZ DAHA GÜÇLÜ ÇIKMALI Engellilerin ve bu alanda çalışan sivil toplum örgütlerinin sesinin daha gür çıkması gerektiğini söyleyen Ahmetoğlu, “BM Engelli Hakları Sözleşmesi’ni okuyup ruhunu kavramasını istediğimiz siyasetçilerden en azından şimdiye dek TBMM’de koltuk sahibi milletvekili ve genel başkanlarından, Otizm Eylem Planı ve Meclis Komisyonu Araştırma Raporu’ndan birçok konuya hakim olmalarını da beklerdik. İğneyi de kendimize batıralım biraz, bu alanda çalışan çoğu sivil toplum örgütünün bazıları bu acıma ve sadaka kültüründen nemalanırken bir kısmı da varlıklarını sürdürebilmek amacıyla da olsa yurtdışından fonlanan projelerin peşinde koşarken enerjilerini boşa harcıyor, hak odaklı çalışmalardan uzaklaşıyor. Oysa bizlerin sesini daha güçlü çıkarması gerekiyor, bunun için de tabiri caiz ise yüreğe ihtiyaç var, projelere değil” ifadelerini kullandı. ÇOK ÜZÜCÜ BİR ŞEY Siyasetin güç kavramı üzerinden çalışan bir sistem olduğunu vurgulayan Türkiye Sakatlar Derneği İzmir Şube Başkanı İlknur Peder de “Böyle olmadığı iddia edilse de sık sık demokrasi vurgusu yapılsa bile, gün sonunda güç kavramı üzerinden çalışan bir sistemden bahsediyoruz özellikle Türkiye’de. Böyle olunca da günün sonunda arkasında bir gücü olanlar tercih ediliyor. Ne yazık ki toplumumuzda engelli sadece yardım edilendir. Engelliye üç kuruş maaş bağlarsın, tekerlekli sandalye alırsın hatta engelliye verirken fotoğrafını çekersin bağış yaptık diye. Önemli günlerde sırtını sıvazlarsın, elini omzuna koyar poz verirsin. Seçim kampanyası sürecinde engelli derneklerini gezersin. Engelliler güçlü görünmez. Maalesef bizim ülkemizde engelliye bakış bu ve biz bu algıdan bir türlü çıkamıyoruz. Engellilerin bu ülkede söz sahibi olabileceğini, sadece kendi sorunlarıyla ilgili değil toplumun sorunlarıyla ilgili fikirleri ve çözüm önerileri olabileceğini bir türlü idrak edemedik. Bu çok üzücü bir şey gerçekten” diye konuştu. BİRLİKTE ÇALIŞMAK ZORUNDAYIZ Engelli alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının da kendilerine özeleştiri yapması gerektiğini belirten Peder, şunları söyledi: “Biz bir türlü birlik olamıyoruz, parça parça irili ufaklı bir dünya sivil toplum kuruluşumuz ve federasyonlarımız var. Liste sürecinde çeşitli partilerden aday adaylığı başvuruları oldu. Ben de onlardan bir tanesiydim. Birçok ilde şubesi olan güçlü engelli derneklerimiz var. Bu dernekler aday adaylarını parti gözetmeksizin, ‘Biz onu destekliyoruz’ diyerek bir fotoğraf verdiler mi? Ben görmedim. Ben aynı zamanda bir engelli sivil toplum kuruluşunun başkanıyım. 3 yıldır İzmir’de DEVA Partisi’ne kurulduğu günden bu yana emek veren biriyim. Sadece kendim için söylemiyorum, aday adaylığı sürecinde yola çıkmış olan arkadaşlarımızla ilgili engelli sivil toplum kuruluşlarımız birlikte bir fotoğraf verdiler mi? Bunu sorgulamamız lazım. Siyaset güç üzerinden çalışan bir sistem. O zaman bizler önce kendi gücümüzün farkına varabilirsek siyasette artık görmezden gelinemeyeceğimizi düşünüyorum. Toplumun neredeyse yarısını kapsayan bir kesimden bahsediyoruz. Siyasi partiler toplumun bu kadar büyük bir kesiminin kalplerine dokunabilecekleri bir durum varken bunu görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Siyasi alan engellileri yok saymayı tercih ediyor ne yazık ki. Bunun istisnası olacağını iddia eden siyasi partilerin de diğerlerinden hiçbir farkı yok. Güç kavramı üzerinden çalışan siyasi sistem ulaşmaya çalıştığımız demokratik yapıyı maalesef engelliyor. Demokrasi engelli bir toplum ortaya çıkıyor. İçindeki renkleri çeşitliliği koruyamayan, parlamentoya yansıtamayan bir tablo ortaya çıkıyor. Bunu kırmak için birlikte çalışmak zorundayız. Burada da ihtiyacımız olan en önemli şey samimiyet. Söylemlerimizle yaptıklarımızın tutarlı olmasına ihtiyacımız var.”

KEDİ’den topluma kontra: “Sadaka kültüründen kurtulmamız lazım” Haber

KEDİ’den topluma kontra: “Sadaka kültüründen kurtulmamız lazım”

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER KEDİ -Kabul, Eşitlik, Dahil Olma, İstihdam- Otizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü kapsamında gazetemize özel konuştu. Otizmli bireylerin ve ailelerinin yıllardır yaşadığı en büyük sorunlardan birinin ‘sadaka kültürü’, ‘acıma kültürü’ olduğunu vurgulayan Ahmetoğlu, ‘farkındalık’ adı altında yapılan ama içi boşaltılan çalışmaları da eleştirdi. “İçi boş ‘farkındayız’ sözlerine karşı alerji duyuyoruz artık” diyen Ahmetoğlu, yaklaşan seçime dair de konuşarak, net mesajlar verdi: “Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ne imzacı olan bir devletimiz var. Seçim de yaklaşıyor. Türkiye’yi yönetmeye talip olan insanlardan, şu an da yönetici koltuklarında oturan insanlardan yani en tepeden, en aşağıya kadar sözleşmeyi bir okuyun, o zaman neler yapmanız gerektiğini göreceksiniz… Uygulanabilir, sürdürülebilir, bütçesi ayrılmış, ayağı yere basan, güçlü, sadece –cek ve –cak’lardan oluşmayan bir engelli politikası istiyoruz. Siyasetçiler bizi daha çok dinlemeli, danışmalı. Başka türlü yol almamız mümkün değil.” OTİZMLİ HAYATINIZIN NERESİNDE? Başkan Serap Dikmen Ahmetoğlu, “Otizm için yıllardır mavi ışık yaktık. Ancak 3 yıldır özellikle yetişkin otistik bireylerin hem Türkiye’de hem dünyada ‘otizm için kırmızıyı seçin’ isteği var. Ve 3 yıldır yavaş yavaş maviden kırmızıya bir geçiş söz konusu. Ama bana göre ne renklerin, ne havaya uçurulan kırmızı, mavi balonların, ne de sosyal medyayı mavi, kırmızı kalplere boyamanın hiçbir anlamı yok. 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü, otizm adını ezberleme gününe dönüşmüş durumda. Evet, otizm adı artık daha geniş kitlelerce biliniyor. Eskiden duymayan çok daha fazlaydı. Fakat önemli olan o kalpleri bırakmak, bütün gün kırmızı ya da mavi ile dolaşmak değil. Otizmli sizin hayatınızın neresinde? Sizin otistik bir komşunuz ile aranız nasıl? Çocuklarınızın eğitim aldığı okullarda otistik çocuk var mı? O çocuklar sizin çocuğunuz ile oynayabiliyor mu? Öğretmenler otistik bireylere ne kadar destek oluyor? Kaynaştırma eğitimleri gerçekten bir fayda sağlıyor mu? Bunu sorgulamak lazım… Kaynaştırma sisteminde sadece otistik çocuklardan çevreye uyum bekleniyor! Fakat diğer çocuklara ne yazık ki otistik arkadaşıyla nasıl bir iletişime geçebileceği anlatılmıyor!” dedi.  BU SÖZLER EBEVEYNLERİ YARALIYOR! “2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü bir kutlama günü değil” sözlerine dikkat çeken Ahmetoğlu, “Daha doğrusu bu kutlama şu an için bizim ülkemizde geçerli değil! Aslında önce velileri eğitmek gerek. Otistikleri özellikleriyle, destek ihtiyaçlarıyla birlikte kabul edip, toplumdan o desteği görmeliyiz. Ve otistik bireylerin ailelerinin yıllardır maruz kaldığı yanlış kalıplar var. Mesela, ‘O bir melek’, ‘Sen cennetliksin’, ‘Çok çaba harcıyorsun’… Bu sözler ebeveynleri yaralıyor. Ben harika bir anne değilim. Benim yerimde sen olsaydın, çocuğun için en iyisini sen de isteyecektin. Otizmli çocukların eğitim, terapi, sağlık, istihdam gibi destek ihtiyaçları sosyal devlet anlamında yeterince karşılanmadığı için, bu konuda bütün yük ailede olduğu için evet, aileler yıpranabiliyor. Bu gerçek yıllardır cebimizde” çıkışında bulundu. EN TEPEDEN, AŞAĞIYA KADAR… Siyasetçilere de seslenen Ahmetoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ne imzacı olan bir devletimiz var. Seçim de yaklaşıyor. Türkiye’yi yönetmeye talip olan insanlardan, şu an da yönetici koltuklarında oturan insanlardan yani en tepeden, en aşağıya kadar sözleşmeyi bir okuyun, o zaman neler yapmanız gerektiğini göreceksiniz. Engellilerin birey olarak hakları nelerdir? Bunları göreceksiniz. Toplumumuzda engellilere bakış açısında bir problem var. Engellilere ilişkin sadaka kültürü, acıma kültürü hakim!  Bu şekilde yaklaştıkça o engelli bireyleri sadece ve sadece ailelerinin desteğiyle ayakta tutabiliyoruz. Uygulanabilir, sürdürülebilir, bütçesi ayrılmış, ayağı yere basan, güçlü, sadece -cek ve –caklar’dan oluşmayan bir engelli politikası istiyoruz. Siyasetçiler bizi daha çok dinlemeli, danışmalı. Başka türlü yol almamız mümkün değil. Başta bu sadaka kültüründen kurtulmamız lazım. MÜCADELEMİZ NE ZAMAN BİTECEK? Başkan Ahmetoğlu, son olarak, “Biz ayrı düşüncelerden olabiliriz, birbirimizi sevmeyebiliriz. İster zengin olalım, ister fakir. Çocuklarımızın ihtiyacı olan desteklemeler sosyal devlet tarafından yapılmadığı için zenginimiz de, fakirimiz de ne düşünüyor biliyor musunuz? ‘Biz öldükten sonra bu çocuklar ne olacak?’ Mücadelemiz ne zaman bitecek biliyor musunuz? Bizim mücadelemiz, ‘biz öldükten sonra bu çocuklar ne olacak?’ demediğimiz gün, huzurla öldüğümüz gün bitecek. İçi boş ‘farkındayız’ sözlerine karşı alerji duyuyoruz artık. Herkesin bu konuda düşünmesini, ‘ne gibi bir fark yaratabilirim’i bulmasını rica ediyoruz” çağrısında bulundu.

KEDİ Otizm’i anlattı: Artık o kaygıyla yaşamak istemiyoruz! Haber

KEDİ Otizm’i anlattı: Artık o kaygıyla yaşamak istemiyoruz!

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER Türkiye’de otistik çocuğu olan ailelerin tamamı ‘Benden sonra ne olacak?’ kaygısıyla yaşıyor. Son dönemde bakımevlerinde darp edilen ve hayatını kaybeden çocukların haberlerini okudukça ise korkuları daha da artıyor. Hükümetin Türkiye’nin ilk Otizm Eylem Planı’nı açıklamasının üzerinden 6 yıl geçti. Otistik bireyler ve ailelerinin yaşam kalitelerini artırmak amacıyla hazırlanan plan, o dönem büyük bir heyecanla karşılansa da hala ilerleme sağlanamaması nedeniyle umutlar yerini hayal kırıklığına bıraktı. Pek çok alanda yaşanan sorunların çözümü için gereken adımların biran önce atılmasını bekleyen aileler, İzmir’de bir araya gelerek KEDİ (Katılım-Eşitlik-Dahil Olma-İstihdam) Otizm Derneği’ni kurdu. Kuruculuğunu Serap Dikmen Ahmetoğlu, Şeyda Yanık, Ebru Akar, Halide Polatlı, Tülay İpek, Ahmet Kaplan, Deniz İkikarakayalı ve Ahmet Ahmetoğlu’nun üstlendiği dernek, otistiklerin toplumsal yaşama tam, etkin ve eşit katılımını sağlamak amacıyla çalışmalar yürütecek. Derneğin kuruluş aşamalarını ve vizyonunu Kurucu Başkan Serap Dikmen Ahmetoğlu anlattı. BEN DE HER AÇIDAN BOCALADIM Uzun yıllar kurumsal iletişim alanında görev yapan Ahmetoğlu, 2001 yılında evlendi ve 9 yıl sonra da oğlu Kıvanç’ı kucağına aldı. Otizm ile Kıvanç 13 aylıkken tanıştığını ve o dönem hissettiği en baskın duygunun O’nun ihtiyaçlarına yetişmekte eksik kalma endişesinin verdiği yoğun stres olduğunu anlatan Ahmetoğlu, “O gün bugündür süreç devam ediyor. Başlangıçta haftada 6 saat özel eğitim alıyordu, şimdi 2 saat bireysel ve 1 saat de grup dersi alıyor. Oğlum şimdi 7. sınıfta, öğrenci sayısı fazla olmayan özel bir koleje devam ediyor. Kalabalık bir sınıf ve okulda okusaydı birkaç nedenden dolayı, gölge öğretmen ya da kolaylaştırıcı kişi olarak tabir edilen bir yardımcı kişiye ihtiyaç duyulacaktı. O nedenle böyle bir yol izledik. Duygulara gelince, doğal olarak tanıyla ilk tanıştığınız zamanlar ben de her açıdan bocaladım” dedi. ‘BİZDEN SONRA NE OLACAK’ KORKUSU Türkiye şartlarında otistik bireyler ve ailelerinin yaşadığı sorunların yanı sıra kaygılara da değinen Ahmetoğlu, “Biz ebeveynlerin en baskın ve kalıcı duygusu, bizden sonra çocuklarımıza ne olacağı korkusudur. Çünkü otistik çocuğun ve yetişkinin ihtiyaç duyduğu bütün desteklemeler ailelerin omuzlarına bırakılmıştır. Üniversiteyi bitiren yetişkin otistiklerimiz bile okudukları alanda iş bulmakta zorlanıyor. Lise mezunları hiç iş bulamıyor. Bu yetişkin otistikler bir destek mekanizması geliştirilmediği için zamanını evde geçirmeye başlıyor ve bu durum olumsuz sonuçlarla geri dönüyor. Sosyal çevreden kopan ve zamanı boşalan otistik bireyler eve kapanıyor. Bu durumdan aileler de etkileniyor. Sosyal devlet kapsayıcılığı ve destekleme modelleri anlamında eksikliklerimiz var. Engelli maaşı ya da evde bakım yardımı ile -ki o da kişi başı hane geliri ile ilişkilendirilen bir bareme bağlı- herkesin aldığı bir şey değil. Ayrıca bizim hem devletten hem toplum bireylerinden beklentimiz şu; tüm engellilerin acıma objesi olarak görülüp de yardım ve sadakalarla yaşamını sürdürecek kişiler bakış açısından kurtulunması, engelli bireylerin tüm yaşam haklarına eşit bir şekilde ulaşabileceği düzenlemelerin yapılmasıdır” ifadelerini kullandı. POLİTİKACILAR MUTLAKA OKUMALI Türkiye’nin de imzacısı olduğu BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin ‘devrim’ niteliğinde bir metin olduğunu dile getiren Ahmetoğlu, “Yeni yaklaşımlar getirir, devlete ve topluma sorumluluklarını hatırlatır. Amacı,  engellilerin tüm insan haklarından eşit şekilde yararlanmasını teşvik ve temin etmektir. Engelliliğe dayalı ayrımcılığı da çok güzel ortaya koyar. İmzacı devleti, engelliliğe dayalı herhangi bir ayrımcılığa izin vermeksizin tüm engellilerin insan hak ve temel özgürlüklerinin eksiksiz olarak yaşama geçirilmesini sağlamak ve güçlendirmekle yükümlü kılar. Bütün politikacılar hatta adaylar da dahil, internet ortamında kolayca erişilebilecekleri bu sözleşmeyi en az bir kere okumalı” sözleriyle önemine vurgu yaptı. DAHA GÜÇLÜ SES İÇİN KOD Kedi Otizm Derneği’nin (KOD) kuruluş sürecinden bahseden Ahmetoğlu, kendisini bu çatıyı kurmaya iten sebepleri şöyle sıraladı: “9 Eylül Gazetesi’nde gönüllü olarak hazırladığım Engelli Hakları Sayfası sayesinde alanda çalışan birçok sivil toplum örgütünün çalışmalarını yakından izleme fırsatı buldum. Aktivistlik yapıyor ve bu çerçevede de bazı kuruluşlara projeler de sunuyordum. Ancak sivil toplum örgütü olarak daha güçlü ses çıkarılabileceğini fark ettim. Bu düşünceleri otistik çocuğu olan ve uzun zamandır tanıdığım arkadaşlarıma açtım ve çok hızlı bir şekilde organize olup elbirliğiyle derneğimizi kurduk.” KATILIM, EŞİTLİK, DAHİL OLMA VE İSTİHDAM Dernek olarak öncelikle toplumun bakış açısını değiştirmeye yönelik çalışmalar hayata geçirmeye hazırlandıklarını ifade eden Ahmetoğlu, “Yasal düzenleme taleplerinde bulunacağız. Siyasilerle görüşerek hazırlayacağımız rapor ile birlikte nasıl bir otizm politikası istediğimizi anlatmayı istiyoruz. Aslında projelerimizin hangi alanlarda şekilleneceği ismimiz KEDİ’de gizli. Katılım, eşitlik, dahil olma ve istihdam! Bu alanlarda yaşanılan sıkıntılı durumları gücümüz yettiğince anlatıp çözüme katkı koymak istiyoruz” dedi. ARTIK ÖTELENMEK İSTEMİYORUZ Otistik bireylerin hayatını kolaylaştırmak için yerel ve merkezi idarelerin üzerine düşen sorumluluklara da ayrı bir parantez açan Ahmetoğlu, “İdarecilere sunduğumuz her çözüm, her proje gerek ekonomik gerekse politik nedenlerle öteleniyor. Unutulan bir şey var, bize sunulan gerekçeleri, bu ülkenin her vatandaşı gibi bizler de yaşıyoruz. Yeterince ötelendiğimizi düşünüyoruz, en azından benim bizzat şahit olduğum 12 yıllık dönemde böyle. Çocuklarımız büyüyor, biz yaşlanıyoruz ve artık biz ölünce ne olacak bu çocuklar endişesi taşımak istemiyoruz. Herkesin çeşitli zorlukları var ama biz ve çocuklarımız bütün bunlarla zaten dezavantajlı bir durumda mücadele ediyoruz. Artık ötelenmek istemiyoruz” diye konuştu. Bizden sonra çocuklarımıza ne olacak endişesi taşımadığımız, devlet ve toplumun onları tam anlamıyla kapsayacağına ve destekleyeceğine inandığımız zaman ‘Tamam, başardık’ diyeceğiz” diyerek hedefe işaret etti. YALNIZ DEĞİLLER Dernek olarak üye çalışmalarına başladıklarını söyleyen Ahmetoğlu, “Aileler tanıyla ilk karşılaştıkları yıllarda bir bocalama dönemi geçiriyor ve dünyada tek başına kalmış gibi hissediyorlar. Yalnız değiller! Deneyimlerimizi paylaşmaya her zaman hazırız. Sadece çocuklar için değil, yetişkin ve hatta yaşlı otistikler için de çalışacağız. Ebeveyn ve yetişkin otistikleri, birlikte çalışmalar üretmek ve İzmir’den güçlü bir ses çıkarmak için derneğimize üye olmaya davet ediyorum. Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ederek gelişmelerden haberdar olabilirler” çağrısını yaptı.

Kedi Otizm, hak ve eşitlik için yola çıktı Haber

Kedi Otizm, hak ve eşitlik için yola çıktı

Kuruculuğunu Serap Dikmen Ahmetoğlu, Şeyda Yanık, Ebru Akar, Halide Polatlı, Tülay İpek, Ahmet Kaplan, Deniz İkikarakayalı ve Ahmet Ahmetoğlu’nun üstlendiği dernek, otistiklerin toplumsal yaşama tam, etkin ve eşit katılımını sağlamak amacıyla çalışmalar yürütecek.  Otistik çocuk, yetişkin , yaşlıları ve ailelerinin hak savunuculuğunu üstlenecek olan Kedi Otizm, kamu kurumları ve ilgili sivil toplum örgütleriyle işbirliği çerçevesinde önemli projelere imza atmayı hedefliyor.  Otistiklerin tipik gelişim gösteren bireylerle eşit yaşam koşullarına kavuşuncaya dek çalışacaklarını belirten Kedi Otizm Kurucu Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu, “Çalışmalarımızda pusulamız, Türkiye Cumhuriyeti’nin de imzacısı olduğu BM Engelli Hakları Sözleşmesi olacak. Kanunlarımızda yer alan hakların, uygulamasında görülen aksaklıkların düzeltilmesine ve ihtiyaç bulunan yeni kanun düzenlemelerine yönelik çalışmalar da yapacağız” dedi.  Otistik ve ve ebeveynlere davet İnsan hakları alanında çalışan her kurumu, otizm alanında çalışmaya davet eden Ahmetoğlu, şunları söyledi: “Otistik hakları, insan haklarıdır. Aileler, tanıdan başlayarak bir dizi sorunla mücadele ediyor. Çocuklar büyüyor, yetişkin oluyor, Yetişkin otistikler ise görmezden geliniyor.  Ailelerin maddi ve manevi gücü oranında hayat desteği alan otistiklere ilişkin geliştirilmiş acil düzenleme ve destekleme sistemlerine ihtiyacımız var.  İzmir’de aileler ve otistikler artık yalnız yürümeyecek.  Yetişkin otistikleri ve ebeveynleri, derneğimiz çatısı altında birleşmeye ve çalışmalara katkı koymaya davet ediyorum.” HABER MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.