TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Direniş

Direniş haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Direniş haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Agrobay direnişinde Tuncay Özkan isyanı Haber

Agrobay direnişinde Tuncay Özkan isyanı

İzmir’in Bergama ilçesinde faaliyet gösteren Agrobay Seracılık’ta, Tarım Sendikası’na (Tarım-Sen) üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan kadın işçilerin işletme önündeki eylemi 39 gündür sürüyor. Kod 46 ile tazminatsız bir şekilde işten çıkarılan ve süreçte jandarma ekiplerinin sert müdahalesiyle de karşılaşan işçiler, sonuna kadar mücadele ederek haklarını almaya kararlı. Önümüzdeki hafta eylemlerini İstanbul ve Ankara’ya taşıma kararı alan işçiler, çeşitli konsoloslukların yanı sıra Agrobay’ın bağlı olduğu Bayburt Grup ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) önünde basın açıklamaları düzenleyecek. İşçiler haklı taleplerini duyuracakları eylemleri için kamuoyuna destek çağrısı yaparken, sendika başkanı Umut Kocagöz de şirket yetkilisi Arzu Şentürk Salık’ın direnişe yönelik tepki çeken sözlerine yanıt verdi ve bundan sonraki yol haritasını değerlendirdi. Öte yandan Kocagöz, CHP İzmir İl Kongresi’nde kadın işçilerle görüşüp çözüm için elinden geleni yapacağının sözünü veren İzmir Milletvekili Tuncay Özkan’ı günlerdir telefonla aradıklarını fakat ulaşamadıklarını söyledi.   İLK İŞTEN ÇIKARMA 22 AĞUSTOS’TA Şirket yetkilisi Salık’ın toplu işten çıkarmaların sendikal faaliyetlerle ilgisi olmadığına yönelik sözlerine yanıt veren Kocagöz, “İşveren iki mühendisin 23 Ağustos’ta işten çıkarıldığını ve sonrasında işletme giriş çıkışını kapatarak eylem yapan işçilerin işten çıkarıldığını söylüyor ama üyelerimizin ilk işten çıkarılma tarihi 22 Ağustos. O gün işten çıkarılan 3 arkadaşımız da yoğun sendikal faaliyet yürüten arkadaşlarımızdı. Dolayısıyla işveren aslında iki mühendisin işten çıkarılmasıyla bu meselelerin başladığını söylerken kendini açığa vermiş oluyor. 3 arkadaşımızdan bahsetmeyerek sendikal faaliyetten işten çıkarmayı aslında onaylamış oluyor” dedi. TAMAMEN KARALAMA KAMPANYASI Salık’ın “İşçi zaten bu ülkede 1-0 önde başlıyor” ve “Marjinal grupların gölgesi altında tamamen bir karalama kampanyası sürüyor” sözlerine de tepki gösteren Kocagöz, “Marjinal gruplar ifadesi buradaki direnişimizi ve sendikamızı karalamaya yönelik bir ifade. Biz 39 gündür bu işletmenin önünde hak arayan, Agrobay Seracılık’ta 6 ila 18 yıl aralığında çalışmış ve bu işletmeyi var etmiş işçilerle beraber direnişimizi sürdürüyoruz. Zaman zaman dışarıdan emek dostları ve farklı sendikalar, siyasi partiler desteğe geliyorlar. Biz hiçbir gelene ‘kimsiniz’ diye sormuyoruz. Bu direnişi sahiplenmeye gelenlerin kim olduğuna bakmayız. Sanki buradaki mücadele bu topraklara ait olan işçilerin ve onların sendikasının mücadelesi değilmiş gibi lanse edilmeye çalışılıyor. Bugün sendikamız yönetim kurulu ben hariç tamamı kadınlardan hatta Agrobay direnişçisi kadınlardan oluşuyor. Üyelerimizin çoğu bu bölgede yaşayan, Agrobay’da ya da başka işletmelerde çalışan insanlar. Aynı zamanda biz Ege’nin farklı bölgelerinde, Karadeniz’de, Anadolu’da tarım işçiliği yapan kişilerin kurduğu ve sürdürdüğü bir sendikayız. Bu marjinal gruplar ifadesi tamamen karalama kampanyası. Sendika ile baş etmenin bir yolu olarak tercih edilmiş. Bu ülkede işçi 1-0 önde başlamıyor Arzu Hanım’ın söylediği gibi. 39 gündür süren mücadelemiz de bunu gösterdi. Bu bir patronun işçi düşmanlığını ifade etmesinden başka bir şey değil ne yazık ki” diye konuştu. TUNCAY ÖZKAN’A ULAŞAMIYORUZ Süreçte CHP Grup Başkanı Özgür Özel ve CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan ile görüşmeler gerçekleştirdiklerini hatırlatan Kocagöz, “Siyasilerle birtakım görüşmelerimiz ve temaslarımız oldu, olmaya da devam ediyor. Esas verilen söz Agrobay’ın yöneticileri ile işçilerin haklarına yönelik bir köprü kurulması. Çünkü şirket bir muhataplık geliştirmek istemiyor ne işçilerle ne sendikayla. Ama bizim haklı bir mücadele yürüttüğümüzü gören bazı siyasiler bu konuda inisiyatif alma cesareti gösterdiler. Bu önemliydi. Cesareti diyorum çünkü biz çok fazla kişiye gittik ama bunu çok fazla kişi ne yazık ki üstlenmedi. İşçiler Tuncay Özkan’ı günlerdir arıyor. Ama ulaşamıyoruz. Kendisinden olumlu ya da olumsuz bir cevap alamadık henüz” ifadelerini kullandı. İSTANBUL VE ANKARA’YA GİDECEKLER Önümüzdeki hafta sera önündeki eylemlerini İstanbul ve Ankara’ya taşıyacaklarını anlatan Kocagöz, “İşletme önündeki eylemimiz devam ediyor, bundan sonra da devam edecek. Bir çözüme ulaşıncaya kadar... Somut adımlar atılmazsa eylemlerimizi önümüzdeki hafta İstanbul ve Ankara’ya da taşıyacağız. Ankara’da TBMM’ye, Agrobay’ın bağlı olduğu Bayburt Grup’un önüne gideceğiz. İstanbul’da ise konsoloslukların önüne giderek işçilerin yaşadığı sorunları hem dünyaya hem Türkiye’ye anlatabilmek için açıklamalar yapacağız. Bir de daha güçlü bir boykot çalışmasının da hazırlığı içerisindeyiz. Bizim derdiğimiz Agrobay’da çalışan işçilerin ekmeği ile oynamak değil. Aksine ekmeğiyle oynanmış işçilerin ekmeklerini alabilmesinin bu şirkete yapılacak bir basınçla hayata geçirileceğini göstermek. Agrobay’da çalışan bütün işçilerin de haklarının güvence altına alınabilmesi. Biz sendika olarak bu hakları aldığımız da işçiler de ‘Sendika var ve bu bizim güvencemiz’ olduğunu görecekler” açıklamasını yaptı. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Agrobay direnişi birinci ayında: Hakkımızı alana kadar durmayacağız

Agrobay direnişi birinci ayında: Hakkımızı alana kadar durmayacağız Haber

Agrobay direnişi birinci ayında: Hakkımızı alana kadar durmayacağız

İzmir Bergama’da Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan ve Tarım Sendikası’na (Tarım-Sen) üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan çoğu kadın 39 işçi, 1 aydır kurum önündeki eylemini sürdürüyor. ‘İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunmak’ gibi gerekçeleri içeren ‘Kod 46’ ile işten çıkarılan işçilerin talebi tazminatlarını ve ödenmemiş ücretlerini alabilmek. Süreçte jandarma ekiplerinin sert müdahalesi ile karşılaşan, yerlerde sürüklenen ve defalarca gözaltına alınan işçiler, sonuna kadar mücadele ederek haklarını almaya kararlı. BİR AYDIR DİRENİŞTEYİZ Bir aydır büyük bir kararlılıkla yürütülen işçilerin direniş sürecinden bahseden Tarım-Sen Genel Başkanı Umut Kocagöz, “İşçi arkadaşlar bir sendikalaşma sürecinin içine girdiler. Bu sendikalaşma Ağustos ayında hızlandı ve işverenin tespit etmesi üzerine sendikal faaliyet yürüten işçiler işten atıldı. Şu ana kadar işten çıkarılan işçi sayısı 39… Bugün direnişimizin 30’ncu günü. Geçtiğimiz Cuma günü gözaltına alındık, çıktıktan sonra arkadaşlarımız CHP İzmir İl Kongresi’ne gitti. Tuncay Özkan ile görüştüler. Tuncay Bey, meselenin çözümüne dair görüşme yapacağını söyledi. Biz de buna istinaden daha düşük bir yoğunluğa geçtik. 7/24 değil de günde birkaç saat işyeri önünde nöbet tutuyoruz şu an. Bunun seyri gelişmelere bağlı olarak değişiyor. 30 gündür, bazen tüm gün, bazen birkaç saat, bazen yolu kapatarak, bazen basın açıklaması yaparak şirketin önündeyiz” dedi. ORANTISIZ VE SERT MÜDAHALE VAR Sera önündeki nöbet esnasında sık sık jandarma ekiplerinin sert müdahalesiyle karşılaştıklarını ve kadın işçilerin de şiddetin öznesi haline getirildiğini kaydeden Kocagöz, “15-20 tane işçi kadının kendi taleplerini iletmek için şirketin önünde bulunması karşısında ciddi bir kolluk gücüyle sert müdahale yaşadık. Bir arkadaşımızın ayak parmakları kırıldı, bir arkadaşımız yerde baygınlık geçirdi, kafa travması yaşadı. Çok orantısız ve sert bir müdahale var. Geçtiğimiz Cuma günkü müdahalede kolluk çok hazır ve iştahlı bir şekilde oradaydı. Pek çok direnişte de görüyoruz jandarma öyle bir görüntü veriyor ki, adeta şirketin güvenlik görevlisiymiş gibi davranış sergiliyor. Kadın işçilerin ilk kez gözaltına alınması, böyle bir kollukla karşı karşıya gelmesi, böyle bir şiddet yaşaması kabul edilebilir değil ama bu da Agrobay şirketinin ve onun yanında duran güçlerin gerçekliğini ifade ediyor. Bizim buradan temel çıkarımımız bu. Burada böyle bir yerel krallık inşa edilmiş, kolluk da o krallığı koruyan bir güç haline dönüşmüş durumda ne yazık ki” ifadelerini kullandı. YALNIZ BIRAKILMIŞ DURUMDAYIZ Süreçte özellikle siyasi partiler tarafından yalnız bırakıldıklarını dile getiren Kocagöz, “Yeterince destek hissedemiyoruz ne yazık ki. Özellikle siyasi partiler tarafından çok yalnız bırakılmış durumdayız. Buraya çok az sayıda siyasi partinin az sayıdaki temsilcisi ve üyesi geldi bugüne kadar. Bunun daha geniş kamuoyuna yansıması gerekiyordu. Tarım iş kolunda, bu tarz seralarda, Bakırçay özelinde de söyleyebiliriz bunu; böyle bir eylem ilk defa yaşanıyor. İşçilerin çoğunluğu kadın ve o bölgenin insanı. Yıllardır burada çok kötü koşullarda çalışmışlar. Türkiye’nin aslında çok önemli bir meselesine parmak basmış tecrübe yaşanıyor şu an. Çok ağır koşullarda köle gibi çalıştırılmışlar. Şirket işi bittiğinde de deyim yerindeyse buruşturup atmış işçileri. Sendikanın varlığı ve onlara açtığı alanla beraber bütün bu çalışma iş koşullarının aslında ifşa edildiği ve gündeme serildiği bir durum yaşanıyor. Peki bu sesi kim duyuyor? Herkes gözlerini kapatıyor. Buradaki direniş, tarım işletmelerindeki sömürü koşullarını gösteriyor. Bu politikaya ortak olan kesimler bizden uzak duruyor. Çünkü bunun bir yerinden tutulmaya başlandığı anda hem kendi çıkar ilişkilerine değecek bir yanı var. Sadece bu işletme değil diğer işletmelere doğru belki de evrilebilecek bir sorgulama söz konusu. Patronlar ve patronların yönettiği siyasetçiler bunu istemiyor elbette” diye konuştu. MÜCADELEMİZ KADINLARA ÖRNEK OLACAK İşçilerin her şeye rağmen direniş ruhunu koruduğunu belirten Kocagöz, “Normalde her gün biraz daha azalması beklenir direnişlerin ama her gün yaşadıkları şeyler onları bu mücadelede daha da istekli, azimli şekilde tutunmaya vesile oluyor. Kendileri ilk kez deneyimliyor ama bu bölgede bir mücadeleci sendika deneyimi var. Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’nın 2019’dan beri yürüttüğü, Tahir Çetin’lerin bıraktığı ve hala da sürdürülen bir mücadele mirası var. Örneğin Kınık’ta serada çalışanların, büyük çoğunluğunun ya eşi ya da bir akrabası maden işçisi. Sendikayı biliyor, onun yarattığı mücadele hafızasına sahip… Böyle bir bütünlüklü hikayenin parçasıyız aslında biz, gökten zembille inmiş durumumuz yok. Ama kadınlar ilk defa kendileri bunu tecrübe ediyorlar, ilk defa bir eylemlilik sürecinin öznesiler. İşçilerin büyük çoğunluğu işe dönmek istemiyor, dönmek isteyenler de var çok az da olsa. Ama esas talep içeride kalan hakların bir an önce verilmesi. Bir de işten çıkış kodları, kod-46 olarak belirlendi. Bunun da düzeltilmesini istiyoruz. Tuncay Bey ile yaptığımız görüşmede bir söz aldık. Buna dair bir gelişme olmazsa eylemlilik sürecimizi ivmelendirerek devam ettireceğiz. Biz ancak bir toplumsal destek ile bu mücadeleyi kazanabiliriz. Kazanırsak mücadelemiz, bu ülkede zor koşullarda çalışan kadınlara örnek olacak” açıklamasını yaptı. HAKKIMIZI ALANA KADAR DURMAYACAĞIZ İlk işten çıkarılan kadın işçilerden biri olan Ayten Yavuz da “Sendika üye olduğumuz için işten çıkarıldık. İçeride maaşımız kaldı, onu bile vermediler. Tazminatsız bir şekilde kapının önüne konulduk. 6 sene emek verdim o işyerine. Bu süreçte biz hiç kimseyi yanımızda göremedik. Jandarma, kaymakam, belediye başkanı hepsi karşımızda yanımızda değil. Direniş süresince iki kez gözaltına alındım. Agrobay’a 500 metreden fazla yaklaşmam yasaklandı. Yurt dışı çıkış yasağı konuldu. Bir arkadaşımızın ayak parmağı kırıldı, bir tanesi beyin travması geçirdi. Biz sadece hakkımızı istiyoruz. Haksız yere işten çıkarıldık. Devlet hep onların yanında, biz bir avuç kadının yanında ise kimseyi göremedik. Çok yalnız bırakıldık. Ama biz çok güçlüyüz, sonuna kadar devam edeceğiz. Hakkımızı alana kadar durmayacağız” dedi. GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ Geçtiğimiz Cuma günü direniş alanında yaşanan müdahalede ayak parmağı kırılan kadın işçilerden Şirin Yıldırım ise şunları söyledi: “9 yıl boyunca o işyerine emek verdik ama haklarımızı alamadan işten çıkarıldık. Zaten öncesinde de hep emeğimiz sömürüldü, bunları görünce sendikaya üye olmaya karar vermiştik. Bizi kapının önüne koymalarını bırakın bir de yüz kızartıcı suçları kapsayan kod 46 ile işten çıkardılar. O bizi o kadar üzdü ki! Benim yaşım 46, ben bugüne kadar kimsenin iğnesini bile ellemiş değilim. Bize nasıl böyle bir leke sürebilirler? Onları dava edeceğim, son müdahalede ayak parmağımı kırdılar. Geçen cuma günü orduyu yığdılar karşımıza. 10 tane kadın için ordu yığmışlar! Bunun ne gereği var? Demek ki çok korkutmuşuz onları. Haklarımızı verecekler, asla geri adım atmayacağız mücadelemizden. Çok yalnız bırakıldık, siyasilerden kimse adımını atmadı oraya.” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kış sert geçecek… İcra takipleri yolda!

CHP’li vekillerden 8 Ağustos için ortak çağrı Haber

CHP’li vekillerden 8 Ağustos için ortak çağrı

TENZİLE AŞÇI Türkiye, Muğla Akbelen’de Limak Holding ve IC Holding'in iştiraki YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali’nin kömür sahasını genişletmek için başlayan ağaç kesimine karşı verilen mücadeleyi konuşurken, binlerce vatandaşın katıldığı direniş büyüyerek devam ediyor. 24 Temmuz Pazartesi sabah 05.45’te başlayan ağaç kesiminde toplamda 65 bin ağaç katledilirken vatandaşlar, kalan ağaçlar için mücadelelerine devam ediyor. Mücadeleye birçok kesimden destek yağarken CHP başta olmak üzere muhalefet partileri, geçtiğimiz günlerde tatilde olan TBMM’yi ‘Akbelen’ gündemiyle olağanüstü toplantıya çağırmıştı. Öte yandan; haftalardır alanda mücadele veren ve ağaç katliamına karşı ses yükselten CHP Muğla Milletvekilleri Cumhur Uzun, Semra Dinçer ve Gizem Özcan alandan bir kez daha yetkililere seslendiler. Vekiller, su kaynağı, turizm sorunu ve yenilenebilir enerji konularına dikkat çekerken TBMM Olağanüstü Genel Kurulu için ortak çağrıda bulundu. UZUN: HALA ENGELLENEBİLECEK ZARAR VAR Alanda direnişi değerlendiren CHP Muğla Milletvekili Cumhur Uzun, fosil yakıt için ormanların yok edilmesinin kabul edilemez olduğunu belirterek, “Yaklaşık 2 yıllık bekleme süresinin ardından buradan motorlu testere sesleri duyulmaya başlandı. 2 yıldır bu ses duyulmasın diye burada yatılıp kalkılıyordu. Ama ne yazık ki geçtiğimiz haftalarda sabaha karşı bu ses duyuldu.  Sonucunda, ender örneklerindeki orman gibiyken her yer bugün çıplak, sadece bir tutam orman kalan bir yer haline geldi. Ama mücadele artarak bugünkü kalabalığa ulaştı. Sebebi haklılığından kaynaklanıyor. Ormanlar, fosil yakıt için kesilmeye devam ediliyor. Artık fosil yakıt için ormanı kesmek kabul edilebilir değil. Ama buna rağmen kesmeye devam ediyoruz. Bundan vazgeçilmesinin çığlıkları atılıyor. Orman kesildi neyin çığlığı derseniz… Mevcut direnişin, bundan sonra olabilecekler noktasındaki bir ses duyurma olduğunu söyleyebilirim. Çünkü bugün kesilmiş olan ağaçlar, bugünkü haliyle bırakılsa belki 10-20 yıl sonra yeniden orman olarak gelebilir. Ama bunun bir toprak örtüsü var. Bu alındığı takdirde artık onarılamaz zararlar doğuyor. Bunun önüne geçilebilir. Bugün bile hala engellenebilecek zararı var. Bunun da ötesi… Kömür ihtiyacı termik santral çalıştığı sürece artarak devam ediyor. Dolayısıyla bu insanlar, her geçen gün yaşam alanlarının yok oluşunu görüyorlar. Bundan vazgeçilmeli. Bu, çok değerli bir direniş. Lütfen bu sese kulak verin. Yaşam mahalleri daraltılmasın istiyorlar sadece.” dedi. “KAMU YARARI OLMADIĞI ÇOK NET” Firmanın ağaç kesim ruhsatının 2021 yılında sona ermesine ilişkin iddialara da değinen Uzun, “Bu belgenin ortaya çıkmasının ardından karşı taraftan herhangi bir açıklama gelmedi. Aslında 2021 yılında biten bir süreç var. Ama onun satır aralarında uzatmak için tekrar başvuru yapıldığı gibi bir değerlendirme var. Bu da hukuki bir tartışmayı beraberinde getiriyor. Yürütmeyi durdurma kararı verilen bir süreç için ek süre talebinde bulunabilir mi? Ama bizim en nihai tartıştığımız şey kamu yararıydı. Burada kamu yararı var mı? Burada bir kamu yararı olmadığı çok net. O nedenle bu işlemin iptal edilerek zararın burada durdurulmasına ihtiyaç var. Hukuk tarafından bunun bir an önce yapılmasını bekliyoruz ve istiyoruz.” diye konuştu. “SİYASİ PARTİ AYRIMI OLMAKSIZIN…” 8 Ağustos tarihinde Akbelen için olağanüstü toplanacak TBMM Genel Kurulu'na ilişkin de “umut” mesajı veren Uzun, “Bu yaz gününde bu kadar insanın hassasiyet gösterdiği bir konu varken meclisin tatilde olmasını kabul edilemez bulduk. Bu yüzden CHP ve diğer muhalefet partilerinin de destekleriyle parlamentoyu olağanüstü toplantıya çağırdık. O toplantının konusu, Akbelen. Bu konuda iktidar tarafından geri adım atılır mı? Bunu ummak istiyorum. Burada herhangi bir siyasi parti ayrımı olmaksızın doğaya ve ülkenin varlıklarına duyarlı insanlar var. Burasının partisel bir kimliği yok. O yüzden bu duyarlılık, meclis tarafından görüşülüp bir adım atılırsa belki bununla ilgili bugüne kadar atılmayan adımların değiştirildiği bir hal yaratılır. Bunun değiştiğini görmek istiyoruz” ifadelerini kullandı. DİNÇER: 5 MİLYAR DOLARLIK TURİZM ZARARI OLUŞACAK  CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Muğla Milletvekili Semra Dinçer ise bölgenin turizm açısından önemine dikkat çekerken su vurgusu yaptı ve şunları söyledi; "24 Temmuz’da sabah 5.45’te yapılan müdahaleden itibaren CHP’li vekillerimiz buradaki direnişe katkı sundu. Buradaki direniş önemli bir direniş. Çünkü biz Akbelen’in simge olması noktasında bir direniş gösteriyoruz. Farklı Akbelen’lerin olmaması adına direniyoruz. Buradaki köylünün toprağını, suyunu, geleceğini  savunmasını başka yerlere çekmek isteyen çok insan oldu. Şarkılar çalındı, zeybek oynandı. Aslında çok masumane bir istekleri var. ‘Geleceğimiz, çocuklarımızın geleceği, tarım alanlarımız, toprağımız, suyumuz yok oluyor. Bu sesimize kulak verin’ diyorlar. Burada 740 dönümlük bir arazi talan edildi. Burada ağaçların kesilmesinin ötesinde buranın rehabilite edileceğine ilişkin valilikten yazı yayımlandı. Bırakın burayı, buradan öncekileri de rehabilite etmediler. Sayıştay raporları da bunu yazıyor zaten. Geçtiğimiz 3 yıl içerisinde de yaklaşık 800 bin hektarlık orman alanı yok edildi. Maden dediler… Ama çetelere bu alanları peşkeş çektiler. Bu toprakların altında Bodrum ve Milas’ın içme suyu kaynakları var. Bu toprağı çukurlara dönüştürdükleri zaman Bodrum ve Milas susuz kalacak. Bugün belki buradan birileri kazanç sağlayacaklar ama Bodrum gibi bir ilçenin susuz kalması demek 5 milyar dolar gibi bir turizm gelirinin yok edilmesi demek. Yani bugün kamuyu, devleti zarara sokabilecek her şeyi yapıyorlar.” “ORMANI YOK ETMEK VATANA İHANET DEĞİL MİDİR?” TBMM’nin Olağanüstü Kurulu'na da değinen Dinçer, “İlk günden beri burada bu mücadeleyi verirken kesilmiş olan ağaçlar varken çok daha rahat 52 dereceleri görüp mücadelemizi verdik. Bugün 35 derece. Etrafımızda ağaç kalmadı. Sıcağı iliklerimize kadar hissediyoruz. Dünyanın iklim krizini iliklerine kadar hissettiği bir dönemde ormanları çoğaltmak yerine birilerinin cebini doldurmak adına o ormanları yok etmek, vatana ihanet değil de nedir! Herkes milliyetçiyiz diye geçiniyor ama gerçek milliyetçilik toprağına, suyuna, ormanına, kurduna, kuşuna sahip çıkmak demektir. Bu yüzden artık meclisin tatil olmaması gerekiyor. CHP olarak bu çağrıyı yaptık ve Akbelen gündemiyle meclisimizi olağanüstü toplantıya çağırdık. Bu kesilen ağaçların hesabını verecekler. Orada biz anlatacağız. Emin olun, bugün burada bu ağaçları savunmak için bir kez bile buraya uğramayanlar, o gün 5’li çetenin hakkını savunmak için gelecekler” dedi. AKBELEN ALEYHİNE KARAR ÇIKARSA… Kuruldan Akbelen aleyhine bir karar çıkmaması için ortak yol çağrısında bulunan Dinçer, “Biz mecliste bir komisyon kurulması gerektiğini savunacağız. Burada hem çalışan işçinin hem tarımla uğraşan köylünün hem havanın hem suyun hem de doğanın korunması adına yenilenebilir enerji ve işçilerin daha temiz bir yerde istihdam edilebilmesini sağlayacak illa ki ortak yönler var. Yeter ki biz insanlık yararına çalışalım. Kamu yararına ve gelecek adına çalışalım. Birilerinin çıkarı için çalışmazsak illa ki ortak yol buluruz.” diye konuştu. ÖZCAN: ENERJİ ÖNCELİKLİ YAPILACAĞI SÖYLENDİ AMA… CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan, 2013 yılında meydana gelen Gezi direnişi ve Akbelen direnişi arasında bağlantı kurarak, “Bu süreç aslında hukuki ve köylülerin direnişi olarak 4 yıllık bir süreç. Burada çok onurlu bir mücadele veriliyor. Gezi’de de onurlu bir mücadele verilmişti. Çünkü insanlar doğaya sahip çıkmak için burada mücadele veriyor. Çok güçlü bir kalabalıkla buradan bir kez daha haykırdılar. Bunu neden yapıyorlar? Bu ekokırım neden yapılıyor, bu alan neden ağaçsızlaştı? Bunun ifade edilmesi gerekiyor. Bunun enerji öncelikli olarak yapıldığı söyleniyor ama buradaki termik santrallerin Türkiye’deki enerji ihtiyacının sadece yüzde 5 ‘ini karşıladığı ortaya çıktı. Ama burası çok güzel güneş alıyor. Yani burada güneş enerjisiyle enerji üretilebilir. Bugün bütün dünya iklim krizini ve su krizini konuşuyor. Bunlar konuşulurken burada 65 bin ağacın kesilmiş olması dünya gerçekleriyle çelişiyor.” dedi. YETKİLİLERE ‘ÇOK GEÇ OLMASIN’ ÇAĞRISI Bölgeye ilişkin şirketin yürüttüğü hukuki sürece de değinen Özcan, yetkililere “ekokırıma son verin” çağrısında bulunarak, “Burada hukuki süreçler, etkin işletilmedi. ÇED sürecine burada görülen tabi tutulmadı ve bunun bir yansıması olarak da bu ağaçlar kesildi. Biz bir kez daha çağrı yapmak istiyoruz. Bunu en yüksek perdeden de Salı günü sadece Akbelen gündemiyle toplanacak mecliste de dile getireceğiz. Buraların korunması çok önemli. Burası şayet bir maden sahası haline çevrilirse artık rehabilitasyonu da mümkün olmuyor. Çok geç olmadan bir kez daha tüm yöneticileri sorumlu davranmaya davet ediyorum. Çünkü buranın su kaynaklarının korunması çok önemli. Muğla Akbelen’den bir kez daha sesleniyoruz: Bu ekokırıma ivedi bir şekilde son verin.” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.