TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#erkek

erkek haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, erkek haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Onlarca kadın yaşamları için karar almak isterken öldürüldü! Haber

Onlarca kadın yaşamları için karar almak isterken öldürüldü!

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Eylül 2023 Raporu’nu yayınlayarak her geçen ay artan erkek şiddetini bir kez daha gözler önüne serdi. Raporda Eylül ayında 32 kadın cinayetinin işlendiği kaydedilirken, 18 şüpheli kadın ölümüne de dikkat çekildi. Raporu yayınlarken aynı zamanda yazılı bir açıklama da yapan platform, şunları ekledi: “Türkiye’de kadın cinayetlerini durdurma mücadelemiz 13 yıldır devam ediyor. Platform olarak, ihtiyacı tespit ettiğimiz 2010 yılından itibaren kadın cinayeti verilerini kamuoyuna açıklıyoruz. Bakanlıklar ise kaç kadının, neden, nasıl, kim tarafından öldürüldüğünü açıklamak yerine, kadın cinayeti verilerinin yanlış hazırlandığını söyleyerek gerçekleri çarpıtıyor. Kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümleri gerçekliğini açıklamakla birlikte, kadın cinayetlerini durdurmak için somut çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi de devletin görevidir. Bu görevin yerine getirilmesi için de ilgili tüm bakanlıkların, tüm mekanizmaların harekete geçirilmesi için mücadeleye devam edeceğiz.” KATİLLER CAYDIRICI CEZALAR ALMADIKÇA…  “Bu ay 32 kadın cinayeti işlenmiş, 18 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur” ifadelerinin yer aldığı raporda, öne çıkan kesitler ise şöyle: “Öldürülen 32 kadından 12’si boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile, 1’i ekonomik bahane ile, 3 kadın ise asıl hedef olan kadınların yanında olmaları bahanesiyle öldürüldü. 16’sının ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi. 16 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor.”  

TÜİK’ten ‘Hayat Tabloları’: Kadınlar erkeklerden uzun yaşıyor Haber

TÜİK’ten ‘Hayat Tabloları’: Kadınlar erkeklerden uzun yaşıyor

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2020-2022 ‘Hayat Tabloları’nı yayınladı. Kamuoyuna aktarılan rapora göre, yeni doğmuş bir bireyin mevcut ölümlülük risklerine maruz kalması durumunda yaşaması beklenen ortalama yıl sayısı olarak tanımlanan ‘doğuşta beklenen yaşam süresi’ Türkiye'de 2019-2021 döneminde 77,7 yıl iken, 2020-2022 döneminde 77,5 oldu. KADINLAR ERKEKLERDEN DAHA UZUN YAŞIYOR Raporda yer alan bilgiler şöyle; Türkiye'de 2019-2021 döneminde erkeklerde 75 yıl olan doğuşta beklenen yaşam süresi, 2020-2022 döneminde 74,8 yıl, kadınlarda ise 80,5 yıl iken 80,3 yıl oldu. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşamakta olup, erkekler ve kadınlar arasındaki doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,5 yıldır. Çalışma çağının başlangıcı olan 15 yaşındaki kişilerin ortalama kalan yaşam süresi 63,5 yıl oldu. Erkekler için bu süre 60,8 yıl iken kadınlarda 66,2 yıl oldu. Ülkemizde, 30 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 48,9 yıl oldu. Erkekler için bu süre 46,3 yıl iken kadınlarda 51,5 yıl oldu. Bu yaş için kadın ve erkek arasındaki beklenen yaşam süresi farkı 5,2 yıldır. Türkiye genelinde, 50 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 29,8 yıl oldu. Erkekler için bu süre 27,4 yıl iken kadınlarda 32,2 yıl oldu. Türkiye'de 2020-2022 dönemi hayat tabloları verilerine göre, 65 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 17,1 yıl olarak hesaplandı. Erkekler için bu süre 15,3 yıl iken kadınlarda 18,8 yıl oldu. Diğer bir ifade ile 65 yaşındaki kadınların erkeklerden ortalama 3,5 yıl daha uzun yaşaması beklenmektedir. Ayrıca raporda yer alan bilgilerin, 2020-2022 dönemindeki yıllık nüfuslar ve ölüm verileri kullanılarak hesaplandığı kaydedildi. Ülke sınırları içerisinde ikamet eden yabancı uyruklu nüfus kapsam dışı bırakıldı. Bununla birlikte, uluslararası göç etkisinden arındırılmış bir nüfus yapısı da oluşturuldu. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: TÜİK’ten ‘göç’ istatistiği… O şehirleri İzmir takip ediyor

50 yaşını geçen erkekler dikkat! Haber

50 yaşını geçen erkekler dikkat!

Türkiye’de görülen kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ünü prostat kanserinin oluşturduğunu belirten Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Oktay, ölümlerin ise yüzde 5’ini oluşturduğunu söyledi. Prostatın üremeye yardımcı bir organ olduğunu ifade eden Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Oktay, “Genç yaşlarda üremeye yardımcı olurken, belli bir yaştan sonra prostatta hem büyüme hem de bazı hücrelerde tür değişiklikleri olmaya başlar. Prostat kanseri çoğunlukla 50 yaşın üzerinde görülür. Erkeklerde akciğer kanserinden sonra en sık görülen ikinci kanser türüdür. Kanser ölümlerinin de yüzde 5’ini oluşturur. Türkiye’de görülen kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü prostat kanseridir. Prostat kanseri erken evrede teşhis edildiği takdirde hayat kurtarıcı tedavilere sahiptir. Hasta, erken teşhis edildiğinde genelde prostat kanserinden hayatını kaybetmez. Erken teşhis için elimizde diğer kanserlerde olmayan önemli bir teşhis yöntemi vardır. Prostat spesifik antijen, yani kısaca PSA dediğimiz bir kan testi. Bu nedenle 50 yaşının üzerinde olan her erkeğin PSA kan testini rutin olarak yılda bir kez yaptırmasında fayda vardır” dedi. "Risk faktörü varsa daha erken yaşta yaptırmalı" Erken teşhisin hayat kurtardığını belirten Oktay, “Kilolu olanların ve ailesinde birden çok prostat kanseri görülen kişilerin prostat kanserine yakalanma ihtimali daha yüksektir. Dolayısıyla risk faktörlerine sahip kişilerin daha erken yaşlarda PSA kan testini yaptırmaları gerekir. PSA kan testinde anormallik tespit edildiğinde, günümüzde yine multiparametrik prostat MR’ı ve burada da lezyon görülürse, özel bir ultrasonografiyle hedefe yönelik prostat biyopsisi ile biyopsi yapılması şarttır. Biyopside teşhis edildiğinde tedavi yöntemine geçilir. Yayılmamış, organa sınırlı prostat kanserinde günümüzün en etkin tedavisi robot yardımlı laparoskopik radikal prostatektomi ameliyatıdır. Kanser tedavisinde çok büyük katkı sağlamamasına rağmen bu yöntemle idrar kaçırma ve erkeğin cinsel fonksiyonlarının geri dönüşünde diğer ameliyat yöntemlerine göre daha iyi sonuçlar alınmaktadır” ifadelerini kullandı. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Alzaymır’da erken tanı önemli

Öğrenince şok olacaksınız! Bu ürünler aslında erkekler için üretildi Haber

Öğrenince şok olacaksınız! Bu ürünler aslında erkekler için üretildi

Birtakım şeylere cinsiyetler atarız ve bunları toplumsal kodlar ile "doğru bilinen" olarak geçmişten günümüze taşırız. Pembe kadın rengidir, mavi erkek rengidir, topuklu ayakkabı kadınlar içindir, kız çocukları bebek ile erkek çocukları araba ile oynar… Toplum tarafından edindiğiniz tüm doğruları unutun çünkü öğrenecekleriniz ile çok şaşıracaksınız. Günümüzde kadınlar ile özdeşleşmiş olan birçok ürünün aslında erkekler için üretildiğini söylesek? İşte size bunlardan birkaçı… 1.Hijyenik ped Amerikalı yazar, mucit, bilim insanı ve filozof Benjamin Franklin tarafından keşfedilen hijyenik pedler, yaralı askerlerin kanamalarını durdurmak amacıyla ortaya çıktı. Emici özelliği ve kullanım kolaylığı sebebiyle o dönem hemşireler tarafından adet pedi olarak kullanılmaya başlandı ve günümüzde kadınlara ait bir ürün olarak kullanılıyor. 2.Topuklu ayakkabı Kadınlar ile özdeşleşmiş sembolik nesnelerden biri olan topuklu ayakkabıların kökeni 15. yüzyıla dayanıyor. 15. yüzyılın İran’ında askerler atlarının üzengilerine daha sıkı tutunabilmek için topuklu ayakkabı giyiyorlardı. Ardından topuklu ayakkabıların Avrupalılar tarafından keşfedilmesiyle aristokrat erkekler daha uzun görünebilmek için uzun bir süre topuklu ayakkabı giydiler. Topuklu ayakkabının tarihi ile ilgili bilinen bir diğer bilgi ise, topuklu ayakkabıların ilk olarak kasaplar tarafından icat edildiği. Kasaplar çalıştıkları sırada yerde bulunan hayvan atıkları ve kan gibi çeşitli şeylerin ayaklarına bulaşmaması için yerden yüksekte bulunabilmek adına topuklu ayakkabıyı icat ettiler. 3.Crop top Günümüzün popüler trendi olan crop topların aslında erkekler için üretildiği bilgisi her ne kadar kulağa akılalmaz gelse de bu doğru. Geçmişte vücut geliştiren erkekler, üstsüz bir şekilde antrenman yapmalarına izin verilmediği için hem kurallara uyuyormuş gibi görünmek için hem de vücutlarını sergilemek için tişörtlerinin alt kısımlarını kesiyorlardı. Sporcu erkeklerin bu trendi günümüzde kadınlara kaldı. 4.Tayt ve külotlu çorap Günümüzde kadınların kullandığı tayt ve külotlu çoraplar geçmişte erkeklerin kullandığı eşyalar arasında yer alıyordu. Tayt ve külotlu çorapları erkekler soğuk havalarda kendilerini soğuktan korumak için kullanıyorlardı. Bunun yanı sıra Avrupalı erkekler at binerken, kovboylar ise böcek ve yılan ısırıklarından korunmak için tayt ve külotlu çorap giyiyordu ve bunlara “hortum” ismi veriliyordu. 19. yüzyıldan itibaren ise farklı milletlerden askerler, savaş sırasında bacaklarını çeşitli etkenlerden korumak için tayt ve külotlu çorap giydi. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: DÜNYANIN EN ŞAŞIRTICI ÖLÜM KAZALARI… BU İNSANLARIN NASIL ÖLDÜĞÜNE İNANAMAYACAKSINIZ!

Kadın ve erkek eşitse toplumda sorun olmaz Haber

Kadın ve erkek eşitse toplumda sorun olmaz

YUSUF ÇAĞIRTEKİN-RÖPORTAJ Araştırmacı-Yazar Abdulkadir Hazman, çok konuşulan ve tarihsel bir kaynak olarak kullanılan İzmir’in Batı Yakası-Değirmendağı, Karataş, Karantina kitabının ardından; adından sıkça bahsedilecek yeni kitabını çıkardı. Güneşin Kızları Uruk’tan Smyrna isimli kitabını Papirüs Yayınlarından çıkaran Hazman, bu kez kadının tarihsel olarak var oluş sürecini, kadın tanrıçaları, Sümerlerde, Akdeniz uygarlıklarında, Yunan uygarlıklarında, Roma, Orta Asya, Bizans ve Anadolu uygarlıklarında kadınların yaşamını konu aldı. 4 yıllık bir araştırma sürecinin ardından kitabını oluşturduğunu dile getiren Hazman, kitabı yazmasında etkili olan olayın ise Anadolu’nun en büyük ozanlarından biri olan Neşet Ertaş’ı ziyaretinde kendisine ettiği, ‘Kadınlar insandır, biz insanoğlu’ sözü olduğunu dile getirdi. Tüm toplumlarda yaşanılan sorunların temelinde kadın erkek eşitsizliği olduğunu vurgulayan Hazman, “Kadın ve erkek dünyayı eşit bir şekilde yönetse; hiçbir toplumsal sorun ortaya çıkmaz” dedi. Uzun bir aradan sonra yeni ve ses getirecek bir araştırma-inceleme kitabıyla geri döndünüz? Güneşin Kızları Uruk’tan Smyrna’ya kitabınız neyi anlatıyor? Kitap, kadınların tarihini anlatıyor. Yazının bulunuşundan itibaren kadınları, yaşamdaki yerini anlatan bir kitap. Sümerlerde, Yunan, Roma, Bizans, Orta Asya ve Anadolu uygarlıklarında kadınların yaşamını konu alan bir kitap. KADINLAR TANRIÇADIR Kadının anaerkil toplumlarda yeri nedir? Kadınlar çok tanrılı toplumlarda inanışlar gereği tanrıçadır. Kadınlar üreten, doğuran, büyüten, besleyen, geliştiren bir pozisyondadır. Anaerkil toplumlarda kadının doğurganlığını kutsamış ve kadını tanrıça olarak görüyorlar. O çocuk doğuruyor, besliyor, büyüyor ve yetiştiriyor. Dolayısıyla insanlık var oluşunu kadına bağlıyor. Onu tanrıça katına yükseltiyor. Bu toplumları anaerkil toplumlar olarak tanımlıyoruz. Zeus ile başlayan ve onun akabinde devam eden erkek egemen toplumda; kimileri ataerkil der ama ben bu dönemi babaerkil olarak tanımlıyorum, kadın aşağılanmaya, horlanmaya, küçük görülmeye, alınıp satılan bir meta haline getirilmeye başlıyor. Kadının değerindeki çöküş, böyle başlıyor ve günümüze kadar da devam ediyor” dedi. Anadolu topraklarının kadının tarihsel açıdan gelişimindeki rolü nedir? Anadolu toprakları her konuda olduğu gibi bu konuda da zengin bir tarihe sahip. Anadolu’da ortaya çıkan Kibele, tüm yeryüzünü etkisi altına alan tanrıçalar tanrıçası Ana tanrıça haline gelmiştir. Üretken, besleyici, koruyucu Ana tanrıça Kibele bu topraklarda çıktı. Fakat Yunan uygarlığında ortaya çıkan Zeus’un ahlaksız yaşam biçimini örgütlemesi, birçok problem yarattı. Toplumların yozlaşmasını, erkek egemenliğini, kadınların hak ve hukuklarının yok sayılmasını, kadının cinsel bir meta haline getirilmesini, toplumdan dışlanmasına neden oldu. Kitabınızın çıkış noktasını merak ediyorum. Oldukça geniş kapsamlı bir araştırma. Çıkış noktasını anlatabilir misiniz? Çağımızın en büyük ozanlarından biri olan Neşet Ertaş’ı ölmeden önce hastanede ziyaret etmiştim. Ziyaretten bir süre sonra bir etkinlikte rahmetli Şadan Gökovalı ile bir araya geldim. Şadan hoca ile sohbetimizde; Neşet Ertaş’ın sözünün beni çok etkilediğini söyledim. Şadan hoca da bana “Kadınları yazsana” dedi; tamam ama nerden başlayacağıma bir türlü karar veremiyorum deyince, o da bana “Ana Tanrıçadan başla” deyince kitabın yazma serüveni de böylece başlamış oldu. Son yıllarda kadın cinayetlerinin artması, kadınların fuhuşa sürüklenmesi ve her geçen gün kadınların kötü muameleler maruz kalması bu kitabı yazmaya iten en önemli sebepti diyebiliriz. Çünkü anam benim için değerliydi, bacım benim için değerliydi, eşim benim için değerliydi, Kızım benim için değerliydi. Bu insanların erkekler tarafından horlanması, küçük görülmesi beni çocukluğumdan beri etkiliyordu zaten. Ben günümüz kadınlarına şu mesajı vermek istedim. Geçmişinizi bilemeseniz geleceğinizi inşa edemezsiniz. Türk toplumlarının tarihinde kadının yeri ve önemi nedir? Türklerin kadına bakış anlayışı; tarihte iki döneme ayırmamız gerekiyor. Birincisi; İslam öncesi dönemde, Şamanizm dönemi. Bir de Müslümanlığı kabul ettikten sonra, kadına bakış açısı var. Bu iki dönem de birbirine taban tabana zıt. Orta Asya Türklerinde kadın kutsal. Büyük Selçuklulara kadar bu hep böyle. Fermanlar ‘Hakan ve Hatun kişi adına’ imzalanıyor, eğer hatun kişi eksik olur ise ferman geçersiz sayılıyor. Kadınların devlet yönetiminde, kendilerine ait bütçeleri var ve hakandan sonra devleti yönetmekle yetkili. Bu yapı ne yazık ki Osmanlıya taşınamadı. Bunda dinimizin veya dinimizin yanlış aktarılmasının da etkisi olabilir, imparatorluk olmasıyla da ilintili olabilir. Türk köylerinde analar halihazırda çok kıymetlidir. Yörük ve Türkmen boylarında kadın halen çok etkilidir. ARAŞTIRMALARIM 4 YILIMI ALDI Kitabı ne kadar bir süre içerisinde oluşturdunuz? Araştırmalarım 4 yıl gibi bir süremi aldı. Çünkü geniş kapsamlı bir araştırmaydı. İyi araştırmak gerekiyordu. Yüzlerce kitap okumak, araştırmak, doğruluğunu ve yanlışlığını analiz etmek, hiç kimsenin görüşünü eleştirmeden olduğu gibi koymak emin olun çok zorlu bir süreçti. Bu konuda aykırı kaynaklar da vardı ve onlara da saygı duyduk çünkü kalemin suçu yok, kalemi tutan elin suçu var ve biz de araştırma yaparken; nesnelliği elden bırakmamız gerekiyordu. Bunu da gayet iyi başardığımızı düşünüyorum. Kadınların günümüzde içinde bulunduğu durumların temel sebebi nedir sizce? Kadınların egemen olduğu anaerkil toplumlarda; kadınlar erkekleri mal gibi alıp satmadılar, horlamadılar, küçümsemediler. Kadın olmadan çocuk olmaz; 9 ay karnında taşıyor, doğuruyor, büyütüyor, eğitiyor, geliştiriyor. Erkeğin bunu yapması mümkün mü? Dünyayı kadınlar yönetsin demiyorum; kadınla erkeğin eşit olması gerektiğini söylüyorum. Kadın ve erkek dünyayı eşit bir şekilde yönetse; hiçbir savaş veya toplumsal sorun ortaya çıkmaz. Tüm sorunların temelinde kadın erkek eşitsizliği yatıyor. Bu kitabın asıl amacı da bunu göstermektir. Deprem felaketinin en büyük bedelini o bölgede yaşayan kadınlar ödüyor. Toplumsal felaketlerde kadınların en çok etkilenmesi ve buna neden olan sebeplere bakış açınız nedir? Ukrayna-Rusya savaşında en büyük acıyı çocuklarla birlikte hiç şüphesiz kadınlar yaşamıştı. Bu her savaşta veya her felakette neredeyse kaçınılmazdır. Eşlerinin ve çocuklarının ölmesine şahit olan onlar, geride kalanları besleyip büyütme görevi onların, yeniden inşa etme görevi onların. Yani her felaket sonrası bütün yük onların omuzlarına yükleniyor. Yaşadığımız deprem felaketlerine gelince; . Depremin ertesi günü eşim ve birkaç kadın arkadaşı ile birlikte yardım organizasyonu oluşturup temin edebildiklerini anında deprem bölgesine gönderdiler. Bu beni bir erkek olarak şaşkına uğrattı çünkü ben daha olayın şaşkınlığını üzerimden atamadan onlar çoktan harekete geçmişlerdi. Dünyayı güzel ve yaşanası kılan kadınlardır. Deprem bölgesindeki kadınları düşünün; aylardır yıkanamayan, çocuğunu doğru dürüst banyo yaptıramayan, düzensiz beslenen ve gelen yiyeceği kendinden önce çocuklarına yediren kadınlar var. Soğukta üşüyor, ıslanıyor ama battaniyeyi yavrusuna sarıyor. Bunlar bize çok büyük acı yaşatıyor. Her yıkıntının arkasında toparlanmayı, ayağa kalmayı sağlayan da yine kadınlar. Bu felaketin ardından yine kadınların öncülüğünde toparlanacağız. Bölgede zorlu koşullarda yaşayan kadınların yanında olmamız gerekiyor, bu bizim insan olma görevimiz olduğunu düşünüyorum.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.