TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#beyin

beyin haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, beyin haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Opr. Dr. Abdurrahman Özdemir’den "Bel ağrısını ciddiye alın" uyarısı Haber

Opr. Dr. Abdurrahman Özdemir’den "Bel ağrısını ciddiye alın" uyarısı

Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Abdurrahman Özdemir, toplumda oldukça yaygın görülen sağlık sorunları arasında yer alan bel fıtığına dikkat çekti. Bel fıtığının korkulması gereken bir durum olmadığını belirten Op.Dr. Özdemir, doğru tedavi ile hastalıktan kurtulmanın mümkün olduğunu dile getirdi. Opr. Dr. Abdurrahman Özdemir, bel fıtığının belirtileri, nedenleri ve tedavi yöntemleri ile ilgili, “Omurgalar arasında yer alan kıkırdağın aşırı zorlama nedeniyle yerinden kayıp omurilik kanalı içine doğru uzanması sonucu, bacaklara gelen sinirlere ve omuriliğe baskıyla ortaya çıkan bir durumdur. Fıtık etkilenen kas grubuna bağlı olarak güçsüzlük, hissizlik, yanma, uyuşma, idrar tutamama ve büyük abdesti kaçırma gibi belirtiler verebilir. Her bel veya boyun ağrısı fıtık olmamakla birlikte bu ağrıları insanlar mutlaka hayatlarında birkaç kez yaşamaktadır ancak bunun araştırılması ve teşhisi çok önemlidir. Eğer fıtık hastayı hiçbir zaman tehdit etmeyip sadece belirli dönemlerde ağrılara sebep olacaksa, yılda 1-2 defa tutulma şeklinde görülecekse, bu dönemde ilaçlardan yararlanmak mümkündür. Başlangıç aşamasındaki bel fıtığının egzersiz, dinlenme ve ilaç gibi çok basit tedaviler ile kontrol altında tutulması mümkünken ilerlemiş bel fıtığı hem yol açtığı sağlık sorunları hem de yaşam kalitesi üzerindeki olumsuz etkisi ile mutlaka tedavi edilmelidir” dedi. Bel fıtığının ilerlemiş olup olmadığını anlamanın en kolay yönteminin bel fıtığı sorununun yaşam kalitesini düşürmeye başlaması olduğunu söyleyen Op.Dr. Özdemir, “Eğer bel fıtığı artık günlük hayatı olumsuz etkiliyor, bacağa yayılıyor, kişinin daha hareketlerini ciddi düzeyde kısıtlıyorsa, ağrılar ilaçlarla kontrol edilemiyorsa ilerlemeye başlamış demektir. İlerlemiş bel fıtığının en kısa sürede tedavi edilmesi kişinin hareket kabiliyetinin korunması ve tedavinin başarı oranının artması açısından büyük bir öneme sahiptir. Hastanın ameliyatına karar verilmeden önce, hastanın önce ciddi bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Fıtığın radyolojik görüntüsü, bulunduğu bölge gibi hususlar önem taşımaktadır. Belde çok büyük bir fıtık görüldüğünde eğer hiçbir bulgusu yoksa endişe duyulmaz. Fakat boyunda büyükçe bir fıtık görüldüğünde, hastanın hiçbir bulgusu olmasa da omurilik basısı kati ise ameliyat önerilir. Çünkü hastanın ters bir hareketinde omuriliğe bası artarsa hastanın felç kalma riski bulunmaktadır. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi hayati önem taşımaktadır” diye konuştu. Bu haber de ilginizi çekebilir: DSÖ: Mevcut Kovid-19 aşıları güvenli olmayı sürdürüyor

Beyin tümörlerinde zaman kaybına dikkat Haber

Beyin tümörlerinde zaman kaybına dikkat

Tümör beyinde çıktığında ya da beyne sıçradığında hastaların yaşamlarını tehdit edebiliyor. Özellikle vücudun başka bir yerinden beyne sıçrayan ve kötü huylu tümörler; solunum ya da kalbin çalışma dengesini bozuk ani ölümlere yol açabiliyor. Modern ve teknolojik tedavi yöntemleri ile beyin tümörlerinde çok başarılı cerrahi işlemler uygulayabildiklerini ifade eden Doç. Dr. Enis Kuruoğlu, beyin tümörleri hakkında önemli bilgiler verdi. “Beyin tümörlerinde zaman kaybı ölüme yol açıyor” Zamanın benin tümörlerine müdahalede çok önemli olduğunun altını çizen Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Enis Kuruoğlu, “Beyin vücudun ana merkezidir. Vücudun diğer bölgesindeki tümörler de dahil özellikle beyine sıçradığı zaman insanın yaşamsal fonksiyonları kontrol eden en önemli organa saldırmış oluyor. Beyin, kafatası içinde olduğu için oraya sıçrayan bir tümör ya da beyinin kendi dokusundan oluşan bir tümörün dışarı çıkabilme ya da beynin içindeki basıncı azaltma özelliği yoktur. O yüzden, kafatası bizi korur ama beyin tümörü gibi konularda bizim için kötüdür. Tümör kafatasından çıkamadığı için ‘beyin sapı’ dediğimiz boyunun birleşim yeri olan solunum ya da kalbin çalışma merkezine bası yapabilir. Bunlar da ani ölüme sebep olabilir. O yüzden beyin dokusundaki bir tümörde çok hızlı karar verip, tedavi uygulamak gerekir. Beyin tümörlerinde zaman kaybı ölümle sonuçlanabilir” dedi. “Genetik bağlantılı tümörler genelde 10 yaş altında görülüyor” Tümörlerin görülme nedenlerine değinen Doç. Dr. Enis Kuruoğlu, “Beyin tümörü diğer tümörler gibi farklı anormal hücre gruplarının çoğalması ile meydana gelir. Beyin tümörünün oluşmasında genetik hadiseler ön planda yer alır. Bunun dışında çevresel faktörler de etkilidir. Maruz kalınan toksik maddeler, radyasyon, elektromanyetik alan, sigara kullanımı, uyuşturucu madde kullanımı ve enfeksiyonlara bağlı da beyin tümörü olabilir. Beyinde birçok bölüm vardır. Her bölüm vücudun farklı yerlerine hükmeder. Tümörün bulunduğu bölgeye göre kişide bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Tümör; kol ve bacağı kontrol eden yerdeki sinirleri baskılarsa kol ve bacaklarda güçsüzlük olabilir, hareket etmekte zorluk olabilir. Görme merkezinde olursa cismin yarısı görülmeyebilir, çevreyi algılayamayabilir, konuşma bölgesinde ise konuşamaz, anlama bölgesinde ise olayları algılayamaz. Beyin tümörlerinde genetik bağlantılı tümörler genelde 10 yaş altında görülüyor. Bunlar genelde de kötü huylu tümörler olarak dikkat çekiyor. Ardından da 70 yaş üstünde sıklıkla görülüyor” diye konuştu. “İyi huylu tümörlerde cerrahi kesin çözümdür” Tümörlerin 2’ye ayrıldığına değinen ve iyi huylu tümörlerde cerrahi müdahalenin kesin çözüm olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Kuruoğlu, “Tümörler birincil yani beynin kendinden kaynaklanan tümörler ve ikincil tümörler dediğimiz ise vücudun herhangi bir yerinde çıkan bir tümörün beyne sıçraması ile meydana gelmesidir. İkincil tümörler de kötü huylu tümör olarak geçer. Birincil, beynin kendinden kaynaklanan tümörler de iyi ve kötü huylu olarak 2’ye ayrılır. İyi huylu tümörlerde cerrahi kesin çözümdür. Tümör çıkartılır ya da bir kısmı çıkartılır. Bu tümörlerde, kitle çıkarıldığında hastada bir daha tümör görüşmesi görmeyiz. Kötü huylu tümörlerde tümör çıkarıldıktan sonra hastaya ikincil tedavi olarak ışın, kemoterapi ve ilaç tedavisi gibi ek tedaviler vermek gerekir. Özellikle iyi huylu tümörler genellikle çok büyüyünce fark edilir. Beyin içinde oluşan tümör direkt bir ağrı oluşturmaz. Beynin ağrı duyusu yoktur. Tümör çok büyüyüp beyin zarını etkileyince hasta baş ağrısı hissetmeye başlar. O yüzden iyi huylu tümörler çok büyümeden bulgu vermeyebilir. Her baş ağrısının altından beyin tümörü çıkmaz ama baş ağrısı olan, daha önce bir hastalığı olmayan insanlar mutlaka görüntüleme yöntemi ile kontrol edilmelidir” şeklinde konuştu. “Tümör iyi huylu ve hasta sağlığını olumsuz etkilemiyorsa, müdahale etmeden takip ediyoruz” Bazı beyin tümörlerinin hastanın sağlığına olumsuz etki etmediğini belirten Enis Kuruoğlu, “Hastada tümör tespit ettiğimizde radyolojik olarak da iyi huylu olup olmadığını gözlemliyoruz. Eğer tümör fazla büyük değilse ve hastanın sağlığına risk oluşturmuyorsa 5-10 yıl sonra cerrahi uygulamadan takip yapabiliyoruz. Tümörde büyüme olursa çıkartılabiliyor. Kötü huylu tümörlerde ise geç kalınmaması gerekiyor. Hastada tümör tespit edildiği zaman mutlaka patolojik tanı alınması gerekiyor. Hatta tümör çıkarılabilecek gibi ise çıkarılması gerekiyor. Tümör kötü bir yerde, çıkarılması imkansız bir yerde ise, hasta ameliyattan sonra yatağa bağımlı kalacak, bilincini kaybedecekse küçük bir biyopsi alıp tümörün adını koyarak tedavi yöntemini belirliyoruz. Bunlara da ışın, gamma knife (odaklanmış ışınların hedef dokuya tek bir seferde verilmesi), kemoterapi tedavileri yapılabiliyor. Gelişen teknoloji ile birlikte kötü huylu tümörlerde de çok iyi sonuçlar alabiliyoruz” ifadelerini kullandı. Tedavi ve tedavi sonrası süreçten de bahseden Kuruoğlu, ayrıca şunları söyledi: “Kafatası açılan ameliyatlarda nöronavigasyon ve nörofizyolojik yöntemler kullanabiliyoruz. Bunları kullanınca hastaların ameliyat sonrası döneminde örneğin kolunda ve bacağında tümöre bağlı kuvvet kaybı olan hastanın hem uzuvlarındaki hareket kaybını yok ediyoruz aynı zamanda hasta 1 gün sonra sosyal yaşamına da başlayabiliyor. Kullandığımız özellikli cihazlar hastaların konforunu arttırmak için, cerrahi başarıyı arttırmak için çok önemli. Cerrahiyi bu cihazlarla yaptığımız için daha iyi sonuçlar da alabiliyoruz. Hastalar genelde ameliyat olduktan 1 gün sonra gündelik yaşamlarına dönebiliyorlar. Ameliyat sonrası bazı komplikasyonların önüne geçmek için tedbirleri alıyoruz. Hastalar günlük yaşamına dönüyor ama çıkan patoloji sonucu özellikle hastanın ameliyat sonrası tedavisini yönlendirmek için çok önemli. Beyindeki her tümöre şu andaki teknoloji, cerrahi bilgimiz ile ulaşabiliyoruz. Müdahale edilemeyecek bölge aslında yok. Müdahalenin nerede kesilmesi gerektiğine çok iyi karar verilmesi gerekiyor. Nerede durmalıyız? Beyin cerrahisinde tümöre yaklaşırken hastada klinik bulgu çıkarmadan, hastanın performansını düşürmeyecek şekilde ameliyat yapmak önemli. Beyinde çok önemli bölgeler var. Beyinde bilişsel fonksiyonları yapan bölgeler var. Bunları koruyarak, motor fonksiyonları etkileyen sinirleri koruyarak, özel cihazların yardımı ile çok başarılı cerrahiler yapabiliyoruz.”  BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:  Biyonik kulak ameliyatı ile işitme yetileri tamamen geri kazanılabilir

Beyin çipi deneyleri başlıyor Haber

Beyin çipi deneyleri başlıyor

Elon Musk'ın Neuralink şirketinin beyin implantı denemesi için insan alımı onaylandı. Şirket, bağımsız inceleme kurulundan yeşil ışık aldıktan sonra deneysel cihazını test edecek felçli insanlar arıyor. Elon Musk'ın beyin çipi girişimi Neuralink, ilk insan deneyi için hasta alımına başlamak üzere bağımsız bir inceleme kurulundan onay aldığını açıkladı. Şirket, deneysel cihazını altı yıllık bir çalışmada test etmek için felçli insanlar arıyor. Neuralink, beyin sinyallerini toplayıp analiz edebilen bir beyin-bilgisayar arayüzü (BCI) geliştiren birkaç şirketten biri. NÖROBİLİMCİLER ENDİŞELİ Ancak Musk'ın, insanların yapay zekaya ayak uydurmasına yardımcı olmak için her şeyi kapsayan bir beyin bilgisayarı geliştirme vaatleri şüphe uyandırdı ve nörobilimciler ve diğer uzmanlar arasında etik endişelere yol açtı. Geçen yıl, Gıda ve İlaç İdaresi şirketin insan deneylerini hızlandırmak için yaptığı talebi reddetti, ancak Mayıs ayında Neuralink'i bir cihazın klinik çalışmalar için kullanılmasına izin veren bir araştırma cihazı muafiyeti (IDE) için onayladı. NEURALINK, DENEYE UYGUN HASTALAR ARIYOR Neuralink, dikey omurilik yaralanması veya ALS nedeniyle kuadriplejisi olan hastalar aradığını söylüyor. Katılımcılara, sadece düşüncelerini kullanarak bir bilgisayar imlecini veya klavyeyi kontrol etmelerini sağlamak amacıyla, beynin hareketi kontrol eden bir bölgesine tescilli bir robot kullanılarak cerrahi olarak bir BCI implante edilecek. Yapılan açıklamaya göre çalışma, teknolojinin güvenliğini ve işlevselliğini değerlendirecek. HAYVANLARIN ÖLÜMÜNE NEDEN OLDUĞU SÖYLENDİ Şirketin eski çalışanları hayvanlar üzerinde yapılan deneyler hakkında, cihazın domuzlara yanlış pozisyonda yerleştirildiğini ve bunun da hayvanların ölümüne neden olduğunu söyledi. İddialar, Tarım Bakanlığı'nın hayvan istismarı ve Ulaştırma Bakanlığı'nın biyolojik tehlikeli maddelerin eyalet sınırları ötesinde yanlış kullanımı ile ilgili soruşturmaları da dahil olmak üzere çeşitli soruşturmaları tetikledi. Şirket, denemenin ne zaman ve nerede yapılacağı ya da kaç katılımcıyı kapsayacağı konusuna açıklık getirmedi. Cihazın insan kullanımı için güvenli olduğu kanıtlanırsa, deneme dışındaki hastalar için onaylanması yine de yıllar alabileceği kaydedildi.  BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: X (Twitter) ücretli mi olacak?

Unutkanlığın sebebi ‘beyin sisi’ olabilir. Beyin sisi nedir? Haber

Unutkanlığın sebebi ‘beyin sisi’ olabilir. Beyin sisi nedir?

Genç ve orta yaş grupta, özellikle aktif çalışan kişilerde günlük yaşamı etkileyecek derecede olan unutkanlık, ‘beyin sisi’ denilen durumun habercisi olabilir. Nöroloji Uzmanı Dr. Melek Karaçam, “Unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu, dikkat eksikliği ve uykusuzluk yaşıyorsanız bir nöroloji uzmanına başvurun” dedi. Zihinsen yorgunluk ve beyin işlevlerinde aksama ile kendini gösteren beyin sisi rahatsızlığının genç ve orta yaş grubunda sıkça görüldüğünü söyleyen Melek Karaçam, “Bu rahatsızlığın en belirgin özelliği unutkanlıktır. Kelime bulma güçlüğü gibi unutkanlıklara ek olarak beyin performansında düşme, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğü, sorumlulukları yerine getirmekte zorlanmalar görülebilir. Ayrıca ‘beyin sisi’ dediğimiz tabloda, kronik yorgunluk, uyku bozuklukları, bağırsak problemleri, stres, öfke patlamaları, uykuda diş sıkmaya bağlı çene ağrılarının eşlik edebilecek diğer yakınmalar görülebilir” diye konuştu. Ailede demans varsa dikkat Bu şikayetlerle gelen hastalarda belirtilerin seyri, sıklığı ve süresini değerlendirdiklerini söyleyen Karaçam, özellikle ailesinde demans tanısı olan ve 40 yaş üzeri kişilerin bu tür yakınmaları olduğunda nöroloji hekimine başvurmaları gerektiğini söyleyerek tedavi hakkında şu bilgileri verdi: “Beyin sisi tanısı ile değerlendirilen hastada yapılan incelemeler sonucu, kişide kronik bir hastalık varsa tedavi kontrolü sağlanır. Mineral, vitamin eksiklikleri varsa değerler normalize edilir. Bu hastalarda beslenme şekli önemlidir. Glutensiz diyet, Akdeniz diyeti ve kabuklu yemiş tüketimi tercih edilmelidir.  Ağır metal içeren ürünlerden kaçınılması gerekir. Günlük yaşamda düzenli fiziksel aktivitenin yapılması,  dinlendirici ve düzenli uykunun sağlanması, beraberinde dijital teknolojik ürünlerin yoğun, uzun süreli kullanımından kaçınılması beyin sisi tedavisinde oldukça önemlidir.”

Epilepsi hastalarına ilk müdahaleye dikkat! Haber

Epilepsi hastalarına ilk müdahaleye dikkat!

Türkiye’de 1 milyon epilepsi hastası olduğu belirtilirken 26 Mart Dünya Epilepsi Farkındalık Günü’nde uyarılarda bulunan Çocuk Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. İhsan Kafadar, “Epilepsi bulaşıcı değil, birçok şekilde karşımıza çıkabiliyorken birçok hastalık da olmadığı halde epilepsi ile karşılaştırılabiliyor. Nöbet gördüğümüz zaman hastanın ağzını açmamak lazım, hastanın dişlerine, diline zarar verebiliriz. Soğan, sarımsak koklatmamak ve kişiyi tokatlamamak lazım. İlk müdahaleyi öğrenmek en doğru şey olacaktır” dedi. Halk arasında sara hastalığı olarak da bilinen nörolojik bir rahatsızlık olan epilepsi, beynin elektriksel sistemindeki bir bozukluk olarak ifade ediliyor. Vücutta ani kasılmalar, kollarda ve bacaklarda kontrol edilemeyen sallantılar, şuur kaybı, seri şekilde baş sallama hareketi, sabit bir noktaya bakmak gibi belirtileri olan hastalığa karşı uzmanlar, 26 Mart Dünya Epilepsi Farkındalık Günü dolayısıyla bilgi verirken, nöbet anında hastalara nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda uyarıyor. Prof. Dr. İhsan Kafadar da Türkiye’de yaklaşık 1 milyon epilepsi hastası olduğunu ifade ederken, epilepsi krizi anında hastalara müdahalelerde yapılan yanlışları anlattı. NÖBET ANINDA YAPILAN YANLIŞLAR Epilepsinin faklı hastalıklarla karıştırılabildiğini belirten ve nöbet anında yapılan yanlışlara ilişkin konuşan Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Çocuk Nöroloji Klinik Şefi Prof. Dr. İhsan Kafadar, “Epilepsi dediğimiz şey; beynin elektriksek iletiminde olan bir bozukluk. Bu bozukluk nedeniyle epilepsi karşımıza farklı şekillerde çıkabiliyor. Ayrıca beynin neresinin tutulduğuna bağlı olarak yani görme merkezi etkilenirse kişi göremeyebiliyor, hareket merkezi etkilenirse hareketlerinde bozukluk, duyma merkezi etkilenirse kulağında çınlamalar olabiliyor. Baktığımızda birçok şekilde karşımıza çıkabiliyorken birçok hastalık da olmadığı halde epilepsi ile karşılaştırılabiliyor. Çocukların ufak yaşlardayken katılma nöbetleri oluyor epilepsi ile karıştırılıyor. Migren atakları olabiliyor, epilepsilerle karıştırılabiliyor. Epilepsi birçok klinik tabloyla karşımıza çıkabildiği gibi birçok hastalıkla da karışma ihtimali olan bir hastalık grubu. Çok sebebi var, temel elektriksel iletişimi bozan her şey neden olabiliyor. Kullandığımız ilaçlarla hastalarımızın yüzde 70-80’i ya iyileşiyor ya da ilaçlarla hastalarımızın nöbetlerini kontrol altına alabiliyoruz. Yüzde 70-80 şu anda hastalarımızın tedavilerinde yüz güldürücü sonuçlar alabiliyoruz. Hastayla ilk karşılaştığımızda yapılacak basit görülen işlemler kişinin hayatını kurtarabilir ve yön verebilir. İlk yapılması gereken şey; nöbet gördüğümüz zaman hastanın kendisine zarar vereceği bir ortam var ise hastayı oradan uzaklaştırmak. İkinci yapılması gereken şey; çocuğun ve ya erişkinin ağzını açmamak lazım. Eğer ki ağzını açmaya çalıştığımız zaman parmakla olabilir ki parmağı kopan insanlar gördüm. Dişlerine, diline zarar verebiliriz, özellikle kasılmanın ilk başlangıcında bunu yapabilmek mümkün değil. Çünkü çene kasılır ve açamayız ancak yapabilirsek kişiyi yan çevirmek ve ya gevşedikten sonra yan çevirmek ve dilini çıkarmak yapılabilecek şeyler. Soğan, sarımsak koklatmamak, kolonya, sirke dökmemek ve kişiyi tokatlamamak gerekir. Çocuğa ve ya kişiye de hemen su vermeye çalışmamak da lazım çünkü nöbet sırasında kişinin yutma fonksiyonları da geçici olarak bozulmuştur. Eğer ki su vermeye çalışırsak bu o anda kişinin ciğerlerine gidebilir” şeklinde konuştu. "BULAŞICI BİR HASTALIK DEĞİLDİR" Epilepsinin tek bir hastalık gibi değerlendirilmemesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. İhsan Kafadar, “Nöbetlerin çok büyük kısmı yüzde 75’i genel olarak 3 dakika içinde sonlanıyor, yüzde 25’i uzuyor. Nöbet 3 dakikadan ne kadar uzun sürerse kişilerin bundan etkilenme ihtimali artıyor. Bu da yaşına, nöbet türüne göre değişebilir. Epilepsiyi tek bir hastalık olarak kabul etmemek lazım, farklı epileptiklik tipleri var. Epilepsi tipine göre bu değişebilir. Özellikle bizim primer jeneralize epilepsi diye kabul ettiğimiz gruplarda kişinin uykusunun düzenli olması çok önemli. Kişilerin parlak ışıklardan, disko ışığı gibi parlayıp sönen, dönen kürelerden uzak durması lazım. Üçüncüsü kişilerin aşırı miktarda kafeinli içecekler almaması en önemli yapılması gereken korunma yöntemleri ama bunu her epilepsi için söylemeyeyim. Önemli bir hasta grubumuz var, onlar 4-5 ve ya 6-7 yaş civarında ortaya çıkıyor bunlar tedavi edilmelerinin ardından 14-15 yaşından sonra hayatlarını tamamen normal geçirebiliyorlar. Mümkünse tedaviye erken başlanmalı, özellikle ebeveynlere büyük sorumluluk düşüyor. Ülkemizde aşağı yukarı 1 milyon tane sara veya epilepsi hastamız var. Bu hastalığın bulaşıcı bir hastalık olmadığını kesinlikle söyleyebilirim. Ancak bulaşıcı hastalık geçirmiş mesela menenjit geçirmiş ve ya beyin iltihabı geçirmiş, beyninde hasar görmüş buna bağlı olarak epileptik kalmış çocuklar olabilir ama bu çocuklar bulaşıcı değildir. Eğer ki epileptik hasta yakınları ve toplumuzdaki herkes nöbet geçiren ve epileptik hastaya ilk müdahaleyi öğrenirse kendi vatandaşlık sorumlulukları açısından yapabilecekleri en doğru şey olacaktır. Umudum ilerleyen senelerde hep beraber dirençli epilepsi dediğimiz bu yüzde 20’lik oranın yüzde 5’lere, 2’lere düşmesi” dedi. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.