TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#İLKSES TV

İLKSES TV haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İLKSES TV haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Erkan Akar: Her partiden seçmenin kapısını çalacağız Haber

Erkan Akar: Her partiden seçmenin kapısını çalacağız

İLKSES TV ekranlarında yayınlanan Vedat Araz ile İzmir Masası programına konuk olan CHP Çiğli İlçe Başkanı Erkan Akar, 31 Mart 2024’de yapılacak olan yerel seçimler için ön çalışmaların başladığını belirtti. Bu kapsamda Çiğliyi sokak sokak gezdiğini ve tüm kapıları çaldığını söyleyen Akar, saha çalışmalarının seçime giden yolda çok önemli olduğunu dile getirdi. Özellikle Millet İttifakı’ndan İYİ Parti’nin seçime ayrı girmesi sebebiyle Cumhur İttifakı’nı kırmanın tek yolunun sahada aktif çalışılması olduğunu söyleyen Akar, “Yaptığımız çalışmaların hepsi Cumhuriyet Halk Partisinin bayrağını Çiğli’de tekrar dalgalandırmak için. Biliyorsunuz şu an Millet İttifakının birçok partisi yerel seçimlerde kendi adayını çıkaracak, karşımızda blok halinde Cumhur İttifakı var. Buna karşı bizler belediye başkanlarımızla ve belediye bürokratlarımızla daha aktif çalışmamız gerekiyor” dedi. HER PARTİDEN SEÇMENİN KAPISINI ÇALACAĞIZ Akar, yerel seçim öncesinde yapılan kongre seçimlerinde parti içerinde bazı anlaşmazlıkların yaşandığını ancak çözmek için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. Öte yandan yerel seçimler için ön çalışmaların başladığına da değinen Akar, “Bu süreçte bizi desteklesin desteklemesin, her partiden seçmenin kapısını çalacağız. Bu anlamda kesinlikle bir ayrım içerisinde değiliz. Ancak maalesef hala partimiz içinde bile art niyetli insanlar mevcut. Bu konu hakkında da bazı çalışmalar yapacağız. Biz CHP’nin başarısı için her yeri ziyaret ediyoruz. Ben bazı arkadaşlardan artık eski alışkanlıklarını bırakmalarını istiyoruz. Bu hareketler en başta partiye zarar verir. Kongre sürecinde bazı sorunlar yaşadığımız kişiler var ama biz küsmüyoruz. Bu sebeple suçlu da olsak suçsuz da olsak gidip tüm kongre üyelerinden aramızı düzelteceğiz. Yerel seçimler için ön hazırlık yapıyoruz. Her hafta esnaflarımızla buluşuyoruz. Muhtarlarımızla görüşüyoruz. Mahallelerdeki temel sorunları öğrenip bununla ilgili ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. İlçemizdeki sorunları daha hızlı nasıl düzeltebiliriz diye çalışmalar yaptık. Bunları yerel seçimlere ön hazırlık olarak görebiliriz. DANIŞMANLIK GRUBU OLUŞTURMAYI DÜŞÜNÜYORUZ Çiğli’nin sorunları ve bu sorunlara bulunacak çözümler için ortak akılın şart olduğunu söyleyen Akar, “Çiğli’de yapılması gerekenleri öğrenip hızlıca müdahale etmek için, parti fark etmeksizin, tüm sivil toplu kuruluşları, dernekler ve muhtarla birlikte danışmanlık grubu oluşturmayı düşünüyoruz. Böylece ortak noktamız Çiğli’nin sorunlarına çözüm bulmak için fikir alışverişi yapmış olacağız, çünkü Çiğli’deki sorunların ortak akılla çözülmesinden yanayız. Yaptığımız çalışmaların hepsi Cumhuriyet Halk Partisinin bayrağını Çiğli’de tekrar dalgalandırmak için. Biliyorsunuz şu an Millet İttifakının birçok partisi yerel seçimlerde kendi adayını çıkaracak, karşımızda blok halinde Cumhur İttifakı var. Buna karşı bizler belediye başkanlarımızla ve belediye bürokratlarımızla daha aktif çalışmamız gerekiyor. Bizler Çiğli’deki her sokağa ve mahalleye girip sahaya hâkim olmaya çalışıyoruz. Zaten çok da büyük sorunlar yok ama bazen elektrik kesilse bile biz sorumlu tutuluyoruz. Halbuki bu TEDAŞ’a bağlı. Bir diğer sorun da çöp sorunu, Harmandalı’daki çöp sorunu tamamen bizim üstümüze yıkılmaya çalışılıyor bu çok yanlış. Çiğli çöp sorunu Çiğli Belediyesinin ve Büyükşehir Belediyesinin bir sorun değildir.   BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: CHP’li Arslan: Yerel seçimlerde oyunun da boyunun da ölçüsünü alır

“Hükümet gerçeklerin üstünü kapatmak için CHP üzerinden siyaset yapıyor” Haber

“Hükümet gerçeklerin üstünü kapatmak için CHP üzerinden siyaset yapıyor”

İLKSES TV ekranlarında yayınlanan “Vedat Araz ile İzmir Masası” programının bu haftaki konuğu Cumhuriyet Halk Partili Karabağlar İlçe Başkan Adayı Av. Emel Tangobay oldu. Kendisi ve partisi hakkındaki merak edilenleri canlı yayında yanıtlayan Tangobay, Karabağlar bölgesini gelişmeye açık olduğunu ancak bu bölgeye hükümetten yeterli yatırımın yapılmadığını belitti. Ayrıca AK Partililer tarafından, halka gerçeklerin unutturmak için bilinçli bir şekilde CHP üzerinden siyaset yapıldığını dile getiren Tangobay, “seçim sabahından itibaren CHP bir saldırı altında. Bu nedenle ise Türkiye’nin gerçek gündemi gözden kaçırılıyor, ekonomi, kiralar ve yapılan tüm zamlar gözden kaçırılıyor.  AK Parti gerçek gündemi örtüp CHP üstünden algı yaratarak yerel seçimlerde başarılı olmayı hedeflemekte ama Türkiye’nin bizim partimize ihtiyacı olduğu ortada” dedi. HEDEFİMİZ HALKA GERÇEK GÜNDEMİ HATIRLATMAK Türkiye’nin CHP’ye gerçekleri öğrenmek ve yanlışları düzeltmek için ihtiyacı olduğunu söyleyen Tangobay, en büyük hedeflerinin halka, Türkiye’nin gerçek gündemi hatırlatmak olduğunu vurguladığı konuşmasında: “Bundan önceki iki dönem boyunca delege arkadaşlardan benim aday olmam konusunda istekler geldi. Ancak ben bilhassa Türkiye’nin CHP’ye ihtiyacı olduğu için, bu dönem aday oldum. Projelerime gelecek olursak ise öncelikle parti içinde bir yarış var. O yüzden ilk olarak ilk ve en önemli projem parti örgütünü birleştirmek. Örgüt içerisinde ayrışmayı değil birleşmeyi sağlamak çünkü seçim sabahından itibaren CHP bir saldırı altında. Bu nedenle ise Türkiye’nin gerçek gündemi gözden kaçırılıyor, ekonomi, kiralar ve yapılan tüm zamlar gözden kaçırılıyor.  Ayrıca Türkiye’de orta sınıfın yok olduğu ve herkesin düşük gelirli olduğunun üstü örtülüp CHP üstünden siyaset yapılıyor. Bizim en büyük hedeflerimizden birisi halka gerçek gündemi hatırlatmak olacak” ifadelerine yer verdi. KARABAĞLAR YETERLİ YATIRIMI ALMIYOR Hükümetin ekonomik başarısızlıkların üstünü örttüğüne ve kendilerinden kaynaklanan sorunları dahi CHP’ye yüklediğine dikkat çeken Tangobay, yaptığı konuşmada: “AK Parti gerçek gündemi örtüp CHP üstünden algı yaratarak yerel seçimlerde başarılı olmayı hedeflemekte ama Türkiye’nin bizim partimize ihtiyacı olduğu ortada. Biliyorsunuz ki Türkiye’de şu an bir mülteci sorunu var, ama ileride halka bu mülteci sorununu bizim yarattığımızı bile söyleye bilir AK Partililer. O sebeple biz sorunları anlatmak zorundayız ve anlatacağız. Aday olduğum Karabağlar ilçesi, gelişime çok açık ve sürekli göç alan bir bölge. Fakat Karabağların, hükümetten aldığı destek de çok iyi bir seviyede değil maalesef, burası çok daha fazla yatırım yapılması gereken bir bölge. Aynı zaman da ise bu bölge halkın ihtiyaçlarının çok olduğu bir bölge. Aslında doğru dokunuşlarla halka ulaşıp onların sorunlarını da dile getirebileceğimiz bir bölge. Biz CHP’liler olarak bu sorunların derinliğine inip düzeltmeyi hedefliyoruz” sözlerini etti.   

"Örgütlenme her alanda olmalıdır" Haber

"Örgütlenme her alanda olmalıdır"

GURBET YAVUKLU DİSK Emekli-Sen Narlıdere Şube Başkanı Cafer Esen, İLKSES TV ekranlarında yayınlanan Sultan Gümüş Kaya ile Birinci Sayfa programına konuk oldu. Temmuz ayında asgari ücrete yapılan ikinci zammın ardından emekli maaşlarını değerlendiren Esen, “Bütün arkadaşlarımız bu güzelim ülkede daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyorlar. Bırakmayacağız, mücadelede bütün yoldaşlarımızı görmek istiyoruz” mesajını verdi. YAŞAMLAR YÖNETENLERİN İNSAFINA BIRAKILIYOR “Emekliler yaşanabilir bir ortamın arayışı içerisinde” diyerek sözlerine başlayan Esen, “DİSK Emekli-Sen olarak hem genel merkezimiz, hem ege bölge temsilciliğimizin önderliğinde hemen her zaman alanlardayız. Bizim kitlemiz 68, 78 kuşağı… Yani 12 Eylül öncesini yaşayan kadrolar. Amacımız bu gidişattan rahatsız olan toplumu alanlara çekmek. Ülkemizdeki en önemli sorun örgütlenememek! Bireysel olarak tek başımıza üstesinden gelemeyeceğimiz işleri birlikte başarabilmek için örgütlenmek zorundayız. Örgütlenme her alanda olmalı. Siyasi partilerde, baroda, sendikalarda, derneklerde, kooperatiflerde… Zaten sıkıntı burada, sağlıklı örgütlenmenin olmadığı toplumlarda yaşamlar yönetenlerin insafına bırakılıyor. Onların iki dudağı arasında böylece sürüp gidiyor” ifadelerini kullandı.   DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE EMEKLİ OLUNMAZ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Emekli maaşlarında iyileştirme olacak. Emeklilerimizin beklentilerini göz ardı etmiyoruz. İyileştirmeler hususunda bakanlarımıza gerekli talimatı verdim. Cumhurbaşkanı Yardımcımız ve ilgili bakanlarımız çalışmalarına başladı” sözlerini hatırlatan Esen, “Bu konuda defalarca sözler verildi. Ama tam olarak yerine getirilmedi. Vaatleri somut olarak görmedikçe artık inanmıyoruz. Söylemler, verilen vaatler yerine getirilmiyor, getirilmediği gibi de ayrıca artan zamlar belimizi daha da büküyor. Bırakın tatili emekliler kendi memleketlerine gidemiyor. 16 milyon emeklinin sesi olmak için ‘özgürlük ve demokrasi mücadelesinde emekli olunmaz’ diyoruz. Mücadelede emekli olmayacağız yani” bilgisini paylaştı. BİRAZ UMUT, BİRAZ IŞIK… Esen, sözlerine şöyle devam etti: “BAĞKUR emeklisi, SSK emeklisi, emekli, dul, yetim maaşı alanları dahi bünyemize katıp, sendikal anlamda tescillenip masaya oturmak istiyoruz. Tüketimden gelen gücümüzü kullanmak istiyoruz. Toplumu alanlara çekmek istiyoruz. Bunun sandıkla çözülmeyeceğini gördük. Önümüzü göremiyoruz, karanlık bir durum var. Umutsuz bir yapı var. Eskiden böyle değildi, biraz umut, biraz ışık görüyorduk. Toplumda bir yılgınlık mevcut. Gençler zaten fırsat bulur bulmaz gitmek istiyor. Yarın ne olacağının garantisi yok. Yeni neslin geleceği beni endişelendiriyor. Bu yaşta, bu sıcaklarda sloganlar atıyoruz. Hâlbuki bütün arkadaşlarımız bu güzelim ülkede daha iyi koşullarda yaşamayı hak ediyor. Bırakmayacağız, mücadelede bütün yoldaşlarımızı görmek istiyoruz.”

Bektaş: Siyaseti projeler üzerinden değerlendirmek lazım Haber

Bektaş: Siyaseti projeler üzerinden değerlendirmek lazım

KEMAL ÖZKURT MHP İzmir 2. Bölge Milletvekili Adayı Doç. Dr. Kadir Bektaş, bugün konuk olduğu Siyaset Kulisi'nde Erdal Erek'in moderatörlüğünde ve Gazeteci Adem Nakçı ve Adem Sarıkaya'nın sorularını yanıtladı. Programın başında kendinden bahseden Bektaş, "Siyasette ayrımcı dile karşı bir insanım. Siyaseti kutsallar üzerinden değil projeler üzerinden değerlendirmek lazım" dedi. "İKİ YIL ÖNCE İKLİM KANUNUNU MECLİSE SUNDUK" Kendisinin buralarda doğup büyüdüğünden ve akademik kariyerinden bahseden Bektaş, "Akademik çalışmalarımın dışında part-time olarak öğretim üyeliği yaparak öğrencilere ders veriyorum. Telekominikasyon şirketlerinde yaklaşık 8 yıl boyunca çalıştım. 2006 yılında TÜİK'de  çevresel hesaplar kurumunda çalıştım. Orada da sera gazının emisyon hesaplamalarını öğrendim. Ülkem tarafında 2015 yılından itibaren kıdemli uzmanım. 2022 ülkemi temsilen kıdemli uzman olarak Slovakya’ya Hollanda'nın sera gazı hesaplamalarını  doğruluğunu gözden geçirmiş olduk. 2018 yılında Enerji Bakanlığı'na geçtim. Burada vurgulamak istediğim noktalardan bir tanesi de sayın cumhurbaşkanımızın 2021 yılında Birleşmiş Milletler 76. toplantısında açıkladığı yeşil kalkınma devrimidir. 205'te net sıfır ve yeşil kalkınma devrimini vizyonunu ortaya koydu. Sonrasında bakanlar kurulu toplantısında da deklare etti ve içini doldurdu. Hemen sonrasında Paris İklim Anlaşması meclisten geçti. Can alıcı nokta şu Cumhuriyet’in kuruluş tarihinde 29 Ekim 2021 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kurumunun yanına iklim değişikliği ibaresi geldi ve müstakil iklim değişikliği bakanlığı kuruldu. Bu kurum Türkiye'yi ileriye dönük yeşil dönüşüm sağlayacak, sanayiden ticarete, turizmden endüstriye bu yeşil dönüşümü nasıl sağlarız çalışmaları yapmak amacıyla kuruldu. Bunun yanı sıra biz iki yıl önce iklim kanununu meclise sunduk ama seçimden dolayı ertelendi. Bugün bu kanun çıksaydı çok farklı konuşacaktık" diye belirtti. "MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ BARIŞ DİLİDİR" Siyasi kimliğimle çok öne çıkmak istemeyen biriyim diyen Bektaş, " Siyasette ayrımcı dile karşı bir insanım. Milliyetçi Hareket Partisi barış dilidir. Siyaseti kutsallar üzerinden değil projeler üzerinden değerlendirmek lazım. Neye inanırsa inansın hiçbir insanın birbirinden farkı yoktur. 2005 yılından beridir MHP'de hizmet veriyoruz. Siyasi anlamda da iyi olduğumu düşünüyorum. Partiler bazında seçim stratejilerinin ortaya konması. Milliyetçi hareketimiz lise yıllarında başladı ve üniversitede Bilkent İzmirliler Grubu (BİG) adında bir topluluk oluşturup faaliyetler yürüttük. 2005 yılından itibaren de MHP'de hizmet veriyoruz. Temel uzmanlık alanımız çevre, yenilenebilir enerji gibi alanlardır. Partililer bazında yeni seçim sistemlerinin ortaya konmasında benim de payım var. Siyasi anlamda da  seçim sistemlerinde çok iyi olduğumu düşünüyorum" dedi. "EN BÜYÜK BOZKURTUMUZ ATATÜRK'TÜR" MHP'nin durduğu yer vatan ve milletin bölünmez bütünlüğü koruduğu yer olduğunu ve bu konuda hiçbir siyasi partinin bir tereddütü olmadığını söyleyen Bektaş, "Osmanlının son zamanlarında bu vatanın gerçek evlatları söz sahibi olabilmiştir. Milliyetçilik kavramı Türklerde çok  geç oluştu. Milliyetçi hareket gerçekten Atatürkçü müdür? Olmama ihtimali yok çünkü neşet ettiği bayrak bile oradan geliyor. Bu toprakların öz evlatlarının yönetimde olmasını söylen ve en büyük bozkurtumuz Atatürk’tür. Bu meşaleyi aynı inançla yürüten kişi Başbuğ Alparslan Türkeş’tir. Aynı fikirde aynı inançla devam eden ve 25 yıldır başımızda bulunmasından onur duyduğumuz isim de Devlet Bahçeli'dir.  Biz her olaya ilkesel olarak yaklaşıyoruz ve bir biriden ayırmadan herkesi müreffeh bir Türkiye'de yaşamasını arzu ediyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi bu kadar ayrışan bir ülkede birleştirici bir unsurdur" diye konuştu. "ABD BİR KATİLDİR, ELİNDE MÜSLÜMAN KANI VARDIR" Darbelerin ciddi bir kırılma noktası olduğunu belirten Bektaş, "15 Temmuz darbesinden sonra sayın Erdoğan'la birlikte sayın Bahçeli FETÖ ve PKK ile mücadelede bir ittifak kurdular. Fakat uluslararası güç odakları emperyal güçlerin başındaki ABD bir katildir, elinde müslüman kanı vardır. Onunla hareket eden hiçbir siyasi yapının devam etme gücü yoktur. 14 Mayıs'ta bu bataklığı kurutacağız. Birlik ve dirlik sayesinde kurutacağız. Biz milli ve yerli olan herkese birlikte hareket ederiz. Büyük Orta Doğu projesinde Amerika ne yaptı? Fas Tunus  ve Cezayir'den başladı insanları yok etti. Şimdi bunu Türkiye'de devam ettirmeye çalışıyor. Parçala böl yok et stratejisiyle ülkeleri yok ediyor. Bunu FETÖ ve PKK  gibi farklı enstrümanlar kullanarak yapıyor" ifadelerini kullandı. Ders verdiği öğrencilerine ilk olarak enerji sitemlerinin çevresel etkilerini anlattığını aktaran Bektaş, "Çevresel duyarlılığımız çok fazla. Biz iklim değişikliği konusunda halkı tam olarak bilinçlendiremedik. Bununla baş edebilmemizin temek fonksiyonlarında bir tanesi buna sebep olan enerji kaynaklı emisyonlarını azaltmamız lazım. Bu yüzden de yenilenebilir enerji kaynaklarına geçmemiz lazım. 2002 yılında elektrik alanında yenilenebilir enerji oranımız yüzde 39 civarındaydı şu anda yüzde 54.  Hidrolik oran yüzde 30, rüzgar payı yüzde 11, güneş enerjisi yüzde 9.4 Bizim 10 yıl sonra koyduğumuz hedeflere 3 yılda ulaştık yeterli mi değil.  Bunun İzmir özelinde baktığımız zaman RES ve GES potansiyelimiz çok yüksek bunlarla ilgilenilmesini isteriz" dedi. "İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDE BİRLİKTE HAREKET EDELİM" Atıkların kaynağında ayrıştırılması lazım diyen Bektaş, "Bunu yapanlar bizden akıllı değiller. Organik atığı kullanmamız lazım. Şu anda bizim kullandığımız üret, kullan, at dediğimiz doğrusal ekonomi. Bu kadar zengin değiliz. Bizim dairesel ekonomiye girmemiz lazım.  Üret ama yeterli miktarda üret tekrar sisteme sok. Hatta araba üretiminde de modüler sisteme girmemiz lazım. Vahşi kapitalizme dur dememiz lazım. Biz bu konuda yapılan her çalışmayı destekliyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesine bir tavsiyem var. İklim değişikliği başkanlığı diye bir başkanlığımız var ve inanın orayla bir bağlantıya geçselerdi ben başkan yardımcısı seviyesinde gelecektim. Bir çağırmaları yeterdi bizim için. Birbirimize öğretecek şeylerimiz var. Bireysel hareket etmeyelim birlikte olalım" dedi. Son olarak GES ve RES ile ilgili de konuşan Bektaş şu ifadeleri kullandı; "RES ve GES kurulan yerlerde çevresel etkileri minimalize edecek sahaların tespiti yapılmalı ve denetlenmelidir. Bunun dışında gelgit ve hidrojen enerjisinin kullanılmasını öneriyorum ben. Bu doğrultuda meclise geçme imkanımız olursa çalışmalarımız olacak. Bu bahsini ettiğimiz konuların tamamı da hazırladığımız iklim kanunun içinde mevut. Üç başlık altında biz projemizi hazırladık. Ben bu projenin eksiksiz ve hatasız olmasını istiyorum."

“Barolardan destek talep edebilirler” Haber

“Barolardan destek talep edebilirler”

SEVAL ASLAN İzmir Kent Konseyi Gençlik Meclisi Başkanı Avukat Ferhat Kaplan, Oyuncu / Yönetmen Üzeyir Tavuş ve CHP İzmir İl Başkan Vekili Münir Sirhan Özen, Vedat Araz ile Deprem Özel programına konuk oldu. Yaşanan durumu, “Çok taze bir süreç” olarak değerlendiren Kaplan, şunları aktardı: “Hukuki süreç için ise bir tespit yapılması çok önemli. Kusurun kimde olduğunun tespit edilmesi açısından büyük bir önem arz ediyor. Zaten bölgede görevlendirilmiş Cumhuriyet Savcılığının olduğuyla ilgili bilgimiz var. Yıkılan binalardan örnekler alındığı ve bu örneklerin lavabotuarlarda test edildikten sonra kullanılan malzemede eğer bir eksiklik veya kullanılan işçilikte bir hata varsa bunun sebebinin tespit edilmesi, kusurun kimde olduğunun belirlenmesi açısından çok çok önemli.” ÇOK KOMPLİKE BİR SÜREÇ Av. Kaplan, “Bu işin çok farklı boyutları var. İdare hukuku boyutu örneğin. Yani yapı izinlerini verenler. O bölgenin imar düzenlemelerini yapanlar. Özel hukuk boyutu var. Bu da kişilerin birbirleriyle ilişkisini ilgilendiren bir kısım. Yani ‘bina yıkıldı, ben bina malikiyim, bir kişi zarar gördü, sorumluluk nasıl olacak?’ boyutu. ‘Ben işçiyim, alacaklarım var, orada çalışıyorum, sözleşmem ne olacak?’ boyutu da var. Çok komplike bir süreç. Fakat en önemli kısım sorumluluk. Yani bir kusur var ise haksız fiil sorumluluğu kapsamında depremin olduğu andan itibaren iki yıl süreyle bir başvuru imkanı olacak” cümlelerini kullandı. “Türkiye Barolar Birliğinin kaliteli ve çok hızlı bir şekilde hazırladığı yayın var: Depremzedeler için Hukuk Rehberi” ifadelerini de kullanan Kaplan, “Bu yayına Türkiye Barolar Birliğinin resmi internet sayfalarında da erişilebilir. Halka açık. Kişiler haklarını buradan öğrenebilir. Eğer gerekiyorsa Barolardan da destek talep edebilirler” dedi.   VATANDAŞLARI SAĞDUYUYA DAVET EDİYORUZ Ekip olarak deprem bölgesinde gerçekleştirdikleri çalışmadan da bahseden Kaplan, şunları ekledi: “Deprem haberini almamız ile birlikte alanda bir gönüllük ihtiyacı olduğunu öngörerek arkadaşlarımız ile bir ekip oluşturduk. Ve alanda hazır bulunduk. Burada esas işlerimiz alandaki gönüllülük ihtiyacını gidermekten ziyade gelen bilgilerin teyit edilmesi ile alakalı bir işlev. Bu yapılan teyit işlemleri bir metotla yapıldı. Doğrulandılar. Ve doğrulandıktan sonra da derneklere ulaştırıldı, onların birimlerine işlendi. Bu sayede depremzede bazı vatandaşlarımız arama-kurtarma ekiplerimiz ile buluştu… Teyit çalışmasını yağmacılara yönelikte uyguladık… Şiddetin kayda alındığı videolar malumunuz. Halkı galeyana getirecek durumların ortağı olmamak lazım. Ceza Hukukunda şöyle bir şey vardır. Bir kimse suçluluğu ispat edilene kadar suçsuzdur. Buna Masumiyet Karinesi denir. Üzerimize düşen görev bu durumu kolluk kuvvetlerine bildirmektir. Daha ötesi yani şiddet asla sağlıklı değildir. O görüntülerin yayılmasını da doğru bulmuyoruz tam aksine tehlikeli buluyoruz. Suçu olmayan kitlelerin de zarar gördüğü bir sürece yol açabilir. Vatandaşları bu anlamda sağduyuya, sakinliğe davet ediyoruz.” Kaplan, son olarak, “Bunun yanında ekip olarak Gaziemir Fuar alanında ve Kültürpark’ta yardımların tasnif edilmesi ve ilgili yerlere ulaştırılması ile alakalı gönüllü ihtiyacını da duyurduk ve karşıladık. Ve hala daha devam ediyoruz bu çalışmalarımıza. Eğer gönüllü olmak isteyen vatandaşlarımız var ise Gaziemir Fuar alanına da gidebilirler” dedi.   ÖZER: BİLİME İMAN ETMELİYİZ Deprem sonrasında alandaki önceliğin barınma olduğuna dikkat çeken Özer, “Şimdi değişik bir sürece giriyoruz. Oraya gönderilen yardımlar devam etmeli. Bazı öncelikli ihtiyaçlar var. Belli süre sonra yeniden yardımlara ihtiyaç olacak. O nedenle yardımlar sürekli olmalı. En önemli sorun da barınma. Çadır ve konteynır. Şu anda esas olarak konteynırlarla olayı çözmemiz lazım. Eğer ki orada inşaata başlasak o evlerin 1 yıldan az bir sürede yapılması mümkün değil. Ayrıca doğru bir şekilde yapılmalı. Zemin etütleri yapılmalı. Yani bilime iman etmeliyiz. TMMOB ve belediyelerle ciddi bir işbirliği yapılmalı. Hızlı bir şekilde yaralar sarılmalı ama bu çalışmalar yapılmadan yaraları sarmaya kalkarsak yine yanlış şeyler yapılabilir. Bu çalışmalar yapılırken en hızlı çalışma konteynır kentler olacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi, odalarla birlikte bir konteynır kent çalışması yapıyor. Aynı zamanda AFAD da bununla ilgili ciddi bir çalışma başlattı. Devletin tüm kurumları şu anda bu konu için çırpınıyor. En önemli konu oradaki vatandaşların orayı tek etmeden bölgede durmasını sağlamak” dedi. DURUM RAPORU ALDIK Özer, “İl başkanlığı olarak depremin etkilediği tüm illerdeki il başkanlarımızdan durum raporu aldık. Depremin büyüklüğünü İzmir’de en başta gören kurum bizdik. Bu depremin boyutunun çok büyük olduğunu da Büyükşehir’e anlattık. İl başkanlığımızdan gelen sözlü raporlara göre; yıkımın görünenden çok büyük olduğunu tespit ettik. Yerel yönetimlerin koordinasyonlarını da sağlamaya çalıştık yardım konusunda. Ayrıca bölgedeki milletvekillerinden gelen dataları toplayarak hangi bölgenin neye ihtiyacı olduğu bilgisini toplayarak belediyelere yönlendirdik. Bu şekilde doğru ihtiyaçların doğru yere gitmesi organize edildi” diye konuştu. BAŞKA ÇAREMİZ YOK “İzmir depreminden bu yana çok şey yapılıyor” diyen Özer, “2020 depreminden sonra Büyükşehir faaliyete geçti. Öncelikle diri fay hatları haritalandırıldı. 37 noktada sondaj yapıldı ve zemin araştırmaları yapılmaya başlandı. Ayrıca Türkiye’nin en geniş kapsamlı yapı ve zemin laboratuarı kuruldu. Bütün İzmir’de yapı envanteri çıkarılıyor. Bunun da neredeyse yüzde 70’i tamamlandı. Bundan sonra yapılacak olan devletin çıkaracağı kanunlar doğrultusunda bunların uygulanması olacak. Deprem olunca herkes imar barışını konuştu. Ruhsatsız birçok binaya ruhsat verildiği ortaya çıktı. Bunları yıkmaya kalksanız yıkamazsınız. İzmir’’in birçok kesiminde niteliksiz binalar var. Bunların bir an önce ya güçlendirilmesi ya da yeniden inşa edilmesi gerekiyor. İzmir’de bir kentsel dönüşüm var. Maalesef yaşanan ekonomik kriz nedeniyle kentsel dönüşüm ihalelerine girilmiyor. Kar amacı gütmeyen kooperatif modeliyle bununla ilgili mesafe kat edildi. Kentsel dönüşümle alakalı yapılması gereken daha çok şey var. Vatandaşlarımızın bunun için ikna edilmesi lazım. Bu konunun ekonomik boyutunda da belediyeler ve devlet devreye girecek. Para konusu dert değil, önemli olan canlarımızı kaybetmeyelim. İnsanlar yerlerinden ayrılmak, var olan metrekaresini kaybetmek istemiyor. Yerinde dönüşümse yerinde dönüşüm. Burada en doğru çözüm neyse belediyelerin bürokratları her bölge için çözüm üretecekler, biz de bunları halka anlatacağız. Odalar, politikacılar, sanatçılar anlatacaklar. Başka çaremiz yok” ifadelerini kullandı. TAVUS: ÇOCUK HER YERDE ÇOCUK Gerek deprem bölgesinde olan gerekse depremden sonra İzmir’e gelen depremzede çocukların mental iyileşme sürecinde yapılan çalışmalara ilişkin bilgi veren Tavuş ise şunları söyledi: “Biz bu depremde kenetlenmemizi bir kez daha gösterdik. İlk adımları İzmir olarak başlatıp çok ciddi çalışmalar yaptık. Hem buraya gelen hem de orada kalan çocuklarımızın psiko-sosyal ihtiyaçları için çok ciddi çalışmalar yaptık. Bunları işin ehli uzmanlarla yaptık. Pedagog, sosyolog ve psikologlarla çalıştık. En büyük eksiğimiz iyi niyetimizden oldu. Deprem bölgesine hızlı bir şekilde psiko-sosyal destek için giden arkadaşlarımızın yaptığı hataların onarımı için de uğraşmak zorunda kalacağız. Kültür sanat anlamında ilk adımımızı da tiyatro çalışmaları ve atölyeler oldu. Çocukların zihnini o alandan uzaklaştırmak içindi. Bunun arkasından onarım evresinde neler yapabilirizi konuştuk.” ÖN HAZIRLIĞI YAPTIK Tavuş, son olarak, “Tiyatrolar kısmında İzmir’de birçok bölgeden tiyatrocu arkadaşlarımız ve tiyatro birliklerimizle neler yapılabilirin ön hazırlığını yaptık. Buraya gelen çocuklarımız için ciddi çalışmalar başlattık. Masal atölyelerinden tutun, pedagogların oyuncaklarla var olan hafızasını döküp nasıl travmalar olduğunun raporları tutuluyor. Çok iyi bir yol izlenmeye başlandı. Ardından deprem bölgesinde oluşturulan bütün atölye ve kampus çalışmalarımız oldu. Çocuk her yerde çocuk. Evet yan tarafta enkaz var ama çocuk salıncakta sallanıp kendi dünyasını oluşturabiliyor. Çocuk kendini zaten koparabiliyor. Biz nasıl katkı sağlayabilirizi çözüyoruz. Çalışmalara başladık. İlerleyen süreçte çocuk ve kadınlar için düzenlenecek atölyelerle normal hayata nasıl adapte olacaklar üzerine çalışıyoruz. Deprem sonrasında bütün hayatını orada bırakıp burada sıfırdan bir hayata başlayanlar var. İlerleyen dönemlerde çok daha güzel çalışmalar olacak. Oyunun iyileştirici gücü var. Çocuk zaten orayı ve o anıları silmek istiyor. Siz de ona destek verdiğinizde çalışmalar hızlanıyor. Biz İzmir depreminde yaptığımız depremdeki çalışmaları kalem kalem raporladık. Bu bize ders oldu ve bu depremde hız kazandırdı. Genel sistemin şu anda yapmadığını yaptık” bilgisini paylaştı. 

“Türkiye’de 8 milyon sokak emekçisi var!” Haber

“Türkiye’de 8 milyon sokak emekçisi var!”

ÖZGÜR ŞENGÜL İLKSES TV ekranlarında yayınlanan ve Erdal Erek’in hazırlayıp sunduğu ‘Soru-Yorum’ programının bu haftaki konukları Sokak Ekonomisti Dr. Osman Sirkeci ve Psikoloji ve Felsefe Uzmanı Prof. Dr. Kamuran Elbeyoğlu oldu. Uzun yıllar birçok ülkede seyyar satıcıların yaşadığı sıkıntılarla ilgili çalışmalar yürüten Sirkeci ve Elbeyoğlu, İLKSES TV’ye önemli açıklamalarda bulundu. ULUSLARARASI ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜYORLAR Sokak ekonomisi alanında yürüttükleri çalışmalardan örnekler veren Elbeyoğlu, “Geçen hafta Giresun’daydık, önümüzdeki hafta da Hindistan’a gidiyoruz. Sokaklarla ilgili çalışmalarımız sadece yerel ve ulusal değil, uluslararası bağlamda da sürüyor. Biz 2018 yılından beri bunu uluslararası düzeyde de sürdürüyoruz. 13-17 Ocak tarihleri arasında Hindistan’da bir sokak yemekleri festivali var. Hindistan Sokak Satıcıları Konfederasyonu’nun davetlisi olarak gidiyoruz” dedi. BU İNSANLARI ÖTEKİLEŞTİRİYORUZ Sokak satıcılarının toplum tarafından hayatın pek çok alanında dışlandığını kaydeden Elbeyoğlu, “Genellikle köyünde geçim sağlayamadığı için kente göç etmek zorunda kalanlar veya çeşitli sebeplerle başka ülkelerden göçmen olarak gelenler ve kapitalist sistem içerisinde kendisine bir yer bulamayanlar kendisini sokakta buluyor, geçimini buradan sağlıyorlar. Önemli olan bu insanların kentle uyumlarını sağlamak... Biz bu insanları sokaklarda ya görmezden geliyoruz ya fark etmiyoruz ya da sokakların temizlenmesi gereken lekesi gibi görüyoruz. Özellikle geri dönüşümcüler ve atık toplayıcılar burada en fazla muzdarip olanlar. Bu grubun da büyük çoğunluğunu, sokakların asli kahramanları dediğimiz Romanlar ve göçmenler oluşturuyor. Biz onları adeta çöp tenekesinden farksız görüyoruz. Ne kadar önemli bir hizmette bulunduklarını göz ardı ediyoruz. Bunların tek bir derdi var, farkına varılmak ve değer görmek. İnsanca iş ve yaşam koşullarına kavuşmak istiyorlar. Ama biz bu insanları büyük oranda ötekileştiriyoruz. Ekonomik olarak kayıt dışı, sosyolojik olarak ise sınıf dışı. 3 sınıf var; alt, orta ve üst. Bu insanları bu sınıfların hiçbirine dahil etmiyoruz. Psikolojik olarak da bu insanları suça yatkın, uyumsuz, toplumla uzlaşamaz bir tabaka olarak görüyoruz. Biz bu insanları dışlamak yerine onlarla bütünleşmenin yollarını aramalıyız. Biz de bunun üzerine çalışıyoruz. Sokaklara gereken önemi vermeliyiz, sokaklar demokrasinin beşiğidir. Dışladıkça aslında kendimizden uzaklaşırız. Bütün ötekileştirmelerdeki tek çare bir araya gelmek ve örgütlenmektir. ” ifadelerini kullandı. 8 MİLYON SOKAK EMEKÇİSİ VAR Dünyada ve Türkiye’deki sokak ekonomisinin önemine dikkat çeken Sirkeci ise, “Dünya nüfusu bugünkü verilere göre 8 milyarı geçti. Bunun içinde 6 milyara yakın çalışabilir bir nüfus var. Dünyanın 200 ülkesinin istatistik kurumlarını verdiği rakamlardan Dünya Çalışma Örgütü’ne yansıdığı kadarıyla sadece 3 milyar insan çalışıyor görünüyor. Diğer 3’ünün nerede olduğunu belli değil, kayıt dışı kalıyor. 1,5-2 milyara yakın insanın geçimini güvencesiz olarak tanımladığımız sokaklardan temin ettiğini tahmin ediyoruz. Görünmez olan sokaklar, dünyada 2 milyar insan istihdam sağlıyor. Bir de bunların yarattığı katma değer var. Sabah gazetenin kapısından içeriye girerken Kahramanmaraşlı Mehmet Bey ile karşılaştım. Marketin önünü süpürüyordu. Şu tezgahın sahibi olmalı dedim. ‘Ne yapıyorsun, kolay gelsin’ dedim. ‘Aslan yattığı yerden belli olur, süpürüyorum burası bana düştü’ dedi. 28 yıldır aynı yerdeymiş. Bunun gibi insanlar bizim ülke ekonomimize de dünya ekonomisine de; bugün 100 trilyondur bütün dünyanı 200 ülkesinin gayrisafi milli hasılası... Bunun yüzde 30’unu sokaklardaki Mehmet Amca’lar sağlıyor. Bunların da kaygı kuydu yok. Ülkemizde de yaklaşık 8 milyon kişiye istihdam sağlanıyor sokaklardan. Bunlar da TÜİK kayıtlarına girmiyor. Ülke ekonomisine her gün en az 1 milyar katkı sunuyor sokakların kimsesizleri, görünmeyenleri” şeklinde konuştu. ‘EMEK İSTİSMARI’ VURGUSU Sirkeci, son olarak şunları söyledi: “Köylerimiz boşaldıkça kentlere ve kasabalara yığıldık. Köydeyken görünen bu insanlar kentlerin varoşlarına gelince görünmezleştiler. Çünkü biz artık onları orada şehirlere yük ve sorun olarak görmeye başladık. Kayıt dışılık bazılarının işine geliyor çünkü bu rekabet sistemi her şeyi kayıt altına alıyormuş gibi yapıyor ama kayıtlı olduğunda buralarda istendiği gibi emek istismarı yapılamıyor. Göçmen emeğinden asgari ücretle çalışana kadar... Hepsini kayıt altına alsanız bu işlerden istediğiniz karı elde edemezsiniz. Bu yüzden sistem içinde bir karanlık kapı açıyor. Sokak emekçilerinin görünürlüğünü sağlamaya çalışıyoruz. Hem dünya hem de İzmir ve ülke ekonomisine sunduğu katkıyı rakamlarla anlaşılır hale getirmek istiyoruz. Sokaklarımız bir sorunlar yumağı gibi görünüyor ama bunu soruna dönüştüren biz kendimiziz. Kente gelen tüm göçmenler bir zenginlik katıyor doğru görebilirsek.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.