TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Deniz Yücel

Deniz Yücel haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Deniz Yücel haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

CHP Sözcüsü Yücel: CHP, artık toplumun her kesiminden oy alan bir parti Haber

CHP Sözcüsü Yücel: CHP, artık toplumun her kesiminden oy alan bir parti

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Deniz Yücel, "31 Mart 2024 Yerel Seçimlerini Türkiye ittifakı kazanmıştır, Türkiye kazanmıştır. Göreceksiniz, iktidar yolunda ilerleyen Cumhuriyet Halk Partisi ve CHP'li belediyeler, önümüzdeki 5 yıl boyunca halkımıza en güzel hizmetleri götürecek." dedi Yücel, parti genel merkezinde Genel Başkan Özgür Özel'in başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısına ilişkin açıklamalarda bulundu. "Her kesimden oy alan parti" Yerel seçimde 14'ü büyükşehir 35 ilde belediyeyi kazandıklarını, 314 ilçenin de CHP'li belediye başkanları tarafından yönetileceğini belirten Yücel, yüzde 38 oy oranına ulaşarak CHP'yi hep birlikte birinci parti yaptıklarını söyledi. CHP'nin artık toplumun her kesiminden oy alabilen bir siyasi parti olduğunu ifade eden Yücel, "31 Mart 2024 Yerel Seçimlerini Türkiye ittifakı kazanmıştır, Türkiye kazanmıştır. Göreceksiniz, iktidar yolunda ilerleyen Cumhuriyet Halk Partisi ve CHP'li belediyeler, önümüzdeki 5 yıl boyunca halkımıza en güzel hizmetleri götürecek." ifadesini kullandı. Kazandıkları belediyelerde inanılmaz bir israf tablosuyla karşılaştıklarını savunan Yücel, hemen hemen tüm belediyelerin milyonlarca liralık borcunun yeni belediye başkanlarının sırtına yüklendiğini öne sürdü. Yücel, "Bu kadar para nerelere harcandı? Hangi vakıf, hangi dernek, hangi medya gruplarına ne kadar kaynak aktarıldı? Kaç paralık çerez, kuru yemiş alındı? Kimlere hangi ballı ihaleler verildi? Bunların hepsi yeri ve zamanı geldiğinde kamuoyuyla paylaşılacak." diye konuştu. İsrail meselesi Hükümetin İsrail politikasını eleştiren Deniz Yücel, sözlerini şöyle sürdürdü: "AKP iktidarı ve yönetim kadrosu, İsrail konusunda konuştukça batıyor. Ticaret Bakanı Ömer Bolat, 27 Mart'ta bir televizyon programında İsrail ile ticaret yapılmadığını savundu, bunu eleştirenleri de 'MOSSAD ajanı' olmakla suçladı. Aynı Ömer Bolat 28 Mart'ta, yani bir gün sonra katıldığı bir başka programda 'Hükümet olarak kamu kurumları, devlet şirketleri asla İsrail firmaları ile ticaret yapmıyor.' dedi. Hatta bir gazetede 8 Nisan 2024 tarihinde 'İsrail ile ticaret koca bir yalan' başlığıyla haber yapıldı. Sonra ne oldu? Ticaret Bakanlığı 9 Nisan'da bir açıklama yaptı ve İsrail ile 'olmadığını iddia ettikleri' ticarete kısıtlama getirdi. Tarih 20 Nisan 2024'ü gösterdiğinde, AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekci katıldığı bir programda, İsrail'le yapılan ticareti 'zarar veren' ve 'vermeyen' diye ayırarak yaptıklarına iki yüzlülüğe kılıf bulmaya çalıştı. Şu sözlere bakın, İsrail'in Müslümanlara yaptığı bebek katliamını nefretle kınıyorlarmış ama İsrail serbest ticaret anlaşmasından da vazgeçemezlermiş. Neden Çünkü, 6 satıp 1 alıyorlarmış. Ayıptır, günahtır. Bir taraftan Gazze mitingi yap, bir taraftan gelsin yeşil dolarlar. Bir taraftan büyük Filistin mitingi yap, diğer taraftan 6 sat, 1 al. AKP zihniyetine göre, masum insanlar ölebilir, çocuklar, siviller ölebilir ama ticaret devam eder." "Kazaları manipüle edecek birisini atarlar” Erzincan İliç'teki maden faciasının üzerinden iki ay geçtikten sonra Meclis'te araştırma komisyonu kurulabildiğini ifade eden Yücel, AK Parti Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman'ın da komisyonda yer aldığını söyledi. Karaman'ın, 22 Temmuz 2004'te 41 yurttaşın yaşamını yitirdiği Pamukova tren kazasının yaşandığı dönemde TCDD Genel Müdürü olduğunu belirten Yücel, "AKP iktidarının bu ve benzeri facialarda izlediği bir yol var. Meclis'te kurulacak araştırma komisyonlarına, araştırılacak konuda sicili bozuk olan birini mutlaka atarlar. Kazaların gerçek nedeninin, yapılan ölümcül ihmallerin ve ihmaller silsilesinin üzerini örtecek, manipüle edecek birilerini mutlaka ama mutlaka bulurlar ve atarlar. İliç faciasını araştırmak için kurulan komisyon çalışmalarının adaletten bir gram sapmasına dahi izin vermeyeceğiz. Bu bizim İliç'te toprak altında kalan canlarımıza karşı boynumuzun borcudur, kimsenin şüphesi olmasın." diye konuştu. "Yerel halk değil, Türk halkı" Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in adeta sömürge valisi gibi konuştuğunu savunan Deniz Yücel, "Yerel halk değil Sayın Şimşek, Türk halkı, Türk milleti. 100 yıllık Cumhuriyet ve vatansever Türk milleti bu tavrı hak etmiyor." ifadesini kullandı. Hükümetin ekonomi politikasını da eleştiren Yücel, şöyle devam etti: "Mehmet Şimşek, birkaç gün önce IMF Başkan Yardımcısı ve Avrupa Direktörüyle görüştü. Görüşmenin ardından IMF Avrupa Direktörü Alfred Kammer, 'Türkiye'de yürürlükte olan programı destekliyoruz.' dedi. Buradan görüyoruz ve anlıyoruz ki Türkiye'de IMF'siz IMF programı uygulanıyor. AKP genel başkanından bakanlarına kadar hepsi kendileri dışında bir sorumlu bulma ve yanlış politikalarının bedelini başkalarına ödetme derdinde. Hazine Bakanı, ekonomik buhranın acı faturasını halka ödetmek istiyor. Utanmasalar, kiraların emlakçılar yüzünden, altın fiyatlarının da kuyumcular yüzünden arttığını iddia edecekler. AKP, istediği kadar hedef şaşırtmak istesin bu halk, derinleşen yoksulluğun sebebinin, ayyuka çıkan yolsuzluğun, artan işsizliğin, bir avuç yandaşı zenginleştirip, yaşadıkları şatafatlı hayatın, bu talan düzeninin sebebinin AKP olduğunu biliyor." Deniz Yücel, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını ve TBMM'nin 104. kuruluş yıl dönümünü kutladı.

CHP’li Yücel’den yüksek yargı krizine “Kötü yazılmış bildiri gibi” yorumu… Haber

CHP’li Yücel’den yüksek yargı krizine “Kötü yazılmış bildiri gibi” yorumu…

CHP PM Üyesi ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymayıp yüksek mahkemenin üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasıyla ilgili TBMM Genel Kurulu’nda gerçekleştirdiği konuşmada, “Bu sıralarda oturması gereken bir milletvekilinin demokratik hakkı, yasama görevinde bulunma hakkı, en önemlisi insan hakkı çiğnenmektedir. Yargıtay, Anayasa Mahkemesini de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni de tehdit etmiştir. Yargıtay kötü yazılmış bir bildiri gibi karar açıklayıp Anayasa Mahkemesi üyelerini hedef alamaz, ayar veremez. Biz Anayasayı korumak için yemin ettik, bu yemine de her ne pahasına, bedeli ne olursa olsun sahip çıkacağız. Türkiye Cumhuriyeti 100 yıllık bir hukuk devletidir. Tek adamın kaprislerine ya da bir çıkar grubunun isteklerine göre yönetilemez” dedi. Yargıtay, Milletvekili Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından verilen hak ihlali kararına uymayıp, kararda imzası bulunan yüksek yargı mensupları hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. “Yargıda kriz” olarak değerlendirilen bu gelişmelerin ardından CHP PM Üyesi ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, TBMM Genel Kurulu’nda, anayasal darbe niteliğindeki karara ilişkin hukuki değerlendirmelerde bulundu. Kürsüde yaptığı konuşmada Yücel, şunları söyledi: YÜKSEK YARGIDA RESTLEŞME… “Uzun bir süredir, yargının çeşitli kademelerinde adaletin ayaklar altına alındığı, hukukun üstünlüğünün görmezden gelindiği çok sayıda yargı kararına tanıklık ettik. Ancak dün ilk defa yüksek yargı organları arasında restleşmeye hatta hesaplaşmaya varan bir durum ortaya çıktı. Anayasa Mahkemesi Can Atalay ile ilgili olarak “kişi hürriyeti ve güvenliği” ile “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma” haklarının ihlal edildiğine karar verdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesinin, Anayasa’nın 153’üncü maddesine göre kesin olan; yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayan kararını uygulamadı ve hukuken geçerli bir sebep olmaksızın dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise Anayasa Mahkemesi kararını tanımadığı gibi Can Atalay hakkında “hak ihlali” kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri ile ilgili olarak suç duyurusunda bulundu. Bir hukukçu olarak üzülerek söylüyorum, Yargıtay’ın bu kararı hukuk tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Bu karar elimde gördüğünüz Anayasa’ya, evrensel hukuk normlarına hakarettir.” “KARAR ANAYASAL DARBE GİRİŞİMİ NİTELİĞİNDEDİR” Alınan kararın hukuki değil, siyasi olduğuna değinen Yücel, kararın çok kesin ve bariz bir şekilde anayasal darbe girişimi niteliğinde olduğunun altını çizdi ve konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu aynı zamanda bir yargı krizi ve yasama hakkının ihlalidir. Üstelik Yargıtay'ın hukuk dışına çıkarak yaptığı suç duyurusu, her açıdan rezalettir. Bir yüksek mahkeme, Anayasal düzeni reddedemez. Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesinin kararına uymaması hukuken izah edilemez. Bu yapılanlara ses çıkarılmazsa, güçlü bir tavır konulmazsa şu anda evlerinden bizi izleyen hiçbir vatandaşımız hukuka ve adalete güveni kalmaz, daha da ötesi devlete güveni kalmaz. Bu karar; kuvvetler ayrılığını, hukukun üstünlüğünü mahkemelerin bağımsızlığını yok etme girişimidir. Bu karar Anayasa’yı tağyir ve tebdil veya ilgaya girişimidir.” ADALET BAKANINA “BAĞIMSIZ YARGININ YANINDA OL” ÇAĞRISI “Sorumsuzca ve yanlış davrananlar, bu kargaşaya, krize neden olan “sözde kararı” alanlardır” diyerek Adalet Bakanına seslenen Yücel, Bakan Tunç’a ‘darbecilerin değil, anayasanın, demokrasinin, Meclis'in ve bağımsız yargının yanında olması’ çağrısında bulundu. HSK’nın derhal harekete geçmesi ve darbe girişiminde bulunan bu isimler hakkında işlem başlatması gerektiğine de vurgu yapan Yücel, “Anayasa'ya uymak, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına saygı duymak hepimizin sorumluluğu... Hukuk devleti olacaksak bu Anayasaya saygı duyacağız, evrensel hukukun dışına çıkmayacağız. Anayasal düzene darbe yapmaya kalkanlara da bir kez daha hatırlatacağız” diyerek sözlerini sonlandırdı. Bu haber de ilginizi çekebilir: CHP’li Deniz Yücel’den Emine Öğretmene destek

CHP’li Deniz Yücel’den Emine Öğretmene destek Haber

CHP’li Deniz Yücel’den Emine Öğretmene destek

Yücel, “Emine Karakaş’ın konuşması tamamen ifade özgürlüğü kapsamındadır. Kaldı ki bu konuşma sadece iktidarın değil muhalefetin de dâhil olmak üzere herkesin kendine bir pay çıkaracağı konuşmadır. Emine Öğretmenin yaptığı Anayasa’nın 26. Maddesiyle güvence altına alınan ifade özgürlüğünü kullanmaktır. Okulda siyaset yapıldığı iddiası varsa bile bunu araştırmak Emniyetin ya da Savcılığın işi değil, Milli Eğitim Bakanlığı’nın işidir. Soruşturma açıldığı belirtilen TCK 216. Maddesi “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme…” der. Ayrıca suçun oluşması için bu da yeterli değil. Suçun oluşması için bu söylemler sonucunda kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması gerekiyor. Yani en basitinden toplumda infial yaratan bir takım olaylar ortaya çıkması gerekiyor. Konuşma sonrasında kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike ortaya çıkmadığı gibi, 20 yıllık bir ceza hukukçusu olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki konuşma içeriğinde suç teşkil edecek en küçük bir ibare yok” dedi. Antalya’da özel okulda öğretmenlik yapan Emine Karakaş, Cumhuriyetin 100. Yılında yaptığı konuşma yüzünden gözaltına alınmış, ifadesi alınarak serbest bırakılmıştı. CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, TELE1’de Zeynel Lüle’nin moderatörlüğünde katıldığı programda Emine Öğretmeni de unutmadı. Emine Karakaş’ın konuşmasını defalarca dinlediğine ve her dinlediğinde gözlerinin dolduğuna değinen Yücel, şunları söyledi: KONUŞMADA SUÇ TEŞKİL EDEN HİÇBİR ŞEY YOK “Bu kadar kısa bir konuşmaya bu kadar duygunun, içeriğin ve doluluğun sığdırılması çok kıymetli bir iş. Biz siyasetçiler olarak vermek istediğimiz mesajı bu kadar kısa ve net bir şekilde vermeyi her zaman başaramıyoruz. 20 yıllık bir ceza hukukçusu olarak çok rahat söyleyebilirim ki Emine Öğretmenin konuşmasında suç teşkil edecek hiçbir şey yok. Antalya Emniyeti’nin veya bu gözaltı talimatını veren kişilerin yaptığı işgüzarlıktır. Konuşma içeriğinde bir siyasi partinin ismi geçmiyor, siyasi bir kişinin ismi geçmiyor. Sadece “Türkiye Yüzyılı” geçiyor. Anayasa’nın 26. Maddesi, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” der. Emine Öğretmenin yaptığı budur. Kaldı ki okulda siyaset yapılmış olsa dahi bunu soruşturmak emniyetin işi değil, Milli Eğitim Bakanlığının işidir. Ama bu konuşmanın içeriği yargı makamlarını ilgilendirmez. Bu olay kişi özgürlüğü ve güvenliğinin olmadığının en temel kanıtıdır.” “TÜRKİYE YÜZYILI” KOCAMAN BİR YALANDIR! SİYASİ DOLANDIRICILIKTIR! Hedef gösterilen Emine Karakaş’ın konuşmasında geçen “Türkiye Yüzyılı” söylemlerine ilişkin Yücel, “Türkiye yüzyılı bence kocaman bir yalandır, ülkemizin içinde bulunduğu hayat pahalılığını, ekonomik krizi, işsizlik sorununu, mülteci sorununu unutturmak için ortaya atılmış güçlü Türkiye yalanıdır. Türkiye Yüzyılının perde arkasında Cumhuriyet değerleriyle ve laiklik ilkesiyle oynama, anayasayı değiştirme gibi hesaplar var. Bir taraftan ülkenin sorunlarını unutturup, diğer taraftan milli ve manevi duyguları güçlü, muhafazakâr kesime “Güçlü Türkiye” algısı aşılanmakta, perde arkasında da Cumhuriyet değerleriyle hesaplaşmanın hazırlığı yapılmaktadır.  Buna siyasi dolandırıcılık da diyebiliriz” diye konuştu. BU ÜLKENİN KODLARINDA EMİNE ÖĞRETMENLER OLDUĞUNU UNUTUYORLAR Baskı, yıldırma ve gözaltılarla halkın düşünme özgürlüğünün tutsak edildiğinin altını çizen Yücel, sözlerini şöyle tamamladı: “İki yüzyıllık çağdaşlaşma mücadelemiz, anayasa ve demokrasi deneyimimiz yok edilmek isteniyor. Ülkemizin saygınlığının teminatı Cumhuriyetimizin kurumları aşındırılıyor. Artık ülkemiz demokratik ülkeler arasında sayılmıyor. Seçimli otokrasiler arasında veya diktatörlüklerle beraber anılıyor. Ne ülkenin, ne halkın, ama sadece ve sadece kendi ikballerini düşünen bir grup, devletin tüm baskı olanaklarını kullanarak özgürlüğü, eşitliği, dayanışmayı, hukuk devletini, insan haklarını, ifadeyi ve eleştiriyi ezmeye, baskıyla, şiddetle susturmaya çalışıyor. Halkın geniş kesimlerinin olayları görme, duyma, farklı fikirleri dinleme ve öğrenme hakkına saldırıyorlar. Böylece laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini yıkmayı amaçlıyorlar. Özledikleri gerici yobaz karanlığa geri dönüş çabası içindeler. Hayalleri ve hedefleri bu fakat bu ülkenin kodlarında Emine Öğretmenler olduğunu unutuyorlar. Altına imza atılacak bir konuşmaya soruşturma düzenleyecek kadar gözleri dönmüş durumdalar. Ne yaparlarsa yapsınlar AK Parti’nin canhıraş söndürmeye çalıştığı laik eğitim meşalesi Emine Öğretmenler sayesinde yanmaya devam edecek.” ÖĞRETMEN EMİNE KARAKAŞ NE DEMİŞTİ… * “Onun için canını vermeye hazır olanların yanında onun adını anmaktan imtina edenlerle beraber Cumhuriyetin bütün nimetlerinden faydalanıp onu yok etmeye çalışıyorlar. Bir yanda yüz yıl önce anayasaya cumhuriyet yazdırmak için ömrünü feda edenler, bir yanda bugün onu yok etmeye çalışan Türkiye Yüzyılı masalına herkesi inandırmaya çalışanlar. *Peki tüm bunlar olurken sen neredesin? Bildin mi 100 yıl önce kurulmuş cumhuriyetinin değerini, özgürlük kelimesinin değerini. Özgürlük kelimesinin anlamını kavrayabildin mi gerçekten. Kula kulluk etmediğin her gün için şükrettin mi yaratana. Koskoca ülken Araplar için darphane, Bulgarlar için AVM, Suriyeliler için doğumhane, bizim için tımarhaneye dönüştürülmeye çalışılırken sen neredesin? *Tabelalardan Türkiye Cumhuriyeti ibaresi sökülürken, milli marşını kâğıda bakmadan okuyamayan, ya da milli marşı okunurken ayağa kalkmaya tenezzül etmeyen bir güruh, gencecik kadın sporcularını yaftalayıp millilikten söz ederken sen neredesin? *Cumhuriyetin gözbebeği bütün fabrikaları bir bir yabancılara satılırken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı parası olan herkese çerez gibi dağıtılırken, yabancılar ülkende imtiyazlarla sefa sürerken parası olan her şeye hüküm verirken, memurun, doktorun, işçinin, öğretmenin kendi ülkesinde ikinci sınıf vatandaş muamelesi görürken ve en önemlisi geleceğim dediğin gençler umutsuzca ülkeden gitmenin yollarını ararken sen neredesin?” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: CHP'li Yücel, okulların medreseleşmesini Danıştay'a taşıdı

CHP'li Yücel, okulların medreseleşmesini Danıştay'a taşıdı Haber

CHP'li Yücel, okulların medreseleşmesini Danıştay'a taşıdı

Yücel, “Biz devletin dini olmaz, devlet tüm dinlere ve inançlara eşit mesafede olmalıdır dedikçe iktidar, bu ülkenin çocuklarının ve gençlerinin en temel hakkını yani eğitimi din merkezli hale getirmeye çalışmaktadır. İktidar kabul etse de etmese de laiklik ilkesi devletin zorunluluğudur. Devlet, dini alana müdahale edemez. Hele de ilköğretim çağındaki çocuklara hiç müdahale edemez. Burası Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetidir. Bu yönetmelikle bir taraftan laiklik ilkesi delinirken diğer taraftan veli ile öğretmen, öğrenci ile öğretmen karşı karşıya getirilmektedir. Namaz kılan-kılmayan, dindar-dinsiz ayrımlarına yol açılmaktadır. Bu yönetmelikle okullar medreseye dönüşecek, katkı payı yönetmeliğiyle de sosyal devlet anlayışına göre ücretsiz olan eğitim, paralı hale gelecektir. Kısacası iktidar hem laiklik ilkesine hem de sosyal devlet ilkesine büyük bir darbe vurmaktadır. Çocuklarımız üzerinden oynanan oyunlara sessiz kalmayacağız. Danıştay başvurumuzu yaptık. Ne laikliği tartışmaya açarız ne de ücretsiz eğitim hakkından vazgeçeriz” dedi. ÇEDES projesiyle okullarda imamların derse girmesinin önünü açan Millî Eğitim Bakanlığı, şimdi de okul öncesi eğitim kurumlarında mescidi zorunlu hale getirdi. Yeni yönetmelik yayımlayan bakanlık, kayıt parasını da “katkı payı” adı altında resmi kılıfa soktu. CHP’nin İzmir Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel ise harekete geçti. Söz konusu yönetmelik değişikliğini yürütmeyi durdurma ve iptal istemiyle Danıştay’a taşıyan Yücel, şunları söyledi: LAİKLİK, EĞİTİM SİSTEMİNİN VAZGEÇİLMEZİDİR “Bu düzenleme ile okul öncesi eğitim ve ilköğretim kurumları ile yatılı bölge ortaokullarının pansiyon kısımlarında mescit açılması zorunlu hale getirilmiştir. Eğitim kurumlarında mescit açılmasına dair bir zorunluluğun yönetmelik aracılığı ile getirilmesi, Anayasa’nın laiklik ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı’nca okullarda, dinsel inanç veya dinsel kurallarla doğrudan ilişki ve bağlantı kuracak şekilde düzenleme yapılması hem devrim yasalarına hem de anayasamızın laiklik ilkesini ilgilendirir. Okul öncesi eğitime ilişkin bu düzenleme, bir grubun dinsel taleplerinin ön plana alınması suretiyle laiklik ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Bunun yanında Anayasanın 42’inci maddesinde, "Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz” denilmektedir. Laiklik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin temel taşlarından biri, Türk Milli Eğitiminin de vazgeçilmez bir ilkesidir. Yaşları gereği soyut kavramları öğrenmeleri mümkün olmayan temel eğitim çağındaki çocuklara yönelik bu uygulama, laiklik ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Eğitim sisteminde laiklik ilkesinin yok sayılması, bilimsel ve çağdaş eğitimden uzaklaşılması anlamına gelir. Türk Milli Eğitim Sisteminde laiklik, gerekli ve vazgeçilmeyecek bir ilkedir. “ EN TEMEL HAK OLAN ÜCRETSİZ EĞİTİM SON BULACAK Okulları medreseye dönüştüren bu kararın yanı sıra okullardaki kayıt parasını resmileştiren düzenlemeyi de Danıştay’a taşıyan Yücel, sözlerine şöyle devam etti: “Anayasamızın 42. Maddesinde “Devlet okullarında eğitim ücretsizdir” denilmektedir. Ancak 14.10.2023 tarihinde resmî gazetede yayımlanan yönetmeliğin 26 ve 27’inci maddelerindeki yeni düzenlemede “Okul öncesi eğitim hizmeti resmi okul öncesi eğitim kurumlarında ücretsizdir” denilmesine rağmen bir sonraki cümlede, “Ancak okul öncesi eğitim kurumlarında çocukların okulda geçirdikleri süredeki temel ihtiyaçlarını, öz bakım süreçlerini ve eğitim programının uygulanmasını desteklemek amacıyla katkı payı alınır. Alınacak bu katkı payı, katkı payı tespit komisyonunca nisan ayında tespit edilir” ifadesine yer verilmiştir. Yönetmelikteki bu düzenleme Anayasanın 42. maddesine açıkça aykırıdır. Diğer yandan sosyal devlet toplumsal eşitliği ve sosyal adaleti tesis etmekle görevlidir. Söz konusu yönetmelik değişikliği ile getirilen “katkı payı” uygulaması eğitimde eşitliği ortadan kaldıracağından anayasamızın 2. maddesinde düzenlenen sosyal devlet ilkesine de Anayasa’nın 10’uncu maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine ve 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 4, 7 ve 8’inci maddelerindeki “Eğitim hakkı ve eşitlik ilkelerine” de aykırılık teşkil etmektedir.” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Deniz Yücel, Özgür Özel'i destekleyeceğini açıkladı!

Deniz Yücel, Özgür Özel'i destekleyeceğini açıkladı! Haber

Deniz Yücel, Özgür Özel'i destekleyeceğini açıkladı!

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Av. Deniz Yücel, 4-5 Kasım'da yapılacak olan 38. Olağan Kurultayı'nda Özgür Özel'i destekleyeceğini açıkladı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'ndan çok şey öğrendiğini ifade eden Özel, değişimin gerekli olduğunu savundu. Gerekçe olarak da partinin yüksek menfaatlerini gösteren Yücel açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Milletvekili seçilmeden önce, 5 sene kesintisiz icra ettiğim İzmir İl Başkanlığı görevimde Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bir devlet adamı olma konusunda çok şey öğrendim. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı şahsi sevgim ve saygım ömrümün sonuna kadar sürecek olsa da, siyaset müessesesinde aldığım görevlerde her zaman partimin yüksek yararını gözettim. 2018 seçimlerinin hemen ardından parti içerisinde başlatılan olağanüstü kurultayın toplanmasına yönelik imza sürecindeki tavrım ve tutumum da, bugün değişimin gerekliliğini savunuyor olmam da partimizin âli menfaatleri gereğidir. KENDİSİNİ DESTEKLEME KARARI ALDIM Yukarıda belirttiğim hususlar ve diğer etki ve etmenleri bir bütün olarak irdeledikten sonra, 4 - 5 Kasım'da yapılacak olan 38. Olağan Kurultayımızda halkımızın, oydaşlarımızın ve örgütümüzün değişim beklentisini ve temennisini karşılamak amacıyla; liyakatli, adaletli, şeffaf, denetim mekanizmalarının kurulduğu ve işletildiği bir yönetim anlayışı sergileyeceğine inandığım; çalışkanlığıyla, enerjisiyle, motivasyonuyla ve tertemiz geçmişiyle öne çıkan ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı'na adaylığını açıklayan, TBMM Grup Başkanımız, Manisa Milletvekilimiz Sayın Özgür Özel'i desteklemenin partimizin yüksek yararına uygun olduğu düşüncesiyle kendisini destekleme kararı aldım. Partimize, ülkemize ve mücadelemize hayırlı olmasını dilerim." Bu haber de ilginizi çekebilir: CHP’li Deniz Yücel’den iktidara emekli maaşı sorusu

CHP’li Deniz Yücel: Çocukların okul saatinde camide olması kabul edilemez Haber

CHP’li Deniz Yücel: Çocukların okul saatinde camide olması kabul edilemez

ÇEDES Projeleri uygulamaları, çocukları laik eğitim sisteminden uzaklaştırmaya devam ediyor. İzmir’in ilçelerinde yer alan okullarda sıkça yaygınlaşan ÇEDES Projesi uygulamalarına ilişkin CHP’li Yücel şunları söyledi: “İzmir Karabağlar’da müftülük vaizi, bir Anadolu lisesinde “Peygamberimiz, İman ve İstikamet” konferansı verdi. Buca’da bir manevi danışman öğrencilere konferans salonunda ders verdi. Bergama’da da ortaokul öğrencileri ders saatinde camiye götürüldü. Bunlar sadece basına yansıyanlar… ÇEDES Projesi kapsamında görmediğimiz duymadığımız daha ne oluyor bilmiyoruz fakat bildiklerimiz bile yetiyor. Çocukların okul saatinde camide olması, eğitimlerinin aksaması kabul edilemez! ÇEDES Projesi, Anayasa’mızın 2. maddesinde yer alan laiklik ilkesine, Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi başlıklı 42. maddesine ve Tevhid-i Tedrisat Yasasına açıkça aykırıdır. Bu ülkenin anayasasında, eğitimin Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda çağdaş ve bilimsel esaslara göre yapılacağı yazıyor. Bundan ödün verilmesi demek, laik eğitim sistemine açıkça darbe vurulması demektir. Milli Eğitim’i yavaş yavaş Diyanet'e teslim etme hevesindeler, ama buna izin vermeyeceğiz. Sınavlarda binlerce öğrenci sıfır çekiyor. Biz manevi danışmanlığı tartışıyoruz! Buradan iktidarı ve Milli Eğitim Bakanı'nı bir kez daha uyarıyorum; bu yanlıştan derhal dönün. Çağdışı, laiklik karşıtı uygulamalarınıza araç olan Ucube ÇEDES Projesi’nden vazgeçin.” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: CHP’li Yücel: Laikliği tartışmayacağız  

CHP’li Yücel: Laikliği tartışmayacağız Haber

CHP’li Yücel: Laikliği tartışmayacağız

İstanbul Eminönü Elhaç Timurtaş Cami İmamının, geçtiğimiz günlerde sosyal medyada yayılan filenin sultanlarını ve kadınları hedef gösteren vaazı yargıya taşındı. CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, Avrupa şampiyonu olan Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı’nı hedef gösteren sözde imamın çirkin beyanları hakkında suç duyurusunda bulundu. İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme, Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik, Görev Sırasında Din Hizmetlerini Kötüye Kullanma, Görevi Kötüye Kullanma ve Anayasa’yı İhlal suçlarından dolayı Eminönü Cami İmamına yönelik, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Kanalı İle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunan Yücel, şunları söyledi: BÖYLE İMAM OLMAZ OLSUN “İstanbul Eminönü Elhaç Timurtaş Cami İmamı, basına da yansıyan açıklamaları ile açıkça Türk kadın sporcularını “ahlaksızlıkla” suçlamaktadır. Bu sözde imam, her kelimesi neredeyse ayrı ayrı suç unsuru içeren beyanlarıyla kadın sporcuları hedef göstermektedir. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan maaş alan bu din bezirgânı sözde imamın açıklamaları, Anayasamızı hiçe sayan, laiklik ve eşitlik ilkesini hedef alan ve kadını ikinci sınıf insan olarak gören anlayışın yansımasıdır. Bu açıklama aynı zamanda Anayasa ve yasalarla koruma altına alınmış inanç özgürlüğünün ve yaşam hakkı tercihlerinin de ihlal edilmesi demektir. Bu kişinin, halkın dini duygularını istismar ederek onları kin ve düşmanlığa sevk eden açıklamaları toplumsal kutuplaşmayı tetikleyecek niteliktedir.” “AKP, ÜÇ MAYMUNU OYNUYOR” Sözde imam hakkında adli ya da idari hiçbir işlem yapılmamasını ve Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere hiçbir yetkili kurumun bu konuda herhangi bir açıklama yapmamasını eleştiren Yücel, “Büyük Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığından maaş alan bu imam, bu cesareti AKP'nin Anayasayı hiçe sayan, laikliği her alanda geri plana atan ve kadını ikinci sınıf gören anlayışından almaktadır” diye konuştu. YÜCEL, ‘VAAZIN’ SEBEP OLDUĞU HUKUKİ İHLALLERİNİ SIRALADI CHP’li İzmir Milletvekili ve aynı zamanda hukukçu olan Yücel, Anayasanın 136 Maddesinin ihlal edildiğini vurguladı ve suç duyurusuna dayanak oluşturan diğer hukuki gerekçeleri şöyle özetledi: "Diyanet İşleri Başkanlığı’nın amaç ve görevlerine ilişkin çerçeve Anayasa’nın 136’ıncı maddesi ile çizilmiştir. Bu düzenlemede: “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirir” denilmiştir. 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 12’inci maddesine göre: ‘İmam-hatip ve müezzin-kayyımlar, cami ve mescitlerde din hizmetlerini yürütmek ve dinî konularda toplumu bilgilendirmekle görevlidir.’ İmamlar bu görevlerini yerine getirirken Anayasa’nın 136’ıncı maddesi ile çizilen laiklik ilkesine aykırı şekilde görüş, telkin ya da tavsiyede bulunamazlar. İmamlar verdikleri vaazlarda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluş hüküm ve amaçlarına uygun hareket etmek sorumluluk ve yükümlülüğüne sahiptir. Sözde imamın açıklamaları Anayasaya ve Türk Ceza Yasasına aykırı olduğu gibi toplumsal barışı bozabilecek niteliktedir. Şüphelinin söylemleri, Anayasamızın 2. maddesinde “insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” şeklinde sayılan Cumhuriyetimizin niteliklerine adeta meydan okumadır. “AKP’NİN HEDEFİ LAİKLİĞİ TARTIŞILIR HALE GETİRMEK” AKP iktidarının, laiklik ilkesini ihlal edecek nitelikteki açıklamalara sessiz kalmasını eleştiren Yücel, “AKP, Anayasanın laiklik ilkesinin yıpratarak tartışılır hale getirilmesini hedeflemektedir. Ne laik Türkiye Cumhuriyetinin, ne de partimizin kuruluş ilkeleri arasında da yer alan laikliğin tartışılmasına izin veririz. Laikliğin karşısında yer alan, laikliğe dil uzatan sözde cami imamı hakkında suç duyurusunda bulunmak hem bir milletvekili olarak hem de bir hukukçu olarak benim görev ve sorumluluğumdur. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Türk Ceza Kanunu’na aykırı her bir eylemi nedeni ile ceza davası açılması talebi ile savcılığa başvurumuzu yaptık. Soruşturma ve kovuşturma sürecini büyük bir titizlikle takip edeceğiz” dedi. CHP’Lİ YÜCEL’DEN BİR DE SORU ÖNERGESİ Suç duyurusunun yanı sıra Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevaplaması için TBMM Başkanlığına soru önergesi de veren Yücel, şu soruları yöneltti: 1)Çağdaş Türk kadınına hakaret eden ve Anayasa'nın değiştirilemeyecek, değiştirilmesi tekli dahi edilemeyecek hükümlerinden biri olan laiklik ilkesine aykırı sözler sarf eden bu kamu görevlisi hakkında soruşturma başlatılmış mıdır? 2)Diyanet İşleri Başkanlığınca, bu hadsiz imamın hakaretlerine maruz kalan kadın sporculardan özür dilenmiş midir? Bu konuda kamuoyu vicdanını tatmin edecek bir açıklama yapılacak mıdır? 3)Bir cami imamının görevleri arasında kadın milli voleybol takımımızı ve diğer branşlarda spor yapan Türk kadınını hedef alan söylemleriyle milli değerlerimize, kadın haklarına ve laik düzene saldırmak var mıdır? 4) “Hani sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını seviyordunuz. Böyle mi oluyor ahlak? Böyle bir saçmalık olabilir mi?” söylemleriyle kadın milli voleybol takımımıza ve diğer kadın sporculara ahlaksız iftirası atan din bezirganı sözde hala görevde midir? BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: CHP’den ‘asansör firması’ iddiaları hakkında suç duyurusu

CHP’li Yücel'den Meclis Araştırması talebi Haber

CHP’li Yücel'den Meclis Araştırması talebi

Son yıllarda artan sağlıkta şiddet vakalarını ve istatistikleri açıklayarak, durumun gün geçtikçe kötüye gittiğini belirten Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi ve toplumun kanayan yarası haline gelen bu duruma Meclis çatısı altında çözümler üretilmesinin gerektiğine vurgu yaptı. Şimdiye kadar sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin engellenmesi için çeşitli önlemlerin alındığına, bazı yasal değişiklikler yapıldığına ancak sağlıkta şiddetin bir türlü önüne geçilemediğine değinen Yücel, istatistikler ve son olaylar ile konuya dikkat çekti. Yücel, “Sağlık-Sen verilerine göre, sağlıkta şiddet 2021 yılına göre yaklaşık yüzde 50 oranında artmış ve 2022 yılında 249 şiddet olayı yaşanmış. 2023 yılında da sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin azalmadığını görüyoruz. Sadece son 2 hafta içinde Hatay/Defne Devlet Hastanesi’nde görevli 11 haftalık hamile bir uzman hekim şiddete uğradı, Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nde görevli sağlık personeli Mustafa Yıldız, hastanede bıçaklandı; son olarak 17 Eylül 2023 tarihinde de İzmir Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servis önünde silahlı bir saldırı yaşandı” dedi. SAĞLIK ÇALIŞANLARINI İTİBARSIZLAŞTIRAN SÖYLEMLER ŞİDDETİ KÖRÜKLÜYOR! CHP’li Yücel, AK Parti iktidarlarının yasal düzenlemeler yapmadan uzun yıllar konuyu geçiştirdiğini ve yetkililerin sağlık çalışanlarını itibarsızlaştıracak söylemlerine aralıksız devam ettiğini vurguladığı açıklamasında şunlara değindi: “Sağlıkta şiddetin sebeplerine ilişkin yapılan çok sayıdaki çalışmada; sağlık sistemi içindeki aksaklıklar, sağlık çalışanı sayısındaki yetersizlikler, yetkililerin sağlık çalışanlarını itibarsızlaştıracak söylemleri gibi sebepler şiddetin sağlık çalışanlarına yönelmesindeki önemli nedenler olarak belirlenmiş. Bu temel sebepleri bile ortadan kaldıracak gerekli önlemlerin bir türlü alınmadığını görüyoruz. AK Parti İktidarları tarafından sağlık çalışanlarına yönelen şiddet uzun süre yönetmelik ve genelgelerle geçiştirildi, ilk defa 2014 yılında bir yasal düzenleme yapıldı. Devamında 3 kere daha sağlıkta şiddet sorununa ilişkin çeşitli cezai düzenlemeler yapıldı ancak bu düzenlemeler sağlıkta şiddet sorununu engellemeye yetmedi.” 10 YILDA YURTDIŞINA GİDEN HEKİM SAYISI 56 KAT ARTTI! Türk Tabipleri Birliği verilerine göre son 10 yılda yurtdışına gitmek isteyen hekim sayısının 56 kat artmasının nedeninin de şiddet ve itibarsızlaştırma olduğunu ifade eden İzmir Milletvekili Yücel, “Ülkemizde, özellikle son 10 yılda sağlık sistemindeki her sorun sağlık çalışanlarına mal edildi, sağlıkta reform adı altında yapılan her değişiklik hasta ile sağlık çalışanlarını karşı karşıya getiren yeni sorunlu alanlar yarattı. Sağlık çalışanlarının günden güne kötüleşen çalışma koşulları, mali haklarında yıllardır ihtiyaç duyulan düzenlemelerin yapılmaması sağlık çalışanlarını daha da zora soktu. Daha insani koşullarda çalışmak ve yaşamak için sağlık çalışanları, çareyi yurtdışına gitmekte arıyor. Türk Tabipleri Birliği verilerine göre son 10 yılda yurtdışına gitmek isteyen hekim sayısı 56 kat artmış durumda. Bu durum ülkemizde sağlık çalışanı sayısının daha da azalmasına, üstelik sağlık hizmetlerindeki niteliğin de düşmesine neden oluyor. Sağlıkta nitelikli iş gücünü hızla kaybeden Türkiye’nin bu konuda çok acil bir şekilde önlem alması gerekiyor. Aksi takdirde kısa bir süre sonra sağlık sistemi bugünkünden çok daha ağır bir krizle karşı karşıya kalacak” açıklamalarında bulundu. SAĞLIKTA ŞİDDETİ ÖNLEMEK İÇİN AYRI BİR YASA YAPILMALI! Torba Yasalar içinde sadece ceza artırımı öngören düzenlemelerle sağlıkta şiddetin önlenemeyeceğini vurgulayan Yücel, “Sağlık çalışanlarının mali ve sosyal hakları, sağlık hizmeti verilen sağlık kuruluşlarının koşullarının iyileştirilmesi, sağlığa erişimde vatandaşlarımızın yaşadığı sorunların ortadan kaldırılması sağlıkta şiddet sorunun parçasıdır. Tam da bu nedenle de sağlıkta şiddet sorunun çözülebilmesi için bütüncül bir yaklaşımla hareket edilmesi gerekiyor. Şimdiye kadar AKP tarafından ‘Sağlıkta Şiddet’ yasası olarak kamuoyuna lanse edilen yasaların hiçbirisi müstakil bir yasa değil. Torba Yasalar içine eklenmiş, sadece ceza artırımı öngören düzenlemeler, sağlıkta şiddeti engellemek için yeterli değil” diye konuştu. AKIL DIŞI SAĞLIK POLİTİKALARINDAN VAZGEÇİLMELİDİR CHP Milletvekili Deniz Yücel, TBMM Başkanlığına sunduğu Meclis Araştırma önergesi ile ilgili olarak sözlerini şöyle tamamladı: “Sağlık Bakanı tarafından yapılan son açıklamaya göre; sağlıkta ‘İkinci Beyaz Reform’ dönemi başlatıldı. Ancak Sağlık Bakanı tarafından 14 Eylül 2023 tarihinde bu açıklamanın yapıldığı gün ve sonrasında sağlık çalışanlarını şiddete maruz kaldığı vakalar kamuoyuna yansıdı. Bu bile aslında ‘sağlıkta şiddet’ sorununa ne kadar yüzeysel yaklaşıldığını gösteriyor! Sağlıkta şiddet, palyatif tedbirlerle ve günü kurtarmayı amaçlayan bir anlayışla çözülemez. Bu nedenle öncelikle, sağlık hizmeti alan ve sağlık hizmeti veren açısından, sistemi neredeyse tıkanma noktasına getiren, sağlık hakkını kamusal bir anlayıştan çıkarıp bir sektör haline getiren akıl dışı sağlık politikalarından vazgeçilmelidir. Devasa şehir hastaneleri yapmak, sağlık hizmetlerinin kalitesinin artması, sağlık çalışanlarının daha iyi koşullarda çalışması ve vatandaşlarımızın daha nitelikli sağlık hizmeti alması anlamına gelmiyor!” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Deniz Yücel'den gelir adaletsizliği açıklaması

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.