#İzmir Katip Çelebi Üniversitesi

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İKÇÜ Avrupa Yükseköğretimine ev sahipliği yaptı Haber

İKÇÜ Avrupa Yükseköğretimine ev sahipliği yaptı

Aralık 2022'de İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesinin konsorsiyum liderliğinde başlayan, Türkiye Ulusal Ajansı ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilen MULTICASS projesinin konsorsiyumunda yer alan üniversitelerin yanı sıra 14 ülkeden 115 katılımcı İKÇÜ’de buluştu. İstanbul'dan Yıldız Teknik Üniversitesi, İzmir'den Yaşar Üniversitesi, Belçika'dan HOGENT Uygulamalı Bilimler ve Sanat Üniversitesi, Romanya'dan Transilvanya Brasov Üniversitesi, Bulgaristan'dan Sofya Üniversitesi St. Kliment Ohridski, Çekya’dan Prag Üniversitesi ve İspanya'dan San Jorge Üniversitesinin ortaklığında, İKÇÜ ev sahipliğinde başlayan programın açılışına, Rektör Prof. Dr. Saffet Köse, İzmir Milli Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi, University of Transilvania Brasov Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Simona Lache, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Muhsin Akbaş, Prof. Dr. Yasin Bulduklu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevtap Ünal, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Doğan, ÖSYM Başkan Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Çiçekler, San Jorge University’den Prof. Dr. Maria Luisa Sıerra, Czech University of Life Sciences Prague’den Prof. Dr. Petra Chaloupková, Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesinden Prof. Dr. Aydın Balyer, İKÇÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Doç. Dr. İrem Özgören Kınlı, yurt içi ve yurt dışından çok sayıda konuk akademisyen katıldı. Eğitimde Dönüşüm Küresel Bir Zorunluluktur  Proje kapsamında çeşitli ülkelerden gelen bilim insanlarını İKÇÜ’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti paylaşan Rektör Prof. Dr. Saffet Köse, konuşmasında bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızlı gelişimine dikkat çekti. Bu süreçte ülkelerin heterojen toplumlar haline geldiklerini dile getiren Prof. Dr. Köse, “Çokkültürlülük en başta kültürel farklılıklara saygıyı önceler ve asimile etmek yerine bütünleştirmeye ihtiyaç duyar. Değişen küresel koşullar bugün çok kültürlü sınıfları, kültürel, etnik, dilsel ve dini farklılıkları olan öğrencilere insan haklarına açık biçimde bağlı bir anlayış ile eğitimi küresel bir politika olarak benimseme zorunluluğunu yaratmıştır. Kendi içinde çok sayıda güçlüğü oluşturan bu çeşitlilik, aynı zamanda toplumsal yapı ve eğitim sistemi için bir zenginliği de oluşturur. Dezavantajın ortadan kaldırılmasında toplumsal dinamiklerin sinerjik birlikteliğe dönüşmesinde en önemli unsur eğitimdir. Yeni dezavantajlı grupların oluşmamasında insanlık adına önemli rolleri eğitim kurumları üstlenmek mecburiyetindedir. Var olan yöntemlerle değişimi yönetmek zor görünmektedir ve kültürel dışlanmama veya ayrımcılığın ortadan kalkması için temel bir insan hakkı olarak eğitimde dönüşüm küresel bir zorunluluktur.  Azınlık durumunda olanlara ya da farklı alt kültürel gruplara yönelik dışlama, ayrımcılık ve baskıyı ortadan kaldırmakta eğitim kurumlarına ve akademilere önemli görevler düşmektedir” diye konuştu. Yükseköğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Gerekir  Farklı kültürleri, farklı öğrenme ve öğretme yöntemlerinin eğitimciler tarafından bilinmesinin günümüzde zorunluluk olduğunu vurgulayan Rektör Prof. Dr. Köse, farklı kültürleri eğitim paydasında buluşturan konsorsiyum liderliğinde İKÇÜ’nün yer aldığı MULTICASS’ın üstlendiği önemli misyona dikkat çekti. Prof. Dr. Köse, “Eğitim ve öğretimin, her bir öğrencinin değerli ve önemli olduğunu akıldan çıkarmayan bir anlayışla yürütülmesi, kapsayıcı eğitimin temel felsefesidir. Öğrencilerin öğrenim süreçlerine katılımının sağlanması ise modern eğitim anlayışı için olmazsa olmazdır. Güçlü bir gelecek, adil bir dünya ve daha kapsayıcı bir yükseköğretim sisteminin güçlendirilmesi için yapılan ve üniversitemizin yürütücüsü olduğu bu proje kapsamında önemli çıktılara siz değerli bilim insanlarının katkılarıyla ulaşılacağına inanıyorum. Farklı bakış açılarından yapılacak bilimsel değerlendirmeler sonucunda önemli çıktılara erişilmesi ümidiyle her birinize teşekkür ediyorum. Üniversitemize hoş geldiniz” ifadelerini kullandı. Yükseköğretimin Çok Kültürlü Boyutuna Materyal Üretilecek MULTICASS’ın Proje Koordinatörü aynı zamanda İKÇÜ Uluslararası Projeler ve Erasmus Koordinatörü Doç. Dr. Mehmet Emin Bakay da yükseköğretimin çok kültürlü boyutunu geliştirmeye yönelik yapılan her bir iş birliğinin oldukça değerli olduğunu kaydetti. Doç. Dr. Bakay, “Bugün, yükseköğretimin çok kültürlü boyutunu geliştirme konusundaki deneyimlerimizi paylaşmak ve çok kültürlü sınıflarda daha etkili öğretmenler olmak için birbirimizden öğrenmek amacıyla bir araya geldik. Projenin genel hedefi, Avrupa'da Yükseköğretimin kalitesini ve çok kültürlü boyutunu artırmaktır. Özel hedeflerimiz arasında ise; Yükseköğretim öğretim kadrosunun çok kültürlü sınıfları yönetmesi için yenilikçi kısa dönem personel hizmet içi eğitim müfredatı, didaktik rehber ve bir dizi öğretim materyali geliştirmek, çok kültürlü sınıflar için öğretim kadrosunun sınıf yönetimi becerilerini geliştirmek amacıyla kısa dönem personel eğitim kursları (çevrimiçi ve yüz yüze) geliştirmek, uygulamak ve test etmektir” dedi. İş Birlikleri İçin Benzersiz Bir Zenginlik Yükseköğretimde çok kültürlü eğitim konusunda farkındalığı artırmak için yola çıktıkları projenin hayata geçirilmesiyle diğer üniversitelerin öğretim üyeleri tarafından proje sonuçlarının ve çıktılarının yaygın kullanımını hedeflediklerini vurgulayan Koordinatör Doç. Dr. Bakay, “Yükseköğretimde çok kültürlülük ve kapsayıcı eğitimin boyutlarını güçlendirme konusunda açık kaynaklar (ders, ders içerikleri ve metodoloji) üretmek ve üniversite yönetimlerinin çok kültürlülük ve kapsayıcı eğitimin boyutları konusunda farkındalığını artırmak gibi başlıklar da projeden beklediğimiz sonuçlar arasında yer alıyor. AB ülkelerinin yanı sıra Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Endonezya, İrlanda, Ürdün, Kuzey Makedonya, Polonya, Romanya, İspanya, Birleşik Arap Emirlikleri, ABD ve Özbekistan gibi diğer saygıdeğer ülkelerden gelen bu kadar çeşitli bir katılımcı grubunu görmekten büyük mutluluk duyuyorum. Bu çok kültürlü topluluk, yükseköğretim kurumları arasında gelecekteki iş birlikleri için benzersiz bir zenginlik ve mükemmel bir fırsat sunmaktadır” şeklinde konuştu. Açılış konuşmalarının ardından konsorsiyumda yer alan üniversitelerden gelen akademisyenlerin oturumlarına geçildi.

Katip Çelebi raporunda ‘EKAP’ eksiği Haber

Katip Çelebi raporunda ‘EKAP’ eksiği

Her yıl kamu ve bağlı idarelerde denetim yaparak raporlayan Sayıştay Başkanlığı İzmir Katip Çelebi Üniversitesi 2022 yılı Denetim Raporu’nu yayımladı. Geçtiğimiz yıllarda adrese teslim işe alımlar konusunda Sayıştay’ın uyarıda bulunduğu üniversitenin 2022 yılında aynı soruna ilişkin bulgu yer almazken ‘EKAP’ detayı dikkat çekti. İŞÇİ ÜCRETLERİ YANLIŞ HESAPTA İZLENMİŞ Denetimlerde; üniversitenin, 15 ile 31 Aralık tarihlerinde istihdam edilen işçilere ilişkin hesaplanan işçi ücretlerinin ilgili Yönetmelik maddesinde belirtildiği gibi 320 Bütçe Emanetleri Hesabında izlenmesi gerekirken 333 Emanetler Hesabına alındığı tespit edildiği belirtildi. Yapılan denetim sonucunda hesapların yanlış izlenmesi nedeniyle 2022 Mali Yılı Bilançosunda 320 No.lu hesap 974 bin 859,10 lira eksik, 333 No.lu hesap ise aynı tutarda fazla göründüğü ifadelerine yer verildi. “EKAP” İHMALİ Denetim raporunda, üniversitenin doğrudan temin yöntemiyle yapılan alımların bazılarında Elektronik Kamu Alımları Platformuna (EKAP) kayıt zorunluluğunun yerine getirilmediği tespit edildiği belirtildi. Tüm kamu idarelerinin alım ihalelerinin EKAP’ta yer alması gerektiği belirtilirken konuya ilişkin “Kamu İhale Genel Tebliği’nin “EKAP üzerinden yapılacak diğer işlemler” başlıklı 30’uncu maddesinin dokuzuncu fıkrasının ikinci bendinde; doğrudan temin yoluyla yapılan alımların, takip eden ayın onuncu gününe kadar “Doğrudan Temin Kayıt Formu” doldurularak EKAP üzerinden kayıt altına alınması gerektiği düzenlemesine yer verilmiştir. Yapılan inceleme neticesinde, 2021 yılı Sayıştay Denetim Raporuna da konu edilen ve Üniversitenin bazı birimlerince doğrudan temin yöntemiyle gerçekleştirilen alımlarda yukarıda yer verilen mevzuat hükmüne riayet edilmediği ve söz konusu alımların EKAP üzerinden kayıt altına alınmadığı görülmüştür” ifadelerine yer verildi. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: 59 milyonluk ‘kesin kabul’ detayı

İKÇÜ’den ‘Öğretim Üyesi Alım İlanı’ Haber

İKÇÜ’den ‘Öğretim Üyesi Alım İlanı’

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Rektörlüğü, öğretim üyesi alım ilanında bulundu. Rektörlük, tarafından yapılan açıklama ise şu şekilde: “Üniversitemizin aşağıda belirtilen kadrolarına 2547 sayılı Kanun, Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atanma Yönetmeliği ve Üniversitemiz Senatosu’nca belirlenerek Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından onaylanan Akademik Atama ve Yükseltme Kriterleri uyarınca öğretim üyeleri alınacaktır.” HANGİ FAKÜLTEYE, KAÇ EĞİTİMCİ İSTİHDAM EDİLECEK? Son başvuru tarihi 2 Eylül 2023 olarak belirlenen ilana göre; Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi için 1 Prof. Dr.; Orman Fakültesi için 2 Doçent ; Sanat ve Tasarım Fakültesi için 2 Doçent ; Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi için 3 Doçent, 2 Prof. Dr ; Tıp Fakültesi için 3 Dr. Öğretim Üyesi, 5 Prof. Dr. , 2 Doçent ; Turizm Fakültesi için 2 Doçent, 1 Dr. Öğretim Üyesi istihdamı sağlanacaktır. ŞARTLAR NELER? Rektörlük tarafından belirlenen diğer şartlar ise şöyle:  “Başvuracakların 657 sayılı Kanun’un 48. maddesinde belirtilen şartları taşımaları gerekmektedir. Profesör ve Doçent kadrosuna atamalar, daimi statüde yapılacaktır. Yabancı ülkelerden alınan diplomaların Üniversitelerarası Kurulca denkliğinin onaylanmış olması şarttır. Profesör kadrosu adaylarının, doçent unvanını aldıktan sonraki eserlerinden birini ‘Başlıca Eser’ olarak belirtmeleri zorunludur. Atanmaya hak kazanan adayların; başvuru sürecinde beyan ettikleri belgelerin asıllarını ilgili birime atanma öncesinde teslim etmeleri gerekmektedir.”

İKÇÜ'de 15 Temmuz paneli düzenlendi Haber

İKÇÜ'de 15 Temmuz paneli düzenlendi

KEMAL ÖZKURT İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ)’nde ‘15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ etkinlikleri kapsamında, 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Küresel Siyaset’ başlıklı panel düzenlendi. Düzenlenen etkinliğe Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Akış, Hacettepe Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Yasemin Abayhan ve Hukuk ve Değişim Derneği Kurucu Başkanı Av. Samir Altunkaynak katılarak konuşma yaptı. Programın moderatörlüğünü ve açılış konuşmasını yapan Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü, Prof.Dr. Saffet Köse, “15 Temmuz darbe girişimi son yıllarda tüm bağımlılıklarını kıran ve tam bağımsızlık yolunda ilerleyen, daha gelişmiş demokrasi için yol alan Türkiye’yi engellemek adına yapılmış bir suikasttır. Fakat FETÖ’nün içerideki piyonları ve onun ağa babaları bir şeyi atlamıştı. Bu ülkenin mayası temiz hamuru sağlam insanları hainlere geçit vermemiştir ve vermeyecektir. Halkın genç yaşlı demeden yurdun her köşesinde gösterdiği direniş Nene Hatunun Kara Fatma’nın Şerife bacının kahramanlıklarının, yeniden sahneye çıkmasıydı. Atalarının Malazgirt’te Çanakkale’de Miryokefalon’da Kosova’da yaptıklarının aynısını aradan geçen yüz yılda farklılaşmadan yapıldığını tüm dünyaya gösteriyordu. Dil etnik, köken, mezhep, hayat bakışından bağımsız bu birliktelik aslında sosyolojinin bu toplum için yeniden ve farklı bir şekilde ele alınmasını akla getiriyordu. O gece yazılan destandı kahramanlıktı. Sayın Cumhurbaşkanımız önderliğinde sergilenen kahramanlık bir milletin yeniden kendine gelmesine, bir ve diri olmasına sebep olmuştur” ifadelerini kullandı. ALTUNKAYNAK; ÇÖZÜM İÇİN HER VATANDAŞ DEVLETE GÜVENMELİDİR Etkinlikte ilk olarak kürsüye çıkan Av. Samir Altunkaynak, ‘Türkiye Darbe Tecrübesi Bağlamında 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Coğrafyamıza Etkileri’ başlıklı konusunda insanlık tarihinin tamamında doğu batı demeden darbelerin yaşandığını belirterek, bundan sonraki süreçte buna benzer durumların yaşanmaması için toplumun bütün farklı kesimleri olarak düşünceli bir şekilde hareket edilmesi gerektiğini söyleyen Altunkaynak, “28 Şubat Muhtırası modern bir darbedir. Apo ve FETÖ terör örgütünün bu darbe girişiminden sonra önleri açılmıştır.  Kamu düzenine olan bir devlete sahip olmaktan daha önemli bir şey yok. Geçmişte yaşadıklarımızı kötü günleri, darbeleri, devletin demokrasisine suikast girişimlerini çocuklarımıza anlatmalıyız çünkü bu gülerin acısını taze tutarak gelecekte aynı kötü günlerin yaşanmasına engel olabiliriz. Bu sonuçlar birbirimize saygı duymadığımızdan dolayı başımıza gelen bir durumdu. Darbe girişimlerinin de en büyük sebebi Türkiye tarihinde meşruiyete hiçbir zaman saygı duyulmamıştır.  Türkiye siyasetinde egemenlik her zaman ele geçirilebilen bir şey olarak algılandığı için bu zayıflık aşılamamıştır.  Çözüm için batıdan doğuya her vatandaşımız devletine güvenmelidir. Objektif yapıları olan bir hukuk düzeni kurulmalıdır. Kuralları olan şeffaf bir devlet olmalıdır. Bugün batıya baktığımızda dışarıya karşı vahşi ve sert olduğunu görüyoruz ama kendi içinde oluşturdukları bir kanun ve nizam vardır. Bu kanunların dışına çıkılmadığı için batı ülkelerinde darbe girişimleri Türkiye’ye göre daha azdır” diye konuştu. FETÖNÜN İKİ YÜZÜ Altunkaynak’ın ardından kürsüye çıkan Dr. Öğr. Üyesi Yasemin Abayhan, FETÖ terör örgütünün yapılanmasından ve neden 15 Temmuz’u yaşadığımızı anlattı. 15 Temmuz gecesini yaşatanların nasıl bir süreç içinde bulunduğunu konuşulması gerektiğini vurgulayan Abayhan, “Bu geceyi sadece yıldönümlerinde hatırlamak yerine kendi elimizden geldiği şekilde ne yapmamız gerektiğini düşünmemiz gerekir.  FETÖ’cü bireylerin bu saldırganlık noktasına nasıl geldiğini araştırırken çok çarpıcı şeylere tanık odum. Belirli bir süre boyunca bu cemaatin içinde bulunmuş ve sonradan ayrılmış bireylerle görüştüm. FETÖ’ye cemaat olarak baktığımızda iki tane yüzü görürüz. Bunların birincisi daha çok istihbarat örgütlerinde gördüğümüz ‘Stay Behind’ dediğimi bir örgüttür. Bu örgüt asıl göstermek istediklerini göstermez ve gizler. Bir diğer tarafı ise ve Geniş taban desteği olan örgüt tipidir. Radikal çevreyi çok daha besleyen, daha masum görünen bir süreçtir. Burada da hiçbir şekilde bir suçu olmayacağını düşündüğümüz bazı kişilerin varlığından bahsedilir. Uluslararası platformlarda da bu tür terör örgütlerini anlatmakta da zorlanırsınız” diye belirtti. FETÖ’NÜN HEDEFİ İLKOKUL ÖĞRENCİLERİ Terör örgüleri içlerinde belli motivasyonların olduğu ve bunların dışına kesinlikle çıkmadıklarını ifade eden Abayhan, “ Bir FETÖ’cü herhangi bir karaktere bürünmez girdiği her grupta o grubun var olan değerlerini çok iyi bürünür. Gruptaki herkes birbirini sever, herkes birbirine aşk ile bağlıdır. Grup sargınlığında bireylerin gruba aidiyeti çok yüksektir. Grubun lideri Fettullah Gülen, ben yerine hep biz dilini kullanır ve yüksek sargınlığı oluşturur. Bunun dışında grubun normları olması lazım. Bireyselleşmeyi engellerler tek başına kimsenin bir şey yapmasına izin vermezler. Bu gruplarda itaat en önemli meselelerdendir. Benim bu çalışmada en çok şaşırdığım durumlardan biri de ciddi bir sosyal desteğin sağlandığı duygusudur. Çünkü katılımcılar gruba lanet okusa da abi ve abla bağından kopamıyorlar. FETÖ grubunda diğer bir olay ise bireysel bir iradeniz olduğunuza inandırarak grubun içinde yer almanızı sağlar. Siz kendi isteğimle çıktım zannedersiniz ama aslında gruptaki abi ve ablalar sizi daha az armaya başlar. Uzak tutsalar da gruptan çıkmanız mümkün değildir. FETÖ cemaati üye seçiminde parlak ama öz disipline, birbirine benzerliğine, grup gururuna dikkat eder ve üyeleri onlar olmadan biz olmaz anlayışına, rüya kelimeler semboller kavramlarına kullanarak etkiler.  FETÖ diğer örgütlere göre daha ahlaklı olduğunu vurgular sürekli olarak. Bütün dünya düşman ama sadece bu grubun içindekiler birbirine dost anlayışını empoze eder. Size bir şey söylemek isterlerse bunu mutlaka rüyaları karıştırarak söylerler. Bunları kullanarak daha çok etkilemeye başlarlar.  Abi, abla duygusal bağları genellikle 8. Sınıfta gerçekleşiyor. Çünkü ergenlik zamanında gençler kimlik krizine girer ve bu durumu fırsat bilirler. Bu dönemde aileden kopmalar olurken arkadaşlar daha önemli hale gelir. Tam bu boşlukta da abiler ve ablalar ortaya çıkar ve sığınacak liman haline gelir” dedi. AKIŞ: DARBELER BATININ ÜLKELERİ BÖLME ÇABASIDIR Etkinlik kapsamında son olarak konuşma yapan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Akış, yaşanan darbe girişimlerinin geçmişten günümüze Batı’nı bir ele geçirme politikası olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı; “Nedir bu isteğin ana metodolojisi diye bakacak olursak, Batılılar bu coğrafyada sınırları değiştirmeden, o sınırlar korunarak, amma etnik amma mezhep temelli yapılar kurmak. Ana metodoloji bu. Bunu Irak’ta, gördük. Suriye’de sona geldiler orayı da üç parça yapmak üzereler. Türkiye Cumhuriyeti bu planı niçinde düşünülen en önemli ülkelerden birisi. Peki Batılılar bunu nasıl yapıyor? Önce merkezi hükümeti zayıflatıyorlar. Sonra merkezde yeni güç odakları ortaya çıkıyor. Sonra bu güç odakları Batılı merkezler tarafından silahlanıyor ve teşvik ediliyor. Merkezi hükümet ülkeyi kontrol altına alabilmek için bu odaklara karşı çıkıyor ve çatışma ortamı yaşanıyor. Bu esnada devlet bölünmeye doğru sürükleniyor. Bu sırada batılılar ortaya çıkıyor ve bu ülkedeki yeni güç paylaşımını tüm dünya kabul etsin buraya bir anayasa yapalım ve resmileştirelim diyorlar. Batılılar bunu birkaç sahiple yapıyorlar. Birincisi herkes birbirine güvenmesin ki batının güvenlik şemsiyesine ihtiyaç duysun. Son 20 – 25 yılda yaşadığımız hadiselerin ana ekseninde bu dizayn çabası var. FETÖ operasyonları ilk aşaması yürütülebilme gayesi 17 – 25 Aralık’ta başladı. Ardından Sayın Cumhurbaşkanımızın Davos Zirvesinde ‘One minute’ çıkışıyla daha fazla hız kazanmıştır. Fakat Cumhurbaşkanımız ve şerefli milletimizin desteğiyle bu FETÖ terör örgütünü püskürttük.”

EÜ ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi'nden ortak proje Haber

EÜ ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi'nden ortak proje

Ege Üniversitesi ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi bilim insanları iş birliğinde hazırlanan “Parkinson Tedavisinde Yeni İlaç Geliştirme ve Formülasyon Çalışmaları: KOJI MG84’ün Anti-Nörodejeneratif ve Nöroprotektif Etkisinin In Vitro/In Vivo İncelenmesi ve Farmakokinetik Araştırmaları” başlıklı proje TÜSEB’ten destek almaya hak kazandı.  Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Dünyada pek çok kişiyi etkileyen, nörodejeneratif hastalıklar bilim dünyasının son dönemde üzerine yoğunlaştığı alanların başında geliyor. Özellikle ileri yaşa bağlı olarak sinir hücrelerinin ve sinir sistemi fonksiyonlarının kaybedilmesine neden olan nörodejeneratif hastalıkların görülme sıklığının hem dünyada hem de ülkemizde gittikçe arttığını görüyoruz. İleriki yıllarda tehlikeli boyutlara ulaşacağı tahmin edilen bu hastalık grubunun tanı ve tedavisine yönelik önemli bir araştırmaya İzmir’imizin iki güzide üniversitesinden bilim insanları öncülük ediyorlar. Bilim ekibimizi tebrik ediyor, başarılar diliyorum” dedi. Proje yürütücülerinden Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Emel Öykü Çetin Uyanıkgil, “Nörodejeneratif hastalıklar, Merkezi Sinir Sisteminde (MSS) hasarlı hücre varlığı ya da hücre kayıpları ile ortaya çıkan patolojik durumlar olup, beynin özellikli bölgelerindeki nöronların progresif ve geri dönüşümsüz kaybı ile karakterizedir. Nöron hasarı ya da kaybı, hücre türüne ve MSS’de bulunduğu bölgeye bağlı olarak, psikolojik ve davranışsal bozukluklara neden olmaktadır. Parkinson hastalığı, dopaminerjik nöronların kaybından kaynaklanan ikinci en yaygın nörodejeneratif hastalıktır. Patentli bir bileşik olan KOJI MG84’ün güçlü bir tirozinaz inhibitörü olmasından dolayı başta Parkinson hastalığı olmak üzere nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde etkili bir ajan olabileceği öngörülmektedir. Yürümekte olan proje kapsamında KOJI MG84 sentezlenmiş olup niozom formülasyonu geliştirilmiştir. Hücre kültürü deneyleri ile anti-nörodejeneratif ve nöroprotektif etkilerinin saptanması, son olarak in vivo Parkinson hayvan modellerinde bileşiğin anti-nörodejeneratif ve nöroprotektif etkilerinin araştırılması ve farmakokinetik çalışmaları yapılacaktır” diye konuştu.  Projede; İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretim elemanları Prof. Dr. Canan Sevimli Gür, Dr. Öğr. Üyesi Gülşah Karakaya ve Dr. Öğr. Üyesi Merve Saylam ile Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yiğit Uyanıkgil, Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Emrah Kılınç, Mühendislik Fakültesi Biyomühendislik öğretim üyesi Doç. Dr. Aylin Şendemir ile Dr. Ece Bayır ve yüksek lisans öğrencisi Zehra Gül Morçimen araştırmacı olarak yer alıyor. HABER MERKEZİ

Ege'nin yabancı dilde eğitim veren ilk Hukuk Fakültesi Haber

Ege'nin yabancı dilde eğitim veren ilk Hukuk Fakültesi

İlk yıl 60 kişilik kontenjan ile adayların karşısına çıkacak İKÇÜ Hukuk Fakültesi olarak uluslararasılaşmanın önem kazandığı yeni dünyada, hukuk alanında yenilikçi yaklaşımlar sunmayı hedeflediklerini kaydeden Dekan Prof. Dr. Kerem Batır, çağın beklentilerine cevap veren bir hukuk eğitimi vereceklerini aktardı.  Prof. Dr. Batır, “Öğrencilerimizin hem ana dillerinde hem de İngilizce ile kendilerini ifade edebilmeleri ve meslekte yeterli olabilmeleri için nitelikli ve çağın beklentilerine cevap veren bir hukuk eğitimi vereceğiz. Ezberci değil, analitik bir eğitim vereceğiz. Küresel vizyona sahip, teknolojik gelişmelere açık, çağın gerekliliklerini takip edebilir bir eğitim almak istiyorlarsa gençlerimizi fakültemize bekliyoruz” dedi. İKÇÜ’den Donanımlı Uluslararası Hukukçu Profili İlk öğrenciler ile buluşacak olmanın heyecanını yaşadıklarını belirten Dekan Prof. Dr. Kerem Batır, hedeflerine uluslararasılaşmayı koyan İKÇÜ’de, uluslararası hukuktan ve diğer ülkelerin yargı sistemlerinden haberdar olan, sorun oluşmadan çözmeye odaklı bir hukukçu profili yetiştireceklerini ifade etti. Prof. Dr. Batır, “Küreselleşen dünyada hukukçuların artık kendi iç hukuklarını bilmeleri yetmiyor, dünyayı takip edip uluslararası anlamda geçerli kuralları ve normları da bilmeleri gerekiyor. Bizim ilk hedefimiz çağı doğru okuyan ve çağın gerektirdiği donanıma sahip hukukçular yetiştirmek. Bu çerçevede, Erasmus anlaşmaları ile öğrencilerin eğitimlerinin bir dönemini yurtdışında geçirmelerini sağlayacak çalışmalar da yürütüyoruz” diye konuştu. Kadromuz Pek Çok Köklü Fakültenin Önünde Yeni kurulan bir fakülte olarak genç ve dinamik bir akademik kadroya sahip olduklarını kaydeden Prof. Dr. Batır, İngilizce ve Türkçe temel eğitimin yanında öğrencilerinin talepleri doğrultusunda; seçmeli ders olarak Hukuk Almancası, Hukuk İngilizcesi, Hukuk Fransızcası, Hukuk İspanyolcası derslerinin de eklenebileceğini söyledi. Prof. Dr. Batır, “ABD’de ve Fransa’da yüksek lisans ve doktora yapan, Almanya’da eğitim alan akademisyenlerden oluşan bir kadroya sahibiz. Her yıl kadromuza yapacağımız yeni takviyelerle çok daha geniş bir ekibe sahip olacağız. Yeni kurulan bir fakülte olmamıza rağmen kadromuz şu anda bile pek çok köklü fakültenin üstündedir” şeklinde konuştu. Çağın Gerektirdiği Donanıma Sahip Hukukçular Yapay zekâ tabanlı uygulamaların kısa vadede hayatın her alanına girmesinin en fazla hukuk alanını etkileyeceğine dair araştırmaların yayımlandığına işaret eden Dekan Prof. Dr. Batır, çağı doğru okumanın gerekliliğine değinerek yeni dünyada hukukçuların görevinin bilgiyi ezberlemek değil, analiz etmek olacağının altını çizdi. “Hukukçu biraz da veri analizi yapan kişi haline dönüşecek. Ona gelen her türlü bilginin doğruluğunu, nerede neyi kullanması gerektiğini analiz etmesi gerekecek.  Öğrencilerimize analitik düşünme becerisini kazandırmak için disiplinlerarası bir müfredat, yan dalda eğitim, sektör temsilcileri ile buluşturacak etkinlikler gibi bir yelpazeyi eğitim sürecimize dâhil edeceğiz” dedi. Uluslararası Hukuka Hâkim Büro Sayısı Çok Az Türkiye’nin son dönemlerdeki uluslararasılaşma politikaları ile dünya üzerinde farklı bir şekilde konumlanmasından doğan imkânlar ve kabiliyetlerin ortaya çıktığını belirten Dekan Prof. Dr. Batır, ülkemizin batıya açılan penceresi, tarih boyunca bir ihracat, ticaret ve turizm merkezi olan İzmir’de, deniz hukuku ve deniz ticaret hukuku konularını önceleyen bir eğitim anlayışını yerleştirmeyi planladıklarını aktardı. Dekan Prof. Dr. Kerem Batır, “İzmir’de ihracatçılarımıza yönelik, uluslararası hukuka hâkim bir yaklaşımla hizmet veren büro sayısı çok az sayıda ve bu konuda büyük bir açığımız var. İhracatçımız uluslararası alanda ticaret yapmak istiyor ama kendisini koruyacak sözleşmelerden mahrum, çünkü hukuk hizmeti aldığı avukatların böyle bir becerisi yok. Biz İKÇÜ Hukuk Fakültesi olarak bu açığı kapatmak ve ülkemizin politikalarını hukuki yaklaşımlarla destekleyecek bir bakış açısını yerleşik kılmak istiyoruz” diye konuştu. HABER MERKEZİ

İKÇÜ'de toplu iş sözleşmesi imzalandı Haber

İKÇÜ'de toplu iş sözleşmesi imzalandı

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı imza töreniyle açıklanan 2023-2025 Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü kapsamında Rektör Prof. Dr. Saffet Köse, Öz Büro İş Sendikası Genel Başkanı Baki Gülbaba arasında İKÇÜ’lü işçilerin maaşlarını belirleyen sözleşme İKÇÜ’de imzalandı. Atılan imzalar ile İKÇÜ’de çalışan kamu işçilerinin taban ücretleri, ücret zamları, sosyal yardımları, maktu ödemeleri, diğer özlük ve yan hakları belli oldu. Uzlaşı Kültürü İle Belirledik   Rektör Prof. Dr. Saffet Köse, Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü kapsamında toplu iş sözleşmesinin imzalandığı ilk üniversite olan İKÇÜ ile Öz Büro İş Sendikası arasında varılan anlaşmanın hayırlı olmasını temenni etti. Rektör Prof. Dr. Köse, “Sayın Cumhurbaşkanımızın her zaman altını çizdiği ve uygulamaları ile örnek biçimde ortaya koyduğu gibi çalışanlarımızın refahı için biz de elimizden geleni yapıyoruz. Yönetim olarak ilk geldiğimiz günden itibaren, yetkimiz ve imkânlarımız dâhilinde, çalışanlarımızın mutluluğu için çaba gösteriyoruz. Her işte olduğu gibi ödemelerde de uzlaşı kültürü ile hareket ettik. Toplu İş Sözleşmesini de bu uzlaşı anlayışı ile belirlemeye çalıştık. Sendika ile üniversite yönetimimizin karşılıklı iyi niyetli çabalarla oturduğu görüşmeler neticesinde çalışanlarımızın hak ve menfaatlerini koruma paydasında buluştuk. Çalışanlarımızın yüzünü güldüren, örnek teşkil edecek bu sözleşmeyi bu noktaya taşıyan tüm çalışma arkadaşlarıma, sendika yetkililerine emekleri için teşekkür ediyorum. Bu sevindirici anlaşma üniversitemiz, işçilerimiz ve ülkemiz adına hayırlı uğurlu olsun” dedi. İlk İmzamızı İKÇÜ ile Attık Sendika olarak 2023-2025 Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü kapsamında ilk sözleşmelerini İKÇÜ ile yaptıklarının altını çizen Öz Büro İş Sendikası Genel Başkanı Baki Gülbaba da Rektör Prof. Dr. Köse nezdinde tüm yönetime teşekkürlerini ilettiği konuşmasında, İKÇÜ ile imzalanan sözleşmenin kurum yöneticilerinin de katkıları ile tüm çalışanların yüzünü güldürdüğünü ifade etti. Başkan Gülbaba, “Sözleşmenin bu aşamaya gelmesinde en büyük pay Rektör Prof. Dr. Saffet Köse Hocamıza aittir. Önceki sözleşme döneminde olduğu gibi yine Rektörümüzün olumlu tutumu ile ilk sözleşmeyi İKÇÜ’de yapıyoruz. Bu haliyle rektör hocamız işçinin yanında olduğunu ve üniversite olarak farklı olduklarını tekrar ispat etti. Hepiniz ve hepimiz adına kendisine çok teşekkür ediyorum. Sözleşmenin işçi yararına oluşmasında belirleyici olan çerçeve protokolün imzalanmasında yanımızda yer alan Sayın Cumhurbaşkanımıza ayrıca şükranlarımı sunuyorum. Üniversitemizin değerli yöneticilerine, sendikamız yönetici ve üyeleri ile tüm emeği geçenlere çok teşekkür ediyoruz” diye konuştu. HABER MERKEZİ

Katip Çelebi Üniversitesi'nden yangın uyarısı Haber

Katip Çelebi Üniversitesi'nden yangın uyarısı

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Entomolojisi ve Koruma Anabilim Dalı Başkanı Dr. İsmail Baysal, tek yıllık otsu bitkilerin gelişiminin sıcaklıkların artması ve bitkilerin kuruması ile birlikte yangınların başlangıcı ve gelişimi için oldukça tehlikeli bir ortama da zemin hazırladığını ifade etti. Baysal, sıcaklıklardaki yükselişler ve bağıl nem değerlerindeki düşüşlerin yangınların adedi ve alansal olarak büyüklükleri üzerinde önemli ölçüde etkili olduğunu, uzun süreli ortalama sıcaklıklar göz önüne alındığında bu sene ve önümüzdeki senelerde sıcaklıklardaki artışa bağlı olarak sıkıntılı dönemlerin yaşanabileceğini söyledi.  ÇIKAN YANGINLARIN YÜZDE 34'Ü İHMAL Baysal, orman yangınlarının doğal yollardan ve doğal olmayan yollardan olmak üzere iki farklı şekilde çıktığını belirterek şunları söyledi:   “Doğal yollardan çıkan orman yangınlarının en önemli tutuşma kaynağı yıldırımlardır. Yıldırımlar haricinde volkanizma faaliyetleri, göktaşı düşmesi ve eğimli bölgelerde kayaların yuvarlanması esnasında ortaya çıkan kıvılcımlar ve de kendiliğinden yanma ile oluşan yangınlar başkaca doğal kaynaklı yangınların başlangıcını oluşturabilir. Bununla birlikte, dünyanın hemen her yerinde yaşama imkânına kavuşmuş insan ve büyük çeşitlilik gösteren faaliyetleri, vejetasyon yangınlarının ve özellikle de orman yangınlarının en önemli başlangıç kaynağı olarak ön plana çıkmıştır. Maalesef ülkemiz için de benzer bir durum söz konusudur. Keza, ülkemizde çıkan orman yangınlarının çıkış sebepleri, başta yangınların yoğun bir şekilde etkili olduğu bölgelerde yaşayan insanlarımız olmak üzere toplumumuzun geriye kalan kesiminin sosyal, ekonomik ve kültürel yaşam tarzı ile alışkanlıklarına bağlı olarak büyük değişkenlik göstermektedir. Son 10 yıllık verilere bakacak olduğumuzda yangınların yüzde 34,6’lık bölümünü ihmal, dikkatsizlik ve kaza, yüzde 4,9’luk bölümü kasıt, yüzde 12’lik bölümü ise yıldırım kaynaklı olarak çıkmış yangınlar, yüzde 48,5’lik bölümünü ise çıkış nedeni belirlenemeyen yangınlar oluşturmuştur.” ''ORMANLIK ALANLARA ÇAM AĞACI DİKİLMESİN'' Ülkemizin önemli bir bölümünün Akdeniz iklimi ve bitki örtüsünün hâkim olduğu bir coğrafyada yer aldığını belirten Baysal, “Yangınlar bu coğrafyanın göz ardı edilemez bir gerçeğidir. Yangınlar, başta Akdeniz, Ege ve Marmara bölgeleri olmak üzere yangınlara birinci ve ikinci derece hassas ormanlık alanları etkileyen ve yenileyen, bu ormanlık alanlardaki ormancılık çalışmalarını belirleyen ve ormancılık faaliyetlerine yön veren en önemli doğal güçlerden biri konumundadır. Ülkemizde son 86 yılda toplam yanan ormanlık alan varlığı, dünya genelinde bir yılda yanan ormanlık alan varlığının yüzde 3’üne bile karşılık gelmemektedir” dedi.  Zaman zaman sosyal medyada orman yangınları sonrası "ormanlık alanlara çam ağacı dikilmesin" şeklinde çıkan paylaşımlara da dikkat çeken Dr. İsmail Baysal, “Ormancılık bilimi doğaya yakın, doğayı taklit eden bir bilim dalıdır. Çam ağaçları Akdeniz ormanlarının doğal olarak yayılış gösteren bir türüdür” diyerek, bu ormanlık alanların yangınlardan sonra ağaçlandırılırken yine aynı tür ile ağaçlandırılarak devam ettirilmesinin orman mühendisliği biliminin gereği olduğunu sözlerine ekledi. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.