TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#enfeksiyon

enfeksiyon haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, enfeksiyon haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Okulların açılmasıyla birlikte solunum yolu enfeksiyonları arttı Haber

Okulların açılmasıyla birlikte solunum yolu enfeksiyonları arttı

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Soner Sarmaşık, okullarda artan enfeksiyon hastalıkları hakkında bilgi verirken, korunmak için nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlattı. Dr. Mehmet Soner Sarmaşık, “Okulların açılması ile birlikte enfeksiyonlarla çok sık karşılaşmaya başladık. Bu artıştaki en büyük etken, çocukların okullarda kalabalık şekilde bir arada bulunması. Kapalı ortamlarda hastalığı birbirlerine kolayca bulaştırabiliyorlar. Aynı zamanda kendilerine bulaşmış hastalık etkenini eve de taşıyorlar. Grip, nezle gibi solunum yolu enfeksiyonların en sık havadan ve yüzeyden bulaşıyor. Hasta birinin öksürmesi ya da hapşırmasıyla havaya karışan mikroplar, diğer çocukların bunları solumasıyla bulaşıyor. Aynı zamanda bu hapşırık ve öksürükle dışarı çıkan mikroplar, duvar, masa gibi yüzeylere, oradan ellere, el yoluyla da ağız, burun gibi doğal boşluklardan vücudumuza girerek hastalanmamızı sağlıyor” dedi. Hastalanan çocuğun özellikle aktif bulaştırıcı dönemde okula gönderilmemesi gerektiğini belirten Dr. Sarmaşık, hasta çocuğun evde kalmasının diğer çocukların hastalıktan korunmasında önemli bir etken söyledi. Okulların açılması ile birlikte; boğaz, kulak, akciğer, bağırsak enfeksiyonları ya da bronşit gibi birçok hastalık tablosuyla karşılaştıklarını kaydeden Dr. Sarmaşık, güçlü bağışıklık sistemi olan çocukların hastalanmadığına ya da hastalansa da hafif geçirdiğine dikkat çekerek şu bilgileri verdi; “Bağışıklığının güçlü olması çok önemli. Zira, mikroplarla bağışıklık sistemimiz savaşıyor. Ne kadar güçlü olursa, o kadar iyi. Ama bağışıklık sistemi birkaç günde ziplenmiş gibi güçlenmez. Düzenli uyku, sağlıklı beslenme, hareketli yaşam gibi kuralları hayata geçirmeli; bunlar çocuğun yaşına ve özelliklerine uygun şekilde yapılmalı. Anneler bağışıklığı güçlensin diye çocuklarına vitamin içiriyorlar. Oysa vitaminler rast gele içirilmemeli, zira bazı vitaminler yarardan çok zarar veriyor. O nedenle vitamin kullanmalı mı, hangi tip vitamine ihtiyacı var sorularının yanıtları için mutlaka bir uzmana başmalılar.” “Kalın kıyafetler değil, ince ve kat kat giydirin” Annelerin çocuklarını korumak için bazen yanlış da yapabildiklerin belirten Dr. Sarmaşık, “Çocuğu giydirme bu yanlışlardan biri. Anneler çocukları üşür endişesiyle kalın giydiriyorlar. Oysa sonbaharda gün içinde sıcaklık çok değişiyor. O nedenle bu mevsimde ince ama kat kat giydirilmesi, çocuğun sıcakladığında giysilerini çıkarabilmesini sağlıyor. Böylece dış ortam ile vücut arasındaki sıcaklık farkı eşitleniyor. Aksi durumda çocuk terliyor” şeklinde konuştu. “Ellerini sık sık yıkamalı” Enfeksiyon etkenlerinin hava kadar el teması yoluyla da geçtiğini hatırlatan Dr. Soner Sarmaşık, çocukların el yıkamayı bir alışkanlık haline getirmesi gerektiğini vurgulayarak, “Anne babalar, çocuklarına el yıkamayı sevdirerek öğretmeli. Yalnızca evde değil, okulda da sık sık ellerini yıkamalı. Ayrıca yıkarken geçiştirme şeklinde değil, yeterli su ve sabun kullanmayı öğretmek lazım” dedi. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Çocuklarda grip vakalarında artış

Üst solunum yolu enfeksiyonu çocuklarda sık görülüyor Haber

Üst solunum yolu enfeksiyonu çocuklarda sık görülüyor

Sürekli koşturan ve değişken hava şartlarına ayak uydurmakta zorlanan çocuklar sonbaharda kolayca rahatsızlanabiliyorlar. Özellikle okul, kreş gibi kalabalık ve kapalı mekanların riski artırdığını, enfeksiyonların yayılımını kolaylaştırıp hızlandırdığını söyleyen Medline Adana Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İsmet Öncü, hastalıklar hakkında bilgi verdi. Dr. İsmet Öncü, çocukların sonbaharda en sık karşılaştığı 5 hastalığı ve neler yapılması gerektiğini şu şekilde anlattı: 1. Soğuk algınlığı Kreşe veya okula başlayan çocukların ilk senelerde daha sık hastalanması, senede ortalama çoğu sonbahar ve kış aylarında olmak üzere 6-8 kere üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmeleri normal bir durumdur. Hapşırma, öksürük, burun akıntısı ve tıkanıklığı, boğaz ağrısı, gözlerde sulanma, bitkinlik ve iştahsızlık en sık görülen belirtilerdir. Üst solunum yolu enfeksiyonlarının yüzde 90'ı virüslere bağlı gelişmekle birlikte antibiyotik gerektirmezler. Soğuk algınlığının doğrudan ve etkin bir tedavisi yoktur. Tedavi, hastalığın belirtilerinin giderilmesine yöneliktir. Bol miktarda C vitamini içeren besinlerin tüketilmesi, el hijyenine dikkat edilmesi, kapalı ve kalabalık mekanlarda bulunulmaması önerilir. 2. Orta kulak iltihabı En çok nezle, grip gibi enfeksiyonları takiben gelişen ikincil enfeksiyon şeklinde görülür. Özellikle 3 yaş ve altındaki çocukları etkiler. Çocukta huzursuzluk, sık ağlama ve kulaklarını tutma gibi belirtiler yaşanır. Genellikle bakteriyel olup hastalığın doğal seyri doktor kontrolünde erken ve yeterli bir antibiyotik tedavisi ile kısaltılarak olabilecek komplikasyon tehlikesi azaltılabilir. Nadiren de olsa kalıcı işitme kayıplarına sebep olabileceğinden orta kulak iltihabının bir uzman tarafından değerlendirilmesi faydalı olacaktır. 3. Sonbahar alerjisi Çocuklarda alerjik nezle genellikle okul öncesi dönemde başlar. Sonbahar döneminde ise saman nezlesi ve astım gibi alerjik hastalıkların hem sıklığı artar hem de belirtileri alevlenir. Özellikle burun akıntısı, hapşırma, burun kaşıntısı, gözlerde kızarıklık ve kaşıntı gibi alerjik nezle belirtileri çocuğun yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler. Hastalığın doğru tanısı ve tedavisi, çocuğu rahatlatmak ve gereksiz ilaç kullanımını önlemek açısından mühimdir. Alerjik hastalıklarda korunma yöntemleri önemlidir ancak tek başına yeterli olmaz. Tanı konulduğunda çocuğun yaşına ve belirtilerine göre uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması gerekir. Hastalık her zaman tamamen geçmese de kontrol altına alınabilir. 4. Sinüzit Sinüsler, burun geçişine yakın boşluklardır. Sinüzitte, sinüslerin ağzı iltihaplanarak tıkanır. Bunun sebebi solunum yolu ile buraya ulaşan hem bakteriler hem de virüsler olabilir. Burun tıkanıklığı, koyu sarı-yeşil renkte burun akıntısı, hafif ateş, baş ağrısı ve burundan konuşma gibi belirtileri vardır. Alerjik hastalarda daha sık görülür ve genellikle üst solunum yolu enfeksiyonunu izler. Antibiyotik tedavisi gerekebilir. Ortam havasını nemlendirmek, burun spreyleri ve günlük alınan sıvı miktarının arttırılması sinüzitin doğal tedavisi için yapılabilecek temel uygulamalardandır. Tüketilen sıvılar, koyu kıvamdaki mukusun yumuşayarak drenajının kolaylaşmasını sağlar. 5. Larenjit Larenjit, çeşitli sebeplerle ses telleri iltihabı oluşması sonucunda, boğazda yumru hissi, ağrı ve ses kısıklığı ile devam eden bir rahatsızlıktır. Hastalık, sıklıkla ‘krup’ olarak adlandırılan viral bir enfeksiyonun parçası olarak karşımıza çıkar ve esas olarak bebeklerle küçük çocukların solunum yollarını etkileyen bir enfeksiyondur. Ancak larenjit, çocukların hava yolları henüz küçük olduğundan daha ağır seyretme eğilimindedir. Ortalama 7-10 gün içerisinde herhangi bir tedaviye gerek kalmaksızın ve kendiliğinden iyileşse de ses dinlendirme, bol sıvı alımı ve havayı nemlendirme gibi önlemler iyileşme sürecini hızlandırır. Dr. İsmet Öncü, çocukları sonbahar hastalıklarından korumak için 10 öneriyi ise şu şekilde sıraladı: “Sık ve etkili el yıkama alışkanlığı kazandırın Öksürürken veya hapşırırken ağzını dirseği ile kapatması gerektiğini öğretin Mümkün olduğunca kapalı ve kalabalık ortamlara sokmayın Hasta olduğu bilinen kişilerle temas etmelerini engelleyin Sigara içilen ortamlarda bulunmalarına mani olun Sağlıklı ve dengeli besleyin, bol sıvı tüketmelerini sağlayın Doktor kontrolünde vitamin ve mineral desteği verin Çok kalın ya da çok ince kıyafetler giydirmeyin Bulundukları ortamı sık sık havalandırın Uyku düzenlerine özen gösterin.” BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Geçmeyen boğaz ağrınız varsa dikkat

Tuvalette telefon kullanmak enfeksiyon riskini 2 kat artırıyor Haber

Tuvalette telefon kullanmak enfeksiyon riskini 2 kat artırıyor

Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, Dünya El Yıkama Günü dolayısıyla bilgilendirmelerde bulundu. “Tuvaletler, bakteri ve virüslerin kolayca yayılabileceği yerlerdir” Dünya nüfusunun yüzde 90'ından fazlasının akıllı telefon sahibi veya kullanıcısı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Leblebicioğlu, “Ancak, telefonlarımızın mikroplarla kaplı olduğu ve sağlık riskleri taşıdığı gerçeği sıkça göz ardı edilmektedir. Tuvalette telefon kullanımının riskleri, özellikle enfeksiyonlar açısından birçok insanın farkında olmadığı bir konudur. Tuvaletler, bakteri ve virüslerin kolayca yayılabileceği yerlerdir. Bu mikroplar, tuvalet kâğıdı, kapı kolları, musluklar ve sifon gibi yüzeylere bulaşabilir” diye konuştu. “6 kişiden 4’ü tuvalette telefon kullanıyor” Yapılan bir çalışmada, 6 kişiden 4’ünün tuvalete telefonlarını götürdüğünün ve bunun ciddi sağlık sonuçlarına yol açabileceğinin belirlendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Leblebicioğlu, “Katılımcıların çoğu tuvalette sosyal medya platformlarında gezinmek, güncel olayları takip etmek veya mesajlara ve maillere cevap vermek için telefonlarını kullandıklarını belirtmektedir” şeklinde konuştu. “Akıllı telefonlar klozetlerden 10 kat daha fazla mikrop taşıyabilir” Tuvalet klozetlerinin ve yüzeylerinin çeşitli tehlikeli mikroplarla dolu olduğunu belirten Prof. Dr. Leblebicioğlu, şu bilgileri paylaştı: “Araştırmalar göstermektedir ki, akıllı telefonlar bile klozetlerden 10 kat daha fazla mikrop taşıyabilmektedir. Dokunmatik ekranlar da mikropların yayılmasında önemli rol oynayan bir yüzeydir. Telefon ekranlarında mikroplar 28 gün boyunca hayatta kalabilme gücüne sahiptir. Dokunmatik ekranlar, bulaşıcı hastalıklar taşıyabilen 'dijital çağın sivrisineği' olarak tanımlanmaktadır. Tuvalette telefon kullanmak, telefonun bu mikroplarla enfekte olma riskini iki katına çıkarmaktadır. Özellikle kirli yüzeylere temas ettiğinizde veya yaklaştırdığınızda mikroplar cihazınıza bulaşır.” Tuvaletlerde sık bulunan mikroplar Tuvaletlerde en sık saptanan mikroplardan birisinin staphylococcus aureus mikrobu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Leblebicioğlu, “Bunun yanı sıra e. coli, enterococcus, salmonella, shigella ve campylobacter gibi patojenlere de maruz kalınır. Bu enfeksiyonlar arasında besin zehirlenmesi, soğuk algınlığı, grip, ishal, idrar yolu enfeksiyonu ve cilt enfeksiyonları sayılabilir” dedi. “Tuvalete telefonunuzu götürmeyin” Tuvalette telefon kullanımının risklerini azaltmak için alınabilecek önlemlerden bahseden Prof. Dr. Leblebicioğlu, “Öncelikle tuvalete telefonunuzu götürmekten kaçının. Telefonunuzu tuvalette kullanmanız gerekiyorsa, sesli arama veya kulaklık gibi eller serbest seçeneklerini tercih edin. Tuvaletten çıktıktan sonra telefonunuzu silin ve ellerinizi en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkayın. Ardından ellerinizi temiz bir havlu veya tek kullanımlık kâğıt havluyla kurulayın. Bu basit adımlar, tuvalette telefon kullanımının risklerini önemli ölçüde azaltabilir ve sağlığınızı koruyabilir. Telefonu düzenli temizlemek de önemlidir. Telefonu temizlerken en az yüzde 70 alkol içeren alkollü mendil veya spreyler kullanmalısınız. Doğrudan telefonun üzerine sprey yapmaktan kaçının ve temizlik işlemi bittikten sonra ellerinizi iyice yıkayın” ifadelerinde bulundu., BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Besinlerin değerini düşüren 10 hata

Aman dikkat! Hastalık mevsimindeyiz Haber

Aman dikkat! Hastalık mevsimindeyiz

SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Nevhiz Gündoğdu, sonbahar mevsimiyle birlikte üst solunum yolu enfeksiyonlarının görülme sıklığının da arttığını söyledi. Sonbahar mevsiminde boğaz enfeksiyonları, grip (influenza), sinüzit ve larenjit gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarının daha da yaygın görüldüğünü belirten Doç. Dr. Gündoğdu, tedavinin; hastanın semptomlarına göre belirlendiğine vurgu yaptı. Pandemi sürecinde solunum yolu hastalığından korunmanın sosyal mesafelerle öğrenildiğini hatırlatan Doç. Dr. Gündoğdu şu bilgileri paylaştı: “Bu dönemde kendimizi ve ailemizi korumak çok önemli. Eğer gripsek gebeler, yaşlılar ve kronik rahatsızlığı olan kişilerden uzak durmamız gerekiyor. Bulunulan ortamın havalandırılması da çok önemlidir. Grip olduğumuzda toplu ortamlarda bulunmayalım. Gebeliği olan kişilerden uzak duralım. Eğer hasta olmak istemiyorsak, toplu ortamlara girdiğimizde maske kullanımına da özen göstermeliyiz.” Grip aşısı Grip aşısının enfeksiyonlara karşı etkili yöntemlerden biri olduğunu kaydeden Doç. Dr. Gündoğdu, “Yaşlılarımızın, astım, KOAH, vb. kronik rahatsızlığı olanların, gebelerin ve 65 yaş üstü kişilerin aşılarını yaptırmasını öneriyoruz” uyarısını yaptı. BU HABER DE İLGİNİİZ ÇEKEBİLİR: Eris varyantının etkileri neler?

Sonbahar ve kış aylarında solunum yolu enfeksiyonları artıyor Haber

Sonbahar ve kış aylarında solunum yolu enfeksiyonları artıyor

Üst solunum yolları enfeksiyonları doktora başvurunun en sık sebeplerinden birisi. Mevsim geçişlerinde yaşanan ısı değişimleri birçok hastalık gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarına da zemin oluşturuyor. Zayıflayan bağışıklık sistemiyle birlikte vücut direncinin düşmesi, bu dönemlerde üst solunum yolu enfeksiyonlarında artış yaşanmasına neden oluyor. Medicana Bursa Hastanesi Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. İdil Öztürk, çok sık geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı şu uyarılarda bulundu: "Üst solunum yolu enfeksiyonları, dünyada en çok görülen ve en fazla iş gücü kaybına neden olan hastalıklardır. Üst solunum yolu enfeksiyonuna en sık neden olan faktörler virüslerdir, virüslerin zayıf düşürdüğü bireylerde diğer bakteriyel enfeksiyonlar da görülebilir. En çok bilinen üst solunum yolu enfeksiyonları nezle ve grip olmakla birlikte bu hastalıklar sinüzit, tonsillit (bademcik iltihabı), orta kulak iltihabı ve larenjite neden olabilir. Alerjik bünyeye sahip olma, burun kemiği eğriliği veya konka büyüklüğü gibi anatomik sorunlar nedeniyle ağızdan nefes alıp verme, sigara içme, düzensiz beslenme gibi faktörler de üst solunum yolu enfeksiyonuna yatkınlığı artırır. Bu hastalıklar mevsim geçişlerinde ve kalabalık ortamlarda sık görülürler. Damlacık enfeksiyonu biçiminde ortaya çıkarlar, yani yakın mesafeden konuşma, öpme, öksürme sonucunda bulaşırlar. Bulunulan ortamda havalandırmanın yetersiz olması da bulaşmalarını kolaylaştırır. Virüs bulaşı olan yüzeylere temas sonrası ellerin yıkanmaması ile de bulaş meydana gelir. Gereksiz antibiyotik kullanımını önlemek amacıyla üst solunum yolu enfeksiyonlarının tanısında viral/bakteriyel hastalık farklarının bulunması gerekir." Op. Dr. İdil Öztürk, erişkinlerde sık olarak görülen üst solunum yolu enfeksiyonlarını da şöyle sıraladı: Nezle (akut nazofarenjit) Nezle birden çok virüsün yol açtığı, kişiden kişiye bulaşan, üst solunum yollarını tutan hafif seyirli bir hastalıktır. Üşütme, soğuk algınlığı olarak da bilinir. Soğuk mevsimlerde daha sıktır. Sigara içenlerde daha sık görülmez fakat ağır seyreder. Bir insan, ömrü boyunca yaklaşık olarak 300 defa nezle olur. Beş yaşın altındaki çocuklar yılda ortalama 8-10 kez üst solunum yolu enfeksiyonu geçirir. Klinik bulgular genellikle hafiftir. Hafif ateş, burun akıntısı, hapşurma bazen öksürük, en sık rastlanan belirtilerdir. Özel bir tedavisi yoktur. Komplikasyon gelişmezse hastalık kendini sınırlar ve ortalama bir hafta sürer. Antibiyotik kullanımı gereksizdir. Burunu açmak için okyanus suyu içeren spreyler, bazen ateş düşürücü-ağrı kesiciler, destekleyici tedavi olarak uygulanır. Hastayı izleyen doktor ikincil bakteri enfeksiyonu eklendiğini görürse antibiyotik başlayabilir. İnfluenza (grip) enfeksiyonu İnfluenza virüslerinin yol açtığı üst solunum yolu enfeksiyonudur. Virüsün 3 tipi vardır. Tip A insanlar, domuzlar ve kümes hayvanlarında, Tip B sadece insanlarda hastalık yapar. Tip C ise insanlarda çok hafif belirtilere yol açar. Sıklıkla ani başlayan yüksek ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ve kas ağrıları, bitkinlik, burun akıntısı veya tıkanıklığı ile kendini gösterir. Ateş genellikle 5 gün ya da 1 hafta sürer. Tanıda grip benzeri hastalık bulguları olan ve bu şikâyetlerden herhangi biri ile başvuran olgulardan boğaz, burun ya da geniz sürüntüsü alınarak yapılan hızlı tarama testleri kullanılabilir. Tedavide dinlenme çok önemlidir. Ateş düşürücüler, bol sıvı tüketimi ve iyi beslenme önemlidir. Viral bir hastalık olduğu için antibiyotik verilmez ancak orta kulak iltihabı, sinüzit, zatürre gibi ikincil enfeksiyon, komplikasyon olarak eklenmiş ise antibiyotik kullanılır. Tedavi için bazı antiviral ilaçlar kullanılabilir ancak etki için tedaviye hızlı başlanması gerekir ve hastalığın seyrini ancak 1-2 gün kısaltır. Bu yüzden ilaç kullanımı daha ciddi enfeksiyonlar açısından risk taşıyan çocuklar veya hastaneye yatırılması gereken vakalar için önerilmektedir. Grip, bazı insanlar için daha tehlikelidir. Bebekler ve küçük çocuklar, 65 yaş ve üzerinde olanlar, gebeler, bazı hastalıklara sahip kişiler ve bağışıklık sistemi zayıflamış olanlar en yüksek risk altındadır. Gripten korunmanın en etkin yolu, grip aşısıdır. Dünya Sağlık Örgütü 6 aydan büyük tüm çocuklar ve erişkinlere her yıl aşı uygulanmasını önermektedir. İki tip aşı mevcuttur. İlki 6 aylıktan büyük herkese uygulanabilen inaktif (ölü virüs içeren) aşıdır. İkincisi burun spreyi olarak uygulanan canlı zayıflatılmış grip aşısıdır, bu aşı 5-49 yaş arası sağlıklı, ek kronik hastalığı bulunmayan bireylere uygulanmak üzere onay almıştır. 6 ay- 9 yaş arası küçük çocuklarda yüksek düzeyde yeterli cevap oluşması için, inaktif aşının bir ay ara ile iki doz yapılması önerilmektedir. Çocuklarda ve yüksek risk grubunda özelikle aşı uygulanması önerilmektedir. Akut farenjit -tonsilit Yutak ve bademciklerin ani başlayan enfeksiyonudur. Virüs veya bakteriyel kaynaklı olabileceği için etkene göre tedavi metodu değişiklik gösterir. Belirtileri yüksek ateş, boğaz ağrısı-yutkunma zorluğu, halsizlik-kırgınlık, baş-eklem-kas ağrıları, öksürük ve bazen de boyunda lenf bezlerinin şişmesidir. Bronşit ve zatürre önemli komplikasyonlardandır.Bakteriyel sebeplerle oluşan farenjitte hastalık daha ağır seyreder. Yapılan fizik muayene ve laboratuvar incelemeleri ( boğazdan alınan örnek ile hızlı antijen tarama testi) sonucu etkenin bakteri olduğu düşünülürse uygun antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. Orta kulak iltihabı Çocuklarda orta kulak enfeksiyonu daha sık görülür. Sıklıkla nezle, grip gibi enfeksiyonları takiben gelişen ikincil bakteriyel enfeksiyon şeklindedir. En sık 6-18 ay asındaki çocukları etkiler. 6 yaşından sonra hastalık sıklığında bariz azalma görülür. Çocukta huzursuzluk, sık ağlama ve kulaklarını tutma gibi belirtiler olur. Çoğunlukla bakteriyeldir ve doktor kontrolünde antibiyotik tedavisi gerekebilir. Akut sinüzit Yüz kemiklerinin içerisinde sinüs adı verilen hava boşluklarının iltihabına sinüzit adı verilir. Yine sıklıkla viral üst solunum yolu enfeksiyonlarını takiben gelişir. Vira enfeksiyonlardan sonra 7-10 günde tam iyileşme beklenirken genellikle burun doluluğu ve öksürük artışı olur. Büyük çocuklar ve erişkinlerde baş ve yüz ağrıları görülebilir. Antibiyotik tedavisi gerekebilir. Op. Dr. İdil Öztürk, söz konusu bu üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak için hijyene ve el yıkamaya özen gösterilmesi, kalabalık ortamlardan uzak durulması, kalabalık ortamların (sınıf v.b.) sık sık havalandırılması, hasta kişilere mümkünse maske taktırılması ve fazla yaklaştırılmaması, yaşa uygun ve dengeli beslenilmesi, mevsime uygun giyinilmesi gerektiğini söyledi. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Uzmanından velilere uyarı: Çocuklarda uyku düzenine dikkat!

Okullardaki enfeksiyon artışını önlemek için alınabilecek önlemler Haber

Okullardaki enfeksiyon artışını önlemek için alınabilecek önlemler

Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Çağlar Erol, hastalık riskini en aza indirmek için alınabilecek önlemlere dikkat çekerek bilgilendirmelerde bulundu. Okulların yeni bir eğitim-öğretim yılına başlamasının aileler için de bir dizi sağlık önlemlerini beraberinde getirdiğini dile getiren Uzm. Dr. Erol, ailelerin alması gereken sağlık önlemlerini anlattı. “Aşılar ve aşı takibi önem taşıyor” Çocukların aşı takiplerinin yapılmasının önemine değinen Uzm. Dr. Erol, “Aşılar çocukları birçok bulaşıcı hastalığa karşı korur. Covid-19 pandemisinin etkileri halen aklımızda iken, bulaşıcı hastalıklara karşı en güçlü kalkan olan aşıların takibini yakından yapmalıyız. Çocuklar için uygun yaş ve dozlarda aşıları yenilemek, hem toplumun hem bireyin bağışıklık seviyesini yükseltir” diye konuştu. “Çocuklara el yıkama alışkanlığı kazandırılmalı” Hijyenin çocukların okullarda ve evlerinde sağlıklı kalmalarının temel taşı olduğuna vurgu yapan Uzm. Dr. Erol, “Çocuklara el yıkama alışkanlığı kazandırmak, bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemeye yardımcı olur. Ağız hijyeni de unutulmamalı. Ayrıca okullarda hijyenik ortamların sağlanması da önemlidir. Okullar açılalı henüz bir kaç hafta olmuşken enfeksiyonlardaki artış gözle görülür oranda olmaktadır. Bu tamamen birlikte vakit geçirmekten, toplu olarak aynı ortamı paylaşmaktan kaynaklanmaktadır. Bireysel olarak enfeksiyondan çocuğumuzu korumak için yapabileceğimiz en kolay yöntemlerden biri ise hem kendisinin hem bulunduğu fiziksel ortamın hijyen standartlarını optimuma getirmektir” dedi. “Maske kullanılabilir” Okullarda enfeksiyon görüldüğü takdirde maske kullanmanın yararlı olacağını belirten Uzm. Dr. Erol, “Her ne kadar toplu yaşanılan alanlarda herkesin maske kullanımı yönetici kurumlar tarafından alınan veya kaldırılan bir karar olsa da, çocuğunuzun sınıfında arka arkaya enfeksiyonlar görülürse okulda maske kullanmasını bireysel olarak da olsa göz önüne almanızda fayda olacaktır. Her ne kadar çocuklar kurallara uyma ve onları uygulama konusunda biz erişkinlerden çok daha meziyetli olsa da maske takmayı ve doğru kullanmayı öğretmek, bu önlemin etkinliğini artırır” şeklinde konuştu. “Semptomları izlemek önemli” Çocukların okula gitmeden önce günlük olarak semptomlarını izlemenin önemli olacağını kaydeden Uzm. Dr. Erol, “Herhangi bir hastalık belirtisi (ateş, öksürük, burun akıntısı) gösteren çocuklarda bu durumlar ciddiye alınmalı, öğretmeni ile paylaşılmalı, gün içindeki semptomların seyri ile ilgili yine okuldan geri bildirim alınmalıdır. İnatçı semptomlar görüldüğünde ise bir sağlık profesyoneline, pediatri hekimine başvurulmalıdır” ifadelerini kullandı. “Düzenli sağlık kontrolleri yaptırılmalı” Çocukların düzenli sağlık kontrollerinin, potansiyel sağlık sorunlarının erken teşhis edilmesine yardımcı olacağının altını çizen Uzm. Dr. Erol, şu bilgileri paylaştı: “Özellikle alerji hikayesi olan çocuklarımızın sonbahar alerjenleri ile karşılaşmadan önce koruyucu önlemlerin alınması açısından hekimleri ile plan yapmaları önemlidir. Bitmeyen öksürük ve geniz akıntılarıyla kış boyu uğraşmamak adına bu erken hamleyi yapmanız önemlidir. Standart takiplerin aksatılmaması da ayrı bir önem arz etmektedir. Hem sağlık düzeyinin artırılması hem yaşam konforu açısından çocuğun düzenli takiplerini okul döneminde de olsa aksatmayın.” “Aile içi iletişim” Aile bireyleri arasındaki açık bir iletişimin, sağlık önlemlerini uygulamayı kolaylaştıracağını söyleyen Uzm. Dr. Erol, “Ebeveynler çocuklarıyla düzenli olarak konuşmalı ve onlara sağlıkla ilgili önemli bilgileri aktarmalıdır. Bunları bir dayatma ya da zorunluluk olarak değil, bir alışkanlık ve hayatın bir parçası olarak çocuğa iletmek hem hijyen ve sağlık kurallarına uyulmasını kolaylaştırır hem de süreklilik sağlar. Ayrıca bu kurallara sizin uyduğunuzu görmek, çocuğun rol model aldığı kişiler olarak ona sağlık konusunda öğreteceğiniz en kalıcı bilgiler olarak hayatında yer tutacaktır” dedi. “Ruhsal sağlık için destek” Sağlıklı çocuğun sadece fiziki olarak değil, ruhsal olarak da bir iyilik halinde olması gerektiğinin önemine değinen Uzm. Dr. Erol, şunları söyledi: “Çocuğun okula, öğretmenine, arkadaş çevresine, ders rutinine uyum sağlaması da önemlidir. Bu uyum sürecinde ortaya çıkan yahut çıkabilecek olan pürüzleri hem öğretmenleri hem de çocuk gelişim uzmanları ile görüşüp, akademik hayatı eğlenceli ve severek gidilen bir mecra haline getirmek için elimizden geleni yapmalıyız. İştahı açık ve mutsuz çocuklar yerine, gülümseyen ve seçimleri olan çocuklar oluşturmaya çabalamalıyız. Salgın dönemi tekrar başımıza gelirse, çocukların ruhsal sağlığını etkileyebilir. Aileler çocukların duygusal ihtiyaçlarına duyarlı olmalı ve gerektiğinde profesyonel yardım aramalıdır. Okula geri dönmek veya yeni başlamak ebeveynlerde ve çocuklarda her zaman bir heyecanı tetikler. Bu ışıltıyı bütün yıla neşretmenin temel kuralı ise, hem evde hem de okulda mümkün olabildiğince sağlıklı kalmaktır.” BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Sonbahar geldi: Grip kapıda

Sağlık Bakanı Koca'dan solunum yolu enfeksiyonu paylaşımı Haber

Sağlık Bakanı Koca'dan solunum yolu enfeksiyonu paylaşımı

Bakan Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Çocuklar bu haftalarda neden sık hasta oluyor? Ne yapmalı?" ifadesini kullanarak, konuya ilişkin Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ateş Kara'nın videolu açıklamalarına yer verdi. Söz konusu videoda Prof. Dr. Kara, şunları kaydetti: "Solunum yolu enfeksiyonları özellikle kış aylarında ama baktığımız zaman eylül ayından itibaren görülmeye başlıyor. Özellikle çocukların okullara başlaması, kreşlere, ana sınıflarına dönmeleriyle birlikte bir araya gelmeleri de kendi taşıdıkları mikroorganizmaları, bakterileri ve virüsleri bir diğeriyle paylaşmasına neden oluyor. Ve böyle olunca da özellikle çocuklar okullara başladıklarında kreşe gittiklerinde ana sınıfına gittiklerinde, ilk günlerde, haftalarda ve özellikle de ilk ay içerisinde çok sık hastalanıyorlar." "El yıkama alışkanlığını kazandırmalıyız" Kara, çocukların eve kıyasla okula gittiğinde daha fazla bakteri ve virüsle karşı karşıya geldiğini belirterek, şunları söyledi: "Buradaki en önemli nokta okula gitmeleriyle birlikte bu artışın bizim doğal olduğunu bilmemiz ama bunların bir kısmını en azından önleyebileceğimizi de aklımızda tutmamız. Önleme derken özellikle çocuklara el yıkama alışkanlığını kazandırmamız. Ders aralarında teneffüse çıkmalarını, açık alana çıkmalarını ve özellikle de öğretmenlerimizden ve öğrencilerimizden ders aralarında sınıfların camlarının açılarak havalandırılmasının sağlanmasının çocuklardaki enfeksiyon sayısını azaltacağını hatırlatmamız çok büyük önem taşımakta." BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'dan "grip aşısı" uyarısı

Okul öncesi süper enfeksiyon uyarısı! Haber

Okul öncesi süper enfeksiyon uyarısı!

"Süper enfeksiyon", kış aylarında özellikle çocuklarda sıklıkla görülen nezle ve grip gibi mevsimsel hastalıkların başka virüslerle birleşerek salgın seviyesine yükselmesiyle oluşuyor. 2023-2024 eğitim öğretim döneminin 4 Eylül itibarıyla başlamasıyla okula gitmeye başlayan öğrencilerin her yıl virüsler nedeniyle yakalandığı süper enfeksiyon, başta aileler olmak üzere hastalığın salgın seviyesine yükselmesiyle tedirginliğe neden oluyor. Prof. Dr. Arıca, AA Muhabirine, okul döneminin açılmasıyla her yıl olduğu gibi bu yıl da "süper enfeksiyon"un görülebileceğini söyledi. Süper enfeksiyonun, virüs bulaşan çocukların henüz iyileşemeden yeni bir enfeksiyonun başlamasıyla okul içinde hızlı bir şekilde dağılımı anlamına geldiğini aktaran Arıca, "Süper enfeksiyon, okulda çok sıklıkla ve hızlı bir şekilde yayılarak oradan ailelere, çocuklara, öğretmenlere ve tüm topluma yayılmasıdır. Eğer bir çocukta enfeksiyon var ise en az 5 gün okula gitmemesi gerekiyor. 5 gün boyunca dinlenmeli, ilaçlarını kullanmalı, tamamen enfeksiyon taşıyıcılığı geçtikten sonra doktor kontrolünde okula gidebilir. Yoksa süper enfeksiyonlar bu dönemlerde çoğalabilir." diye konuştu. "Hekim kontrolü olmadan antibiyotik alıp çocuklarımızı zehirlemeyelim" Ailelerin, hasta olduğunu düşündükleri çocuklarını okula göndermemesi gerektiğine dikkati çeken Arıca, çocuklara bol sıvı takviyesi yapılmasını ve yüksek proteinli düşük karbonhidrata sahip besinler verilmesini önerdi. Okulda öğretmenlerin de sınıfın sık sık havalandırılmasını sağlaması uyarısında bulunan Arıca, şöyle konuştu: "Öğretmenlerimiz, öksüren, hapşıran veya enfeksiyonu olan öğrenciyi aileye bilgi vererek en az 5 gün okula gönderilmemesini sağlamalı. Süper enfeksiyon, iki veya daha fazla virüsün bir araya gelmesiyle vücuttaki bağışıklık sisteminin de düşmesiyle çocukta oluşabilecek olan viral enfeksiyonlardır. Tabi virüs enfeksiyonlarının üzerine bir de bakteri eklenebilir. Dikkat edilmesi gereken konu viral enfeksiyonlarda antibiyotikler kullanılmaz. Hekim kontrolü olmadan antibiyotik alıp çocuklarımızı zehirlemeyelim. Genelde süper enfeksiyonlar solunum yoluyla, hapşırma ya da temas yoluyla ve elin iyi yıkanmamasıyla geçer. Ailelere önerimiz çocukların ellerini sık sık sabunla yıkamalarını sağlamaları ve o dönemde çocuklarını okula göndermemeleri gerekiyor. Hijyen çok önemli. Öksüren bir çocuk tüm sınıfı aynı anda enfekte edebilir." BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirmek için bunları tüketin

Egeli bilim insanları mRNA aşısı geliştirecek Haber

Egeli bilim insanları mRNA aşısı geliştirecek

Proje ekibini tebrik eden Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Covid-19 pandemisi bizlere bir kez daha aşı çalışmalarının ne kadar önemli olduğunu acı bir tecrübe ile gösterdi. Akademisyenlerimiz, pandemi döneminde yaygın olarak kullanılan ve başarılı olan mRNA teknolojisi ile Toksoplazma enfeksiyonuna yönelik aşı geliştirecekler. Sağlık alanında referans merkezi olan üniversitemiz, bu tür çalışmaları sıklıkla sürdürecek. Araştırma ekibimizi tebrik ediyorum” diye konuştu. “Parazite karşı tek mücadele yolu aşı” Projenin amacını anlatan Doç. Dr. Hüseyin Can, “Projede, insan ve hayvanları enfekte ederek toksoplazmozise neden olan Toxoplasma gondii’ye karşı mRNA aşısı geliştirmeyi hedefliyoruz. Dünyada insan nüfusunun 3’te 1’inin bu parazit ile enfekte olduğu tahmin ediliyor. Toksoplazmozisli sağlıklı bireylerde genellikle her hangi bir klinik belirti gözlenmezken bağışıklık sistemi zayıflamış olanlarda ciddi ölümle sonuçlanabilen durumlar ortaya çıkabilmekte. Ayrıca, hamilelik döneminde alındığında fetüse geçerek düşüklere ve doğumsal anomalilere de neden olabilmekte. Diğer taraftan veterinerlik alanında da sıklıkla koyunlarda düşüklere sebep olarak ciddi ekonomik kayıplara yol açıyor. İnsanlarda ve hayvanlarda kronik enfeksiyona sebep olan doku kistlerinin tedavisine yönelik etkin bir ilacın olmaması sebebiyle bu parazitle mücadelede aşı çalışmalarına ihtiyaç var. Günümüzde sadece koyunlarda kullanımı ruhsatlandırılmış Toxovax aşısının var olması, toksoplasmozise karşı etkin aşı geliştirilebileceğini gösteriyor” dedi. “mRNA teknolojisinin parazitler için kullanılabileceği gösterilecek” mRNA aşılarının korona virüs pandemisinde başarıyla uygulandığını dile getiren Doç. Dr. Can, “Günümüzde Covid-19 pandemisine karşı kullanılan ‘mRNA aşı platformu’ geniş kitlelere başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Bu sebeple de diğer bulaşıcı patojenlere karşı başarısının hızlıca test edileceği açıktır. Projemizde ‘Toxoplasma gondii ROP6 proteinini kodlayan bir mRNA aşısı geliştirilmesi’ için ön çalışmalar planlandı. Buna bağlı olarak projede Toxoplasma gondii ROP6 proteini sentezleyen mRNA transkriptleri üretilecek, sonrasında sentezlenen ROP6 proteinin antijenikliği bağışık serum örnekleri ile test edilerek gösterilecek. Sonuç olarak; hem insanlar hem de çiftlik hayvanları için önemli bir parazit olan Toxoplasma gondii’ye karşı etkinliği deney hayvanlarında test edilmeye hazır mRNA aşısının ön çalışması tamamlanmış olacak. Dahası, bu proje ile birlikte COVID-19’a karşı başarılı olan mRNA aşılarının sadece virüslere karşı değil insanlarda salgınlara neden olabilecek parazitler için de kullanılabileceği gösterilmiş olacak” diye konuştu. Yürütücülüğünü Doç. Dr. Hüseyin Can’ın yaptığı proje ekibinde; EÜ Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Ün, EÜ Aşı Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi Öğretim Üyeleri; Prof. Dr. Yüksel Gürüz, Prof. Dr. Mert Döşkaya, Doç. Dr. Aysu Değirmenci Döşkaya ve Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Karakavuk yer alıyor. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: DEÜ, 73 bin öğrenciyle ders başı yapacak

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.