[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#engelli

engelli haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, engelli haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bu kafede engel yok azim var Haber

Bu kafede engel yok azim var

YAREN GÜZELKAN-ÖZEL HABER - İzmir’in Balçova ilçesinde öyle bir kafe var ki, burada hayat sadece çayla değil, umutla demleniyor. Kafe Engelsiz, 12 özel bireyin azimle çalıştığı, ön yargıları yıkıp topluma katıldıkları bir yaşam alanı… Engelli bireylerin hakları için 25 yıldır mücadele eden ve Kafe Engelsiz’in müdürü olan Rıza Mutkilioğlu, “Buradaki arkadaşlarımızı birer çalışan olarak görüyoruz ve öyle davranıyoruz” diyerek kapsayıcı bir topluma ve dayanışmanın önemine dikkat çekti. Mutkilioğlu, engelli bireylerin daha çok topluma kazandırılması ve onlara imkan verilmesi gerektiğini de vurguladı.  12 ÖZEL BİREY ÇALIŞIYOR Rıza Mutkilioğlu son 25 yıldır engelli hakları üzerine çalışıyor. Daha önce İzmir Valiliği’nde koordinatörlük yaptığını, Birleşmiş Milletler de ve Türkiye Sakatlar Konfederasyonu’nda çalıştığını söyledi. Şu anda da Kafe Engelsiz’de müdürlük yaptığını ifade eden Mutkilioğlu, “8 senedir de Balçova Belediyesi’nde Engelli Hakları Masası’na bakıyorum. 8 sene önce buraya geldiğimde bir Engelli Derneği kurduk ve ardından da bu merkez açıldı. Bu merkez de Balçova Belediyesi’nin önceki dönem belediye başkanı Mehmet Ali Çalkaya zamanında faaliyete geçti. İçinde 12 kişinin çalıştığı bir kafe var, ‘Kafe Engelsiz…’ Burada 12 özel çocuğumuz çalışıyor çocuklarımız yaklaşık 8-9 yıldır buradalar. Çalışma sistemimiz 2 vardiya şeklinde; sabahtan öğlene kadar bir kısmı, öğlenden akşama kadar diğer bir kısmı çalışıyor” dedi. ONLARI ÇALIŞAN OLARAK GÖRÜYORUZ Kafe Engelsiz’de çalışan çocuklar için servis eğitimi veren hocalara ilk olarak onlarla nasıl iletişim kurmaları gerektiği konusunda eğitim verdiklerini vurgulayan Mutkilioğlu, “Bu çocuklar şu anda Türkiye’deki en uzun soluklu, korumalı iş yeri çalışıyor diyebiliriz. Özel kurallarla çalışıyorlar ve biz mümkün olduğunca bu arkadaşlarımızı bir maskottan ziyade birer çalışan olarak görüyoruz ve öyle davranıyoruz. Önemli olan bizim için toplumdaki diğer bireylerle eşit şartlar altında, eşit şekilde para kazanmaları ve kendilerine güvenlerinin tam hale gelmesi. Aileleri de böyle bakıyor. Zaman zaman aileleriyle de eğitim çalışmaları yapıyoruz. Burada belediyenin Engelli Masası var. Balçova’da yaşayan engellilere engelli hakları konusunda hem danışmanlık yapıyoruz hem onların akülü tekerlekli sandalye, beyaz baston, işitme cihazı gibi aletlere ulaşmalarını, belediyenin destek sağlamasına katkı veriyoruz. Aynı zamanda biz İzmir’de de ilçe belediyelerinin arasında koordinatörlük yapıyoruz” ifadelerini kullandı. Kafe Engelsiz açıldığında 20 çocuğun olduğunu fakat çocukların çeşitli fobileri ve çalışamayacak nedenleri olduğundan bu sayının 6’ya düştüğünü ifade eden Mutkilioğlu, şu an ise çalışan sayısının 12 olduğunu belirterek bu sayının üstüne ne yazık ki çıkamadıklarını kaydetti. Mutkilioğlu, “Kiminin fırın fobisi vardı ve fırına dokunamıyordu, kimi çocukların kediye köpeğe karşı korkuları vardı. Bizde burada çalışmalarına cesaret edemedik. Bizim planımız burası açılırken her yıl 12 çocuktan birkaç tanesini dışarıda istihdam etmekti. Yerine de yeni çocuk alalım düşüncesiydi ama dışarıda istihdam bizim düşündüğümüzden daha çok zor. Çünkü insanlar yeterli hoşgörüyü göstermiyor. Mesela burada çalışan çok yakın bir arkadaşımız bir yerde iş buldu. Biz de çok sevindik. Biz de onun yerine genç bir arkadaşı alırız diye düşündük fakat gidip bir hafta sonra geri döndü. Çünkü çalıştığı yerde diğer çalışma arkadaşları onunla alay ediyorlarmış. Daha ilk bir haftada o da çalışmamaya karar verdi. Çünkü çabuk kırılıyorlar. Kırılgan bir nüfus zaten. O yüzden o bizim moralimizi bozuyor. Yani dışarıda istihdam maalesef edemiyoruz. Çünkü Türkiye genelinde de zihinsel engellilerin istihdam oranı yüzde 1,5 yani diğer engel gruplarda da düşük zihinsel engelliler. Zaten şöyle de bir şey var. İnsanlar istihdam etmek istedikleri engellileri seçerken genelde süreğen hastalıkları seçiyorlar. Yani böbrek hastası istiyor adam. Şeker hastası istiyor. Çünkü tekerlekli sandalyeyi birine alırsa oraya tuvalette yaptırmak zorunda kalacak. Rampa da yaptırmak zorunda kalacak. Biz bir türlü şeyi anlatamadık. Aslında devletin kanunlarında o yapılan masrafların vergiden düşme şansı var. Yani engelli tuvaleti yaparsa, engelli çalıştırdığı için, onun yaptığı masrafı vergiden düşüyor. Ama insanlar bunu algılayamıyor. Ama insanlar anlayamıyorlar. Ve engelliler maalesef istihdam edilemiyor. Edilse de devamlılığı olmuyor. Yani 6 ay sonra, 5 ay sonra, bu sefer tek bacağı olan birisine yük taşıtmaya başlıyorlar. O zaman adam da işi bırakıyor. Bu sefer onlar da diyorlar ki iş buna, ya işte biz çalıştırmak istiyoruz ama engelli bulamıyoruz çalıştırmak için, diye savunma yapmaya çalışıyorlar. O yüzden insanların bu samimiyetsiz yaklaşımı yüzünden, engelliler alanında en başarısız olduğumuz alan maalesef istihdam. Eskiden eğitim ve istihdamdı. Şimdi eğitim bir derece gidiyor ama istihdam da maalesef gitmiyor. Onlar da çalışmak, kendi ayaklarının üstüne basmak istiyor. Biz artık aile gibi olduk. İnşallah bunların önü daha çok açılır. Ama daha o aşamada değiliz” değerlendirmesinde bulundu.  SOSYALLEŞMEYE İHTİYAÇLARI VAR Rıza Mutkilioğlu engelli bireylerle çalışmanın özveri ve büyük sorumluluk istediğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “İzmir’de birkaç tane açıldığını biliyorum. Bizden önce Bornova’da açıldı ama sanıyorum o daha sonra orası kapandı. Çünkü bu işi yürütmek çok zor. Belediye çalışanları buralara normal gözle bakıyorlar. Ama burası özel olarak hassasiyet gösterilmesi gereken bir yer. Burada ağzınızdan çıkan kelimeler, çocukların yönlendirilmeleri çok önemli. Biliyorsunuz ki özel çocuklarla ilgilenmek çok tehlikeli bir alan. Çünkü en ufak örnek verecek olursak; bir taciz olayı. Bu çocuklar bizim gibi enerjilerini boşaltamayan kişiler. İçgüdüsel olarak her şeyi biliyorlar. Ama nerede nasıl uygulayacaklarını bilmiyorlar. O yüzden çok dikkat edilmeli ve sürekli olarak eğitim aşaması devam etmeli. Her gün problem yaşayan çocuklarımızı tekrar düzeltmeye çalışıyoruz. Çünkü hiç yoktan her şeyden etkilenebiliyorlar. Sorunları ailelerle birlikte yürütüyoruz. Çünkü sorunları beraber yürütmezsek, buradaki olumsuzluk eve yansıyor, evdeki olumsuzluk buraya yansıyor. Yani ailede, sülalede olan bir hastalık, bir ölüm özellikle onları yıkabiliyor. Çok şükür bu ana kadar herhangi bir durumdan dolayı sorun yaşamadık. Belediyelerin bu işe daha fazla el atması ve destek vermesi gerekiyor. Özellikle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Çünkü onların imkanları çok geniş. Biliyorsunuz elinizde, elinde Grand Plaza var. Grand Plaza’nın çok kafesi var. Ama onlar engelli çalıştırmayıp, engellilere indirim uygulamayı tercih ediyorlar. Şimdi bizim bakış açımızda bu olmaması gereken bir şey. Çünkü bu çocukların işe ihtiyacı var, sosyal çevreye ihtiyacı var”  TOPLUMA EŞİT KATILIM Kendisinin de ortopedik engelli olduğunu söyleyen Rıza Mutkilioğlu, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla topluma mesaj verdi: “Ben 9 aylıkken çocuk felci geçirmişim. Kendi evimde hiçbir engellim yok, yürüyebiliyorum da… Yani sandalyeye bağımlı değilim. Şöyle anlatayım size, ben kendi evimde her şeyi kendime göre yaptım. Yani banyo bana göre, giriş bana göre, çıkış bana göre. Ne zaman evden çıkıyorum apartmanda topluma katılıyorum, daha doğrusu katılmaya çalışıyorum. Orada engelim başlıyor… Kaldırım var, rampa yok. Bir merdiven var çıkamıyorum. Yanımdaki kişiden yardım istiyorum. Yoksa engellim yok. Burada önümüzdeki engelli koyanlar yöneticiler, toplumu yönetenler. Kaldırması gereken de onlar. O yüzden sorumluluk da onlara düşüyor. Bunu anlatmaya çalışıyoruz. Ateşte yanmadan ısınmayı öğrenmeli insanlar. İnsan mutlaka başına geldiğinde anlıyor. Bizde empati diye bir şey yok ama maalesef, bu toplumların ileriye gitmesi empatiyle oluyor. Herkes için tek toplum diyoruz. Yani bir toplumu tekerlekli sandalyeliğe göre dönüştürürsek; o zaman orada yaşlı insanlar da bebek arabası kullanan anneler de mine etekli veya yüksek topuk giymiş bir kadın da aynı şekilde yararlanabilir. Burada önemli olan topluma eşit katılım” AZİMLE ÇALIŞAN KAHRAMANLAR 26 yaşındaki Nazmiye Yıldız, 7 yıldır Kafe Engelsiz’de çalışıyor. Garson olarak görev yapan Nazmiye, burada çalışmaktan son derece mutlu olduğunu belirtiyor. Daha önce folklor eğitimi aldığını ve memurluk sınavına hazırlandığını dile getiren Nazmiye, kendine olan güvenini artırdığını söyledi. İşine dört elle sarılan Nazmiye, müşterilerle diyalog kurarken büyük bir mutluluk yaşadığını belirtti. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kapsamında oynadığı tiyatro oyunundan herkesi beklediğini ifade etti. 23 yaşındaki Sude Kayalı, 2 yıldır kafede garsonluk yapıyor. Hayatından oldukça memnun olan Sude, ailesinin ve arkadaşlarının desteğiyle işine sıkı sıkıya bağlı. Sude, “Annem bana buraya gelmem için hep destek verdi. Kendimi burada değerli hissediyorum ve hayatta kazandığım en güzel şey burada arkadaşlık oldu” diye konuştu. Sude ayrıca 3 Aralık Dünya Engelliler Günü için hazırlanan tiyatro oyununda yer almaktan büyük bir keyif duyduğunu ekledi. 9 yıldır Engelsiz Kafe’de çalışan 33 yaşındaki Özüm, garsonluk yaparak hayatına değer katıyor. “Burada çalışmak, insanlarla iletişim kurmak beni çok mutlu ediyor” diyen Özüm, kafenin onlara aile ortamı sunduğunu ve insanların birbirinden ayrıştırılmadığını belirtti. Özüm, “Engelli bireyler olarak toplumda daha fazla yer almalıyız” diyerek çağrıda bulundu. 28 yaşındaki Tugay Odabaş, 2018’den beri Engelsiz Kafe’de çalışıyor. Evde oturmaktan çok sıkıldığını, para kazanmaktan ziyade sosyalleşmek istediğini belirten Tugay, “Bana sordular kasada oturup hesap yapabilir misin diye bende yapabileceğimi söyledim. O günden beridir buradayım. Burada işe girdikten sonra; hayata karşı bakış açım, sosyal çevrem, insanlarla iletişimim değişti ve kendime ait bir kazancım oldu” dedi. Tugay, iş yerindeki çalışanlara müşterilerin bilinçli bir şekilde yaklaşması gerektiğini söyledi. Tugay, “Engelliler için sadece bir gün değil, her gün farkındalık oluşturulmalı” diyerek bu tür işletmelerin kapatılmaması gerektiğini ifade etti. Son olarak Kafe Engelsiz’in çalışanları 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün sadece sembolik bir gün olmadığını, her gün duyarlılık gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak toplumun daha kapsayıcı olmasını talep ediyor. Kendilerine sunulan fırsatların artırılması gerektiğini kaydeden bu özel insanlar, engellilere yönelik önyargıları yıkmak için her gün bir adım daha atıyor.  

Başkan Dikmen: Engellilerin ve ailelerinin hayatlarından çalınıyor Haber

Başkan Dikmen: Engellilerin ve ailelerinin hayatlarından çalınıyor

AYSELİN UZUN - KEDİ Otizm Derneği tarafından, Engelli çocuk ve yetişkinlerin kaldığı bakım merkezlerinde eğitim kurumlarındaki ölüme varan kötü muamele, ihmal ve şiddete dur demek adına 3 gün sürecek nöbetin ilki Konak Tramvay durağı önünde gerçekleştirildi. Bu kapsamda açıklamalarda bulunan KEDİ -Kabul, Eşitlik, Dahil olma, İstihdam- Otizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serap Dikmen, devletin bu tür olayların yaşanmaması adına tedbir niteliğinde çalışmalar yapması gerektiğini belirtti. ETKİN DENETİMLER YAPILMALI Türkiye’de engelli bireylerin çeşitli zorluklara göğüs germek zorunda bırakıldığına vurgu yapan Dikmen, “Kasım ayında Niğde Engelsiz Yaşam ve Bakım Rehabilitasyon Merkezi'nde kalan 9 yaşında bir engelli çocuğun, bakım verenlerin kameraya yansıyan şiddeti nedeniyle yaşamını yitirdiği haberiyle sarsıldık. Bu kötü haber ne yazık ki bakım merkezlerinde gerçekleşen şiddet ve ölüme dair ilk haber değildi. 24 Aralık 2020’de Elazığ'da koronavirüsten korunması için özel bir bakım merkezine yerleştirilen ve 3 ayda 35 kilo kaybedip, çoklu organ yetmezliği ve geçirdiği kalp krizi nedeniyle hastanede yoğun bakımda tedaviye alınan otistik Murat Can Ayas kurtarılamayarak hayatını kaybetti. 8 Mayıs 2022’de eğitim görmek için gittikleri spor ve yaşam kulübünde adeta eziyet gören üç otistik çocuktan birisi olan Mustafa Recep Koç hayatını kaybetti. Ahmet Sürücü ve Barış Gödekoğlu ihmal ve kötü muameleden yaralanarak sağ kurtulmuşlardı. Bu şiddet ve ölüm listesini hazırlarken psikolojik açıdan bir hayli zorlandık. Okurken de sizlerin değerli zamanından çaldık. Ancak engellilerin ve ailelerinin hayatlarından çalınıyor. Gerekli önlemler alınmaz, düzenlemeler ve etkin denetimler yapılmazsa da ne yazık ki böyle sürüp gidecek” diye konuştu.  EŞİT VE ADİL OLUNMALI Engellilerin Türkiye’nin de imzacısı olduğu BM Engelli Bireylerin Hakları Sözleşmesi’nden doğan bazı haklarına dikkat çeken Dikmen, “Engelli bireylerin insan haklarının korunmasını, teşvik edilmesini ve geliştirilmesini sağlamak üzere devletlerin yükümlülüklerini açıklığa kavuşturan bu sözleşme, Türkiye’de 28 Ekim 2009 tarihinde yürürlüğe girdi. Yaşam hakkının, en temel engelli yani insan hakkı olmasına karşın bakım merkezlerindeki can kaybıyla sonuçlanan şiddet olayları başta olmak üzere, engellilerin toplum yaşamının her alanında karşılaştığı ayrımcı tutumlar ve zorbalığın önlenmemesi, sözleşmenin güvence altına aldığı haklarla uyumsuzluk gösteriyor. Devletimiz, sözleşmeyi imzalayarak, Türkiye’de yaşayan engellilerin işkence veya zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye veya cezaya karşı diğer bireylerle eşit koşullar altında korunmasını sağlamak için etkin bir şekilde tüm yasal, idari, yargısal ve diğer tedbirleri almak; sağlık, istihdam, eğitim ve sosyal hizmetler alanlarında kapsamlı habilitasyon ve rehabilitasyon hizmetleri sunmak,  mevcut hizmetleri güçlendirmek ve genişletmek yükümlülüğü altına girmiştir” şeklinde konuştu.  NE HÜKÜMET NE DE MUHALEFET GEREKENİ YAPMIYOR “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, ölüme varan vakaların artık yaşanmaması, engellilerin insan onuruna yakışır, eşit yurttaşlık haklarını kullanabildiği bir hayat sürdürülebilmeleri için, BM Engelli Bireylerin Hakları Sözleşmesi’ne uygun bütün düzenlemeleri yaparak bir an önce hayata geçirmeye davet ediyoruz” diyerek sözlerine devam eden Dikmen, bu kapsamda yapılması gereken çalışmalarda ne hükümetin ne de muhalefet partilerin gereken adımı atmadığını belirterek, “Hükümet ya da muhalefet ayrımı yapmaksızın tüm partilerin hak temelli engelli politikalarının bulunmadığını üzülerek görüyor, bir an önce bu yanlıştan dönmelerini istiyor ve Engelliler Gününe iki gün kala kendilerine buradan sesleniyoruz:  Engelliliğe ait gün ve haftalarda, müsamereler ve  yemekli kutlama organizasyonları yapmaktan vazgeçin.  Karar ve yönetim birimlerinizde, meclis sıralarınızda, belediye başkanlıklarınızda engelli bireylere yer verin, engellileri engelliler adına yönetmeyin. Engellilerin kendilerini temsil etmesine fırsat yaratın.  Eşit ve adil olan budur."  

Türkiye’de özel eğitime gereken özen gösterilmiyor Haber

Türkiye’de özel eğitime gereken özen gösterilmiyor

AYSELİN UZUN-ÖZEL HABER/ Dünyada birçok ülkede özel eğitim alan engelli çocukların ders saatleri haftada 20 ila 40 saat arasında iken ülkemizde bu ayda 8 saat ile sınırlandırılıyor. Üstelik eğitimin tamamı özel kurumlarda gerçekleştiriliyor ve devlet tarafından sadece belli bir kısmının masrafları karşılanıyor. Tüm bunlar aileleri maddi açıdan zorlarken, çocuklarda ise erken yaşlarda alması gereken eğitimin yeterli düzeyde olmaması sebebiyle, zihinsel ve fiziksel açıdan istenilen sonuçların elde edilememesine yol açıyor. Bu kapsamda açıklamalarda bulunan 26 yıllık Özel Eğitim Uzmanı Erdi Kanbaş ve KEDİ -Kabul, Eşitlik, Dahil Olma, İstihdam- Otizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu ise; devletin bu yönde daha fazla çalışma yürütmesi gerektiğini ve özellikle erken çocukluk dönemlerinden itibaren bu eğitimlerin verilmesinin şart olduğunu belirtiyor. SOMUT ADIMLAR GÖRMEK İSTİYORUZ Türkiye’de verilen özel eğitimin nicelik ve nitelik bakımında eksiklerinin bulunduğunu belirten KEDİ -Kabul, Eşitlik, Dahil Olma, İstihdam- Otizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu ise hükümet tarafından bu konuda somut adımlar atılması gerektiğini vurgulayarak, “Türkiye’de engelli çocuklara sadece haftada 2 saat özel eğitim veriliyor. Bu ayda 8 saat yapıyor ve kesinlikle çok yetersiz. Özellikle ilk çocukluk yaşlarında verilmesi gereken bu eğitim nicelik ve nitelik bakımında eksik kaldığı için çocukların gelişimi olumsuz etkileniyor. Bu tarz bir şeyin yaşanmaması adına özel eğitim içeriğinin çeşitlenmesi gerekir. Çeşitli terapilerle, duyu bütünleme, hareket eğitimi, konuşma terapisi başta olmak üzere çok yönlü bir yapıya kavuşması lazım. Şu anda birçok bakımdan eksik olduğunu söyleyebilirim. Öte yandan aileler bu eğitim ve terapi masraflarını karşılamakta zorlanıyor. Devlet sadece eğitimin ayda 8 saatlik kısmını karşılamakla yetindiği için birçok aile maddi ve manevi açıdan sıkıntılı bir sürece giriyor. Zaten bu eğitimler özel kurumlarda veriliyor. Aileler ve çocuklar bu zorlu süreçte yalnız bırakılıyor. Bizler hem aile hem de dernek olarak devletin bu yönde daha somut adımlar atmasını ve aileleri özel kurumlara mecbur bırakılmamalarını istiyoruz. Ayrıca 1.  Otizm Eylem Planının 2016 yılında Resmi Gazete’de yayınlanarak, yürürlüğe girdiği dönem Başbakan olan Binali Yıldırım’ın da katıldığı bir törende eğitim saatini artıracaklarını söylemişti, karar vericiler tarafından bizlere birçok söz verildi ancak bunların hiç biri tutulmadı. Adeta bizimle dalga geçildi. Ek olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim Bozukluklarının Yaygınlığının Tespiti ile İlgili Bireylerin ve Ailelerinin Sorunlarının Çözümü İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu iki yıllık çalışmasının ardından Mart 2020’de raporunu çözüm önerileriyle birlikte Meclis’e sundu.  Ancak maalesef o raporla ilgili  de geçerli bir eylem gerçekleşmedi. Bizler çok uzun süredir bekliyoruz ve artık eylem planları ile oyalanmak değil, somut adımlar görmek istiyoruz” ifadelerini kullandı. AYNI ORANTIDA EĞİTİM VERİLMELİ Özel Eğitim Uzmanı Erdi Kanbaş, “1998 yılından beri bu mesleği icra eden bir Özel Eğitim Uzmanıyım. Meslekte edindiğim 26 senelik tecrübeye göre; Türkiye’de diğer ülkelere nazaran özel eğitim sistemimin yeterli olmadığını söyleyebilirim” diyerek sözlerine başlayan Kanbaş, engelli bireylerin eğitiminde 2-6 yaş aralığının önemine dikkat çekerek “Herkesin bildiği üzere özel gereksinimli çocukların eğitiminde erken çocukluk dönemi dediğimiz, 2-6 yaş aralığı altın değerindedir. Ancak bizim ülkemizde maalesef devlet tarafından bu durum göz ardı ediliyor ve sonraki süreçte özellikle engelli çocuklar için geri dönüşü olmayan bir yola giriliyor. Çünkü çocuğun 6 yaşından sonra aldığı eğitim, 2-6 yaş aralığında aldığı eğitimden elde edilen verim kadar etkili olmuyor. Bu çocukları kazanmamız gereken süre 2-6 yaş aralığıdır. Ancak biz o dönemi es geçiyoruz. Türkiye’deki özel eğitim sisteminde yaşanan sıkıntılar ve yetersizlikler sebebiyle, verilen eğitimden çok iyi sonuçlar alabilecekken bu olasılığı yok sayıyoruz. Çünkü devletin bu yönde yeterli yatırımı yok. Durum böyle olunca da çocuğunun yeterli düzeyde eğitim almasını isteyen aileler özel kurumlara başvurmak zorunda kalıyor. Ancak bu da sadece maddi geliri iyi olan aileler için geçerli. Yani olması gereken; erken yaşlardan itibaren devlet tarafından bu çocuklara nitelikli ve en az diğer ülkelerde verilen saat kadar eğitim verilmesi lazım” açıklamasında bulundu. ARAMIZDA UÇURUMLAR VAR Kanada, İngiltere, Amerika gibi dünyanın gelişmiş ülkeleriyle kıyaslandığında ülkemizde verilen özel eğitim ders saatlerinin oldukça az olduğunu söyleyen Kanbaş, “Özel eğitim konusunda görüldüğü üzere diğer ülkelerle aramızda uçurum farklar var. Öte yandan diğer ülkelerde sadece özel eğitim değil bunun yanında konuşma terapisi, ergoterapi, fizyoterapi, spor gibi desteklerde de bulunuluyor ve bu da çocuğun normal okula rahat bir şekilde adapte olmasına zemin hazırlıyor. Ancak Türkiye’de bunların sağlanmamasının yanı sıra, hali hazırda alınan eğitimin niteliği de her açıdan yetersiz. Maalesef bu nedenle engelli çocuklar, herhangi bir engele sahip olmayan akranları ile kaynaşmakta sorun yaşıyorlar. Öte yandan yurt dışında karşılanan sınıf içi özel eğitim malzemelerinin ülkemizde de karşılanması gerekir. Fakat maliyeti sebebiyle devlet bunu sağlanmıyor. Bu ihtiyaçlar giderilsin ki komplike bir şekilde alınan eğitimden fayda sağlansın” şeklinde konuştu.

Engelli bireyler izcilik kampında buluştu Haber

Engelli bireyler izcilik kampında buluştu

İzmir Büyükşehir Belediyesi Engelli Çalışmaları Şube Müdürlüğü tarafından her yıl düzenlenen İzci Doğayı Sever ve Korur Yaz Kampı, bu yıl Özdere 100. Yıl Gençlik ve Spor Yerleşkesi’nde devam ediyor. İzcilik kampı, izcileri doğal kaynakları koruma, iklim değişikliği ve geri dönüşüm gibi konularda bilinçlendiriyor. Kamp, dört ayrı oturumda iki gece ve üç gün süresince devam edecek. İlk oturumda engelli bireylerin de aralarında bulunduğu izciler, kamp ateşi eşliğinde sosyalleşme fırsatı buldular. Engelli Çalışmaları Şube Müdürü Emine Koç, kapsayıcı izciliğin engelli bireylerin doğayla bütünleşmesini sağladığını belirterek, “10 yıldır bu alanda öncü çalışmalar yapıyoruz. Türkiye genelindeki diğer belediyelere de rehberlik ediyoruz” dedi. Kapsayıcı izcilik çalışmaları Engelli Çalışmaları Şube Müdürü Emine Koç, “Kapsayıcı izcilik, engellilik alanında, engellilerin bir arada sosyalleşmesini sağlayan, onları doğayla bütünleştiren bir çalışma. Bu çalışma sayesinde, izcilerimiz bir gruba ait olmanın güzelliğini, izciliği öğrenerek keşfediyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Engelli Çalışmaları Şube Müdürlüğü olarak 10 yıldır engellilik alanında kapsayıcı izcilik çalışmaları yapıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi; engelli gençlerle, çocuklarla ve onların aileleriyle beraber düzenlenen kapsayıcı izcilik çalışmasında Türkiye’de öncü kurumlardan biri. İlçe belediyelerimizden Kemalpaşa Belediyesi’ne ve Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne bu çalışmayı transfer ederek onlara da rehberlik ediyoruz. Engellilik alanındaki çalışmalara yeni boyut getiren kapsayıcı izcilik çalışmalarını, Türkiye’de engellilik alanında çalışan tüm arkadaşlarımıza tavsiye ediyoruz ve bunun için rehberlik yapmaya hazırız” ifadelerini kullandı Çok sayıda izci geldi Kamp hakkında bilgi veren Uluslararası Daimi Baş İzci Lider Eğitimcisi Esin Akgür, “Kampımızda kapsayıcı izcilik çalışmaları yapıyoruz. Doğal kaynakları koruma konusunda izcilerimizi bilinçlendirme çalışmaları yapıyoruz. İzmir’in tüm ilçelerinden çok sayıda izcimiz kampımıza geldi. İklim değişikliği, atık materyallerin geriş dönüşümü, doğal kaynakların korunması gibi pek çok konuda çalışma gerçekleştirmeye devam ediyoruz” diye konuştu. Aileler memnun Kampa katılan engelli izcilerin aileleri de çalışmadan çok memnun kaldıklarını belirtti. Nurten Çetin “Etkinliğe oğlumla katıldık ve çok mutluyuz. Oğlum bu kamplarda çok güzel şeyler öğreniyor. Çevresine karşı çok duyarlı biri. Çöp atmaz, suyu tasarruflu kullanır, arkadaşları ile iyi geçinir. Çok olumlu gelişmeleri oldu. Çevresini koruyan çocukların yetiştiğini görmek bizi çok mutlu ediyor. İzcilik çalışmalarını destekleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Dr. Cemil Tugay’a teşekkür ediyoruz” derken, Ayşe Çetin ise “Kızım buraya geldiği için çok mutlu. İzcilik faaliyetlerine katılacağı zaman erkenden kalkıp koşa koşa geliyor. Bize bu imkânları verdikleri için çok mutluyuz. Emeği geçen herkese ve destekleri için Başkanımız Dr. Cemil Tugay’a çok teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.  Dört ayrı oturum Kamp süresince “Doğal Kaynakları Koru”, “Biyoçeşitliliği ve Yaban Hayatını Koru”, “İklim Değişikliğine Karşı Harekete Geç” ve “Atıkları Doğru Yönet, Geri Dönüşümü Destekle” temalarıyla dört ayrı oturum düzenlenecek. Her oturumun sonunda izciler tarafından hazırlanan manifestolar, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’a sunulacak. Bu kamp, izcilerin doğaya olan duyarlılığını artırmanın yanı sıra, sosyal sorumluluk bilincini de güçlendirmeyi hedefliyor.

Boccia nedir? Boccia nasıl oynanır? Haber

Boccia nedir? Boccia nasıl oynanır?

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından engelli vatandaşlara yönelik destek programı kapsamında Boccia kursu açılacak. Peki, Boccia nedir? Boccia nasıl oynanır? Detaylar haberimizin devamında... Boccia nedir? Boccia, serebral palsi hastalığı bulunan bireyler için tasarlanmış bir oyundur. Bu oyun strateji ve doğruluk türünden bir oyundur. Aynı zamanda motor becerisini geliştirmek için de tercih edilen oyunlardan biridir. Boccia el ve göz koordinasyonu gerektirmektedir. Kas gücünün etkilenmesi, Atetoz, eklem hareket açıklığının etkilenmesi, hipertoni, uzuv noksanlığı ile Ataksia engel türü bu oyuna uygun engel tipleridir. Boccia nasıl oynanır? Boccia, oyuncuların renkli toplarını jack olarak bilinen beyaz hedef topa mümkün olan en yakın mesafeye yuvarlayarak veya atarak oynadıkları bir spordur. Oyun düzgün bir yüzeyde gerçekleşir ve bireysel, çiftler veya takım formatında oynanabilir. Takım maçları altı bölümden, bireysel ve çiftler maçları ise dört bölümden oluşur. Her bölümde, oyuncular jack hedef topuna en yakın toplarını yerleştirmeye çalışırlar. Her bölüm sonunda, jack topuna en yakın topu olan sporcu, çift ya da takım 1 puan alır. Ayrıca, rakiplerininkinden daha yakın olan her ekstra top için de birer puan kazanılır. Her bölümde her sporcu, çift veya takım altı top atar ve oyun sonunda en çok puanı toplayan taraf kazanır. Boccia hangi ülkenin? Boccia’nın kökeni İtalya’ya dayanmaktadır.

Adana’da engellilere destek Haber

Adana’da engellilere destek

Adana Yüreğir Belediyesi, engellilerin toplumsal yaşama katılımlarını kolaylaştırmak ve ailelerine yardımcı olmak amacıyla 200 tanesi manuel, 30 tanesi çocuk, 2 tanesi akülü tekerlekli sandalye olmak üzere 280 adet medikal malzemeyi belediye ana binası önünde düzenlenen törenle ihtiyaç sahibi engellilere ulaştırdı. Ali Demirçalı: Engellinin hayatını büyük oranda kolaylaştıracak Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı, törende yaptığı konuşmada, dağıtımı yapılan medikal malzemelerin her bir engellinin hayatını büyük oranda kolaylaştıracağını ifade ederek, “Bu malzemeler engelli kardeşlerimizin hayatlarında çok şey değiştirecek. Sevgi varsa engeller yok olur. Bugün burada meclis üyemiz İsmail Ceylan’ın katkıları, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu ve Tayvan Büyükelçiliği’nin destekleri ile Yüreğirli engelli bireylerimizin engelleri aşması için 200 adet tekerlekli sandalye, 30 adet çocuk tekerlekli sandalyesi, 38 adet valker yürüteç, 10 adet vakumlu denge bastonu ve 2 adet akülü tekerlekli sandalyenin dağıtımını gerçekleştireceğiz. Bunların çok daha fazlasını yapabilmek için de arkadaşlarımızla büyük bir çaba içerisindeyiz.” diye konuştu. Konuşmasında yaşanılan yerin gelişmişliğini etkileyen faktörlerden birinin de özel gereksinimli bireylere yönelik yapılan hizmetler olduğunu dile getiren Başkan Demirçalı, “Yüreğir’de her bir engelli bireyimizin her şeye kolayca erişmesini sağlamak için çalışmalarımızı mutlaka engelli bireylerimizi de düşünerek yapacağız. Yüreğir’de engelli kardeşlerimizin yüreklerine dokunmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı. Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı, konuşmasının ardından CHP Yüreğir İlçe Başkanı Sabri Sarı ile birlikte medikal malzeme dağıtımı yaptı. Malzeme desteğinden yararlanan engelli bireyler de Başkan Demirçalı’ya teşekkür etti.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.