TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#İnsan sağlığı

İnsan sağlığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İnsan sağlığı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Körfezden çıkan balık yenilebilir mi? Haber

Körfezden çıkan balık yenilebilir mi?

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER İzmir Körfezi’nde yaşanan koku ve kirlilik sorunu, yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte açılan balık sezonunda körfezde tutulan balıkların insan sağlığına etkileri yeni bir tartışma konusu haline geldi. Plastik atıklar, çöpler ve körfezde oluşan müsilaj sebebiyle deniz suyunun kirlenmesi balıkçılar ve tüketiciler arasında sağlık endişelerine neden oluyor. Avrupa’nın en büyük arıtma tesisine sahip İzmir’de beklenen temizliğe yönelik bir türlü istenilen sonuç alınamazken ‘Körfezde tutulan balık yenir mi?’ sorusu vatandaşlar tarafından merak edilen konulardan biri oluyor. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, körfezin 2000 yılından sonra en kötü dönemini yaşadığını belirterek önemli açıklamalarda bulundu. Körfezden çıkan balıkların yenip yenmeyeceği sorusunu da cevaplayan Yaşar, “Ben balık ayırt etmeksizin Yenikale’den içerde kalan bölgeden çıkan balığı yemem. Kimsenin yememesi lazım. Eskiden Büyükşehir balık tutmayı yasaklamıştı. Yeniden yasak olması lazım” dedi.  SON 23 YILIN EN KÖTÜ DÖNEMİNDEYİZ İzmir’in iç ve dış körfezinin Akdeniz’in biyolojik açıdan en zengin bölgesi olduğunu fakat kötü yönetim sebebiyle çok fazla kirlendiğini söyleyen Yaşar, “Şu an 2023 yılındayız ve Körfezimizin 2000’den sonraki en kötü dönemini yaşıyoruz. Biz bu yıl balık ölümlerine sebep olan plankton patlaması kızıl renkli red tide (müsilaj) ve makro algler gördük. Aslında 2000’den sonra Çiğli Arıtma Tesisi faaliyete geçince körfez mavileşir gibi oldu. Fakat 2005’te Başkan Piriştina’nın vefatından sonra ve arıtma tesislerinin enerji tasarrufuna gitmek istemesiyle birlikte körfez tekrardan kirlenmeye başladı. 1980’li yıllarda denizin 3 - 4 metre dibi görünürdü, konak iskelede vatandaşlar denize girerdi. Şu anda bir santim bile altı gözükmüyor, o kadar kirli. Sonuç olarak Akdeniz’in en verimli ve en çok çeşidin olduğu körfezde maalesef şu anda balık durmuyor, duran balık da yenmiyor” diye konuştu.  KÖRFEZDEN ÇIKAN BALIĞI BEN YEMEM Körfezde tutulan balığın içinde barındırdığı ağır metaller sebebiyle insan sağlık açısından ciddi zarar oluşturabileceğine vurgu yapan Yaşar, “Şu anda İzmir körfezinde Demir, kurşun, gibi ağır metallerin oranı çok fazla. Bu oran fazlalaştıkça özellikle taban balıkları bu ağır metallerden beslenir. Bunun yanı sıra midye kesinlikle yenmemesi gereken bir şey. Çünkü midye suda ne kadar ağır metal varsa hepsini süzerek içinde barındırır. Ben balık ayırt etmeksizin Yenikale’den içerde kalan bölgede balık yemem. Kimsenin yememesi lazım. Eskiden Büyükşehir balık tutmayı yasaklamıştı. Yeniden yasak olması lazım. Yanlış anlaşılmasın balık olması şahane bir şey. Ancak balık var diye yenecek diye bir kural yok. Körfezde balık tutmanın, yemenin ve yüzmenin yasak olması lazım” dedi.  BÜYÜKŞEHİR HİÇ ÖNLEM ALMIYOR İzmir körfezinde yaşanan kirlilik ve koku sorununa Büyükşehir Belediyesinin hiçbir önlem almadığını belirten, Yaşar denetimlerin sıkılaştırılması konusunda uyarılarda bulundu. Özellikle Bornova’dan gelen Arap deresi Manda deresi ve yeşil derenin İzmir körfezine çok ciddi bir kirlilik taşıdığını ifade eden Yaşar, “Buradaki fabrikaların büyük bölümü arıtma tesislerini çalıştırmıyor. Enerjiden tasarruf etmek istiyorlar fakat körfezi kirletiyorlar. Buna çözüm olarak da bütün arıtmaların enerjileri sübvanse edilmeli. Bu durum tüm Türkiye için geçerli. Çünkü denizleri foseptik olarak kullanıyoruz. 2021 yılında İstanbul’da müsilaj patladı. Buna rağmen biz dersimi almadık” diye konuştu.  SUYUN TOPRAKLA KAVUŞMASI LAZIM Konuşmasının sonunda körfezde yaşanan koku ve kirlilik sorununun 2008 yılından itibaren derelerin altına yapılan betonlar sebebiyle suyun toprakla kavuşamadığını söyleyen Yaşar, “Su betonun üstünde kalıyor ve bir süre sonra kokuyor. Hem körfezi kirletiyor hem de koku ve sinek sorununa sebep oluyor. Büyükşehir’in bu soruna çözüm bulması için öncelikle betonları kırıp suyu toprakla kavuşturması lazım. Sonrasında ise, derelerden gelen sular arıtılmalı, fabrikalarla, sanayicilerle tek tek görüşülüp denetlemeleri sıkı tutulmalıdır” ifadelerini kullandı. 

Yazın tüketilen meyveler nelerdir ve faydaları nedir? Haber

Yazın tüketilen meyveler nelerdir ve faydaları nedir?

ŞÜKRAN ŞEYMANUR ARSLAN Her yaş grubunun sağlıklı bir yaşam için tüketmesi gerektiği meyveler vitamin, mineral ve su açısından zengin besin kaynağıdır. Çok fazla tüketildiğinde 'kilo' tehlikesi bulunan meyveler uzmanların tavsiyesine göre porsiyon olarak tüketilmelidir. Buna göre kadınların günde 2 porsiyon, erkeklerin ise 3 porsiyon tüketmesi uygundur. Meyve tüketimi kanser riskini azaltabileceği gibi kabızlık problemini de hafifletir. Bu sebeple mevsiminde ortaya çıkan her meyveden biraz tatmalıyız. Yaz ayında tüketilebilecek bazı meyveler: İNCİR Ficus caria ailesinin üyesidir. Ege bölgesinde görülen ve sindirim sistemine oldukça etkili olan İncir, yazın yaş olarak tüketilir. İçerisinde kalsiyum ve magnzeyum gibi birçok mineral içerir. Bir orta boy incir, 1 porsiyona denk gelmektedir. İncir porsiyonuna uygun tüketildiğinde hücreyi yeniler. Kilo kontrolünü ve kan basıncını sağlar. Basuru önler ve vücudu temizler. Sivilce sorunu yaşanlar inciri püre haline getirip, yüzüne uyguladığında cildinin temizlendiğini görecektir. İncirin içinde bulunan vitamniler: A vitamini, C vitamini, Demir, Potasyum, Çinko. KARPUZ Yaz aylarının gözdesi Karpuz, kabakgiller ailesinin bir parçasıdır.Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yetişir. Araştırmalara göre domatesten sonra en çok üretimi yapılan besindir. İçerdiği su miktarıyla uzun süre tokluk hissi verir. İçerisinde bulunan mineraller sayesinde tansiyonu dengeler. 200 gram karpuz bir porsiyona denk gelmektedir. Sporcuların kaslarının toplama sürecini hızlandıran karpuz, aynı zamanda kanser tedavisinde önemli bir yere sahip. Karpuzun içinde bulunan vitaminler: C, A, B1, B5, B6 vitamini, potasyum, magnezyum. YEŞİL ERİK Gülgiller ailesine aittir. Organik asit içeriği yüksel olduğu için vücutta alkali tutar. Yorgunluğu önler. Kilo verme sürecinde etkili olan erik, diş ve kemik sağlığını da destekler. Yeşil erik, kadınlarda adet düzensizliğine faydalı gelen bir meyve türüdür. Vücudunda demir eksikliği olan hastalar rahatlıkla tüketebilir. 10 adet yeşil erik bir porsiyona denk gelmektedir. Eriğin içinde bulunan vitaminler: A,C, K vitamini, fosfor, sodyum. ÇİLEK Gülgiller ailesine ait olan çileğin birden fazla türü mevcut. Reçel ve dondurma yapımında sıklıkla tercih edilen meyve türüdür. Stresi azaltır ve vücuttaki kanı temizler. Yaprakları yazın serinletici özelliği olan smoothielerde kullanılır. 5-6 adet orta boy çilek 1 porsiyona denk gelmektedir. Çilek, kanser oluşumunu önler. Eğer vücutta oluşmuş bir kanser hücresi var ise onun yayılımını engeller. Virüs kaynaklı hastalıklardan koruduğu gibi enfeksiyon oluşmasında önleyicidir. Çileğin içinde bulunan vitaminler: A, B, C vitamini, kalsiyum, fosfor, magnezyum, potasyum. KAYISI Rosaceae ailesine aittir. Yüksek posa içerdiği için uzun süren tokluk hissi sağlar. Sindirim sistemini düzenler. Kurutularak da tüketilebildiği gibi yazın yaş olarak tüketime uygun bir meyvedir. Meyve suyu ve marmelat yapımında sıklıkla tercih edilir. Vücutta iltihaplanmayı azaltır. Tansiyonu dengeleyen kayısının 4 adet tüketilmesi halinde 1 porsiyona denk gelmektedir. Kayısının içinde bulunan vitaminler: A vitamini, Beta karoten. KİRAZ: Gülgiller ailesine ait olan kiraz, baş ağrısını önler ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Kuzey Akdeniz kıyılarında yetişir. Uyku bozukluğu tedavisinde kiraz tüketimi etkilidir. Kiraz, kilo vermeye yardımcı olmakla birlikte beyni güçlendirir. Gut hastalığına da iyi geldiği bilinmektedir. 10-12 adet kiraz 1 porsiyone denk gelmektedir. Kirazın içinde bulunan vitaminler: A, C vitamini, potasyum, demir, magenzyum, bakır. KAVUN Kabakgiller ailesine ait olan kavun,hem meyve hem de sebze çeşididir. Henüz olgunlaşmadan tüketilmesi halinde meyvedir. Daha çok Orta Asya ve İran'da görülse de Türkiye'de de üretimi mevcuttur. Genellikle ılıman iklim meyvesidir. Kavun, bağışıklık sistemini güçlendirir. Kalp krizi riskini azaltır. Aynı zamanda kavunun idrar söktürücü özelliği vardır. Bu anlamda kabızlık sorununa iyi gelmektedir. Cildi nemlendirir. 150 gram kavun 1 porsiyona eşittir. Kavunun içinde bulunan vitaminler: A, B, C, E, D ve K vitamini, sodyum, potasyum, magnezyum, demir, bakır. ARMUT Dünya çapında önemli bir meyve olan armut, sarı meyveler ailesine aittir. Birçok alanda kullanılan armut, mobilya sektöründe de önemli bir yere sahiptir. Ilıman iklimde yetiştirilir. Sindirim sistemini destekleyen meyve türü, aynı zamanda kilo verilmesinde de etkin rol oynar. Bağışıklık sisteminin güçlendirir ve soğuk algınlığında rahatlıkla tüketilebilir. Armutun içerisinde bulunan folik asit lohusa anneler için de oldukça faydalıdır. 1 adet armut 1 porsiyona eşittir.  Armutun içinde bulunan vitaminler: C ve K vitamini, potasyum.

Deodorantlar insan sağlığını tehdit ediyor Haber

Deodorantlar insan sağlığını tehdit ediyor

KEMAL ÖZKURT Yaz aylarının gelmesiyle birlikte vatandaşlar ter kokusu gibi kötü kokuları önlemek için yoğun bir şekilde deodorant kullanımına baş vuruyor. Deodorantlar her ne kadar kötü kokuları engellese de içerisinde bulundurduğu kimyasallar sebebiyle insan sağlığına ciddi zararlar verebiliyor. Uzmanlar, vatandaşların deodorant almadan önce içerisinde bulunan maddeleri incelemelerini ve özellikle bu maddeleri içeren deodorantlardan uzak durmaları konusunda uyarılarda bulunuyor. SONUÇLAR MEME KANSERİNE KADAR ULAŞABİLİR Deodorantlar içerisinde birden fazla zararlı madde bulunduruyor. Bunların başında ise alüminyum maddesi geliyor.  Ter kokusunu önlemesiyle bilinen alüminyumlar, özellikle gözenekleri tıkar ve cildinizin toksitleri dışa atmasını da engeller. Bunun sonucunda ise vücudunuz östrojeni düzgün bir şekilde işleyemez ve meme kanseri için yüksek risk teşkil eder. EN ZARARLI MADDE PARABEN Günümüzde birçok maddenin içinde bulunan fakat en zararlı maddesinden biri de parabendir. Parabenler vücudunuzda hormonal dengeleri bozup meme kanseri ve prostat kanseri ile bağlantılı olan östrojen gibi davranırlar. Deodorantın içeriğinde metil, etil, propil, benzil, butil gibi çeşitli parabenler olabilir. Bu parabenler deodorant, stick veya roll-on üretiminde saf su ile karıştırılarak raf ömrünün uzatılmasına yardımcı olur. Ancak özellikle bayanlarda östrojenik özellik gösterdiğinden vücutta artan östrojen miktarı ile göğüs kanseri riski de artabiliyor. CİLDİNİZİN YAPISI DEĞİŞEBİLİR Deodorantların içerdiği zararlı maddelere bakıldığı zaman diğerlerine göre daha az zararlı olanı ise Ceteareth'dir. Gözenekleri tıkayıcı özelliğe sahip olan bu madde, akneye sebep olur. Öte yandan, cildin yapısını değiştirerek kimyasalların deriye daha derin nüfuz etmesini sağlayan Ceteareth, kan dolaşımına ulaşan toksik miktarını artırır. DEODORANTARDA BÖCEK İLACI BİLE BULUNABİLİYOR Amerika Birleşik Devletleri Sağlık Bakanlığına bağlı bağlı bir kuruluş olan FDA, 'triklosanı' bir böcek ilacı olarak sınıflandırmıştır. Ancak yine de deodorantların çoğunda vardır.  Triklosan, bağışıklık sisteminin çökmesine yol açarken, vücudun mikroplara ve bakterilere karşı savunmasını öldürüyor. Ayrıca su ile birleştirildiğinde kloroform denilen kanserojen bir gaz da oluşturabilir. CİLDİNİZİ TAHRİŞE KARŞI KORUYUN Deodorantların içinde bulunan Propilen Glikol kimyasalı her g ün kullanılıyorsa, merkezi sinir sisteminize, kalbe ve karaciğere zarar verebilir. Özellikle hassas bir cildiniz varsa cildi tahriş eder. Günümüzde zararlı olup olmadığı uzmanlar tarafında halen tartışılan bu kimyasal maddesi az bir miktar kullanımının insan sağlığına zararı olmayacağı düşünülüyor. BU ÜRÜNLER AVRUPA BİRLİĞİNDE YASAK Son olarak deodorantların içinde bulunan zararlı olan kimyasal maddeleri ise, Trietanolamin (TEA) ve dietanolamin (DEA) kimyasallarıdır. Bu kimyasallar cildinize sızarak karaciğer ve böbreklerinizi etkileyebilir. Kanserojen olarak bilinen bu iki kimyasal, Avrupa Birliği ülkelerinde kullanımı yasaklanmıştır.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.