TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#İzmir depremi

İzmir depremi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İzmir depremi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İzmir geç kalıyor çürük binalar derhal yıkılmalı Haber

İzmir geç kalıyor çürük binalar derhal yıkılmalı

İzmir’de büyük yıkıma neden olan 30 Ekim 2020’de meydana gelen 6,9 büyüklüğündeki depremin üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen hasar alan binalardan hala yıkılmayı bekleyenler var. Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Dr. Öğr. Üyesi Cüneyt Tüzün, “İzmir’de hala acil olarak yıkılmayı bekleyen binalar mevcut. Vatandaşlar hem şehircilik hem de güvenlik açısından olumsuz etkileniyor. Bu durum çok düşündürücü” dedi. Ege Denizi’nde 30 Ekim 2020 tarihinde Yunanistan’ın Samos Adası açıklarında meydana gelen 6,9 büyüklüğündeki depremde, en büyük hasarı depremin merkez üssünden 80 kilometre uzaklıktaki İzmir aldı. Deprem nedeniyle İzmir’de çöken binalarda 117 vatandaş hayatını kaybetti. Depremden en çok etkilenen ilçeler olan Bornova ve Bayraklı’da yüzlerce bina ağır hasar aldı. Depremin üzerinden 3 yıl geçmiş olmasına rağmen ağır hasarlı binaların henüz yıkılmamış olması vatandaşlar için büyük tehlike oluşturuyor. AĞIR HASARLI BİNALAR BEKLİYOR Yaşar üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Cüneyt Tüzün, Bornova ve Bayraklı‘da depremin şiddetiyle ağır hasar alan ancak henüz yıkımı gerçekleştirilmeyen pek çok binanın her an çökebileceğini öne sürdü. Depremin üzerinden tam 3 yıl geçmiş olmasına rağmen ağır hasarlı binalar için işletilen sürecin çok yavaş ilerlediğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Cüneyt Tüzün, “Depremden hemen sonra alınan aksiyonlar çerçevesinde binaların belirli bir bölümü yıkıldı ve yeniden yapıldı. Ancak günümüzde depremden etkilenen bölgeleri gezdiğinizde hala hasarlı, yıkılmayı bekleyen binalar mevcut. Bunlar şehirde yaşayanları hem şehircilik hem de güvenlik açısından olumsuz etkiliyor” dedi. YAŞANACAKLARIN PROVASI Tüzün, “Ağır hasarlı binaların 3 yıl gibi kısa olmayan bir süreç geçmesine rağmen hala yenilenememiş olması, muhtemel büyük İzmir depreminde yaşanacakların küçük bir provası gibi görünüyor. Şehir merkezini etkileyecek bir depremden binaların göreceği hasar düzeyi ve sonucunda insanların binalarını kullanamaması durumunda yaşanacak zorlukları tahmin etmek bile zor. İzmir’de meydana gelmeyen deprem sonrası yaşananların ardından ortaya çıkan tablo, kentte beklenen depremin meydana gelmesi durumunda nasıl bir ortamda yaşamaya devam etmek durumunda kalınacağının küçük bir örneği” dedi. ÇOK DÜŞÜNDÜRÜCÜ 30 Ekim depreminin ardından İzmir’de yaşanan manzaraların hala hafızalarda olduğunu belirten Cüneyt Tüzün, “Depremin İzmir’e uzaklığı dikkate alındığında meydana gelen hasar oldukça büyük ve düşündürücü. Ayrıca Bornova ve Bayraklı dışındaki ilçelerde binalarının ayakta kalması ya da hasar görmemesini nedeni olarak yapıların depreme dayanıklı olduğu şeklinde bir algı oluştu. Bu çok yanlış. Deprem, İzmir’de olmadı. Sadece İzmir’e etkiledi. Depremi takip eden 1-2 hafta içinde insanlar tarafından binalarının mevcut durumu ve güvenliğini sorgulandı. Çok doğal ve gerekli bu hassasiyet ne yazık ki önlem alma ve iyileştirme aşamalarına geçmesine yetmedi” diye konuştu. ÇÖZÜM İÇİN GEÇ KALINIYOR İzmir’in sahip olduğu şiddetli deprem tehlikesi potansiyeli ve hasar görebilirliği yüksek bina stoğu ile bu soruna karşı etkili ve çözüme yönelik adımların atılmasında geç kalındığını savunan Tüzün, “Geçen üç yıl sonunda yaşananlar gerek halk gerekse yöneticiler düzeyinde, geçmiş depremlerde olduğu gibi, gerekli bilinç ve tepkiyi oluşturacak boyutta olmadığı görüldü. Yapılması gerekenlerin rasyonel bir strateji ile daha da geç kalınmadan gerekiyor” diye konuştu. Bu haber de ilginizi çekebilir: İzmir depreminin üzerinden üç yıl geçti

İzmir depreminde yıkılan binaya ilişkin şok detay Haber

İzmir depreminde yıkılan binaya ilişkin şok detay

2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşmasına, Bornova Belediyesinde geçmiş dönemlerde görev yapmış tutuksuz sanıklar imar müdürü şehir plancısı B.E, yapı kullanma birimi personeli A.Y, yapı ruhsat şefi H.H, imar şefliğinden mimar B.B, ruhsat düzenleme birimi personeli F.G, yapı kullanma biriminden tekniker S.Ç, betonarme biriminden inşaat mühendisi Z.D ile depremde hayatını kaybedenlerin yakınları ve avukatları katıldı. B.E, A.Y, H.H, B.B, F.G. ve S.Ç, savunmalarında Bornova Belediyesi tarafından 1998 tarihinde yapı ruhsatı verilmiş binanın betonarme projesinde imzalarının ve yetkilerinin bulunmadığını, üzerlerine atılı "görevi kötüye kullanma" suçlarını kabul etmediklerini belirterek beraat talep etti. İnşaat mühendisi Z.D. ise 2 yıl özel sektörde çalıştıktan sonra başvurduğu Bornova Belediyesinde çok kısa süre çalıştığını, o dönemde Yılmaz Erbek Apartmanı'na ait statik rapora çalışma arkadaşlarının yönlendirmesiyle imza attığını savundu. Acemi olduğunu, birlikte çalıştığı insanları da iyi tanımadığını öne süren Z.D, mahkemede şunları söyledi: "Bornova Belediyesinde 1 hafta ya da 10 gün çalıştım. Sonra bana uygun olmadığını düşünerek işi bıraktım. Daha deneme aşamasındaydım. Betonarme masasında çalışıyordum, çalışma arkadaşlarımın yönlendirmesiyle imzaladım. Suçsuzum, görevi kötüye kullanmadım. İmza yeterliliğim yoktu. İmzam var ama acemiliğim oldu. Daha deneme sürecindeydim. İşe giriş işlemlerim bile yapılmamıştı. İmza dışında sorumluluğum yoktur." Z.D'nin avukatı Ege Görkem Ertürk ise projeyi bilmeden imza atan müvekkilinin, "liyakatsız yapı" nedeniyle kaçınılmaz hataya düştüğünü, bu nedenle beraat istediklerini kaydetti. "HERKES İMZA ATMIŞ AMA SUÇLU YOK" Yılmaz Erbek Apartmanı'nın zeminindeki alışveriş merkezinde kasiyer olarak çalışırken depreme yakalanan ve hayatını kaybeden Serhat Er'in annesi Nazire Er, oğlunun sadece 10 gün Bayraklı'daki mağazada görev yaptığını ifade etti. Koronavirüs salgını nedeniyle alışveriş merkezindeki diğer personelin raporlu olduğunu, oğlunun ise 10 günlük geçici görevle yıkılan binadaki mağazada çalıştığını anlatan Nazire Er, sanıkların cezalandırılmasını istedi. Alışveriş merkezine ekmek almak amacıyla girdiği sırada meydana gelen depremde yaşamını yitiren 71 yaşındaki Ali Fatin Ülger'in oğlu N. Ülger ise şöyle konuştu: "Sanıkları dinlediğimde hiç kimse suçlu olduğunu kabul etmiyor. Herkes imza atmış ama burada suçlu yok. İmalat sırasında hiçbir devlet görevlisi yok. Dükkanlar birleştirilmiş, duvarlar kaldırılmış, bina çürük ve buna belediye görevlileri göz yummuş, eksikler göz ardı edilmiş. 10 günlük çalışana imza attırmışlar. Onu görevlendirenlerden de şikayetçiyim. 11 kişi yaşamını yitirdi." Müşteki avukatlarından Murat Tanılı ise alışveriş merkezinde çalışan yeğeni Onur Karakoç'un da enkaz altında kalanlar arasında bulunduğunu dile getirerek, "Mağazanın acil çıkış kapısı da yok çünkü önüne reyon konulmuş. Yeğenim çıkışa 5 metre kala yaşamını yitirdi." dedi. Yılmaz Erbek Apartmanı'nda yaşamını kaybedenlerin yakınları, müşteki olarak katıldıkları duruşmada sanıklardan şikayetçi olduklarını belirterek cezalandırılmalarını istedi. Duruşma, inşaat mühendisi Z.D'nin Bornova Belediyesinde çalıştığı döneme ait kayıtlar ve diğer sanıkların görev tanımlarına ilişkin bilgilerin istenmesine karar verilerek 17 Ocak tarihine ertelendi. DAVANIN GEÇMİŞİ İzmir'de 30 Ekim 2020'deki depremde yıkılan Yılmaz Erbek Apartmanı B Blok'ta 11 kişi hayatını kybetmiş, 11 kişi yaralanmıştı. Şüphelilerden kamu görevlisi olanların dosyaları ayrılmış, "bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 12 sanık hakkında İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmıştı. Sanıklardan proje denetçisi R.D.G. ise ilk duruşma öncesinde yaşamını yitirmişti. Mahkeme heyeti, davanın tek tutuklu sanığı Mustafa Yılmaz'a 15 yıl, inşaat mühendisi Ali Özsoy'a 10 yıl, yapı denetim şirketi yetkilileri Binay Bükey ve Eşref Pervis Toğulga ile fenni mesul Nurettin Bozdoğan'a 7 yıl 6'şar ay hapis cezaları vermişti. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve 2. Asliye Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, A ve B bloklardan oluşan Yılmaz Erbek Apartmanı için hazırlanan betonarme projesine ve apartmana ait yapı ruhsatına 1998'de Bornova Belediyesi yetkilileri tarafından onay verildiği belirtilmişti. İddianamede, apartmanın bloklarında bulunan bağımsız bölümlerine de 2006 yıllarında iki kez yapı kullanım izin belgesi verildiği kaydedilmiş, 7 kamu görevlisinin binadan sorumlu oldukları vurgulanmıştı. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: 2 bin yıldır suskundu: 7.2 şiddetinde deprem üretebilecek fayda hareketlenme

Rıza Bey Apartmanı davasında yeni bir gelişme Haber

Rıza Bey Apartmanı davasında yeni bir gelişme

İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanıklar mimar A.S.B. ve yapı müteahhidi H.H.Ö, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Bazı tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ve müştekiler de salonda hazır bulundu. Duruşmada, avukatların talepleri alındıktan sonra sanıklara söz verildi. Eski Bornova Belediyesi İmar Müdürü sanık M.A.U, savunmasında, bilirkişi raporlarında kendisiyle ilgili yanlışlıklar olduğunu iddia etti. Raporda, binanın yıkılmasıyla ilgili statik hesaplardan ve belediyede onaylayan kişilerin sorumlu olduklarından bahsedildiğini aktaran M.A.U, "Dosyada evrak ve proje açısından eksik yoktur. Bu zaten kayıtlarda mevcut. Eksik olmayan projeye imar müdürü ruhsat vermek zorundadır. Evrak ve proje açısından yetkin, diplomalı kişilerce sunulan projelere ruhsat verilir. İmar müdürü evrakların tam olduğuna karar verir." diye konuştu. Tutuklu sanık yapı müteahhidi H.H.Ö. de yürüttüğü hiçbir projede eksik işe başlamadığını, Rızabey Apartmanı'nın da 34. binası olduğunu belirtti. Binanın yıkılmasında sorumluluğunun olmadığını öne süren H.H.Ö, şunları kaydetti: "Binada bir sürü tadilat var. Hayatımız inşaatta geçti. 'İlkokul mezunu' diyorlar ama biz inşaatın içinden geldik. Bir sürü insanı daire sahibi yaptık. Bina içinde her şeyi yapmışlar, dokunulmadık yeri kalmamış. Epoksi yapılmış. Üstüne birde mantolama yapılmış. Bu binadan benim mesul tutulmamam lazım. 30 sene geçmiş üzerinden. 1976'dan beri yaptığımız binalar yıkılmadı da bu mu yıkıldı? Binayı eksiksiz bir şekilde yaptım. Binayla ilgili 'boşaltın' demişler ama yapmamışlar. Çatlak binaya mantolama yapmışlar. 3 yıla yakındır buradayım. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum." Tutuklu sanık mimar A.S.B. ise binanın yapımında adı geçen mimarlık şirketine ortak olmadığını yineledi. Binanın yapımında kendisinin sorumlu olmadığını savunan A.S.B, "Mimarlık firmasından istifa ettikten sonra inşaat devam ediyor. Bu projeyle ilgili 1 lira almadım. Bu işin sorumluluğunu almadım. Bina delik deşik edilmiş. Yıkılması veya güçlendirilmesi tavsiye edilmiş. Ev sahiplerinin çoğu binanın farkındaymış ve binayı terk etmiş. Bu binada olan üzücü olayla ilgili hiç suçum yok. Burada günah keçisi ben olmamalıyım. 2,5 yıldır cezaevindeyim. Dayanacak durumda değilim. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum." dedi. Duruşmada söz alan bir müşteki avukatı, sanık 2 belediye görevlisinden depremin olduğu tarihte Bayraklı Belediyesi Fen İşleri Müdür Vekili olan G.E'nin "mahkeme tarafından korunduğu", "suç vasfı değiştiği halde ek savunmasının alınmadığı", "2 sanığa aynı şekilde muamele yapılmadığı" yönünde iddiada bulundu. Bunun üzerine mahkeme başkanı duruşmaya bir süre ara verdi. Daha sonra devam eden duruşmada başkan, müşteki avukatının sanığın mahkeme heyeti tarafından korunduğu iddiasını kabul etmediklerini belirterek, tarafsızlık yönünden şüphe oluştuğu için "reddi heyet talebi" olarak dosyanın değerlendirilmek üzere bir üst mahkeme olan İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesine göndermesi ve sanıkların tutukluluğunun devamına karar verdi. Duruşma 15 Eylül'e ertelendi.  Dava süreci İzmir'de 30 Ekim 2020'deki depremde yıkılan Rıza Bey Apartmanı'nda 36 kişi hayatını kaybetmiş, 17 kişi yaralanmıştı. Binanın yıkılmasında sorumlulukları bulunduğu iddiasıyla 13 sanık hakkında "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verme" suçundan dava açılmıştı. Belediye görevlileriyle ilgili dosya ise Memur Suçları Soruşturma Bürosuna gönderilmiş, 2 belediye görevlisi hakkında hazırlanan iddianame, 13. Asliye Ceza Mahkemesince kabul edilmişti. G.E. ve M.A.U. için ayrı ayrı "görevi kötüye kullanma" suçundan 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası talep edilmişti. İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesindeki ilk duruşmada, müşteki avukatları ve cumhuriyet savcısının talebi üzerine hakim, 2 belediye görevlisinin yargılandığı dava dosyasını, "birleştirme uyuşmazlığı" gerekçesiyle İzmir Bölge Adliye Mahkemesine göndermişti. İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin dosyanın ana davayla birleştirilmesi kararı sonrası sanık sayısı 15'e çıkmıştı. AA

Hamza Dağ: İnsanlarımızı mağdur bırakmayız Haber

Hamza Dağ: İnsanlarımızı mağdur bırakmayız

Hamza Dağ, Bayraklı Toplu Konut Alanı'nda gazetecilere yaptığı açıklamada, seçim sürecinde Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun depremzedelere ücretsiz ev vadettiğini hatırlattı. "CHP'li belediyelerin 14 Mayıs seçimleri sonrasında depremzedelere yardımları kestiğini" söyleyen Dağ, belediyelerin zulme varan işlemlere imza attıklarını ileri sürdü. Toplu Konut İdaresinin (TOKİ) İzmir depreminin ardından geçen 2,5 yılda rezerv alanda 5 bin konutu depremzedelere teslim ettiğini anlatan Dağ, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin ise kendi binasını yıkmak dışında bir iş yapmadığını savundu. Dağ, şöyle konuştu: "İzmir Büyükşehir Belediyesi o dönemde çok reklam yaparak hem Hilton'u hem de Uzundere'de konutları depremde açtığını söylemişti. Hilton'da tahliye işlemini geçtiğimiz aylarda yaptı. Şimdi de 14 Mayıs seçiminin ortaya çıkartmış olduğu ne yazık ki onlardaki hayal kırıklığıyla ve deprem bölgesinde Cumhurbaşkanımıza ve partimize olan desteği görerek 31 Mayıs'ta Uzundere'deki vatandaşlarımızın tahliyesine karar vermişler. Açıkçası bu vicdanlara sığan bir iş değildir. Bunu milletimiz kabul etmez, kabullenemez. Bu bir zulümdür. İzmir Büyükşehir Belediyesinden evvel emirde bu kararından vazgeçmesini bekliyoruz." "BİZE ZAMAN KAZANDIRMALARI GEREKİR" Uzundere'deki belediyeye ait konutların satılacağını öğrendiklerini, konutların TOKİ'nin depremzedelere sağladığı şartlarda verilebileceğini kaydeden Dağ, şöyle dedi: "Maliyetinin yüzde 50'sine, 2 yıl ödemesiz 18 yıl faizsiz şekilde oradaki depremzede kiracı kardeşlerimize verebilirler. Bunu yapamayacaklarsa, yapmayacaklarsa biz o insanlarımızı mağdur bırakacak değiliz ama bize zaman kazandırmaları gerekir. Onun için oradaki 31 Mayıs tarihini, 3-6 ay ileriye atmalarını ve bu süre zarfında da bizim oradaki insanlarımıza çözüm üretecek işler yapmamızı sağlamaları gerekiyor." "SIKINTILARINI GİDERMEYE DEVAM EDECEĞİZ" CHP'yi ve Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Dağ, şunları kaydetti: "Seçim öncesi çok güzel ifadeler ortaya konulurken seçimde ortaya çıkan tabloyla vicdanlara sığmayan ve zulmeder noktasındaki bu işlemleri, bu ülkenin, milletimizin vicdanında kesinlikle onarılmaz yaralar ortaya çıkartmıştır ve bu onarılmaz yaralar sadece 28 Mayıs'ta değil, sonrasında da net bir şekilde sandığa da yansıyacaktır. Biz şunu net bir şekilde ifade ettik; büyük depremde mağdur olan vatandaşlarımızı yalnız bırakmayacağız. İnşallah 1 yıl içinde, 2 yıl içinde oradaki konutları hayata, topluma ve insanlarımıza kazandıracağız ve aynı zamanda İzmir depreminde ağır hasarlı 5 bin konutu kazandırdığımız gibi burada sıkıntı yaşayan diğer vatandaşlarımızın da sıkıntılarını gidermeye devam edeceğiz." AA

İzmir'de 30 kişi yaşamını yitirmişti: Karar verildi! Haber

İzmir'de 30 kişi yaşamını yitirmişti: Karar verildi!

İzmir'de 30 Ekim 2020'de meydana gelen depremde yıkılan Emrah Apartmanı'nda 30 kişinin ölümü ve 8 kişinin yaralanmasına ilişkin davada 2 sanık, 14'er yıl 5'er ay hapis cezasına çarptırıldı. İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, ev hapsindeki sanık binanın fenni mesulü Turgay A. ile taraf avukatları ve müştekiler katıldı. Diğer sanık binanın müteahhidi Hayati U. ise duruşmada yer almadı. ''İHMALİ OLANLAR CEZALANDIRILSIN'' Müştekilerden Şaziye Demir, depremden yaralı kurtulduğunu belirterek, "Kızım yanımda nefes alamadığı için öldü. İhmali olan herkesin cezalandırılmasını istiyoruz." dedi. Depremde 2 çocuğunu ve eşini kaybeden Nuri Seha Yüksel de "Tarifi ve telafisi mümkün olmayan bu acının sorumlularının cezalandırılmasını istiyorum." ifadelerini kullandı. Sanık Turgay A, savunmasında bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu, bu raporlara göre suçlu ilan edildiğini, binanın yıkılmasıyla ilgisi olmadığını iddia ederek beraat talep etti. İYİ HAL UYGULANDI Mahkeme heyeti verdiği aranın ardından 2 sanığın "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 17'şer yıl 4'er ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. Heyet, iyi hal indirimi uygulayarak sanıklar hakkında 14'er yıl 5'er ay 10'ar gün hapis cezası takdirinde bulundu. Yargılama sırasında vefat eden Hüseyin Bilgin Sert hakkındaki dava düşürülürken apartmanın yıkılmasına ilişkin yargılanan 2 kamu görevlisinin dosyasının ayrı görülmesine karar verildi. Müşteki avukatlarının sanıkların tutuklanması yönündeki talepleri ise reddedildi. MÜŞTEKİLERDEN CEZAYA TEPKİ Duruşma sonrası açıklama yapan müştekiler, cezaya tepki gösterdi. Depremde 1 kızını kaybettiğini söyleyen Hasan İnan, kararı kabul etmediklerini, adaletin yerini bulmadığını düşündüklerini ifade ederek, "Adaletimiz bir örümcek ağına benziyor. Eşek arısı deler geçer, sinek takılır." dedi. Depremde kızını kaybettiğini anlatan Şaziye Demir de sorumluların cezasını çekmesi için 2 senedir bu davayla uğraştıklarını belirterek, "Tutuklanmalarını istiyorduk. Evde olmaları bizi rahatlatmıyor. Ölen insanlarımız evde değiller. Bunlar evlerinde rahatlar. Karar bizi çok yıktı. 30 kişinin öldüğü bir davada bu kararın verilmesi çok üzücü." diye konuştu. Müşteki avukatlarından Murat Aydın ise hukuk mücadelelerinin devam edeceğini belirterek, şöyle konuştu: "Cezayı yetersiz buluyoruz. 30 kişi öldü. Burada verebilecek en üst ceza 22 yıl 6 aydı. Hiç değilse 22 yıla yakın bir ceza vermesinin doğru olacağını düşünüyorduk. Ciddi bir suçla yargılanan ve ciddi bir ceza alan sanıklar tutuksuz yargılanmaya devam ediyor. Basit bir cezadan insanların tutuklandığı bir ülkede 15 yıl ceza alan tutuksuz yargılanıyor. Biz onların bu cezayı çekmelerini istiyoruz. Yargılama böyle giderse sanıklar bu cezaların kesinleştiğini görmeyecekler." NE OLMUŞTU? İzmir'de 30 Ekim 2020'de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremde yıkılan Emrah Apartmanı'nda 30 kişi hayatını kaybetmiş, 8 kişi yaralanmıştı. 3 sanık hakkında "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıl 8 aydan 22,5 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmış, sanıklardan biri dava sürecinde yaşamını yitirmişti. AA

İzmir depreminde oğlunu kaybeden baba tıp öğrencisinin isteğine koştu Haber

İzmir depreminde oğlunu kaybeden baba tıp öğrencisinin isteğine koştu

İzmir depreminde enkaz altından çıkarılırken itfaiye onbaşı Muammer Çelik'in parmağını tuttuğu görüntüleriyle hafızalara kazınan Elif Perinçek'in annesi Seher Perinçek ve babası Oğuz Perinçek, depremde 7 yaşındaki oğulları Umut'u kaybetti. Çift, geçen süre zarfında çocuklara hizmet eden YUVA'yı kurdu. Vakıf olarak çeşitli etkinliklere imza atan baba Oğuz Perinçek, Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen deprem sonrası vakıf üyeleri ile birlikte yollara düştü. Çok sayıda erzağı özellikle ulaşım sağlanamayan depremden etkilenmiş uzak mahallelere ulaştıran Perinçek, elektrik elektronik mühendisi olarak elektrik altyapısındaki çalışmalara da destek vererek İzmir’e geri döndü. Deprem bölgesinde koordineli çalıştığı ekip arkadaşlarının listelerine yönelik hazırlanan koliler ile baba Perinçek ikinci kez yollara düştü. Deprem bölgesine gelen Perinçek, kendisinden derslerine çalışmak için anatomi kitabı isteyen tıp fakültesi öğrencisinin talebini de yerine getirdi. “Onları anlayınca da daha iyi yardımcı olduğumuzu düşünüyoruz” Depremzedelerin duygularını daha iyi anladıklarını ifade eden Oğuz Perinçek, “Daha önce buraya gelerek çalışmalara katıldım. Yardımlarımızı periyodik olarak sürdürüyoruz. Bize tıp fakültesi öğrencimizin kitap talebi iletildi. Seferber olduk ve İzmir’de bu kitabi bularak adresine teslimi yaptık. Bizde kendi acılarımızı ister istemez yaşıyoruz. Ama onları da daha iyi anlıyoruz. Onları anlayınca da daha iyi yardımcı olduğumuzu düşünüyoruz” dedi. “Kitap istemek bana lüks geldi” Kitap istemenin kendisine lüks bir talep geldiğini ifade eden tıp fakültesi öğrencisi Emine Feray Taşdelen, “Yarıyıl tatili için ailemin yanına geldiğimde Hatay’da depreme yakalandık. İlk süreci atlattıktan sonra ders çalışmam gerektiğini farkına vardım ama kitaba ulaşamıyordum. İlk başlarda insanlar çadıra ulaşamıyorken kitap istemek bana lüks geldi. Daha sonra amcamla bu isteği paylaştığımda gerekli yerlerle iletişime geçti. Herkese teşekkür ederim, bana kitap ulaştırıldı” şeklinde konuştu. İHA

Hızal’dan İzmir’in yolları için kritik uyarı: Deprem olursa… Haber

Hızal’dan İzmir’in yolları için kritik uyarı: Deprem olursa…

TENZİLE AŞÇI/ÖZEL HABER Türkiye Kahramanmaraş merkezli ve on binlerce vatandaşın enkaz altına hayatını kaybettiği depremin yaralarını sarmaya devam ediyor. 11 ili etkileyen ve 10 kentte büyük yıkımlara neden olan depremde zarar gören sadece binalar olmamış, kentlere ulaşımı sağlayan ana yollar ve havaalanları da depremde büyük hasar görmüştü. Özellikle ulaşım yollarında büyük hasarın meydana gelmesi hem arama kurtarma ekiplerini hem de yardımların bölgeye ulaşmasını geciktirmiş, felaketin boyutunun daha da artmasına neden olmuştu. Depremin ardından özellikle deprem kuşağında olan kentler, teyakkuza geçerken geçtiğimiz hafta Büyükşehir’in düzenlediği “İzmir Afet Planı-Deprem Hazırlık ve Dirençlilik Çalışmaları” İzmir’in depreme hazır olma konusunda hangi noktada olduğunu gösterdi. Toplantıda konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, bütçenin yüzde 10’unun depreme ayrılacağını buyururken merkezi iktidara da destek çağrısında bulunmuştu. Soyer’in sunumunu ve İzmir’deki deprem çalışmalarını değerlendiren İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi AK Parti Grup Başkanvekili Özgür Hızal, kentsel dönüşümde yerel yönetimlerin TOKİ tavrını eleştirirken olası bir depremde İzmir’i bekleyen büyük tehlike konusunda da uyardı. BİLDİĞİMİZ ŞEYİ SÖYLEMESİNİN ANLAMI YOK Soyer’in sunumunu genel hatlarıyla değerlendiren Hızal, icraat değil söz olduğunu ifade etti ve “Klasik bir Tunç Soyer belediyecilik anlayışı. Bu ve buna benzer olaylar yaşandığında gördük biz bunları. Tunç Soyer, dostlar alışverişte görsün diye hemen bir sempozyum, çalıştay ya da toplantı düzenleyerek sanki çok mühim işler yapıyormuş izlenimi veriyor. Depremi deprem olduktan sonra hatırlayan ama sonrasında unutan bir anlayışla hareket ediyor. Tunç Soyer, 4 yıldır İzmir’de büyükşehir belediye başkanlığı yapıyor. Çıkıp ‘İzmir’de 900 bin konut var ve bunların yüzde 80’inin dönüştürülmesi gerek’ diyor. Biz bunu biliyoruz ve bildiğimiz bir şeyi yeniden söylemesinin bir anlamı yok. Önemli olan senin 4 yıl boyunca ne yaptığın. Bir şehrin kentsel dönüşüm meselesini sadece belediyeler çözemez. Ne kaynağı yeter ne de kapasitesi. Ama yerel yönetimler lokomotif görev üstlenir. Ama İzmir Büyükşehir Belediyesi 10 yıl önce aldığı yetkiyle 33 bin bağımsız bölümü dönüştürmesi gerekirken 10 yılda sadece 900 bağımsız birimin dönüşümünü yapabildi. Dört yıl boyunca Tunç Soyer döneminde projelendirilip başlanıp telsim edilen tek bir konut bile yok. Bunun bu noktaya gelmesinin sebebi kaynak ayırmaması. Büyükşehir, milyarlarca liralık bütçesinden bu konuya kaynak ayırmıyor” dedi. BUGÜNE KADAR AKLIN NEREDEYDİ? Soyer’in bütçenin yüzde 10’unun depreme ayrılacağı söylemine de geçmiş yıllar üzerinden tepki gösteren Hızal, “Büyükşehir, Tunç Soyer döneminde 50 milyar kaynak kullandı. Günaydın derler adama. Bugüne kadar aklın neredeydi derler. 50 milyarlık bütçesi olan bir belediye bırakın yüzde 10’u, yüzde 5’ini kentsel dönüşüme ayırmış olsaydı binlerce konut yapardı. 2023 yılı bütçesi 25 milyar. Kentsel Dönüşüm Daire Başkanlığı’na ayırdığı bütçe ise 68 milyon. Yüzdelik dilime bile girmiyor. Reklam ve PR’a ayırdıkları bütçe ise 250 milyon. Yaptığı açıklamaların da hiçbir samimi yanı yok. Bu bir anlayış meselesi. Bugün Tunç Soyer var dün başkaları vardı. Aziz Bey döneminde ‘Bu şehre TOKİ’yi sokamayacağız’ diyorlardı. TOKİ’yi sokmadılar da şapkadan tavşan mı çıkardılar? Siz çıkıp bunu söylerseniz ama kendiniz de bir adım atmazsanız bu şehre ve şehirdekiler büyük haksızlık yapmış olursunuz. Çıkıp böyle büyük bir afetin sonrasında sırf PR için ‘Bütçenin yüzde 10’unu ayıracağız’ diyeceksiniz. Hadi oradan derler. Bugüne kadar aklın neredeydi. Ben çok ihtimal vermiyorum ama umarım ayırırlar bu bütçeyi. Ama yine unutacaklar. Biz yine bir depremden sonra yine aynı şeyleri konuşacağız. Bunarlın hepsi algı ve manipülasyon meselesi. Büyükşehir daha kendi evini dönüştürememiş bir müessese” ifadelerini kullandı. İZMİR’İN KENDİSİNE UMUT OLMASI LAZIM Toplantıda Prof. Dr. Naci Görür’ün İzmir’in kentsel dönüşümde öncü olması ve umut vermesi ifadelerini de değerlendiren Hızal, Karabağlar’da yaşanan TOKİ ve dönüşüm krizini hatırlattı ve “Anlayışın değişmesi lazım. Mevzu İzmir’in Türkiye’ye umut olup olmaması değil, İzmir’in kendi kendine umut olması lazım. Kendi sorununu çözmesi lazım. Yani bankalığa, hükümete çağrıda bulunuyorum diyerek olmuyor o işler. Doğru strateji, doğru planlama ve doğru iş birliğine sahip olmak lazım. Bugün İzmir’in yapı stokunun yüzde 80’inin dönüşmesi gerekiyor ama siz dönüşüm adına adım atmayıp zaten bildiğimiz yapı envanterini çıkartmak için kaynak ayırıyorsunuz. Biz bunları zaten biliyoruz. Bütün bunların kaydı zaten sende var. Bunun için kaynak israfına gerek yok. Sizin anlayışınızı değiştirip çözüm odaklı işler yapmanız lazım. Ayrıca TOKİ’nin Karabağlar’da bir kentsel dönüşüm planı var. Buna da Karabağlar Belediyesi ve Büyükşehir engel oluyor. Neden TOKİ’nin kentsel dönüşümüne engel oluyorsunuz? Gelin kendi proje alanlarınızda da TOKİ’yle iş birliği yapın. İzmir’in dönüşümünde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığıyla yapmaya çalışın. Artık İzmir’in kaybedecek bir saniyesi bile yok. Tunç Soyer’in bunu fark etmesi gerekiyor. Yıllarca İzmirlilerin gözünü boyadırlar. O çalıştayları yaptınız da oradan çıkan sonuçları hayata geçiriyor musunuz? Geçirmiyorsunuz. İzmir’de deprem kapıda. Her an olabilir. Deprem ve afet gibi meseleler, günlük siyasal tartışmalara alet edilmemeli. İzmir’in bir deprem master planı bile yok” ifadelerini kullandı. DÖNÜŞÜME KARŞI ÇIKIP MANİPÜLASYON YAPARSANIZ Olası İzmir depremindeki büyük bir riske de dikkat çeken Hızal, şunları söyledi: “İzmir’de bir deprem olsa Büyükşehir’in sorumluluğunda olan yollar çökecek. Bununla ilgili ODTÜ’nün hazırladığı raporlar var. O yolları, viyadükleri ve köprüleri güçlendirin diye. Grup Sözcümüz Hakan Yıldız bunu mecliste söyledi. Tunç Soyer de kabul etti ama bununla ilgili bir çalışma var mı? Yok. Ayrılan bir kaynak yok. varsa yoksa algı ve bol miktarda reklam. Dönüşüm sadece bina değildir. Topyekundur. Yollar, kamu binaları, okullar… Ama Atakent Anadolu Lisesi’nin yıkım kararına da onlar karşı çıktı. Siz yapılmak istenen dönüşümlere algı ve manipülasyonla karşı çıkacaksınız, vatandaşı yanlış yönlendireceksiniz. Sonra da depremden sonra çıkıp biz dönüşüm yapmak istiyoruz da hükümet destek versin diyeceksiniz. Bu kadar algı oyunlarıyla insanları kandırmayın artık. Ellerinde depreme ilişkin tek somut bir yapı var o da deprem anıtı. İZBETON’a devredilen dönüşüm alanlarıyla ilgi yeni bir karar alınıp kooperatif modelinden vazgeçip o bölgelere kaynak ayırıp binlerce konutun yapımını sağlasınlar ki örnek yapılar ortaya çıksın. Vatandaş da Büyükşehir’e güvensin de yeni dönüşüm alanları oluşturalım.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.