TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#elektrikli araç

elektrikli araç haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, elektrikli araç haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Elektrikli araç sisteminin  oturması 50 yılı bulabilir Haber

Elektrikli araç sisteminin oturması 50 yılı bulabilir

TUNAY AFYON/ÖZEL HABER- Küresel ısınmanın artması nedeni ile çevreyle uyumlu çözüm arayışları yoğunluk kazandı. İçten yanmalı motorlara sahip otomobillerin doğaya verdiği zararı en aza indirmek için alternatif olarak görülen elektrikli araçlara son zamanlarda Türkiye’de ve dünyada ilgi yükseliyor ancak elektrikli araçlarla ilgili yanma haberleri, söz konusu araçlar için endişeyi de beraberinde getiriyor. İçten yanmalı motorlara göre daha düşük hıza sahip olan elektrikli araçlarda kullanılan yeni teknoloji, ‘araçlar uzaktan kontrol ediliyor’ iddiasına da yol açtı. Dokuz Eylül Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doçent Doktor Aytaç Gören, günümüzde kaygıları da barındıran elektrikli araçların içten yanmalı araçların yerini alması için en az 50 yıla ihtiyaç olduğunu söyledi ELEKTRİĞİ TAŞIMAK YAKITTAN DAHA ZOR Tarihe bakıldığında elektrikli taşıtların, içten yanmalı taşıtlardan daha önce ortaya çıktığını aktaran Gören, “1830-50 arası dönemde elektrikli araçlarla ilgili üretim çalışmaları var. Sonrasında içten yanmalı motorlar 1870’lerde, dizel araçlar 1890’larda bulunduktan sonra bu bir pazara satılabilecek bir şey olarak görülüyor ve bir anda benzin ve dizelin kullanımına çevriliyor. 1900’lerin başında seri üretilmiş ve kamu tarafından kullanılmış elektrikli taşıtlar da var” dedi. Gören, 2000’lere gelen süreçte dizel ve petrolden kazanç elde edilmesi ile ilgili stratejiler oluşturulduğunu dile getirerek, “Bir önemli tarafı da 1 litrelik benzin ile mazotu bir yerden bir yere taşıyarak kullanabilirsiniz ama elektrikli bir taşıtta bu enerjiyi taşıyıp da kullanmak çok daha zor. İçten yanmalı taşıtlarda, kullanılabilecek yakıtı taşıma ve ihtiyaç duyulan noktalarda erişim konusunda altyapısı çok daha fazla. Çok yerde benzin istasyonu görebiliyorsunuz, akaryakıtların pompadan araca doldurulması da çok hızlı oluyor ama bir elektrikli taşıtı şarj ederken yüksek hızlı şarj dahi olsa bu 10-15 dakikanın altına düşmüyor. Yüzde 60-80 çok hızlı olanlar var ama bu da batarya ömürlerini azaltıyor” ifadelerini kullandı.  KOMPLO TEORİLERİ Elektrikli araçların yanma haberlerinin artması ile elektrikli araçlara karşı güvenin azalmasını değerlendiren Gören, “Elektrikli araçlarda yanma daha önce de oluyordu ama son zamanlardaki gibi haberlere fazla çıkmıyordu” dedi. Gören, seri üretim taşıtların hepsinde koruma ve soğutma devreleri ile batarya paketinin mekanik korumasının olduğunu vurgulayarak, “Elektrikli taşıtlarda eğer korumasız bir batarya paketiniz varsa ve elektronik devrelerle de bunu kontrol etmiyorsanız yanma tehlikesi daha yüksek. Bataryaya gelen bir darbe ile patlaması ya da yüksek şarj akımı ile patlaması düşük ihtimallerdir. Ama eğer batarya ömrüne dikkat etmezseniz ya da araçtaki yazılım, bataryadan elde edilen verileri iyi değerlendiremezse aracın bataryası patlar ve yanar” değerlendirmesinde bulundu. Araçların yanması ile ilgili olarak, elektrikli araçların dışında, şu an kullanılan birçok araçta uzaktan çalıştırma, uzaktan kapatma ile kişilerin takip edilmesinin mümkün olduğuna dikkat çeken Gören, “Türkiye’deki bu servisler bu özelliği pek kullanmıyorlar ama böyle lüks araçlar için bu mümkün. Dolayısı ile elektrikli araçlarla geçilen şey aslında elektrik motoru, bataryalar ve daha az parçaların üretilmesi, bu daha üst bir teknoloji. Korkulacak bir şey varsa insanlar zaten bu özellikteki araçları kullanıyorlar. Yeni bir teknoloji kullanmaları ve bilgi eksikliği nedeni ile korkuyorlar” diye konuştu. 30 YIL ÖNCE YATIRIM YAPSAYDIK… Gören, elektrikli araçlarda diğer araçlara göre motor, süspansiyon ve yönlendirmenin jantın içinde yer aldığını söyledi. Bu doğrultuda servise götürülen aracın direkt jantı çıkarılarak yenisinin takılmasının, bakımın yapılması anlamına geldiğini belirten Gören, “Dolayısı ile elektrikli araçlarda servis konsepti de içten yanmalı araçlara göre çok farklı. Elektrikli araçların satış sayıları çok hızlı artıyor. Dolayısı ile de önümüzdeki yıl şu eğimde gidecek, bakım altyapısı için şu kadar bütçe gerekiyor demek çok zor. Henüz şarj istasyonlarında dahi belirli sayıyı yakalayamadık. Elektrikli araçların menzil mesafesi, aracın üzerindeki batarya ve aracın ağırlığı ile ilgili” ifadelerini kullandı. Taşıt sınıflarına göre şehir içi için üretilen modellerde bir günde kullanılan mesafenin 130 kilometre civarında olduğunu kaydeden Gören, “Türkiye’de de yavaş yavaş elektrikli araçlar için yatırımların yapılması gerekiyor. Çünkü elektrikli taşıtlarla ilgili 30 yıl önce yatırım yapmış olabilseydik şu an bu konuda çok çok ileride bir ülke olurduk. Elektrikli araçlara Türkiye’de gösterilen ilgi, araçların kullanımı ile dezavantajlarının kullanıcılar tarafından görülmesi ile biraz daha düşüş eğilimiyle ilerleyecek ama yine hızlı bir yükselme olacak ve belli başarıları elde edeceğimizi düşünüyorum. Şu an için elektrikli araç sayısı artsa da gelişmiş ülkelerde bile onları şarj edecek istasyonlar şu an için yeterli değil. Çözüm olarak enerjinin belli bölgelerde üretilip o bölgelerde kullanılması konuşuluyor ama bu çok hızlı olmayacak. Benim görüşüm 40-50 yıl alacaktır ve belli değişiklikler de olacaktır ama eninde sonunda elektrikliye geçmek gerekecektir çünkü verimler çok yüksek” dedi. Türkiye’de yerli otomobil TOGG’un ilk birleşimi yaptığında başarılı bir iş olduğunu ifade eden Gören, “Çünkü güçlü bir yapı ile girmesi gerekiyordu. Devlet de buna desteğini verdi ve kamuda kullanımı ile ilgili desteklerin de artması önemli bir sonucu getirir. Büyük bir pazar yakalamak için ilk başta devlet desteği gerekir. Otomotiv pazarında bunu her ülkede görebilirsiniz. Devlet eliyle daha fazla da desteklenmeli. TOGG özelinde alırsak, elektrik motorunun üretilmesi ile ilgili belli birlikteliklerin olması gerekir ki o motoru üreten firmalar da belli iş birlikleri ile pazar payını arttırsın ve maliyet düşsün, dolayısı ile Ar-Ge’ye yatırım yapılsın ve ilerleme olsun. Kamunun da yönetimin de bu şekilde bakması gerekir” diye konuştu. BATARYA, SORUN YARATABİLİR Elektrikli araçlarda seri taşıt üretimine geçişin daha hızlı olacağını dile getiren Gören, “Çünkü üretilen araçlarda kullanılan parça sayısı üçte bir, dörtte bir oranında düşüyor. Aslında toplum olarak teknik bilgi derinliği biraz daha az olsa da toplumda elektrikli taşıtlara ilgi şu an yükselmeye başladı. Ama bir 5 yıl sonra bu satın alınan taşıtların batarya paketlerinin değişimi maliyeti, sözleşmelerin içinde olmadığından bu üzüntü haline gelmeye başlayacak” dedi. Gören, elektrikli taşıtı kullanırken herhangi bir egzoz gazı görülmemesi nedeni ile çevreye dost olarak düşünüldüğünü belirterek, “Bir taraftan elektriğin eldesine bakarsak, şarj ettiğiniz elektriğin eldesine bakarsak elektrikli taşıtların çevreye direkt etkisi de çok iyi olmayabilir. Çünkü elektriğin eldesi de yenilenebilir enerji kaynakları ile rüzgarla, güneşle olduğunda daha çevreye duyarlı olur. Şunu da bilmemiz gerekiyor, lityum-iyon batarya kullanıyoruz. Bu kimyasalın elementlerini, kimyasalını biz direkt kendimiz bu coğrafyadan temin etmiyoruz hatta birçok ülke de kendi coğrafyasından temin etmiyor. Lityum, genel olarak belli ülkelerde çıkar ve oralardan temin edilir. Dolayısı ile lityum-iyon bataryaların, kurşun-asit bataryalar kadar çevreye duyarlı olduğu yanılgısı var. Kurşun çevreye zararlı bir element ama kurşun-asit bataryaların geri dönüşümü mümkün. Lityum-iyon bataryalar şu an ekonomiye tekrar kazandırılması ve geri dönüşümü biraz daha sıkıntılı hatta kısıtlı, tüm batarya paketleri çöp olmaya başladığında büyük sıkıntı oluşacak” diye konuştu. KULLANMAK DAHA KOLAY Elektrikli araçların yeni bir sisteme sahip olduğuna dikkat çeken Gören, tüketicilerin ne kullandığını bilmesi ve elektrikli araçlarla ilgili bilgi edinmek için oldukça fazla okumaları gerektiğini söyledi. “Yeni kullanılan bir teknoloji ve elektrikli araçlar bir içten yanmalı araç gibi kullanılmamalı” diyen Gören, “30 kilometrelik menzil kalana kadar kullanmamalarını, belli aralıklarla şarj-deşarj yapmalarını öneririm. Eğer aracın gidebildiği menzil mesafesi azalıyorsa pil ömrünü tamamlamaya başlamış demektir. İçten yanmalı araçlar gibi pili sonuna kadar kullanmamaları gerekiyor. Gerek trafikte kullanma gerek de ömür boyu kullanma bakımından alışık olma durumunda elektrikli araçları kullanmak daha kolaydır ama henüz yeni yeni tanışılıyor bu sistemle. Çevreye ses ya da emisyon anlamında kullanıcı bazında tabi ki elektrikli araçlar daha duyarlı” diye konuştu.

Müşterilerin ilk tercihi elektrikli araçlar oluyor Haber

Müşterilerin ilk tercihi elektrikli araçlar oluyor

Elektrikli otomobil dönüşümünün tahminlerden çok daha hızlı gerçekleştiğini vurgulayan Koçaslanlar Motorlu Araçlar Genel Müdürü Didem Aras, "Bir yanda fosil yakıt kaynaklarının hızla azalması, diğer yanda küresel ısınmanın gitgide daha vahim hale gelen sonuçları endüstride ve özellikle de ulaşımda yeni nesil elektrikli araçlara olan yönelimin hız kazanması gerektiğini gösteriyor. Gerek Avrupa Birliği çerçevesinde gerek kıtada yer alan ülkelerin ulusal stratejileri doğrultusunda, elektrikli araç kullanımının yaygınlaşması için hem tüketicilere hem de otomobil üreticilerine pek çok teşvik sunulması, bilhassa Avrupa Komisyonu’nun bu konuda yaptığı makro boyutlu çalışmalar, tüm dünyaya örnek olacak nitelikte. Komisyonun özellikle de sürdürülebilir ve akıllı ulaşım stratejisi adlı çalışması, elektrikli otomobillerin üretimi ve kullanımına yönelik kayda değer hedefler içeriyor" dedi. "Renault ve Dacia, bu küresel çapta yaşanan elektrikli araç dönüşümünde erken adımlar atarak, ar-ge çalışmalarına büyük yatırımlar yaparak sektörün öncülerinden biri olmuş durumda" diyen Aras, "Renault’un 2030’a gelindiğinde Avrupa’da sadece elektrikli otomobil satacak olmasına yönelik alınan karar ve bu güne kadar üretmiş olduğu elektrikli araçların yüksek başarıya ulaşmış olması, markanın bu konuda ne kadar ciddi olduğunun açık bir göstergesi olmuş durumda. Aynı zamanda 2025 yılına kadar 10 yeni elektrikli aracı piyasaya sunma ve 2030 yılına kadar modellerinin yüzde 90’ını tamamen elektrikli araçların oluşturacağına dair hedefler, iki firmanın elektrikli otomobil piyasasında daha köklü bir yer edineceğinin göstergeleri arasındadır" şeklinde konuştu. Koçaslanlar Motorlu Araçlar'ın müşterilerine sunmuş olduğu iki markanın yapmış olduğu ar-ge yatırımları ve geliştirmelerinin sonuçlarını, şu anda satışta olan modellerinde gözlemlemenin mümkün olduğunu ifade eden Aras, "Tüm bu gelişmiş teknolojiler ve kullanıcı dostu donanımlarla kullanıcısına geniş bir araç yelpazesi sunan iki firma elektrikli otomobil sektöründeki yerini her geçen gün daha da sağlamlaştırmaya devam ediyor" dedi. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Toplam ciro ağustos ayında arttı

Avrupa'da satılan elektrikli araçların sayısı arttı Haber

Avrupa'da satılan elektrikli araçların sayısı arttı

Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA), AB ülkelerinin ağustos ayına ilişkin yeni otomobil tescil verilerini açıkladı. Verilere göre, AB ülkelerinde yeni otomobil satışları, geçen ay 2022'nin aynı dönemine kıyasla yüzde 21 artarak 787 bin 626 oldu. Birlik üyesi ülkelerde yeni araç tescilleri, Ocak-Ağustos 2023'te geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17,9 artarak 7 milyon 78 bin 464'e yükseldi. Ağustos ayında AB ülkelerinde satılan yeni otomobillerin yüzde 32,7'si benzinli, yüzde 23,9'u hibrit, yüzde 21'i tam elektrikli, yüzde 12,5'i dizel, yüzde 7,4'ü fişli hibrit ve yüzde 2,5'i de diğer yakıtlardan oluştu. Böylece AB ülkelerinde elektrikli otomobillerin toplam satışlardaki payı ilk defa yüzde 20'yi aşmış ve dizel otomobilleri geçmiş oldu. Elektrikli otomobil satışları, ağustos ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla da yüzde 118,1 yükselerek 165 bin 165'e ulaştı. Bu yılın başından beri satılan elektrikli otomobil sayısı da 984 bin 864'e ulaştı. Otomobil satışları, ağustosta geçen yılın aynı dönemine göre Almanya'da yüzde 37,3, Fransa'da yüzde 24,3 ve İtalya'da yüzde 11,9 arttı. En fazla yeni otomobil Almanya'da trafiğe çıktı Birlik üyesi 27 ülke arasında ağustos ayında en fazla yeni otomobil Almanya'da trafiğe çıktı. Bu dönemde Almanya'da 273 bin 417, Fransa'da 113 bin 599 ve İtalya'da 79 bin 727 yeni otomobil tescil edildi. Böylece Avrupa otomobil pazarında geçen yıl yaşanan tedarik zinciri sorunları aşılmış oldu. Üreticilere göre, ağustos ayında AB'de en fazla yeni otomobil satışını 209 bin 548 ile VW Grubu gerçekleştirdi. AB'deki yeni araç satışlarında VW Grubu'nu, Stellantis Grubu izledi. Peugeot, Fiat, Citroen ve Opel gibi markaları içeren Stellantis Grubu 131 bin 532 otomobil sattı. Renault Grubu 74 bin 879 yeni otomobille üçüncü, Hyundai Grubu ise 66 bin 33 adetle dördüncü sırada yer aldı. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Ticaret Bakanı Bolat: Doğrudan yatırımlarda sıçrama bekliyoruz

Araçların elektriği fosil yakıtlardan elde ediliyor Haber

Araçların elektriği fosil yakıtlardan elde ediliyor

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER Küresel iklim değişikliği, karbon ayak izi ve çevresel faktörler, elektrikli araçlara talebi artarken Research and Markets’in verileri 2022 itibarıyla 9,5 milyon olan dünya genelindeki elektrikli araç sayısının 2030’a kadar yıllık bileşik yüzde 30,7 büyüme oranıyla 80,7 milyona ulaşacağına işaret ediyor. 2030’a kadar tüm yeni araç satışlarının yüzde 100 elektrikli araçtan oluşması yönünde bir stratejini benimseyen Türkiye’de ise on yıl sonra 2,5 milyon elektrikli aracın trafiğe çıkması öngörülüyor. Biz de gazete olarak, fuar için İzmir’e gelen Er Elektronik İstanbul Satış Müdürü İbrahim Baştürk ile elektrikli araçların elektriğini sağlayan şarj istasyonların önemini, Türkiye istasyon varlığı ve ihtiyacını ve bu istasyonların kurulumu sürecini konuştuk. FOSİL YAKITLARDAN SAĞLIYORUZ Türkiye’de elektrikli araçların kullandığı elektriğin fosil yakıtlardan elde edildiğini ifade eden Baştürk, “Elektrik araçlarda çok hızlı bir geçmişi olmamıza rağmen elektriği ürettiğimiz alan hala fosil yakıtlar. Bu elbette ki hala yenilenebilir bir enerji değil. Araçlara elektriği veriyorsunuz ama elektriği de tükenebilen bir enerjiden alıyorsun-üretiyorsun. Güneşten alıp elektrik verebildiğimiz alanlar çok az. Güneşten aldığımız enerjiyi direkt verebileceğimiz istasyonların kurulması gerekiyor. Ancak her yere bu istasyonlar kurulamıyor. Çünkü şu anda bu istasyonlar; benzin istasyonları gibi geniş alanları kaplayıp, insanların gelip 1 dakika içerisinde deposunu doldurup gidebileceği bir yer değil. Kişi şu an minimum DC şarj (elektrikli araç hızlı şarj istasyonu) kullanmış olsa en az yarım saat beklemesi gerekiyor. Bu olduğu sürece bu istasyonları her yere kuramazsınız. Her yere kurduğunuz zaman da güneş enerjisinden elektrik alabileceğiniz bir sistem kurmanız çok zor. Bu yüzden hali hazırda tüm istasyonların şebekeye bağlanması gerekiyor” dedi. GENELDE EVDE ŞARJ EDİLİYOR Elektrikli araçların genelde evde, iş yerinde şarj edildiğini söyleyen Baştürk, “Bunun için iki tip model var. Biri DC, yani hızlı şarj dediğimiz, maliyeti çok yüksek ve cihazın kapladığı alanın çok büyük olduğu yerlerin gerektiği istasyonlar. Bunlar genelde otoyollarda kullanılabilir. Ama şehir içinde, evde ve iş yerinde durum farklı. Buralarda LC (alternatif akım) şarj istasyonunun kullanılması gerekiyor. LC dediğimiz şarj, şebeke hattından aldığı elektrikle yavaş bir şekilde araçları şarj ediyor. Bu yüzden LC şarjın daha yaygın olması bekleniyor. Şu anda dünyada 10 araca bir tane DC şarj istasyonu düşür. Yani 9 tane LC şarj istasyonu kuruyorsanız, bir tane DC kuruyorsunuz. Ortalama bu. Avrupa ve ABD’de araçların yüzde 90’ı sadece LC ile şarj ediliyor. Çünkü kişi aracını nerede şarj ediyor? Önemli olan bu. İnsanlar araçlarını ağırlıklı olarak evinde ya da iş yerinde şarj ettiğini de görüyoruz” diye konuştu. İSTASYON KURMAK KOLAY DEĞİL Şarj istasyonlarının kurulmasının kolay olmadığını dile getiren Baştürk, “Türkiye’de şarj istasyonu kurduğunuz zaman bunun satışını yapmanız gerekiyor. EPDK’nın size bir lisans vermesi gerekiyor ki, elektriği satabilin, elektriği herkes satamaz. İzin verilmiyor. Lisans veriliyor, lisans sahibi olan insanlar da her yerde istasyon kurma yetkisine sahip. Ama dediğim gibi istasyon kurmak kolay bir şey değil, belli bir altyapısının olması lazım. Eğer altyapı yoksa, altyapının değişmesi gerekiyor. Bu da bir maliyet. Burada iki tür model var. Birincisi şarj istasyonu sağlayan operatörler, altyapıyı üstlenirse, yer sağlayıcısından elektrik alıyor. Bu elektriğin bedelini bire bir ödemek zorunda. İkinci bir nokta buradan belli bir kar ediyor. Buradan gelen karı bölüşüyorlar. Altyapıyı üstlenen taraf bu karın yüzde 80-85’lik bölümünü alıyor. Çünkü maliyet bu tarafta kalıyor” dedi. 2024’TE SADECE BUNU KONUŞACAĞIZ Türkiye’de şarj istasyonlarına büyük bir ilginin olduğunu belirten Baştürk, 2024 yılında bu konunun çok daha fazla konuşulacağını söyledi. İstasyon kurmanın kolay olmadığını da sözlerine ekleyen Baştürk, “2024 yılında sadece bunu konuşacağız. Başka bir şey konuşulmayacak. Türkiye’de bu alana ciddi bir yatırım var. Biz şu anda şirket olarak 2-3 ay içerisinde 300-400 noktaya kurmak üzereyiz. 2024 yılında bin-bin 500 noktaya kurmamız gerekiyor. Avrupa’ya göre bu konuda biz hala çok gerideyiz. Biz böyle düşünüyoruz, bizim gibi bir sürü firma var. Şarj ağı operatörü. Şarj ağı operatörleri istasyon kurma yetkili oldukları için Türkiye’de 200-250 tane lisans varsa bunun 50 tanesi gerçekten istasyon kurabilir. Daha önce lisans almış ama istasyon kuramamış mesela. Belli bir sayıda şarj istasyonu kurmanız gerekiyor ki lisansınızın geçerliliği olsun. Eğer onu kurmuyorsanız şarj lisansınız iptal oluyor. Bunu yapabilecek belli potansiyelde firmalar var, biz de bunlardan birisiyiz. Herkes kafasına göre şarj istasyonu kuramaz. Lisans almak da kolay değil, uzun bir süreçten geçiyor” ifadelerine yer verdi. TÜRKİYE İTHALATÇI BİR ÜLKE Türkiye’ye bu konuda yatırım yapmak isteyen çok sayıda yabancı firmanın da olduğunu belirten Baştürk, “2024’te Türkiye’nin birçok noktasında elektrik araçlar için şarj istasyonları olacak. Olmak zorunda. Şu anda diyelim ki ayda 100 tane istasyon kuruluyorsa 2024 yılında bir ay içerisinde belki bin tane istasyonun kurulumunun yapılmış olması gerekiyor. Yüzde binlik bir artış olacak. Yatırım yapan çok sayıda yabancı firma da var. Bu konuda ülkemizde üretilen yerli cihaz çok az. Türkiye’de yerli cihaz yapılsa aplikasyon desteği yok, aplikasyon desteği verilse cihaz verimli çalışmıyor. Bunların menşei elektrikli araca daha önce geçen ülkelerin oluyor. Mesela Çin. Türkiye bu noktada maalesef ithalatçı bir ülke” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.