#hijyen

hijyen haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, hijyen haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzmanından ailelere ‘el hijyeni’ uyarısı Haber

Uzmanından ailelere ‘el hijyeni’ uyarısı

Okulların açılmasıyla beraber viral hastalıklarda artış yaşandı. Viral hastalıklar özellikle okula giden çocuklar ve onların ailelerinde daha çok rastlanırken, Prof. Dr. Aslı Aslan iyi beslenme ve uykunun önemini vurguladı. Aslan, “Okulların açılmasıyla çocuklar kalabalık ortamlara girmeye başladı. Bu durumun da hastalık yükü getirmesi kaçınılmazdır. Ailelerin öncelikle çocuklarının sağlığını koruması gerekiyor. Bunun için de iyi bir beslenme ve iyi bir uyku olmazsa olamaz. Çünkü iyi beslenme ve uyku sağlığın birinci kuralıdır” diye konuştu. Ailelerin yaptığı hatalardan biri de hasta olan çocuğu okula göndermek oluyor Ailelerin çocuklarına el hijyeninin önemini anlatmaları gerektiğini ifade eden Aslan, “Çocuklar ellerini çok kısa sürelerde yıkıyorlar. Ailelerin de el yıkama süresinin 20 saniyeden az olmaması gerektiğini, tırnak aralarının temizlenmesi gerektiğini çocuklara öğretmeleri gerekiyor. Çünkü el hijyeni hastalıkla mücadelede çok önemli bir yer tutuyor. El yıkamanın sadece suya ve sabuna dokunmak olmadığını çocuklarımızın bilmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra kol içine hapşırmaları gerektiğini, hapşırırken ağız ve burunlarını kapatmasını öğretirsek çocuğumuzun enfeksiyonlara karşı korunmasında faydalı olacaktır” dedi. Hasta olan çocukların bol sıvı alması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Aslı Aslan, “Ailelerin yaptığı hatalardan biri de hasta olan çocuğu okula göndermek oluyor. Ateş, enfeksiyon, öksürük gibi belirtiler veren çocukları okula göndermekte ısrarcı olunmaması gerekiyor. Bu gibi durumlarda çocuğun iyi beslenmesi ve bol sıvı alması hastalığı daha rahat atlatmasına yarayacaktır” dedi.

Çocuklarımız okul kantinlerinden hastalık satın alabilirler Haber

Çocuklarımız okul kantinlerinden hastalık satın alabilirler

Konuyla ilgili açıklama yapan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, "Okul kantinleri konusu çok önemli. Çünkü buralardan alışveriş yapan öğrencilerimiz, çocuklarımız erişkinlerdeki gibi haklarını koruyabilecek ve sağlıklı tercihler yapma konusunda yeterli doğru kararlar veremeyecek durumda olabiliyor. Dolayısıyla bizim onlara sunacağımız seçenekler sağlıklı olmalı ve okul kantinleri daha çok para kazanma odaklı değil de öğrencilerin okul içindeki ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir hizmet anlayışıyla yönetilmeli. Bu konuda hem okul müdürlükleri hem de aile hem de veliler ve Milli Eğitim Müdürlüğü denetimler yapmalıdır. Çünkü çocuklarımız okul kantinlerinden bazen hastalık satın alabilirler. Bunun için satılan ürünlerin sağlıklı ürünler olduğundan emin olmamız gerekiyor. Öncelikle tüm ürünlerin uygun şartlarda saklanması, taşınması, son kullanma tarihlerinin geçmemiş olması önemli. Özellikle açık gıda satımı olabildiğince minimalize edilmeli ve orada çalışan kişilerin yönetmeliklerde yazan hijyen ve temizlik kurallarına uyması gerekiyor. Burada satılan ürünlerin de çocukların sağlığı açısından onları destekleyici ürünler olması gerekir. Çünkü çocuklar promosyonlara, ambalajlara veya reklamlara bağlı olarak kendi sağlıkları açısından risk taşıyan ürünleri de seçebilirler. Daha çok proteinli gıdalar, çocukların atıştırmalıkları veya ana öğünleri açısından onların günlük besin ihtiyacını karşılayacak şekilde planlanmış olması önemli" ifadelerini kullandı. Aileler ve okulların işbirliğinin önemine vurgu yapan Özlü, "Bu açıdan hem okul yönetimi hem okul-aile işbirliğinin dikkatli şekilde olması önem arz ediyor. Kantinler gerçekten çok önemli bir ihtiyaç. Çocuklarımızı güvenle okula gönderip orada ne yediklerinden, nasıl beslendiklerinden emin olmalıyız" dedi.

Uzmanı uyardı: Fazla temiz olmak enfeksiyona davetiye çıkarıyor Haber

Uzmanı uyardı: Fazla temiz olmak enfeksiyona davetiye çıkarıyor

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Meliha Kovancı Bayraktaroğlu vajinal akıntının doğal ve normal olduğuna dikkat çekerek “Aşırı hijyenik olmak örneğin sabun kullanmak, aşırı yıkamak doğal ortamını bozar ve enfeksiyon etkenlerinin hızla gelişmesine neden olabilir. Belirtileri fark ettiğinizde doktora başvurun ve yalnızca doktorunuzun önerdiği tedaviyi uygulayın” dedi. Akıntıların her yaştaki kadınlarda görülebileceğini belirten Dr. Bayraktaroğlu “Akıntı her yaşta, özellikle ergenlikten 50'li yaşlara kadar sık görülmektedir. Normal ve doğal olan akıntı, kaşıntı ve ağrıyla kendini gösterir. Normal akıntı şeffaf, kokusuz ve yarım çay kaşığını geçmeyecek miktardadır” dedi. Vajinanın florası yani doğal ortamının, bakteri ve mikroorganizmalardan meydana geldiğine işaret eden Dr. Bayraktaroğlu “Laktobasillerin salgılamış olduğu madde de diğer zararlı mikropların oluşumunu engeller. Bu sayede kendi kendine hijyeni sağlanmış olur. Fakat her yerde olduğu gibi aşırı hijyen olma örneğin sabun kullanmak, aşırı yıkama gibi alışkanlıklar doğal ortamını bozar. Özellikle diyabet ve otoimmün hastalıkların bir kısmı ve gebelik gibi vücut direncini bozan yani vücudun bağışıklığını zayıflatan hastalıklar enfeksiyona zemin hazırlar” diye konuştu. “Kötü koku, kuruluk ve ağrılı cinsel ilişki başlıca belirtilerden” Akıntıyla birlikte ağrı, dokunun bozulması, şişmesi ve kuru şekilde dökülmesi gibi durumların iltihap göstergesi olduğuna dikkat çeken Dr. Bayraktaroğlu hastanın “Kasıklarda ağrı, kötü koku, ağrılı cinsel birliktelik, idrar yaparken yanma, kuruluk ve idrar yaptıktan sonra yanma şikayetleri” ile doktora başvurduğunu ifade etti. Muayeneyle gerekli görülür ise kültür testi yapıldığını ve buna göre tanı konulduğunu sözlerine ekledi. Doğal ortamı oluşturan laktobasillerin vajina içinde asidik ortam oluşturarak diğer mikroorganizmaların hastalık yapmasını önlediğini vurgulayan Dr. Bayraktaroğlu gebelik, genel bağışıklık sisteminin çökmesi, sık yıkama, antibiyotik kullanımı, kokulu tampon, kokulu ped ve vajinal sprey kullanımı gibi nedenlerle bu bölgedeki floranın yani doğal ortamın bozularak enfeksiyonlara zemin hazırladığını dile getirdi. “Mantar enfeksiyonu kaşıntılı ve kırık beyaz renklidir” Her akıntının enfeksiyon olmadığına dikkat çeken Dr. Bayraktaroğlu şunları söyledi: “Son dönemlerde en sık görülen enfeksiyon çeşidi ‘candida' denilen mantar enfeksiyonudur. Örneğin mantar enfeksiyonu, beyaz süt kesiği, peynir kırığı görünümünde olup kaşıntılıdır. Ve bu enfeksiyona nedenlerden bazıları, kontrolsüz antibiyotik kullanımı, hormon dengesizlikleri, diyabet ve istenmeyen gebelik için kullanılan aparatlardır. Daha sarı, yeşil ve kokulu akıntılar ise bakteriyel enfeksiyonlarda görülür. Muayene esnasında vajina ve rahim ağzının görüntüsü de enfeksiyona neden olan etkeni belirlememizi sağlar, enfeksiyondan korunmak için öncelikle kişisel hijyenimize dikkat etmemiz gerekir”. “Tedavi edilmezse diğer organları etkiler” Tedavi edilmeyen enfeksiyonun, rahmi ve karın içi diğer organları etkilediğini, bu nedenle erken tanının altını çizen Dr. Bayraktaroğlu tedavide ağız yoluyla alınan antibiyotik, ilaç tedavisi ve vajinal kremler kullanıldığını; enfeksiyon halinde cinsel birliktelikten uzak durulmasını söyledi. Cinsel ilişki sırasında ve sonrasında kanama olabileceğine değinen Dr. Bayraktaroğlu ağrılı cinsel birliktelik ve idrar yaparken yanmanın enfeksiyonun temel belirtilerinden olduğunu anlattı. “Yılda en az bir kez uzman muayenesi gerekli” Dr. Bayraktaroğlu ilerlemiş ve rahim tüplerini tutmuş enfeksiyon halinde gebeliğin oluşmayacağını; ayrıca hamilelikte erken doğum riski ve düşüklere neden olacağı için bu süreçte mutlaka bir hekime danışmak gerektiğini dile getirdi. Tedavinin altta yatan nedene göre 1 haftadan 6 aya kadar sürdüğünden bahseden Dr. Bayraktaroğlu “Tedavi en az 7 gün, en fazla ise 3- 6 ay sürmektedir. Dirençli vakalar ve sık görülen enfeksiyonlarda periyodik tedavi uygulanması gerekir. Yılda en az 1 defa uzman muayenesi tavsiye ediyoruz” dedi. “Pamuklu iç çamaşırı giyin, sık değiştirin” Vajinal enfeksiyona karşı önlem almanın önemine dikkat çeken Dr. Bayraktaroğlu şunları ifade etti: “Sık iç çamaşırı değiştirmek, günlük ped kullanmamak, dar giysilerden uzak durmak, pamuklu iç çamaşırı giymek, o bölgeyi kuru tutmak ve en önemlisi de cinsel birliktelikte prezervatif kullanmak başlıca önlemler arasında. Desenli, kokulu ve floraya uymayan ped kullanımı enfeksiyon tehlikesi oluşturabilir. Havuz suları vajina içine girmese de havuz için kullanılan kimyasallar vajinanın doğal yapısını bozabilir. Tedaviye başlandıktan sonra tedaviyi yarım bırakmamak da çok önemlidir.”

Kayseri, daha sağlıklı nesiller için çalışıyor  Haber

Kayseri, daha sağlıklı nesiller için çalışıyor 

Kayseri Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar, 2016 yılında Kayseri’de bir ilk olarak başlattığı okullarda hijyenik temizlik çalışmalarını takip etti. Uygulama sayesinde öğrencilere daha hijyenik bir ortam sunduklarını belirten Başkan Çolakbayrakdar, “Sıra dışı ve rutin belediyecilik faaliyetlerinin dışında yaşadığımız çevreye ve insanımızın hayatına fark katacak hizmetler yapmaya gayret ediyoruz” dedi.   Argıncık Mahallesi’ndeki Cevdet Sunay İlkokulu’nda yapılan hijyen çalışmalarını kontrol eden Başkan Çolakbayrakdar, çalışanlara kolaylıklar diledi. Uygulama sayesinde öğrencilere daha hijyenik bir ortam sunduklarına dikkat çeken Başkan Çolakbayrakdar, “Kocasinan Belediyesi olarak okullarda hijyenik mekanların temizliğini yapıyoruz. Sıra dışı ve rutin belediyecilik faaliyetlerinin dışında yaşadığımız çevreye ve insanımızın hayatına fark katacak hizmetler yapmaya gayret ediyoruz. Okul temizliği de bunlardan bir tanesidir. Özellikle ilkokul ve anaokulunda okuyan çocuklarımızın hijyenik mekanları için kurmuş olduğumuz birimlerimiz çalışıyorlar. Okullarımız, en az haftada bir temizliği yapılıyor. 70 merkez mahallelerde 18 ise kırsal mahallelerde bulunan toplam 88 ilkokul, anaokulu ve ortaokulumuzun hijyenik mekânlar temizleniyor ve çocuklarımıza hazır hale getiriliyor.  Bu noktada özverili çalışan bütün ekibimizi tebrik ediyorum. Hayatın her alanında belediye hizmetleriyle karşılaşmak mümkün. Sokakta, kaldırımda ve her yerde belediye hizmeti var. Ama özellikle çocuklarımızın günlerinin büyük bir vaktini geçirmiş olduğu okullarda hijyenik temizliğe ayrı bir ehemmiyet gösteriyoruz. Bu vesile ile bütün öğrencilerimize başarılar diliyorum” ifadelerini kullandı. Başkan Çolakbayrakdar, ardından sınıfları ziyaret edip, minik öğrencilere başarılar diledi. Çocukların yoğun sevgisiyle karşılaşan Başkan Çolakbayrakdar, onlarla birlikte resim defterine resim yapması renkli görüntüler oluşturdu. Öte yandan Kocasinan Belediyesi’nin ‘Sağlığınız Bizim İçin Önemli’ sloganı ile 2016 yılında okullarda başlattığı hijyenik uygulaması ile toplam 88 okulda; lavabo ve tuvaletler ile sıhhi mekan temizlikleri 5 farklı ekip ve 17 görevli personel tarafından hafta da bir düzenli olarak gerçekleştiriliyor. Bu sayede zararlı mikroorganizmaların ve salgın hastalıkların yayılmasını önleyen ekipler, öğrencilere daha sağlıklı ortam sunuyor. Ayrıca yapılan çalışmaları konularında uzman biyolog, ziraat mühendisi ve sağlıkçılar denetleyerek çalışmalara aktif olarak katılıyor. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Kayserispor'un rakibi Iğdır FK oldu

Bebek Hijyeninde Nelere Dikkat Edilmeli? Bebeklerde bakımda nelere dikkat edilmeli? Temel ipuçları ve öneriler Haber

Bebek Hijyeninde Nelere Dikkat Edilmeli? Bebeklerde bakımda nelere dikkat edilmeli? Temel ipuçları ve öneriler

Bebekler özellikle doğdukları dönemin başlarında oldukça hassas bir cilde sahip olmaktadır. Bu nedenle bebeğin, bulunduğu çevrenin ve bebekle ilgilenenlerin temizlik ve hijyenine oldukça önem verilmesi ve kaliteli bebek ürünleri kullanması gerekmektedir. Bu yüzden sizler için birkaç önemli noktayı derledik. Bebeklerde Hijyen Bebeklerde hijyen çok önemlidir ve yalnızca bebeğin hijyenine dikkat etmek yeterli olmamaktadır. Bununla birlikte bebek ile alakadar olan kişilerin de hijyenine dikkat etmesi bebeğin sağlığı açısından önemlidir. Bebeğin Hijyeni Nasıl Sağlanır? Bebek hijyeni, bebeğin sağlığı için kritik bir nokta olmaktadır. Bebeğin hijyenini sağlamanın birinci kuralı bebeğin bakımından sorumlu olanların, bebek ile temas kuracak kişilerin ve bebeğin ellerinin temizliğine dikkat edilmesidir. Bebekler doğdukları andan itibaren ellerini sık sık ağızlarına götürmeye meyillidirler. Bu durum bebeğin sağlığı açısından sorun olabilir. Bu nedenle bebeğin elinin temiz olmasına dikkat etmek, eline çok fazla dokunup öpmemek elzemdir. Bebek ile ilgilenmeden önce elleri yıkamak bebeğin hijyenini sağlamak açısından atlanmaması gereken bir önlem olmaktadır. Puremed Vücut Temizleme Mendili gibi temizleme mendillerinin sıklıkla kullanılması önerilmektedir. Dışardan gelindiğinde bebek ile temas etmeden önce kıyafetlerin değiştirilmesine ve el ve yüzün yıkanmış olmasına dikkat etmekte önemli olan bir başka konu olmaktadır. Bebeğin göbek bağı düşme sürecine kadar belirli aralıklarla nemli bir bezle vücudun temizlenmesi gerekir. Göbek bağı düştükten sonra da belirli aralıklarla bebeğin yıkanması hijyen açısından dikkat edilmesi gereken konular arasındadır. Bebeğin yıkanamadığı zamanlarda da Mustela Soothing Cleansing Water gibi temizleme sularıyla bebeğin cildinin silinmesi önemlidir. Bebeğinin hijyenine dikkat edilmesiyle beraber bebeğin bulunduğu ortamın da hijyenik olması gerekir. Bebekli evde temizlik öncelik verilmesi gereken bir konusudur. Bebeğin bulunduğu ortamın belirli aralıklarla havalandırılması, temizlenmesi ve odanın sıcaklık ve neminin belirli bir düzeyde olması bebeğin sağlığı için kritik öneme sahiptir. Bebeğin bulunduğu ortamın sıcaklığının 23-24 derece ve nem oranının da %40-%60 oranında olması ideal kabul edilir. Bu ortamı sağlamanın yanı sıra bebek ürünleri gibi ihtiyaçların her zaman bebeğe yakın olması önerilmektedir. Bu sayede bebeğin herhangi bir ihtiyacı oldukça kısa sürelerde giderilebilir. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Bebek vücut kremi nasıl sürülmeli? Bebekler için krem kullanımı nasıl olmalı? Hassas ciltler için ipuçları

Afetin kadın yüzü: Cinsiyet rolleri, güvenlik ve hijyen tehdidi! Haber

Afetin kadın yüzü: Cinsiyet rolleri, güvenlik ve hijyen tehdidi!

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli yıkıcı depremlerde, 46 bin yurttaş yaşamını yitirirken, yüz binlercesi de evsiz kaldı. Kaybettiklerinin yasını tutan depremzedelerin bir kısmı başka illere göç ederken, bir kısmı da çadırlara yerleşip bir düzen oluşturmaya çalışıyor. Deprem tramvasını atlatamayan ve toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle çadırdaki bütün işleri üstlenmek zorunda kalan kadınlar ise afetin zorluğunu iki kat daha fazla yaşıyor. Aşırı kalabalık barınma alanlarındagüvenliklerinden kaygı duyarak yaşayan kadınlar, kendileri için ayrı tuvaletlerin, hijyen ürünlerinin ve yıkanma alanlarının azlığından şikayetçi. Depremin üzerinden 1 ay geçmesine rağmen hala duş alamayan kadınlar, bir yandan da bu durumun getirdiği uyuz ve mantar enfeksiyonları gibi hastalıklarla boğuşuyor. ‘Mor Dayanışma’ gönüllüsü olarak İzmir’den afet bölgeye giden hemşire Sibel Örkmez, depremzede kadınların yaşadıklarını anlattı. KADIN ÇADIRLARI KURULDU Felaketin ilk günlerinden itibaren toplumsal cinsiyet eşitsizliğini de öngörerek kadın dayanışma noktaları ve çadırlarla sahada olduklarını belirten Mor Dayanışma’dan Sibel Örkmez, “Arkadaşlarımızla dönüşümlü bir şekilde bölgeye gittik. Kadınlarla bir araya gelebilmek ve onlar için konforlu bir alan oluşturmaya çalıştık. Defne, Harbiye, Serinyol ve Sevgi Parkı’nda, kadınların hem kendilerini ifade edebilecekleri hem de sorunlarına çözüm üretebileceğimiz ‘kadın çadırları’ oluşturduk. Ben Antakya Merkez, Sevgi Parkı’ndaydım. Bahsedilenlerden çok daha kötüydü. Her yer enkazdı. Hemşire olduğum gibi Sağlık Komisyonu üzerinden bölgeye gittim. Sonrasında SES ve TTB’nin kadın sağlığı çadırına destek oldum” dedi. KENDİLERİNİ GÜVENDE HİSSETMİYORLAR Deprem sonrasında kadınların ihtiyaçlarını ve taleplerini anlatan Örkmez, “Mantar enfeksiyonları çok yaygındı. Çünkü kadınlar aradan 1 ay geçmesine rağmen yıkanamıyor. Duş alabilmeleri için koşullar yaratılmış değil. Temizlenemiyorlar, bulabildikleri tek şey ıslak mendil. Günlerdir aynı kıyafetle duruyorlar. Abdest alamadıkları için ağlayan kadınlar gördüm. Aradan bir ay geçmesine rağmen hijyen hala büyük bir sorun. Sevgi Parkı, diğer bölgelere göre biraz daha güvenli bir yer diyebiliriz. Ama diğer bölgelerdeki arkadaşlarla konuştuğumuzda, geceleri fiili olarak sokağa çıkma yasağından bahsediyorlardı. Güvenlik açısından böyle bir sorun var. Tuvalet sayısı zaten çok az, mevcut olanlarda da ortak kullanımsöz konusu. Hiçbir kadın tuvaletlere yalnız gitmek istemiyordu. Çünkü genel olarak kimse güvende hissetmiyor. O alanlar kadınlar için çözüm üretilmediği sürece güvenli değil” ifadelerini kullandı. YÜK KADINLARIN OMUZLARINDA Kalabalık çadır yaşamlarında tüm yükün kadınların omuzlarında olduğunu dile getiren Örkmez, şunları söyledi: “Her çadırda yaklaşık 20-30 kişi kalıyor. Orada tüm yük yine kadınlarda... Kadınları konforlu hissedebilecekleri bir alan yok. Erkeklerde bir yük varsa kadınlarda yüz yük var. Çadırın işleyişi, çocukların bakımı, yemek... Her yük kadınların omuzlarında... Bir tane depremzede kadın, ‘Erkeklerin acısını da biz çekiyoruz. Öfkelerini de bizden çıkarıyorlar’ demişti. Kadına yönelik şiddet olaylarında muhakkak bir artış vardır. Kadınlar ve erkekler afeti çok farklı yaşıyorlar. Kadın çadırlarında biz onların ihtiyaçlarını buluşturmaya çalışıyorduk. O çadırı kendi ihtiyaçları için gelen kadın, erkek için de istemek zorunda kalıyor. Aynı anda hem kendinin, hem çocuğunun hem de eşinin ihtiyacının derdinde. Sahada sürekli gördüğünüz ve diyalogda olduğunuz kadınlar. 20-30 kişilik çadırların yükünü sırtlanan yine kadınlar.” KÖYLERE SAĞLIK HİZMETİ GİTMEMİŞTİ Aynı zamanda hemşire olan Örkmez, bölgede pek çok şeyin gönüllülük esasıyla yürüdüğünü söyleyerek, “Bölgeye gelen sağlık emekçileri, yıllık izin kullanarak geliyor örneğin. TTB ve SES’ten çok sayıda hekim gönüllü olarak orada. Hemşire, hekim ve psikologlardan oluşan ekipler belirlenen köylere gidiyor. Gebe kadınlar varsa iletişim bilgileri alınıyor. Bunları yapanlar birkaç ay önce terörize ettikleri TTB ve sendikalılar. Kamunun yapması gerekenleri oradaki meslek odaları, sendikalar, sol örgütler yapmaya çalışıyor. Köyleri gezerken son anda fark edip hayatını kurtardığımız insanlar oldu. Çünkü oralara hiç yardım gitmemişti. Büyük bir aşı sorunu vardı” dedi. EN BÜYÜK SORUN HİJYEN Kadınların en büyük probleminin hijyen olduğunun altını çizen Örkmez, “Kadınlar yıkanamıyor. 1 aydır duş alamamışlar. İç çamaşırı geliyor ama onu kullandıktan sonra yıkayacak durumu yok. Doğal olarak sürekli çamaşır gitmesi gerekiyor. ‘İhtiyaç yok’ demek gerçekçi değil. Bölgedeki en acil ihtiyaç hijyen... Temiz tuvalet, içme suyu, duş alabilecekleri alanlar... Kendilerini güvende hissedecekleri yaşam merkezlerinin oluşturulması lazım. Mor Dayanışma, buna yönelik bir girişimde bulunacak. Ama bunun için de gönüllülere, herkesin dayanışmasını sürdürmesine ve ağları zinde tutmaya ihtiyaç var” ifadelerini kullandı. MÜLTECİ KADINLAR İÇİN DAHA DA ZOR Bölgedeki mülteci kadınların da düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Örkmez, “Mülteciler bölgede hiçbir insani yardıma erişemiyor. Serinyol’dayken gördüğüm iki tane hamile kadın vardı. Yanlarındaki çocuklarının ayaklarında çorap bile yoktu. Bir parkta konuşlanabilmişler, brandalarla derme çatma çadırlar yaratmaya çalışmışlar. İçlerinde ileri seviyede üst solunum yolu enfeksiyonları belirgin bir şekildeydi. Durumu çok kötü olan çocuklar vardı. Depremden önce de var olan mülteci düşmanlığı artık daha da perçinlendi. Dolayısıyla onlar daha da çekimserdi. Yöre halkının çoğu Arap ama buna yönelik hiçbir girişimde bulunulmamış. Bu sebeple iletişim kuramadığım çok kadın oldu. İki tane yaşlı kadın vardı, ihtiyaçları vardı ama iletişim kuramadık. Kimse dil bariyerinin yaratacağı engelleri düşünmemiş. Mülteci kadınlar da aynı şekilde kendilerini ifade edemiyor. Kız çocuklarının öncelikli ihtiyacı kıyafetti. Çünkü orada çamaşırlarını yıkayabilecekleri bir düzen yok. Bir noktadan sonra da oyuncak talebi çok geliyordu. Çünkü hayat akıyor ve o çocuklar bu akan hayatın başka bir tarafında. Bu talebi de bölgede yaratmaya çalışmıştık. Şu an üretim olmayan bir yerden bahsediyoruz. Dolayısıyla beslenme de sıkıntılı. Dışarıdan ne yardım gidiyorsa o! Örneğin günlerce mercimek çorbası içtik, oradaki diğer herkes gibi. İzmir depreminde başka ilçelerden destek sağlanabiliyordu. Ama Antakya’da şu an sağlam duran bir yer yok” açıklamasını yaptı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.