TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#hastalık

hastalık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, hastalık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzmanı uyardı: Aşı olmayanlar bu hastalıkları yayıyor Haber

Uzmanı uyardı: Aşı olmayanlar bu hastalıkları yayıyor

Kocaeli Şehir Hastanesi'nden Çocuk Enfeksiyon Hekimi Uzman Dr. Esra Çakmak Taşkın, 22-28 Nisan tarihleri arasında kutlanan Dünya Aşı Haftası dolayısıyla önemli bilgilendirmelerde bulundu. Dr. Çakmak Taşkın, amacın toplumun sağlığını ve refahını iyileştirmek için dünyada aşılamaya daha fazla katılım sağlamak olduğunu belirtti. "Aşılama, dünyanın en başarılı ve uygun maliyetli sağlık müdahalelerinden biridir. Aşılar, 200 yılı aşkın süredir hastalıklara karşı bizi korumaktadır. Ülkemizde 1981'den bu yana yürütülen 'Genişletilmiş Bağışıklama Programı' kapsamında boğmaca, difteri, tetanoz, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, verem, çocuk felci, hepatit B, hepatit A, zatürre ve suçiçeği aşıları, Aile Sağlığı Merkezlerinde tüm bebeklere ücretsiz olarak uygulanmaktadır. Ayrıca rahim ağzı kanseri, rotavirüs ishali, menenjit ve COVID-19'a karşı aşılar da ülkemizde mevcuttur ve risk gruplarındaki erişkinlere tetanoz, boğmaca, grip, zatürre aşıları yapılmaktadır. Özellikle gebelere yapılan aşılar sayesinde yenidoğan bebekleri de korumak mümkün hale gelmektedir," şeklinde konuştu. Dr. Çakmak Taşkın, geçmişte büyük salgınlara ve ölümlere yol açan pek çok hastalığın aşılar sayesinde artık görülmediğini vurguluyor. "Çiçek hastalığı, 1977 yılından itibaren aşılama sayesinde tamamen yok edildi ve sonrasında ihtiyaç kalmadığı için çiçek aşısı tüm dünyada durduruldu. Çocuk felci de aşılar sayesinde sınırlı sayıda ülkede görülmektedir. Ancak, tüm bu gelişmelere rağmen dünyada aşılamanın istenilen düzeye ulaşmadığını görmekteyiz. Dünya genelinde yaklaşık 20 milyon eksik aşılı veya aşılanmamış çocuk bulunmaktadır. Özellikle son birkaç yılda kızamık, difteri, boğmaca ve diğer bazı aşı ile önlenebilen hastalıklarda salgınlar yaşanmaktadır. Ülkemizde kızamık eliminasyon programı kapsamında yapılan yoğun aşılama çalışmaları sayesinde kızamık vakalarında önemli bir düşüş yaşanmış olsa da, son zamanlarda eksik aşılı veya aşılanmamış kişilerin göç, savaş gibi nedenlerle küresel dolaşımının artması ve aşı karşıtlığı gibi sebeplerle artış göstermektedir" şeklinde konuştu. "Aşı şart, hem çocuklarımızı hem de kendimizi korumak için" Dr. Taşkın, iletişim araçlarının artmasıyla aşı karşıtlığının daha geniş kitlelere yayılarak ciddi bir sorun oluşturduğuna dikkat çekiyor. “Bu durum, aşıların etkinliği, koruyuculuğu ve yan etkilere ilişkin yanlış ve yetersiz bilgilerden kaynaklanmaktadır. Aşılar, hastalığın bireyler arasında bulaşıcılığını önleyerek toplumu koruduğundan, aşısız her birey toplum sağlığını da tehlikeye atmaktadır. Aşılama hizmetlerinde kısa sürelerle de olsa bir aksama olması, aşı ile önlenebilir hastalıkların salgınlarına neden olabileceğinden hizmetlerin devamlılığının sağlanması büyük önem taşımaktadır. Aşı ile önlenebilir hastalıklardan korunmak her bireyin ihtiyacı ve hakkıdır. Aşılanmak bireyin önce kendi bedenine sonra da topluma karşı sorumluluğudur. O nedenle, hem çocuklarımız hem de kendimiz için gelin, herkes aşı olalım" şeklinde ifade etti.

Milyonlarca insanın günlük hayat kalitesini düşürüyor: Epilepsi nedir? Haber

Milyonlarca insanın günlük hayat kalitesini düşürüyor: Epilepsi nedir?

Epilepsi, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen kronik bir nörolojik bozukluk olarak kendini gösteriyor. Kadın erkek fark etmeksizin çok sayıda insanın yaşadığı bu sağlık sorunu, kişinin günlük hayat kalitesini doğrudan etkiliyor. Bu durum da epilepsi nedir konu başlıklı araştırmaların sıklıkla yapılmasına neden oluyor. Epilepsinin ne olduğu, belirtileri ve tedavi yöntemleri ile ilgili bilgileri, haberimizin devamında sizin için derledik. Epilepsi nedir? Epilepsi (sara hastalığı), beyin hücrelerinin anormal elektriksel aktivitesi sonucu ortaya çıkan bir nörolojik bozukluktur. Bu durum, tekrarlayan nöbetler olarak adlandırılan ani ve geçici bir beyin fonksiyonu değişikliğiyle karakterizedir. Epileptik nöbetler, beyin hücrelerinin normal iletişimini geçici olarak kesintiye uğratan ani elektriksel deşarjlarla ilişkilidir. Epilepsi nöbetleri farklı şekillerde ortaya çıkabilir ve kişiden kişiye değişebilir. Bazı nöbetler sadece kişinin dikkatini dağıtabilirken, diğerleri bilinç kaybı, kas seğirmeleri veya zihinsel değişiklikler gibi daha belirgin semptomlara neden olabilir. Epilepsi belirtileri nelerdir? Epilepsi belirtileri kişiden kişiye ve nöbetin tipine göre değişebilir. Bazı insanlar tipik belirtiler yaşarken, diğerleri daha az belirgin semptomlar yaşayabilirler. Epilepsi belirtileri şunları içerebilir: Nöbetler: En belirgin belirti, beklenmeyen nöbetlerdir. Bunlar, beyin hücrelerinin anormal elektriksel aktivitesi nedeniyle ortaya çıkar ve farklı şekillerde görülebilir. Örneğin: Genel nöbetler (tonik-klonik nöbetler): Bilinç kaybı, kas seğirmeleri, titreme ve kas sertliği gibi belirtilerle karakterizedir. Partiyel nöbetler: Nöbetin başladığı beyin bölgesine bağlı olarak, bilinç kaybı, algısal değişiklikler, davranış değişiklikleri ya da sadece belirli kas gruplarında seğirmeler gibi semptomlar olabilir. Ani bilinç kaybı veya durgunluk: Bir nöbet sırasında veya öncesinde, kişi aniden bilinç kaybedebilir veya donup kalabilir. Algısal değişiklikler: Bazı nöbetlerde, kişi hissedarında değişiklikler yaşayabilir. Örneğin, halüsinasyonlar, tuhaf kokular ve tatlar algılayabilirler. Karışıklık, hafıza kaybı: Nöbetler sonrası kişi, olayın farkında olmayabileceği gibi, sonrasında da hatırlamayabilir. Duygusal değişiklikler: Nöbetler öncesinde ya da sonrasında, kişi duygusal dalgalanmalar yaşayabilir; aniden korku, mutluluk ve öfke gibi duygusal tepkiler gösterebilirler. Fiziksel belirtiler: Nöbetler sırasında, kişide kas sertliği, kas seğirmeleri, titreme gibi fiziksel belirtiler olabilir. Epilepsi nasıl tedavi edilir? Epilepsi tedavisi, kişinin semptomlarına ve nöbetlerin tipine bağlı olarak değişebilir. Tedavi genellikle bir veya birkaç yöntemi içerebilir: İlaçlar: Epilepsi için antiepileptik ilaçlar, nöbetlerin sıklığını ve şiddetini azaltmaya yardımcı olabilir. Bu ilaçlar, beyindeki anormal elektriksel aktiviteyi kontrol etmeye ve nöbetlerin yayılmasını önlemeye çalışır. İlaç seçimi hastanın durumuna, nöbet tiplerine, yaşına ve diğer tıbbi durumlarına bağlı olarak değişir. Cerrahi müdahale: Bazı durumlarda, ilaçlar nöbetleri kontrol altına alamazsa veya kişinin nöbetleri belirli bir beyin bölgesinde başlıyorsa, cerrahi müdahale gerekebilir. Cerrahi, epilepsi nöbetlerini kontrol etmek için beyin dokusunun cerrahi olarak çıkarılmasını ya da değiştirilmesini içerebilir. Ketogenik diyet: Ketogenik diyet yüksek yağ, düşük karbonhidrat ve uygun protein içeriğine sahip bir diyettir. Bu diyet bazen nöbetlerin kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir, özellikle çocuklarda ilaç tedavisinin etkisiz olduğu durumlarda tercih edilir. Vagus sinir stimülasyonu (VNS): Vagus sinir stimülasyonu, vücuda yerleştirilen bir cihazın yardımıyla vagus sinirine düzenli elektriksel uyarılar gönderilmesini içeren bir tedavi yöntemidir. Bu, nöbetlerin sıklığını azaltmaya yardımcı olabilir. Ketegori modifikasyonu ve yaşam tarzı değişiklikleri: Uygun uykuya, düzenli egzersize, stresten kaçınmaya, sağlıklı beslenmeye ve düzenli ilaç kullanımına dikkat etmek, nöbet kontrolünü geliştirebilir.

Kuadriseps Kontraktürü nedir, neden olur? Kuadriseps Kontraktürü belirtileri nelerdir? Haber

Kuadriseps Kontraktürü nedir, neden olur? Kuadriseps Kontraktürü belirtileri nelerdir?

Son derece nadir görülen bir kas hastalığı olan Kuadriseps Kontraktürü, doğuştan ortaya çıkabilen ya da sonradan oluşabilen bir rahatsızlık olarak karşımıza çıkıyor. Pek çok insanın ismini dahi bilmediği bu hastalık, kişinin hayat kalitesini önemli oranda etkiliyor ve oldukça zorlu bir süreç yaşamasına neden oluyor. Kuadriseps Kontraktürü nedir? Bu rahatsızlık ile ilgili bilgileri, haberimizin devamında sizin için derledik. Kuadriseps Kontraktürü nedir? Kuadriseps kontraktürü, dizin ön kısmında bulunan kuadriseps kas grubunun kısalması ve sertleşmesi sonucu oluşan bir durumdur. Kuadriseps kas grubu, dizin düzgün bir şekilde hareket etmesini ve bacakların güçlü bir şekilde desteklenmesini sağlayan dört büyük kasın (diz kapağının üstünde bulunan büyük dört kas) birleşiminden oluşur. Kuadriseps kontraktürü, dizin düzgün bir şekilde bükülüp düzleştirilmesini zorlaştırır ve hareket aralığını kısıtlar. Kuadriseps Kontraktürü neden olur? Kuadriseps kontraktürü genellikle uzun süreli hareketsizlik, kas zayıflığı, travma veya felç gibi faktörlerden kaynaklanır. Bunlar arasında şunlar bulunur: Uzun süreli hareketsizlik: Diz hareketlerinin sınırlı olduğu veya bacakların uzun süre hareketsiz kaldığı durumlarda, kuadriseps kasları güçlerini ve esnekliklerini kaybedebilir. Bu durum zamanla kontraktüre yol açabilir. Kas zayıflığı: Kuadriseps kasları zayıf olduğunda ya da yeterince kullanılmadığında, kas liflerinde kısalma ve sertleşme olabilir. Bu da kontraktür riskini artırır. Travma: Diz bölgesindeki bir travma veya sakatlanma, kuadriseps kaslarında hasara yol açabilir. Bu durumda, iyileşme sürecinde kaslarda kontraktür gelişebilir. Felç: Felç, vücudun bir tarafındaki kas kontrolünü kaybetmesine neden olabilir. Bu durumda, felçli bacakta uzun süreli hareketsizlik sonucu kontraktür gelişebilir. Bu faktörlerin her biri, kuadriseps kontraktürü riskini artırabilir ve tedavi edilmediğinde diz hareketlerini kısıtlayabilir, günlük yaşamı olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, bu durumların belirlenmesi ve tedavi edilmesi önemlidir. Kuadriseps Kontraktürü belirtileri nelerdir? Kuadriseps kontraktürü belirtileri, diz bölgesindeki hareketlilikte kısıtlama ve ağrı gibi semptomlardan oluşur. İşte kuadriseps kontraktürünün yaygın belirtileri: Dizde hareket kısıtlılığı: Kuadriseps kontraktürü olan kişilerde dizin tamamen düzleştirilmesi veya bükülmesi sırasında kısıtlılık hissedilebilir. Bu hareket kısıtlılığı zamanla artabilir. Ağrı: Kuadriseps kaslarında meydana gelen kısalma ve sertleşme, diz çevresinde ağrıya neden olur. Bu ağrı, özellikle diz bükülüp düzleştirildiğinde ya da aktivite sırasında daha belirgin olabilir. Zorlanmış hareket: Kuadriseps kontraktürü olan kişiler, diz bükme ve düzleştirme gibi günlük aktiviteleri yaparken zorlanabilirler. Bu durum merdiven çıkma, oturup kalkma ve yürüme gibi basit hareketlerde fark edilebilir. Kas zayıflığı: Kuadriseps kaslarının kısalması ve sertleşmesi, kas gücünde azalmaya neden olabilir. Bu da kişinin bacaklarını güçlü bir şekilde destekleme yeteneğini azaltabilir. Dizde sabitlik kaybı: Kuadriseps kontraktürü olan kişilerde dizde sabitlik kaybı yaşanabilir. Bu durum, dengesizlik hissi ve düşme riskinde artışla sonuçlanabilir. Bu belirtiler kişiden kişiye değişebilir ve semptomların şiddeti duruma bağlı olarak değişebilir. Kuadriseps Kontraktürü tedavisi nasıl yapılır? Kuadriseps kontraktürü tedavisi; kişinin belirtilerinin şiddeti, kontraktürün nedenleri ve kişinin genel sağlık durumuna göre değişiklik gösterebilir. Bu rahatsızlıkta genel olarak şu tedavi yöntemleri kullanılabilir: Fizik tedavi ve egzersizler: Fizyoterapistler, kuadriseps kaslarını güçlendirmek ve esnekliğini artırmak için özel egzersiz programları tasarlayabilirler. Bu egzersizler, dizin hareket açıklığını artırmak ve kontraktürün etkilerini azaltmak için önemlidir. Manuel terapi: Fizyoterapistler veya uzmanlar, manuel terapi tekniklerini kullanarak kasların esnekliğini artırabilir ve kaslarda gevşeme sağlayabilirler. Bu, kontraktürün hafifletilmesine ve ağrının azaltılmasına yardımcı olabilir. Diz atelleri veya splintler: Diz atelleri veya splintler, dizin hareket açıklığını korumak ve kontraktürün ilerlemesini önlemek için kullanılabilir. Bunlar genellikle uyku sırasında ya da belirli aktiviteler sırasında kullanılır. İlaç tedavisi: Ağrı veya inflamasyonu azaltmak için nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar (NSAID'ler) reçete edilebilir. Bu ilaçlar sıklıkla semptomatik tedavide kullanılır. Cerrahi müdahale: Nadir durumlarda, kuadriseps kontraktürünün ciddi olduğu ve diğer tedavi seçeneklerinin etkisiz olduğu durumlarda cerrahi müdahale gerekebilir. Bu cerrahi işlem kasların uzatılmasını, gevşetilmesini içerir.

Cilt sağlığını doğrudan etkiliyor: Deskuamasyon nedir, neden olur? Haber

Cilt sağlığını doğrudan etkiliyor: Deskuamasyon nedir, neden olur?

Deri sağlığını etkileyen önemli bir sorun olan deskuamasyon, pek çok insanın karşılaştığı bir durumdur. Çeşitli sebeplere bağlı olarak ortaya çıkabilen bu rahatsızlık, cildin doğal dengesinin bozulmasıyla ilişkilendirilir ve kaşıntı, kızarıklık gibi istenmeyen durumlara yol açabilir. Yetişkinler kadar yenidoğan bebeklerde de görülen deskuamasyon nedir? Birlikte inceleyelim. Deskuamasyon nedir? Deskuamasyon, deri ya da mukoza yüzeyindeki hücrelerin dökülmesi veya pul pul olması durumudur. Bu terim, deri ve mukozanın soyulması anlamında kullanılır. Deskuamasyon birçok farklı nedenden kaynaklanabilir. Yenidoğan bebeklerde deskuamasyon nedir? Deskuamasyon nedir yenidoğan için sıklıkla araştırılan bir konudur. Yenidoğanlarda deskuamasyon, doğumdan sonra cildin soyulması veya pul pul olması durumunu ifade eder. Bu durum doğumdan sonra sıkça görülür ve genellikle bebeğin ilk haftalarında ortaya çıkar. Yenidoğanların cildi, anne karnındaki sıvıdan doğum sonrası dış dünyaya uyum sağlamaya çalışırken soyulabilir. Bu oldukça normal bir durumdur. Bebeklerin cildi kendini yenileyerek bu soyulmayı kısa sürede düzeltebilir. Yenidoğanlarda deskuamasyon çoğunlukla tedavi gerektirmez ve doğal bir süreçtir. Ancak, bebeğin cildinde herhangi bir anormallik veya sorun fark edilirse, bir doktora danışmak önemlidir. Deskuamasyon neden olur? Deskuamasyon nedenleri, bir dizi farklı unsurdan kaynaklanabilir. Bunlar arasında şunlar bulunur: Cilt kuruluğu: Ciltteki nem kaybı veya kuruluk, hücrelerin dökülmesine ve pul pul olmasına neden olabilir. Egzama: Egzama; cildin kızarması, kaşıntı, kuruluk ve bazen de soyulması ile karakterize edilen bir cilt hastalığıdır. Egzamanın belirtileri arasında deskuamasyon da bulunabilir. Mantar enfeksiyonları: Mantar enfeksiyonları, ciltte veya tırnaklarda enfeksiyonlara yol açabilir ve bu da deskuamasyona neden olabilir. Psoriasis: Psoriasis, cilt hücrelerinin hızlı bir şekilde ürediği ve cildin üzerinde kırmızı, pullu lezyonlara neden olan bir cilt hastalığıdır. Bu hastalık da deskuamasyona yol açabilir. Dermatit: Dermatit, cildin iltihaplanmasıyla sonuçlanan bir dizi durumu tanımlar. Dermatitin belirtileri arasında cilt soyulması ve dökülmesi de bulunabilir. Kimyasal irritasyon: Ciltte kimyasal maddelere maruz kalma, tahrişe ve ardından soyulmaya neden olabilir. Deskuamasyon nasıl tedavi edilir? Deskuamasyon, birçok farklı nedenle ortaya çıkabilir. Bu yüzden doğru tedaviyi belirlemek için altta yatan sebeplerin belirlenmesi önemlidir. İşte deskuamasyon tedavisi için genel olarak kullanılan bazı yöntemler: Nemlendirici kullanımı: Cildin nem seviyesini artırmak ve kuruluğu önlemek için nemlendirici kremler veya losyonlar kullanılabilir. Özellikle düzenli olarak kullanıldığında, nemlendiriciler cildin bariyer fonksiyonunu destekleyebilir ve deskuamasyonu azaltabilir. Steroid kremler: Ciltteki iltihaplanmayı azaltmak için kortikosteroid içeren kremler veya losyonlar kullanılabilir. Ancak, steroidlerin uzun süreli kullanımı yan etkilere neden olabileceğinden, doktorun önerdiği şekilde ve süre boyunca kullanılmalıdır. İlaçlar: Bazı durumlarda, deskuamasyonun altında yatan temel nedenlerin tedavisi için ilaçlar reçete edilebilir. Örneğin, mantar enfeksiyonları için antifungal ilaçlar veya egzama gibi inflamatuar cilt hastalıkları için immün modülatör ilaçlar kullanılabilir. Doğru temizlik: Cildinizi uygun bir şekilde temizlemek de önemlidir. Ancak, aşırı temizlik ve sık sık sabun kullanımı cildin kurumasına ve daha fazla deskuamasyona yol açabilir. Hassas ciltler için yumuşak temizleyiciler tercih edilmelidir. Beslenme ve yaşam tarzı: Sağlıklı bir beslenme alışkanlığı benimsemek ve yeterli miktarda su içmek cildin sağlığını destekleyebilir. Ayrıca, stresi azaltmak ve düzenli olarak egzersiz yapmak da cilt sağlığını olumlu yönde etkileyebilir. Güneş koruyucu kullanımı: Güneşe maruz kalmak cildin kurumasına ve tahriş olmasına neden olabilir. Bu nedenle, güneşe çıkmadan önce geniş spektrumlu bir güneş koruyucu kullanmak önemlidir. Deskuamasyonun ciddi veya kronik bir durum olduğunu düşünüyorsanız, bir dermatolog veya cilt uzmanına danışmanız önemlidir. Uzman, cildinizin ihtiyaçlarına uygun bir tedavi planı oluşturabilir ve altta yatan nedeni tespit edebilir.

Bu rahatsızlığın ciddi sonuçları olabilir! Aort damarı yırtılması nedir, neden olur? Haber

Bu rahatsızlığın ciddi sonuçları olabilir! Aort damarı yırtılması nedir, neden olur?

Aort damarı yırtılması, son günlerde birçok kişinin dikkatini çeken bir konu haline geldi. Vücudun ana arteri olan ve kalpten çıkan kanı vücuda pompalayan aortta yırtılma olması durumunda ciddi sonuçlar doğabiliyor. Hastalığın belirtileri, tedavi yöntemleri ve risk faktörlerine dair araştırmalar, sağlık uzmanlarının ve halkın dikkatini çekiyor. Aort damarı yırtılması nedir? Bu hastalığın oluşma nedenleri, belirtileri ve ameliyatı hakkındaki bilgileri, haberimizin devamında sizin için derledik. Aort damarı yırtılması nedir? Aort damarı yırtılması, vücudun en büyük arteri olan aortun duvarının herhangi bir noktasında oluşan bir yırtılmayı ifade eder. Aort, kalpten çıkan ve vücuda oksijenli kanı taşıyan ana arterdir. Aortun yırtılması, ani ve ciddi bir durum olarak ortaya çıkar ve hayati tehlike oluşturabilir. Aort damarı yırtılması neden olur? Aort damarı yırtılması (aort yırtılması), birçok farklı nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Aort damarı yırtılması nedenleri arasında şunlar bulunur: Aort duvarının zayıflığı: Aort duvarı, genetik faktörlere ve yaşlanmaya bağlı olarak zayıflayabilir. Bu durum, aort duvarının yırtılmasına ve sonuç olarak aort diseksiyonuna yol açabilir. Hipertansiyon (Yüksek tansiyon): Yüksek tansiyon, arter duvarlarının zayıflamasına ve aortun genişlemesine (anevrizma) neden olabilir. Anevrizma, aort duvarının yırtılma riskini artırır. Travma: Ağır fiziksel travma, kaza veya yaralanma sonucunda aort duvarının yırtılmasına neden olabilir. Özellikle araç kazaları ya da yüksekten düşme gibi travmatik olaylar bu tür yırtılmaları tetikleyebilir. Doğuştan gelen anormallikler: Bazı kişilerde doğuştan gelen arteriyel anormallikler, örneğin aortun Marfan sendromu gibi genetik hastalıklarla ilişkilendirilen anormallikler, aort duvarının zayıflamasına yol açabilir ve sonunda yırtılmaya neden olabilir. Aort iltihaplanması: Aort duvarında enfeksiyon veya inflamasyon (iltihaplanma) sonucu oluşan hasarlar, aort duvarının zayıflamasına ve yırtılmasına neden olabilir. Aort anevrizması: Aort duvarının genişlemesi ve zayıflaması sonucu oluşan anevrizmalar, zamanla büyüyebilir ve yırtılabilir. Aort damarı yırtılması belirtileri nelerdir? Aort damarı yırtılması (aort diseksiyonu), acil tıbbi müdahale gerektiren ciddi bir durumdur. Aort damarı yırtılması belirtileri çoğunlukla ani ve şiddetli olarak ortaya çıkar ve şunları içerebilir: Ani ve yoğun göğüs ağrısı: Sıklıkla keskin, bıçak saplanır tarzda hissedilen bir ağrıdır. Kalp krizi belirtileriyle karışabilir, ancak aort diseksiyonu daha yoğun bir ağrıya neden olur. Sırt ağrısı: Özellikle aortun arkasındaki yırtılmaların olduğu durumlarda sırt ağrısı yaygındır. Sırt ağrısı, omuzlar arasında veya bel bölgesinde hissedilebilir. Nefes darlığı: Aort diseksiyonu, aortun yırtılmasına ve kanın akciğerlere sızmasına neden olabilir, bu da nefes darlığına yol açabilir. Ani ve şiddetli baş ağrısı: Beyne kan akışının azalması ya da damarların etrafındaki sinirlerin tahriş edilmesi sonucunda ortaya çıkabilir. Nörolojik belirtiler: Aort diseksiyonu beyin damarlarına baskı yaparak inme benzeri semptomlara neden olabilir. Bu semptomlar arasında zihinsel karışıklık, konuşma bozuklukları, görme bozuklukları ve felç bulunabilir. Kalp atışlarında düzensizlik: Aortun yırtılması, kalp atışlarını etkileyebilir ve düzensiz kalp atışlarına (aritmi) neden olabilir. Baş dönmesi veya bayılma: Düşük kan akışı veya beyne kan sızması nedeniyle ortaya çıkabilir. Soğuk terleme veya deride solgunluk: Kan kaybına bağlı belirtiler arasında yer alabilir. Bu belirtiler aort diseksiyonu için genel olarak karakteristik olsa da her hasta farklı belirtiler gösterebilir. Eğer aort diseksiyonu şüphesi varsa, derhal tıbbi yardım alınması önemlidir. Aort damarı yırtılırsa ne olur? Aort yırtılması sonucunda bir dizi tehlikeli durum ortaya çıkabilir. Bu durumlardan en riskli olanları şunlardır: Kanama ve iç kan kaybı: Aort yırtılması, kanın aort duvarı boyunca sızmasına ve çevredeki dokuların içine yayılmasına neden olabilir. Bu durum hızlı ve yoğun bir iç kanama ile sonuçlanabilir ki bu da ciddi kan kaybına ve şok durumuna yol açabilir. Hipovolemik şok: İç kanama sonucu ortaya çıkan ciddi kan kaybı, vücuttaki kan hacminin azalmasına ve dolaşım sisteminin etkilenmesine neden olabilir. Bu durum, hipovolemik şok olarak adlandırılan yaşamı tehdit eden bir duruma yol açabilir. Organ hasarı: Aort yırtılması sonucu kan sızması, çevredeki organları ve dokuları etkileyebilir. Özellikle kanın akciğerlere veya beyne sızması, akciğer yetmezliği ve inme gibi ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Aortun tam tıkanması: Yırtılan aort duvarı, kanın aortun içini doldurmasına ve aortun tamamen tıkanmasına neden olabilir. Bu durum, vücuda kan pompalayan ana arterin tıkanmasıyla sonuçlanır ve acil müdahale gerektirir. Ölüm: Aort yırtılması yaşamı tehdit eden bir durumdur. Eğer hızlı bir şekilde tanı konulmaz ve tedavi edilmezse, ciddi komplikasyonlar ve ölüm riski yüksektir. Aort damarı ameliyatı riskli mi? Aort damarı yırtılması tedavisi cerrahi müdahale gerektirir. Aort damarı ameliyatı, aortun yırtılan kısmını onarmayı ya da değiştirmeyi amaçlar. Ameliyat riskli olabilir, ancak tedavi edilmemiş bir aort diseksiyonunun riskleri daha yüksektir. Riskler ameliyatı gerçekleştiren cerrahın deneyimi, hastanın genel sağlık durumu ve yırtılmanın yerine bağlıdır. Aort ameliyatlarının genel riskleri şunlar olabilir: Kanama: Ameliyat sırasında veya sonrasında kanama riski vardır. Bu durumda, kan transfüzyonları gerekebilir. Enfeksiyon: Ameliyat sonrası enfeksiyon gelişme riski vardır. Anesteziye bağlı riskler: Genel anestezi altında olmak, bazı risklerle ilişkilidir. Organ hasarı: Ameliyat sırasında, özellikle de aortun etrafında bulunan organlara zarar verme riski vardır. Aritmi ve kalp ritmi bozuklukları: Ameliyat sırasında veya sonrasında kalp ritim bozuklukları gelişebilir. Felç: Beyin kan akışıyla ilgili problemler nedeniyle ameliyat sonrası felç riski artabilir.

Minik Serçe lakabıyla tanınan usta şarkıcı Sezen Aksu’nun hastalığı Cushing sendromu nedir? Haber

Minik Serçe lakabıyla tanınan usta şarkıcı Sezen Aksu’nun hastalığı Cushing sendromu nedir?

Son yıllarda giderek artan bir şekilde Cushing Sendromu vakaları görülüyor. Vücutta aşırı miktarda kortizol hormonunun üretilmesi sonucu ortaya çıkan bir endokrin bozukluk olan bu sendrom tedavi edilmediğinde, kalp hastalıkları ve diğer ciddi komplikasyonlara yol açabiliyor. Uzmanlar, erken teşhisin önemini vurguluyor ve semptomları olanların vakit kaybetmeden bir sağlık profesyoneline başvurmasını öneriyor. Cushing sendromu nedir, belirtileri nelerdir? Birlikte inceleyelim. Cushing sendromu nedir? Cushing sendromu, vücutta aşırı miktarda kortizol hormonunun bulunmasıyla karakterize edilen bir sendromdur. Kortizol, böbrek üstü bezlerinde üretilen bir hormondur ve vücutta birçok önemli fonksiyona sahiptir; metabolizmanın düzenlenmesi, bağışıklık sistemi fonksiyonları ve stres tepkilerinin kontrolü gibi. Cushing sendromu neden olur? Cushing sendromu sebepleri birkaç farklı unsurdan kaynaklanabilir. Bu unsurlar şu şekilde karşımıza çıkar: Böbrek üstü bezi tümörleri: En yaygın neden, böbrek üstü bezlerinde (adrenal bezler) bulunan benign (iyi huylu) veya nadiren malign (kötü huylu) tümörlerdir. Bu tümörler kortizol üretimini artırabilir. Bu da Cushing sendromuna yol açar. Hipofiz bezinden (beyinde) kaynaklanan sorunlar: Hipofiz bezi, kortizol üretimini düzenleyen adrenokortikotropik hormonu (ACTH) salgılar. Hipofiz bezindeki bir tümör ACTH üretimini artırabilir ve böbrek üstü bezlerini aşırı kortizol üretimine teşvik edebilir. Kortizol içeren ilaçlar: Kronik olarak kortizol içeren ilaçlar kullanmak, Cushing sendromuna yol açabilir. Bu ilaçlar astım, romatoid artrit ve diğer iltihabi hastalıkların tedavisinde kullanılır. Nadiren diğer faktörler: Nadiren, aşırı kortizol üretimine neden olabilecek başka durumlar da olabilir. Örneğin, akciğerlerde küçük tümörler kortizol üretimini artırabilir. Cushing sendromu belirtileri nelerdir? Cushing sendromu, vücutta aşırı miktarda kortizol hormonunun bulunmasıyla ilişkilendirilir. Bu durumun belirtileri genellikle zamanla gelişir ve çeşitli sistemleri etkileyebilir. Cushing sendromu belirtileri şunlar olabilir: Kilo artışı: Özellikle gövde, bel ve yüz bölgesinde anormal kilo artışı gözlenebilir. Bu durum, "ayı yüzü" olarak adlandırılan yüzde dolgunluk şeklinde kendini gösterebilir. Cilt değişiklikleri: Ciltte incelme, morarma ve kolay morarma, aşırı kıllanma (hirsutizm) gibi değişiklikler meydana gelebilir. Ayrıca ciltte çatlaklar (mor veya pembe renkli), özellikle karın, kalça, sırt ve uyluklarda görülebilir. Hipertansiyon (Yüksek Kan Basıncı): Cushing sendromu olan kişilerde yüksek kan basıncı sıkça görülür. Kemik problemleri: Osteoporoz gibi kemik yoğunluğunun azalması ve kemik kırılmaları riskinde artış görülebilir. Kas zayıflığı ve yorgunluk: Kas güçsüzlüğü, kas kaybı ve genel yorgunluk sıkça karşılaşılan belirtilerdir. Psikolojik belirtiler: Depresyon, anksiyete, duygusal dalgalanmalar ve bilişsel işlevlerde bozulma gibi psikolojik semptomlar görülebilir. Adet düzensizlikleri: Kadınlarda adet düzensizlikleri, aşırı adet kanaması veya menstrüel siklusunun tamamen kesilmesi gibi hormonal değişiklikler gözlenebilir. İmmün sistemi sorunları: Zayıflamış bağışıklık sistemi nedeniyle sık enfeksiyonlarla karşılaşılabilir. Şeker hastalığı (Diabetes Mellitus): Cushing sendromu, insülin direncini artırabilir ve şeker metabolizmasını etkileyerek diyabete yol açabilir. Cushing sendromu tanısı nasıl konur? Cushing sendromunun doğru şekilde tanınması ve teşhisi için birkaç adımın izlenmesi gerekmektedir. Cushing sendromu tanısı prosedürleri şunları içerebilir: Hasta öyküsü ve fizik muayene: Doktor, hastanın semptomları, tıbbi geçmişi, aile öyküsü ve kullandığı ilaçlar hakkında detaylı bir öykü alır. Ardından, hastanın fiziksel belirtilerini değerlendirir; özellikle kilo artışı, yüzde dolgunluk, cilt değişiklikleri ve kan basıncı gibi Cushing sendromu belirtilerine odaklanır. Laboratuvar testleri: Kan ve idrar testleri, kortizol seviyelerini ölçmek için kullanılır. Normalde bir dizi test, kortizol seviyelerindeki değişiklikleri izlemek ve Cushing sendromunu teşhis etmek için yapılır. Bu testler arasında sabah kortizol düzeyi, 24 saatlik idrarda kortizol ölçümü, kanda ACTH seviyeleri gibi testler bulunur. Görüntüleme testleri: Görüntüleme testleri, böbrek üstü bezlerindeki tümörleri veya diğer yapısal anormallikleri tespit etmek için kullanılır. Bu testler arasında bilgisayarlı tomografi (BT) taraması, manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve bazen pozitron emisyon tomografisi (PET) taramaları yer alabilir. Hipofiz glandının değerlendirilmesi: Eğer Cushing sendromu hipofiz kaynaklıysa, hipofiz bezinin değerlendirilmesi için bazen görüntüleme testlerine ek olarak hormonal testler veya hipofiz MRG'si gerekebilir. Daha spesifik testler: Bazı durumlarda, tanıyı doğrulamak veya belirlemek için daha spesifik testler yapılabilir. Örneğin, kortizol seviyelerinin gün boyunca nasıl değiştiğini belirlemek için dexamethasone baskı testi yapılabilir.

İyot eksikliği nedir, nasıl giderilir? Haber

İyot eksikliği nedir, nasıl giderilir?

Sağlık uzmanları, iyot eksikliğinin önemli bir sağlık sorunu olabileceğine dikkat çekiyor. Dünya genelinde birçok bölgede iyot eksikliği yaygın bir sorun olarak kendini gösteriyor. İyot eksikliği konusunda farkındalığın artırılması ve gerekli önlemlerin alınması, toplum sağlığı açısından önemli bir noktada yer alıyor. Bilinçli bir yaklaşım ve düzenli sağlık kontrolleri, iyot eksikliğiyle mücadelede etkili bir strateji olabiliyor. İyot eksikliği nedir? Birlikte inceleyelim. İyot eksikliği nedir? İyot eksikliği, vücudun yeterli miktarda iyot alamaması durumunda ortaya çıkan bir durumdur. İyot, vücut için hayati öneme sahip olan bir mineraldir ve tiroid hormonlarının üretiminde gereklidir. Tiroid hormonları ise metabolizma düzenlenmesi, beyin ve sinir sistemi gelişimi gibi birçok fonksiyonda rol oynar. İyot eksikliği, özellikle tiroid bezlerindeki hormon üretiminde azalmaya ve tiroid bezlerinin büyümesine (guatr) neden olabilir. Bu durum, hipotiroidizm olarak adlandırılan bir rahatsızlığa yol açar. Hipotiroidizm; yorgunluk, kilo artışı, soğuğa toleranssızlık, ciltte kuruluk, saç dökülmesi gibi belirtilere yol açar. Hamilelik sürecinde ise iyot eksikliği, doğum kusurlarına ve zeka geriliğine neden olabilir. Vücutta iyot eksikliği olursa ne olur? Vücutta iyot eksikliği bir dizi sağlık sorununa yol açabilir. İyotun ana görevi, tiroid hormonlarının üretiminde yer almasıdır. Bu hormonlar metabolizmayı düzenlerken, büyüme ve gelişme süreçlerini kontrol ederler. İyot eksikliği durumunda tiroid hormonlarının yeterli miktarda üretilememesi veya düzensiz üretilmesi söz konusu olabilir. Bu da bir dizi semptoma yol açabilir. Bu semptomlardan bazıları şu şekilde karşımıza çıkar: Guatr: İyot eksikliği, tiroid bezlerinin büyümesine (guatr) sebebiyet verebilir. Bu durum, tiroid bezlerinin genişleyip büyümesine ve boynun ön kısmında şişliklere yol açabilir. Hipotiroidizm: Yetersiz iyot alımı, tiroid hormonlarının azalmasına neden olabilir. Bu durumda metabolizma yavaşlar ve vücut fonksiyonları düzensizleşebilir. Semptomlar arasında yorgunluk, kilo artışı, soğuğa toleranssızlık, kabızlık, cilt kuruluğu, saç dökülmesi ve unutkanlık yer alabilir. Kötü gebelik sonuçları: Hamilelikte iyot eksikliği; bebekte zeka geriliği, işitme kaybı, büyüme geriliği, düşük doğum ağırlığı gibi sorunlara neden olabilir. Ayrıca annede gebelik hipertansiyonu riskini artırabilir. Kretinizm: Şiddetli iyot eksikliği, bebeklerde kretinizme yol açabilir. Bu, fiziksel ve zihinsel gelişimde ciddi bir gerilik ve geri dönüşü olmayan hasarla sonuçlanabilir. İyot eksikliği nasıl giderilir? İyot eksikliğini gidermek için aşağıdaki yöntemleri izleyebilirsiniz: İyotlu tuz kullanımı: İyotlu tuz, iyot eksikliğini önlemenin en yaygın yollarından biridir. İyotlu tuz, düzenli sofra tuzu gibi kullanılabilir. İyotlu besinler tüketimi: Deniz ürünleri, iyot bakımından zengin olan önemli kaynaklardır. Balık, yosun, midye, karides gibi deniz ürünlerini beslenme programınıza dahil ederek iyot alımını artırabilirsiniz. Ayrıca süt ürünleri, yumurta, kuru yemişler ve iyotlu tuz kullanılmayan tahıllar da iyot kaynağı olabilir. İyot takviyesi: İyot eksikliği belirtilerine sahip olan kişiler, doktorlarının önerdiği şekilde iyot takviyesi almalıdır. Sağlık kontrolleri: Tiroid sağlığınızı düzenli olarak kontrol ettirmek, iyot eksikliği veya tiroid sorunları açısından önleyicidir. Belirtileriniz varsa veya endişeleriniz varsa doktora başvurmalısınız. Doğal iyot kaynaklarını kullanın: Bazı bitkisel kaynaklar da iyot içerebilir. Örneğin, kahverengi yosunlar, nori yaprağı, kuru incir, ıspanak gibi doğal iyot kaynaklarını da tüketebilirsiniz. İyot eksikliğiyle mücadele etmek için dengeli ve çeşitli bir beslenme programı izlemek önemlidir. Ancak iyot takviyeleri alırken aşırıya kaçmamak gerekir. Çünkü aşırı iyot alımı da sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, iyot takviyelerini doktorunuzun önerdiği şekilde almalısınız.

Difteri nedir? Belirtileri ve tedavisi Haber

Difteri nedir? Belirtileri ve tedavisi

Öksürük, boğaz ağrısı ve yutma güçlüğü gibi semptomlarla kendini gösteren difteri nedir? Bu hastalığın belirtileri ve tedavi yöntemi hakkında merak edilenleri, haberimizin devamında sizin için derledik. Difteri nedir? Difteri, Corynebacterium diphtheriae adlı bakterinin neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Bu bakteri, boğaz ve burun gibi üst solunum yollarında enfeksiyona neden olur. Difteri genellikle öksürük, boğaz ağrısı, ateş ve lenf bezlerinde şişme gibi semptomlarla kendini gösterir. Ancak daha ciddi vakalarda, boğazda gri renkli bir kalın tabaka (pseudomembran) oluşabilir, bu da nefes almayı zorlaştırabilir. Difteri ayrıca kalp, böbrekler ve sinir sistemini etkileyebilir ve hayati tehlike oluşturabilir. Aşılar sayesinde bu hastlağın vakaları nadir hale gelmiştir, fakat düşük aşılama oranları veya koruyucu aşılama eksikliği durumlarında hala görülebilir. Difteri belirtileri nelerdir? Difteri belirtileri, enfekte olan kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Ancak yaygın belirtiler şunları içerir: Boğaz ağrısı ve yutma güçlüğü Ateş Öksürük Genel halsizlik ve bitkinlik Boğazda gri renkli bir tabaka veya beyaz lekeler Nefes darlığı veya hırıltılı nefes alışverişleri Lenf bezlerinde şişme ve hassasiyet Daha ciddi vakalarda, difteri toksini kan dolaşımına geçebilir ve kalp, böbrekler veya sinir sistemi gibi diğer organlara zarar verebilir. Bu nedenle, difteri belirtileri olan bir kişi derhal tıbbi yardım almalı ve tedavi edilmelidir. Difteri tedavisi nasıl yapılır? Difteri tedavisi, antibiyotiklerin ve difteri antitoksininin kullanımını içerir. Tedavi, enfeksiyonun yayılmasını önlemek, bakterileri öldürmek ve toksinlerin etkilerini azaltmak için yapılır. Ayrıca semptomların hafifletilmesini ve komplikasyonların önlenmesini amaçlar. Difteri tedavisi için kullanılan yöntemler şu şekilde kendini gösterir: Antibiyotikler: Difteri vakalarında yaygın olarak kullanılan antibiyotikler, bakteriyi öldürmek ve enfeksiyonu kontrol altına almak için kullanılır. Penisilin ve eritromisin gibi antibiyotikler sıklıkla bu tedavi türünde tercih edilir. Difteri antitoksin: Difteri antitoksin, difteri toksinlerine karşı etkili bir antikordur. Tedaviye başlanır başlanmaz, antitoksin verilerek toksinlerin vücutta yayılması ve zarar vermesi önlenmeye çalışılır. Destekleyici tedavi: Boğazdaki kalın tabakanın çıkarılması, yutma güçlüğü yaşayan hastalara sıvı ve besin desteği sağlanması gibi destekleyici tedaviler uygulanabilir. Bununla birlikte solunum problemleri yaşayan hastalar oksijen desteği de alabilirler. Tedavi erken aşamalarda başlatılırsa, başarılı olma ihtimali yüksektir. Aynı zamanda erken tedavide komplikasyon riski de azalır. Ancak, difteri ciddi bir hastalık olduğundan, tanı ve tedavi sürecinde uzman bir sağlık uzmanının yönlendirmesi ve takibi önemlidir.

Kabakulak nedir, nasıl tedavi edilir? Haber

Kabakulak nedir, nasıl tedavi edilir?

Son dönemlerde artan kabakulak vakaları, sağlık otoriteleri tarafından yakından takip ediliyor. Genellikle hafif gelişen ve kendiliğinden iyileşen kabakulak nedir? Belirtileri ve tedavi yöntemleri ile ilgili bilgileri, haberimizin devamında sizin için derledik. Kabakulak nedir? Kabakulak, viral bir enfeksiyondur. Parotis tükürük bezlerini etkileyen bir tür tükrük bezi iltihabı olan kabakulak, genellikle çocukluk döneminde görülür. Ancak yetişkinlerde de meydana gelebilir. Kabakulak, çocukluk döneminde aşılarla önlenmeye çalışılan bir hastalıktır. Virüs, enfekte kişinin tükürük ya da solunum yolu yoluyla temas ettiği yüzeylerden bulaşabilir. Kabakulak belirtileri nelerdir? Kabakulak belirtileri enfekte olan kişide birkaç gün içinde ortaya çıkar ve şunları içerebilir: Şişmiş tükürük bezleri: Kabakulak, parotis adı verilen tükürük bezlerini etkiler. Bu bezler yüzün alt ve ön kısmında, kulakların ön tarafında şişebilir ve ağrılı olabilir. Ateş: Kabakulak hastalığının bir diğer belirtisi ateştir. Vücut ısısı yükselir ve ateş ortaya çıkar. Yutma güçlüğü: Şişmiş tükürük bezleri yutmayı ve yutkunmayı zorlaştırabilir. Bu da yeme ve içme işlemlerini zorlaştırabilir. Baş ağrısı: Kabakulak hastaları sıklıkla baş ağrısı yaşarlar. Bu ağrı, tükürük bezlerinin şişmesi nedeniyle artabilir. Kulak ağrısı: Bazı hastalarda kabakulak ağrılı kulaklarla ilişkilendirilebilir. Genel halsizlik ve yorgunluk: Kabakulak hastalığı, genel bir halsizlik ve yorgunluk hissi ile birlikte seyreder. Bu belirtiler genellikle birkaç gün içinde ortaya çıkar ve yaklaşık 1-2 hafta içinde kendiliğinden iyileşir. Ancak ciddi komplikasyonlar gelişebileceğinden, belirtileri olan bir kişinin doktora danışması önemlidir. Kabakulak tehlikeli midir? Kabakulak hafif seyirli bir hastalıktır ve çoğu kişi için ciddi bir tehdit oluşturmaz. Ancak, bazı durumlarda komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle de kabakulak ciddiye alınmalıdır. Orşit: Kabakulak erkeklerde nadiren orşit adı verilen testis iltihabına neden olabilir. Bu durum, testislerde ağrı, şişme ve hassasiyetle karakterizedir. Kısırlığa neden olabilir. Ensefalit: Nadiren de olsa kabakulak virüsü merkezi sinir sistemine (beyin ve omurilik) yayılabilir ve ensefalit gibi ciddi bir duruma neden olabilir. Bu durum da baş ağrısı, yüksek ateş, nöbetler ve hatta kalıcı beyin hasarı gibi semptomlara yol açabilir. Menenjit: Kabakulak ayrıca menenjit adı verilen beyin zarlarının iltihabına neden olabilir. Bu durumda şiddetli baş ağrısı, sırt ağrısı, sırtın bükülmesinde zorluk ve diğer nörolojik semptomlar ortaya çıkabilir. Diyabetik ketoasidoz: Nadir durumlarda, kabakulak insülin üretimini etkileyebilir ve diyabetik ketoasidoz gibi ciddi bir metabolik duruma neden olabilir. Bu komplikasyonlar nadir görülür, ancak özellikle erkeklerde orşit riski önemlidir. Kabakulak aşısı ile hastalığın önlenmesi mümkündür ve bu nedenle aşı programlarına katılmak gerekir. Kabakulak nasıl tedavi edilir? Kabakulak semptomatik olarak tedavi edilir, yani belirtilerin hafifletilmesine yönelik destekleyici önlemler alınır. Kabakulak tedavisi şunları içerebilir: Dinlenme: Kabakulak geçiren kişilerin dinlenmeleri önemlidir. Vücut, hastalıkla savaşmak için enerjiye ihtiyaç duyar, bu yüzden bolca dinlenmek gerekir. Ağrı ve ateş ilaçları: Şişmiş tükürük bezleri ve diğer semptomlarla ilişkili ağrıyı hafifletmek için ağrı kesiciler ve ateş düşürücü ilaçlar alınabilir. Fakat, aspirin içeren ilaçlar çocuklarda kabakulak tedavisinde kullanılmamalıdır, çünkü Reye sendromu riskini artırabilirler. Sıvı alımı: Kabakulak nedeniyle yutma güçlüğü yaşayan kişiler, sıvı alımını artırmalıdır. Sulu gıdalar veya içecekler tercih edilmelidir. Soğuk uygulama: Şişmiş tükürük bezlerini rahatlatmak için soğuk kompresler ya da buz uygulamak yardımcı olabilir. Doktora danışma: Şiddetli semptomlar veya komplikasyonlar gelişirse, bir doktora danışılmalıdır. Doktor, gerekirse ağrı kesiciler veya diğer ilaçlar gibi ek tedaviler önerebilir. Ayrıca, kabakulak vakalarının büyük çoğunluğu hafiftir ve kendiliğinden iyileşir. Yine de komplikasyon riskini azaltmak için hastaların dinlenmeye ve sıvı alımına özen göstermeleri önemlidir.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.