TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#ege üniversitesi

ege üniversitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, ege üniversitesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

 ‘Hayallere Açılan Kapı: Masallar’ Haber

 ‘Hayallere Açılan Kapı: Masallar’

Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türkçe Öğretim Biriminin hazırlamış olduğu Sosyal Sorumluluk Projesi "Hayallere Açılan Kapı Masallar-5, Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Mehmet Ersan, Enstitü Müdür Yardımcısı Prof. Dr.Alimcan İnayet ve Bornova İlçe  Milli Eğitim Şube Müdürü Aysel Yiğit, Proje koordinatörü Öğretim Görevlisi Ömür Özütemiz; proje üyeleri Öğretim Görevlisi Sezgi Balcı, Öğretim Görevlisi İpek Yalçın Meydan ve Öğretim Görevlisi Zeynep Karagüler'in katılımlarıyla Aşık Veysel Görme Engelliler Okulunda gerçekleştirildi.  Ege Üniversitesi TÖBİR’de Türkçe öğrenen uluslararası öğrencilerden oluşturulan Proje grubu, öncelikle kendi ülkeleri hakkında kısa bir tanıtım yaparak sonrasında geleneksel müzikleri eşliğinde ülkelerine ait masalları görme engelli kardeşleriyle buluşturdular.   Sınıflarda dünya masallarının öğrencilerin hayal dünyalarını zenginleştireceği konusuna vurgu yapan ve masalların anafikirleri hakkında neler düşündüklerini soran Prof.Dr.M.Ersan, öğrencilerle yakından ilgilendi. Proje koordinatörü Öğretim Görevlisi Ömür Özütemiz "Aşık Veysel Görme Engelliler Okulunda 5.sini gerçekleştirdiğimiz "Hayallere Açılan Kapı: Masallar" adlı projede Enstitüde Türkçe öğrenimi gören uluslarası öğrenciler tarafından, kendi ülkelerine ait masallar seçilerek Türkçeye çevirileri; yaş gruplarına göre masalların tasnifi; daha sonra telaffuz , diksiyon, okuma çalışmaları yapılmış;  masal anlatma teknikleriyle çalışılan bir hazırlık sürecinden sonra proje uygulamaya konmuştur. Proje amacımız; farklı ülkelerden gelen öğrencimizle görme engelli kardeşlerimizi tanıştırmak; bu ülkelere ait masallar ve geleneksel müzikler aracılığıyla onlara hiç tanımadıkları dünyaların kapılarını açmak zihinlerinde her şeyin ulaşılabilir olduğu ve önlerinde bir engel olmadığı algısını yaratabilmek; aynı zamanda yabancı öğrencilerimizin Türkçe eğitimine destek olmaktır"  ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin tek kadın kanun yapım ustası İzmir’de atıklardan enstrüman yapıyor Haber

Türkiye’nin tek kadın kanun yapım ustası İzmir’de atıklardan enstrüman yapıyor

Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuarı Çalgı Bölümü mezunu Burçin Bayar Babaoğlu, Türkiye’deki tek kadın kanun yapımı ustası olarak biliniyor. Çeşitli enstrümanların minyatür ve profesyonel hallerini de yapan Babaoğlu, son yıllarda atık malzemelerden müzik aletleri tasarlamaya başladı. Atölyesinde atık malzemelerden yapılan çok sayıda çeşitli enstrümanı bulunan Babaoğlu, son olarak disiplinler arası sanatçı ve eğitimci Fırat Karapınar ile birlikte, atık malzemelerden yaptıkları kadın heykelini ‘çelloya’ dönüştürdü. Babaoğlu ve Karapınar, ‘çelloyu’ açık artırmada satıp, kazanılan para ile ihtiyaç sahiplerine ve deprem bölgesine yardımda bulunmayı hedefliyor. Kömür, patates çuvalı, abiye kumaşı Karşıyaka Belediyesi Mahmure Handan Hanım Müzik Aletleri Yapım Atölyesi’nde yaklaşık 4 aylık bir süre içerisinde yapılan ‘çello’ heykeli, Türk mitolojisindeki ‘umay’ figüründen esinlenildi. Kömür, patates çuvalı, halat ipi, plastik kasa, baza altı, mobilya dolap kapağı ve abiye kumaş atıklarından yapılan heykelin iskeleti ise pencere kasasından oluşuyor. Metruk binaların üstlerine atılan atıkları da toplayarak onlardan faydalandıklarını belirten disiplinler arası sanatçı ve eğitimci Fırat Karapınar, heykelin içeriğinde Karabağlar ve Gaziemir çevresindeki mobilya atıklarının kullanıldığını söyledi. Atık malzemeleri toplama aşamasını ekip halinde gerçekleştirdiklerini aktaran Karapınar, şunları kaydetti: “Dolap kapağı, ağaç kasası, plastik şişeler, vitrin mankenleri, denize atılmış ipler, kumaşlar, portakal kasaları, çöp kovaları ve çeşitli gemilerden atılan ipler kullanıldı. Toplama aşaması biraz uzun. Üretim aşamasında da bunlar parçalanıyor ve daha küçük hallere getiriliyor. Sonra iskelet halinde kurulup birleştiriliyor. Sıfır malzeme kullanılmadı. Çalışmayı Karşıyaka Belediyesi iş birliği ile gerçekleştiriyoruz.” “Kadın harekâtı” Heykelin ortaya çıkış hikayesini anlatan Burçin Bayar Babaoğlu, “Avrupa Hareketleri Haftası’nda Fırat Hocamızla bir sergi durumlarımız vardı, orada tanıştık. Müzik aletleri hep doğadan ya da farklı şeylerden etkilenerek yapılmıştır. Ben de bu heykele baktığımda, bir kadın hatlarını gösterdiğini ve bunu bir müzik aletine nasıl çevirebilirim diye düşündüm. Bu heykel için Fırat Hocama ‘bu heykeli bana bırakın ve ben bunu bir müzik aletine çevirmek istiyorum’ dedim” diye konuştu. Sokak malzemesi Heykelde bulunan çiçek süslemelerinin, düğün salonlarından toplanan atık çiçeklerden oluştuğunu vurgulayan Babaoğlu, “Heykelin bir yerinde ahşap kullanacaktım ama heykelin orijinalliğini kapatacağı için yavana atılmış bir pleksi malzemeyi kullandım. Kullandığım çoğu malzemeyi sokakta yürürken buldum. Bulduğum vidayı bile kavanozumun içine atıyorum ve müzik aletini ya da yapacağım ürünlerde kullanmaya çalışıyorum. İki sanatı birleştirdik. Şu an sahnede istediğiniz gibi icra edebileceğiniz bir çello oldu. Aslında kontrbas olarak düşünmüştüm ama bazı müzik aletlerinin malzemelerini çok rahat bulamıyoruz” ifadelerini kullandı. Yaptıkları heykel ile ilgili ortak bir fikirlerinin bulunduğunu kaydeden Babaoğlu, şu sözlere yer verdi: “Çelloyu açık artırmada satıp kazanılan parayla da ihtiyacı olan birilerine yardım olsun isteriz. Ya da deprem bölgesine gönderilsin. Buradan gelen gelirle de kime ne kadar dokunursak biz çok mutlu oluruz.”

EÜ’den Uluslararası Hemşirelik Araştırmalarında İşbirliği Sempozyumu Haber

EÜ’den Uluslararası Hemşirelik Araştırmalarında İşbirliği Sempozyumu

Çevrimiçi gerçekleştirilen sempozyumun açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Ayşegül Dönmez, “Hemşirelik Fakültemiz, eğitim ve araştırmada ulusal ve uluslararası başarılara imza atmıştır. Lisans programımız, Mayıs 2016 tarihinden Eylül 2026 tarihine kadar Hemşirelik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (HEPDAK) tarafından akredite edilmiştir. Fakültemiz bünyesinde, 2022 yılından itibaren sadece öğretim üye ve elemanlarımızın yürütücü ve araştırmacı olduğu TÜBİTAK projelerimiz başta olmak üzere çok sayıda dış kaynaklı proje, TÜBİTAK projeleri ve Türk Patent ve Marka Kurumundan tescilli 6 adet Faydalı Modele sahip çalışma yürütülmüştür. 2006 yılından itibaren Hemşirelik Fakültemiz önemli bir uluslararası hemşirelik ağı olan Florance Network üyesi olmuş, bununla birlikte Erasmus ve Orhun hareketliliği ile Avrupa ve Türk Devletleri değişim programlarında, İrlanda, ABD, Almanya, Özbekistan ve Gürcistan ile işbirliği protokolleri imzalanmıştır. İlki 2022 yılında gerçekleştirilen Uluslararası Hemşirelik Araştırmalarında İşbirliği Sempozyumu, Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Necdet Budak hocamızın tensipleriyle üniversitemizde ‘İyi Uygulama Örneği’ olarak seçilmiştir. Bu sempozyumun da aynı etkiyi göstermesi temennisinde bulunuyor, emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum” dedi. “Son yıllarda Hemşirelik mesleğinin önemi daha iyi anlaşılmıştır” Hemşirelik Fakültesi Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şafak Dağhan ise, “Son yıllarda dünya genelinde yaşanan pandemiler, savaşlar, göçler sağlık alanında yürütülen hizmetleri oldukça etkilemiştir.  Yaşanan bu zorluklarla başa çıkarken, sağlık sistemleri içerisinde hemşirelik hizmetlerinin ne denli önemli olduğunun hepimiz bir kez daha farkına vardık. Bu noktada, hemşirelik araştırmalarının sadece hemşirelik mesleğinin bilimsel temelini güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda uygulamalar yoluyla toplum sağlığının geliştirilmesine ve sağlık hizmet alanında etkili çözümler sunulmasına da önemli bir katkı sunmaktadır” diye konuştu. Açılış konuşmalarının ardından, “Hemşirelik Araştırmalarında Proje Süreçleri” isimli panel gerçekleştirildi. Panel kapsamında EÜ Bilim Teknoloji ve Uygulama ve Araştırma Merkezinde (EBİLTEM) uzman olarak görevli Dr. Ayşe Durğan Dbyes tarafından “Araştırma Fonlarına Erişimde Uluslararası Proje Ortaklıkları” isimli konuşma gerçekleştirilirken, Paracelsus Medical University’de görevli Prof. Piret PAAL tarafından da “Hemşirelik Araştırmalarında COST Projeleri ve İzlenecek Yollar” isimli konuşma gerçekleştirildi. “Hemşirelik alanındaki çalışmaların yüzde 65’i atıf almaktadır” Moderatölüğünü; Prof. Dr. Aynur Uysal Toraman ve Doç. Dr. Aslı Kalkım’ın yaptığı konferansta ise, Clarivate Kıdemli Çözüm Danışmanı Uzm. Derya Soğuksu “Web of Science: Hemşirelik Araştırmalarında Yayınlar, İşbirliği ve Atıf Değerlendirmesi” konulu konuşma gerçekleştirdi. Uzm. Soğuksu, Clarivate ve Web of Science veritabanının araştırmacılara sunduğu ayrıntılı bilgilerden bahsederek, uygulamalı bir şekilde araştırmacılara bu bilgilere erişimi ve kullanımını gösterdi. Araştırmaların, yapılan atıflarla değerli olduğunun altını çizen Derya Soğuksu, “Araştırmaların yüzde 8 gibi bir oranı uluslararası iş birlikli araştırmalardan oluşurken binde 5’i endüstri ortaklı araştırmalardan oluşmaktadır. Hemşirelik alanında gerçekleştirilen çalışmaların ise yüzde 65’i atıf almaktadır” dedi. “Üniversitelerin Ulusal/ Uluslararası Kuruluşlarla Araştırma İşbirliği Örnekleri” isimli panelde ise EBİLTEM bünyesinde uzman olarak görevli Serkan Yalçın,  “Medikal Sektör için Enterprise Europe Network-Avrupa İşletmeler Ağı Fırsatları” isimli konuşmasında Enterprise Europe Network hakkında kapsamlı bilgiler verdi. Panelde, Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Burcu Akpınar Söylemez, “Üniversite ve Endüstri Ortaklıkları: İşbirliğine Dayalı Araştırmalardan Çıkarılan Dersler” isimli konuşmasında, giyilebilir kıyafetler ve simülasyon yöntemini kullanarak ileri yaş bireylerle yürüttüğü proje sürecini ve deneyimlerini katılımcılarla paylaştı. Panelde, üçüncü konuşmacı olarak yer alan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Hemşirelik Fakültesi/Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Teknoloji Transfer Ofisi öğretim üyesi Doç. Dr. Yeliz Doğan Merih ise “Bir Kamu Örneği: Hemşirelik Araştırmaları için Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Destekleri” isimli konuşmasında hemşirelikte inovasyon çalışmaları ve bu çalışmaların hayata geçirilmesinde Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Proje Desteklerinin neler olduğu ve başvuru süreçlerine ilişkin bilgi verdi.

Egeli bilim insanı radyasyonun insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlattı Haber

Egeli bilim insanı radyasyonun insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlattı

Radyasyonun bir kaynaktan enerjinin elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar şeklinde yayılması veya aktarılması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yuşan, “Genellikle elektromanyetik dalga ve parçacık olmak üzere iki ana tipe ayrılır. Elektromanyetik radyasyon, elektromanyetik alanlar aracılığıyla yayılan enerjinin bir formudur. Güneşten gelen ışık, radyo ve televizyon sinyalleri, X ışınları ve cep telefonlarından yayılan sinyaller elektromanyetik radyasyona örnektir. Parçacık radyasyonu ise atomik ve nükleer olaylar sonucunda ortaya çıkan yüklü parçacıkların yayılmasıdır. Bu tür radyasyon, genellikle nükleer reaktörler, radyoaktif maddeler ve kozmik ışınlardan kaynaklanmaktadır. Ayrıca, parçacık radyasyona alfa ve beta ışınları ile nötronlar örnek verilebilir” dedi. İnsanın günlük hayatında radyasyonun önemli bir yer kapladığını vurgulayan Prof. Dr. Yuşan, “Tıpta hastalıkların teşhis ve tedavi edilmesi için X ışınları ve radyoterapi gibi teknikler, gıdaların işlenmesi, korunması, raf ömrünün uzatılması, tohum-bitki ıslahı, tarım verimliliğinin artırılması, yeraltı suyunun akışının izlenmesi, yeraltı kaynaklarının haritalanması ve malzeme dayanıklılığının arttırılması gibi alanlarda kullanılmaktadır” dedi.  “Yasal düzenlemelere uyulmalı” Radyasyon kullanımının, belirli güvenlik protokolleri ve lisanslama süreçleriyle düzenlendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yuşan, “Radyasyon kullanımıyla ilgili yasal düzenlemelere uyulmalı ve yetkilendirilmiş kuruluşlar tarafından verilen lisanslar alınmalıdır. Uyulması gereken temel prensiplerden biri de Radyasyon Dozunun Kontrolü olup; radyasyona maruz kalma düzeyi, mümkün olan en düşük seviyede tutulmalı ve radyasyon dozunu kontrol etmek için dozimetri cihazları kullanılmalı, maruz kalma seviyeleri izlenmelidir. Personel, radyasyonun potansiyel riskleri konusunda bilgi sahibi olmalı ve güvenli çalışma prosedürlerini mutlaka uygulamalıdır. Radyasyon yayan cihazlarla çalışan kişiler Radyasyondan Korunma Sorumlusu belgesi mutlaka almalıdır. Ayrıca, gereksiz radyasyon uygulamalarından kaçınılmalı ve yalnızca gerekli durumlarda kullanılmalıdır. Radyasyon kullanımında, çevresel ve toplumsal etkilerin dikkate alınması ve bu süreçte özellikle radyasyon kaynaklarının depolanması, taşınması ve imhası gibi prosesler çevresel etkileri en aza indirmek için uygun prosedürler çerçevesinde yönetilmelidir. Bu nedenle, radyasyonun kullanımıyla ilgili herhangi bir faaliyet, titizlikle planlanmalı, uygulanmalı ve izlenmelidir ” diye konuştu. “Çevresel endişeler göz önünde bulundurulmalı” Nisan 1986’da gerçekleşen; insan, hayvan ve bitki dünyasını derinden etkileyen Çernobil Nükleer Kazasında radyasyon nedeniyle pek çok genetik değişim meydana geldiğini ifade eden Prof. Dr. Yuşan, “Radyasyon genetik dizilimi DNA hasarı, kromozom kırılması ve gen ekspresyonu değişmesi şeklinde etkilemektir. DNA hasarı, genetik materyalin bozulmasına ve hücrelerin normal işlevlerini yerine getirememesine yol açabilir. Bu hasar, hücre bölünmesi sırasında kalıcı mutasyonlara ve genetik değişikliklere yol açabilir. Yüksek düzeyde radyasyon maruziyeti, kromozomlarda kırılmalar ve anormalliklere neden olmaktadır. Bu, hücre bölünmesi sırasında yanlış kromozom dağılımına ve genetik materyalin değişmesine yol açmaktadır. Son olarak da Gen Ekspresyonunu değiştirebilmekte ve bu süreçte hücrelerin normal fonksiyonlarını etkilenip, genetik materyaldeki değişiklikler ortaya çıkabilir” dedi.     

Endemik bitki türleri için iklim değişikliği uyarısı: Artan sıcaklıklar bitki hastalığına neden oluyor Haber

Endemik bitki türleri için iklim değişikliği uyarısı: Artan sıcaklıklar bitki hastalığına neden oluyor

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hatice Demiray, iklim değişikliğinin endemik türleri tehdit ettiğini, bu bitkilerin genetik kaynaklarının korunması için çalışmalar yapılması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Demiray, yaptığı yazılı açıklamada endemik bitkilerin yalnızca kendi yöresine özgü türler olduğuna dikkati çekti. Çevresel sorunların başında gelen ve insanoğlunun faaliyetleriyle artan iklim değişikliğinin bu bitkileri tehdit ettiğini ifade eden Demiray, özelleşmiş ekolojik nişlere ihtiyaç duymaları, kararlı, durağan ve değişime duyarlı bir çevrede yetişmeleri gibi özelliklerinin endemik bitkilerin yok olmaya karşı özellikle duyarlı hale gelmesine yol açtığını kaydetti. Prof. Dr. Demiray bu türlerin korunması gerektiğini belirterek, şunları ifade etti: "Nadir ve endemik türlerin yaşama ortamları, insan etkinlikleriyle bozulursa ya da bu ortamlar parçalara bölünürse, önce bu türlerin dağılış alanları ve popülasyon büyüklükleri azalmakta, sonra da bu türler, diğer türlere kıyasla yok oluşa doğru daha hızlı gitmektedir. Bu durum, endemik türlerin genetik kaynaklarının korunması çalışmalarında öncelikle ele alınmalı ve dikkatlice izlenip yönetilmelidir." Artan sıcaklıkların bitki hastalığına neden olduğunu aktaran Demiray, "Sıcaklık, bazı bakteriyel hastalıkların yerleşimi için hayati rol oynar. Sıcaklığa bağlı olan hastalıkların görülmediği yerlerde bakteriyel enfeksiyonların başladığı görülebilir. Sıcaklık artışıyla, ekstrem yağış ve daha da artan atmosferik nem konsantrasyon söz konusu olmaktadır. Bu durum bitkilerin daha düzenli ve güçlü gelişmesine neden olsa da uzun periyodlar dayanıklılık ve kök hastalıkları başta olmak üzere diğer yaprak hastalıklarının artışına neden olur." ifadelerini kullandı.

Deprem bölgesi iki ülkeden hasar tespit modeli geliştirecek işbirliği Haber

Deprem bölgesi iki ülkeden hasar tespit modeli geliştirecek işbirliği

TÜBİTAK-Japonya Bilimi Destekleme Kurumu (JSPS) İkili İşbirliği Destek Programı 2023 çağrısı değerlendirme süreci sonuçlandı. Her iki kuruluş tarafından toplamda 2 projenin desteklenmesine karar verildi. Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ninel Alver’in Türkiye, Niigata Üniversitesi Prof. Dr. Tetsuya Suzuki’nin Japonya yürütücülüklerini yaptığı “Sık Deprem Gören Türkiye ve Japonya Arasında İşbirliği ile Afet Sonrası Hızlı Rehabilitasyon için 3 Boyutlu Yapısal Hasar Verilerinin Oluşturulması” proje TÜBİTAK – Japonya Bilimi Destekleme Kurumu (JSPS) ile İkili İşbirliği Destek Programı kapsamında fonlanmaya uygun bulundu. Prof. Dr. Ninel Alver’i makamında ağırlayan Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, yürüttüğü uluslararası nitelikli çalışmalarından dolayı tebrik ederek başarılar diledi. Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “Üniversitemiz akademisyenleri,  insanlığın ihtiyaçları doğrultusunda araştırma alanlarını yoğunlaştırarak, ulusal ve uluslararası iş birlikli önemli projeler hazırlamaya devam ediyorlar. Yenilikçi bilimsel projelerden teknolojik gelişmelere yön veren araştırmalara kadar geniş bir yelpazede uluslararası nitelikli çalışmaları sürdürüyorlar. Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ninel Alver hocamızın yürütücülüğünde hazırlanan proje TÜBİTAK ile Japonya Bilimi Destekleme Kurumu arasında açılan ikili iş birliği çağrısı kapsamında desteklenmeye uygun bulundu. Çalışmaları ile araştırma üniversitemizin uluslararasılaşma misyonuna ve bilimsel gücüne katkı sunan hocamızı tebrik ediyorum” dedi. “Hızlı ve güvenilir hasar tespit metodolojisi geliştirilecek” Projenin içeriği ile ilgili bilgi veren Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ninel Alver,  “Dünya çapında deprem riski taşıyan pek çok ülkede, afet sonrası hızlı rehabilitasyon için yapısal değerlendirmenin yapılması büyük önem taşımaktadır. Türkiye ve Japonya gibi ülkelerde bu tür felaketler sıklıkla yaşanmaktadır ve yapısal hasarın anında değerlendirilmesi, etkili bir müdahale çabasının kritik bir bileşenidir. Bu ortak projede, yapıların afet sonrası değerlendirilmesine yönelik hızlı ve güvenilir bir hasar tespit metodolojisinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Bunun için derin öğrenme ve lazer tarama ile beton yapıların üç boyutlu hasar görselleştirmesine yönelik bir değerlendirme yöntemi geliştirilecektir. Daha ayrıntılı veri toplamak için kızılötesi termografi ve ultrasonik testlerden alınacak veriler birleştirilecektir. Otomatik hasar değerlendirmesi ve hasar lokalizasyonu ve ilerlemesinin tahmini için derin öğrenme kullanılacaktır. Gerçek yapılardan veri toplamak amacıyla İnsansız Hava Araçları (İHA) kullanılacak ve geliştirilen değerlendirme yönteminin pratik uygulanabilirliğine ve etkinliğine katkı sağlanacaktır” diye konuştu.

Ölümünün 9. yılında ailesi ve sevenleri tarafından anılan Fırat Yılmaz Çakıroğlu kimdir? Haber

Ölümünün 9. yılında ailesi ve sevenleri tarafından anılan Fırat Yılmaz Çakıroğlu kimdir?

Ege Üniversitesi'nde öğrenciler arasında çıkan tartışma esnasında 2015 yılında beklenmedik şekilde hayatını kaybeden Fırat Yılmaz Çakıroğlu vefatının 9. Yılında ailesi ve sevenleri tarafından halen mezarı başında anılmaya devam ediliyor. Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nu anan isimlerden birisi de Gençlik ve Spor Bakanlığı görevinde olan Dr. Osman Aşkın Bak oldu. Dr. Osman Aşkın Bak, sosyal medya hesabından yapmış olduğu paylaşımda; "Ege Üniversitesi'nde terör örgütü üyelerinin hain saldırısı sonucunda şehit düşen kardeşimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nu vefatının 9. yılında rahmetle anıyorum." ifadelerini kullandı. Ege Üniversitesi’nde yaşanan olayın geçmişi Ege Üniversitesi’nde 20 Şubat 2015 günü öğrencilerin arasında çıkan kavgada Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde okuyan ve 4. sınıf öğrencisi olan Fırat Yılmaz Çakıroğlu hayatını kaybetmişti. Ayrıca çıkan kavgada 7 kişi de yaralanmıştı. Olayla ilişki olduğu düşünülen ve gözaltına alınan Sosyoloji Bölümü 4. sınıf öğrencisi olan Nurullah Semo tutuklanmış ve olayla ilgisi olduğu düşünülen 7 zanlı da adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun faili olan Semo, "kasten öldürmek" ve "devletin birliğini ve aynı zamanda ülke bütünlüğünü bozmak" suçlarıyla ayrı ayrı olacak şekilde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmıştı. Ege Üniversitesi’nde şehit olan Fırat Yılmaz Çakıroğlu kimdir? 1 Ocak 1991 senesinde Konya'ya bağlı olan Akşehir ilçesinde dünyaya geldi. 1996 senesinde öğretmenlik mesleğini yapan annesi Özlem Çakıroğlu'nun Diyarbakır'a çıkan tayini üzerine gittikleri yerde çocukluğunu ve ilkokul yıllarını Diyarbakır'da geçirdi. Ege Üniversitesi’nde Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4. Sınıf öğrencisi olarak eğitim hayatına devam etmekteydi. Bu esnada aynı fakültede formasyon derslerine de devam ediyordu. Ülkü Ocakları Ege Üniversitesi sorumlusu olarak yaşamını sürdürmekte idi.

EÜ’de “Gelecek Trendleri ve Silikon Vadisi” söyleşisi Haber

EÜ’de “Gelecek Trendleri ve Silikon Vadisi” söyleşisi

Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi tarafından “Gelecek Trendleri ve Silikon Vadisi” konulu söyleşi düzenlendi. EÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rüçhan Sertöz’ün moderatörlüğünü yaptığı söyleşide konuşmacı olarak Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Silikon Vadisi Network Başkanı ve Eski İntel Dünya Başkan Yardımcısı Ayşegül İldeniz yer aldı. EÜ Tıp Fakültesi 20 Mayıs Amfisi’nde gerçekleşen söyleşiye akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Konuşmasına iklim krizi ve teknoloji arasındaki bağlantıya değinerek başlayan Ayşegül İldeniz, “2030 yılına dek bizim öngördüğümüz bir takım önemli beklentiler var. Bir tanesi iklim krizi. Biz, 2030 itibarıyla yüzde 50 fazla enerji ve yüzde 30 fazla yiyeceğe ihtiyaç duyacağız. Ancak bu ihtiyaçları nasıl karşılayacağımızı henüz bilmiyoruz. Biz, teknolojik olarak bu iklim kriziyle başa çıkabiliriz. Ancak bu hızla pek mümkün görünmüyor. Enerji konusunda belirgin gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmeler ışığında bir çözüm olabileceğini düşünüyoruz. Ancak dünyanın ısınma hızıyla, bu sorunların çözülebilme hızı pek koşullu gitmiyor. O nedenle çok endişeliyiz. Bence 2030’a dek önümüze çıkan tüm inovasyonlar; enerji, yiyecek ve iklim krizini kontrol altına alabilme üzerine olacak” dedi. “Yapay zekânın hem tehdidi hem avantajları var” Yapay zekanın avantajlarından ve dezavantajlarından bahseden İldeniz, “Teknolojide önemli etmenler vardır. Bunlardan biri de verinin üstünlüğüdür. Mesela Covid döneminde online olarak tüm verilerimizi verdik. Ayrıca interneti kullandığınızda bu verilerin hepsi kaydediliyor. Yapay zekâ,  sizden öğreniyor ve kendini geliştirmeye de başladı. Yapay zekâ tamamen bizim bilgilerimizden beslenerek büyüyen ve bir süre sonra dünyadaki trendleri gözlemleyerek öğrenen bir mekanizmadır. Biz şu anda dil modellerine kelimeleri indirdik. Ayrıca yapay zekânın tehditleri olduğu kadar avantajları da var. Yapay zeka geldiği zaman günlük hayatımızda yaptığımız pek çok işi son derece verimli, daha hızlı, daha az efor sarf ederek yapıyor hale geleceğiz. Ancak kötü şeylere baktığımız zaman pek çok büyük şirketlerin verileri alıp kullanması örnek verilebilir” dedi. Söyleşinin sonunda düşüncelerini paylaşan Dekan Prof. Dr. Rüçhan Sertöz “Benim de bu söyleşiden kendime aldığım notlar var. Hepimizin ‘yapabilme’ derdi olmalı. Kimsenin yapmadığını yapma derdi ve merak ihtiyacı olmalı. Bizler, mezunlarımızı ve öğrencilerimizi bu günü kabul etmeyip geleceği düşünen hekimler olarak yetiştirmeliyiz” dedi. Söyleşinin ardından öğrencilerin ve akademisyenlerin sorularını yanıtlayan İldeniz’e EÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sertöz tarafından “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.