TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#inşaat

inşaat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, inşaat haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Günlük 1500 liraya iş var ama işçi yok! Haber

Günlük 1500 liraya iş var ama işçi yok!

 Hatay’ın inşaat sektöründe iş yoğunluğu yaşanıyor. Hatay’da kalıp ustalarının yevmiyeleri bin 500 TL’yi bulmuş durumda ve kentte işçi sıkıntısı yaşanıyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerin yerle bir ettiği Hatay’ın yeniden inşa edilmesi için çalışmalar kısa sürede başlamıştı. Yeni bir kentin kurulduğu Hatay’da adeta dört bir yanda inşaatlar yükseliyor. İş yoğunluğunun yaşandığı kentte kalıp ustalarının yevmiyeleri ortalama bin 500 TL’yi bulmuş durumda. İnşaat ustalarının ve inşaat sektörünün en büyük sorunuysa alttan yetişen çırak olmaması ve yeteri kadar eleman olmaması. İnşaat ustaları, iş sorunu yaşayan ustalara 'Hatay’a gelip çalışabilirsiniz' çağrısında bulundular.   “Bu gidişle 2 yıl kadar bu yoğunluk devam edecek” Kalıp ustası Ahmet Turunç, işlerinin oldukça yoğun olduğunu ve önümüzdeki 2 yıl boyunca yoğunluğun devam edeceğini belirterek, “Bayağı yoğunuz, işçi bulma sıkıntımız var. Elimizden geldiği kadar güzel Hatay’ımızı inşa etmeye çalışacağız. İşimizin ağır olduğu için kimse bu işe el atmıyor. Bu gidişle 2 yıl kadar bu yoğunluk devam edecek gibi ama gerçekten çok yorulduk. Bir kalıpçının yevmiyesi Hatay’da ortalama bin 500 TL keşke böyle bir afet olmasaydı da böyle bir yoğunluk olmasaydı” dedi.   “Gelmek isteyenler diğer illerden gelip çalışabilirler” Kalıp ustası Mecit Özçelik ise yevmiyelerin ortalama bin 500 TL’yi bulduğunu belirterek diğer illerde iş bulmakta sorun yaşayan vatandaşlara 'Hatay’a gelin' çağrısında bulundu. Özçelik, “Depremin ardından iş yoğunluğu çok var Hatay’da. Bu yoğunluğa yetişemiyoruz. Kalıp ustasının yevmiyesi bin 500 TL yevmiye alıyor Hatay’da. Alttan yetişen eleman yok, bölgede iş sahası da var. Gelmek isteyenler diğer illerden gelip çalışabilirler” ifadelerini kullandı.

Porozite nedir, neden olur? Haber

Porozite nedir, neden olur?

İnşaat malzemelerinden endüstriyel ürünlere kadar birçok alanda, porozite önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Porozite konusundaki araştırmalar ve geliştirmeler, malzeme bilimi ve endüstriyel uygulamalarda sürekli olarak devam ediyor. Malzemelerin porozite düzeylerinin belirlenmesi ve kontrol edilmesi, daha dayanıklı, verimli ve sürdürülebilir ürünlerin üretilmesine katkıda bulunuyor. Porozite nedir? Birlikte inceleyelim. Porozite nedir? Porozite, bir malzemenin içinde bulunan veya bir nesnenin yapısında yer alan boşluklar ile gözeneklerin toplam hacmi olarak tanımlanır. Bu boşluklar ya da gözenekler, malzemenin içerisindeki küçük hava ve gaz keseciklerinden oluşur. Porozite, malzemenin yoğunluğunu ve sıkıştırılabilirliğini belirler. Malzemenin mekanik özellikleri üzerinde etkili olur. Porozite, bir malzemenin kalitesini ve kullanım amacına uygunluğunu belirlemede önemli bir faktördür. Bir beton yapıda porozitenin yüksek olması, suyun nüfuz etmesine ve yapıyı zayıflatmasına neden olabilir. Benzer şekilde, bir malzemenin mekanik dayanıklılığı ve ısı yalıtım özellikleri de porozite düzeyine bağlı olabilir. Porozitenin ölçümü ve kontrolü, çeşitli endüstrilerde önemli bir konudur. İnşaat malzemeleri, metalurji, polimer bilimi, jeoloji ve endüstriyel üretim gibi alanlarda porozite kontrolü, malzeme performansının optimize edilmesi ve ürün kalitesinin sağlanması için kritik bir adımdır. Porozite oranı nedir? Porozite oranı, bir malzemenin içinde bulunan boşlukların veya gözeneklerin, malzemenin toplam hacmine oranı olarak tanımlanır. Bu oran, genellikle yüzde (%) cinsinden ifade edilir. Porozite oranı, bir malzemenin ne kadar boşluk içerdiğini ve dolayısıyla ne kadar sıkıştırılmış ve yoğun olduğunu belirler. Yüksek porozite oranları, malzemenin daha az sıkıştırılmış veya daha az yoğun olduğunu ve içinde daha fazla boşluk bulunduğunu gösterir. Düşük porozite oranları ise daha yoğun ve sıkıştırılmış bir malzemeyi işaret eder. Porozite oranı; bir malzemenin mekanik dayanıklılığı, ısı yalıtım özellikleri, su geçirmezlik ve diğer fiziksel özellikleri üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu nedenle, porozite oranının belirlenmesi ve kontrol edilmesi, malzemenin kalitesini ve performansını belirlemede kritik bir adımdır. Porozite neden olur? Porozitenin oluşumuna neden olan bazı ana faktörler vardır. Bunlardan bazıları şu şekildedir: İmalat süreci: Bir malzemenin üretim veya imalat süreci sırasında malzeme bileşenlerinin bir araya getirilmesi, karıştırılması, şekillendirilmesi veya sıkıştırılması sırasında boşluklar oluşabilir. Örneğin, betonun karıştırılması ve dökülmesi sırasında hava kabarcıkları oluşabilir. Sinterleme: Metalurjik işlemlerde sinterleme adı verilen bir süreçte, metal tozları yüksek sıcaklık ve basınç altında bir araya getirilir ve bu sırada boşluklar veya gözenekler ortaya çıkabilir. Soğuma: Sıvı halden katı hale geçiş sırasında, malzeme içinde termal stresler oluşabilir ve bu da boşlukların ve gözeneklerin oluşmasına neden olabilir. Özellikle metalurjik işlemlerde, malzeme soğuduğunda içinde boşluklar meydana gelebilir. Kimyasal reaksiyonlar: Bazı kimyasal reaksiyonlar sonucunda, malzemenin içinde gazlar veya buharlar oluşabilir. Bu durum da poroziteye sebep olabilir. Doğal süreçler: Doğal malzemelerin oluşum süreçlerinde, malzemenin içindeki mineral veya organik maddelerin çözülmesi veya bozulması sonucunda boşluklar oluşabilir. Örneğin, volkanik lavın soğuması sırasında içinde gaz kabarcıkları oluşabilir. Bu faktörlerin kombinasyonu, bir malzemenin porozite düzeyini belirler ve malzemenin yapısal özelliklerini, dayanıklılığını ve diğer fiziksel özelliklerini etkileyebilir.

Kentsel dönüşümde yeni sorun: Kalifiye eleman yok Haber

Kentsel dönüşümde yeni sorun: Kalifiye eleman yok

Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği (AYİDER) Başkanı Hakan Şişik, inşaat sektöründe mavi yakalılar konusundaki zorlukları açıkladı. Sorunun son 15 yıla dayandığını ve usta-çırak ilişkisindeki kopuklukların arttığını belirten Şişik, "Eleman sıkıntısı nedeniyle çıraklar, işin detaylarını öğrenmeden usta konumuna geçiyor. Türk inşaat firmalarının yurt dışındaki projeleri nedeniyle kalifiye elemanlar yurtdışına gönderildi. Bu durum sektörde sıkıntı yarattı. Son dönemde yaşanan enflasyon ortamı da sorunu daha da artırdı. Bu soruna paralel olarak, 6 Şubat'taki depremin ardından birçok inşaat firmasının deprem bölgesinde faaliyete geçmesi ve büyük şehirlerdeki işçilerin bu bölgelere yönelmesi de dikkat çekiyor." şeklinde konuştu. İnşaat sektöründe yaşanan mavi yakalı eleman sıkıntısıyla ilgili olarak konuşan Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği (AYİDER) Başkanı Hakan Şişik, bu sorunun son 15 yılda ortaya çıktığını ve özellikle usta-çırak ilişkilerindeki kopukluğun arttığını belirtti. Şişik, eleman sıkıntısı nedeniyle çırakların, işin detaylarını öğrenmeden usta konumuna geçtiklerini ve Türk inşaat firmalarının yurtdışındaki projeleri için kalifiye elemanları göndermesinin sektörde sorun yarattığını ifade etti. Ayrıca, deprem bölgesinde faaliyet gösteren inşaat firmalarının buralara yönelen işçi talebi ve yaşanan enflasyonun sorunu daha da artırdığını belirtti. Şişik, bu durumu fırsata çevirmeye çalışanların olduğuna dikkat çekti. Müteahhitlerin en büyük sorununun zaman olduğunu vurgulayan Şişik, eleman bulma konusundaki sıkıntı nedeniyle yüksek ücret ödemek zorunda kaldıklarını söyledi. Günlük ücretlerin 2 bin liraya kadar çıktığını ifade eden Şişik, özellikle vinç operatörleri gibi kalifiye elemanları bulmanın giderek zorlaştığını belirtti. Şişik, 6 Şubat'taki depremin ardından başlatılan inşaatlar nedeniyle kalifiye elemanların bölgeye yönelmesinin, büyükşehirlerde işçi bulma konusunda sıkıntı yarattığını kaydetti. Bu sorunun çözümü için geçici işçi ithalatının bir çözüm olabileceğini belirten Şişik, ancak bunun geçici ve dönemsel bir çözüm olduğunu ifade etti. Kalıcı çözüm için meslek okullarına önem verilmesi gerektiğini belirten Şişik, her ailenin çocuğunun mimar veya mühendis olmasını istediği bir dönemde, sektörün ara eleman bulma konusunda zorlandığını dile getirdi. Şişik, bu nedenle meslek okullarına daha fazla önem verilmesi ve sektör için ara eleman yetiştirilmesi gerektiğini söyledi. İnşaat sektöründe yaşanan mavi yakalı eleman sıkıntısıyla ilgili olarak konuşan Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği (AYİDER) Başkanı Hakan Şişik, sorunun tepkilerle ortadan kaldırılamayacağını belirtti ancak geçici çözümleri değerlendirmeleri gerektiğini ifade etti. Şişik, eleman sıkıntısı nedeniyle Türkiye'deki işçi standartlarına uygun olan Pakistan'ı bir geçici çözüm olarak gördüklerini dile getirdi. Ancak bu durumda sıkı bir kontrol mekanizması olması ve işçilerin sözleşme sonrasında ülkelerine dönmelerinin sağlanması gerektiğini belirtti. Şişik, asıl çözümün meslek okullarının aktif hale getirilmesi olduğunu vurguladı. AYİDER üyesi müteahhit Melih Tavukçuoğlu ise depremin ardından devletin başlattığı imar çalışmaları nedeniyle Türkiye'nin dört bir yanından inşaat işçilerinin bölgeye yoğun ilgi gösterdiğini ifade etti. Bu durumun büyükşehirlerde kalifiye eleman sıkıntısına neden olduğunu belirten Tavukçuoğlu, sektörün en önemli sorununun ara eleman yetişmemesi olduğunu dile getirdi. Üniversitelerin mimar ve mühendis yetiştirmesine rağmen meslek ve teknik liselerin yeterli olmadığını belirten Tavukçuoğlu, sektörde çalışma koşullarının zorluğu nedeniyle herkesin işte çalışmak istemediğini, bu durumun da ücretlere yansıdığını ifade etti. Özellikle iyi bir ustanın, kalıpçı ustası veya vinç operatörünün maaşlarının bazen mimar ve mühendisten daha yüksek olduğunu söyleyen Tavukçuoğlu, kalifiye eleman yetiştirmenin zaman alıcı olduğunu ve bu konuda çözüm için meslek okullarına önem verilmesi gerektiğini belirtti. "Ara eleman yetiştirme konusunun ele alınması gerekiyor" Deprem Güçlendirme Derneği (DEGÜDER) Başkanı Sinan Türkkan, İstanbul'da bulunan yaklaşık 1 milyon 200 bin konuttan 600 bininin problemli olduğunu belirtti. Türkkan, her binanın yıkılıp yeniden inşa edilmesine gerek olmadığını, güçlendirilerek de depreme dayanıklı hale getirilebileceğini söyledi. Güçlendirme işleminin, onarım ile karıştırılmaması gerektiğine dikkat çeken Türkkan, "Bir binanın yıkılıp yeniden yapılmasının maliyetinin sadece üçte biri kadar bir maliyetle binalar güçlendirilebilir. Yıkılıp yeniden yapılacak bir binanın tamiri 18 ay sürebilirken, güçlendirme işlemiyle 6 ayda binanın kullanılabilir hale gelmesi mümkündür. Bu yöntem aynı zamanda maliyeti de önemli ölçüde azaltmaktadır." değerlendirmesinde bulundu. Güçlendirme çalışmalarında görev alacak işçilerin daha kalifiye olması gerekliliğine vurgu yapan Türkkan, "İnşaat sektöründeki eleman ihtiyacı, 11 ilde devam eden inşaat çalışmaları ve özellikle İstanbul'da kentsel dönüşüm projeleri nedeniyle artmış durumda. Ancak İstanbul'da güçlendirme konusunda teknik ve kalifiye eleman bulma konusunda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Hızlı bir şekilde ara eleman yetiştirme konusunun ele alınması ve teknik liselerin sayısının artırılması bu soruna çözüm getirebilir." şeklinde konuştu. Türkkan, yurt dışından işçi getirmek yerine ülkede bulunan yabancıların eğitilip inşaat sektörüne kazandırılmasının daha iyi bir seçenek olduğunu belirtti. "Cesareti olan varsa gelsin yapsın" diyerek konuşan İsmail Aydemir, yaklaşık 12 yıldır kule vinç operatörü olarak görev yaptığını, mesleğe başladığında bir yıl eğitim aldığını ve zorlu, riskli bir işe rağmen mesleğini sevdiğini ifade etti. Aydemir, vinçin tepesine çıkmanın zorluğunu ve yükseklik korkusunun bu işi yapmalarına engel olacağını belirtirken, genellikle 8 saat çalıştığını, ancak duruma bağlı olarak 12-13 saatlik mesailer harcadığını aktardı. Yüksek maaş eleştirilerine cevap veren Aydemir, aldıkları ücretin işin zorluğu ve riskine uygun olduğunu, bu nedenle her kuruşu fazlasıyla hak ettiklerini belirtti. İstanbul'da inşaat şirketinin konteynerinde kaldığını ve ailesinin Sivas'ta yaşadığını paylaşan Aydemir, maaşının büyük bir kısmını ailesine gönderdiğini ve çocukları ve eşiyle 3 ayda bir görüşebildiğini söyledi. Ayrıca, maaş nedeniyle birçok arkadaşının vinç operatörü olmayı düşündüğünü ancak yükseğe çıkmaktan korktuklarını ekledi.

İnşaat sektörü 2024 yılında kayıp Haber

İnşaat sektörü 2024 yılında kayıp

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER Türkiye’de 2023 yılı hemen her sektörde olduğu gibi inşaat sektörü için de iyi geçmedi. Yakın coğrafyada yaşanan savaşlar, deprem felaketi, yükselen faizler, krediye erişim zorluğu ve artan maliyetler karşısında inşaat sektörü, zor bir yılı geride bıraktı. Özellikle temel girdi maliyetlerinde son bir yılda yüzde 335 düzeyindeki artışlar hem konut üretimi hem de konut fiyatlarının artmasına neden oldu. Bu zorluklara bir de personel açığı eklendi. Sektörde yaşanan yetişmiş personel eksikliği, depremle birlikte 2023 yılında iyice derinleşti. Öte yandan finansman ayağında yaşanan zorluklar da sektörü etkiledi. Kamu bankalarında konut kredileri 300 bin TL ile sınırlandırılırken, faiz artırımlarıyla konut kredisi faizleri yüzde 40’ı aştı. Bu rakamlarla geride bıraktığımız 2023 yılının ardından 2024 yılının da sektör açısından pek de parlak geçmeyeceğini belirten İzmir İnşaat Müteahhitleri Derneği (İMDER) Başkanı İslam Yıldırım, “Bugün sıfır bir dairenin sadece maliyeti 4 milyona dayanmış durumda. Konuta erişim zorlaştı. 2024’de faizlerin düşeceğini düşünmüyorum. Faizler düşmeyeceği içinde konut piyasasının yeni yılda da parlak geçeceğini öngörmüyorum. 2024 yılından açıkçası hiçbir şey beklemiyorum. Piyasanın regüle olması ve yerine oturmasının en kötü şartlarda 1 yılı bulacağını düşünüyorum” şeklinde açıklamalarda bulundu. 2024’TEN HİÇBİR ŞEY BEKLEMİYORUM Her sektörde olduğu gibi inşaat sektöründe de Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik koşullar sebebiyle önünü göremediğini belirten Yıldırım, “Bu soruları 2015 yılında sorsaydınız çok rahatlıkla cevap verebilirdim. Çünkü ekonomik koşullar belli, enflasyon ve faiz oranları tahmin edilebilir. Buna göre hesaplamalar yaparak bir öngörüde bulunuyorduk fakat geldiğimiz dönemde, hangi öngörüde bulunsak kesin bir şey çıkıyor. Dünya koca bir köy oldu. Dünyanın öbür ucunda bir şey olsa ekonomik olarak bize yansıyor. İnşaat sektörü Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden bir tanesi. Günümüzde parayı betona yatırmamız gerektiğini öğrendik. Bugün çok eski bodrum dairelerinin fiyatları 10 bin TL’ye dayanmış vaziyette. Bu parayı neden istiyor ev sahipleri? Çünkü konut yok. Ben 37 yıldır inşaat sektöründeyim. Önceden sokağa çıktığım zaman dışarıda 15-20 tane şantiye görürdüm. Şimdi sadece 1 tane görüyorum. Meslektaşlarımız içinde bulunduğumuz enflasyonist ortamda üretim yapmaya çekiniyor. Yapabilenler de konutları satamıyor çünkü vatandaş alacak gücü yok. Eskiden memur evlilerine çok rahatlıkla konut satabiliyorduk. Bugün sıfır bir dairenin sadece maliyeti 4 milyona dayanmış durumda. Konuta erişim zorlaştı. 2024’de faizlerin düşeceğini düşünmüyorum. Faizler düşmeyeceği içinde konut piyasasının yeni yılda da parlak geçeceğini öngörmüyorum. 2024 yılından açıkçası hiçbir şey beklemiyorum” diye konuştu. 2024’ÜN SONUNDA HAREKETLENECEK Konut sektörünün ancak 2025 ve 2026 yıllarında düzen oturtup hareketleneceğini ifade eden Yıldırım, “Enflasyonun önümüzdeki süreçte dezenflasyon sürecine gireceğini düşünüyorum. Çünkü alışveriş olmadığı zaman enflasyon dizginlenecek. Bu durumu inşaat malzemelerinin bir kısmında görüyorum. Seramikte, vitrifiyede geçen yılla bu yıl arasında kıyasladığımız zaman düşüş olduğunu görüyoruz. Alçı, alçı levha ürünlerinde diğer senelerde olduğu gibi sürekli bir fiyat dalgalanması yok. Böyle zamlar olmayınca ve piyasa artışları da belirli bir seviyeye geldikten sonra durgunlaşacağı için insanlar önünü görmeye başlayacak, bu sefer konut üretimine başlayacaklar. Bizim asıl sorunumuz enflasyon ve faizler. 2024’ün sonunda enflasyonun düşüp, faizlerin de ardı sıra düşeceğini düşünüyorum. Şu anda ekonomiyi yönetenlerin amacı da bu zaten. İç piyasayı daraltmak, alışverişi bitirmek, enflasyonu dizginlemek. Para politikası kurulu bunu her fırsatta dile getiriyor zaten. Sürekli ihracata ve ihracat yapanlara destek olacaklarına yönelik açıklamaları var. Bunun sebebi de yurt dışından yurt içine dövizi çekmek, enflasyonu dizginlemek, piyasayı yavaşlatmak ve kademeli olarak da faizleri düşürmek. Piyasanın regüle olması ve yerine oturmasının en kötü şartlarda 1 yılı bulacağını düşünüyorum” dedi. İZMİR’DE 400 BİN KONUT RİSKLİ               İzmir’de acil olarak yıkılması gereken 100 bin konutun bulunduğunu ve en ufak bir depremle bu konurların yerle bir olacağını ifade ederek vatandaşlara uyarılarda bulunan Başkan Yıldırım, “2024’te mahalli idareler yerel seçimleri var. Bu yerel seçimlerde eski yapıların, kentsel dönüşüme girecek yerlerle alakalı belediye başkanlarının ve mahalli idaredeki yerel yöneticilerin buralara kesinlikle el atması lazım. İzmir’de Gültepe Ballıkuyu gibi bölgelerde tek katlı gecekondu sayısı çok fazla. Oralarda 5 katlı evler olmuş olsa hem şehrimiz güzelleşir hem vatandaş daha nezih konutlarda oturur hem de konut sayısını arttırıp alandan kazanmış oluruz. Ama baktığımız zaman buralar 70 yıldır aynı. 70 yıldır buralara bir çivi bile çakılmadı. İzmir’de yıkılması gereken 400 bin konut var. Bunlardan 100 binin acilen yıkılması gerekiyor. Bu konu sadece hükümet ve belediyelerin yapacağı bir iş değil elbette ama onların yapacağı en önemli şey bunun altyapısını hazırlamaktır. Bu yapıldığı zaman her şey çorap söküğü gibi gelecek zaten. Bu yüzden vatandaşlarımız kim depremi, kentsel dönüşümü daha çok konuşuyorsa parti gözetmeksiniz ona oy versin. Çünkü biz şunu biliyoruz deprem öldürmez, binalar öldürür” diye belirtti.

Müteahhitlerden inşaat sektörü için karbon emisyonu uyarısı Haber

Müteahhitlerden inşaat sektörü için karbon emisyonu uyarısı

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Erdal Eren, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü'ne ve müteahhitlik sektöründeki çalışmalara ilişkin değerlendirmede bulundu. Bu günün, 6 Şubat'ta yaşanan depremlerle acısı hala derinden hissedilen 1999 Marmara Depremi'ndeki büyük yıkımının hatırlanmasına vesile olduğunu söyledi. Yaşanan felaketlerin, Türkiye Müteahhitler Birliği olarak her fırsatta dile getirdikleri, "ehil yapı müteahhidi, güçlü yapı denetimi, yetkin mühendislik sistemi, mesleki yeterlilik belgeli iş gücü, kaliteli malzeme, çok yönlü imar mevzuatı ve bilinçli kamuoyu" ilkelerinin önemini bir kez daha gösterdiğini vurgulayan Eren, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğinin ve şehirleşme oranının sürekli artmasının dikkate alınması gerektiğini bildirdi. Erdal Eren, yarının ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran, daha iyi tasarlanmış, çevre, sağlık, eğitim, ulaşım, spor ve idari altyapılarıyla yaşanabilir şehirlerin hedeflenmesi gerektiğini anlattı. Deprem riskinin yüksek olduğu Türkiye açısından kentsel dönüşümün hayati önem taşıdığına işaret eden Eren, "Bu konuda özellikle uzmanların İstanbul için yaptığı uyarılar göz önünde bulundurulduğunda kaybedecek bir saniyemizin bile olmadığı anlaşılmaktadır." ifadesini kullandı. Eren, şehircilik konusunda deprem ve kentsel dönüşüm kadar önem verilmesi gereken bir başka hususun da küresel iklim krizi olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu: "Dünya Bankası tarafından yapılan bir projeksiyonda, 2050 yılında, dünyada her 10 kişiden 7'sinin şehirlerde yaşayacağı, kent nüfusunun tüm dünya nüfusunun üçte ikisini oluşturacağı ve küresel enerji tüketimi ile sera gazı emisyonlarının yüzde 70'inden fazlasının kentlerde olacağı öngörülmektedir. Ayrıca, yapılan çalışmalar, binalar ve inşaat-yapım süreçlerinin küresel karbon emisyonunun yüzde 40'ını oluşturduğunu göstermektedir. Binaların işletim dönemlerinde ısıtma-soğutma, aydınlatma için kullanılan enerjinin sebep olduğu emisyon yüzde 28'lik dilime sahipken kalan yüzde 11'lik kısım binaların yaşam döngüsü içinde kullanılan malzeme ve inşaat işlerinden kaynaklı karbondan gelmektedir. Dolayısıyla sürdürülebilirlik ve karbon salımının azaltılması hedefi kapsamında şehircilik ve inşaat sektörünün kaçınılmaz olarak önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir." "Türk müteahhitler 487,5 milyar dolarlık proje üstlendi" Şehirleri inşa etmenin, yalnızca binaları, köprüleri, yolları, altyapıyı değil, yaşamları da inşa etmek olduğunu vurgulayan Eren, "Bir şehri planlamak orada yaşayanların hayat kalitesini, güvenliğini, sağlığını, sosyal hayatını, hatta sonraki nesillere bırakacağı mirası da kapsamaktadır. Nitekim, müteahhitlerimiz bu bilinç ve sorumlulukla çalışmalarını sürdürmekte, sadece yurt içinde değil, yurt dışında da birçok önemli projeye imza atmaktadır." değerlendirmesini yaptı. Eren, Türk müteahhitlerin yurt dışında üstlendikleri projelere dikkati çekerek, şunları kaydetti: "1972 yılında Libya'da üstlenmiş oldukları taahhüt işleri ile özel sektörümüzün ilk defa yurt dışına açılmasını sağlayan müteahhitlerimiz, 1972 yılından Ekim 2023'e kadar yaklaşık 135 ülkede 487,5 milyar dolar değerinde 11 bin 878 proje üstlenmişlerdir. Küresel çapta aranılan bir marka haline gelenTürk müteahhitlik firmaları, dünyada şehirleri ve geleceği inşa etmeye hız kesmeden devam etmektedir." BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR-İnşaat sektörü istihdamda fark attı

İnşaat sektörü sürdürülebilirlik için buluştu Haber

İnşaat sektörü sürdürülebilirlik için buluştu

DYO, Pimapen ve Emre Demir İnşaat sponsorluğunda, Bayraklı Bella Vista Event'te gerçekleştirilen kokteylle başlayan etkinlikte İzmir’in önde gelen müteahhitleri, mimarları, yapı malzemeleri sektörü temsilcileri, sivil toplum kuruluşu yöneticileri ve çok sayıda seçkin davetli bir araya geldi. Onag Yapı Yönetim Kurulu Başkanı ve İnşaat Deryası İmtiyaz Sahibi Niyazi Gültekin, yaptığı açılış konuşmasında 7 yıldır sektörün sorunlarının çözümü ve sektördeki gelişmelerin duyurulması için ekip olarak çalıştıklarını söyledi. Etkinlikte emeği geçen herkese teşekkür eden Gültekin, “'Sorumluluğumuz, yeşil bir gelecek’ sloganıyla gerçekleşen organizasyon kapsamında Soma Işıklar’da 5 bin ağaç toprakla buluşturacağız. Meslektaşlarımızın kendini ifade edebileceği, projelerini anlatabileceği bir mecra olmak için bu yapıyı kurduk. 2,5 yıl önce de dergimizin ilk sayısını bastık. Bundan sonrada da hem yazılı basın, hem de dijital medya da yer almaya devam edeceğiz. Bu yılki etkinliğimizin adı ‘İnşa Edenler’. Amacımız sektör bileşenleri ve meslektaşlarımızı bir araya getirmek kaynaştırmak ve 'Kentimize nasıl daha faydalı olabiliriz' diye çaba harcamak. İnşa Edenler'e bundan sonra da her yıl devam edeceğiz” diye konuştu. PANELDE DÖNÜŞÜM VE SÜRDÜRÜLEBİLİR GELECEK KONUŞULDU İnşa Edenler etkinliğinin ikinci bölümünde ise 'Sorumluluğumuz Yeşil Bir Gelecek' başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Coordinat Yapı Kurucu Ortağı Caner Tan'ın moderatörlüğünü yaptığı panelde İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Suphi Şahin, Neva Prestij Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Öztürk ve İzka İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Azat Yeşil, sürdürülebilir bir kent için yapılması gerekenleri masaya yatırdı. İzmir için herkese sorumluluk düştüğünü belirten panel moderatörü Caner Tan, düzenlenen bu toplantının sektörde yeni işbirlikleri ve sinerji yaratması için faydalı olduğunu söyledi. Tan, “İzmir ülkemizin gözbebeği konumunda. Kentin hak ettiği değeri görmesi için herkese sorumluluklar düşüyor. Sektöre katkı sağlamak için özellikle kentsel dönüşüm projelerinde yerel yönetimler ve özel sektörün güçbirliği içinde kentin geleceği için adımlar atması önemli.  Bu nedenle hızlı çözüm alabilmek için özel sektör temsilcilerinin de sürecin içine girmesi gerekiyor. İzmir'in doğru şekilde yeniden imar edilmesi hepimizin sorumluluğunda. İnşaat, ekonominin itici gücü. Hem barınma ihtiyacını gideriyor, hem de istihdam sağlıyor ve katma değer yaratıyor” diye konuştu. İZMİR 4 AKSTA BÜYÜYECEK İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Suphi Şahin de, “Sektörle iletişim halindeyiz, mümkün olduğunca sizlerin sesine kulak veriyoruz. Sektörü ilgilendiren önemli konulardan bir tanesi ruhsatla ilgili. Bunun için İZTO, EBSO ve STK temsilcileriyle son 3 yılda önemli toplantılar yaptık. Ruhsat aşamasında yaşanan her belediyede ayrı belgenin istenmesi sorununu masaya yatırdık. Evrakların tekleştirilmesi konusunu gündeme aldık.  2010 - 2020 yılları arasındaki büyüme hızımız yüzde 10 - 11 seviyesindeydi. 4 milyonluk kent olarak 2020'ye geldiğimizde 4.4 milyonluk bir kent olmuşuz. Aslında bu kentin üst ölçekli 5 binlik planlarında imara açılan yerleri topladığımızda 6.6 milyon nüfusu barındıracak planları var. İmar yapılması için 5 binlik ve binlik planlarla birlikte parselasyon planlarının da yapılması lazım. Biz son 5 yıldır bunun üstünde çalışıyoruz.  Kent merkezinin yoğunluğunu azaltmak için sadeleştirilme yapılmalı. Kent için 4 aks belirlenmiş. Menemen, Kemalpaşa, Seferihisar ve Bornova aksı var. Biz nüfus hesaplarına göre ilçe belediyeleriyle planladığımızda bu arsa arzı problemi de çözülür diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı. YAPI SEKTÖRÜNDE PROSEDÜRLER VE VERGİ YÜKÜ AZALTILMALI Neva Prestij Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Öztürk de şunları söyledi: “Ankara ve İstanbul'da daha önce ciddi kentsel dönüşüm işlerine imza attık. Ankara, bir deprem bölgesi olmamasına rağmen bu konuda İzmir'in önünde. İstanbul'da büyük bir kentsel dönüşüm projesine giriştik. Fakat hem belediyelerde hem de bürokrasiyle yürüttüğümüz süreçler ve işlemler iki yılı buldu. Bu uzun bekleme süreci ise bizleri kentsel dönüşüm yerine boş arsa bulmaya itiyor. Enflasyonist ortamda kamunun ve belediyelerin tek başına bu yükün altından kalkması çok zor. Burada özel sektörün de desteğiyle taşımalı sistemle vatandaşların güvenli rezerv alanlarına yerleştirilmesi ve önümüzün açılmasını bekliyoruz.  İzmir’de arsa sıkıntımız var. İnsanlar evleniyor çoğalıyor dolayısıyla yeni konut üretimi her zaman gerekiyor. Kentsel dönüşümde özel sektörün canlandırılması, prosedür ve vergi yükünün de azaltılması konusunda beklentilerimiz sürüyor” DOĞAYA NE KADAR SAYGILI OLURSAK, GELECEĞE O KADAR DEĞER KATARIZ Panelde söz alan İzka İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Azat Yeşil ise kentsel dönüşümün farklı bir politikayla ele alınması gerektiğine inandığını dile getirdi. Yeşil şunları söyledi: “Burada kentin çok ciddi bir yapısal yorgunluğu var, çarpık bir yapılaşma var. Bildiğiniz gibi hiç beklemediğimiz bir depreme yakaladık. Burada hala yaralar sarılmaya çalışılıyor. Depremden olduğu kadar bu süreçlerin uzamasından dolayı da hak sahipleri mağdur oldu. Sözleşme ve kontrat yaptıkları firmalar işini yapamaz hale geldi. Bu dönüşümün yapılması ve gelecekte sürdürülebilir olması çok önemli. Kentsel dönüşümdeki bina yenilemeler özellikle merkezlerde trafik sorunu altyapı sorunlarına yani imar karmaşasına yol açıyor. Bu durum kentsel dönüşüm adı altında sürdürülebilir değil. Hak sahiplerinin de yeni evlerinde metrekare anlamında feragat etmeleri gerekiyor. Konut yapılan alanların sürdürülebilir olması ve enerji konusunda da tasarruflu binaların yapılması lazım. Doğaya ne kadar saygılı olursak, geleceğe o kadar değer katarız” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: İnşaat sektörü istihdamda fark attı

İnşaat yasaklarına uymayan firmalara ceza yağdı Haber

İnşaat yasaklarına uymayan firmalara ceza yağdı

Kuşadası Belediyesi kentte 15 Mayıs–15 Ekim arasında uygulanan inşaat yasağı süresince kurallara uymayan firmalara göz açtırmadı. Zabıta Müdürlüğü ekipleri, yasak boyunca yaptıkları denetimlerde 498 firma hakkında tutanak tutup, 2 milyon 855 bin 498 Türk Lirası para cezası kesti. Türkiye’nin turizm başkenti Kuşadası’nda 15 Mayıs'ta başlayan inşaat yasağı, 15 Ekim itibarıyla sona erdi. Yıl boyunca rutin denetimlerin yanı sıra vatandaşlardan gelen şikâyetleri de değerlendiren Zabıta Müdürlüğü ekipleri, 5 aylık sürede yasağı delen, kurallara uymayan veya çalışmalarına ara vermeyen firmaların inşaatlarını sıklıkla kontrol etti. Bu süre boyunca ekipler tarafından yapılan denetimlerde, inşaat yasağı genelgesine uymayan 498 firma tespit edildi. Haklarında tutanak tutulan 498 firmaya, 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32 ve 36'ıncı maddeleri uyarınca toplam 2 milyon 855 bin 498 Türk Lirası para cezası kesildi. Öte yandan zabıta ekipleri, inşaat yasağının kalkmasıyla ruhsatsız inşaat yapan ve inşaat sahalarına ruhsat tabelası asmayan firmalara yönelik yaptıkları denetimlerini de artırdı. İnşaat yasaklarının kalkmasının ardından Kuşadası Belediye Encümeni tarafından alınan karara göre, inşaat sektöründe faaliyet gösteren işletmeler hafta içi 09.00-22.00, cumartesi günleriyse 10.00-18.00 saatleri arasında beton dökme ve inşaat faaliyetlerini gerçekleştirebilecek. Belirlenen kurallara uymayan işletmeler hakkında gerekli yasal işlemler sürdürülecek. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Aydın’da göçmen kaçakçısı kıskıvrak yakalandı

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.