TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#çocuklar

çocuklar haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, çocuklar haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzmanlar uyardı: Çocuklarınızı savaş görüntülerinden uzak tutun Haber

Uzmanlar uyardı: Çocuklarınızı savaş görüntülerinden uzak tutun

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları devam ederken, çocuk, kadın demeden bombaların altındaki ölümler ve yıkımların acı veren görüntüleri ebeveynler başta olmak üzere, çocuklarda da psikolojik yaralanmalara neden oldu. Rehberlik Uzmanı Özcan Aladağ, “Savaş videoları gelecekte çocukların yaşamlarında büyük izler ve derin sıkıntılar bırakabilir” dedi. Sosyal medyada yer alan çoğu platform kullanım yaşı her geçen gün daha da düşüyor. Yurt genelinde yapılan araştırmaya göre ise sosyal medya kullanım yaşı bazı kurallara rağmen 5 yaşına kadar düştüğü raporlandı. Yoğun bir şekilde sosyal medya kullanımı artan çocuklar için uzmanlar, sosyal platformlara yansıyacak İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği yoğun bombardıman savaş görüntülerinin, psikolojik yapılarını önemli ölçüde zedeleyeceği uyarısında bulundu. “ÇOCUKLARININ GELECEKTEKİ HAYATLARINDA ÖNEMLİ İZLER BIRAKABİLMEKTE” Savaşın insan psikolojisi üzerinde yıkıcı bir etkisinin olduğunu ve özellikle çocukların bu süreçten olumsuz etkilenebileceğini belirten Rehberlik Uzmanı Özcan Aladağ, “Filistin ve İsrail olaylarına baktığımız zaman da bir katliam yaşanıyor. Doğal afetler, savaşlar, terör ve pandemi gibi olaylar özellikle çocukların ruhsal gelişimlerinde ve çocuklarının gelecekteki hayatlarında önemli izler bırakabilmekte. Dijital dünyada günümüzdeki bütün toplumsal olaylar sansürsüz bir şekilde ve çocuklar da bu yayınları sınırsız bir şekilde izleyebiliyor. Bu nedenle çocuklarda özellikle dijital oranı çok yüksek dijital bağımlılıkları ise çok yüksek. Bu nedenle öğrencilerimizi, çocuklarımızı bu olaylara karşı dijitalden uzak tutmamız gerekiyor. Görüntüler çok sansürsüz ve açık bir şekilde biz yetişkinler bile bu görüntüleri izlerken kendimizden geçiyoruz. Psikolojimiz bozuluyor. Bu tür savaş videoları çocukların gelecekte yaşamlarında büyük izler derin sıkıntılar bırakabilecektir. Bu nedenle kesinlikle ebeveynlerin savaş görüntülerini çocuklarına da izletmemeleri gerekiyor” dedi. “SAVAŞ ÇOK ÖNEMLİ BİR TOPLUMSAL OLAY, BURADA KİN, NEFRET, ÖFKE VAR” Anne ve babaların da bu olaylar karşısında tedbirli olmasını gerektiğini belirten Özcan Aladağ, “Tabii anne ve babaların da temkinli olmaları gerekiyor. Toplumsal olaylar karşısında bir pandemi örneği yaşadık. Bu pandeminin olumsuz etkilerini bugünün çocuklarında hala yaşıyoruz. Çocuklarımızda davranış bozukluklarını görüyoruz. Savaş çok önemli bir toplumsal olay, burada kin, nefret, öfke var. Bu nedenle çocukları uzak tutmamız gerekiyor. Anne ve babaların da bu olaylar karşısında temkinli davranmaları gerekiyor. Ve çocuğu örnek olmaları gerekiyor. Tabi çocuklar burada nasıl davranacak? Sorusuna bakacak olursak anne ve babaların bu toplumsal olayları çok fazla abartmadan uygun bir dille anlatmaları gerekiyor. Yapılan araştırmalarda anne ve babaların bu tip olayları çocuklardan uzak tutmalarını konuşmamaları gerektiğini düşünüyorlar ama son derece yanlış bir algıdır. Anne ve babaların bu olayları çocuklara uygun bir dille çok fazla detaya girmeden konuşmaları gerekiyor. Çocuklarda bir farkındalık oluşturmaları gerekiyor. Anne ve babalar burada bu tepkiyi gösterirken çocuklarının da güvende olduklarını anlatmaları gerekiyor. Çocuk bu tip toplumsal olaylar karşısında kendini güvende hissetmeli ve buna benzer davranışları sergilemelerini istiyoruz” şeklinde konuştu. Başarı için öğrencilere seslenen Aladağ, “Dijital dünyada birçok tuzaklar da var bir tanesi ise oradaki sanal reklamlar. Öğrencileri farklı kanallara yönlendiriyorlar. Öğrenci 1 saatlik bir video izlemeye oturduğu zaman bir bakıyor ki 3 saat geçmiş. Oradaki 2 saat kayıp olmuş, çöpe gitmiştir. Bu nedenle öğrencilerimizin sınav başarısı için dijital dünyadan uzak durmaları son derece önemlidir” diye konuştu. Bu haber de ilginizi çekebilir: Uzmanlar anlattı: Ruh sağlığı hakkımızı korumalıyız

Okullar açılmadan önce çocukların bağışıklık sistemine dikkat Haber

Okullar açılmadan önce çocukların bağışıklık sistemine dikkat

11 Eylül itibariyle okullar açılacak ve milyonlarca çocuk ders başı yapacak. Çocuğunun hastalanması her aile için endişe veriyor. Çocuk hastalıklarında sentetik ilaçların yan etkisinden korkan aileler doğal tedavi arayışlarına yöneliyor. Ancak bu korkular bazen gereksiz olabiliyor. “Bağışıklık sistemi güçlü olmalı” Çocuk Hastalıkları ve Çocuk Hematolojisi Uzmanı Doktor Hakan Erkman, açıklamalarda bulundu. Çocuklu aileleri uyaran Doktor Erkman, “Okullar başlamadan önce çocuklarımızın bağışıklık sistemlerimi güçlü olması lazım. Çocuklarımızın bağışıklık sistemlerini korumamız için 4 önemli unsur var. İlk defa okula veya kreşlere giden çocuklar, ilk defa toplum içine girecekleri için bağışıklık sistemlerinin güçlü olması gerekiyor. Bunlarda düzenli uyku, yeterli su tüketimi, dengeli beslenme ve egzersiz” ifadelerini kullandı. “Uyku en önemli ihtiyaç” Uykunun bağışıklık sistemi için çok önemli olduğunu vurgulayan Çocuk Hastalıkları ve Çocuk Hematolojisi Uzmanı Doktor Hakan Erkman, daha sonra şunları söyledi: “Uyku vücudumuzun en önemli ihtiyaçlarından biridir. Düzenli uyku sırasında hücrelerimiz, vücudumuzun tamirini, onarımını ve vücudun dinlenmesini sağlar. Hasta olan çocukların uyku ihtiyaçları daha çok artar ve çok uyumaya başlarlar. Çünkü iyi bir uyku vücudu toparlar. Yeterli ve düzenli uykuyu ne kadar alsak da bizi hastalıktan alı koymasa da yine de hastalıktan koruyucu bir etmendir. Mesela 1 yaş altı çocukların temel olarak 12-16 saat uyumalıdır. 3-5 yaş arası çocuklar ise 11-14 saat uyumalıdır. 6-12 yaş arası çocuklar da 9-12 saat uyumalıdır. 13-18 yaş arası çocuklar, 8-10 saatlik uykuya ihtiyaç duyarlar. Erişkinlerde uyku en az 8 saat olmalıdır.” “Su tüketimi çok önemli” Su tüketiminin çocuklar üzerindeki etkisinden bahseden Doktor Erkman, “İkinci olmazsa olmazlardan biri de yeterli su tüketimidir. Bağışıklık sistemimizin güçlenmesi için günlük yeterli su miktarı almamız gerekiyor. Yeterli su miktarı vücudumuzu koruyacak mineralleri ve besinleri taşımasına yardımcı olur, vücut ısımızı düzenleyecek, vücuttaki zararlı atıkları dışarı atıp enerji sağlayacaktır. Su içeren sebze ve meyveler de tercih edilebilir. İlk 6 ayda bebeğe sadece anne sütü vermemiz gerekiyor. Anne sütü yeterli olacaktır. Anne sütünden hariç hiçbir gıda verilmemelidir. 6-12 ay arası çocuklara günde 30 veya 100 mililitre, büyüdükçe su miktarı artacaktır. 1-4 yaş arası 4 su bardağı, 4-8 yaş arasına 4 veya 6 su bardağı, 8-12 yaş arasına da 6 veya 8 su bardağı su içmelerini öneriyoruz. 12 yaş üstü insanlara da 8 veya 10 su bardağı su tüketmelidir” diye konuştu. “Dengeli beslenme çok önemli” Dengeli beslenmenin de çocukların bağışıklık sistemini güçlendirdiğini vurgulayan Doktor Erkman, “En önemli unsurlardan biri de dengeli beslenmedir. Dengeli beslenme sayesinde çocukların bağışıklık sistemi güçlenecek, düşük bulaşıcı hastalıkları önleyecek. Çocukların ihtiyaç duydukları vitamin, mineral, lif, protein ve antioksidanların alınması için her gün taze ve işlenmemiş yiyeceklerin tüketilmesini öneriyoruz. Evde hazırlanmış meyve suları içebilirsiniz. Taze ve sağlıklı gıdalara bağlı kalırsanız bağışıklık sistemi de sağlıklı ve güçlü olacaktır. Sebzelerde ki vitaminlerin kaybolmaması için fazla pişirmemiz gerekiyor. Çocukların günlük beslenmelerinde iki bitkisel ve iki hayvansal gıda tüketmelerini öneriyoruz. Bitkisel olarak mevsimine göre meyve ve sebze, kuru baklagiller, hayvansal gıda olarak da et tavuk balık süt ve süt ürünleri tüketmelerini tercih ediyoruz” dedi. Öte yandan Çocuk Hastalıkları ve Çocuk Hematolojisi Uzmanı Doktor Hakan Erkman egzersiz yapmanın da bağışıklık sistemini güçlendirdiğini söyledi. Bu haber de ilginizi çekebilir: Fazla kilo ve inatçı yağlara karşı 10 etkili egzersiz!

Çocuklar teknoloji bağımlılığından nasıl uzak tutulur? Haber

Çocuklar teknoloji bağımlılığından nasıl uzak tutulur?

Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesi ve yaygınlaşması, çocukların yaşamlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Ancak, teknoloji kullanımının aşırıya kaçması sonucu ortaya çıkan teknoloji bağımlılığı, çocukların fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Teknolojinin hızlı ilerlemesi ve yaygınlaşması, çocukların günlük yaşamlarını büyük ölçüde etkilemekte ve bu durumun doğal bir sonucu olarak teknoloji kullanımı çocukların hayatının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Ancak, teknoloji kullanımının aşırı ve kontrolsüz bir şekilde gerçekleşmesi sonucu ortaya çıkan teknoloji bağımlılığı, çocukların sağlıklı gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Teknoloji bağımlılığı, çocuğun fiziksel, duygusal ve sosyal hayatını olumsuz etkileyen bir durum olarak tanımlanabilir. Bu bağımlılık, özellikle çocukların ruhsal ve sosyal gelişimini olumsuz etkileyebilirken, fiziksel sağlık sorunlarına da yol açabilir. ÇOCUKLARI TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞINDAN UZAK TUTMANIN YOLLARI 1-            Belirli Zaman Dilimleri Ayırmak: Çocuklara, teknoloji kullanımı için belirli zaman dilimleri ayrıldığını öğretmek önemlidir. Ailelerin, çocukların teknoloji kullanımını sınırlamak için sağlam bir denge kurmalarını sağlamaktır. Belirli bir zaman diliminde teknoloji kullanımı ile diğer aktiviteler arasında adil bir denge sağlanmalıdır. Ebeveynler, çocukların teknolojik aletler yerine, ödevler, açık hava aktiviteleri, aile sohbetleri gibi diğer faaliyetlerle dengelemelidir. 2-            Teknolojiyi Eğitim Amaçlı Kullanma: Aileler, çocuklarının teknoloji kullanımını yakından takip etmeleri gerekmektedir. Hangi tür içeriklere erişebildiklerini bilmeli, çocukların uygun olmayan içeriklere maruz kalma riskini azaltmalıdır. Ayrıca, çocuklarla teknoloji kullanımı hakkında açık iletişim kurmak ve potansiyel riskleri ve olumsuz etkileri konuşmak da önemlidir. Bu sayede çocuklar, teknolojiyi nasıl dengeli bir şekilde kullanacaklarını ve zararlı içeriklerden nasıl kaçınacaklarını öğrenmiş olacaklardır. 3-            Ebeveyn Rol Modeli Olma: Çocuklara teknoloji kullanımının sınırlarını öğretmek gerekmektedir. Ebeveynler, çocuklarına teknoloji kullanımının sınırlarını öğretirken kendileri de bu sınırlara uymalıdır. Eğer ebeveynler de aşırı teknoloji kullanıyorsa, çocuklar da benzer davranışları sergileme eğiliminde olabilir. Belirli bir ekran süresi kotası belirlemek ve bu kota aşıldığında teknolojik aletlerin kullanımını durdurmak, çocukların aşırıya kaçmasını engelleyebilir. 4-            Ebeveynlerin Öğrenmeye Teşvik Etmesi: Ebeveynler tarafından çocukların, öğrenme amaçlı teknoloji kullanımını teşvik etmek de önemlidir. Eğitici uygulamalar, çocukların teknolojiyi öğrenmek ve keşfetmek için kullanmalarını sağlayabilir. 5-            Açık Hava Aktivitelerine Teşvik Etme: Çocukları dışarıya çıkmaya teşvik etmek, onların fiziksel ve sosyal gelişimine olumlu katkıda bulunabilir. Parkta oynamak, bisiklete binmek veya spor yapmak gibi açık hava aktiviteleri, teknolojiye olan ilgiyi azaltabilir. 6-            Aile İçi İletişimi Güçlendirme: Aile içi iletişim, çocukların duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilir ve teknoloji bağımlılığının önüne geçebilir. Ailece yapılan etkinlikler, birlikte geçirilen zaman ve açık iletişim, çocukların teknolojiye olan ihtiyacını azaltabilir. TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI NEDİR? Teknoloji bağımlılığı, günümüzde giderek yaygınlaşan bir sorun olarak öne çıkar. Bu bağımlılık, bireylerin teknolojik cihazlar üzerinde aşırı ve kontrolsüz bir şekilde vakit geçirmesi, bunun sonucunda normal yaşam aktivitelerini aksatması ve bu kullanımı azaltmaya veya bırakmaya karşı direnç göstermesi durumunu ifade eder. Teknoloji bağımlılığı özellikle son zamanlarda, akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlar, sosyal medya platformları ve video oyunları gibi dijital araçların yaygınlaşmasıyla birlikte artmıştır. Bireyler, bu teknolojik araçlar ve platformlar üzerinde geçirdikleri süreyle gerçek dünyadaki etkileşimleri arasında dengeyi kaybedebiliyorlar. TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞININ BELİRTİLERİ ŞUNLAR OLABİLİR: Zaman Kontrolünü Kaybetme: Bireyler, teknolojik cihazları kullanırken zamanlarını kontrol etmekte zorlanabilirler. Sosyal İzolasyon: Teknoloji bağımlısı kişiler, sosyal etkileşimleri azaltabilir. Fiziksel Etkiler: Sürekli oturarak ekran başında zaman geçirmek, fiziksel sağlık sorunlarına neden olabilir. Sırt ağrıları, göz yorgunluğu gibi şikayetler sıkça görülebilir. Performans Düşüklüğü: Teknoloji bağımlılığı, özellikle okul veya iş performansını olumsuz etkileyebilir. Dikkat dağınıklığı, verimsizlik gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Ruhsal Sorunlar: Teknoloji bağımlılığı depresyon, anksiyete gibi ruhsal sorunların artmasına neden olabilir. Sanal dünyada yaşanan olumsuzluklar, gerçek dünyaya yansıyabilir. Uyku Sorunları: Gece geç saatlere kadar teknolojik cihaz kullanmak, uyku düzenini bozabilir ve uyku sorunlarına yol açabilir. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Öğrenince şok olacaksınız! Bu ürünler aslında erkekler için üretildi

Bakanlıktan ailelere önemli uyarı: Çocuklarınızın fotoğrafını paylaşmayın! Haber

Bakanlıktan ailelere önemli uyarı: Çocuklarınızın fotoğrafını paylaşmayın!

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, aileleri sanal dünya konusunda uyardı. Yapılan açıklamada, dijital ortamda çocukların ayrıntılı görsellerinin paylaşılmasının kötü niyetli kişilerce istismar amacıyla kullanılabileceği belirtildi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca, dijital platformların bilinçsiz kullanımının çocuklarda olumsuz durumlara sebep olabileceği belirtilerek, çocukların sanal dünyada yalnız bırakılmamaları konusunda uyarıda bulunuldu. Bakanlıktan yapılan açıklamada, çocukları dijital ortamlardaki riskli içeriklerden korumak amacıyla çalışmalar yürütüldüğü, bu doğrultuda çocukların dijital risklerden korunması ve mahremiyet bilincinin kazandırılması amacıyla "Dijital Risklerden Korunma Eğitimi ve Mahremiyet Eğitimi" verildiği bildirildi. MAHREMİYET EĞİTİMİ AÇIKLAMASI Açıklamada bu kapsamda, bugüne kadar bakanlığa bağlı kreş, gündüz bakımevi ve çocuk kulüplerinde 15 bin 329'u personel, 20 bin 221'i veli olmak üzere toplam 35 bin 550 kişiye "Dijital Risklerden Korunma Eğitimi", 142 bin 601 kişiye ise "Mahremiyet Eğitimi" verildiği belirtildi. "Dijital Risklerden Korunma Eğitimi ve Mahremiyet Eğitimi"nin yanı sıra ailelerin çocuklarını dijital dünyanın kötülüklerinden koruması için tavsiyelerde de bulunulan açıklamada, çocukların dijital platformlarda kişisel bilgilerinin ve detaylı görsellerinin paylaşılmasının riskler barındırdığına işaret edildi. Açıklamada, çocukların kişisel bilgilerini ellerinde bulunduran bazı kötü niyetli kullanıcıların çocuklara daha kolay ulaşabileceği, bu kullanıcıların ellerindeki fotoğraf ve video gibi görsellerle çocukları istismar edebilecekleri anlatıldı. İnternetin uygunsuz kullanımının neden olacağı sorunlar konusunda öncelikle ebeveynlerin bilinçli olması gerektiği ifade edilen açıklamada, çocukların internet kullanımında engelleyici ve yasaklayıcı tedbirler yerine bilinçlendirici, rehberlik edici ve iyi örneklerin teşvik edildiği bir tavır takınılmasının önemi vurgulandı. FOTOĞRAFLARI KİMLERİN GÖRECEĞİ DENETLENMELİ Herkese açık paylaşılan özel fotoğrafların kimler tarafından ve hangi amaçla kullanılacağının kontrol edilemeyeceği belirtilen açıklamada, "Paylaşımların kimler tarafından görüntüleneceği mutlaka denetlenmelidir. Çocukların kişisel bilgileri, iletişim bilgileri gibi çocuklara fiziken ya da sosyal medya aracılığı ile ulaşılabilmesini mümkün kılacak hiçbir bilgi sosyal medyada paylaşılmamalıdır. Bunun yanında çocukların büyüdüklerinde rencide olacağı anları içeren videoların paylaşılması da doğru değildir." uyarısında bulunuldu. Çocukların dijital ortamda rahatsız edici bir durumla karşılaştıklarında ya da tanımadıkları kişilerden rahatsız edici bir mesaj aldıklarında onlara cevap vermemesi, bu durumu ailesi ya da güvendiği bir yetişkinle paylaşmaktan çekinmemesi konusunda bilgilendirilmeleri gerektiği aktarılan açıklamada, şunlar kaydedildi: "Çocuğun internetle tanıştığı ilk dönemlerde, sanal mecralara ailenin ortak kullanım alanlarında girmesi sağlanmalı ve çocuklar sanal ortamda uzun süre tek başlarına bırakılmamalıdır. Çocuğun gerçek hayatta arkadaş olmadığı ve tanımadığı kişilerle temas etmesi engellenmeli, çocuk açısından riskli görülen profillerle iletişiminin önüne geçilmelidir. Birçok internet sayfası ve sosyal medya platformu rahatsız edici kişileri şikayet etme ve engelleme imkanı sunmaktadır. Bunun nasıl yapılacağı çocuğa mutlaka öğretilmelidir. Bunun yanı sıra 0-3 yaş dönemi, çocukların gelişimleri için oldukça kritik bir dönemdir. Bu süre içerisinde ekrana maruz kalmak çocukların henüz yeni oluşmakta olan beyin gelişimini, öğrenme ve zihinsel süreçlerinin gelişimini, sosyal gelişimlerini ve dikkat geliştirme becerilerini olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle çocuklar 3 yaşına kadar ekrana maruz bırakılmamalıdır. Mobil cihazlar, çocuklar için bir oyuncak ya da ödül olarak görülmemelidir. Özellikle bu yaş çocuklarının pasif bir konumda ekran karşısında oturtmasından ziyade aktif katılımcı oldukları ve hayal dünyalarını ortaya koyabildikleri oyunlara teşvik edilmesi çok daha önemlidir." Bu haber de ilginizi çekebilir: Trafikte dikkat! Bolu Dağı'nda yoğun sis etkili oluyor

Genç Egeliler çocuklarla buluştu Haber

Genç Egeliler çocuklarla buluştu

Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü öğrencileri "Topluma Hizmet Uygulamaları" dersi kapsamında yürüttükleri “Okulumuzu Güzelleştiriyorsunuz” başlıklı Sosyal Sorumluluk Projesi ile Ödemiş Bademli Şükrü Saraçoğlu İlkokulu’nun okul iç duvarlarını eserleri ile renklendirdiler. 'YILDIZLI GECE' OKUL DUVARLARINA İŞLENDİ Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Dizar Ercivan Zencirci’nin yürütücülüğünde, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü 4. Sınıf öğrencileri Berfin Özeroğlu, Büşra Balkis, Ceylin Neslişah Işık, Duygu Seçen, Esra Poyraz ve İnci Sağlam, ilkokulun duvarlarını minik öğrenciler için eğitsel açıdan zenginleştirmek amacıyla renklendirdiler. Çalışmada; başta sanat ve bilim dünyasından öne çıkmış kişilerin portreleri, değerler eğitimi ile sağlıklı beslenme köşesi ve sanat tarihinin post-emresyonist eserlerinden en önemlisi olan “Yıldızlı Gece” resminin röprodüksiyonu okulun iç duvarlarına işlendi. Doç. Dr. Dizar Ercivan Zencirci, proje ile ilkokul öğrencilerinin ilham almalarını sağlayarak, okul ortamında mutlu olmaları ve sanata karşı duyarlılık kazanmalarını amaçladıklarını söyledi. Doç. Dr. Dizar Ercivan Zencirci ve projede yer alan öğrencilere, sanata ve eğitime katkılarından dolayı Ödemiş İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Ahmet Turan Yüzük tarafından plaket ve belge takdim edildi. HABER MERKEZİ

Bu merkez ebeveyn ve çocukların gözdesi oldu Haber

Bu merkez ebeveyn ve çocukların gözdesi oldu

Kuşadası Belediyesi tarafından İkiçeşmelik Mahallesi'nde bulunan Cafer Kotan Parkı'ndaki Güler Aydın Süzgeç Sosyal Tesisi bünyesinde kente kazandırılan ‘Anne Baba Çocuk Eğitim Merkezi’ çocukların çok yönlü gelişimine katkı sunarken, ebeveynlerin de çocuk gelişimi konusunda bilgilenmelerini hedefleyen eğitimlerle aileler tarafından tercih edilen adreslerin başında geliyor. Kuşadası Belediyesi bünyesinde çalışmalarını yürüten diyetisyen, psikolog, psikolojik danışman ve sağlık görevlileri tarafından ebeveynler ve 3-6 yaş arası çocuklara yönelik ücretsiz eğitimlerin verildiği 'Anne-Baba Çocuk Eğitim Merkezi', İkiçeşmelik Mahallesi’ne yeni bir soluk oldu. Kapılarını açtığı günden bu yana geçen 6 aylık sürede 800 ebeveyn ve çocuğu ağırlayan merkez, düzenlenen etkin, sürdürülebilir, dinamik, yenilikçi aktiviteler ve atölyeler ile çocuklar ve ebeveynleri için yeni bir alan haline geldi. KAYITLAR NEREDEN YAPILIYOR? 'Anne-Baba Çocuk Eğitim Merkezi' bu çerçevede hafta içi sunduğu sağlıklı beslenme atölyeleri, okul öncesi gelişim atölyeleri, gebelik ve doğuma hazırlık akademisi, gelişim psikolojisi atölyesi gibi etkinlikler ve eğitimler ile ebeveynlerin kendilerine vakit ayırmasına imkan tanırken aynı zamanda çocukların okul öncesi eğitimlerine ve kişisel gelişimlerine katkı sağlıyor. Sınırlı sayıda katılım sağlanan etkinlik ve atölyelere kayıtlar 444 71 14 numaralı Güvercin Masa çağrı merkezi üzerinden yapılabiliyor. İHA

‘Okuyamaz’ dediler öğretmen oldu: Çocukların hayatına dokunacak! Haber

‘Okuyamaz’ dediler öğretmen oldu: Çocukların hayatına dokunacak!

ÇAĞLA GENİŞ Ailesiyle birlikte İzmir’de yaşayan Lal Günsu Ergüven, bugün 22 yaşında genç. Onun başarı öyküsü, diğer otizmli bireyler ve onların ailelerine de örnek olacak nitelikte. Yaklaşık 11 yıl önce otizm (Asperger Sendromu) tanısı alan Ergüven, eğitim hayatı boyunca aşılması güç engellerle karşılaştı. Önyargılar nedeniyle gittiği okullarda sürekli dışlanan Ergüven’in yıllar geçtikçe müziğe olan tutkusu ortaya çıktı. Ailesinin ve eğitmenlerinin desteğiyle 2019 yılında Manisa Güzel Sanatlar Lisesi’ni bitiren Ergüven, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin açtığı yetenek sınavını da başarıyla geçerek Müzik Öğretmenliği Bölümü’ne girmeye hak kazandı. ‘Okuyamaz’ diyenlere inat müzik öğretmeni olup başarılı gençler yetiştirmenin hayalini kuran Ergüven, geçen 4 yılın ardından mezuniyet sevinci yaşadı. Bir özel eğitim merkezinde öğretmenlik yapmaya hazırlanan Ergüven, kendisi gibi otizmli çocukları müzikle buluşturarak hayatlarına dokunacak. ASLA UMUTLARINI YİTİRMESİNLER Okul hayatı boyunca yaşadığı zorluklara rağmen azimle çalışmaya devam ettiğini söyleyen Ergüven, hayalini kurduğu üniversiteden mezun olmaktan dolayı duyduğu mutluluğu anlatarak, “İlkokul yıllarımda büyük zorluklar yaşadım, akran zorbalığı yaşadım. Lisede de yaşadım ama hocalarım beni kabul ettiler. Liseden mezun olduktan sonra yine zorluklarla üniversiteyi kazandım. Aradan geçen 4 yılın ardından üniversiteden mezun oldum. Hayalim olan üniversiteyi bitirdiğim için çok mutlu ve huzurluyum. Öğretmen olacağım için çok mutluyum. Ben hep hikayemle başkalarına örnek olmak istiyordum. Otizmli çocuğu olan aileler bu yolda asla umutsuzluğa kapılmasın. Umarım biran evvel Otizm Eylem Planı da uygulanır. Aileler her zaman çocuklarının yanında olsunlar ve onlara güvensinler. Birçok otizmli arkadaşımın babası yok, sürekli anneleri onlarla ilgilenmek durumunda kalıyor. Umarım yakın zamanda onların hayatlarını kolaylaştıracak olumlu düzenlemeler yapılır. Asla umutlarını yitirmesinler, çocuklarını iyi yetiştirsinler” dedi. HARİKA BİR ÖĞRETMEN OLACAĞIM Gelecek ile ilgili hedeflerini anlatan Ergüven, “Bundan sonraki hedeflerim otizmli çocukları, yaşıtlarımı ve büyükleri müzikle tanıştırmak, onlara dersler vermek. Ama asıl hedefim otizmli çocuklar olacak. Çünkü yakın zamanda Eğitmen Tuğrul Öztürk’ün, Sıradışı Çocuklar Güzel Sanatlar Akademisi’nde çalışmaya başlayacağım. Orada otizmli çocukların hayatına dokunmaya çalışacağım. Belki yaratıcı drama da yapabiliriz birlikte” diye konuştu. İlkokul öğretmeninin, “Onunla mı uğraşacağım!” sözünü de yıllardır unutamayan Ergüven, son olarak şunları söyledi: “Ben, harika bir öğretmen olacağım ve hepsiyle severek uğraşacağım.” ENGELLERE TAKILAN AİLELER YILMASIN Kızının üniversiteden mezun olmasına kadar geçen hikayesini anlatarak bu başarının örnek olmasını istediğini söyleyen anne Serap Danacıoğlu ise, “Okulda ve okul dışındaki hayatımızda Günsu’nun farklılıklarını kabul etmeyen, her çocuğun sahip olduğu hakları Günsu’ya hak görmeyen kişiler; özellikle de eğitimciler bizim yolumuza engel olarak çıktılar. Her engelden sonra tekrar ayağa kalktık devam ettik yürümeye. Bu yolda, bizim mucizelerimiz olarak kabul ettiğimiz, öğretmenlerimizle rastlaştık. Onlar Günsu’ya inandılar. İlmek ilmek işlediler onu. Her zorlu gününde yanında oldular. Ebeveynleri olarak bizlere de güç verdiler. Bugün onlarla birlikte yaşıyoruz bu gururu ve mutluluğu. Yolun başında olan ya da engellere takılan aileler de umutsuzluktan uzak olsunlar ve yılmasınlar. Mücadele ettikçe kapılar açılıyor çünkü. Vazgeçmeyeceklerini ve var olduklarını, gerçek olduklarını topluma kabul ettirdiklerinde her şey kolaylaşıyor. Günsu’nun iki hedefi var. Özel eğitim dalında yüksek lisans yapmak ve bir an önce öğretmenliğe başlamak” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.