TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#ırkçılık

ırkçılık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, ırkçılık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İstanbul’da ırkçılık karşıtı eylemde gerginlik Haber

İstanbul’da ırkçılık karşıtı eylemde gerginlik

Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (ÖZGÜR-DER), Türkiye’de göçmenlere karşı ırkçılık yapıldığı gerekçesiyle saat 17.00’de Fatih’teki Saraçhane Parkı'nda basın açıklaması düzenledi. Parkın çevresinde polis ekipleri tarafından yoğun güvenlik önlemleri alındı. Basın açıklaması sırasında parkın dışındaki zıt görüşlü bir grup slogan atarak tepkilerini dile getirdi. Bunun üzerine iki grup arasında gerginlik yaşandı. Polis ekipleri 6 kişiyi gözaltına aldı. “Irkçılığın bir cahiliye tavrı olduğunu biliyoruz” ÖZGÜR-DER Genel Başkanı Rıdvan Kaya yaptığı konuşmada, “Irkçılığın zihinsel bir hastalık olduğunu, bir azgınlık, kalp kararması olduğunu ve hepsinin temelinde de bir cahiliye tavrı olduğunu biliyoruz. Tüm insanlar gibi kendisinin de bir damla sudan yaratıldığını unutup azgınlaşan, Rahman’ın arzını Rahman’ın kulları için yaşanmaz hale getirmeye kalkışan bu cahili tutum şirkin ve zulmün bir yansıması, hududullaha karşı bir azgınlıktır. Son süreçte azgınlaşmasına karşın bu ülkede ırkçılık illetinin nevzuhur bir şey olmadığı açıktır. Bugün başta Suriyeliler olmak üzere ümmet coğrafyasının farklı bölgelerinden bu ülkeye sığınmış kardeşlerimizi düşmanlaştıran, onlara karşı her türlü iftirayı, tahkiri ve saldırganlığı meşru gören zihniyetin tam yüz yıldır bu ülkede farklı kesimlerden insanlara nasıl düşmanlık yaptığını iyi biliyoruz” dedi. “Arapça tabelalar bile bunları rahatsız ediyor” Kaya, “Bugün de karşımıza Arap nefreti, Arap düşmanlığı şeklinde çıkan söylemin ardında yatan temel saikin İslam ve ümmet düşmanlığı olduğu bellidir. İşte insanların kendi aralarında Arapça konuşmaları, yedikleri yemekler, kendi dükkanlarına astıkları Arapça tabelalar bile bunları rahatsız ediyor. Bu iğrenç tutumdan haklı olarak tiksiniyoruz ama şaşırmıyoruz. Bugün Arapça tabelalardan rahatsızlık duyanlar, bir dönem camilerimizdeki Lafza-i Celal yazılarını bile örtmeye kalkanlardır. Ayasofya buna şahittir. Arapça ezanı yasaklayanlardır, minareler şahittir. Kuran’ı yasaklayanlardır, bizden önceki nesiller ve her şeyi gören bilen Allah Teala buna şahittir” şeklinde konuştu. “Ümmet birbirine düşman edilmeye çalışılıyor” Kaya konuşmasının devamında, “Bu noktada Türk ırkçılığı ile Arap ırkçılığı da ortaklaşmaktadır. Irkçılar aslında aynı hedefe ateş etmektedirler. Türkiye’nin Libya’da ve Suriye’de bulunmasını işgal olarak görenler ile Arapları burada işgalci görenler aslında aynı yolun yolcularıdır. İki taraflı bir propaganda ile ümmet birbirine düşman edilmeye çalışılıyor. Evet bu ülkenin güvenlik sorunu var; insanların birbirine karşı daha bencil ve saygısız davrandığı; alkol ve uyuşturucu müptelalığının arttığı; çıplaklık ve teşhirciliğin adeta sokaklarda sele dönüştüğü; gençlerin ebeveynlerine karşı giderek daha kaba ve merhametsiz olduğu; evet tüm bunlar bu toplumun sorunları olarak önümüzde duruyor ve hayatı zorlaştırıyor, çirkinleştiriyor. Ama bütün bunların mültecilerle, muhacirlerle ilgisi yok. Bu toplum manevi, ahlaki bir kalkınma, bir kendine gelme süreci yaşamak zorunda, İslam ile barışmak, Allah ile irtibatını güçlendirmek zorunda. Tüm bu sıkıntıları, zorlukları görmezden gelip göçmen düşmanlığı yapmak ise ahmaklık ya da zalimlikten başka bir şey değil” ifadelerini kullandı. “Hükümeti ırkçı saldırganlığa karşı daha net bir tutum takınmaya davet ediyoruz” Hükümete seslenen Kaya, “Hükümeti ırkçı saldırganlığa karşı daha net, daha kesin bir tutum takınmaya davet ediyoruz. Irkçı dalgayı muhacirlerin hayatını zorlaştırmak suretiyle bastırma tutumu terk edilmelidir. İkamet izinlerinin uzatılmaması, çalışma izninde zorluk çıkarılması, Suriyeli öğrencilerin yükseköğrenimde fahiş harç ödemek zorunda bırakılmaları, yol izin belgesi vb. sıkıntılar giderilmelidir. Geri gönderme merkezlerinde yaşanan sıkıntılar, zulümler sona ermelidir. Savcıları da harekete geçmeye ve toplumu tahrik etmeye, linçe sevk etmeye yönelik söylemlere karşı mevcut ceza kanununu uygulamaya çağırıyoruz. İnsanlık suçları cezasız kalmamalıdır. Başta ticaret odaları, esnaf ve meslek örgütleri olmak üzere iş çevrelerini kuş diliyle konuşmayı bırakıp, ülkenin ekonomik yapısı içinde muhacirlerin fonksiyonu ve gerekliliği hususunda açık konuşmaya çağırıyoruz. İslami camiayı sorumluluğunu üstlenmeye, kardeşlik hukukunun gerektirdiği çabayı, sahiplenmeyi gecikmeden göstermeye davet ediyoruz” şeklinde konuştu. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Fazla kilo ve inatçı yağlara karşı 10 etkili egzersiz!

İzmir'de mülteci düşmanlığına tepki: Nefret suçtur! Haber

İzmir'de mülteci düşmanlığına tepki: Nefret suçtur!

ÇAĞLA GENİŞ Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna sayılı günler kala mülteci karşıtı siyasi söylem risk yaratan boyuta ulaştı. Yükselen mülteci karşıtlığına tepki gösteren İzmir Mülteci Dayanışma Platformu, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. "Göçmen işçiler sınıfın parçasıdır", "Nefret suçtur", "İltica haktır" ve "Hepimiz mülteciyiz ırkçılığa hayır" yazılı dövizler açılan açıklamada, platform adına basın metnini Avukat Meral Kaban okudu. NEFRETİ KÖRÜKLEYEN DİL Seçim sürecine damga vuran mülteci düşmanlığına tepki gösteren Kaban, "Ülkede var olan seçim atmosferi ve cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda sonuçlanamayıp ikinci tura kalması dolayısıyla tarafların propaganda için tercih ettikleri dilin ilk seçimdeki uzlaşmacı, toparlayıcı dilden uzaklaştığını kaygıyla takip etmekteyiz. 14 Mayıs’ta gerçekleşen seçimde milliyetçilik ve mülteci düşmanlığı siyaseti yaparak seçime giren adaya verilen oyların oranının ikinci tur sonuçlarını etkileyecek düzeyde olması ve sırf bu kitlenin oylarını alabilmek sebebiyle bizce toplumda nefreti körükleyecek, düşmanlığı çoğaltacak ve geri dönüşü olmayan üzücü olayların gerçekleşmesine sebebiyet verecek bir dil ile konuşulmaya başlandı" dedi. BÜTÜN TARAFLARA ZARAR VERECEKTİR Mültecilerin günah keçisi ilan etmenin doğru olmadığını dile getiren Kaban, "Mitinglerde, tv ekranlarında, sosyal medyada kullanılan bu zehirli dil toplumun en alt katmanında bulunan mülteciler için olduğu gibi aynı zaman ve sebeple hak talep eden bütün taraflara zarar verecektir. Ülkemizin henüz doğru bir mülteci politikasının olmaması, Cenevre Sözleşmesi’ne konulan şerh orta dururken, kendilerinin hak ve adaletten yana olduğunu iddia eden tüm siyasi parti ve liderlerinin, mülteci haklarını tanımaları beklenirken, aksine her fırsatta ve yaşanan her olumsuzlukta mültecileri sorumlu tutmaları, onları ‘günah keçisi’ ilan etmeleri, hem nefret söylemi hem de doğru değildir. Unutulmamalı ki siyasi parti liderlerinin söylediklerinin toplumda olumlu-olumsuz bir karşılığı ve aynı oranda bir sorumlulukları var. Ve ne yazık ki; ülkemizde nefret söylemi ile nefret suçu arasındaki mesafenin çok da uzak olmadığını yaşanan birçok örnekte gördük. Yükselen ırkçılık, oluşturulan nefret iklimi, ona hizmet eden şoven dil ve söylemler düşünüldüğünde zaten dezavantajlı olan mültecilerin, gelecek ve de yaşam hakkı ile ilgili kaygılarının her geçen gün artarak devam etmektedir" ifadelerini kullandı. SORUMLU OLDUKLARINI HATIRLATIYORUZ Nefret söylemlerinin linç kültürüne hizmet ettiğinin altını çizen Kaban, "Yeryüzünün çizilmiş olan sınırlardan bağımsız olarak herkese ait olduğunu savunan kurumlar ve kişilerin bir araya geldiği bir platform olarak bizler hiçbir seçim sonucunun insan hak ve yaşamından önemli olamacayağını belirtmek istiyoruz. Dezavantajlı herhangi bir kesimi düşman ve öteki olarak gösteren hiçbir siyaset yüzde 99,9 oyla dahi seçilse meşru olmayacaktır. Bizler mülteci hak savunucuları olarak, hangi siyasi cephe/ittifaktan geldiğine bakmaksızın, linç kültürüne hizmet eden bu söylemlerin derhal terkedilip, mülteci hakları başta olmak üzere, gerçek sorunlara dair çözüm önerilerini  dillendirmeye davet ediyoruz. Zira haklardan yararlanmak için vatandaş değil, insan olmanın yeterli olduğunu belirtiyor ve  aksi halde yaşanan tüm olumsuzluklarda bu dil ve söylemin sahiplerinin sorumlu olduklarını hatırlatıyoruz" açıklamasını yaptı.

Irkçılığa karşı bilim insanlarından ortak proje Haber

Irkçılığa karşı bilim insanlarından ortak proje

Avrupa’da geniş kitleleri etkileyen ırkçı söylemler ve nefret dilinin nedenlerini tespit ederek bu soruna çözüm bulmayı amaçlayan ‘6 ülkeden akademisyenler’, ortak çalışmayla ‘RAISE’ projesini geliştirdi. Türkiye’den İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Çiğdem Kentmen Çin’in yer aldığı örnek proje, Avrupa Komisyonu tarafından Ufuk Avrupa Programı çerçevesinde desteklenmeye layık görüldü. Hollanda, Belçika, Almanya, Polonya ve Macaristan’dan akademisyenlerin yer aldığı ‘RAISE’ projesi; Avrupa genelindeki 169 başvuru arasında desteklenme hakkı kazanan 7 projeden biri olarak büyük başarıya ulaştı. 4 yıl içinde tamamlanacak proje çerçevesinde; anketler, odak grup çalışmaları ve sosyal medya analizleri yapılarak Avrupa ülkelerinde yaşayan kişilerin ırkçı söylemler ve buna ilişkin politikalara yönelik bakış açısı değerlendirilecek. Spor müsabakalarında, okullarda, sosyal medyada veya kamuoyunda kullanılan ırkçı ve dışlayıcı dil detaylıca incelenecek, bunun altında yatan sebeplere yönelik bilimsel analizler yapılacak. Elde edilen verilerin rapor haline getirilmesi sonucunda, ayrılıkçı söylemlere karşı toplumlardaki farkındalığın artması ve Avrupa’da ırkçılığı önleyici politikaların geliştirilmesine katkı sağlanması hedefleniyor. İEÜ Rektör Yardımcısı, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çiğdem Kentmen Çin, üniversite olarak toplumsal sorunlara duyarlı, her türlü şiddet ve ayrımcılığı reddeden bir misyonla hareket ettiklerini söyledi. Projeyi titizlikle hazırladıklarını ve ırkçılığa karşı akademik alanda yapılan en geniş çalışmalardan birini gerçekleştireceklerini ifade eden Prof. Dr. Kentmen Çin, “Projeyi hayata geçirmemizdeki en büyük amacımız; Avrupa’da ırkçılığı önleyici politikaların geliştirilmesine destek olmak, bu alanda öncü görev üstlenmek. Irkçılık bir insanlık suçu. Her yıl dünyanın farklı bölgelerinde maalesef çok sayıda kişi ayrımcılığa maruz kalabiliyor. Ülkemizde mesleğini sürdüren dünyaca ünlü bir futbolcunun, uluslararası alandaki bir spor müsabakasında kabul edilemez sözlere maruz kaldığını hatırlıyoruz. Bu alanda yapılacak her çalışmayı çok önemsemek gerekiyor. Projemiz; ana hatlarıyla belli. Ancak projenin çıktıları, araştırmalarımızı yapmaya başladıktan sonra ortaya çıkan verilere göre netlik kazanacak” dedi. Prof. Dr. Çiğdem Kentmen Çin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üniversiteler, toplumsal sorunların giderilmesine yönelik söylemler geliştiren, projeler üreten, toplumları doğru yönlendiren yapıda olmalı. Üniversite olarak bunu çok iyi uyguladığımızı düşünüyorum. Üniversitemiz, bu yıl örnek bir çalışmaya imza atarak kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığa karşı farkındalığı artırmak amacıyla ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Planını yürürlüğe koydu. 2022-2025 dönemini içine alan planımız, toplumun tüm katmanlarında cinsiyet kaynaklı ayrımcılıkların kaldırılması noktasında etkili bir adım oldu. Şimdi de benim ortağı olduğum projeyle şiddet ve ayrımcılığa karşı yeni bir çalışma gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz.” İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.