TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Göğüs Hastalıkları

Göğüs Hastalıkları haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Göğüs Hastalıkları haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Astım hakkında doğru bilinen 10 yanlış Haber

Astım hakkında doğru bilinen 10 yanlış

Hava yollarında oluşan daralmayla gelişen ve ataklarla seyreden astım oldukça sık görülen bir hastalık. Öyle ki dünyada 300 milyon, ülkemizde de yaklaşık dört milyon kişinin astım hastalığıyla mücadele ettiği belirtiliyor. Kronik bir hastalık olan astımda ataklarla görülen hırıltı, nefes darlığı, göğüste sıkışıklık ile öksürük gibi sorunlar kontrol altına alınamazsa hastanın yaşam kalitesini ciddi boyutlarda düşürebiliyor, hatta yaşamını yitirmesine bile neden olabiliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, astım hastalığında oluşan atakların aslında uygun ve düzenli tedaviyle kontrol altında tutulabildiğine dikkat çekerek, “Ancak toplumda astım hakkında doğru sanılan hatalı bilgiler hastaların tedavilerini aksatmalarına neden olabilirken günlük yaşamlarını da olumsuz etkileyebiliyor. Dolayısıyla tedavide sorun yaşanmaması ve kaliteli bir yaşam için hastaların astım konusunda bilgi sahibi olmaları ve bu doğrultuda hareket etmeleri büyük önem taşıyor” diyor. Peki hangi hatalı bilgiler astım hastalarının yaşamlarını olumsuz yönde etkiliyor? Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç,  toplumda astım hakkında doğru sanılan hatalı bilgileri anlattı, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu. Astım genetik geçişli bir hastalık değildir. YANLIŞ! DOĞRUSU: Astım, hem genetiğin hem de çevrenin etkilediği çok faktörlü bir hastalıktır. Öyle ki anne- babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25 oluyor. Anne ve babanın her ikisinde de astım varsa bu risk yüzde 50’ye yükseliyor.  Astım ilaçları şikayetler geçtiği zaman bırakılmalıdır. YANLIŞ! DOĞRUSU: Astım tedavisinde tek amaç yakınmaları ortadan kaldırmak değildir. Bu nedenle astımlı hastaların şikayetleri geçtiğinde ilaçlarını asla kendiliğinden bırakmamaları ve tedavinin hekim gözetiminde sürdürülmesi önem taşıyor. Tedavi süresi genellikle 3 – 12 ay arasında değişiyor. Ancak bazı hastalarda tedavinin yaşam boyu devam etmesi gerekiyor. Her astım hastasında mutlaka hırıltı ve nefes darlığı olur. YANLIŞ!  DOĞRUSU: Astımlı hastalarda en sık hırıltı, nefes darlığı, göğüste sıkışıklık ve öksürük görülüyor. Ancak hastalarda bu yakınmaların hepsi aynı anda ortaya çıkmıyor. Astım doğası gereği kendiliğinden ya da tedaviyle düzelip tekrarlayan bir hastalık olduğu için yakınmaların tümü ya da bir kısmı zaman içerisinde gözlenip kaybolabiliyor ve sonra tekrarlayabiliyor.  Astım sadece alerjik bünyeli kişilerde oluşur. YANLIŞ! DOĞRUSU: Yaygın inanışın aksine, astım hastalarının tümü alerjik bünyeye sahip değiller. Öyle ki hastaların yüzde 30-40’ında alerji dışı etkenlere bağlı astım görülüyor. Hastaların tamamında kronik ve mikrobik olmayan hava yolu inflamasyonu ile hava yolunda aşırı duyarlılık oluyor. Bu nedenle hastalar, alerjileri olmasa dahi astımlı olmayan kişilere kıyasla hava kirliliği, tütün dumanı, kokular ve irritan gibi çevresel faktörlerden çok daha fazla etkileniyor.  Kortizon içeren spreyler çok fazla yan etkiye sahipler. YANLIŞ! DOĞRUSU: Astım hastaları, astım ilaçları olarak kullanılan spreylerin kortizon içermeleri nedeniyle çok fazla yan etkiye sahip olduklarını düşünerek tedaviden kaçınabiliyorlar. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, astımın en etkin tedavisinin kortizon içeren spreyler olduğuna dikkat çekerek, “Bu ilaçlar bağımlılık yapmıyor ve sprey biçiminde kullanıldıklarında ‘ses kısıklığı’ dışında ciddi bir yan etki göstermiyor. Üstelik sprey ilacını kullandıktan sonra boğazı bir bardak suyla çalkalayıp gargara yapmak ses kısıklığı gelişimini önlüyor” diyor. Hamilelik döneminde astım ilaçlarını kullanmak sakıncalıdır. YANLIŞ! DOĞRUSU: Toplumdaki yaygın inanışın aksine, astım hastası hamilelerin astım ilaçlarını mutlaka kullanmaları gerekiyor. Zira, ilaç tedavilerini bıraktıkları için astımı yeterince kontrol altına alınamayan hamilelerin hem kendilerinin hem de bebeklerinin sağlıkları olumsuz etkileniyor. Anne adayının riskli doğum yapması, hayatını kaybetmesi, bebeğin düşük kiloyla ya da erken doğması, astım ilaçları bırakıldığında en sık karşılaşılan sorunlar arasında yer alıyor. Dolayısıyla astım hastası olan tüm hamilelerin bu dönemde göğüs hastalıkları uzmanının takibinde olmaları yaşamsal önem taşıyor. Astımın meslek ile ilişkisi yoktur. YANLIŞ! DOĞRUSU: Son yıllarda özellikle sanayileşmenin etkisiyle mesleğe bağlı astımın görülme sıklığı giderek artıyor. Erişkin dönemde görülen her beş hastadan birinin mesleki astımı olduğu araştırmalarla saptanmış. Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, bu nedenle erişkin yaşlarda tanı alan her astım hastasının mesleğinin ve hobilerinin dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak, “Özellikle uygun tedaviye rağmen hastalığın yeterince kontrol edilemediği hastalar meslek ortamında kaldıkları maruziyetler açısından gözden geçiriliyor. Eğer hastaların yakınmaları hafta sonu ya da tatil gibi dönemlerde azalıyor ve işe başladıklarında artıyorsa, astımlarının meslekle ilişkili olma ihtimali çok yüksek oluyor” diye konuşuyor. Astım hastaları spor yapamaz. YANLIŞ! DOĞRUSU: Astım hastalarında spor, fiziksel ve ruhsal olarak olumlu etkiler oluşturuyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç,  özellikle çocuklarda düzenli yapılan egzersizlerin solunum kapasitesinin artmasını sağladığını belirterek, sözlerine şöyle devam ediyor: “Spor olarak, yüzme, jogging ve pilates gibi spor aktivitelerini özellikle öneriyoruz. Yüzme sporu yapacaklar için klorla dezenfekte edilen havuzlar klorun hava yolları için irritan olması nedeniyle astımı alevlendirebiliyor. Böyle durumlarda denizde yüzmek daha iyi bir seçenektir. Çayır çimen alerjisi olanlarda, ilkbaharda açık havada spor yapmaktan kaçınılması yerinde olur. Ayrıca hava kirliliğinin ciddi bir sorun olarak karşımıza çıktığını düşünürsek, astımlı hastaların yaşadıkları yerdeki hava kalitesini izlemeleri, kirliliğin yoğun olduğu dönemlerde de açık havada spor yapmaktan kaçınmaları önemlidir.” Kilo ile astım arasında bir ilişki yoktur. YANLIŞ! DOĞRUSU: Yapılan çok sayıda araştırmada, fazla kilonun astım hastalığının kontrolünü zorlaştırdığı ve atak oranını arttırdığı kanıtlanmış. Ayrıca, özellikle erişkinlerde fazla kilo, astımla birlikte sık görülen uyku apne hastalığı açısından da ek bir risk faktörünü oluşturuyor. Bu nedenle astım hastalığını kontrol etmek için ideal kiloya ulaşmak büyük önem taşıyor.  İlaç kullandıkları için astım hastalarına aşı yapılması gerekmiyor. YANLIŞ! DOĞRUSU: Yumurta alerjisi olmayan tüm astım hastalarının her yıl grip (influenza) aşısı olmaları gerekiyor.  HABER MERKEZİ

Rahat bir nefes için Pulmoner rehabilitasyon tedavisi Haber

Rahat bir nefes için Pulmoner rehabilitasyon tedavisi

KOAH, astım, bronşektazi, akciğer kanseri gibi hastalıkların neden olduğu süregelen nefes darlığı ve kronik solunum problemlerinde uygulanan pulmoner rehabilitasyon, daha az nefes darlığı, daha uzun mesafeler yürüyebilme gibi etkilerle kişinin yaşam kalitesine artırıcı etki ediyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Merda Erdemir Işık, pulmoner rehabilitasyonun bir eğitim ve egzersiz programı olduğunun altını çizerek, akciğer hastalıkları olan kişilerde önemli bir tedavi bileşeni olduğunu ifade etti. Pulmoner Rehabilitasyon Haftası çerçevesinde bilgi veren Göğüs Hastalıkları biriminden Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, pulmoner rehabilitasyon programlarında multidisipliner bir yaklaşım benimsendiğini vurguladı. Pulmoner rehabilitasyon programı ile ilgili bilgi veren Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Merda Erdemir Işık, “Öncelikle göğüs hastalıkları uzmanları hastaların şikayetlerini değerlendirir ve detaylı bir muayene gerçekleştirir. Yaşanan semptomların şiddeti ve egzersiz kapasitesi gibi önemli unsurların belirlenmesi program ihtiyacının ortaya konması için gereklidir. Aynı zamanda hastanın vücut kompozisyonu doğrultusunda hasta için beslenme planlamasının yapılması önemlidir. Uzun süren akciğer hastalıklarının psikolojik olarak hastalar üzerinde oluşturduğu farklı etkiler olabileceğinden hastaların psikolojik değerlendirmeye girmeleri de sürecin bir parçasıdır. Süreç boyunca hastaların sağlık durumlarına uygun egzersizleri öğrenmeleri ve uygulamaları, reçete edilen ilaçları doğru şekilde kullanmaları ve hastalıkları hakkında farkındalıklarının yükseltilmesi sağlanır” dedi. Pulmoner rehabilitasyon programları sayesinde hastaların hareketsizlik döngüsünden çıkmalarının ve daha sağlıklı bir nefese kavuşmalarının temel hedeflerden olduğunu belirten Dr. Merda Erdemir Işık, kronik akciğer hastalıkları olan kişilerin kısır döngüden çıması gerektiğini ifade etti. Uzm. Dr. Işık, “En sık karşılaştığımız sorun nefes darlığı yaşayan hastalarımızın hareketlerini azaltmasıdır. Hareketliliğin azalması kondisyonu düşürür ve düşen kondisyon kasları zayıflatır. Solunumda görev yapan kasların zayıflaması ise nefes darlığını artırır. Bu kısır döngü kronik akciğer hastalıkları olanların hareketsizlik döngüsüne girmesine neden olur. Pulmoner rehabilitasyon programlarının önemli bir faydası egzersiz yaparken nefes darlığının etkilerinin kontrol altına alınması hakkında hastalar için eğitici olmasıdır. Egzersiz kapasitesinin zaman içinde artması hastaların enerji seviyesinin yükselmesine, kaslarının güçlenmesine ve yaşadıkları nefes darlığı şikayetlerinin azalmasına yardımcı olur. Bu değişimler hastaların depresyon riskinin azalmasını, günlük işlerini daha rahat yapabilmelerini ve stresten daha az etkilenmelerini sağlar” diye konuştu. Hastaneye yatış oranını düşürebiliyor Pulmoner rehabilitasyonun, kronik akciğer rahatsızlığı olan hastaların yaşadığı şikayetlerin hafifletilmesi için tasarlandığını, kişi özelinde planlanabilen eğitim ve egzersiz programı olduğunu belirten Uzm. Dr. Işık, “Hastalıkları iyileştirmez; ancak hastaların yaşadığı şikayetleri azaltabilir. Hastaların genel sağlık durumları, yaşları, semptomları ve semptomlarının şiddeti doğrultusunda planlanan pulmoner rehabilitasyon programı sayesinde hastalarımızın durumunda önemli bir ilerleme elde edebiliyoruz. Program sayesinde hastane yatış oranlarının düşebildiği, hastaların günlük yaşamlarını daha rahat sürdürebildikleri, daha uzun süre yürüyebildikleri ve kendilerini daha az yorgun hissedebildikleri biliniyor. Tüm bu kazanımlar daha konforlu bir yaşam anlamına geliyor. Bu nedenle pulmoner rehabilitasyon özelinde farkındalığın yükselmesi gerekiyor, her ne kadar hastalıkların iyileşmesi söz konusu olmasa da daha konforlu bir yaşam sürdürülebiliyor” şeklinde konuştu. İHA

Astım hastaları için kış alarmı Haber

Astım hastaları için kış alarmı

Astım hastaları için yılın en zorlu mevsimi geldi. Kış aylarında astım ataklarını tetikleyen birçok farklı faktörün eş zamanlı etkili olabileceğini belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Merda Erdemir Işık, astım hastalarına, "Soğuk ve kuru hava, solunum yollarını tahriş ederek kas spazmına neden olabilir ve dahası solunum yolu enfeksiyonları astım semptomlarını şiddetlendirebilir" uyarısında bulundu. Astım hastalarının yılın dört mevsimi sağlıklarına dikkat etmeleri gerektiğini, ancak bu dikkatin kış aylarında daha da artmasının şart olduğunu belirten Medicana International İzmir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Merda Erdemir Işık, "Kış aylarında soğuk ve kuru hava astım ataklarını şiddetlendirebilir. Akciğerlerdeki hava yolları bir sıvı tabakası tarafından korunur. Soğuk hava ile karşılaşıldığında hava yollarındaki sıvı buharlaşır ve hava yolları tahriş olur. Hava yollarındaki tahriş, astım şikâyetlerini önemli ölçüde artırır. Özellikle soğuk havada egzersiz yapıldığında solunum sırasında hava yolları daraldığından öksürük ve nefes darlığı gibi semptomlar tetiklenir. Soğuk havaların bir diğer etkisi de mukus üretimindeki artıştır. Mukus üretiminin artması solunum sırasında daha çok zorlanılmasına neden olur" dedi. Astım hastalarının korkulu rüyası Soğuk algınlığının ve gribin kış aylarında astım hastalarının semptomlarını artıran başlıca nedenler arasında oluğunu ifade eden Dr. Merda Erdemir Işık, astım hastalarının kendilerini korumalarının önemine değinerek, "Kış aylarında nezle ve grip görülme sıklığı artıyor. Kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunan astım hastaları bu hastalıklara yakalandıklarında şikâyetleri kötüleşiyor. Bu nedenle kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak durulması, ellerin sık sık yıkanması ve her sene grip aşısı olunması gerekiyor" diye konuştu. "Kötü hissettiren neden, evin içinde olabilir" Astımın tetikleyicilerinin evlerin içerisinde de olabileceğine vurgu yapan Uzm. Dr. Işık, "Bakımı yapılmayan kombiler, merkezi ısıtıcılar ya da geleneksel sobalar, astım ataklarını şiddetlendirebilir. Ek olarak çamaşırların odalarda kurutulmasına bağlı olarak küf alerjisinin tetiklenmesi ya da ev tozu akarları da potansiyel tetikleyiciler arasındadır. Doğru ısınma yöntemlerinin tercih edilmesi, halı ve kumaş dokusuna sahip ev eşyalarının düzenli olarak yüksek emiş gücüne sahip elektrikli süpürgeler ile temizlenmesi, yatak çarşaflarının sıklıkla değiştirilmesi, havanın temiz olduğu saatlerde iç mekânların havalandırılması gibi tedbirler evde uzun zaman geçiren astım hastaları için önemli tedbirler haline gelecektir" ifadelerini kullandı. Semptomlar aynı, şiddetleri farklı Astım hastalarının kış aylarında yaşadığı şikâyetlerin diğer mevsimlerle aynı olduğunu ancak şikâyetlerin şiddetinin değişebildiğini belirten Dr. Işık, kış aylarında astım hastalarının alması gereken tedbirlerin bir kat daha arttığını ifade ederek, şöyle konuştu: "Bol su içilmesi oldukça önemli, vücudun susuz kalmaması gerekiyor. Açık havadayken burundan nefes alınmalı. Böylece ciğerlere ulaşmadan önce solunan soğuk hava ısıtılabilir. Kişisel hijyenin sağlanması önemini koruyor, ellerin su ve sabunla yıkanması gerekiyor. İç ortamlarda hava kuruluğunun engellenmesi adına kaloriferlerin üzerine su konması ya da hava nemlendirici temin edilmesi öneriliyor." İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.