TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Akbelen

Akbelen haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Akbelen haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Akbelen’de darp edilmişti: Oda başkanından suç duyurusu! Haber

Akbelen’de darp edilmişti: Oda başkanından suç duyurusu!

Muğla’nın İkizköy Mahallesi’ne bağlı Akbelen mevkinde maden için istimlak edilen alandaki ormanda ağaç kesimine karşı haftalarca süren ve süreçte jandarma ekiplerinin sert müdahalesiyle gündemden düşmeyen Akbelen direnişinin yankıları sürüyor. Direnişe destek vermek için geçen temmuz ayında İzmir’den Akbelen’e giden Gıda Mühendisleri Odası Şube Başkanı Uğur Toprak da jandarma tarafından darp edilmiş ve yerlerde sürüklenmişti. Direniş sürecinde yaşadığı hak ihlallerine ilişkin basın açıklaması düzenleyen Toprak, suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. İzmir Mimarlık Merkezi’nde gerçekleşen açıklamaya avukatlar, çevre aktivistleri, sivil toplum örgütleri ve oda temsilcileri katıldı. HUKUKSUZLUKLARIN HESABINI SORACAĞIZ Orantısız güç kullanma ve işkencenin bir hak ihlali olduğunu belirten Toprak, “Bugün burada bulunma amacımız Limak Holding’in uzun süredir devam eden çevre katliamına karşı Milas İkizköy halkının haklı ve onurlu direnişine destek olmak, dayanışmak için 29 Temmuz Cumartesi günü gittiğimiz Akbelen’de anayasal hakkımız olan protestoya engel olmaya çalışan kolluk kuvvetlerinin kalkanlı, joplu, biber gazlı orantısız şiddetine, işkencesine pek çok kişi gibi benim de maruz kalmam kaynaklı yetkililer ve göz yumanlar hakkında bulunduğumuz suç duyurusunu sizler aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmaktır. Akbelen direnişi bir yaşam direnişidir. Tüm canlıların yaşam hakkı savunmasına yapılan engelleme, fişleme, orantısız güç kullanma ve işkence bir hak ihlalidir. Bu hak ihlaline karşı anayasal hakkımız olan yasalar ile güvence altına alınmış olan görüşlerimizi dile getirme, seyahat etme dayanışma hakkımız gasp edilmiştir. Sadece Akbelen’de değil ülkenin her köşesinde devam eden bu hukuksuzlukların hesabını soracağız. İstanbul’un en büyük afet toplanma alanı Gezi Parkı park olarak kalsın diye sokaklarda olan milyonlardan biriydim ben de. 541 gündür de Gezi için Adalet Nöbetindeyiz o gün beraber olduğumuz dostlarımızın tutsaklığı bitsin diye, özgürlüklerine kavuşacakları güne dek devam edecek bu nöbet. Baskılar bizi hiçbir zaman yıldırmadı. Başımız dik, mücadeleye, dayanışmaya devam ediyoruz” dedi. DİRENİN TÜM YURTTAŞLAR İÇİN Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da emekten, insandan ve doğan yana tavır alamaya devam edeceğini dile getiren Toprak, “Dün Kaz Dağları’nda altın madeninin karşısında Bergama Alibeyli köyünde TDİOSB kurulması için meraları ellerinden alınan yurttaşlarımızın yanında, Körfez Geçiş Projesi’nin karşısında Akbelen’de kömür madeni sahiplerine karşı direnen halkımızın yanında Aliağa’da Sao Paolo ve diğer gemileri vahşice sökmek isteyenlerin karşısında Güzelbahçe’de zeytinlik alanda go-karta karşı çıkan dostlarımızın yanında, Hopa’da ve bir çok yerde dereleri hapseden HES’lerin karşısında, Aydın’da uygunsuz JES’lerle toprakları kirlenen, ürünlerini kurutamayan çiftçimizin yanında, Suruç’u, Roboski’yi yaşatanların karşısında, 10 Ekim’de Ankara Tren Garında Emek, Barış ve Demokrasi diyenlerin yanında, sadece soruları değil, gençlerin hayallerini de çalanların karşısında, ille de barış diyen akademisyenlerin yanında durdum. Bugün ise Çeşme Talan Projesi’nin karşısında, Buca cezaevi alanının yeşil alan kalmasını isteyen halkımızın yanında, İnciraltı’nı ranta peşkeş çekmek isteyenlerin karşısında, Agrobay direnişinde tarım emekçisi dostlarımızın yanında, İzmir’in bağrına hançer vurmak isteyen Zorlu gibi kent suçlarının karşısında, Hatay başta olmak üzere depremde her şeylerini kaybetmiş halkımızın yanında, gençlerimizi okul yemekhanelerinde intihara sürükleyenlerin karşısında, sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmek için okullarda en az bir öğün yemeğin ücretsiz verilmesini savunanların yanında duruyorum. Yarın da yukarıda saydığım ve daha buraya ekleyemediğim yurdun her bir köşesinde devam eden benzer durumlarda emperyalist, sömürücü şirketlerin ve yandaşlarının karşısında emekçi halkımızın yanında duracağım. Hangi şartlar altında olursak olalım, bugüne kadar olduğu gibi doğru bildiklerimi yüksek sesle ve inatla söylemeye, bilimden, doğadan, insandan ve emekten yana tavır sergilemeye devam edeceğimi basına ve kamuoyuna saygıyla duyururum demeyeceğim. Çünkü basın emekçisi dostlarımın da beni tanıyan herkesin de bundan yana en ufak bir şüphe duyduğunu düşünmüyorum. Bu suç duyurusu sadece benim için değil, benimle birlikte ülkenin dört bir yanında talan edilen çevre için direnen tüm yurttaşlar için. Onların beton ve rant hırslarına karşı direnmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. BU MÜCADELE ÇOK KIYMETLİ Açıklamada söz alan Avukat Arif Ali Cangı ise herkesi bu hak mücadelesine destek olmaya davet ederek, “Sevgili Uğur’un başına gelen kendi meslektaşlarının vermiş olduğu raporlar yüzündendir. Katliama karşı çıkanlara hiçbir kural tanımadan müdahale ettiler. O süreçte jandarma artık şirketin özel güvenliği gibi çalışıyordu. Ormanı korumak bir yana ormanı yok etmek için şirketin taşeronu gibi çalışıyordu. Bu kapsamda olaya bakmak gerekiyor. Eğer bir ülkede hukuk güvenliği yoksa bu tür olayların yaşanması kaçınılmazdır. Bu hak arama mücadelesinin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. İzmir’de demokrasi ve haktan yana olan herkesin bu mücadeleye destek olmasını istiyorum” diye konuştu. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Milletvekili Kılıç: “Murat Dağı’nın üstü altından değerlidir”

CHP'li Yücel: Akbelen de bizim, Urla da bizim! Haber

CHP'li Yücel: Akbelen de bizim, Urla da bizim!

CHP İzmir Milletvekili Deniz Yücel, Urla’da yerleşim yerlerinin yakınında ÇED süreci başlatılan; beton, kaya, taş ve yıkıntı atıklarının kırılacağı Tehlikesiz Atik Geri Kazanım Tesisi ile bölgenin toz altında kalacağını ve koruma altındaki doğal hayatın yok olacağını belirterek konuyu Meclis gündemine taşıdı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanına sorularını yönelten Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, İzmir’in tarihi ve doğal güzellikleriyle ön plana çıkan ilçelerinden Urla’daki doğa katliamına dikkat çekti. İzmir’in Urla İlçesi’nin Torasan Mahallesi’nde 15 bin 330 metrekarelik alana “Tehlikesiz Atık Geri Kazanım Tesisi” kurulması için projenin kabul edildiği ve ÇED sürecinin başladığı duyurularının yapıldığını ifade eden Yücel, “Muğla Akbelen’deki doğa katliamı sürerken Urla’da da doğal hayatı yok edecek, bölgeyi toz bulutuyla kaplayacak bir işletmeye izin veriliyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının ÇED süreçlerini bir oldubittiye getirdiği kamuoyu tarafından bilinirken ÇED olumlu kararı verilmesi an meselesi. Yılda 300 bin ton atık malzemenin alınacağı tesiste, gelen atıkların yüzde 90’ının, kırıldığında yoğun toz çıkaracak beton taş, tuğla ve kiremit, kalan yüzde 10’luk kesimin ise demir atığı olacağı ifade ediliyor. Urla’nın tarihi ve doğal güzelliklerini rant uğruna yok edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. YOK ETMEK İSTEYENLERİN KARŞISINDAYIZ! Tesisin yapımının planlandığı alana en yakın evin sadece 220 metre uzaklıkta olduğunu ve bölgenin koruma altındaki canlı türleriyle dolu bir doğal alan olduğunu aktaran İzmir Milletvekili Deniz Yücel, şu bilgileri paylaştı: Projenin yapılacağı alanda ve buraya komşu arazilerde Bern Sözleşmesi’ne göre ‘Mutlak Koruma Altındaki Türler’ listesinde yer alan 7 sürüngenin, 15 kuşun ve 6 memeli hayvanın bulunduğu, Koruma Altındaki Türler listesinde yer alan 4 sürüngen, 25 kuş ile 5 memeli hayvan türünün de yine bu bölgede yaşadığı belirlenmiştir. Genellikle inşaat malzemelerinin kırım, ayrım ve depolanmasının yapılacağı bu tesisin, hava ve gürültü kirliliği yaratacağı ortadadır. Oluşan bu kirliliğin, uluslararası anlaşmalarla ‘Mutlak Koruma’ ve ‘Koruma’ altında bulunan hayvan türlerinin doğal yaşam alanlarını tahrip edip zarar verme riski yüksektir. Tesisin bölgenin sosyoekonomik yapısı ile istihdamına sunacağı katkı da tartışılmalı bir konu. Proje tanıtım dosyasında sadece 8 kişinin istihdam edileceği ifade ediliyor. Kiremit, demir ya da molozların kırımını yapılacağı bir tesis Urla’nın sosyal hayatına nasıl bir katkı sağlayacak? Tüm bunlara rağmen, ÇED sürecinin başlatılmış olması kabul edilebilir değildir! Akbelen de bizim, Urla da bizim! Yok etmek isteyenlerin karşısındayız! Son olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’nin şu sorumu samimiyetle cevaplamasını bekliyorum: Ülkemizde iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek, tüm canlılar için yaşanabilir bir çevre ile kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılması amacıyla “Çevresel Etki Değerlendirme” sürecini kâğıt üzerinde tamamlanan bir prosedür olmaktan çıkaracak bir çalışmanız var mıdır?” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Efes Selçuk’tan Akbelen direnişine destek

Akbelen’den sonra katliamın ikinci hedefi Sarıcılar köyü Haber

Akbelen’den sonra katliamın ikinci hedefi Sarıcılar köyü

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER Türkiye’nin ormanlarında yaşanan katliam durmak bilmiyor. Ülke gündeminde günlerce infial yaratan Muğla'nın Milas ilçesine bağlı Akbelen ormanında yaşanan kıyımın ardından sıra İzmir’in Bergama ilçesinde bulunan Sarıcalar köyündeki bin 70 hektarlık ormana geldi. Binlerce palamut, kızılçam ve 200 yılı aşkın anıt ağaçların bulunduğu ormanlık alan, büyükşehir yasasıyla Bergama Belediyesi’ne geçmesinin ardından ihaleye çıkartılarak Güneş Enerji Santrali (GES) yapılmak amacıyla Şahin Enerji isimli firmaya 30 yıllığına kiralandı. Bergama Belediyesi’nin ihaleyi alan firmanın köylüyle karşı karşıya gelmemesi için ormandaki ağaç kesimini de üstlendi iddia edildi. Ormanın kesim ihalesi ise 18 Ağustos’ta gerçekleşecek. İhalenin yapıldığı günden itibaren ormanların kesilmemesi için mücadele ettiklerini ifade eden vatandaşlar, yarın da orada olacaklarını söyledi. Bergama’da sadece Sarıcalar’da değil 144 köyde büyük bir talan ve madencilik faaliyetinin olduğunu iddia eden Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel, “Sarıcalar şu anda sadece buz dağının görünen yüzü. Bu kararı alan insanların bu merayı, bu ormanı görmediklerini, masa başında karar aldıklarını biliyoruz. Bize emanet edilen ve gelecek nesillere aktarmamız gereken ormanlara bunu yapmaya hakları yok” diye konuştu. ONLARCA YER VARKEN NEDEN BURASI? Bergama Belediyesi’nin kendilerine kaynak yaratmak için sadece Sarıcalar’da değil Bergama’nın 114 köyünde tarlaları, meraları ve ormanları ihaleler düzenleyerek kiraladığını söyleyen Engel, “Bergama’nın 144 köyünde büyük bir talan ve madencilik faaliyeti var. Sarıcalar şu anda sadece buz dağının görünen yüzü. Burası Bergama ve Soma arasında bulunuyor ve Soma’daki termik santralin yarattığı hava kirliliğini engelliyor. Aynı zamanda köylülerin hayvanlarını otlattığı çok güzel bir mera alanı. Çevrede onlarca GES yapılabilecek alan varken neden burası? Bu kararı alan insanların bu merayı, bu ormanı görmediklerini, masa başında karar aldıklarını biliyoruz. Gelip buraları görseler gerçekten vicdanen elleri gitmez ormanları katletmeye. Çünkü buralarda 2 bin yıl önce Bergama krallığına su getiren su kemerleri, 200-300 yıllık anıt ağaçlar var. Yaşanan bu kıyım bugünden yarına gelecek kuşakları tehdit ediyor. Bize emanet edilen, gelecek nesillere aktarmamız gereken ormanlara bunu yapmaya hakları yok” dedi. BİNLERCE AĞAÇ KATLEDİLECEK Akbelen’de yaşanan katliama da köylüler başta olmak üzere tüm ülkenin gösterdiği direnişe karşı, karşılarında adeta duvar olmuş bir siyasi iktidar gördüklerini ve Bergama’da da bu siyasi iktidarın yerel bir ayağı olduğunu dile getiren Engel, “Bu orman Bergama Belediyesi tarafından Nisan ayında güneş enerji santrali yapılması için Şahin Enerji firmasına ihaleyle verildi. Normalde firma ihalesini aldığı yerin düzenlemesini kendi yapar ama burada durum farklı. Firma köylülerle karşı karşıya gelmemek ve kesecekleri ağaçların sayısı bir hayli fazla olduğu için ağaç kesimini peyder pey olarak belediyenin yapmasını istiyor. İlk etapta 283 ağacı keserek başlayacaklar. Bunun da yarın kesim ihalesi yapılacak. Biz bu durumu öğrenir öğrenmez 6 Temmuz’da ihale yapılırken Çevre Platformu olarak oradaydık. İzmir’den Orman ve Çevre Mühendisleri Odası, Türkiye Ormancılar Derneği ve hukukçular da bize destek verdi. Hep birlikte köylüyle 3 saat süren bir toplantı düzenledik. 18 Ağustos’ta ihale yapılırken de orada olacağız. Ormanlarımızın kurutulup, ülkemizin çölleştirilmesine izin vermeyeceğiz” diye konuştu.   BİZİ KESMEDEN AĞAÇLARIMIZI KESEMEZLER Köylülerle 6 Temmuz’da yaptıkları toplantıda köylülerinde bu projeyi kesinlikle istemediklerini ve gerekirse ellerinde baltalarla köyün girişinde bekleyeceklerini belirten Engel, “Toplantının sonunda şunu anladık; köylüyle mera arasında duygusal bir bağ da var. Bu yüzden köylü projeden dolayı çok öfkeli. Burası bizim atalarımızın ellerinde avuçlarında ne varsa bir araya getirerek satın aldıkları köyün merası ve biz burada hayvancılık yapıyoruz diyorlar. Dolayısıyla ormanlarının yok edilmemesini ve GES projesinin yapılmasını istemiyorlar. Köylüler ‘bizi kesmeden kimse bu ağaçları kesemez’ diyerek anlamlı bir direniş gösterdi. Yaşlısı, genci, kadını, erkeği ortak irade de buluştu. Dolayısıyla bu ağaçlar kesilmeye kalkılırsa Akbelen’de olduğu gibi tüm Türkiye’nin Sarıcalar’a sahip çıkmasını istiyoruz. Bu yerlere sahip çıktıca ülkenin geleceğini, merasını, ormanını ve tarım arazilerini kurtarmış olacağız” ifadelerini kullandı.

Akbelen’de direnişe karşı ‘muhtar’ kozu Haber

Akbelen’de direnişe karşı ‘muhtar’ kozu

TENZİLE AŞÇI / ÖZEL HABER Muğla’nın Akbelen ilçesinde Limak Holding ve IC Holding'in iştiraki YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali’nin maden sahasını genişletmek için 2 hafta önce bölgedeki ağaçlar kesilmeye başlanmıştı. İlk günden itibaren bölgede ağaç kesimine karşı binlerce vatandaşın verdiği mücadele büyüyerek devam ederken bölge halkına ülkenin dört bir yanından çevre örgütleri, STK’lar ve siyasilerden destek geliyor. 14 günde 800 bin dönümlük arazinin ağaçsız bırakıldığı alanda direniş devam ederken bölgeye İzmir’den giden siyasilerden biri olan Emek Partisi İzmir İl Başkanı Emine Uyar, yaşananlara ilişkin İLKSES’e konuştu. Uyar, üretim ve sürdürülebilirlik vurgusu yaparken “direnişin kırılması için muhtarların devreye sokulduğunu” söyledi. KAZANACAKLARI PARA DIŞINDA BİR DÜŞÜNCELERİ YOK Bölge halkının direnişini Kazdağları direnişiyle örneklendiren Uyar, “İkizköy halkı; tarım alanlarını, ormanlarını, geçim kaynaklarını korumak için yıllardır direnişteler. Seçimleri iktidarın yeniden kazanmasının ardından 2 yıldır dokunamadıkları ormanı yok ettiler, binlerce ağacı kestiler. Burada koca bir orman yok edildi. Ama köylüler direnişlerini devam ettirdiler. Buranın doğası ve zenginlikleri enerji şirketlerine yok ettirilmek istenirken birçok vatandaş desteğe geldi. Çevre örgütler, siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri… Buradaki direniş çok kıymetli. Sermayenin gözü dönmüş durumda. Kendi kazanacakları paranın dışında hiçbir düşünceleri yok. Çünkü biliyoruz ki başka alanlarda orman yok etmeden yeraltı madenciliği yapılabiliyor. Dert maden çıkarmaksa çıkarabilirler. Ama onlar, buradaki ormanı yok edip yüzeydeki madeni açık ocak usulüyle çıkarmak istedikleri için bu orman yok oldu. Onlar karlarını azami kılmak istiyorlar. Üstüne yine bizim vergilerimizle ve halkın kazançlarıyla oluşturulmuş olan Hazine’den teşvik alıyorlar. Biz bunun benzerini Kazdağları’nda da yaşadık. Kanadalı şirket Alamos Gold Kazdağları’nda altın çıkarmak istedi ve çok sayıda ağacı kesti. Ama orada oluşan duyarlılık, desteğe gidenler ve nöbet tutanlar sonucu şirket, ruhsatını yenileyemedi” dedi. HUKUK SERMAYENİN HİZMETİNE SUNULDU Bölgede, hukuksuz bir süreç yaşandığına da dikkat çeken Uyar, “Burada süreç hukuk dışı bir şekilde ilerliyor. Avukat arkadaşlarımız, ‘cübbelerimizi yakacağız’ tepkisi gösteriyorlar. Çünkü hukuk artık sermayeden yana işliyor. Defalarca yürütmeyi durdurma ve hukuksuz olduğuna dair verilen kararlara rağmen bu süreç, çok hızlı bir şekilde ilerliyor. Çok acıdır ki biz buradaki kolluk güçlerimizin de adeta Limak Şirketi’nin kolluk gücü gibi kullanıldığını görüyoruz. Yargı ve kolluk gücü sermayenin hizmetine sunulmuş durumda. Buradaki yoksul köylü; ormanı ve yerleşim yerini bırakıp gitmek istemiyor. Nereye gidecek! Bu yok edilen ilk köy değil. Burada daha önce 3-4 köy yok edildi. Onlara verilen istimlak bedeliyle gidip ev bile alamadılar. Sadece ellerine üç beş kuruş sıkıştırıp alın ne yapacaksanız yapın diyorlar” diye konuştu. BÖLGE HALKI MADENE MUHTAÇ BIRAKILIYOR Maden faaliyetinin tek boyutunun ağaçların katledilmesi olmadığını belirten Uyar, direnişe karşı muhtarların devreye sokulduğunu söyleyerek “Gıda kriziyle karşı karşıyayız. Üretici köylü, ‘Ben burada, yerimde kalıp üretmeye devam edeyim’ diyor. Buna bizim ülke olarak ihtiyacımız var. Bunun teşvik edilmesi gerekirken birkaç enerji şirketi kar edecek diye… Burada ayrıca insanlar bölünüyor. Dün muhtarlara açıklama yaptırdılar. ‘Enerji şirketlerinin yaptırdığı faaliyet, ilimize zenginlik kazandırıyor, işçilerimize iş imkanı sağlıyor, buradaki direnişi istemiyoruz’ gibi açıklamalar yapıldı. Daha önce de işçilere ‘Biz buradan ekmeğimizi kazanıyoruz’ gibi bir açıklama yaptırılmıştı. Gazetelere ilan verildi. İşçilerin haberi var mı yok mu, parasını kim verdi bilinmiyor. Bölge halkını teşvik etmeyip sorunlarını çözmeyip onları Soma’daki gibi madenlere muhtaç ediyorlar. Soma’da insanlar tütününü, zeytinini yetiştirebiliyor olsaydı madene muhtaç kalmayacaktı ve 301 canımız ölmeyecekti. Bunlar birbiriyle alakalı şeyler. Buradaki direniş çok kıymetli. Bugün 500 farklı yerinde maden arama ruhsatı var. Biz enerji için, santraller için doğanın katledilmesini istemiyoruz. Bırakın bu insanlar üreterek geçinsin. Zaten sanayi için gerekli enerjinin fazlası var. O yüzden bu ağaç katliamının sonlandırılmasını istiyoruz. Ayrıca bu konunun sağlık boyutu da var. Halkın sağlığını, ormanlarını ve geçim kaynaklarını yok ederek kamu yararı olmaz” ifadelerini kullandı.

Kaynak’tan maden şirketine net ‘Akbelen’ mesajı Haber

Kaynak’tan maden şirketine net ‘Akbelen’ mesajı

TENZİLE AŞÇI Muğla’nın Akbelen ilçesinde Limak Holding ve IC Holding'in iştiraki YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali’nin kömür sahasını genişletmek için başlayan ağaç kesimine karşı binlerce vatandaşın verdiği mücadele büyüyerek devam ediyor.  Enerji üretimi için ormanların yok edilmesine karşı çıkan binlerce vatandaş bölgeye akın ederken dün İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, Akbelen direnişine destek vermek için bölgeye çıkarma yaptı. 14 günde 65 bin ağacın kesildiği bölgeye destek için giden İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, alandan tepki sesi yükseltirken “Geri adım atacaklar” dedi. ŞİRKET MENFAATLERİNİN KORUNMASINA KARŞIYIZ Vatandaşların ve devletin öncelikli görevinin ülkenin doğal zenginliklerini korumak olduğuna dikkat çeken Kaynak, “Akbelen ve İkizköy, Türkiye’nin ciğeri. Türkiye’nin nefes aldığı bölgelerden biri. Eskiden orman memurları vardı, orman idaresi vardı. Vatandaşların ormana karşı yaptığı birtakım suçları önlemek için çalışırlardı. Şimdi vatandaşlar devletin, hükümetin ve onun yönettiği, onunla iç içe olan şirketlerin menfaatlerini korumak için şu anda güvenlik güçleri vatandaşla karşı karşıya. Bizim vergimizle, bizim emeklerimizle oluşturulmuş her şey şu anda halka karşı kullanılıyor. Bu gerçekten çok acınası bir durumdur. Ülkenin doğal kaynaklarını insanlar korumaya çalışırken buradaki güvenlik güçleri bu insanlara eziyet ediyor. Bu, kabul edilebilir bir şey değil. Biz yeraltıyla, yer üstüyle bu ülkeyi korumaya mecburuz. Biz bu ülkenin insanıyız, bu ülkeyi korumakla mükellefiz. Şirketlerin ve şirket menfaatlerinin korunmasına sonuna kadar karşıyız” dedi. BUGÜN DEĞİLSE YARIN Gösterilen topyekun mücadele karşısında şirketin geri adım atıp atmayacağı noktasına da değinen Kaynak net konuşarak, “Geri adım atacaklar, bugün değilse yarın geri adım atacaklar. Akbelen’de değilse başka yerde geri adım atacaklar. Bu halkla baş edemezler. Bu toprakların insanlarıyla baş edemezler. Sonuna kadar canımızla kanımızla mücadele edeceğiz” ifadelerini kullandı.  

CHP’li vekillerden 8 Ağustos için ortak çağrı Haber

CHP’li vekillerden 8 Ağustos için ortak çağrı

TENZİLE AŞÇI Türkiye, Muğla Akbelen’de Limak Holding ve IC Holding'in iştiraki YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali’nin kömür sahasını genişletmek için başlayan ağaç kesimine karşı verilen mücadeleyi konuşurken, binlerce vatandaşın katıldığı direniş büyüyerek devam ediyor. 24 Temmuz Pazartesi sabah 05.45’te başlayan ağaç kesiminde toplamda 65 bin ağaç katledilirken vatandaşlar, kalan ağaçlar için mücadelelerine devam ediyor. Mücadeleye birçok kesimden destek yağarken CHP başta olmak üzere muhalefet partileri, geçtiğimiz günlerde tatilde olan TBMM’yi ‘Akbelen’ gündemiyle olağanüstü toplantıya çağırmıştı. Öte yandan; haftalardır alanda mücadele veren ve ağaç katliamına karşı ses yükselten CHP Muğla Milletvekilleri Cumhur Uzun, Semra Dinçer ve Gizem Özcan alandan bir kez daha yetkililere seslendiler. Vekiller, su kaynağı, turizm sorunu ve yenilenebilir enerji konularına dikkat çekerken TBMM Olağanüstü Genel Kurulu için ortak çağrıda bulundu. UZUN: HALA ENGELLENEBİLECEK ZARAR VAR Alanda direnişi değerlendiren CHP Muğla Milletvekili Cumhur Uzun, fosil yakıt için ormanların yok edilmesinin kabul edilemez olduğunu belirterek, “Yaklaşık 2 yıllık bekleme süresinin ardından buradan motorlu testere sesleri duyulmaya başlandı. 2 yıldır bu ses duyulmasın diye burada yatılıp kalkılıyordu. Ama ne yazık ki geçtiğimiz haftalarda sabaha karşı bu ses duyuldu.  Sonucunda, ender örneklerindeki orman gibiyken her yer bugün çıplak, sadece bir tutam orman kalan bir yer haline geldi. Ama mücadele artarak bugünkü kalabalığa ulaştı. Sebebi haklılığından kaynaklanıyor. Ormanlar, fosil yakıt için kesilmeye devam ediliyor. Artık fosil yakıt için ormanı kesmek kabul edilebilir değil. Ama buna rağmen kesmeye devam ediyoruz. Bundan vazgeçilmesinin çığlıkları atılıyor. Orman kesildi neyin çığlığı derseniz… Mevcut direnişin, bundan sonra olabilecekler noktasındaki bir ses duyurma olduğunu söyleyebilirim. Çünkü bugün kesilmiş olan ağaçlar, bugünkü haliyle bırakılsa belki 10-20 yıl sonra yeniden orman olarak gelebilir. Ama bunun bir toprak örtüsü var. Bu alındığı takdirde artık onarılamaz zararlar doğuyor. Bunun önüne geçilebilir. Bugün bile hala engellenebilecek zararı var. Bunun da ötesi… Kömür ihtiyacı termik santral çalıştığı sürece artarak devam ediyor. Dolayısıyla bu insanlar, her geçen gün yaşam alanlarının yok oluşunu görüyorlar. Bundan vazgeçilmeli. Bu, çok değerli bir direniş. Lütfen bu sese kulak verin. Yaşam mahalleri daraltılmasın istiyorlar sadece.” dedi. “KAMU YARARI OLMADIĞI ÇOK NET” Firmanın ağaç kesim ruhsatının 2021 yılında sona ermesine ilişkin iddialara da değinen Uzun, “Bu belgenin ortaya çıkmasının ardından karşı taraftan herhangi bir açıklama gelmedi. Aslında 2021 yılında biten bir süreç var. Ama onun satır aralarında uzatmak için tekrar başvuru yapıldığı gibi bir değerlendirme var. Bu da hukuki bir tartışmayı beraberinde getiriyor. Yürütmeyi durdurma kararı verilen bir süreç için ek süre talebinde bulunabilir mi? Ama bizim en nihai tartıştığımız şey kamu yararıydı. Burada kamu yararı var mı? Burada bir kamu yararı olmadığı çok net. O nedenle bu işlemin iptal edilerek zararın burada durdurulmasına ihtiyaç var. Hukuk tarafından bunun bir an önce yapılmasını bekliyoruz ve istiyoruz.” diye konuştu. “SİYASİ PARTİ AYRIMI OLMAKSIZIN…” 8 Ağustos tarihinde Akbelen için olağanüstü toplanacak TBMM Genel Kurulu'na ilişkin de “umut” mesajı veren Uzun, “Bu yaz gününde bu kadar insanın hassasiyet gösterdiği bir konu varken meclisin tatilde olmasını kabul edilemez bulduk. Bu yüzden CHP ve diğer muhalefet partilerinin de destekleriyle parlamentoyu olağanüstü toplantıya çağırdık. O toplantının konusu, Akbelen. Bu konuda iktidar tarafından geri adım atılır mı? Bunu ummak istiyorum. Burada herhangi bir siyasi parti ayrımı olmaksızın doğaya ve ülkenin varlıklarına duyarlı insanlar var. Burasının partisel bir kimliği yok. O yüzden bu duyarlılık, meclis tarafından görüşülüp bir adım atılırsa belki bununla ilgili bugüne kadar atılmayan adımların değiştirildiği bir hal yaratılır. Bunun değiştiğini görmek istiyoruz” ifadelerini kullandı. DİNÇER: 5 MİLYAR DOLARLIK TURİZM ZARARI OLUŞACAK  CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Muğla Milletvekili Semra Dinçer ise bölgenin turizm açısından önemine dikkat çekerken su vurgusu yaptı ve şunları söyledi; "24 Temmuz’da sabah 5.45’te yapılan müdahaleden itibaren CHP’li vekillerimiz buradaki direnişe katkı sundu. Buradaki direniş önemli bir direniş. Çünkü biz Akbelen’in simge olması noktasında bir direniş gösteriyoruz. Farklı Akbelen’lerin olmaması adına direniyoruz. Buradaki köylünün toprağını, suyunu, geleceğini  savunmasını başka yerlere çekmek isteyen çok insan oldu. Şarkılar çalındı, zeybek oynandı. Aslında çok masumane bir istekleri var. ‘Geleceğimiz, çocuklarımızın geleceği, tarım alanlarımız, toprağımız, suyumuz yok oluyor. Bu sesimize kulak verin’ diyorlar. Burada 740 dönümlük bir arazi talan edildi. Burada ağaçların kesilmesinin ötesinde buranın rehabilite edileceğine ilişkin valilikten yazı yayımlandı. Bırakın burayı, buradan öncekileri de rehabilite etmediler. Sayıştay raporları da bunu yazıyor zaten. Geçtiğimiz 3 yıl içerisinde de yaklaşık 800 bin hektarlık orman alanı yok edildi. Maden dediler… Ama çetelere bu alanları peşkeş çektiler. Bu toprakların altında Bodrum ve Milas’ın içme suyu kaynakları var. Bu toprağı çukurlara dönüştürdükleri zaman Bodrum ve Milas susuz kalacak. Bugün belki buradan birileri kazanç sağlayacaklar ama Bodrum gibi bir ilçenin susuz kalması demek 5 milyar dolar gibi bir turizm gelirinin yok edilmesi demek. Yani bugün kamuyu, devleti zarara sokabilecek her şeyi yapıyorlar.” “ORMANI YOK ETMEK VATANA İHANET DEĞİL MİDİR?” TBMM’nin Olağanüstü Kurulu'na da değinen Dinçer, “İlk günden beri burada bu mücadeleyi verirken kesilmiş olan ağaçlar varken çok daha rahat 52 dereceleri görüp mücadelemizi verdik. Bugün 35 derece. Etrafımızda ağaç kalmadı. Sıcağı iliklerimize kadar hissediyoruz. Dünyanın iklim krizini iliklerine kadar hissettiği bir dönemde ormanları çoğaltmak yerine birilerinin cebini doldurmak adına o ormanları yok etmek, vatana ihanet değil de nedir! Herkes milliyetçiyiz diye geçiniyor ama gerçek milliyetçilik toprağına, suyuna, ormanına, kurduna, kuşuna sahip çıkmak demektir. Bu yüzden artık meclisin tatil olmaması gerekiyor. CHP olarak bu çağrıyı yaptık ve Akbelen gündemiyle meclisimizi olağanüstü toplantıya çağırdık. Bu kesilen ağaçların hesabını verecekler. Orada biz anlatacağız. Emin olun, bugün burada bu ağaçları savunmak için bir kez bile buraya uğramayanlar, o gün 5’li çetenin hakkını savunmak için gelecekler” dedi. AKBELEN ALEYHİNE KARAR ÇIKARSA… Kuruldan Akbelen aleyhine bir karar çıkmaması için ortak yol çağrısında bulunan Dinçer, “Biz mecliste bir komisyon kurulması gerektiğini savunacağız. Burada hem çalışan işçinin hem tarımla uğraşan köylünün hem havanın hem suyun hem de doğanın korunması adına yenilenebilir enerji ve işçilerin daha temiz bir yerde istihdam edilebilmesini sağlayacak illa ki ortak yönler var. Yeter ki biz insanlık yararına çalışalım. Kamu yararına ve gelecek adına çalışalım. Birilerinin çıkarı için çalışmazsak illa ki ortak yol buluruz.” diye konuştu. ÖZCAN: ENERJİ ÖNCELİKLİ YAPILACAĞI SÖYLENDİ AMA… CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan, 2013 yılında meydana gelen Gezi direnişi ve Akbelen direnişi arasında bağlantı kurarak, “Bu süreç aslında hukuki ve köylülerin direnişi olarak 4 yıllık bir süreç. Burada çok onurlu bir mücadele veriliyor. Gezi’de de onurlu bir mücadele verilmişti. Çünkü insanlar doğaya sahip çıkmak için burada mücadele veriyor. Çok güçlü bir kalabalıkla buradan bir kez daha haykırdılar. Bunu neden yapıyorlar? Bu ekokırım neden yapılıyor, bu alan neden ağaçsızlaştı? Bunun ifade edilmesi gerekiyor. Bunun enerji öncelikli olarak yapıldığı söyleniyor ama buradaki termik santrallerin Türkiye’deki enerji ihtiyacının sadece yüzde 5 ‘ini karşıladığı ortaya çıktı. Ama burası çok güzel güneş alıyor. Yani burada güneş enerjisiyle enerji üretilebilir. Bugün bütün dünya iklim krizini ve su krizini konuşuyor. Bunlar konuşulurken burada 65 bin ağacın kesilmiş olması dünya gerçekleriyle çelişiyor.” dedi. YETKİLİLERE ‘ÇOK GEÇ OLMASIN’ ÇAĞRISI Bölgeye ilişkin şirketin yürüttüğü hukuki sürece de değinen Özcan, yetkililere “ekokırıma son verin” çağrısında bulunarak, “Burada hukuki süreçler, etkin işletilmedi. ÇED sürecine burada görülen tabi tutulmadı ve bunun bir yansıması olarak da bu ağaçlar kesildi. Biz bir kez daha çağrı yapmak istiyoruz. Bunu en yüksek perdeden de Salı günü sadece Akbelen gündemiyle toplanacak mecliste de dile getireceğiz. Buraların korunması çok önemli. Burası şayet bir maden sahası haline çevrilirse artık rehabilitasyonu da mümkün olmuyor. Çok geç olmadan bir kez daha tüm yöneticileri sorumlu davranmaya davet ediyorum. Çünkü buranın su kaynaklarının korunması çok önemli. Muğla Akbelen’den bir kez daha sesleniyoruz: Bu ekokırıma ivedi bir şekilde son verin.” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.