TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#gebelik

gebelik haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, gebelik haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Gebelik öncesi hastalıkları tespit etmek mümkün mü? Haber

Gebelik öncesi hastalıkları tespit etmek mümkün mü?

Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği Reprodüktif Genetik Özel İlgi Grubu Koordinatörü Doç. Dr. Evrim Ünsal, nadir hastalıkların 2 binde 1 kişiyi etkileyen, hafiften şiddetliye bir dizi semptomla dünyada yaklaşık 400 milyon kişiyi etkileyen 7 bin civarında hastalığı kapsadığını belirtti. Nadir hastalığı olan çocukların yüzde 30’u beş yaşını görmeden kaybedilmekteyken, yüzde 35’inin bir yaşına kadar yaşamakta olduğuna dikkat çeken Ünsal, Bu hastalıkların yüzde 90'ının bilinen bir tedavisinin bulunmaması hastalar, yakınları ve sağlık sistemleri için ciddi psikososyal ve ekonomik sorunlara yol açmaktadır. Nadir hastalıkların yüzde 80'inin genetik temelli olduğu bilinmektedir. Bu ise hasta bir bireyin ebeveynlerinin, sorumlu mutasyonlardan biri için taşıyıcı olduğu anlamına gelmektedir. Taşıyıcı bireyler, genetik bir hastalık yönünden herhangi bir semptom göstermeyen sağlıklı bireyler olmakla birlikte bir hastalık yönünden her iki eş taşıyıcılığı hasta bir çocuk doğumuna yol açabilmektedir. Bu durum akraba evliliği yapmış çiftlerde daha yüksek oranda ortaya çıkmaktadır. O nedenle evlilik öncesi tarama testlerinin yapılması ve nadir hastalık taşıyıcılık durumlarının raporlanması, ebeveyn adaylarının üreme seçenekleri hakkında bilgilendirilmesi ve sağlıklı bebeklerin doğumu için çok önemlidir” dedi. Türkiye Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği Başkanı Prof. Dr. Barış Ata, nadir hastalıklarla ilgili düzenledikleri etkinlik kapsamında, üreme genetiği çerçevesinde bilgi paylaşımını ve etkileşimi arttırmak, üreme teknolojilerinin bilimsel ve klinik durumu hakkında farkındalık oluşturmak ve tüm paydaşlar için gerçek yaşam deneyimlerinden birlikte öğrenme fırsatı oluşturmaya yönelik konuşmalar ve paneller gerçekleştirildiğini söyledi. Ata, “Ülkemizde yüksek akraba evliliği nedeniyle hiç de nadir olmayan bu hastalıkların halk sağlığı bünyesinde taranması, etkin tanı koyulması, tedavi seçeneklerinin oluşturulması ve bunun ötesinde sağlıklı gelecek nesillerin inşa edilmesi için, bu hastalıkların eradikasyonu üzerine güncel teknolojiler doğrultusunda tüm katılımcıların katkısıyla bir rapor hazırlanmıştır” dedi. Üreme genetiği teknolojileri kapsamında tüp bebek yöntemi ile birlikte yapılan Preimplantasyon Genetik Test uygulamalarının önemli bir yer aldığını ifade eden Doç. Dr. Ünsal, "Embriyodan alınan birkaç hücre üzerinde yapılan testlerle SMA (Spinal Müsküler Atrofi), Beta Talasemi, DMD (Duchenne Muscular Dystrophy), Kistik Fibrozis gibi tüm nadir hastalıkları tespit etmek ve sadece sağlıklı embriyoları anne rahmine transfer ederek sağlıklı gebeliklerin başlatılması mümkün olabilmektedir. Ülkemizde de uygulanmakta olan bu teknolojiler tüm genetik hastalıklara uygulanabileceğinden hasta çocuk doğumunun önlenmesi ve genetik hastalıkların yeni nesillere aktarımını önleyerek bu hastalıkların eradike edilmesi mümkün olabilmektedir” dedi. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Besinlerin değerini düşüren 10 hata

Dış gebelik nedir? Haber

Dış gebelik nedir?

Hamilelik ayları kadınların en önem verdiği süreçler arasında yer alır. Bu süreçte dikkat edilmesi gereken pek çok durum ve belirti bulunur. Hayati bir önem taşıyan dış gebeliğin belirtileri, her ne kadar görülme sıklığı düşük olsa da  mutlaka bilinmeli ve olası bir şüphe de vakit kaybetmeden doktora gösterilmelidir. Dış gebelik nasıl olur? Bir kadının hamile kalışının en başından en sonuna kadar sağlıklı bir şekilde sürecini tamamlaması için gereken belirli evreler vardır. İlk adım yumurtanın sağlıklı bir şekilde döllenmesidir. Döllenen yumurta rahme tutunur ve burada gelişimine başlar. Rahim içerisinde yer alan endometriyum tabakasında gerçekleşen bu tutunma işlemi, hamilelik sürecini başlatır. Ancak kimi zaman söz konusu tutunma bu tabaka dışında bir yerde olur. Rahim dışında herhangi bir yerde tutunan yumurta, dış gebelik olarak tanımlanır. Ektopik gebelik olarak da adlandırılan bu hamilelik türü, olması gereken yerde olmadığı için risk taşır. Annenin hayatı üzerinde de tehdit oluşturur. Her 50 hamilelikten birinde görülen dış gebelik, taşıdığı riskler nedeniyle devam ettirilmemelidir. Doktorun uygun gördüğü en erken tarihte sonlandırılmalıdır. Dış gebeliğin en sık görülen türü tubal gebelik olarak adlandırılır. Bu türde yumurta, fallop tüpü içerisinde sıkışır ve ilerleyemez. Hormonal dengesizlikler ya da döllenmiş yumurtada meydana gelen normal dışı gelişimler sebebiyle dış gebelik oluşturur. Vücutta bulunan birtakım enfeksiyonlar ve bazı doğum kontrol yöntemleri de dış gebeliği oluşturabilecek etkenler arasındadır. Dış gebelik belirtileri nelerdir? Hamilelik şüphesiyle test yaptıran ve çıkan sonuç neticesinde hamileliği kesinleşen kişilerde, ilk başta süreç normal bir şekilde seyredebilir. Her hamilede görülen; adetin kesilmesi, meme bölgesinde hassasiyet ve midede bulantı gibi belirtiler görülebilir. İlk aşamada son derece normal olan belirtiler, zaman geçtikçe anormalleşmeye başlar. Dış döllenme dolayısıyla olması gerektiği yerde büyümeyen yumurta, anne adayında bazı semptomların ortaya çıkmasına neden olur. Çoğunlukla hafif bir vajinal kanama ve pelvik ağrı şeklinde kendini göstermeye başlayan dış gebelik, omuzlarda ağrıya ve tuvalete çıkma ihtiyacını açığa çıkarır. Karın bölgesinin tek bir kısmında ortaya çıkan yüksek derecede ağrı, istemsizce yaşanan kilo kaybı, başta dönme ve hiçbir sebep yokken bayılma gibi durumlar, dış gebeliğin en yaygın belirtileri arasındadır. Eğer bir an önce önlem alınmazsa fallop tüpünde bulunan yumurta büyümeye devam eder ve bu tüpün yırtılmasına sebep olur. Bu durum da annenin hayatını tehlikeye sokar. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Menopoz nedir? Erken menopoz neden olur? Belirtileri nedir?

Dış gebeliğe dair bilinmesi gerekenler… Dış gebelik nedir? Haber

Dış gebeliğe dair bilinmesi gerekenler… Dış gebelik nedir?

Hamilelik sürecinin olması gerektiği gibi ve sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için birtakım adımların sırasıyla izlenmesi gerekir. Bunlardan en önemlisi döllenmiş yumurtanın olması gerektiği gibi, rahim içerisine tutunuyor olmasıdır. Sağlıklı bir gebelik, yumurtanın rahim içerisine tutunmasıyla başlar. Yumurtanın rahim dışında bir yere tutunması, dış gebeliği oluşturur. İşte dış gebeliğe ilişkin detaylar… DIŞ GEBELİK NEDİR? Dış gebelik diğer adıyla ektopik gebelik, embriyo denilen döllenmiş yumurtanın rahmin dışına tutunmasıyla meydana gelir. Dış gebelik, anne sağlığını tehdit ettiğinden dolayı teşhis edildikten sonra en kısa sürede sonlandırılması gereklidir. Dış gebelik fark edildikten sonra en kısa sürede sonlandırılmadığı takdirde, annenin üreme yetisini ve hatta hayatını kaybetmesiyle sonuçlanacak olumsuz durumlar meydana gelebilir. Bu nedenle erken teşhis dış gebelikte oldukça önemlidir. DIŞ GEBELİK BELİRTİLERİ NELERDİR? Dış gebelik ile normal gebelik arasında benzer belirtiler görülüyor olmasına rağmen bazı tipik belirtiler dış gebeliğe direkt işaret eder. Dış gebeliğin en yaygın belirtilerine örnek olarak aşağıda listelediklerimizi örnek verebiliriz: Vajinal lekelenme ve kanamalar Bıçak saplanması benzeri keskin ağrılar Sindirim sisteminin çalışma düzeninde bozukluklar Karnın tek bir tarafında meydana gelen şiddetli ağrı Rektal basınç Baş dönmesi ve bayılma Kilo kaybı DIŞ GEBELİK NEDEN OLUŞUR? Dış gebelik, aktif cinsel yaşantısı olan tüm kadınların risk altında olduğu bir sağlık durumu olup, dış gebeliğin çeşitli nedenleri bulunur. Gebelik yaşının 35 ve üzerinde olması, geçmişte pelvik ve abdominal cerrahi operasyonlar geçirmiş olmak, birden fazla kürtaj geçirmiş olmak, yumurtalıklar ve tüpler gibi üst üreme organlarına ilişkin enfeksiyonlar geçirmiş olmak, daha önceden dış gebelik geçirmiş olmak, doğum kontrol yöntemi olarak tüp ligasyonu veya rahim içi araç (RIA) uygulamasına rağmen gebe kalmak, doğurganlık artırıcı ilaç ve tedaviler ile desteklenerek oluşmuş gebelikler, önceki enfeksiyonlardan kalma skar (yara) dokularının varlığı, doğumsal veya sonradan gelişen üreme organlarının yapısal bozuklukları, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve sigara kullanımı gibi etkenler dış gebelik riskini artırır. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:Çikolata kisti hamileliğe engel mi?

Hamilelikte risk yaratan sebeplere dikkat! Haber

Hamilelikte risk yaratan sebeplere dikkat!

Hamilelik doğal bir süreçtir.Ancak bazı durumlarda hamilelik oluşmadan önce anne adayında mevcut olan hastalıklar,az yada fazla kiloya sahip olması veya hamileliğe dolayı daha sonra gebelik dönemi kendini belli eden sorunlar farklı hamilelikte risklere sebep olabilmektedir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jinekolog Op. Dr. Mehmet Bekir Şen konu hakkında bilgiler verdi. Riskli Gebelik Nedir ? Riskli gebelik; anne adayı ve bebeğin sağlığı açısından birtakım riskler barındıran gebeliklere verilen isimdir. Bir gebeliğin riskli olmasını; annede geçmişte var olan veya gebelikte ortaya çıkan hastalıklar belirleyebilir. Buna ek olarak bebekte görülebilecek olası kromozom anormallikleri de gebeliği riskli yapabilmektedir. Riskli gebelik takibinde gebeliğin sorunsuz bir şekilde devam edebilmesi ve doğumun sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için tüm modern imkanlar sevk edilir. Riskli Gebelik Nedenleri Nelerdir ? Annede genel sağlığı ve gebeliği tehlikeye atabilecek kronik bir hastalık bulunması. Bunlara örnek olarak hipertansiyon ve diyabet gibi hastalıklar verilebilir, gebelikte preeklampsi , eklampsi teşhisi, gebelik Kolestazı, gebeliğin 35 yaşından sonra gerçekleşmiş olması,gebeliğin 17 yaşından önce gerçekleşmiş olması, öncesinde bir kadın hastalığı ile ilgili cerrahi operasyon geçirmiş olmak, aşırı kilo veya aşırı zayıflık, annenin ideal kilosunda olmaması, kanama ve pıhtılaşma ile ilgili hastalıklar,daha önceki bir hamileliğin düşükle sonlanması ve kötü obstetrik hikaye ( daha önceki gebeliğin ex ile sonuçlanması ) Gebelik, yalnızca anne kaynaklı sorunlar sebebi ile riskli olmaz. Bazı durumlarda bebek ve plasenta kaynaklı sorunlar da gebeliği, riskli gebelik kategorisine sokabilir. Bebek ve plasenta kaynaklı riskli gebelik nedenleri arasında şunlar bulunur: *Plasentada yapısal bozukluklar bulunması. *Plasentanın doğum kanalını tıkaması veya kapatması. *Plasentanın pozisyonu ile alakalı bazı problemler. *Plasentanın rahim dışında organlara da tutunmuş olması. *Koryoamniyonit ( enfeksiyonun eşlik etmesi ) *Anne kanından DNA testi (fetal genetik tarama testleri) sonucu bazı hastalıkların tespit edilmiş olması. *Embriyonun gelişimi ile alakalı birtakım bozukluklar. *Anne karnında gelişen bebekte suyun azlığı ( oligohidramnioz ) *Düşük tehdidi *Erken doğum riski ( preterm eylem ) *Gebeliği riskli yapan sebepler çeşitlilik gösterebilir. Bu sebeplerin erkenden tespit edilebilmesi ve gebeliğin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için düzenli jinekolojik muayeneleri aksatmamak gerekir. Riskli Gebelikte Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir? Riskli gebelik durumlarında dikkat edilmesi gereken en önemli durum; doktor kontrollerini aksatmamaktır. Kadın doğum uzmanı muayeneleri sırasında gebelikle ilgili tüm riskler düzenli olarak kontrol edilir. Böylece her hafta hem gebeliğin durumu hem de annenin ve bebeğin sağlığı değerlendirilir. Gerekli beslenme düzeni oluşturulabilir, bazı önemli testler yapılabilir. Kilo alımı gibi durumlar kontrol altında tutulabilir. Riskli gebelik sırasında dikkat edilmesi gereken durumların tamamı; riskli gebelik takibi ile düzenli olarak gözden geçirilebilir. Riskli Gebelik Takibi Nasıl Yapılır? Riskli gebelik takibine dahil olan süreçler; gebeliği riskli yapan faktörlerin türlerine ve şiddetlerine göre değişiklik gösterebilir. Her şeyden önce bu risk faktörlerinin özenli bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirme çeşitli muayeneler ve testlerle yapılabilir. Ultrason gibi ileri görüntüleme teknikleriyle bebeğin ve gebeliğin gidişatı incelenebilir. Böylece detaylı ve kişiye özel bir takip planı oluşturulur. Riskli gebelik takibi süreçleri de genelde anne adayının ve bebeğin; çeşitli hastalık risklerine karşı düzenli olarak bazı testlerden geçirilmesi ile devam eder. Bu testler sonucu tespit edilen hastalıklar erkenden tedavi edilir. Bazı hastalıklar ise yine bu testler sayesinde henüz tam olarak ortaya çıkmadan önlenebilir. Anne adayının beslenme düzeni, psikolojik durumu ve diğer önemli faktörler konusunda da çeşitli uygulamalara başvurulabilir. HABER MERKEZİ

Kanser değil o kazandı... Oğluna kavuştu Haber

Kanser değil o kazandı... Oğluna kavuştu

İzmir’de yaşayan ve 7 yaşındaki bir çocuk sahibi olan Sema-Serdal Günalay çifti, ikinci çocuk haberiyle büyük sevinç yaşadı. Sema Günalay’ın mutluluğuna, gebeliğinin 7. ayında memesinde fark ettiği kitle ile gölge düştü. Kitlenin hamilelik hormonları ile meydana geldiğini düşünen ancak hızla büyümesiyle endişeye kapılan Günalay, hastaneye başvurdu. Burada yapılan tetkiklerde 2. evre meme kanseri teşhisi alan Günalay için hemen tedavi programı hazırlandı. Hem anneye hem de bebeğe zarar gelmemesi için hazırlanan programda, uygun dönemde anneye kemoterapi tedavisi uygulandı. Bebeği Deniz’i 4 ay önce sağlıkla dünyaya getiren Günalay, doğumdan 2 hafta sonra kemoterapiye yeniden devam etti. Son kemoterapisine bebeği ve eşiyle gelen anne Günalay, gözyaşlarını tutamadı. Öte yandan tedavi sürecinde Günalay'ın saçlarının dökülmemesi için kafa derisi soğutma sistemi de uygulandı. ''SAÇALRIM HİÇBİR ŞEKİLDE DÖKÜLMEDİ'' Yaşadığı süreci anlatan Günalay, “Ben 7 aylık hamileyken kanser olduğumu öğrendim. İlk olarak bir kitle fark ettim ve kitle hızla büyüdü. Kitle ele gelir bir şekilde olunca hemen bir doktora gitmek zorunda kaldık ve ikinci evre kanser olduğumu öğrendik. Hemen kemoterapiye başladık ama bizim için kötü bir dönemdi. Hem hamileliğin olması hem de çocuğuna zarar gelir mi düşüncesi beni korkutuyordu ama öyle iyi doktorlara denk geldim ki onlar sayesinde bebeğime şükürler olsun bir şey olmadı. Ben de çok iyiyim ve bugün son kemoterapimi alıyorum. Hastanenin bana en çok kazandırdığı şeylerden biri de saçlarımın dökülmemesi oldu. Çünkü psikolojik olarak da beni daha çok yıpratacağını düşünüyordum. Kızım da bu durumdan etkilenebilirdi. Burada bu teknolojinin kullanılmasıyla birlikte saçlarım hiçbir şekilde dökülmedi. Bu da beni biraz daha ayakta tuttu. Çok zorlu bir süreçti ama şükür bugün son kemoterapimi alacağım. Allah'ın izniyle de bitecek” dedi. ''BEBEĞİM SAĞLIKLI OLDUĞU İÇİN ÇOK MUTLUYUM'' İlk çocuğunu sağlıklı olduğu için emzirebildiğini ancak oğlu Deniz’i tedavi nedeniyle emziremediğini ifade eden Günalay, “İlk çocuğumu emzirebildim ama ikinci çocuğuma hamile olduğum zaman kanser olduğumu öğrendiğim için emziremedim. Bu, bir anne için en kötü şeydi. Bebeğimi kucağıma almak çok farklı bir duyguydu. Doğum yapıldığı zaman bir tedirginlik, bir endişem vardı ancak çocuğumu kucağıma aldığımda sağlıklı olmasından dolayı çok çok mutluydum. Yanında olduğumdan dolayı, onu dünyaya getirdiğimden dolayı çok mutluydum. Bu durum anlatılmaz. Çok duygusaldı” diyerek gözyaşı döktü. ''ZO SÜREÇ BİTTİ'' Baba Serdal Günalay ise “Zor bir süreç geçirdik. İnsan başına gelmeyince bilemiyor. Engebeli yollar var ama sonrasında Allah'ın izniyle ve moralle atlatılıyor. Zor bir süreç ama çok şükür artık sonuna geldik. İnşallah bir daha yaşamayalım. Ben eşimin bu süreçte her dediğine ‘Evet’ dedim ama kendi kendine en büyük destek, saçlarının dökülmemesi oldu. Biz de ailesi olarak her zaman yanında olmaya çalıştık. İnşallah sonuna geldik. Allah herkesi kurtarsın” diye konuştu. SON KEMOTERAPİYİ ALDI Hasta hakkında bilgi veren Medikal Onkoloji Uzmanı Dr. Elvina Almuradova, “Hastamız gebeliğin 7. ayında meme kanserini fark ediyor. Aslında hasta birkaç hafta öncesinden kitle olduğunu görüyor ancak gebelik dönemindeki memedeki değişikliklerle ilgili olduğunu düşünüyor. Fakat kitlenin hızlıca büyüdüğünü fark edince hemen bize başvuruyor. Biz de kendi kurulumuzun kararıyla kemoterapiyi başladık. Çünkü ameliyat öncesinde tümörü küçültücü bir tedavi uygulamak çok önemliydi. Doğum yapılabilir haftaya ulaşana kadar hastamıza bu tedaviyi uyguladık ve sonrasında da bebek sezaryenle sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi. Sonrasında kemoterapi sürecini tedavi şemasına uygun bir şekilde tamamladık. Nitekim bugün de artık tedavinin sonuna gelmiş bulunuyoruz” sözlerine yer verdi. ''KONTROLLERE DÜZENLİ DEVAM ETMESİ ÇOK ÖNEMLİ'' Hastanın kemoterapi tedavisinde saçlarının dökülmemesi için kafa derisi soğutma sistemini uyguladıklarını belirten Dr. Almuradova, şöyle konuştu: “Genç bir anne, evde bir kızı var ve şimdi de yeni doğan bir bebeği var. Bu dönemde hastanın psikolojisi için çok önemli olan saç dökülme probleminin yaşamaması adına kafa derisi soğutma sistemi de kullandık ve böylece hiçbir saç kaybı yaşanmadan, tabiri caizse saçının bir teline bile zarar gelmeden en güzel şekilde tedaviyi tamamladık. Cerrahisini de yaptıktan sonra hasta kontrollerine devam edecek. Hormon pozitif meme kanserinde koruyucu maksatlı hormonoterapi de kullanılıyor. Bu ilaçlarla birlikte hastanın 3 ayda bir kontrolleri devam edecektir. Hastaların kontrollerini düzenli bir şekilde devam etmesi çok önemli.” İHA

Hamileler dikkat: Her balığın eti yenmez! Haber

Hamileler dikkat: Her balığın eti yenmez!

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Selahattin Kumru, “Gebelikte deniz ürünlerinin bir kısmından uzak durulması gerekir. Dipte yaşayan deniz ürünleri bünyelerinde cıva barındırabilirler. Cıva bizim gebelikte istemediğimiz bir şeydir. Bebekte cıva zehirlenmesi olabiliyor” dedi. Anne adayları için tüketilmesi gereken sağlıklı gıdalar kadar, tercih edilmemesi gereken gıdalar da önemli. Uzmanlara göre, gebelikte bazı balıkların yenilmesi bebeklerde sorunlara neden olabiliyor. Örneğin cıva miktarı yüksek olan, köpek balığı, kılıç balığı gibi ürünlerdeki cıva, plasentadan bebeğe geçerek bilişsel becerileri, motor becerileri, dil becerileri ve görme yeteneği üzerinde olumsuz etkiler yapabilmektedir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Selahattin Kumru, gebelikte doğru beslenmenin nasıl olacağına yönelik olarak anne adaylarına tavsiyelerde bulundu. Kumru, “Genelde halk arasında 'Hamilelerin iki kişi olduğu için iki kişilik yiyecekler' yönünde yanlış bir algı var. Hamileler normal beslenmelerine devam edecekler ama gebe olduklarını unutmadan bazı şeylere dikkat edecekler. Vücut kitle endeksi normal olan hamileler günlük ortalama 30 kalori alacak. Bu kalorinin yaklaşık yüzde 40’ı karbonhidratlardan gelecek. Geri kalan yüzde 60’lık bölüm ise yağlardan ve proteinlerden. Yağ olarak omega 3'ten zengin gıdalar var. Ceviz, fındık, badem, kaju gibi ürünlerde bol miktarda hem yağ var hem de omega 3'ten zengin. Bitkisel olarak da fasulye, nohut gibi gıdalar da protein açısında zengindir. Yeşillik barındıran salatalar oldukça kıymetlidir. Hamilelere az olacak şekilde sık beslenme tavsiyesinde bulunuyoruz. 3 ana öğün, 3 ara öğün olarak planlanabilir” diye konuştu. OMEGA 3 BEBEK İÇİN ÇOK ÖNEMLİ Prof. Dr. Kumru konuşmasını şöyle sürdürdü: “Gebe kalmadan 3 ay önce folik asite başlar ve gebeliğin 3’üncü ayına kadar devam ederse bebekte beyin omurilik sıvı defektleri yüzde 50 azalabilir. Bunu mutlaka yapmak lazım. Protein kaynaklarını çok iyi almaları gerekir. Aynı zamanda omega 3 bebeğin beyin gelişimi açısından da çok önemlidir. Kesinlikle haftada 2-3 porsiyon balık tüketilmelidir. Normal sezon balıkları tüketilebilir” şeklinde konuştu. FOLİK ASİT EKSİKLİĞİNDE SORUNLU GEBELİK OLABİLİYOR Hamilelikle folik asitin önemi hakkında bilgi veren Kumru, “Folik asit eksik olması durumunda sorunlu gebelik olabiliyor. Gebe kalmayı düşünendenler gebelikten en az 4 ay önce 0,4 miligram kullanmaya başlamalıdır. Gebeliğin 12’nci haftasına kadar devam edecek. Uzak durulması gerekenler ise deniz ürünlerinin bir kısmından uzak durulması gerekir. Dipte yaşayan deniz ürünleri bünyelerinde cıva barındırabilirler. Cıva bizim gebelikte istemediğimiz bir şeydir. Bebekte cıva zehirlenmesi olabiliyor” sözlerine yer verdi. VEJETARYENLERİN VE ÇOĞUL GEBELİKLERİN VİTAMİN İHTİYACI VAR Vitaminlere karşı da vatandaşları uyaran Kumru, “Hamileler vejetaryen, çoğul gebelik değilse çoklu vitamin takviyesinin gebelik sonuçlarına olumlu bir etkisi gösterilmemiş. Normal gebeler düzgün besleniyorsa bunların vitamin ihtiyacına gerek yok. Vejetaryenlerin ve çoğul gebeliklerin ihtiyacı var. Ayrıca gebelerin demire ihtiyacı olabilir. Demir için de her gebeye standart başlamıyoruz, değerleri düştü ise başlıyoruz” açıklamasına yer verdi. İHA

Çikolata kisti hamileliğe engel mi? Haber

Çikolata kisti hamileliğe engel mi?

Endometriozis üreme çağının önemli hastalıklarından ve aslında üreme dönemindeki kadınlarda sık görülen rahatsızlıklardan bir tanesidir. Endometriozis kadınların gebe kalmasını, çocuk sahibi olmasını engelleyen bir durum mudur ? Tedavisi mümkün olan bir sağlık sorunu mudur ? Kanser riski içerir mi ?Ameliyat şart mıdır? Konu ile ilgili Jinekolojik Onkoloi Uzmanı Doç. Dr. İlker Kahramanoğlu önemli bilgiler verdi. SICAK ÇİKOLATA KIVAMINDA VE RENGİNDE Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. İlker Kahramanoğlu, “Endometriozis üreme çağının önemli ve sık görülen hastalıklarından bir tanesidir. Rahmin içini döşeyen dokuya endometrium diyoruz. Endometriuma benzer dokunun, belirli sebeplerle yumurtalıklarda, bağırsakla rahim arasındaki bölgede, yani rahmin dışında karın içinde herhangi bir bölgede yer alması durumuna “endometriozis”denir. Endometriozis eğer ki, yumurtalıklarda kist oluşturursa, bu kistlere çikolata kisti yani “endometrioma” denir. Bunlara çikolata kisti denmesinin sebebi ise; bu kistlerin içeriğinin sıcak çikolata kıvamında ve çikolata renginde olmasından kaynaklanır” dedi.  BELİRTİLERİ NELERDİR? Doç. Dr. İlker Kahramanoğlu, “Çikolata Kisti yani Endometriozis, bazı hastalarda hiçbir semptom ya da şikayet geliştirmeyebilir. Fakat yerleştiği bölgeye ve dokuya göre, çeşitli şiddetlerde bazı belirtiler oluşturabilir.Endometriozis karın içinde büyüdükçe,inflamasyona ve çeşitli yakınmalara yol açabilir. Bunlar nelerdir diye soracak olursanız; Alt karın bölgesinde adet öncesi ve adet döneminde sancı, cinsel ilişki esnasında ağrı, kronik pelvik ağrı gibi durumlar sayılabilir. Bunun yanı sıra endometriozis, bulunduğu bölgede yapışıklıklar ve fibrozisgeliştirebildiğinden, bazı kadınlarda infertilite yani halk arasında “kısırlık” olarak bilinen duruma neden olabilir. Endometriozisin niçin geliştiğini kesin olarak söyleyemesek de bununla ilgili birkaç kabul ettiğimiz teori mevcut. Ayrıca gerçekleştirilen moleküler araştırmalarda, bu hastalığın meydana gelmesinde, birbirinden farklı genetik değişikliklerin etkisinin olduğu görüldü.Yani bu demek oluyor ki; anneniz, teyzeniz, ablanız gibi yakınlarınız endometriozis tanısı almışsa, sizler,yakınları bu tanıyı almamış kişilere oranlaendometriozise bir adım daha yakınsınız" ifadelerine yer verdi. HAMİLE KALMAYA ENGEL OLUR MU? Doç. Dr. İlker Kahramanoğlu, endometriozis tanısı almış 10 kadından ortalama 7’sinin doğal yöntem ile hamile kalabildiğine dikkat çekerek, "Bunun dışındadeneyimli bir cerrah tarafından, doğru planlanmış bir operasyonun ardından yine doğal yöntemle kendiliğinden hamile kalınabilir. Yine de endometriozis hastalığını yaşayan kadınlardan küçük bir bölümü, kısırlık yani infertilite tedavisini almak zorunda kalabilir. Bunun yanı sıra, endometriozisameliyatının ardından planlanan ve gerçekleştirilen “tüp bebek tedavileri”ninsonucunda da başarıyı elde etme oranı oldukça yüksektir. Bazı kadınlar, hamile kalmanın, bu hastalığı yani endometriozisi ortadan kaldırdığı, tedavi ettiği gibi gerçekçi olmayan bir inanışa ve bilgiye sahipler. Fakat bu doğru değildir. Gebelik döneminde, endometriozisin oluşturduğu semptomlar geçici olarak hafifleyebilir fakat gebelik bu hastalığı tedavi etmez. Gebelik bitiminde şikayetler tekrar başlayabilir" diye konuştu. "BU AMELİYAT ONKOLOJİK PRENSİPLERE GÖRE YAPILMALIDIR" Kahramanoğlu, “Endometriozis, ağrı kesici ya da hormon içerikli ilaçlar veya cerrahi operasyonlar ile tedavi edilebilmektedir.Eğer ki hasta, cerrahi işlem için uygun bir adaysa, işlem laparoskopik yöntemle yapılabilir. Laparoskopi, ameliyat sonrası hasta için konforu arttırdığı gibi, cerrah için de milimetrik odakların dahi görülebilmesini sağlar. Ancak burada altını çizmek istediğim şey, bu ameliyatın onkolojik prensiplere göre yapılması gerektiğidir. Bunu özellikle belirtmemin önemli nedenleri var. Cerrahi işlem sırasında,sadece kisti almak hastalığı ortadan kaldırmaz. İşte bu nedenle endometriozisinbulunduğu dokuların tamamını almak gerekir. Yumurtalıktaki kisti alırken de normal yumurtalık dokusuna zarar vermemek, büyük bir önem taşır.Karın içindeki tüm endometriozisodaklarını temizlemek ve yumurtalık rezervlerini gözetmek, endometrioziscerrahisinde şarttır”sözlerini kaydetti. HABER MERKEZİ

Gebe kadınlar oruç tutabilir mi? Haber

Gebe kadınlar oruç tutabilir mi?

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşegül Yıldırım, Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını dileyerek, “Öncelikle İslam dininin mübareği Ramazan ayımızın hayırlara, huzur ve sükûnete, yaralarımızı bir nebze sarmaya vesile olmasını diliyor, ibadetlerimizin kabul olmasını temenni ediyorum. Ramazan ayı yaklaştığında biz kadın hastalıkları ve doğum hekimlerinin en sık aldığı soru gebe ve emziren annelerin oruç tutup tutamayacağı şeklinde oluyor. Öncelikle belirtmeliyim ki gebelik ve emzirme durumları özellikli durumlardır” dedi. Dr. Ayşegül Yıldırım, uzun süre anne karnında aç kalan bebeğin hareketlerinde azalma olabileceğini ifade ederek, “Gebelikte oruç tutulmasının (17 saatten kısa süren açlık durumlarında) bebek ve anne üzerindeki etkilerinin araştırıldığı birçok çalışma mevcut olup hiçbirinde bebeğin gelişimi üzerindeki olumsuz etkileri mutlak bir şekilde ortaya konmamıştır. Ancak bilinmelidir ki gebelik dönemi anne adayının kalori ihtiyacının arttığı, kan şekerinin düşük olduğu, özel beslenme programının uygulandığı ve su tüketimine ekstra önem verilmesi gereken bir dönemdir. Uzun süreli açlık durumlarında anne adayının kan şekeri düşecek, insülin seviyesi artacak, keton miktarı artacak, vücudu dolaşan damar içi kan hacmi azalacak ve kalpten vücuda pompalanan kan miktarı azalacaktır. Açlık ve susuzluk durumu devam ettikçe vücut su dengesi bozulacak, böbreklere giden kan miktarı ve idrar çıkımı azalacaktır. Anne karnındaki bebeğin uzun süreli açlık durumlarına verdiği yanıt ise hareketlerinde azalma, iyilik halini değerlendirdiğimiz NST ya da biofizik profil (hareket, solunum, suyunun değerlendirilmesi gibi) testlerinde bozulma şeklinde oluyor” ifadelerini kullandı. “Oruç tutmak isteyen gebeler, dengeli bir diyet programı yapmalı” Oruç tutmak isteyen hamile kadınların dengeli bir diyet programı yapması gerektiğini belirten Yıldırım, “Açlık durumundaki gebenin savunma ve bebeği koruma mekanizması olarak kalpten pompalanan kanı rahime yönlendirmesi nedeniyle annede tansiyon düşüklüğü, bayılma, derin halsizlik, baş ve kas ağrıları görülmesi sıklıkla karşımıza çıkar. Tüm bunlar göz önüne alındığında herhangi bir sorun yaşamadan oruç tutacağına inanan ve oruç tutmak isteyen gebelerimize iftar ile sahur arasında alması gereken besin ve sıvının dengeli bir şekilde dağıtılması, et, baklagil, sebze, meyve, kalsiyum kaynağı ürünler başta olmak üzere dengeli bir diyet programı düzenlenmesi önerilir. Ayrıca D vitamini ve demir gibi takviyelerini de aksatmamaları önerilir” diye konuştu. “Emziren anne oruç tutmakta zorlanmıyor ise oruç tutmasında sakınca yoktur” Emziren anne oruç tutmakta zorlanmıyorsa oruç tutmasında sakınca olmadığını ifade eden Yıldırım, “Emzirme sürecinde ise süt miktarı ve içeriği oruçtan genellikle etkilenmeyeceği için emziren annede açlık ve susuzluktan kaynaklanan tansiyon düşüklüğü, halsizlik, yorgunluk, bayılma vesaire görülmezse ve emziren anne oruç tutmakta zorlanmıyor ise oruç tutmasında sakınca yoktur ancak iftar ve sahur arasında beslenme ve sıvı alımına mutlaka dikkat etmelidir” şeklinde konuştu. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.