TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#DARBE

DARBE haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, DARBE haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Darbe hazırlığına operasyon! Haber

Darbe hazırlığına operasyon!

Kırgızistan’da darbe hazırlığında olduğu şüphesiyle bir gruba operasyon düzenlendi. Kırgızistan Ulusal Güvenlik Devlet Komitesinden yapılan yazılı açıklamada, Kırgızistan vatandaşları İmamidin Taşov ve Tilekmat Kurenov’un kitlesel ayaklanmaları organize etmeyi planladıkları ve iktidarı ele geçirme planladıkları belirtildi.  Söz konusu kişiler hakkında soruşturma başlatıldığı aktarılan açıklamada, söz konusu kişiler hakkında yakalama kararı çıkarıldığı aktarıldı. Yapılan operasyon sonucunda ülkenin çeşitli bölgelerinden Taşov ve Kurenov’un onlarca destekçisinin tespit edilerek gözaltına alındığı kaydedilen açıklamada, “Soruşturma ve operasyonel faaliyetler sonucunda ülkenin çeşitli bölgelerinden Taşov ve Kurenov'un onlarca destekçisi ve aktif ortağı tespit edildi. Bunlar sorgulandı ve kapsamlı ifadeler verdi. Diğer hususların yanı sıra hazırlık ve organizasyon faaliyetlerinin İmamidin Taşov tarafından finanse edildiğine dair bilgiler elde edildi. Böylece haklarında iktidarı devirmeye yönelik suç planlarına karıştıklarına dair doğrulayıcı kanıtlar elde edilen bazı kilit kişiler gözaltına alındı” dedi. Açıklamada, Taşov’un evine yapılan arama sonucunda önemli miktarda para, lüks arabalar ve diğer maddi değerlerin bulunduğu ve bunlara el konulduğu kaydedildi. Açıklamada ayrıca, halihazırda tüm koşulların tespit edilmesi ve darbe organizasyonuna karışan diğer kişilerin gözaltına alınması için soruşturma ve operasyonel tedbirlerin alınmakta olduğu aktarıldı.

Fahrettin Altun'dan, 12 Eylül darbesine ilişkin açıklama Haber

Fahrettin Altun'dan, 12 Eylül darbesine ilişkin açıklama

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 12 Eylül askeri darbesiyle Türkiye'nin ekonomisini, siyasi kurumlarını, kültür ve sanat hayatını, basın ve medya ortamını Batıcı vesayet düzeni lehine dizayn etme çabalarının, uzun yıllar eğitim, sağlık, sanayi, ekonomi ve dış politika gibi alanlarda yaşanan sorunların temelinde yer aldığını belirtti. Altun, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, 12 Eylül darbesinin, Türkiye tarihinin kara bir lekesi olduğunu vurguladı. 1980 darbesinin baskıcı toplumsal ve siyasal mühendislik uygulamalarını beraberinde getirdiğini ve bu uygulamaların Türkiye'yi derin krizlerle boğuşmak zorunda bıraktığını ifade eden Altun, darbenin ardından alelacele hayata geçirilen anayasa ve birçok mevzuat düzenlemesinin, Türkiye için telafisi çok zor tahribatlara yol açtığına dikkati çekti. Fahrettin Altun, şunları kaydetti: "Türkiye'nin uluslararası toplumdan neredeyse tecrit edilmesine neden olan bu gibi hukuksuz uygulamalar, ülkemizin hem itibarını zedelemiş hem de dünya siyasetinde söz sahibi olmasını uzun yıllar geciktirmiştir. 12 Eylül darbesiyle Türkiye bir kez daha kendi iç sorunlarıyla mücadele etmek zorunda bırakılmış ve birçok alanda dışa bağımlı hale getirilmeye çalışılmıştır. Darbeyle Türkiye'nin ekonomisini, siyasi kurumlarını, kültür ve sanat hayatını, basın ve medya ortamını Batıcı vesayet düzeni lehine dizayn etme çabaları, uzun yıllar eğitim, sağlık, sanayi, ekonomi ve dış politika gibi alanlarda yaşadığımız sorunların temelinde yer almıştır. Dış güdümlü bir şekilde gerçekleşen 12 Eylül darbesi, yine dışarıdan talimat alan bir medya marifetiyle hayat bulmuş, cürümleri örtülmeye çalışılmıştır." Altun, son 21 yılda ana akım medya içerisinde giderek güçlenen yerli ve milli kurum ile kuruluşların, vesayet karşısında milli iradenin yanında yer aldığını dile getirdi. Bunun en somut örneğinin, 15 Temmuz darbe görünümlü işgal girişiminde medyanın tutumunda görüldüğüne işaret eden Altun, şu değerlendirmelerde bulundu: "15 Temmuz'da gördük ki Türk milleti gerek sokaklarda gerekse gazete ve televizyon kanallarının binalarında darbecilere 'dur' demiş, ne darbecilerin menfur işgal harekatına ne de medya yoluyla kamuoyu algısında yapacakları psikolojik harekatlara geçit vermiştir. Türkiye Yüzyılı, süngülerin tehdidiyle değil, aziz Türk milletinin kutlu iradesiyle hazırlanacak demokratik, sivil, özgürlükçü ve toplumun bütün kesimlerini kuşatan bir anayasaya ihtiyaç duymaktadır. Darbelerin ve sonrasında yaşanan acıların belleğimizde bıraktığı izleri silmek için atacağımız en önemli ve en doğru adım, ülkemizi böyle bir anayasaya kavuşturmaktır." Türkiye'nin toplumsal, ekonomik ve siyasal istikrarını tesis edecek, bireysel hak ve özgürlükleri teminat altına alacak, hukukun üstünlüğünü, çoğulculuğu, demokrasiyi tahkim edecek nitelikte bir anayasanın bu yolda çok ağır bedeller ödemiş olan Türkiye'nin en büyük arzusu olduğunu kaydeden Altun, şöyle devam etti: "Rabb'imizin izni ve inayetiyle, milletimiz nasıl darbeler çağını tarihe gömmüşse, darbeci zihniyetin tüm izlerini de aynı şekilde ortadan kaldıracaktır. Buna bütün kalbimizle inanıyor ve Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, bu yönde yoğun bir şekilde gayret gösteriyoruz. Bugün Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığımız ile Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu işbirliğinde Ulucanlar Cezaevi Müzesi'nde düzenlediğimiz '1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu'nu da bu gayretle hayata geçirdik. Sempozyumumuza teşrif eden Türkiye Yüzyılı'nın mimarı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ve katılım gösteren herkese teşekkür ederim." BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: 12 Eylül mağduru o günleri anlattı: Damarlarıma kadar hissettim

12 Eylül mağduru o günleri anlattı: Damarlarıma kadar hissettim Haber

12 Eylül mağduru o günleri anlattı: Damarlarıma kadar hissettim

Türkiye Cumhuriyeti'nin evlatları, 12 Eylül 1980 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren önderliğinde üçüncü darbe sürecini yaşayarak unutamayacağı psikolojik travmalar geçirmişti. Darbe sonrası cezaevlerinde işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetmişti. 12 Eylül 1980 tarihinin üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen o günün mağdurları uğradıkları işkenceleri anlatarak dinleyenlerin adeta tüylerini ürpertiyor. O günlerden bahsederken vücutlarının titrediğini ve yaşadıkları işkencelerin ise damarlarına kadar işlediğini hissettiklerini söyleyen 12 Eylül mağdurlarından Edirne’de yaşayan vatandaşlardan 63 yaşındaki Ekrem Demir, arkadaşlarıyla birlikte yaşadığı zulmü unutamıyor. Darbe yönetiminin o günlerde uyguladığı insanlık dışı muamele sebebiyle birbirinden korkunç işkencelere mahkum edilen ve o korkunç günlerin tanıklarından olan Rize doğumlu Ekrem Demir, yaşadıklarını anlatırken tüylerinin diken diken olduğunu ifade etti. 1980 darbesi ile henüz hayatlarının baharında gencecik çocuk yaşlarında yaşadıkları insanlık dışı muamelelerle vahşeti yaşayan memleketin masum evlatları dün gibi her şeyi hatırlıyor. “Ne kadar yabancı ajan varsa hepsi memlekete cirit atıyordu” 1980 darbesinde insanlık dışı işkenceye uğrayan 63 yaşındaki Ekrem Demir, Edirne’de Selimiye Camisinin gölgesinde çok daha güzel şeyler anlatabilmeyi istediğini savunarak, “1980 ihtilali öncesi memlekete maalesef ne kadar yabancı ajan varsa hepsi memlekete cirit atıyordu. Bunlar memleketin, bu ülkenin çocuklarını, milletin ve memleketin sorunlarını konuşmasına izin vermedi. Her gün bunları birbirleriyle kavga ettirdi. Sabah silahla ülkücü vurulur, akşama ise aynı silahla solcu vurulur. Böyle bir dönem yaşadık. Onun için keşke o çok okuyan memleketin evlatları, araştıran vatanını ve milletini çok seven insanlar keşke bir masa etrafında toplansaydılar da memleket meselelerini konuşabilselerdi” dedi. “15 yaşında bir çocuktum” 1965 Rize doğumlu olduğunu belirten Ekrem Demir, Edirne’de yaşadığını ifade ederek, “O günler aklımıza geldiğinde vücudumuz titriyor. Heyecanlanıyoruz ve yaşadıklarımızı bir daha yaşıyoruz. 12 Eylül’de kimlikteki yaşım 15 idi ama doğru yaşım 19’du. 15 yaşında bir çocuktum. Ben 12 Eylül’ü damarlarıma kadar hissettim. 12 Eylül’de yani 80 ihtilalinde biz ihtilalin ne olduğunu bilmiyorduk. Bize ihtilal olduğunu söylediler biz de Rize’nin İkizdere ilçesindeydik ve köye gittik. O zamanlar iletişim daha da kısıtlı olduğu için gelişmeleri takip etmeye çalışıyorduk. İletişimin olmaması ila beraber televizyonlarda pek yoktu. Sadece radyodan birtakım şeyleri takip ediyorduk. O zamanlar biz üç arkadaştık yani üç kafadar arkadaş diyelim. Bize haber verdiler gelin teslim olun diye. Biz de ilk başta teslim olmadık. Daha sonra rahmetli Alparslan Türkeş teslim olduktan sonra biz de ilçe karakoluna giderek teslim olduk. Karakola gittiğimizde karakol komutanı bize şu ifadede bulundu: 'Başbuğunuz teslim olmasaydı eğer siz teslim olmayacak mıydınız?' dedi. Ben de 'Evet' dedim, o teslim olmasaydı biz de teslim olmayacaktık. Komutan bana dedi ki, 'Oğul senin sesin benim sesimden daha yüksek çıkıyor'. Elinde cop vardı ne kadar dövdü ne kadar vurduğunu bilmiyorum orada bayılmışım, kendimden geçmişim” diye konuştu. “Gözlerimizi o kadar sıkı bağladılar ki beynimize kan gitmedi” Karakoldan alınarak yaklaşık bir ay boyunca bir okulun salonunda gözetim altında tutulduklarını vurgulayan Demir, “Bir ayın sonunda bizi Rize’nin merkezine götürdüler. Rize’de de bir süre kaldıktan sonra gece yarısı askerler bizi çağırdı ve gözlerimizi kapatarak bilmediğimiz bir yere götürdüler. Gözlerimizi o kadar sıkı bağladılar ki beynimize kan gitmedi. O esnada gözleriniz kapalı ve hiçbir yeri görmüyorsunuz. Arkanızdan biri bize seslenerek 'Yürüyün ulan' diyor. Nereye yürüyeceksiniz ki gözleriniz kapalı ve yürüme imkânınız yok. Gözü kapalı bir insan nasıl yürüyebiliyorsa biz de korkarak öyle yürümeye çalıştık. Bir yere kadar yürüyorsun bu sefer de 'Çık ulan çık yukarı' diyor. Bununla birlikte ağza alınmayacak pis küfürler bize ediliyor. Meğerse bizi şiddetle bir araca bindirmeye çalışıyorlar. Basamakları çıkarken askeri bir araç olduğunu anladım. Aracın içine girdik ama aracın içinde insanlar balık gibi istiflenerek üst üste duruyor. Orada da bağırmalar, hakaretler ve küfürler ediliyordu. En sonunda biz sorguya aldılar. Bizi götürdükleri binayı bilmiyorum çünkü gözlerimiz bağlanmıştı. Götürdükleri bina da sürekli bağırma ve ağlama sesleri duyuyoruz. İşkence sesleri duymaya başladık. İşkenceye uğrayanların bir kısmının kim olduğunu seslerinden anlayabiliyorduk” şeklinde konuştu. “Suçu ağır olanları Erzincan’a gönderdiler” Çok büyük şiddette maruz kaldıklarını ve saatlerce işkenceler yaşadıklarını söyleyen Demir, “Benim koluma bir başkasını bağladılar ve işkenceden sonra bizi başka bir yere götürdüler. Gözlerimiz açıldıktan sonra Rize’de bulunun bir eğitim enstitüsünün spor salonuna götürdüklerini öğrendik. Orada yaklaşık 60 gün kaldıktan sonra herkesi başka yerlere gönderdiler. Suçu ağır olanları Erzincan’a gönderdiler fakat beni orada tahliye ettiler" diye konuştu. “Ben de atlayınca önümde olan duvara çarpıyorum” Gururunu inciten olaylardan bir tanesinin de insanlığı ayaklar altına alan bir davranışlar olduğuna değinen Demir, “Bunu anlatmadan geçemeyeceğim. Ayakta duruyoruz, gözlerimiz kapalı ve yanımızda kimin olduğunu bilmiyoruz. Bize emir veriyor ve 'Önünüzde şu anda derin bir çukur var, o çukuru geçebilmen için atlaman lazım, eğer atlamazsan çukurun içine düşersin' diyor. 'Dediğimi iyi dinledin mi, duydun mu?' diyor. Ben de 'Evet efendim' diyorum. Sırasıyla 3’e kadar sayınca 'Atla' diyordu. Ben de atlayınca önümde olan duvara çarpıyorum. Orada bitiyorsun işte. Bu benim için çok acıklı bir olaydı” ifadelerine yer verdi. “Sabah silahla ülkücü vurulur, akşama aynı silahla solcu vurulur” Demir, "Biz o dönemde bir asker vurmadık ve bir şey yapmadık, arkadaşlarımızla münakaşa ettik sadece. 1980 ihtilali öncesi memlekette maalesef ne kadar yabancı ajan varsa hepsi memlekete cirit atıyordu. Bunlar memleketin, bu ülkenin çocuklarını milletin ve memleketin sorunlarını konuşmasına izin vermedi. Her gün bunları birbirleriyle kavga ettirdi. Sabah silahla ülkücü vurulur, akşama ise aynı silahla solcu vurulur. Böyle bir dönem yaşadık. Onun için keşke o çok okuyan memleketin evlatları, araştıran vatanını ve milletini çok seven insanlar keşke bir masa etrafında toplansaydılar da memleket meselelerini konuşabilselerdi” ifadelerini kullandı. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Ağrılarınızın sebebi depresyon olabilir

Gabon’da darbe! Ordu yönetime el koydu Haber

Gabon’da darbe! Ordu yönetime el koydu

Sudan, Çad, Mali, Burkina Faso ve Nijer'in ardından Gabon'da da tartışmalı seçim sonrası ordu yönetime el koyduğunu açıkladı. Sudan'da 1989'da darbeyle devletin başına geçen Ömer el-Beşir, Nisan 2019'da askeri müdahaleyle devrildi. Darbe sonrası iç savaşa sürüklenen ülkede henüz istikrar sağlanamadı. Bağımsızlığını kazandığı 1960'tan bu yana birçok askeri darbe gören Burkina Faso'da da ordu, ülkedeki güvenlik durumunu gerekçe göstererek Eylül 2020'de iktidara el koydu ve Yüzbaşı İbrahim Traore ülkenin lideri oldu. Mali'de Ağustos 2020'de İbrahim Baubacar Keita'nın devrilmesiyle başa geçen cunta, geçiş sürecinin sivil kanadının kilit konumdaki askerleri kabine dışında bırakmak istemesi üzerine Mayıs 2021'de yeni bir darbe daha yaptı. Mali'nin komşusu Gine'de de devrik lider Alpha Conde'nin Anayasa'yı değiştirerek 3'üncü dönem de cumhurbaşkanı adayı olması ülkede darbeye giden sürecin başlangıcı oldu. 82 yaşındaki Conde, yaş ortalamasının 18 olduğu Gine'de Ekim 2020'de 3'üncü kez seçilerek başa gelmeyi başarsa da iktidarı hayal ettiği gibi olmadı. Conde, 6 Eylül 2021 tarihinde 2018'de oluşturduğu elit timin başına bizzat getirdiği Yarbay Mamady Doumbouya tarafından devrildi. Nijer'de ise 2021 seçimlerini kazanan Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum, kendilerine "Vatanı Koruma Ulusal Konseyi" adını veren bir grup asker tarafından 26 Temmuz'da yapılan darbeyle devrildi. Son olarak Gabon'da, hafta sonu yapılan tartışmalı seçimlerin ardından bir grup asker, yönetime koyduklarını, seçimlerin iptal edildiğini ve ülke sınırlarının kapatıldığını açıkladı. Gabon'da 2019'da da darbe girişimi olmuştu Afrika'daki darbe silsilesinin son durağı olan Gabon'da 2019'da da darbe girişimi olmuştu. Afrika'nın istikrarlı ülkelerinden biri olarak görülen Gabon'da, Cumhurbaşkanı Ali Bongo'nun yurt dışında olduğu sırada Teğmen Kelly Ondo Obiang liderliğindeki bazı askerler, 7 Ocak 2019'da ulusal radyoyu ele geçirerek bildiri okudu. İsyancı askerler, Gabon Ulusal Jandarma Müdahale Birimi tarafından yakalandı. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Nijer’de cunta yönetiminden orduya “Hazır olun” talimatı

Nijer'deN ECOWAS'a saldırı tehdidi Haber

Nijer'deN ECOWAS'a saldırı tehdidi

"Vatanı Koruma Ulusal Konseyi (CNSP)" Sözcüsü Amadou Abdramane, devlet televizyonundan yeni bir bildiri okudu. Bildiride, Nijer'in Paris, Abuja, Lome ve Washington büyükelçilerinin görevine son verildiği duyuruldu. HALK UYARILDI Halka, casuslar ve yabancı ülkelerin ordularına karşı dikkatli olunması çağrısında bulunulan bildiride, şüpheli her türlü hareketin yetkililere ihbar edilmesi istendi. Bildiride, Fransa ile imzalanan tüm askeri iş birlikleri ve protokollerin de feshedildiği kaydedildi. Cunta, ECOWAS'a da yeni bir tehditte bulundu. Bildiride, "ECOWAS, Nijer'e askeri müdahalede bulunursa, dostlarımız (Gine, Mali, Burkina Faso) hariç üye ülkelerden birine ani bir saldırı düzenleriz." ifadesi kullanıldı. CUMHURBAŞKANI BAZUM YARDIM İSTEDİ Cumhurbaşkanı Bazum, Washington Post gazetesi için "Ülkem saldırı altında ve ben de esir alındım" başlıklı bir makale kaleme aldı. Nijer'in, demokrasiyi yıkmaya çalışan askeri cuntanın saldırısı altında olduğuna dikkati çeken Bazum, kendisinin de keyfi şekilde esir alınan ve hapsedilen yüzlerce Nijerliden biri olduğunu yazdı. Bazum, "Bu darbe girişimi Nijerliler için bir trajedi olsa da başarılı olması halinde sınırlarımızın çok ötesinde yıkıcı sonuçlar doğuracak." değerlendirmesinde bulunarak, ABD ve tüm uluslararası toplumu, ülkesinde anayasal düzenin yeniden tesisine yardım etmeye çağırdı. İDDİALARI YALANLADI Cumhurbaşkanı Bazum, darbecilerin, "Nijer'in terörle mücadelede başarısız olduğu ve ABD ile Avrupalı müttefiklerin ülkeye zarar verdiği" iddiasını yalandı. Nijer'in güvenlik durumunun, suçlanan müttefiklerle işbirlikleri sayesinde önemli ölçüde iyileştiğine vurgu yapan Bazum, Nijer'in ulusal bütçesinin yüzde 40'nın dış yardımlara bağımlı olduğunu ve darbe başarılı olursa bu yardımların kesileceğini kaydetti. Bazum, Nijer'in, son 15 yılın en güvenli dönemini yaşadığını belirterek, ülkesinin, darbe hükümetlerinin yönetimde olduğu Burkina Faso ve Mali'den çok daha iyi durumda olduğunu vurguladı. Darbecilerin, güvenlik alanındaki endişeleri gidermek yerine halkın onurunu ayaklar altına alarak Wagner gibi sabıkalı gruplarla çalıştığını ifade eden Bazum, "Orta Sahel bölgesi, darbecilerin ve bölgedeki müttefiklerin açık daveti yüzünden Wagner vasıtasıyla Rusya etkisine girebilir." uyarısında bulundu. BATI'NIN EN ÖNEMLİ MÜTTEFİKİ Mali ve Burkina Faso'da art arda yaşanan darbeler sonrası Batı'nın Sahel'deki en önemli müttefiki haline gelen Nijer'de, Fransa'nın 1500 ve ABD'nin de yaklaşık 1000 askeri bulunuyor. ABD'nin şimdiye kadar inşa ettiği en büyük ve masraflı İnsansız Hava Aracı (İHA) üssü de Agadez kenti yakınlarında yer alıyor. Fransa da ABD ve İtalya ile başkent Niamey'deki bir askeri üssü kullanıyor. Uluslararası toplum, 26 Temmuz'dan bu yana var gücüyle darbenin seyrini değiştirmeye uğraşıyor. SÜRE DARALDI ECOWAS, 30 Temmuz'da, askeri cuntaya Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum'un serbest kalması ve yeniden görevine dönmesi için bir hafta süre vermişti. ECOWAS, bu süre zarfında taleplerinin karşılanmaması durumunda askeri müdahale dahil her seçeneği değerlendireceklerini duyurmuştu. Askeri müdahale ihtimali, Batı Afrika'daki diğer cunta hükümetlerinin tepkisini çekmişti. Yönetimde askerlerin olduğu Burkina Faso ve Mali, yayımladıkları ortak bildiride Nijer'e askeri müdahalenin kendilerine savaş açmak anlamına geldiği konusunda ECOWAS'ı uyarmıştı. Gine de cuntaya destek açıklamasında bulunmuştu. Diğer yandan Senegal, Fildişi Sahili, Benin ve Nijerya da üyesi oldukları ECOWAS'ın askeri müdahalesini destekleyeceklerini açıklamıştı. NE OLMUŞTU? Nijer'de Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum, 26 Temmuz'da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı unsurlarınca alıkonulmuş ve o akşam asker yönetime el koyduğunu duyurmuştu. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı General Abdurrahmane (Ömer) Tchiani, 28 Temmuz'da Vatanı Koruma Ulusal Konseyi (CNSP) isimli cuntanın liderliğini üstlenmiş ve geçiş hükümetinin başına geçmişti. AA

Aliağa'da 15 Temmuz anma programı düzenlendi Haber

Aliağa'da 15 Temmuz anma programı düzenlendi

Aliağa Kabristanlığında şehitlik ziyareti ve Çarşı Camisi'nde mevlit okutulmasıyla başlayan anma programı, akşam saatlerinde Demokrasi Meydanı'nda gerçekleştirilen etkinliklerle devam etti. Aliağa Kaymakamlığı tarafından organize edilen anma programına, Aliağa Kaymakamı Zekeriya Güney, Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar, Garnizon Komutanı Albay Faruk Altun, Aliağa Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet İmir, şehit yakınları, gaziler, daire amirleri, belediye meclis üyeleri, siyasi parti üyeleri ile vatandaşlar katıldı. “Yüce Milletimiz Bu Zaferi Kanlarıyla, Canlarıyla Almıştır” Okunan ilahilerin ardından ise günün anlam ve önemine ilişkin konuşmayı Aliağa Kaymakamı Zekeriya Güney yaptı. Güney, "15 Temmuz, vatanımızın bölünmez bütünlüğünün, milletimizin azim ve kararlılığının, milli birlik ve beraberliğinin bütün dünyaya bir kez daha gösterildiği tarihi bir gün, dünya toplumlarına ve devletlerine ders veren bir destandır. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı ile yüce milletimiz elinde bayraklarıyla sokaklara çıkmış, meydanlara inmiş, namluların, tankların, helikopterlerin, uçakların karşısına dikilmiş ve bu zaferi kanlarıyla, canlarıyla almıştır. 15 Temmuz hain darbe girişimi, milletimizin ülkesine, devletine, demokrasisine, anayasal düzenine ve özgürlüğüne bağlılığını, aydınlık bir gelecek idealinden asla taviz vermeyeceğini tüm dünyaya haykırdığı unutulmaz bir gecedir" ifadelerini kullandı. ‘15/07 Şafak Vakti' isimli film gösterime sunuldu Vatandaşlara çeşitli ikramların da yapıldığı programda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 15 Temmuz gecesi Türk Milleti'ne yaptığı çağrı ekranlardan gösterildi. Hemen ardından 15 Temmuz akşamı yaşanan darbe girişimi sırasında halkın farklı kesimlerinden insanların yaşadıklarını anlatan ‘15/07 Şafak Vakti' isimli film gösterime sunuldu. Anma programı, saat 00.13'te camilerden okunan sela ile son buldu. İHA

Turgut Aslan: Bir rapor hazırladım darbecilerin hedefi oldum Haber

Turgut Aslan: Bir rapor hazırladım darbecilerin hedefi oldum

15 Temmuz 2016 gecesi Ankara’da yaşanan askeri hareketlilik hakkında bilgi almak isteyen dönemin 1. Sınıf Emniyet Müdürü, Terörle Mücadele Daire Başkanı Turgut Aslan, koruması Hasan Gülhan ile birlikte Jandarma Genel Komutanlığı’na gitti. Aslan ve koruması, FETÖ’nün darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki eylemleri organize eden eski kurmay albay Erkan Öktem ve beraberindeki darbeci askerler tarafından alıkonuldu. İnfaz edilerek başlarından vurulan Hasan Gülhan hayatını kaybederken, ağır yaralanan Turgut Aslan geçirdiği operasyonlarla hayata tutunarak “gazi” unvanını aldı. Terör örgütleriyle korkmadan mücadele ettiklerini söyleyen Aslan, 15 Temmuz Müzesi’nde darbe girişimiyle ilgili açıklamalarda bulundu. “Öldüğümü sanıp oraya bırakmışlar” Darbe girişimi gecesi Jandarma Genel Komutanlığı’nda yaşananları anlatan Aslan, “O gün Jandarma Genel Komutanlığı’nda birtakım hareketler görünce oraya gittim. Dönemin Korgenerali Arif Çetin ile görüştük. İçeriye Arif Çetin ile randevum var diyerek girmek istedim. Bana, ‘Onların burada sözü geçmez. Yurtta Sulh Cihanda Sulh Konseyi yönetime el koydu’ dediler. Ben yine de ısrar ettim. Yetkiliniz kimse görüşmek istiyorum dedim. Dönemin Jandarma Komutanı Erkan Öktem’e söylediler ve içeriye aldılar. Bana bir yudum su bile vermediler. Lavaboya gitmek istedim. Öktem bana, ‘Seni öyle bir yere göndereceğim ki lavaboya ihtiyacın olmayacak’ dedi. İçeriye girdikten sonra korumamın ve benim gözlerimi bağladılar. Ellerimizi arkadan kelepçelediler. Korumam Hasan Gülhan’ın kafasına ateş edip şehit ettiler. Ardından da benim kafama ateş ettiler. Öldüğümü sanıp oraya bırakmışlar. Ben kendi kararımla hesap sormak için gitmişim oraya” dedi. “FETÖ ile ilgili hazırladığım raporun ardından hedef haline geldim” Fetullahçı Terör Örgütü - Paralel Devlet Yapılanması’nın (FETÖ/PDY) faaliyetleri ile ilgili hazırladığı raporun ardından darbecilerin hedefi olduğunu söyleyen Aslan, “FETÖ ile ilgili 60 sayfalık bir rapor hazırladım. Raporun ardından Fethullah Gülen beni gazetelerinde hedef gösterdi. Amacı arkadaşlarımı ve beni yıldırmaktı. Biz yılmadık, raporun arkasında durduk. Bu yüzden de beni hedefe aldı. Raporu Türkiye’deki bütün savcılıklara gönderdim. Onlar da iddianamelerinde raporu kullandı. Bu rapor çok tehlikeli bir rapordu. Cumhurbaşkanımız beni çağırdı. ‘Bir rapor lazım’ dedi. Raporda Fethullah Gülen’in yaptıklarını yazdım” ifadelerini kullandı. “Muhsin Yazıcıoğlu da bence FETÖ tarafından öldürüldü” 2009’da geçirdiği helikopter kazası sebebiyle hayatını kaybeden Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun da FETÖ’nün hedefinde olduğunu dile getiren Aslan, “Rapordaki en önemli unsurlardan birisi, FETÖ’nün ayağına demir bağlayıp denize atarak öldürdükleri gazeteciydi. Muhsin Yazıcıoğlu da bence FETÖ tarafından öldürüldü. Buna da raporumda yer vermiştim. Bunun üzerine yargı da FETÖ’nün silahlı terör örgütü olduğuna karar verdi” diye konuştu. “Beni sürekli tehdit ediyorlardı” Görevdeyken sürekli ölümle tehdit edildiğini söyleyen Aslan, “Önceleri korumam yoktu. Bir gün arabama silahlı saldırıda bulundular. Ben de ardından koruma ile hareket etmeye başladım. Beni sürekli tehdit ediyorlardı. Mardin’de beni tüfekle vurmak istemişler ama silah tutukluk yapmış. Suikastın tetikçisi ifadesinde, ‘Öldürmeyen Allah öldürmüyor’ dedi” ifadelerine yer verdi. “Darbenin başarısız olmasının sebebi milletimizin sokağa inmesidir” Darbe girişiminin Türk milletinin kararlı duruşu sayesinde başarısız sonuçlandığını belirten Aslan, “Milletimiz, Cumhurbaşkanımızın talimatıyla sokağa indi. Darbe girişiminin başarısız sonuçlanmasının en önemli sebebi buydu. 15 Temmuz günü çok zordu. Allah bu ülkeye bir daha 15 Temmuz yaşatmasın. Fethullah Gülen, bu ülkeyi emperyalist ülkelerin kucağına bırakmak istiyordu. Buna engel olanlardan birisiyim. Ülkemizi emperyalist ülkelerin kucağına bırakmadığımız için çok mutluyum” değerlendirmesinde bulundu. “Uyandığımda ilk cümlem, Fethullah Gülen’in başarılı olup olmadığını sormak oldu” Saldırı sorası yaşadıklarını da dile getiren Aslan, “Beni bilmediğim bir yere götürdüler. Eyvah herhalde öleceğiz, durum kötü dedim. Saldırıya uğradıktan sonra hastanede kendime gelmişim. Uyandığımda ilk cümlem, Fethullah Gülen’in başarılı olup olmadığını sormak oldu. Başarılı olduysa yandık, demokrasiyi kaybettik, ülkemiz elden gitti dedim. Tedavi sürecimde çok zorluklar vardı. Ailem bana çok destek oldu. 5 ay komada kalmışım, 5 beyin ameliyatı geçirmişim. Hastanede antrenmanlar, parklarda yürüyüşler yapıyordum. Darbe girişiminin başarısız olduğu öğrendiğimde de, halk ve demokrasi kazandı dedim” şeklinde konuştu. “Cizre’deki bir operasyonu unutamıyorum” Görevdeyken icra ettikleri operasyonlarla ilgili de konuşan Aslan, “Cizre’deki bir operasyonu unutamıyorum. Orada çok şehit vermiştik. Ona çok üzülmüştüm. Terörle mücadelemiz hala devam ediyor. Tehlike bitmiş değil. Onlarda para çok, dünya onları destekliyor” diye konuştu. “Bürokrasinin çeşitli kademelerinde çalıştım” Cumhurbaşkanı Başdanışmanlık görevini yürüten Aslan, “Terörle mücadele daire başkanlığı yaptım. Bürokrasinin çeşitli kademelerinde çalıştım. Uzun zamandır da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde çalışıyorum” dedi. İHA

15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 7 yıl geçti Haber

15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 7 yıl geçti

Kurulduğu günden beri, "devletin kılcal damarlarına" sızmak için her türlü yolu deneyen FETÖ, "cemaat" adı altında yaptığı hukuksuzluklar deşifre olunca 15 Temmuz gecesi darbe girişiminde bulundu. AA muhabiri, seçilmiş hükümete karşı 7 yıl önce silaha sarılan FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde neler yaşandığını derledi. AK Parti'nin 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde yüzde 49 oy oranıyla yeniden iktidara gelmesinin ardından hükümetin, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla FETÖ'cü askerleri tasfiye edeceğini bilen örgüt, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının, generallerin de aralarında olduğu örgüt mensubu askerlere yönelik gözaltı kararıyla sarsıldı. Süreçte, dönemin MİT Başkanlığı Müsteşarı Hakan Fidan ile teşkilatın üst düzey görevlilerinin ifadeye çağrılması, 17/25 Aralık soruşturmaları ve MİT tırlarının durdurulması gibi kumpaslarla hükümete geri adım attıramayacağını anlayan örgüt, son çare olarak darbe yapmaya karar verdi. Örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in, 19 Mart 2016'da kamera karşısına geçerek yaptığı konuşmanın, darbe çağrısı olduğu belirlendi. Elebaşının bu talimatının ardından Türkiye genelinde darbe hazırlıklarını tamamlayan sivil ve asker örgüt mensupları, harekete geçmek için 16 Temmuz saat 03.00'ü beklemeye başladı. Ancak ihanet girişimine saatler kala helikopter pilotu bir binbaşı, MİT Başkanlığına giderek FETÖ'cülerin Müsteşar Fidan'ı alıkoymayı planladığını ihbar etti. Fidan, bu bilgiyi dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'e bildirdi, daha sonra bir yardımcısını ayrıntıları aktarmak üzere Genelkurmay Başkanlığına gönderdi. Orgeneral Güler, MİT yetkilisiyle konuştuktan sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a görüşmenin içeriğini aktardı. Bunun üzerine Akar, Türk Silahlı Kuvvetler Harekat Merkezine, havadaki araçların üslerine dönmesini, hava sahasının ise uçuşa kapatılması emrini verdi. Ayrıca Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığından zırhlı araçların birlik dışına çıkarılmaması için dönemin 4. Kolordu Komutanı Korgeneral Metin Gürak'ı görevlendiren Akar, helikopter uçuşlarına karşı da dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ı Kara Havacılık Komutanlığına gönderdi. Aynı saatte Orgeneral Güler'in eski Özel Kalem Müdürü Kurmay Yarbay Bünyamin Tuner, darbe girişimini sevk edecek isimlerden eski Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç'e, MİT Müsteşarı Fidan'ın, Akar ile görüştüğünü iletti. Akar ve Fidan'ın görüşmesi ile Çolak'ın Kara Havacılık Komutanlığına gittiği bilgisi, darbeciler arasında dolaşmaya başladı. DARBE SAATİ ERKENE ÇEKİLDİ Bunun üzerine Akıncı Üssü'nde darbeyi yönetecek Adil Öksüz ve diğer sivil imamların onayıyla 16 Temmuz 03.00'te başlaması planlanan darbe girişimi 15 Temmuz saat 20.30'a çekildi. Darbe girişimi için talimat verildikten hemen sonra Akıncı Üssü'nde toplanan Özel Kuvvetler Komutanlığından (ÖKK) seçilmiş teçhizatlı 33 bordo bereli, Genelkurmay Başkanlığı'na hareket etti. Eski Genelkurmay Strateji Daire Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli, Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Albay Orhan Yıkılkan, Tuğgeneral Mehmet Partigöç ve Özel Kalem Müdürü Albay Ramazan Gözel, Genelkurmay Başkanlığındaki darbe girişimini organize etmek için bir araya geldi. Mehmet Dişli, saat 21.00'de Orgeneral Akar'a darbeyi tebliğ etti. Ancak Akar'ı ikna edemeyeceğini anlayan Dişli, makam odası dışında bekleyen ekibe müdahale emri verdi. Gözel, Yıkılkan, eski emir subayı Yarbay Levent Türkkan, eski emir subayı yardımcısı Yüzbaşı Serdar Tekin ve eski Başçavuş Abdullah Erdoğan, Orgeneral Akar'ı alıkoydu. GECENİN İLK ŞEHİDİ: BÜLENT AYDIN Karargahtaki darbecilerin talimatı üzerine Polatlı'da konuşlu 58. Topçu Tugay Komutanı eski Tuğgeneral Murat Aygün, Ankara'nın kritik noktalarını kontrol altına almak için aralarında füze rampa sistemlerinin de bulunduğu araçların kışladan çıkarılmasını emretti. Genelkurmay Başkanlığı Mesaj ve Evrak Dağıtım Sistemi (MEDAS) üzerinden "Hazırlık İkazı ve Birlik İntikali" başlıklı ihanet girişiminin ilk bildirisi gönderildi. Darbeciler Partigöç ile Turhan'ın imzasını taşıyan sözde sıkıyönetim atama listesi, MEDAS üzerinden birliklere gönderildi. Bu mesajdan sonra darbeciler, şehirlerin kritik yol ve kavşakları ile kamu kurumlarının işgali için aynı sistem üzerinden "Zırhlı Muharebe Aracı İntikali" konulu ikinci emri yayımladı. MEDAS üzerinden ardı ardına mesaj gönderen darbeciler, saat 21.53'te kışla dışındaki askerlerin birliklerine katılması emrini verdi. Bunun üzerine harekete geçen darbeciler, Kağıthane'deki "İstanbul'un gören gözü" olarak bilinen Afet Koordinasyon Merkezi'ni (AKOM) işgal etti. Kara Kuvvetleri Komutanı Çolak'ın koruma Astsubayı Bülent Aydın, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda darbecilerce şehit edildi ve Aydın, 15 Temmuz'un ilk şehidi olarak kayıtlara geçti. DARBE GİRİŞİMİNE KARŞI İLK SORUŞTURMA Akıncı Üssü'nden havalanan F-16'lar Ankara üzerinde alçak uçuşa başladı. Askeri hareketliliğe ilişkin gelişmeler, haber kanallarına saat 22.28'de yansıdı. Televizyonlar, İstanbul Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinden geçişlerin askerlerce engellendiğini "son dakika" olarak duyurdu. Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, saat 23.02'de NTV'ye telefonla bağlanarak, "Milleti temsil eden hükümet iş başındadır. Bu kalkışmayı yapanlar, bu çılgınlığı yapanlar, bu kanunsuz eylemin içerisinde olanlar en ağır şekilde bedelini ödeyeceklerdir." dedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, saat 23.05'te darbe girişimine ilişkin soruşturma başlattı. KRİTİK KURUMLAR BOMBALANDI Darbeci pilotlar, Gölbaşı'ndaki Emniyet Genel Müdürlüğü Havacılık Daire Başkanlığı'na, ardından Özel Harekat Başkanlığı'na saldırdı. Ayrıca darbecilerin kontrolündeki helikopterler, Yenimahalle'deki MİT yerleşkesini taradı. Eski Yarbay Ümit Gençer, TRT'yi işgal ederek darbe bildirisini okuttu. DİRENİŞ FİŞEĞİNİ ATEŞLEYEN AÇIKLAMA Saat 00.24'ü gösterdiğinde CNN Türk'e bağlanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe girişiminin seyrini değiştiren tarihi konuşmasını yaptı ve "Milletimizi meydanlara davet ediyorum." çağrısında bulundu. Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı önünde darbecileri protesto eden vatandaşlara helikopterden açılan ateş sonucunda 9 kişi şehit oldu, onlarca kişi yaralandı. Darbeci pilotlar Mehmet Yurdakul ve İlhami Aygül saat 00.56'da Ankara Emniyet Müdürlüğü'nü, yaklaşık 10 dakika sonra eski pilot Mustafa Özkan burayı ikinci kez bombaladı. HALİSDEMİR, DARBECİ GENERALİ VURDU Diyarbakır'dan bir tabur bordo bereli askerle havalanan darbeci Tuğgeneral Semih Terzi'nin uçağı Etimesgut Havalimanı'na saat 01.13'te indi. Dönemin Özel Kuvvet Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı, telefonla ulaştığı emir Astsubayı Ömer Halisdemir'den, Terzi'yi etkisiz hale getirmesini istedi. Komutasındaki askerlerle Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığı'na gelen Terzi, saat 02.14'te ÖKK'nın emir komutasını almak için helikopterle Gölbaşı'ndaki karargaha gitti. Karargah giriş kapısına kadar gelen Terzi, kahraman Astsubay Ömer Halisdemir tarafından vurularak etkisiz hale getirildi. Halisdemir, Terzi ile Diyarbakır'dan gelen askerlerden bazılarının açtığı ateşle şehit oldu. MECLİS BOMBALANDI Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nın önünde darbe girişimini protesto eden vatandaşlardan 36'sı şehit edildi. Vatandaşların direncini kırmak için her türlü yola başvuran darbeciler, bu kez Meclis'i hedef aldı. Eski pilotlar Hasan Hüsnü Balıkçı ve Uğur Uzunoğlu'nun kullandığı F-16'dan Meclis'e atılan bombayla 32 kişi yaralandı. Vatandaşlarca işgalden saat 03.00'te kurtarılan TRT normal yayınına dönerken darbeciler polise teslim edildi. Darbeci pilot Hüseyin Türk, televizyon yayınlarını kesmek için saat 03.14-03.19'da TÜRKSAT tesislerine dört bomba attı. Saatler ilerledikçe Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısıyla vatandaşların alanları doldurması darbecileri iyice panikletti. İstanbul Atatürk Havalimanı Kontrol Kulesini işgal eden darbeciler, polis özel harekat ekiplerince etkisiz hale getirildikten hemen sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı taşıyan ATA uçağı piste teker bastı. Erdoğan'ı havalimanında binlerce vatandaş karşıladı. İstanbul'daki gelişmenin ardından TBMM bir kez daha darbecilerin saldırısına maruz kaldı. Eski pilot yüzbaşı Hüseyin Türk, saat 03.24 ve 03.25'te F-16 uçağıyla TBMM'yi ikinci kez bombaladı. Sokaklarda vatandaşların, kışlalarda ise vatansever askerlerin darbecilere karşı mücadelesi devam ederken saat 04.00'te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, "FETÖ ile irtibatlı yargı görevlileri", "sözde Yurtta Sulh Konseyi üyeleri" ile "darbe teşebbüsüne katılanlar" hakkında gözaltı kararı verdi. DARBECİLER İÇİN YOLUN SONU GÖRÜNDÜ Saat 06.19'da eski pilot üsteğmen Müslim Macit, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Kavşağı'na iki bomba attı. Saldırıda 15 vatandaş şehit oldu, 7 kişi yaralandı. Jandarma Genel Komutanlığı'nda alıkonulan TEM Daire Başkanı Turgut Aslan ile koruması Hasan Gülhan, elleri ve gözleri bağlı halde bina dışına çıkarılarak, darbeci Albay Erkan Öktem tarafından başlarından vuruldu. Aslan ağır yaralanırken, Gülhan şehit oldu. Başbakan Yıldırım, Korgeneral Ziya Kemal Kadıoğlu'na darbecilerin kontrolündeki uçakları düşürme yetkisi verdi. Girişimin başarısız olduğunu anlayan İstanbul Boğaziçi Köprüsü'ndeki darbeciler, teslim oldu. Saat 08.26'yı gösterdiğinde darbecilerin alıkoyduğu Genelkurmay Başkanı Akar, Akıncı Üssü'nden helikopterle Çankaya Köşkü'ne götürüldü. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Fikri Işık'ın talimatıyla uçakların kalkış yapmasını engellemek için Akıncı Üssü ana pisti vuruldu. Saat 12.57'de Başbakan Yıldırım, Bakan Işık ve Genelkurmay Başkanı Akar ile Çankaya Köşkü'nde düzenlediği basın toplantısında darbe teşebbüsünün bastırıldığını açıkladı. Böylece Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde, milletin gayreti ve vatansever güvenlik güçleri sayesinde 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilen ihanet girişimine geçit verilmedi ve asker sivil 252 kişinin örgüt mensuplarınca şehit edildiği darbe girişimi, tüm yurtta yaklaşık 21 saatte kontrol altına alındı. Darbe girişiminde, yaklaşık 9 bin askeri personel, 35 uçak, 37 helikopter, 74'ü tank 246 zırhlı araç ve 4 bine yakın hafif silah kullanıldığı kayıtlara geçti. AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.