TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği

Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Yatırımın zirvesinin nabzı İzmir’de atıyor Haber

Yatırımın zirvesinin nabzı İzmir’de atıyor

Türkiye’nin yatırımlarındaki sürdürülebilir kalkınması için çalışan Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ESİAD), tarafından düzenlenen 2. Yatırım Zirvesi İzmir İstinyepark Hyatt Regency’de gerçekleştirildi. Finans sektörünün önde gelen sanayici ve iş insanlarıyla buluşturan bir platform niteliğindeki Yatırım Zirvesi’nde önemli isimler kürsüye çıkarak Türkiye ekonomisine dair konuşmalar gerçekleştirdi. Düzenlenen toplantıya İzmir Valisi Süleyman Elban, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ve ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer katılım gösterdi. ESİAD II. Yatırım Zirvesi’nde yaptığı açıklamalarda dünyada yer alabilmek için Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında Türkiye’nin potansiyelini daha akılcı biçimde değerlendirmemiz gerekiyor diyen Zorlu, “Önümüze gelebilecek farklı sınamalara karşı jeostratejik avantajlarımızı da kullanarak, doğru yatırımlara yönelme zamanı olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Öte yandan, yatırımcıların faydalanması için uygun yatırım yerlerini içeren yatırım yeri envanteri oluşturulması gerektiğini ifade eden Özgener, “İzmir’in uluslararası alanda tanıtımının sağlanması ve küresel yatırım ağına dahil edilmesi için kentimiz kurum ve kuruluşları tarafından eş güdüm içerisinde çalışılması gerektiğine inanıyoruz” dedi. YATIRIM ZİRVEMİZ SON DERECE ZAMANLI VE ANLAMLI Toplantıda yaptığı konuşmada, iş ve yatırım ortamının “olmazsa olmazının”, finansman olduğuna dikkat çeken Zorlu, “Finansmana erişim, uzunca bir süredir iş dünyamızın en temel sorunu haline geldi. Ülkemizde yeniden Ortodoks ekonomi politikalarına dönülmesi, pozitif bir atmosfer yarattı. İki hafta önce açıklanan ve reel ekonomik durumu temel alarak daha gerçekçi hedefler ortaya koyan OVP, iş dünyasının beklentisiydi. Ayrıca, seçimlerin ardından AB ile ilişkilerimizin tekrar canlanacağına dair verilen olumlu sinyaller, yatırım ortamının güçlenmesi bakımından ümit verdi. Bu olumlu havanın ekonomiye sağlayacağı katkıların siyasi saiklerle bozulmamasını diliyoruz. Aynı şekilde Dünya Bankasının, önümüzdeki üç yıl içinde Türkiye'nin kamu ve özel sektörüne sağladığı finansmanı ikiye katlayarak 35 milyar dolara çıkarmayı planlaması da bir başka olumlu sinyal. Böyle bir ortamda finansmana erişim imkanlarını konuşacağımız Yatırım Zirvemizin son derece zamanlı ve anlamlı olduğuna inanıyoruz” diye konuştu. 2021 YILINDA 53 ŞİRKETLE REKOR KIRILDI Dünyada ve Türkiye’de yatırımların rakamlarını paylaşarak küresel düzeyde faiz artırımlarına gidildiği bir ortamda finans ayağı etkilendiğini dile getiren Zorlu, “Şirket birleşmeleri ve satın almaları için daha zorlu bir ortam oluştu. Nitekim toplam global işlem hacmi bir önceki yıla göre yüzde 34 düştü. 3,1 trilyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Türkiye’de ise, küresel makroekonomik zorluklara rağmen 2022 yılında birleşme ve satın alma faaliyetlerinde rekor kırıldı. 11,5 milyar dolar tutarında 450 işlem gerçekleşti.  Girişimcilik konusuna geldiğimizde, Türkiye, 2022 yılı Küresel Girişimcilik Endeksinde, tarihindeki en iyi sonuca ulaşarak 132 ülke içinde 37’inci sıraya yükseldi. Dünyada ve Türkiye’de dikkat çeken bir başka konu ise, yüksek değerlemeler ve talepler ile dikkat çeken halka arz piyasasıdır. 2022 yılında dünya genelinde 1.415 şirket halka arz edildi. 2021’de bu rakam 2 bin 436 idi. Türkiye’ye baktığımızda ise, 2022 yılında 41 şirketin halka arz olduğunu görüyoruz. 2021 yılında rekor kırıldığını, toplam 53 şirketin BİST’e kote olduğunu hatırlatmak istiyorum” dedi. DOĞRU YATIRIMLARA YÖNELME ZAMANI İş dünyasının gerekli ve cesur adımlar atabilmek için bir süredir beklediğini aktaran Zorlu, dünya ve uluslararası rekabet koşulları dönüşürken, özel sektör olarak daha fazla sorumluluk almaya hazır olduklarını vurguladı. Bu kapsamda, devletten beklentilerini paylaşan Zorlu, “OVP’de yer alan politika ve tedbirlerin, geniş kapsamlı yapısal reformlarla güçlendirilerek, devletin tüm kurumları tarafından güçlü biçimde sahiplenilmesini ve hayata geçirilmesini bekliyoruz. Yatırım ortamının hızla iyileştirilmesini istiyoruz. OVP’de açıkça vurgulandığı üzere, uluslararası normlara uygun, şeffaf düzenlemeler ile, güven ortamının yeniden tesis edilmesini önemsiyoruz. Rasyonel politikaların vazgeçilmez ve istikrarlı biçimde uygulanarak öngörülebilirliğin sağlanacağına inanıyoruz. Bugün Zirvemiz devam ederken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası PPK faiz kararını hep birlikte öğreneceğiz. Ekonomi politikalarındaki olumlu sinyallerin sağlam yapılara dönüşmesini ümit ediyorum. Değişen dünyada yer alabilmek için Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında Türkiye’nin potansiyelini daha akılcı biçimde değerlendirmemiz gerekiyor. Önümüze gelebilecek farklı sınamalara karşı jeostratejik avantajlarımızı da kullanarak, doğru yatırımlara yönelme zamanı olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu. YANLIŞ POLİTİKALARIN SONUCUNU ÖDÜYORUZ  Yatırım ikliminin olumluya dönüşebilmesinin, OVP benzeri programların yanında pek çok faktöre bağlı olduğuna dikkat çeken ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer, “Türkiye 1 trilyon dolara koşan milli geliri ile büyük bir ülkedir. Ancak dengeli ve sağlıklı gelişimini devam ettirebilmek için uluslararası toplumun gerek ekonomik gerekse evrensel hukuk kuralları itibariyle uyumlu bir üyesi olma durumundadır. Heterodoks yöntemlere yaslanan ekonomik uygulamaların nelere mal olduğu ve daha da ne bedeller ödeyeceğimiz an itibari ile yaşadığımız acı ve sıcak gerçekliğimizdir. Yanlış politikaların faturasını tüm toplum olarak ödeme durumunda bırakılıyoruz. Yaşamakta olduğumuz; yüksek enflasyon, aşırı bozulan gelir dağılımı, vahim sefalet endeksi, toparlanması ancak ilave vergilerle mümkün olabilecek bütçe açıklarımız, ithalata bağımlı bir ülke de kolay düzeltilemez cari açığımız, net değeri ekside seyreden döviz rezervlerimiz, her an kontrolden çıkabilecek döviz kurları, EYT  ile hepten aktüerya dengesi bozulmuş sosyal güvenlik sistemimiz, tavana vurmuş genç işsizlik, endazesi büyük ölçüde kaybolmuş Türk lirasının altında ezilen asgari ücretli ve emekliler başta olmak üzere sabit gelirliler, finansmana erişimi kısıtlanmış iş dünyası… Özetle istisnasız yuvasından çıkmış makro ekonomik göstergeler, umarız Mehmet Şimşek ve ekibi tarafından kararlılıkla rehabilite edilir. Belki de ekonomiden çok daha önemli, evrensel demokratik standartlara ilişkin, ülkeler itibariyle mukayeseli olarak notlanan çok sayıda kriterden söz etmiyorum. Ancak, o cephede de durumumuzun hiç iç açıcı olmadığını biliyoruz” diye belirtti. SANAYİDE ÇOK ATIL KAPASİTEMİZ VAR Özellikle ekonomide daralmanın ya da krizin konuşulduğu dönemlerde ya da yatırım iştahının çok arttığı dönemlerde en çok konuşulan konu yatırım ve finansman. Son zamanlarda da ülkemizde en çok konuşulan konu, yatırım ve finansman olduğunu söyleyen İzmir Valisi Dr.Süleyman Elban, “Aslında dünyada ticaretin sanayinin gelişmesi ile birlikte sürekli yeni yatırım ve bunlara uygun olarak finansman konusu gündeme gelmiş. Çok uzun zamandan beri finansman farklı farklı modeller deniyor. Olaya bir başka açıdan yaklaşmak istiyorum. Yaptığımız işte aslında olaya farklı bir perspektiften bakmak gerekiyor. Buradaki başlıklar, sermaye piyasası konusu gündeme geldiğinde gelişmiş ülkelerin vazgeçilmez finansman modellerinden biri. Burada halka arza gidip finansman sağlamayı düşünürken borsadaki insanları mağdur etmek; ortaklık yaparken aldığı ortağı bir şekilde dolandırıp şirketlerini farklı değerlerde vermek ya da büyük yatırımcının ufak yatırımcının işletmesini elinden almak gibi yanlış şeyler var. Bu sorun. Kim ne yatırım yaparsa yapsın dijital yatırım dışında herkes emlakçılık yapıyor. OSB’den birkaç yüz dönüm yer alınıyor ve bazı OSB’leri büyük parsellerin içinde çok anlamsız o alanla uyuşmayan çok yapı var. Maalesef insanlar ticari faaliyetlerinden daha çok gayrimenkul rantından daha fazla gelir elde etmek isteyince böyle bir yola başvuruyor. Her ne olursa olsun olay sağlıklı bir şekilde ele alındığında kendimizi daha ciddi anlatırız. Finansman konusunda çoğu kez yatırıma gerçek anlamda ihtiyaç olup olmadığı değerlendirmeli. Bir yatırımcının bir yatırım gördüğünde ‘Ben de yapayım’ demesi sağlıklı değil. O ölçüde bir yatırıma ihtiyacı olup olmadığı değerlendirmeli. Yatırımın finansmanı konusunda yatırıma ihtiyaç olmadığı halde yatırım yapması, daha fazla kaynağa ihtiyaç duyması finansmana erişim konusunda… Sanayide çok atıl kapasitemiz var. Türkiye’de bazı şirketler çok borçlu olmakla övünürler. Şirketin temel görevi borçlanmak mı? Bununla neden övünülür? Bunların hepsi yapısal sorunları gösteriyor. Enflasyon belli, mevduat faizi belli. Bankaların ya da finans kuruluşları belli. Düşük faizlerle kredi peşinde koşmak yatırım için ne kadar sağlıklı bir ortam oluşturur? Bu benim tereddütlerime yol açıyor. Bunların hepsinde sadece bir iki yıldaki finansmana erişim noktasındaki daralmayla değerlendirmeyin. Finansman konusunda yatırım konusunun, gerçekten ne istediğimiz, gerçekten hakkımızı mı istiyoruz bütün bunların finansman konusunda değerlendirilmesi lazım. Bizim yatırımcımız ekonomik risklere şoklara daha dayanıklı. Her şeyi kendi çerçevesinde, doğru bir düzleme oturtarak yapmalı. Yoksa her modeli bozmak zorunda kalıyoruz. Sağlıklı yararlanamıyoruz. Gerçek samimi bu işi yapabilecek yatırımcının önü açılamıyor” dedi UYGUN YATIRIM ENVANTERİ OLUŞTURULMALI İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener toplantıda, OVP’de yer alan “yatırımcıların faydalanması için uygun yatırım yerlerini içeren yatırım yeri envanteri oluşturulması” konusunun altını çizerek, “Bu anlamda; İzmir’in uluslararası alanda tanıtımının sağlanması ve küresel yatırım ağına dahil edilmesi için kentimiz kurum ve kuruluşları tarafından eş güdüm içerisinde çalışılması gerektiğine inanıyoruz. Oda olarak gündemimizde yer alan bu konuda; ortaya konulacak ortak akıl ile, kentimizin ekonomik profilinin ve alternatif yatırım olanaklarının yabancı yatırımcılara tek bir elden iletilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Uluslararası eğilimlerden de, yararlanarak kentimizin yakın gelecekte nasıl bir yatırım modeline sahip olmasına dair fikirler üretilmesini hedefliyoruz. Aynı zamanda bir diğer hedefimiz ise; yerli ve yabancı yatırımcılara, İzmir’deki ilçelerin farklı avantajlarını, ekonomik profillerini ve yatırım olanaklarını tanıtan bir yatırım/gayrimenkul rehberi sunmak. Bu bağlamda, İzmir’de yatırım yapmak isteyen yatırımcıların yatırım süreçlerini hızlandırmak ve kolaylaştırmak adına yatırıma yönelik gayrimenkulleri, yatırımcı ile buluşturabilecek bir platform yaratılmasını öneriyoruz. İzmir gayrimenkul piyasasını detaylıca ele almanın ve gelecek projeksiyonlarını şimdiden belirlemenin, kent ekonomisine yönelik gelişimi kontrol altına alabilmek açısından öncelikli olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu. RİSK SERMAYESİ FONLARININ İZMİR’E ÇEKİLMESİ FAYDALI OLACAKTIR Yeni yatırım çekmek için Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası kuruluşların, yatırımlara liderlik eden fonların, dünyanın en değerli markalarının ofislerinin İzmir’de bölge ofislerinin açılmasına yönelik lobi çalışmaları yapılması gerektiğini belirten Özgener, “Güçlü kentlerin, bünyesinde barındırdığı uluslararası sermayeli şirketler ve kurumlar kent ekonomisine ciddi katkılar sağlıyor. Özellikle; tecrübe aktarımı ve istihdam, ihracat ve yatırım artışında büyük payları bulunduğunu görüyorum. Ayrıca bu tip yatırımlar, diğer yatırımları çekme anlamında da tetikleyici bir görev üstleniyor. Yanı sıra KOBİ’lerimizin finansman ihtiyacını karşılamaya yönelik fon sağlayıcı- aracı merkezlerin kentimize çekilmesi konusunu da vurgulamak istiyorum.  Bu merkezlerin İzmir’e çekilmesinin, kapasitelerini arttırmak ve işlerini geliştirmek için kredi ve destek arayan firmaların finansman açığını kapatacağını ve dolayısıyla kentimiz ekonomisinin gelişiminde katalizör etki yaratacağını düşünüyoruz. Bu anlamda; kentimizde girişimci ile yatırımcıyı buluşturacak ara bağlantıların güçlendirilmesi ve risk sermayesi fonlarının İzmir’e çekilmesine yönelik çalışmalar yapılmasının faydalı olacağı kanaatindeyiz” şeklinde konuştu. Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) tarafından düzenlenen 2. Yatırım Zirvesi’nde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, bu zirve, yalnızca doğru kararlar almanın değil aynı zamanda doğru hızda hareket etmenin de kritik öneme sahip olduğu şu günlerde iş dünyasının ve karar vericilerin önünü aydınlatacağını söyledi. Konuşmasının devamında, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, insan hakları, doğayla uyum ve demokrasi olmadan ekonomi olmaz, diyen Başkan Soyer, “Olursa enflasyon olur, yoksulluk olur, işsizlik ve hatta kıtlık olur” ifadelerini kullandı. YATIRIM DEMOKRATİK KOŞULLARIN GÖSTERGESİDİR Türkiye’nin derin bir ekonomik krizden geçtiği ve yatırım darboğazının giderek büyüdüğü bu zor dönemde ESİAD tarafından gerçekleştirilen Yatırım Zirvesi’nin çok özel bir önem taşıdığını ifade eden Başkan Soyer, “Bu zirve, yalnızca doğru kararlar almanın değil aynı zamanda doğru hızda hareket etmenin de kritik öneme sahip olduğu şu günlerde iş dünyasının ve biz karar vericilerin önünü aydınlatacak. Ortak bir muhakeme ve ritimde buluşmamıza katkı sağlayacak. Çok iyi biliyoruz ki doğru yatırımların belirlenmesi ve yatırım finansmanı kendinden menkul bir olgu değil. Yatırım, tarihsel ve toplumsal süreçlerin bir sonucu, siyasi ve demokratik koşulların ise bir göstergesidir. Bugün Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken halen daha yatırım zorluğu çeken bir ülke olmamız elbette arzulanacak bir durum değil. Dolayısıyla bu zirvede yatırım imkanlarını konuşurken ülkemizdeki genel siyasi ve demokratik koşulları da gözden geçirmemiz gerekiyor” diye konuştu. DEMOKRATİK KOŞULLARI TALEP EDİN Hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, insan hakları, doğayla uyum ve demokrasi olmadan ekonomi olmaz. Olursa enflasyon olur, yoksulluk olur, işsizlik ve hatta kıtlık olur, diyen Soyer, sözlerine şöyle devam etti. “Oysa tüm kurum ve kurallarıyla işleyen bir demokrasi bu ülke insanlarının en temel hakkıdır. Bu temel hakkın tecellisinde en ufak bir eksiklik dahi olduğunda, bunu yatırım ve finansman konusunda da büyük bir zafiyet olarak yaşıyoruz. Bu yüzden ülke genelinde ve yerel ölçekte, sadece beş yılda bir sandığa giderek değil, yaşamın her anında, demokrasinin evrensel ilkelerine ve hukukun üstünlüğüne tam saygılı bir sistem inşa etmek zorundayız. Bu sistemi oluşturmakta geciktiğimiz her bir gün ülkemizdeki yatırımların daha da azalması anlamına geliyor. Bu zirveye katılan tüm değerli iş insanlarımız, yatırım fonu ve kurumsal finans kuruluşlarımız, Türkiye’nin neresinde olursanız olun, lütfen hükümetimizden ve biz yerel yönetimlerden yukarıda tarif ettiğim demokratik koşulların tesis edilmesini talep edin. Bu sizin en doğal hakkınız. Demokratik kuralların işlemediği toplumlarda belirli zümreler bir süreliğine elbette zenginleşebilir. Fakat bizim bunu ekonomik kalkınma olarak kabul etmemiz mümkün değil. Çünkü refah, toplumun tabanında adil bir şekilde dağılmamışsa, orada güçlü bir ekonomiden söz edemeyiz. Biz, geride hiç kimsenin kalmadığı bir Türkiye hedefine inanıyoruz. Bu hedefi, ülkedeki yatırımların artmasının en temel koşulu kabul ediyoruz.” İZMİR’İN LOKOMOTİF GÖREVİ GÖRMESİ MUTLULUK VERİCİ İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin ardından ortaya çıkan 303 maddelik kararların bu günkü Orta Vadeli Program (OVP)’ın farklı bölümleride yer aldığını dile getiren Soyer, “Cumhuriyetin 100. yılında bu büyük mirasa yakışır bir ekonomiye sahip olmanın tüm koşullarını, stratejilerini ve anahtar eylemlerini İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde kelime kelime tarif etmiştik. Bu tarifin karılmasına belirli bir grup değil, bu ülkenin tüm iş dünyası, işçi ve çiftçi kuruluşları katılmıştı. Ekonominin can damarını elinde tutan bu gruplara alanında ihtisas sahibi çok sayıda akademisyen ve uzman da eşlik etti. Nihayetinde 303 maddelik bir kararlar manzumesiyle, Geleceğin Türkiye’si hayalimizi hep birlikte inşa ettik. Çünkü hep söylediğim gibi gelecek beklenen değil, inşa edilendir. İzmir’den yükselen bu gelişme hamlesinin ve aldığımız kararların kısmen de olsa bugün yoğun olarak tartışılan OVP’nin farklı bölümlerinde yer aldığını görüyoruz. Bu durum hiç şüphesiz İzmir’in İktisat Kongresi imecesine katkı koyan tüm paydaşlarımıza mutluluk veriyor. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına hazırlandığımız bu dönemeçte, 2. ESİAD Yatırım Zirvesi, Geleceğin Türkiye’sinin iktisadi temellerini geliştirmemizi sağlayacak çok değerli bir buluşma. İzmir’in 100 yıl sonra bir kez daha, bu toprakların kalkınması için lokomotif görevi üstlenmesi hepimiz için gurur verici” şeklinde konuştu. Bu haber de ilginizi çekebilir: Nalbantoğlu’ndan Akşener’e koku ve mülteci göndermesi

ESİAD'dan sürdürülebilirlik üzerine online toplantı Haber

ESİAD'dan sürdürülebilirlik üzerine online toplantı

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) indeksinde Türkiye’nin 163 ülke arasında 71. sırada olduğunu ifade eden Zorlu, “Yüksek teknolojili sektörlere doğru hedeflenen düzeyde yapısal dönüşüm sağlanması için, sanayi üretiminin teknoloji seviyesinin yükseltilmesi, dijital dönüşüme yönelik araştırma ve uygulamaların teşviki, lojistik altyapısının güçlendirilmesi ve bilgi-iletişim teknoloji yatırımlarının önceliklendirilmesi şart” dedi.  ESİAD Sürdürülebilirlik, Çevre ve Sosyal Politikalar Yuvarlak Masası’nın katkılarıyla düzenlenen “Sürdürülebilirlik Bağlamında Teknoloji ve İnovasyon II” başlıklı toplantı online olarak gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü ESİAD Sürdürülebilirlik, Çevre ve Sosyal Politikalar Yuvarlak Masası Başkanı Doç. Dr. Süleyman Hançerli’nin yaptığı panelde, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı Başkanı Mete Çakmakçı ana konuşmacı olarak yer aldı. Panelde Arçelik İnovasyon Direktörü Pınar Köse Kulacz, SOCAR Türkiye Dijital Transformasyon ve Bilişim Teknolojileri Başkanı Hakan Irgıt, İnci Holding Girişimcilik Programları Lideri Ayşe Şen, şirketlerinden örnekler vererek, inovasyonun önemini anlattı.  TÜRKİYE 71. SIRADA Panelin açılışında konuşan ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, inovasyon ve teknolojinin sadece sanayileşmenin konusu olmadığını, sürdürülebilir kalkınmanın da itici gücü haline geldiğini vurguladı. İnovasyon ve dijital teknolojilerle ilgili fiziksel altyapı ve beşeri kaynaklara yatırım yapılması gerektiğini vurgulayan Zorlu, şöyle devam etti:  “2022 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları İndeksi’nde en üst sırada yer alan Finlandiya’yı, üç İskandinav ülkesi; Danimarka, İsveç ve Norveç takip etmektedir. Sıralamada yer alan ilk 10 ülkenin tümü Avrupa ülkeleridir. Türkiye’nin performansı ise, 163 ülke arasında 71. sırada yer almaktadır. Ülkemizde Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payı artmış olup, bilgi ve iletişim teknolojilerine erişimde hızlı bir ilerleme kaydedilmiştir. Ancak, yüksek teknolojili sektörlere doğru hedeflenen düzeyde yapısal dönüşüm istenilen seviyelerde değildir. Bu amaç kapsamında öne çıkan başlıca ihtiyaçlar; sanayi üretiminin teknoloji seviyesinin yükseltilmesi, sanayide dijital dönüşüme yönelik araştırma ve uygulamaların teşvik edilmesi, lojistik altyapısının güçlendirilmesi ve bilgi ve iletişim teknolojileri alanında yapılacak yatırımların önceliklendirilmesidir." ESİAD ÖNCÜ OLDU ESİAD Sürdürülebilirlik, Çevre ve Sosyal Politikalar Yuvarlak Masası Başkanı Doç. Dr. Süleyman Hançerli, İzmir’de yeşil mutabakat ile ilgili farkındalık yaratmak için iyi uygulama örnekleri ve başarı hikayelerinin paylaşıldığı bir platform oluşturduklarını anlattı. Hançerli, “ESİAD olarak, bu konuda beşinci toplantımızı düzenliyoruz. Bu konuda güçlü politik sahiplenme gerekiyor. Kimsenin arkada bırakılmaması gereken çok yönlü bir platform kurulmalı. Bilime dayalı, kaliteli bir büyüme çok önemli” diye konuştu.  GELECEK 20 YILIN AKIŞINI BELİRLEYECEK Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı Genel Sekreteri Mete Çakmakçı da, iklim teknolojilerinin gelecek 20 yılın akışını belirleyecek önemli bir paradigma olacağını belirterek, “Karbon verimli büyüme Türkiye için önemli bir konu haline gelecek. Türkiye 2010-2020 yılları arasında biraz daha karbon verimliliğini kaybetmiş görünüyor. Avrupa Yatırım Fonu’nun hazırladığı rapora göre, iklim teknolojileri geliştiren ve ekosistemin bir parçası olan 23 bin 828 firma belirlenmiş. Bunlardan 2 bin 985’i de orijinal yenilikçi ürünler geliştiren firmalar. Avrupa sınırları içindeki bu firmalardan sadece 3’ü Türkiye’de yer alıyor. İtalya’da 559’u, Almanya’da 515’i, Polonya’da 152’si, Romanya’da ise 47’si bulunuyor. Bu da aslında bir noktada Türkiye’nin iklim teknolojileri konusunda yaşadığı dönüşümün biraz geriden geldiğini gösteriyor” dedi.  ÖRNEK PROJELER İnci Holding Girişimcilik Programları Lideri Ayşe Şen ise sürdürülebilirlik stratejisi çerçevesinde yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Açık inovasyon platformu İnci Radar’ı kurduklarını ve bu platform sayesinde global ortaklarla birlikte projeler ürettiklerini anlatan Şen, Az Karbon Platformu’nda da temiz enerji konusunda tüketicilerin ihtiyaç duyduğu kategorilerdeki ürünlerin satıcılarını müşterilerle buluşturan bir pazar yeri oluşturduklarını anlattı. SOCAR Türkiye Dijital Transformasyon ve Bilişim Teknolojileri Başkanı Hakan Irgıt, Türkiye’nin işlenmiş ham petrol ihtiyacının yüzde 25’ini karşıladıklarını belirterek, “Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre 2025’de küresel elektrik büyümenin yüzde 90’ının yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanacağı ve bu kaynakların kömürü geride bırakarak en büyük küresel elektrik kaynağı haline geleceği öngörülüyor.  O yüzden bu konular hepimizin gündeminde. Dünyanın nereye gittiğini iyi analiz edip biz de 3 temel mekanizma üzerinde stratejilerimizi inşa ettik. Bunlardan birincisi  karbonsuzlaşma, diğeri döngüsel ekonomi ve üçüncüsü yeşil finansman. 2040 yılı itibarıyla emisyonumuzu yüzde 40 azaltma hedefimiz var” diye konuştu.  DEĞİŞİMİ YÖNET, GELECEĞİ ŞEKİLLENDİR Arçelik İnovasyon Direktörü Pınar Köse Kulach da, açık inovasyona inandıklarını dile getirerek, sadece akademiyle değil start-up ve girişimlerle iş birlikleri yaptıklarını anlattı. Şirketin yönünü tamamen sürdürülebilirliğe çevirdiklerini söyleyen Kulach, “Bizim için sürdürülebilirlik şirketimizin sürdürülebilirliği ile de eş anlamlı. Bu konuda mottomuzu, ‘değişimi yönet, geleceğini şekillendir’olarak belirledik. Hedeflerimiz çok net. 2030 için karbon nötr olmaya devam etme, 2050 için de net sıfır hedefimiz var” dedi. HABER MERKEZİ

Zorlu: Rekabet için KOBİ’ler desteklenmeli Haber

Zorlu: Rekabet için KOBİ’ler desteklenmeli

Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, iklim krizine karşı düşük karbonlu büyüme ve yeşil ekonomiye geçişin zorunlu olduğunu söyleyerek, “Türkiye’nin de bu konuda pek çok düzenleme yapması gerekiyor. Ama öncelikle İklim Kanunu Taslağının yasalaşmasını bekliyoruz. İhracatımızın devamı için bu konu hayati önem taşıyor” dedi. YENİ FIRSATLAR VAR Teknoloji ve dijitalleşmenin, sürdürülebilir bir dünya için yeni fırsatlar sunduğunu dile getiren Zorlu,“Doğal kaynakların sınırlı olduğu gerçeğiyle teknolojinin ve dijital dönüşümün getirdiği fırsatları birleştirmemiz gerekiyor. Ekolojik, yeşil ve döngüsel yeni dünya ekonomisi için sadece devletlerin değil, şirketlerin ve toplumların da kaynaklarını dengeli ve verimli bir şekilde kullanmayı öğrenmeleri ve bunun önemini anlamaları gerekiyor. Sürdürülebilirlik kavramını ve ekolojik dengeleri merkezine alan bakış açılarının ortak payda haline gelmesi çok önemli. Ayrıca, iş dünyasının yeşil dönüşümü başarıyla tamamlaması için gerekli finansal destek mekanizmalarına ihtiyacımız var” diye konuştu. 3 TEMEL KONU Ekolojik dünya ekonomisi için önemli üç konuyu, “İklim değişikliğiyle mücadele, yenilenebilir enerji ve su kaynaklarının doğru kullanımı” şeklinde sıralayan Zorlu, şöyle devam etti: “Küresel sera gazı emisyonlarının hızla azaltılması şart. ABD, kümülatif karbon salımlarının yüzde 25’inden sorumluyken, AB ülkelerinin payı yüzde 22. Türkiye ise dünya ticaretinden yüzde 0.88 pay alırken, karbon salınımı payı yüzde 0.64 civarında. Avrupa İklim Yasası’na göre 2030 yılına kadar karbon emisyonlarının 1990 seviyesine kıyasla yüzde 55 oranında azaltılması hedefleniyor. Türkiye’nin de bu konuda pek çok düzenleme yapması gerekiyor. Ama öncelikle İklim Kanunu Taslağının yasalaşmasını bekliyoruz. Bizler de iş dünyası olarak gerekli tedbirleri almak zorundayız. Karbon ayak izimizin ölçülmesinin ardından bir yol haritası çıkarmalıyız. Zira AB ile aramızdaki gümrük birliğini dikkate aldığımızda ihracatımızın devamı için bu konu hayati önem taşıyor.” TÜRKİYE’DE YENİLENEBİLİR ENERJİ 5 YILDA YÜZDE 64 BÜYÜYECEK Yeşil dönüşümün kilit sektörlerinden birinin de enerji olduğunu hatırlatan Zorlu, yenilenebilir enerjinin toplam enerji üretimi içindeki payının artırılması gerektiğini vurguladı. Zorlu, “Türkiye’nin elektrikte toplam kurulu gücü içinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı giderek artıyor. Bu pay, 2019’da yüzde 49, 2021’de yüzde 53.7, 2022’de yüzde 54.3 olarak gerçekleşti. Ülkemizin, özellikle bölgemizin coğrafi ve ekolojik özellikleri düşünüldüğünde yenilenebilir enerjide bu oranların çok daha üzerine çıkılacağı ön görülüyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2027’ye Yönelik Öngörüler Raporu da bunu destekliyor. Türkiye’de yenilenebilir enerjinin 5 yıl içinde yüzde 64 büyüyeceği tahmin ediliyor. Bu büyümeyle, Türkiye’nin Avrupa’da dördüncü büyük piyasa olması bekleniyor” dedi. TÜRKİYE’DE SUYUN YÜZDE 74’Ü SULAMAYA GİDİYOR Ekolojik dünya ekonomisinde kritik öneme sahip bir konunun da su olduğunu dile getiren Zorlu, “Geldiğimiz aşamada, evsel, tarımsal ve sınai kullanım için gerekli güvenli su kaynakları, dünyadaki tüm su kaynaklarının ancak yüzde 2.5 gibi küçük bir kısmına tekabül ediyor. Dünyada su kaynaklarının ortalama yüzde 70’i sulama, yüzde 22’si sanayi, yüzde 8’i kentsel tüketim için kullanılıyor. Türkiye’de ise yüzde 74’ü sulama, yüzde 13’ü sanayi, yüzde 13’ü kentsel tüketimde kullanılıyor. Avrupa’da bu oranlar, yüzde 33, yüzde 51 ve yüzde 16. Ülkemizde suyun doğru ve etkili yönetimi hayati önem taşıyor” diye konuştu.  REKABET İÇİN KOBİ’LER DESTEKLENMELİ Dünya Ekonomik Forumu’na göre, 10 yıl içinde ekonomik katma değerin yüzde 70’inin dijital platforma dayalı iş modellerinden kaynaklanacağını vurgulayan Zorlu, sözlerini şöyle tamamladı:  “Türkiye ekonomisi için iki önemli konu var. İlki ülkemiz ekonomisinin itici gücü olan KOBİ’lerin yeşil dönüşümü ve dijitalleşmesi ile ilgili. KOBİ’lerin dijital dönüşümün yavaş ilerlediği, büyük işletmeleri etkileyerek verimlilik ve rekabet gücünün tam potansiyeline erişmesine engel olduğu tespit edildi. KOBİ’lerin yeşil ve dijital dönüşümünün desteklenmesi son derece önemli. İkincisi yeşil ve dijital dönüşümün tamamlayıcısı niteliğinde olan toplumsal dönüşüm. Bu dönüşümün gerçekleştirilebilmesinin tek yolu eğitimden geçiyor. Dolayısıyla eğitim imkanlarının çağın ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilmesi ve insan kaynaklarına yatırım yapılması en öncelikli konumuz olmalı.”  HABER MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.