TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Bursa Uludağ Üniversitesi

Bursa Uludağ Üniversitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Bursa Uludağ Üniversitesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

BUÜ’lü akademisyenin projesine Erasmus+ desteği Haber

BUÜ’lü akademisyenin projesine Erasmus+ desteği

Avrupa Birliği Erasmus+ Programı Mesleki Eğitimde Stratejik İşbirliği Ortaklıkları çerçevesinde BUÜ’lü akademisyen Prof. Dr. Abdil Kuş’un koordinatörlüğünü üstlendiği 2023-1-TR01-KA220-VET-000152218 nolu “Development of VR/AR Assisted Digital Training Materials for Hybridand Electric Vehicles” isimli proje Türkiye Ulusal Ajansı’ndan destek aldı. Proje, Türkiye genelinde bu alanda 153 başvuru içinden kabul edilen 10 projeden birisi olmayı başardı. BUÜ Mühendislik Fakültesi Otomotiv Mühendisliği Taşıt Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdil Kuş ile Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Motorlu Araçlar ve Ulaştırma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rıdvan Arslan tarafından hazırlanan projenin, 3 ülke ve 5 ortaklı olarak 250 bin Avro bütçe ile iki yılda tamamlanması hedefleniyor. Mesleki gelişime katkı sağlayacak Çalışma hakkında açıklamada bulunan proje yürütücüsü Prof. Dr. Abdil Kuş, projede BUÜ dışında Bulgaristan’dan Sofya Teknik Üniversitesi, Romanya’dan Cluj-Napoca Teknik Üniversitesi, OIB Mesleki ve Teknik Lisesi ile özel sektörden Sanlab A.Ş.’nin ortak olarak yer aldığını söyledi. Prof. Dr. Abdil Kuş, “Proje ile hibrid ve elektrikli taşıtların işletme, onarım ve servis alanlarında yenilikçi yöntemler kullanılarak Sanal ve Artırılmış Gerçeklik (VR/AR) uygulamaları ve açık öğrenme materyalleri ile dijital eğitim araçlarının geliştirilmesini amaçlıyoruz. Geliştirilen VR/AR uygulamaları ve diğer öğrenme materyallerinin, yaygınlaşmakta olan hibrid ve elektrikli taşıtların eğitiminde gerek öğrencilere ve gerekse otomotiv sektörü çalışanlarının mesleki gelişimlerine önemli ölçüde katkı sağlayacağına inanıyoruz” diye konuştu. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Başarmanın anahtarı çok çalışmaktır

Akademisyenlerden BTSO’ya teşekkür Haber

Akademisyenlerden BTSO’ya teşekkür

Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Rektör Yardımcısı ve İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün ile Bursa Uludağ Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Taş, Uludağ’da düzenlenen zirve çerçevesinde Bursa Business School’u ziyaret etti. Prof. Dr. Adem Doğangün, yalnızca Türk iş dünyasının değil, yakın coğrafyanın ve uluslararası şirketlerin de eğitim merkezi haline gelen yapının kente tekrar kazandırılmasının önemli bir adım olduğunu söyledi. “BTSO Bursa’ya yakışanı yaptı” Bursa Business School’un öncelikle gurur duyulacak bir proje olduğunu ifade eden Adem Doğangün, “Binanın önceki hallerini biliyorum. O halden buraya gelmesi çok önemli. Bu adım geçmişten bize miras bırakılan esere olan sorumluluğumuzu gösteriyor. Çok büyük bir iş başarıldı. Çok iyi niyetli yapılmış bir binanın atıl duruma düşmesi sonucunda BTSO üzerine düşeni yaparak devreye girdi ve bu eser halkımıza kazandırıldı. Bu proje inanılmaz bir şey. BTSO Bursa’ya yakışanı yaptı. Böyle bir tesisi eğitim hedefli, kongre hedefli insanlara hizmet edecek bir şekilde faaliyete geçirdi. BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay ve yönetimine teşekkür ederim” dedi. “Tarihi yapı Bursa’nın uluslararası kimliğine güç katacak” Bursa Uludağ Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Taş, BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay ve yönetim kurulunun Bursa’nın uluslararası anlamda adını duyuracak önemli bir eseri kente kazandırdığını söyledi. 2011-2017 tarihlerinde son üç yılı başkan olmak üzere Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu üyeliği de yapan Taş, Bursa Business School’un Bursa’nın marka kimliğine güç katacağını ifade etti. Prof. Dr. Taş, “Tarihi Sanatoryum Binası Türkiye’de Bakanlar Kurulu kararıyla Cumhuriyet döneminin çok önemli mimarlarından olan Emin Onat ve Leman Tomsu’nun ilk olarak projelendirdiği bir yapı. Son derece önemli bir kültür varlığı aynı zamanda. Tarihi yapı uzun yıllar sanatoryum hastane olarak şifa dağıtmaya devam etmiş, sonrasında farklı hedefler için kullanılmıştı. BTSO Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın İbrahim Burkay önderliğinde bu binayı Bursa’mıza ve ülkemize kazandırmak amacıyla bir irade gösterdiler. Sağ olsunlar. Bursa’nın uluslararası anlamda adını duyuracak önemli bir eseri ülkemize ve kentimize kazandırdılar. İbrahim Burkay başkanımıza ve BTSO yönetimine teşekkür ediyorum” dedi. Murat Taş, Bursa Business School’un Planetary Congress gibi önemli uluslararası bir organizasyona Türkiye’de ilk defa ev sahipliği yapmasının ayrı bir gurur verici bir durum da olduğunu sözlerine ekledi. Anıtkabir’in mimarı Ordinaryus Prof. Dr. Emin Onat ve Türkiye’nin ilk kadın mimarlarından Prof. Dr. Leman Cevat Tomsu tarafından ortaklaşa tasarlanan Tarihi Sanatoryum binası 1949 yılında yapımı tamamlandı. Tarihi mekan kullanıldığı dönemdeki özensiz müdahaleler ve kullanılmadığı dönemdeki tahribatlarla ciddi ölçüde zarar görerek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. BTSO, yapıyı tekrar ayağa kaldırmak için 2014 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan kiralandı. Bursa iş dünyasının çatı kuruluşu BTSO, toplam 256 bin metrekarelik alanda Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, Milli Parklar, yerel yönetimler ile ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla birlikte geniş çerçevede bir restorasyon gerçekleştirerek tarihi yapıyı, ‘Bursa Business School’ konseptiyle iş dünyasının ve Türkiye’nin hizmetine sunmayı başardı. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Bursa semt pazarları

Şap hastalığı insan sağlığı için risk oluşturuyor mu? Haber

Şap hastalığı insan sağlığı için risk oluşturuyor mu?

Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Viroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadir Yeşilbağ, Türkiye'de şap hastalığının daha önce hiç görülmeyen yeni tipi olan SAT-2 varyantının ortaya çıkmasının insan sağlığı yönünden tedirgin edici yönünün bulunmadığını bildirdi. Yeşilbağ, şap hastalığının Türkiye'de bilinen ve çok uzun yıllardan beri görülen bir hastalık olduğunu söyledi. Hastalığın, geviş getiren çiftlik hayvanlarında, sığır, koyun ve keçilerde her sene değişik bölgelerde az veya çok görüldüğünü belirten Yeşilbağ, Türkiye'de bununla ilgili kontrol mücadele programı uygulandığını ve her sene Tarım ve Orman Bakanlığınca iki dönem halinde aşılamaların yapıldığını dile getirdi. Şap hastalığının etkilerine değinen Yeşilbağ, "Özellikle sığırlarda ağır olmak üzere ağız boşluğunda lezyonlar, dil üzerinde vezikül dediğimiz içi sıvı dolu keseciklerin oluşmasıyla, ayaklarda yine benzer bulgular ve topallıkla karakterize bir hastalık. Bulaştırılma özelliği çok yüksek, çok hızlı bulaştırılıyor fakat öldürücülüğü çok daha düşük olan bir hastalıktır. Asıl önemini ortaya çıkaran konu ekonomik olarak önemli kayıplara sebep olmasıdır. Dolayısıyla şap hastalığı hayvancılık açısından önemli etkiler doğurabilir ve kontrol tedbirleri kesinlikle elden bırakılmaması gereken bir hastalıktır." diye konuştu. Prof. Dr. Yeşilbağ, bu virüsün 7 farklı serotipi bulunduğunu, bunlardan birinin SAT-2 olduğunu aktardı. Söz konusu varyantlardan hiçbirinin diğerine karşı yakınlık göstermediğini vurgulayan Yeşilbağ, şöyle devam etti: "Yani birbirine karşı koruma sağlamayan virüs tiplerinden bahsediyoruz. Bunun Türkiye'de daha önce bilinen 3 serotipi vardı. Serotip O, Serotip A ve Serotip Asya-1 olan 3 serotip görülüyordu zaten. Şimdi bu yeni bildirilen vakalarla 4'üncü bir serotip yani SAT-2 serotipi Türkiye'ye girmiş oluyor. Esasında bunu biz bekliyorduk. Yani Türkiye'ye gelebilme olasılığı bulunduğunu biliyorduk. Özellikle Afrika'da, Doğu Afrika'da sürekli bulunan bir virüs tipi. Son dönemlerde 2000'li yıllardan itibaren Kuzey Afrika, Mısır, İsrail gibi yine Arap Yarımadası'na ve sonrasında da Irak'a sirayet ettiğini biliyorduk. Dolayısıyla Türkiye'ye girmesi muhtemel virüslerden biriydi." Bu tür farklı virüs tiplerinin ülkeye girmesi halinde çok hızlı yayılabildiğine işaret eden Yeşilbağ, yaklaşık 10 yıl Asya-1 serotipi ülkeye girdiğinde benzer bir durumun yaşandığını anlattı. "Şap hastalığına karşı kullanılan çok başarılı konvansiyonel aşılarımız var" Hastalığın görüldüğü 8 mihraktan bahsedildiğine değinen Yeşilbağ, "Yani hastalık görülen odak köy olabilir, çiftlik olabilir, karantina altına alınmış durumda." ifadesini kullandı. Yeşilbağ, şap hastalığının kesin tedavisinin bulunmadığına dikkati çekerek, şu bilgileri verdi: "Mücadele ve kontrol için yapacağımız temel uygulamalar, hareketliliği kısıtlamaktır yani karantina uygulamasıdır. Bununla ilgili Bakanlığın zannediyorum çok katı bir tedbiri şu anda zaten devrede. 81 ilde hayvan pazarı kapatılmış ve hayvan hareketleri kısıtlanmış durumdadır. Diğer bir tedbir, aşılamadır. Şap hastalığına karşı kullanılan çok başarılı konvansiyonel aşılarımız var. Bunlar çoklu aşılar şeklinde uygulanıyor. Biz 'polivalan' diyoruz buna yani birden fazla tipini içeren aşılardır. Türkiye'de şimdiye kadar trivalan aşılar yürürlükteydi, kullanımdaydı. O, A ve Asya-1 serotipleri uygulanıyordu. Bu demektir ki bundan sonraki dönemde uyguladığımız aşılara SAT-2 serotipini de eklememiz gerekiyor. Bunu eklediğimiz zaman tabii ki belli bir dönem de gerekiyor Türkiye çapında aşılama için. Yine bu aşıların hazırlanıp yeteri miktarda sahaya sunulabilmesi için belli bir döneme de ihtiyacımız var. Bu dönemi çok kritik, çok dikkatli yönetmemiz gerekiyor." Prof. Dr. Kadir Yeşilbağ, SAT-2 varyantı özelinde şap hastalığının insanlara geçme ihtimali konusunda da değerlendirmelerde bulundu. Şu anda insanlar için tehlike bir durumdan bahsetmenin mümkün olmadığını dile getiren Yeşilbağ, "Şap hastalığı hayvanlardan insanlara bulaşma olasılığı bildirilmiş bir hastalıktır ama bu çok güçlü bir olasılık değildir. Yani şap hastalığı önemli bir zoonoz değildir. Geçmişte sınırlı sayıda vakalar bildirilmiş ama bu bahsettiğim 20-30 sene önceki vakalardır. Güncel olarak insanlarda önemli bir hastalık yaptığına dair veri yoktur. Bu konuda çok dikkatli davranılması, toplumda olumsuz noktalara gidecek birtakım fikir beyanlarının çok ince süzgeçten geçirilerek ifade edilmesi lazım." dedi. Yeşilbağ, Türkiye'de her yıl yüzlerce mihrakta şap vakasına rastlandığı varsayıldığında, bu virüsün çok sayıda insanda da görülmesi gerektiğini ancak bunun geçerli bir argüman olmadığını sözlerine ekledi. AA

Sıcak hava onları da şaşırttı... Deve kuşları kışın yumurtlamaya başladı Haber

Sıcak hava onları da şaşırttı... Deve kuşları kışın yumurtlamaya başladı

Ziraat Fakültesi'nde 1997 yılında kurulan çiftlikte deve kuşu üzerine akademik çalışmalar yapılıyor. 12 yetişkin deve kuşunun bulunduğu çiftlikte, üretim de yapılıyor. Çiftlikteki 8 dişi deve kuşundan yılda ortalama 400 yumurta alınıyor. Nisan ve Ekim aylarında yumurtlaması gereken kuşlar bu yıl kış mevsiminde sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde gitmesi sebebiyle mevsimleri karıştırıp yumurtlamaya başladı. Bu durum da şaşkınlığa sebep oldu. İklim değişikliğinin tüm hayvan türlerini etkilediğini ifade eden Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ak, "Deve kuşları Kuzey yarım kürede Nisan ve Ekim ayları arasında yumurtlamakta. Biz sezon dışında dişi ve erkekleri daha sonraki dönemde döl oranı fazla olması anlamında ayırıyoruz. Bu yıl kış mevsiminde havaların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi üzerine hava sıcaklığına aldanan hayvanlar yumurtlamaya başladılar. Bu istediğimiz bir durum değil. Kışın alınan yumurtalarda döllük düşük olduğu gibi yumurtadan çıkacak civcivlerin yaşama şansı çok olmuyor. Normal sezonun dışında yumurtlama çok isteğimiz durum değil. Normal sezondaki yumurta verimini etkiliyor. Kontrol edilemeyen iklim değişikliği bu hayvanları da etkiliyor. Bu yumurtaları biz damızlık olarak değerlendirmeyeceğiz. Omlet yapıp yemeyi düşünüyoruz" dedi. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.