TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#felsefe

felsefe haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, felsefe haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Hümanizm akımının kurucusu Erasmus kimdir? Haber

Hümanizm akımının kurucusu Erasmus kimdir?

Hümanizm akımının yaratıcılarından ve en önemli temsilcilerinden biri olan Desiderius Erasmus, görüşleri ve çalışmaları ile günümüzde de saygı gören bir filozoftur. Kendi döneminin şartları içerisinde oldukça kıymetli eserlere imzasını atan ve günümüzde dahi hala pek çok insan tarafından tartışılan pek çok konunun mimari Erasmus kimdir? Desiderius Erasmus hakkındaki bilgileri, haberimizin devamında sizin için derledik. Erasmus kimdir? Desiderius Erasmus, Rönesans'ın hümanizm akımının önde gelen isimlerinden ve en büyük temsilcilerinden biridir. 28 Ekim 1466'da Hollanda'nın Rotterdam isimli kentinde dünyaya gelen Erasmus, ortaöğrenimini tamamladıktan sonra Augustinus tarikatına katılarak rahip oldu. Ancak geleneksel rahiplik anlayışına uymadığı ve daha çok bilime odaklanmak istediği için rahiplik kıyafetleri giymemeyi tercih etti. Paris Üniversitesi'nde eğitim aldıktan sonra 1499'da İngiltere'ye gitti ve John Colet, Thomas More gibi aydınlarla tanışarak bakış açısını genişletti. Erasmus, papalığın düşünce üzerindeki egemenliğine karşı çıktı ve gerçek Hristiyanlık ruhunu antik çağın sadeliğinde aradı. Güzel sanatların ve bilimlerin yayılmasını, Avrupa'nın ortak bir sanat ve bilim anlayışı altında birleşmesini hümanizmin öncelikleri olarak gördü. Kendi özgün eserleri ve çevirileriyle antik çağ düşüncesinin Avrupa'da yayılmasına büyük katkı sağladı. Martin Luther'in reform hareketlerine destek vermekle birlikte, Hristiyan dünyasının bölünmesine karşı çıktı. 1536'da Basel'de vefat ettiğinde, Avrupa'nın düşünce dünyasında papaların bile ziyaret ettiği saygın bir konuma ulaşmıştı. Hayatı boyunca Latince konuşup yazan Erasmus, ölmeden önceki son sözlerini ana dilinde dile getirdi: "lieve God" (Sevgili Tanrı). Deliliğe Övgü adlı eseri, Erasmus'un canlılığını, geçerliliğini ve cazibesini günümüze dek koruyan son derece önemli bir yapıttır. Bu küçük kitabın taslağını 1509 yılında İtalya'dan İngiltere'ye yaptığı bir yolculuk sırasında hazırlayan Desiderius Erasmus, İngiltere'ye vardıktan kısa bir süre sonra, dostu Thomas More'un evinde yazmayı tamamladı. Kitabı da Thomas More'a adadı. Eserini, hiçbir kaynaktan yararlanmadan sadece birkaç gün içinde yazdı. Erasmus neyi savunur? Desiderius Erasmus, Avrupa'nın farklı ülkelerinde uzun süreler boyunca seyahat ederek öğrenci ve akademisyen olarak yaşamış bir gezgin olarak bilinir. Rahipliği olmasına rağmen, kilisenin katı tutumlarına karşı çıkmış ve akıl özgürlüğünü ve insan için her zaman iyiyi savunmuştur. Erasmus eserleri 1500 – Adagia 1503 – Hıristiyan Şövalyesinin El Kitabı 1511 – Deliliğe Övgü 1512 – Copia: Bol Stil Temelleri 1513 – Disticha de moribus nomine Catonis 1515 – Sileni Alcibiadis’im 1516 – Novum instrumentum omne 1516 – Bir Hıristiyan Prensi Eğitim 1517 – Bellum 1518 – Colloquia 1524 – De Libero Arbitrio Diatribe Sive Collatio 1528 – Ciceronianus 1528 – De recta Latini Graecique Sermonis Pronunciatione 1529 – Instituendis liberaliter De pueris statim ac 1530 – Çocuklar için görgü A el kitabı 1533 – Bir Playne ve Tanrısal Fuarı veya Komünü Crede Bildirgesi 1535 – Valiz 1536 – De octo orationis partium constructione Libellus 1539 – Apophthegmatum opus

Agnostik nedir? Agnostisizm neyi ifade eder? Haber

Agnostik nedir? Agnostisizm neyi ifade eder?

Felsefi bir bakış açısı olan agnostisizm, gün içerisinde pek çok insan tarafından araştırılıyor. Her yaştan insanın ne anlama geldiğini ve neleri kapsadığını merak ettiği agnostik dini ne demek? Tarih boyunca ortaya çıkan pek çok felsefi bakış açısından biri olarak kendini gösteren agnostik nedir? Sıklıkla karıştırılan iki kavram olan agnostisizm ve ateizm arasında bir benzerlik olup olmadığı da yine gün içerisinde çok sık incelenen konular arasında kendini gösterir. Agnostik ve agnostisizm ile ilgili merak edilenleri, haberimizin devamında sizin için derledik. Agnostik nedir? Agnostik, kelime anlamı olarak bilinmezci demektir. Agnostik düşünce nedir? Agnostisizm ya da bilinemezcilik, genellikle tanrı veya tanrısal varlıkların varlığının veya yokluğunun kanıtlanamayacağını ve bu konuda bilgi edinmenin mümkün olmadığını savunan bir felsefi bir bakış açısıdır. Bu felsefi görüş, epistemolojik alanda yer almakla birlikte; zayıf agnostizm, güçlü agnostizm ve apotetik agnostizm gibi alt türlere ayrılır. Agnostik düşünce, özellikle tanrı gibi yüksek otoritelerin varlığı veya yokluğuna dair teolojik varsayımların bilimsel olarak açıklanamayacağına inanır. Bu görüşü destekleyen kişilere agnostik veya bilinemezci denir. Agnostisizm içinde çeşitli görüşlere sahiptir. Agnostik inanç nedir? Birinci tanım, "Tanrı'nın ve ruhani, metafizik ve doğaüstü varlıkların bilimsel olarak hiçbir zaman kanıtlanamayacağını ve gözlemlenemedikleri için hiçbir zaman bilinemeyeceğini savunan bir görüş" olarak özetlenebilir. İkinci tanım ise, "İnsan aklının, Tanrı'nın var olduğu veya olmadığı inancını haklı çıkarmak için yeterli rasyonel gerekçeler sunamayacağı öğretisi"dir. Üçüncü tanım da "Maddesel fenomenlerin ötesindeki varlıkların veya 'varoluşsal ilk neden'in bilinemeyeceği ve bu nedenle de üzerine yoğunlaşmanın gereksiz olduğu doktrini veya öğretisi" olarak ifade edilebilir. Agnostik dine inanır mı? Agnostisizm, ateizm ile aynı anlama gelmez. Ateizm, tanrının var olmadığını veya var olamayacağını savunurken, agnostisizm tanrının var olup olmadığının bilinmediğini veya asla bilinemeyeceğini öne sürer. Demografik araştırmalar bağlamında, ateizm ve agnostisizm, diğer tüm dinsiz felsefelerle aynı kategoriye dahil edilir. Bazı kaynaklar ise agnostisizmi "tarafsızlık" olarak tanımlar.

Klaros Felsefe, Sanat ve Kehanet Festivali Menderes'te başlıyor Haber

Klaros Felsefe, Sanat ve Kehanet Festivali Menderes'te başlıyor

Klaros, Kahin olarak bilinen Apollon’un Anadolu’daki iki önemli kehanet merkezinden biri olan Menderes’in Ahmetbeyli (Ales) beldesinde Klaros Antik alandaki açılış ardından Menderes amfi tiyatro Felsefe, Sanat ve Kehanet Festivali düzenlenecek. Klaros Antik Alanı’nda bu yıl ikincisi düzenlenecek festival, 22 Eylül Cuma günü başlayıp 24 Eylül Pazar akşamı sona erip ücretsiz olacak. Etkinliğin düzenleyicisi Klaros Felsefe Derneği Başkanı Prof. Dr. Kamuran Elbeyoğlu, festivalin açılışına İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile Menderes Belediye Başkanı Erkan Özkan’ın da katılacağını söyledi. ASTROLOJİ DE OLACAK Klaros Kehanet Merkezi Antik Alanı içinde yapılacak açılışın ardından panellerin amfi tiyatroda devam edeceğini vurgulayan Prof. Dr. Elbeyoğlu, “Çocuklar için Felsefe konulu atölye çalışmasından şiir dinletisine, ırkçılıktan astroloji ve mitolojiye kadar çok geniş bir alanda paneller, dinletiler ve atölyeler düzenlenecek. Kuvayi Milliye Kadınları’ndan, Klaros’tan Günümüze Emek Dünyası’na kadar farklı konular ele alınıp tartışılacak” dedi. Festival boyunca müzik dinletileri, halk oyunları ve Meddah gösterileri de katılımcılarla buluşacak. KADIN ‘BİLİCİ’LER Klaros’un Antik Çağ’da Anadolu’da en önemli ve uluslararası niteliğe sahip kehanet merkezlerinden biri olduğunun altını çizen Elbeyoğlu, “Burası aynı zamanda kadın bilicilerin egemenliğinde kurulmuş bir merkezdir. Menderes’te Klaros Felsefe Akademisi’ni kurarken de böylesi bir kehanet merkezinin küllerinden geleceğin felsefesini inşa etmeyi hedefledik ve “felsefe yaşamdır” diyerek yola çıktık” diye konuştu. EMEKÇİLER UNUTULMADI Festival'de 'Klaros'tan Günümüze Emekçiler' konulu bir sunum yapacak olan Dr. Osman Sirkeci ise 5 yıl önce özellikle sokak emekçileri ile yaptıkları toplantılarda onların kendi sektörleri çerçevesinde örgütlediklerini belirtti. Antik çağlardan bu yana emekçilerin örgütlenmeye başladıklarını aktaran Sirkeci, " Yıllarca kendilerini yadsıyan, görmezden gelen, dışlayan sistemin olumsuzlukları kendilerine yansıtan bir tablo içinden gelen sokak emekçileriyle buluştuğumuzda farklı etnik veya milli kökenden gelen sokak emekçileri arasındaki çatışmalara şahit oluyorduk. Bu sokak emekçilerinin oturacak bir tabureleri bile yoktu. olmamasına rağmen, kurdukları kooperatife destek olarak bir başka etnik kökene sahip sokak emekçisi grubun gönderdiği sandalyeleri “onların gönderdiği sandalyeye oturmam” diyerek reddedebiliyorlardı. kapitalizmin rekabetçi ortamının içinde birbirlerini kendilerine rakip görüyorlardı. Panelde, sokak emekçilerinin eski çağlardan bu yana gelişimini ele alacağım" ifadelerini kullandı. “KÖYLÜ DE AYNI” Görmezden gelinen, sadece ekonomik hakları değil sosyal yaşam olanakları bile kısıtlı olan tüm emekçi grupların sorunlarını dile getireceklerini vurgulayan Sirkeci şunları söyledi: “İster kent merkezinde olsun ister Menderes gibi tarımsal faaliyetlerin yoğun olduğu ilçelerde köylülerimiz de sokak emekçileri gibi ürettiği ürünün değerini alamıyor. İzmir genelinde güçlü bir örgütlü yapıya kavuşan güvencesiz sokak emekçilerinin kazanımlarında olduğu gibi İzmir’in köylüleri de örgütlendikleri birlikte hareket ettikleri süre içinde alın terlerinin karşılığını daha iyi almanın olanaklarına kavuşacaklardır.” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Bornova Kitap Günleri'ne geri sayım başladı

Toplumsal ayrışma giderek artabilir! Haber

Toplumsal ayrışma giderek artabilir!

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER Psikoloji ve Felsefe Uzmanı Prof.Dr. Kamuran Elbeyoğlu, 14 Mayıs Pazar günü gerçekleşen Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’ni değerlendirdi. Seçimin topluma yansımalarını ele alan Elbeyoğlu, partilere ve adaylara dönük bir takım kritiklerde de bulundu: “Deprem bölgelerinde deprem sürecinin son derece kötü yönetilmesine bağlı olarak herkesin doğal beklentisi AK Parti oylarının azalması yönündeydi. Bunun aksi bir sonuç çıkması muhalif seçmende ‘bunlara müstahak’, ‘daha da yardım etmem’, ‘bunlar hak etmiyor’ vb. ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemlere sebep oldu. Seçim süreci boyunca gittikçe artan dozda kullanılan ayrıştırıcı ve şiddet içeren dilin bu söylemleri beslediği görülüyor. Ayrıca hayal kırıklığı ve çaresizlik duygusunun yöneleceği en direkt target (hedef) tabii ki seçmenler olacaktır.” İKİ KESİM ARASINDA KUTUPLAŞMA… Prof.Dr. Elbeyoğlu, sözlerine şöyle başladı: “14 Mayıs seçimleri herkesin çok fazla duygusal yatırım yaptığı ve bütün Türkiye için bir yol ayrımı anlamına gelen bir seçim oldu. Halkın sadece basitçe hangi parti tarafından yönetileceğini seçtiği bir demokratik seçim olmanın ötesinde son derece kutuplaşmış bir durumda, reelde üç ama aslında kabaca iki büyük kutba bölünen bir ortamda nasıl bir düzende yönetileceğimizi belirleyen bir seçim haline geldi… Seçim sonuçlarının toplumun bir kesimi üzerinde bu derece büyük bir hayal kırıklığı yaratmasının en önemli sebebi; seçime bu kadar fazla duygusal yatırım yapılması olduğunu düşünüyorum. Yapılan duygusal yatırım oranında da iki kesim arasında kutuplaşma, ayrımcılık, ötekileştirme eğilimleri de artmakta. Egemen siyaset seçim süreci boyunca sürekli halkın kutuplaşması ve ayrımlaşması üzerinden siyaset yaparak bu seçimin her iki taraf için de ne pahasına olursa olsun kazanılması ve diğerini alt etmesi gereken bir seçim havasına soktu.” EN DİREKT TARGET: SEÇMEN! “Şimdi beklediği sonucu alamayan muhalif kesim aynı kutuplaştırıcı, ötekileştirici söylemleri iktidar kanadını destekleyen kesim üzerinde uygulamakta” diyen Elbeyoğlu, “Deprem bölgelerinde deprem sürecinin son derece kötü yönetilmesine bağlı olarak herkesin doğal beklentisi AK Parti oylarının azalması yönündeydi. Bunun aksi bir sonuç çıkması muhalif seçmende ‘bunlara müstahak’, ‘daha da yardım etmem’, ‘bunlar hak etmiyor’ vb. ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemlere sebep oldu. Seçim süreci boyunca gittikçe artan dozda kullanılan ayrıştırıcı ve şiddet içeren dilin bu söylemleri beslediği görülüyor. Ayrıca hayal kırıklığı ve çaresizlik duygusunun yöneleceği en direkt target tabii ki seçmenler olacaktır” sözlerini kullandı. ÇATIŞMALI ORTAMI BESLEMİŞ OLURUZ Prof.Dr. Kamuran Elbeyoğlu, değerlendirmelerine şunları ekledi: “Böyle kutuplaştırıcı, ayrımcı bir dil kullanarak ancak toplumdaki bölünmüşlük ve çatışmalı ortamı beslemiş oluruz. Onun yerine özellikle deprem bölgesinde halk niye bütün olumsuzluklara rağmen hala AK Parti’yi seçiyor ve herkesin içinde bulunduğu, acısını çektiği ekonomik bunalıma rağmen AK Parti oylarında düşüş yaşanmadı, bunun üzerinde durmak lazım. Bence burada iki etken var. Birincisi AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın dayandığı tarikatlar üzerinden kurduğu sosyal network ağı! Bu sıkı sosyal ilişkiler ağı dünyada her türlü ekonomik sıkıntıyı çeken ve halkın diğer kesimi tarafından cahil, köylü, aptal olarak yaftalanan, dışlanan geniş halk kitlelerine bir aidiyet ve var olma duygusu, kendini ifade etme olanağı sağlıyor. Bu sıkı sosyal ilişkiler ağı içerisinde insanların farklı görüş ve etkilere açık hale gelmesi engellenmiş oluyor.” KAPSAYICI BİR NETWORK SUNAMIYOR İkinci etkene de yer veren Elbeyoğlu, “Muhalefet bu sıkı sosyal ilişkiler ağına karşılık gelebilecek bir alternatif, kapsayıcı network sunamıyor. Ayrıca Millet İttifakı olsun, Emek ve Özgürlük İttifakı olsun, kendi içlerinde bile tam bir birlik, beraberlik havası kuramadıkları gibi böyle bir birlik beraberlik duygusunu seçmene de yansıtmakta yetersiz kaldı. İYİ Parti’nin masayı dağıtma girişimi, Kılıçdaroğlu’nun kendi ittifak ortakları arasında bile neredeyse zorla aday gösterilmesi, iki büyük şehrin belediye başkanının cumhurbaşkanı yardımcısı olarak lanse edilmesinin ittifak içinde yarattığı huzursuzluk ister istemez seçmen iradesine de yansıdı. Alanlardaki coşkunun oylara yansımamasındaki etkenlerden en önemlisi bence Millet İttifakının gerçek bir ittifak gibi sahaya yansıyamamasıdır. Sol cenaha baktığımızda da hala seçime birkaç gün kala örneğin TKP TİP’ten, YSP’den dağlar kadar farklı olduğunu anlatmakla meşguldü, fakat bir yandan da ‘Kılıçdaroğlu etrafında birleşmeliyiz’ diyordu. Bu kadar ayrımcı söylem ve eylem içinde birlikte hareket beklenemez -ki bu da cumhurbaşkanı seçimine yansıdı- ve Kılıçdaroğlu’nun beklenen oyu alamamasıyla sonuçlandı” açıklamasını gündeme getirdi. HUZURSUZLUKLARA YOL AÇABİLİR Prof.Dr. Elbeyoğlu, son olarak “Yapılması gereken ilk şey iktidarın ayrımcı, kutuplaştırıcı siyaset yapma tarzını benimsemeden birleştirici, kapsayıcı bir dil kullanmaya özen göstermesi… Millet İttifakı ise son dakikaya kadar kendi içinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığını sorgulamayı sürdürdü ve kendi tabanında bile güvensizlik yarattı. Emek ve Özgürlük İttifakı’na bakacak olursak orada da YSP ve HDP açısından oy kaybı olduğunu görüyoruz. Son dakikaya kadar Emek cephesi de birbirlerinden ne kadar farklı olduklarını vurgularken ama ‘Kılıçdaroğlu etrafında birleşmeliyiz’ söylemini de sürdürürken, seçmende karşılık bulmadığını gördü… Çözüm kenetlenmekte, barışçıl, geleceğe ilişkin yapıcı vaatlerde bulunan, kaynaştırıcı bir dil kullanmakta! Eğer yetkililer bu kaynaştırıcı dili tesis etmekte başarısız olurlarsa toplumsal ayrışmanın giderek daha da artacağını öngörebiliriz -ki bu da derin toplumsal çatışmalara ve huzursuzluklara yol açabilir” yorumunda bulundu.

Bodrum'da felsefe rüzgarı esiyor Haber

Bodrum'da felsefe rüzgarı esiyor

24 Nisan Pazartesi günü Herodot Kültür Merkezi’nde ‘’Yaşam İçin Felsefe’’ başlıklı Mavi Anadolu Felsefe Sempozyumu düzenlendi. Sempozyumun ilk gününe Bodrum Kaymakamı Bilgehan Bayar, Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Muğla İl Kültür Turizm Müdürü Hüseyin Toprak, Aristoteles Felsefe Derneği Başkanı Hatice Nur Erkızan, ilgililer ve vatandaşlar katıldı. Muğla’nın Oinoanda Antik Kenti, tarihsel bakımdan geçmişten günümüze taşıdığı ve halen süren oldukça zengin  felsefesi;  kültürel, tarihsel ve bilimsel birikimi, ulusal ve uluslararası düzeyde tanınması yönünden oldukça önemli olan sempozyum, insanın hem kendini hem de içinde yaşadığı toplumu yeşertebilmesine vesile olması amacıyla gerçekleştirildi. TARİH BOYUNCA EV SAHİPLİĞİ YAPTI Sempozyumda konuşma yapan Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, yaşadığımız bu coğrafyanın tarih boyunca felsefeden bilime, sanata birçok önemli insana ev sahipliği yapmış olduğunu dolayısıyla Bodrum’da felsefe ile ilgili bir çalışma yapılmasını çok istediğini ifade ederken bu yüzden düzenlenen bu felsefe sempozyumunun kendisini çok memnun ettiğini belirtti. Aristoteles Felsefe Derneği tarafından düzenlenen ve önümüzdeki 3 gün boyunca sürecek olan sempozyuma konuşmacı olarak Prof. Dr. Tansu Açık, Prof. Dr. Oktay Taftalı, Dr. Cengiz Çevik, Dr. Nilüfer Akçay, Dr. Kağan Kahveci, Hüseyin Köktürk, Alihan Şahin, Doç. Dr. Aylin Çankaya, Hasan Gençcan katıldı. TARİHİ AÇIDAN ÖNEMLİ Muğla'nın İncealiler Köyünde bulunan Oinoanda Antik Kenti felsefe tarihi açısından çok büyük bir öneme sahip. Muğlalı Diogenes tarafından kent meydanına dikilen 80 metre genişliğinde ve 3,5 metre yüksekliğindeki taş yazıtın felsefe tarihinde bir benzeri bulunmuyor. HABER MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.