TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#diyet

diyet haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, diyet haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzman Diyetisyen Korkut’tan hastalıklara kalkan olacak tarifler! Haber

Uzman Diyetisyen Korkut’tan hastalıklara kalkan olacak tarifler!

Kovid-19’un yaşamlarımıza girmesiyle birlikte sağlığımızı korumak daha da güç hale geldi. Hemen beraberinde oluşan varyantlar ise durumu daha da kritikleştirdi… Peki, bağışıklığın zayıf düşmesine neden olan temel etken nedir? Görüşlerine yer verdiğimiz Uzman Diyetisyen İrem Tuğçe Korkut, en yaygın nedenin yetersiz ve dengesiz beslenme olduğuna dikkat çekerek önemli uyarılarda bulundu. “Tüm virüs ve bakterilerden vücudumuzu kalkan gibi kullanabilme gücü elimizde!” diyen Korkut, altın değerindeki menülerini bizlerle paylaştı. İşte tüm sorularımızın yanıt bulduğu o röportaj… UYKU YETERSİZLİĞİ, AŞIRI STRES, ALKOL VE SİGARA… Bağışıklık sisteminin zayıflamasının en yaygın nedenini öğrenebilir miyiz? Yetersiz ve dengesiz beslenmedir! Karbonhidrat ve rafine şekerden zengin beslenme, besin değeri olmayan paketli ürünlerin tüketimi, antikorların yapıtaşı olan proteinden düşük beslenme, aşırı kilo ve aşırı zayıflık, bağışıklığı baskılayıcı faktörlerin başında gelmektedir. A, B, C, E, D vitaminleri, selenyum, demir, çinko ve magnezyum bağışıklık sisteminin savunucularıdır. Bunlardan herhangi birinin eksikliği vücudumuzu hastalıklara karşı korunmasız hale getirir. Ayrıca alkol ve sigara kullanımı, probiyotik eksikliği, uykuya dalamamak, uyku yetersizliği, aşırı stres, son 1 yıl içerisinde 2’den fazla antibiyotik kullanımı da bağışıklık sistemimizin zayıflamasında rol oynayan diğer faktörlerdir. Sağlıklı ve dengeli bir beslenme ile bağışıklığımızı güçlendirebilir miyiz? Sağlıklı ve dengeli beslenme ile bağışıklığımızı güçlendirmek mümkün. Hatta kronik rahatsızlıklar ve doğuştan gelen ya da otoimmün bağışıklık sistemi rahatsızlıkların da dahi sağlıklı beslenmenin pozitif etkilerini görebilmekteyiz. Sağlıklı ve dengeli beslenme ile kişilerin yaşam tarzı iyileştirilerek, eksik olan vitamin ve mineraller yerine koyularak, bağışıklık sistemimizi güçlendirebilir ve vücudumuzu dış etkenlere karşı koruyabiliriz. MEVSİMİN DEĞİŞMESİYLE RAHATSIZLIKLAR ARTIYOR Özellikle bu dönem artan grip, nezle gibi hastalıkların toplum sağlığındaki etkisini biliyoruz. Kış mevsimine de yaklaşmışken sizin okuyucularımıza aktarabileceğiniz özel bir menü var mı? Evet, özellikle son dönemde, mevsimin değişmesiyle birlikte rahatsızlıklar artmaktadır. Buradan okuyuculara bağışıklık güçlendirici sağlıklı bir program verebiliriz. Kahvaltı: 1 adet haşlanmış yumurta, yarım olgunlaşmış avokado, 1 dilim keçi peyniri, 1 tatlı kaşığı tahin, bol koyu yeşil yapraklı yeşillikler, 5-6 adet zeytin ve 1 dilim siyez ekmeği önerebiliriz. Kahvaltıya ayrıca zencefilli ve karanfilli çay ekleyebilirsiniz. Öğlen: 1 tabak bol soğanlı sarımsaklı ıspanak/pazı yemeği, 4 yemek kaşığı ev yapımı probiyotik yoğurt, 1 dilim siyez ekmeği önerebiliriz. Ara öğün: 1 kupa adaçayı + 2 adet mandalina Akşam: 1 büyük porsiyon ızgara deniz balığı, bol yeşillikli, turplu salata (üzerine 1-2 yemek kaşığı zeytinyağı, doğal nar ekşisi, sumak ve bolca limon ekleyebilirsiniz.) OBEZİTE SIKLIĞI GİDEREK ARTIYOR Dezavantajlı gruplardan biri olan yaşlı, hamile ve çocuklara özellikle dikkat çekmek istediğiniz bir beslenme modeli önerebilir misiniz? Bu grup özel beslenmeye ihtiyaç duyan bir gruptur. Yaşlılarda, hamilelerde ve çocuklarda artmış protein ihtiyacı vardır. Özellikle bağışıklığı artırmak için beslenmeye yumurta, kırmızı et, balık, kurubaklagiller, ev yapımı yoğurt, kefir kesinlikle eklenmelidir. Ayrıca bu grupta Omega-3 yağ asitleri, virüs ve bakterilerle savaşmada etkilidir. Semizotu, keten tohumu, deniz balığı önemli Omega-3 kaynaklarıdır ve beslenme düzenine eklenmelidir. Bu grupta vitamin ve minerallere kan tahlili yoluyla bakılmalı ve eksikliğinde vitamin ve mineral destekleri başlanmalıdır. Kışa dair endişeleriniz söz konusu mu? Toplumumuzda obezite sıklığı giderek artmaktadır ve özellikle toplumun 30’lu yaş bireylerinde kilo problemi daha da artmaktadır. Artan kilo ve yağ oranı bireylerde bağışıklığı düşürmektedir ve fazla olan yağ kütlesi bireylerde inflamasyona yol açmaktadır. Bu durum da bireylerin iyileşme hızını düşürmekte ve hastalığın seyrini kötüleştirmektedir. Bu nedenle kış aylarında artan grip ve nezle gibi hastalıklar bireylerin daha kolay hasta olmasına ve hastalığın daha hızlı bulaşmasına neden olmaktadır. Özetle, bireylerde sağlıklı ve ideal kilo; fiziken iyi bir görüntünün dışında sağlıklı bir bağışıklık sistemi, dinç, enerjik ve sağlıklı bir beden demektir. DOĞRU ZAMANDA, DOĞRU ŞEKİLDE BESİN TÜKETİMİ! Bağışıklık güçlendirici bir tarif / kür varsa bizimle de paylaşabilir misiniz? Bu yıl bağışıklığı güçlendirmek, virüs ve mikroplardan vücudu korumak için verebileceğim güzel bir sabah smoothiesi var. Okuyucularla bu tarifi paylaşmak isterim, sabah kahvaltıdan sonra bu smoothieyi yapabilirler. Bağışıklık güçlendirici smoothie tarifi: 1 su bardağı kefir 1 çay kaşığı taze zencefil Yarım limon 1 dilim kırmızı pancar 1 adet mor havuç 1 adet portakal 1 su bardağı kadar roka 1 tatlı kaşığı zeytinyağı Tüm malzemeleri blenderdan geçirip içebilirsiniz. Okuyucularımıza son bir mesajınız var mı? Evet, hepimizin bildiği gibi mevsim geçişlerinde artan grip, nezle, soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklar mevcut ancak unutmayın ki doğa bağışıklığımızı güçlendirecek besin değeri zengin bir sürü besinle dolu. Bu besinleri doğru zamanda, doğru şekilde tüketirsek ve bunu sağlıklı bir beslenme alışkanlığı kazanarak yaparsak, tüm virüs ve bakterilerden vücudumuzu kalkan gibi kullanabilme gücü elimizde! BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Yaz sıcaklarında içinizi ferahlatan smoothie tarifleri

Diyetlere dikkat! Kilo vermek her zaman iyi bir şey olmayabilir Haber

Diyetlere dikkat! Kilo vermek her zaman iyi bir şey olmayabilir

Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşegül Akkaya Erden, sosyal medyanın hayatımızda hızla yer etmesiyle birlikte artan ‘mükemmel beden ölçüsü’ algısına değinerek, ideal kiloyla ilgili önemli bilgiler verdi. İdeal kilosunda olan kişilerin bile birkaç kilo vermek istediğine dikkat çeken Diyetisyen Erden, “Aslında herkesin, sağlıklı olduğu bir kilosu vardır. Bu kilo, tıpkı parmak izlerimiz kadar eşsiz ve bize özeldir. ‘İdeal kilo’ kavramı yine herkesin kafasında şekillenen ama doğru yöne evrilmeyen bir kavram oldu. İdeal kilo; boy ve kilo, yaş, cinsiyetimizle ilgilidir. Tek tip ‘İdeal’ bir vücut şekli veya vücut boyutu yoktur. Vücudunuz nasıl size özgü ise; ideal ya da normal kilonuz da öyledir. Aynı boyda, aynı yaşta ve aynı kiloda olsa bile, bireylerin görüntü ve beden ölçüleri çok başka olabilir. Çünkü metabolizma hızları, vücut tipi, kas/yağ oranı, vücut yağının dağılımı, kemik yoğunluğu, farklıdır” dedi. “Kilo almanın ya da vermenin sebebi tek başına beslenme değildir” Aşırı şişmanlık gibi aşırı zayıflığın da sağlıksız olduğunun altını çizen Diyetisyen Erden, herkesin hatta her yaşın sağlıklı olduğu bir kilo aralığı olduğunu; ‘sağlıklı’ sınırlarda olmak kaydıyla kiloların sabit kalmak zorunda olmadığını söyledi. Dinamik bir bedende sağlıklı kabul edilen sınırlar içinde kiloların değişmesinin doğal olduğunu belirten diyetisyen Erden, “Kilo almanın ya da vermenin sebebi tek başına beslenme değildir. Kilo almaya veya kilo vermeye bir takım hastalıklar eşlik ediyor olabilir. Hekim kontrolü sonrasında, gerektiğinde ilaç tedavisi ve bunu tamamlayan beslenme düzeni ile kilo problemini çözmek en doğru olandır” şeklinde konuştu. “Kilo kontrolünde ‘ağırlık’ tek gösterge olmamalıdır” Diyetisyen Erden, vücut ağırlığının tek başına, sağlıklı kilo göstergesi olmayacağını vurgulayarak aynı zamanda yağ oranı ve bu yağın toplandığı bölgelerin tespitinin de önem taşıdığını ifade etti. Vücut tipinin genetik olarak ‘kemik yapısı, kemik yoğunluğu ve kasların birleşimi’ olduğunu dile getiren Diyetisyen Erden, vücut yağlarının armut (basende toplanan), elma (karın çevresinde toplanan) olmasını genetik özelliklerin belirlediğini anlattı. Genlerle kuşaktan kuşağa taşınan özellikler arasında vücut tipinin yer aldığını ama zayıf veya şişman olma durumunda genlerin mi yoksa teknoloji çağının hareketsiz yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları mı olduğunun tartışıldığını sözlerine ekledi. Tartı dışında bel/kalça oranının normal sınırlar içinde olmadığı hallerin farklı hastalıkların habercisi olabileceğini dile getiren Diyetisyen Erden, “Ağırlık, vücut yağ yüzdesi, sahip olunan kas kütlesi miktarı değiştirilebilir ama vücut tipi, iskelet sistemi değişmez. Bu durumda, bireyi sadece kilo ile değil, su oranı, yağ/kas dengesi, kemik ağırlığı, bölgesel yağ dağılımı ile değerlendirmek gerekir” ifadelerini kullandı. “Vücut ağırlığının artması şişman olduğunuz anlamına gelmez” Kas kütlesi ve yoğunluğu arttıkça vücut ağırlığının da arttığına işaret eden Diyetisyen Erden, “Bu kesinlikle şişman olduğunuz anlamına gelmez; sahip olunan kas kütlesi metabolizmaya avantaj sağlar, fazla kalori yakan hızlı bir metabolizmaya evrilir. Yağ, kas kütlesine göre çok daha fazla yer kapladığından aynı miktarda yağ ya da kas kaybının vücuttaki duruşu birbirinden çok farklıdır. Bu nedenle sadece tartıdaki ağırlığa odaklanılmamalıdır” diye konuştu. Sağlıklı kilo kontrolü için mutlaka bir beslenme ve diyet uzmanına danışıp, önerilerini dikkate alınmasını tavsiye eden Diyetisyen Erden, “Belirli bir kiloya veya bedene inmek yerine sağlığınızda ısrarcı olun. Düşük kalorili veya gelişigüzel diyetler ile sağlığınızı kaybetmeyin. Kilonuz sağlıklı bir değer aralığında sabitlenmiş ise sağlıksız yöntemlerle kendinizi zorlamayın. Unutmayın her vücudun bir kilo eşiği vardır” dedi. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Diyetisyen Akgül: Akdeniz tipi beslenme meme kanserinden koruyor

Yanlış yapılan diyetlere dikkat: Organ yetmezliğine kadar gidebilir Haber

Yanlış yapılan diyetlere dikkat: Organ yetmezliğine kadar gidebilir

OMÜ'den yapılan yazılı açıklamada, Prof. Dr. Kaya, herkesin diyet yapması gerekmediğini belirtti. Sağlıklı beslenme ve bu beslenmeyi alışkanlık haline getirmenin önemine işaret eden Kaya, "Herhangi bir sağlık sorunumuz yoksa sağlıklı beslenme alışkanlığı edinmek için öncelikle besin çeşitliliğini arttırmamız gerekiyor. Maruz kalınan birçok hastalığın temelinde dengesiz beslenme var, bu da obeziteye ve malnütrisyona (aşırı zayıflık) neden oluyor." dedi. "Gün içerisinde susuz kalmamaya önem vermeliyiz" Sebze, meyve ve kuru baklagiller gibi gıdalarla barışık olmak gerektiğini vurgulayan Kaya, "Uzun ve sürekli açlık periyotlarından kaçınmalı ve besin çeşitliliğini artırmalıyız. Kahve ve çay tüketimine dikkat etmeliyiz. Gün içerisinde susuz kalmamaya önem vermeliyiz." ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Kaya, şöyle devam etti: "Hızlı kilo vermek uğruna yetersiz beslendiğimizde verilen kilolar fazlasıyla geri alınıyor. 'Saat 20.00'den sonra yemek yemeyin' deniliyor. Bu durum gündüz çalışan bireyler için uygun olurken vardiyalı çalışan bireyler için uygun olmayabilir. Diyet, kişinin alışkanlıklarına, çevresine ve çalışma saatlerine göre ayarlanmalı. Gün içinde almamız gereken kalori miktarına dikkat etmeliyiz. İdeal ağırlık, kişinin kendini en iyi hissettiği ve sağlık sorunları yaşamadığı ağırlıktır. Çok zayıf olmak da çok şişman olmak kadar tehlikeli olabilir. Başkalarına önerilen diyetler size uymayabilir. Her besinin fazlası vücutta yağ olarak depo edilir." Yanlış yapılan diyetin vücuda geri dönüşü tehlikeli olabilir Yetersiz beslenmenin dikkat eksikliği, baş dönmesi ve halsizlik gibi sağlık sorunlarına neden olacağını ifade eden Kaya, şunları kaydetti: "Vücudun sağlıklı çalışabilmesi için gerekli enerjiyi alması gerekiyor. Sürekli düşük kalorili besinler tüketilirse organların zaman içinde çalışması yavaşlar hatta organ yetmezliğiyle karşı karşıya kalabiliriz. Demir açısından zengin olan eti yeterli tüketmezsek anemi (kansızlık) hastalığı ve B12 vitamin eksikliği ile karşı karşıya kalabiliriz. Günlük alışkanlığımıza göre 2-3 öğün, mümkünse ara öğünlerle az az, sık sık beslenmek gerekiyor. Her öğünde besin çeşitliliğine özen göstermeliyiz." "Çay ve kahve tüketmek, su tükettiğimiz anlamına gelmez" Prof. Dr. Pınar Sökülmez Kaya, "Böbrek yetmezliğiniz, karaciğer hastalığınız ve akciğerinizde ödem yoksa aldığımız kalori kadar da su tüketmelisiniz. Sağlıklı bireyler için su miktarı 2000-2500 kalori / 2000-2500 mililitre suya denk gelir. Çay ve kahve tüketmek, su tükettiğimiz anlamına gelmez." değerlendirmesinde bulundu. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirmek için bunları tüketin

Kronik hastalara uzmanından diyet planı  Haber

Kronik hastalara uzmanından diyet planı 

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER Kronik hastalıklar, yaşam süresi boyunca sürekli olarak devam eden ve genellikle ilerleyici olan hastalıklar olarak tanımlanıyor. Diyabet, hipertansiyon, kalp hastalıkları, obezite, böbrek hastalıkları ve kanser kronik hastalıklara örnek olarak gösterilirken, sağlıklı beslenme bu hastalıkların yönetiminde önemli bir rol oynuyor. Kronik hastalıklara özel bir diyet planı oluşturan Uzman Diyetisyen Deniz Zünbülcan önemli uyarılarda ve tavsiyelerde bulundu.   CEVİZ, YOĞURT, BADEM…  Öncelikle diyabet hastalarına değinen Zünbülcan, “Kan şekerini dengelemeye yardımcı olacak düşük glisemik indeksli gıdaları tüketmek ve karbonhidrat alımını yönetmek önemlidir… Hipertansiyon için tuz alımını azaltmak, potasyum ve magnezyum açısından zengin gıdalar tüketmek faydalıdır. Kalp hastalıkları için de doymuş yağ ve kolesterol alımını azaltarak, sağlıklı yağlar ve lif açısından zengin gıdalar tüketmek önemlidir” bilgisini paylaştı. Kronik hastalıklar için beslenme tedavisi konusunda bazı ipuçları paylaşan Zünbülcan, “Düzenli ve dengeli öğünler oluşturun. Her öğünde protein, sağlıklı yağlar ve lif içeren gıdaları dengeli bir şekilde tüketmeye özen gösterin. Bu, kan şekeri ve enerji seviyelerinin dengede tutulmasına yardımcı olacaktır. Öğün aralarında sağlıklı atıştırmalıklar tüketin: Kan şekeri düzeylerini dengede tutmak için, öğünler arasında sağlıklı atıştırmalıklar seçin. Ceviz, badem, yoğurt ve meyve gibi besleyici ve sağlıklı atıştırmalıklar tercih edin” dedi. YETERLİ MİKTARDA SU TÜKETMEK ÖNEMLİ!  Su tüketimine dikkat edilmesi gerektiğini de vurgulayan Zünbülcan, “Yeterli miktarda su tüketmek, vücuttaki toksinlerin atılmasına ve genel sağlık durumunun iyileştirilmesine yardımcı olur. Günlük su ihtiyacınızın yaş, cinsiyet ve aktivite düzeyine göre değişebileceğini unutmayın. Alkol ve sigara tüketimini sınırlandırın. Alkol ve sigara tüketimi, kronik hastalıkların seyrini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu alışkanlıkları sınırlandırarak veya tamamen bırakarak sağlık durumunuzu iyileştirebilirsiniz. Fiziksel aktiviteyi artırın. Egzersiz ve fiziksel aktivite, kronik hastalıkların yönetiminde önemli bir rol oynar. Haftada en az 150 dakika orta yoğunluklu aerobik egzersiz yapmanızı öneriyorum. Stres yönetimine önem verin. Stres, kronik hastalıkların seyrini olumsuz yönde etkileyebilir. Stres yönetimi için meditasyon, yoga ve derin nefes alma teknikleri gibi rahatlama yöntemlerini deneyin” ifadelerini kullandı.

Popüler kültürün etkisi: Su diyeti Haber

Popüler kültürün etkisi: Su diyeti

YAREN GÜZELKAN-ÖZEL HABER Günümüzde insanlar kolay yoldan zayıflama yöntemlerine başvurmakta. Düzenli beslenme alışkanlığını yaşam standartlarına oturtamayan kişiler; kısa süreli, vücuda şok etkisi yaratan diyetleri tercih etmekte. Hızlı kilo kaybına neden olan diyetlerin vücuda zararlarına ilişkin çarpıcı açıklamalar yapan Beslenme ve Diyet Uzmanı Meltem Çarıkçı, su diyetinin de bu tarz diyet yöntemleri arasında olduğunu ifade etti. Su diyetinin, bol miktarda su ve sıvı içecek tüketerek yapıldığını dile getiren Çarıkçı, beden için arınma etkisi yaratarak kilo vermeyi hedefleyen bireylerin popüler kültürün de etkisi altında kalarak uyguladıkları konusunda konuştu. VÜCUDA ZARARLARI… Su diyetinin vücuda zararlarından bahseden Çarıkçı, bu diyeti uygulamak isteyen kişileri uyardı: “Su diyeti, vücudunuzu ciddi bir kalori açığına sokarak hızlı kilo kaybı sağlayan diyet şekillerden biri olsa da; kısa zamanlı size fayda sağlaması dışında günlük optimum sağlık koşullarını sağlamadığından uzun süreli uygulanması sağlık sorunlarına neden olabilir. Kan şekeri seviyesinin düşmesine neden olabileceği için elde ayakta uyuşma, uyku atakları beraberinde ise düşük tansiyon ve mide bulantısı yaratabilir. Vücudun besin ihtiyacı yeterli karşılanmadığı için vitamin ve mineral eksikliklerine de bağlı olarak; saç dökülmesi, koordinasyon kaybı yaratabilir. Yeme bozukluğu olanlarda ise düzensiz beslenme alışkınlığına sebep olabilir. Kısa zamanda hızlı sonuç almak için popüler kültüründe etkisi ile var olan bu diyeti uygulamak ne kadar sürdürülebilir bunu gerçekten bir kere daha düşünelim derim.”  DİYET AN KURTARICIDIR Diyetlerin anı kurtarma yöntemi olduğunu ve kişilerin yaşamlarını belli bir düzene sokup beslenme alışkanlıklarını da hayat düzenlerine göre ayarlamaları gerektiğine dikkat çeken Çarıkçı, “Diyet kelimesinin gündelik bir kelime olduğunu poliklinikte danışanlarıma hemen hemen her görüşmede söylerim. Diyet an kurtarıcıdır. Fakat sağlıklı beslenme öyle mi? Sürdürülebilir sağlıklı beslenmeden bahsederim. Porsiyon ayarından, yeterli fiziksel aktivitenin ve su tüketiminin varlığından akabinde stres yönetiminden ve tabi düzenli uykudan. Bahsettiğim bu konular birer zincirdir, sürdürülebilir beslenme ile de birleşirse diyet kelimesinin karşısında sağlıklı olmanın tam karşılığıdır diyebilirim. Hele ki su diyeti gibi temel dayanağı sadece detoks kültüründen gelme diyetleri öneren bir uzman değilim. Elbette bu tarz bir diyeti danışanım uygulamak istiyorsa da elimden geldiğince optimum sağlık koşulları hakkında makro/mikro besinlerin tüketimi hakkında tekrar tekrar bilgilendirme yapmayı ve bu koşulları da planlama içerisine almayı tercih ederim” diye konuştu. HIZLI AMA SAĞLIKSIZ SONUÇ Gıda alımı olmadan su ve sıvı tüketerek sağlıklı bir sonuç elde edilemeyeceğinden bahseden Çarıkçı, “Sadece su tüketerek ve herhangi bir gıda alımı olmadan kalıcı ve sağlıklı bir sonuç elde edilemez. Kısa dönemde hızlı ama sağlıksız bir sonuç almaya yaraması dışında elbette vücuda zararları sayılabilir. Bu tür diyetler başta hipoglisemi olmak üzere pek çok rahatsızlığa davetiye çıkarıyor. Beraberinde baş ağrısı, mide bulantısı, bilişsel işlevde bozukluklar gibi bir kısa süre içerisinde görülebilecek yan etkilere neden olur. Diyabet hastalığı olanlar en başta risk grubundadır. Aslında herkes bu tarz bir diyette riski altındadır. Buna benzeyen ve popüler kültürün de etkisi ile moda olan sadece sonuç almaya yarayan ama sonucu ne şekilde alınacağını çok öngörmeyen diyetlerin uygulanmasını uzmanlar da doğru bulmuyor” dedi. DİYET DEĞİL, SAĞLIKLI BESLENME! Çarıkçı, bu tarz diyetlerin kalıcı olmayıp tekrar kilo alımına neden olduğunu söyleyerek sağlıklı beslenme düzeninin şart olması gerektiğini anlatarak şunları söyledi: “Birey eğer kendi gündelik rutini üzerinden sürdürülebilir sağlıklı beslenme planlaması yerine sadece an kurtarıcı bir diyeti sahi ne kadar uygulayabilir? Akabinde tekrar kendi yemek yeme alışkanlığında döndüğünde ne yazık ki ister bir ay sonra isterse daha sonra olsun eski bedenine eski kıyafetlerine tekrar geri sahip olacaktır. Bu tarz diyetlerde sağlıklı beslenme ideolojisinde var olan sürdürülebilirlik felsefesi olmadığından kişinin gündelik yaşamına da uymadığı için bir süre sonra verilen kilo aynı hızla ne yazık ki geri alınacaktır. Diyet değil; sağlıklı beslenme!”  

Sirtfood Diyeti: Meşhur Adele diyeti Haber

Sirtfood Diyeti: Meşhur Adele diyeti

Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte insanlar, kışın aldıkları fazla kilolardan bir an önce kurtulmanın yollarını araştırmaya başlıyor. Fazla kilolarından şikayetçi olanların uyguladığı yöntemler arasında spor, çeşitli kürler ve diyet listeleri yer alıyor. Uzmanlar sağlıklı bir şekilde kilo vermek için düzenli sporu, sağlıklı beslenmeyle desteklemeyi önerse de yakın tarihte tatil planı yapanlar ve spora zaman ile para ayıramayacak kişiler için diyet listeleri biçilmez birer kaftan oluyor.  Bu haberimizde sizlere ünlü şarkıcı Adele'in yaklaşık 22 kilo vermesine yardımcı olmasıyla popülerleşen sirtfood diyetinden bahsediyor olacağız... Sirtfood diyeti diğer adıyla sirtuin diyeti, hücresel sağlığı düzenleyen sirtuin isimli protein gruplarının, besin yoluyla vücudumuza alınarak kilo yönetiminde olumlu etki sağlamasıyla gerçekleşen bir diyet biçimidir. Sirtuin isimli protein grubu, hücrelerin kendi içerisinde dengelenmesini ve bu denge sayesinde metabolizma hızının artmasını sağlar. Sirtuin kontrolü insan vücudu için oldukça önemlidir. Yüksek sirtuin içeren beslinlerin kilo vermek isteyen kişilerin öğünlerine mutlaka eklenmesi tavsiye edilir. Sirtfood diyeti, İngiltere'de çalışan iki beslenme uzmanı tarafından geliştirilmiştir. Ve sirtfood diyetinin temelinde, vücuttaki sirtuin proteinlerini arttıracak besinler tüketerek bu proteinlerin sentezinden sorumlu genleri aktive etmek yatar. Peki sirtfood diyeti için hangi besinler tüketilmelidir? Sirtuin proteini bakımından zengin olan besinler; Süs lahanası Kırmızı şarap Çilek Soğan Soya Maydanoz Sızma Natürel Zeytinyağı Bitter Çikolata (%85 kakao) Matcha yeşil çay Karabuğday Zerdeçal Ceviz Roka Kereviz Kuş Gözü Acı Biber Hurma Hindiba Yabanmersini Kapari Kahve Sirtfood diyeti nasıl uygulanır? Sirtfood diyeti toplamda 21 gün süren iki aşamalı bir diyet türüdür. Diyetin 7 günlük ilk aşamasında, 3 gün boyunca gün içerisinde 3 kez, 2-3 saat arayla sirtfood özel yeşil içeceği içmek, bununla beraber gün içerisinde 1 kez, sirtfood besinlerinin ağırlıkta olduğu bir ana öğün yapmanız gerektiği ifade ediliyor. Gün içerisinde almanız gereken enerji miktarı yaklaşık 900-1000 kcal arasında olması gerektiği de ekleniyor. İlk aşamanın son 4 günü ise, gün içerisinde 2 kez 2-3 saat arayla sirtfood özel yeşil içeceği içmek, sonrasında 2 kez, 2-3 saat arayla sirtfood besinleri ağırlıklı olmak üzere ana öğünler yemek gerekiyor. Bu 4 günde toplam almanız gereken enerji miktarı ise 1400-1500 kcal arasında olması gerektiği belirtiliyor. Diyetin ikinci aşaması 14 gün sürüyor. Bu aşamada diyeti uygulayan kişilerin gün içerisinde 3 ana öğün sirtfood besinleri ile zenginleştirilmiş menüler tüketmesi ve bununla birlikte günde 1 öğün ise sirtfood yeşil içeceği içmesi önerilmekte. Gün içerisinde 4-5 farklı sirtfood’un beslenmelere dahil edilmesi isteniyor. Ana öğünlerde Sirtuinleri artırdığı iddia edilen besinlerin dışında da besin tüketimine izin veriliyor. Yumurta, tavuk, balık, kırmızı et ve diğer meyveleri bu diyette tüketmekte bir sakınca görülmediği ifade ediliyor. Ama bu gıdaları pişirirken Sirtfood grubu besinlerle zenginleştirmeniz bekleniyor. HABER MERKEZİ

Beyaz çay nedir ve nelere iyi gelir? Beyaz çay zayıflatır mı? Haber

Beyaz çay nedir ve nelere iyi gelir? Beyaz çay zayıflatır mı?

Çay, günlük hayatta en sık tükettiğimiz içeceklerden içeceklerden. Siyah çayın yanı sıra doğada binlerce faydası olan birçok çay çeşidi bulunuyor. Bu çaylardan biri beyaz çay. Camelia Siensis isimli bir bitkiden elde edilen bu çay, bitki henüz olgunlaşmadan toplandığında beyaz çay olarak kullanılır. Beyaz çayın bilinen en önemli özelliği ise kilo vermeye yardımcı olması.   BEYAZ ÇAY NEDİR?   Beyaz çay, hassas çaylar arasında yer alır çünkü çok az işleme tabii tutulur. Camelia Siensis isimli çiçek tam olarak olgunlaşmadan toplanır. Çiçek açılmadığı ve üstünde beyaz tüyler bulundurduğu için beyaz çay olarak tanımlanır. Bu çayın henüz olgunlaşmamış tomurcukları demlendiğinde çay olarak tüketilir.   BEYAZ ÇAY NELERE İYİ GELİR?  Kafein oranı düşük olduğundan, kafein hassasiyeti olan kişiler tarafından da rahatlıkla tüketilebilir. Doğanın mucizevi bitkileri arasında yer alan ve zayıflamak isteyenlerin tükettiği beyaz çayın faydalarını sıraladık;   Hafızayı kuvvetlendirir, unutkanlığa iyi gelir.  Yorgunluğu dindirir, enerji verir.  Kalp sağlığı için faydalıdır.   Antioksidan yönünden zengin olduğu için cilt sağlığına iyi gelir.   Tansiyon ve kolesterolü düşürür.   Bağışıklık sistemini destekler ve güçlendirir.   Kemikleri güçlendirir.  Yağ hücrelerini yakar, kilo vermeye ve ödem atmaya yardımcı olur.   BEYAZ ÇAY NE SIKLIKLA İÇİLİRSE ZAYIFLATIR?  Beyaz çayın en yaygın bilinen özelliği kilo vermeye yardımcı olması. Yağ yakmayı harekete geçirir. Metabolizmayı hızlandırdığı için yağ hücrelerinin yakılmasını ve parçalanmasını sağlar. Kalorisi de düşük bir çaydır. Zayıflamak isteyenler yemeklerden önce bir fincan olmak üzere gün içerisinde en fazla iki fincan beyaz çay tüketmelidirler.    BEYAZ ÇAYIN ZARARLARI  Beyaz çayın içinde az miktarda da olsa kafein bulunduğu için fazla tüketilirse anksiyete, kalpte çarpıntı ya da uyku problemi gibi durumlar yaratabilir. Bu yüzden günlük önerilen tüketim miktarı aşılmamalıdır. Ayrıca beyaz çayın içerisinde flavonoid maddesi bulunur. Bu madde, beyaz çay fazla tüketildiğinde vücuttaki demir miktarının artmasına sebep olur. Bu yüzden beyaz çay tüketimi için uygun vakitler yemekten önce içilmesidir. Eğer düzenli olarak demir eksikliğini giderme ilacı kullanıyorsanız beyaz çay tüketmekten kaçınmalısınız.  Bitkisel gıdaların her bünyede farklı reaksiyonları olabilir. Doktorunuza danışmadan tüketmeyiniz. HABER MERKEZİ

Diyet aç kalmak mıdır?  Haber

Diyet aç kalmak mıdır? 

SULTAN GÜMÜŞ KAYA - ÖZEL HABER Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte ‘Nasıl kilo veririm?’ telaşı da başladı… Fakat bu süreç içerisinde birçok insan kilo vermeyi ‘aç kalmak’ olarak algılıyor. Doğru bilinen yanlışların beraberinde sağlık problemlerini meydana getirdiğini kaydeden Fonksiyonel Tıp Diyetisyeni Derya Zünbülcan, “Sağlıklı diyet ancak yaşınız, boyunuz, kilonuz, vücut kompozisyonunuz, Psikososyal durumunuz, eğitim durumunuz, sosyoekonomik durumunuz, bireysel alışkanlıklarınız ve bazı kan tahlillerinizin bir diyetisyen tarafından ayrıntılı analiz edilip size uygun bir diyet yazılması ile mümkündür” dedi.  CİDDİ SAĞLIK SORUNLARINA YOL AÇAR  “Diyet yapmak aç kalmak demek değildir” diyen Zünbülcan, “Diyet yapmak, sizi ruhsal ve bedensel olarak aç bırakmayan, optimal beslenme planı ile kilolarınızdan keyifle arınmak demektir. Aç kalmak, vücudu kıtlık psikolojisine sürükleyerek elindekileri daha kötü koşullarda kullanmak üzere depolamasını sağlar. Aç kalarak ilk başta hızla kilo veren metabolizma bir süre sonra kendisini korumak için kilitleyerek kilo verimini durdurur. Kilo kaybında süreklilik isteniyorsa açlık diyetlerinden uzak durulmalıdır. Aç kalarak yapılan düşük kalorili, sihirli diyetler baş ağrısı, zihin bulanıklığı, sinirlilik, yorgunluk, kalpte ritim bozukluğu, adet düzensizliği, sıvı elektrolit dengesizliği gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir” sözlerini kullandı.  SİZ HERHANGİ BİRİ DEĞİLSİNİZ  Başka bir kişiye iyi gelen diyet listelerinin herkes de aynı etkiyi sağlayamayacağını aktaran Zünbülcan, “Siz herhangi biri değilsiniz. Siz özelsiniz! Bu, arkadaşınızın zayıfladığı diyetin size uygun olmadığı anlamına gelir. Çok sevdiğim bir benzetme vardır. Diyetlerimiz kıyafetlerimiz gibidir. Her birimizin kıyafetinin rengi, bedeni, modeli ve tarzı nasıl farklı ise sağlıklı ve dinamik olmamızı sağlayacak, bizi ideal kilomuza taşıyacak diyet sistemimizde farklı olmalıdır. Sağlıklı diyet ancak yaşınız, boyunuz, kilonuz, vücut kompozisyonunuz, Psikososyal durumunuz, eğitim durumunuz, sosyoekonomik durumunuz, bireysel alışkanlıklarınız ve bazı kan tahlillerinizin bir diyetisyen tarafından ayrıntılı analiz edilip size uygun bir diyet yazılması ile mümkündür” eleştirisinde bulundu.  DİYETTE İSTEMEDİĞİMİZ BİR DURUM  ‘Ekmek tüketmeyi tamamen bıraktığımda kilo veririm’ anlayışının da yanlış bir yaklaşım olduğunu kaydeden Zünbülcan, şunları ekledi: “Ekmek, toplumumuzun enerji ihtiyacının yarıdan fazlasını karşılayan önemli bir besin olmakla birlikte diyete girmeye karar verdiğimiz anda keskin bir hamle ile sofralardan uzaklaştırılan ilk besindir. Ekmek, makarna, pilav birer karbonhidrat kaynağıdır. Ve vücudumuz temel enerji kaynağı olarak karbonhidratları kullanır. Zayıflama süresince miktarlarının kısıtlanması doğru bir seçenek olsa da ekmek, makarna, pilav gibi besinlerin sofralarımızdan tamamen kaldırılması kas ve karaciğerdeki glikojen depolarının kullanılmasını sağlayacaktır. Bu (diyette istemediğimiz bir durumdur ve halk arasında ‘kasları yemek’ olarak tabir edilir) kaybettiğiniz kilonun yağ ağırlığından değil kas ve su ağırlığından gitmesi demektir.”  OBEZİTEYE DAVET…  Derya Zümbülcan'ın tavsiye ettiği sağlıklı ve keyifli kilo verme yöntemi ise şu şekilde: “Güne bir bardak oda sıcaklığında su ile başlayın. Su metabolizmanızın canlanmasını sağlar. Günde en az 8-12 bardak su için. Meyve ve sebzeler metabolizma için önemlidir. Bir gün içerisinde en az 3 porsiyon meyve ve 2 porsiyon sebze tükettiğinizden emin olun. Rafine undan yapılmış fırın mamulleri yerine tam tahıllıları tercih edin. Çalışmalar kahvaltı yapan bireylerin ideal ağırlıklarını daha iyi koruduklarını gösteriyor. Kilo kontrolü ve sağlıklı bir metabolizmaya sahip olmak için kahvaltınızı atlamamaya özen gösterin. Yağ tüketiminizi azaltın. Salatalarınıza kişi başı bir tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyin. Sebze yemeklerini kilo verme sürecinde gönül rahatlığı ile sofralarınızda bulundurun ancak koyduğunuz yağ miktarına dikkat edin. Yemeğinizi etli pişiriyorsanız yağ eklemenize gerek yok, etsiz pişiriyorsanız bir kilo sebzeye bir yemek kaşığı sıvı yağ ilavesi yapın. Alışveriş sepetinizden kola, gazoz, paket meyve sularını çıkartın. Kalitesiz kalori içeren bu içecekler yerine ayran, maden suyu, taze sıkılmış meyve sularını tercih edin. Yaşınıza, boyunuza, kilonuza ve cinsiyetinize uygun olan gereksinmeleriniz öğrenin. Gereksinmeler ile yediklerinizi karşılaştırın. Yedikleriniz, gereksinmenizden fazla ise azaltma yoluna gidin. Egzersiz sağlıklı yaşam için önemlidir. Haftada 3-5 gün (mümkünse her gün) en az yarım saat yürümeye çalışın. Uyku düzeninize dikkat edin. Altı saatten az uyumak obeziteye davet çıkarıyor.” 

Bu diyetler kalp krizine yol açıyor Haber

Bu diyetler kalp krizine yol açıyor

Yapılan yeni bir araştırma, düşük karbonhidrat, yüksek yağ içeren "Keto benzeri" bir diyet programının, "kötü" kolesterol seviyelerini yükseltebileceğini, bunun da kalp damarlarının tıkanması, kalp krizi ve felç gibi kalp damar rahatsızlıkları riskini iki kattan fazla artırabileceğini gösterdi. Araştırmada, bir İngiliz veri bankası olan UK Biobank'tan alınan verilerle 10 yıldan fazla süre düşük karbonhidrat, yüksek yağ diyeti yapan 305 kişinin değerleri, standart beslenme yapan bin 200 kişinin değerleriyle karşılaştırıldı. Kalp rahatsızlığı olanlar, diyabet, sigara alışkanlıkları ve obezite gibi sonucu etkileyebilecek olumsuzluklara sahip denekler araştırmaya dahil edilmedi. KALP HASTALIĞINA YAKALANMA RİSKİ İKİ KAT FAZLA Yapılan değerlendirme sonrasında düşük karbonhidrat yüksek yağ (LCHF) diyeti yapan kişilerde, kalp damarlarının stent takılarak açılması gereken kalp damar hastalıkları, kalp krizi, felç, kol ve bacaktaki atardamarların tıkanması gibi birkaç önemli kalp damar hastalığına yakalanma riskinin iki kattan fazla olduğu görüldü. Araştırmacılar, çalışmalarının "kalp hastalıklarının nedenini değil, yalnızca söz konusu diyet ile büyük kalp rahatsızlıkları riskinin artması arasındaki bir ilişkiyi gösterebileceğini" çünkü, gözlemsel bir çalışma olduğunu, ancak bulgularının daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu gösterdiğini belirtti. Araştırmanın başyazarı Dr. Iulia Iatan, "Çalışmamız sonucunda, LCHF diyetinin düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) ya da kolesterol değerlerinin yükselmesine neden olduğunu, bunun da kalp hastalığı riskini artırdığını tespit ettik." ifadelerini kullandı. Keto diyeti uygulayanların yüksek "kötü" kolesterolle karşı karşıya kalabileceğini kaydeden Dr. Iatan, bu araştırmaya karşın LCHF diyetlerle kandaki yüksek lipid seviyeleri ve kalp damar hastalıkları arasındaki ilişkiyi kanıtlamak için sınırlı veri olduğunu belirtti. Iatan, araştırmaya katılanların yüzde 73'ünün kadın olmasının, kadınların daha çok diyet yapma ve yaşam tarzlarını değiştirme eğiliminde olduğunu da gösterdiğini kaydetti. YARARDAN ÇOK ZARAR Çalışmaya katılmayan ancak Keto diyeti üzerinde araştırmalar yapan Stanford Önleme Araştırma Merkezinden Prof. Christopher Gardner ise bu araştırmanın Keto diyetinin yarardan çok zarar getirdiğini gösterdiğini belirterek LCHF diyetinin yan etkilerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi. Gardner, Keto diyetiyle birçok önemli besin maddesinin, bitkisel kimyasalların ve antioksidanların yanı sıra lifli besin tüketiminin bırakıldığını, bu nedenle uzmanların diyetin uzun vadede zararlı olduğunu düşündüğünü aktardı. Hakem değerlendirmesinden henüz geçmemiş araştırma, Amerikan Kardiyoloji Kolejinin Dünya Kardiyoloji Kongresiyle birlikte yıllık bilimsel toplantısında sunuldu. Çoğu sağlık uzmanı, vücudun yağ yakmasını sağlamak için karbonhidratları yasaklayan Keto diyetiyle meyve, baklagiller ve tam tahıllar gibi sağlıklı yiyeceklerden mahrum kalındığını belirtiyor. HABER MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.