TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#15 Mart

15 Mart haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, 15 Mart haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kadıbeşegil: Eğitim konusunu çözmemiz lazım Haber

Kadıbeşegil: Eğitim konusunu çözmemiz lazım

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi kapsamında stratejik iletişim danışmanı Salim Kadıbeşegil, “Kazan-kazan-kazan” adlı sunum yaptı. Türkiye’nin ikinci yüzyılındaki vizyonunun önemli olduğunun altını çizen Salim Kadıbeşegil, “Eğer biz yüzyıllık bir yolculuk yapacaksak başka bir vizyona ihtiyacımız var. Bu vizyonlar, insan hakları ile gezegen haklarının ortak bir yaşam kültüründe buluşması, eğitim, sağlık, enerji ve kültürün herkes için dünya standartlarında, nitelikli ve bir yurttaşlık hakkı gereği bedava olabileceği bir Türkiye, etik ve adil ticarette standartları oluşturan uluslararası kurumlara katkı veren, oyun kurucu kimliğiyle öne çıkan bir ülke. Bu vizyonları yerine getirmek için karşımıza çıkacak engeller ise iklim krizi, mülteci sorunu ve sosyal patlamalar, yoksulluk, gelir adaletsizliği, kurumların güçten düşmesi” dedi. KÖY ENSTİTÜLERİ BUGÜNÜN İMKANLARIYLA YENİDEN AÇILMALI Kadıbeşegil, yeni yüzyıl için çözüm önerilerini sıralayarak, “Bu yüzyılda bu sorunların üstesinden gelmek isteyecek kurumlar olacak. Türkiye bunun neresinde olacak? Yedek kulübesinde mi olacak, sahada mı olacak? İklim krizinde yerel yönetimlerin çalışma yürütmesi lazım. Eğitim konusunu çözmemiz lazım. Okul öncesi eğitimde kaliteyi arttırmamız lazım. Ekolojik okuryazarlık, insanlık ve demokrasi eğitimi vermemiz lazım. Öğretmenliğin itibarını yeniden artırmamız lazım. Köy enstitüleri bugünün imkanlarıyla yeniden açılmadır. Her alanda kültürü ve sanatı üretmeliyiz. İş dünyasının baştan sona yenilenmesi lazım. Katılımcı demokrasi kültürünü geliştirmemiz lazım. Temel vatandaşlık gelirinin oluşturulması lazım” diye konuştu. Kadıbeşegil, “Kazan, kazan, kazan. Üreten kazansın, tüketen kazansın ama gezegen kazansın. Gezegenin kazananlar arasında olmadığı bir iş modelinin, bir sistemin bu yüzyılda ayakta durma şansı yok. Yolcu olma şansı da yok” dedi. HABER MERKEZİ

Benazus: Atatürk’ü anlamak bir varoluş kavgasının adıdır Haber

Benazus: Atatürk’ü anlamak bir varoluş kavgasının adıdır

Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazdığı kitaplar ve binlerce fotoğraftan oluşan Atatürk fotoğrafları koleksiyonuyla tanınan Hanri Benazus, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde “1923 Türkiyesi ve Mustafa Kemal” başlığı ile bir konuşma yaptı. ATATÜRK DEDİĞİNİZDE AKAN SULAR DURUR Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisi için çok büyük anlam taşıdığını belirten Benazus, “Atatürk dediğinizde bende akan sular durur. Daha genç bir subay olan Mustafa Kemal durduk yerde macera peşinde koşan sıradan birisi değildi. Tam aksine hayalini kurduğu yeniden doğuşu hayata geçirmeyi düşünen bir idealistti. Kurduğu cumhuriyetin ne anlama geldiğini nasıl büyük bir nimet olduğunu anlayabilmek için etrafımıza göz atalım. Afganistan, İran, Irak, Emirlikler, Suudi Arabistan, Suriye’yi, Mısır’ı, Libya’yı, Cezayir’i, Fas’ı, müslüman Afrika ve Asya ülkelerini şöyle bir gözden geçirin. Onun ve cumhuriyetin önünde hazır bir model de yoktu. Yolunu düşünerek, arayarak, deneyerek açtı. Şartlardan, tarihten yararlandı” dedi. ATATÜRK KONUSUNDA ÇOK FANATİĞİM Cumhuriyetin ilk yıllarındaki zor şartları hatırlatan Benazus, Atatürk ve kurucu kadroların hayata geçirdiği çalışmalara değindi. Ülkenin demir ağlarla örüldüğünü, köylüye toprak, tarım araçları dağıtıldığını, köylüyü ezen vergilerin kaldırıldığını, hastalıkların kökünün kazındığını ifade eden Benazus, “Cumhuriyet ile aslında yüzlerce yıllık prangaları kırıp yoktan bir ülke kurma aşamasına gelmişlerdi. Kolay değildi yoksul ve bitkin bu milletin yaralarını sarmak. Devrimlerle ulusumuz hızla kalkınmaya başladı. Atatürk’ü anlamak bir varoluş kavgasının adıdır. Atatürk konusunda çok fanatiğim?” diye konuştu. ATATÜRK’Ü ANLATIN Kİ BIRAKTIĞI HEDİYENİN KIYMETİNİ BUNDAN SONRAKİ TORUNLARIMIZ ÖĞRENSİN Atatürk’ü anlatan Benazus, “Babası öldü, yetim büyüdü, üvey evlat oldu, karga bekçiliği yaptı, tutuklandı, hapse atıldı, sürüldü, işsiz kaldı, hastalandı böbreklerinden, vuruldu göğsünden, mesleğinden atıldı, idama çarptırıldı, kardeşleri öldü, çocuğu olmadı, boşandı sonunda da karaciğeri iflas etti. Evet Mustafa Kemal Atatürk bu. Ne olur evladı olmayan bu yetimin duygularını herkese anlatın. Anlatın ki o yetimin evlatlarımıza bıraktığı hediyenin kıymetini bundan sonraki evlatlarımız, torunlarımız öğrensin” ifadelerini kullandı. HABER MERKEZİ

Keyman: Türkiye'nin geleceği İzmir'in geleceğinde yatıyor Haber

Keyman: Türkiye'nin geleceği İzmir'in geleceğinde yatıyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, altıncı gününde “Sadakate Davet” temasıyla düzenlenen oturumlarla devam ediyor. Önemli isimleri bir araya getiren kongrede Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve öğretim üyesi aynı zamanda İstanbul Politika Merkezi (İPM) Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman da “Kentlerin Türkiyesi ve Yaşamdaş Kentler: Demokrasi, Yeni Yerellik, Yaşamsallık” başlıklı bir sunum yaptı. Kongre kapsamında yürütülen çalışmaların önemine değinen Fuat Keyman, “Ben de çalışmalara katıldım. Sayın Tunç Başkan’a hem bu girişimi yaptığı hem de beni bu çalışmaya davet ettiği için teşekkür ediyorum. İzmir'in ayrıcalığı, İzmir'in önemi, böyle bir konferansı burada yapması ile bir kere daha tescil edilmiş oldu. İzmir'e de teşekkür ediyoruz” dedi. BAŞKAN SOYER'E DEPREM BÖLGESİNDE YÜRÜTTÜĞÜ ÇALIŞMALAR İÇİN TEŞEKKÜR ETTİ Deprem bölgesindeki izlenimlerini de aktaran Fuat Keyman, sivil toplum kurumlarının, belediyelerin çalışmalarının engellendiğini belirterek, “Bu yaşımda Kızılay'ın bu duruma düşmesinden çok üzgünüm. Türkiye'de çadır, kan satan, Eczacılar Birliği'nin deprem bölgesine getirdiği ilk yardım ilaçları için çadırlardan para isteyen bir Kızılay'a sahibiz. Depremde ilk önce holding olmaya çalışan bir Kızılay'a sahibiz. İzmir, İstanbul büyükşehir belediyelerine çok teşekkür ediyorum. Devletin olmadığı, sivil toplumun olduğu, sivil toplumun yeniden canlandığı bir dönemden geçiyoruz. Tunç Başkan ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne çok teşekkür ediyorum. Çünkü o insanların buna ihtiyacı vardı. O insanların çağrılarına belediyelerimiz, sivil toplum örgütleri hemen yanıt verdi” dedi. İZMİR BUNU HAK EDİYOR Keyman, İzmir İktisat Kongresi'nin yüzyıl sonra İzmir’de yeniden düzenlenmesinin önemine değinerek şunları söyledi: “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin yüz yıl önce aldığı derslerle ama geleceğe bakarak, o geleceğe bakış içinde ilkeleri birlikte çalışarak, birlikte konuşarak, üreterek yapılması çok önemli. Bu çok değerli. İzmir bunu hak ediyor. İzmir'de olmasının da önemi var çünkü yüz yıldan sonra İzmir İktisat Kongresi bir ulus devlet kurma, ulus kurma kongresiydi. Yüz yıl sonra artık kentli bir Türkiye'de yaşıyoruz. Kentli bir küresel dünyada yaşıyoruz. Bundan sonraki yüzyılın en önemli boyutlarından biri kentler olacak. Türkiye'nin kentlerinden, kentlinin Türkiye’sine geçtik. Kentlerin Türkiye’sinde de özel kentler var. İzmir bu kentlerin en potansiyeli. Türkiye'nin geleceği İzmir'in geleceğinde yatıyor. İzmir'in kendini nasıl yöneteceğinde... Biz İzmir'e 'kent bölge' diyoruz. Çünkü İzmir'den konuşmak; Manisa'dan, Bergama'dan konuşmak anlamına geliyor. Balıkesir'e kadar gidiyor. Büyük bir bölge. Bu bölgenin iyi yönetilmesi, o bölgede birlikte yaşamın olması ama en önemlisi canlıların yaşamı, insanların kaybolmayacağı şekilde bir yönetimin olması bence Türkiye ve dünya için de önemli. O nedenle kongrenin İzmir'de olması önemli.” DEMOKRASİNİN ÖNEMİNİ İÇSELLEŞTİRMEMİZ GEREKİYOR Konuşmasında demokrasinin önemine değinen Keyman, sözlerini şöyle tamamladı: “Yüz yıl önce Türkiye, İzmir İktisat Kongresi ile ulus devlet kurmayla, eğitim ve itibarla başardıysa, bugün de başarabilir. Bugün başarırken, geçmişten ders almamız, geçmişe eleştirel olarak bakmamız, geçmişteki eksik olan şeylerin yanı sıra artılarımıza da bakarak, Türkiye'yi gelecek yüzyıla hazırlamamız gerekiyor. En temel derslerden biri demokrasi. Demokrasi olmayınca ekonomik gelişme, adalet de olmuyor. Demokrasiyi artık üzerinde çalışacağımız, koruyacağımız bir sistem olarak görmemiz lazım. Demokrasinin önemini içselleştirmemiz gerekiyor.” HABER MERKEZİ

Yıldırım Koç: Minderin tutuştuğu bir sürece giriyoruz Haber

Yıldırım Koç: Minderin tutuştuğu bir sürece giriyoruz

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi kapsamında akademisyen ve sendikacı Yıldırım Koç, “Türkiye’de Günümüzde Sendikacılığın Durumu ve Sorunları” adlı sunum yaptı. Yıldırım Koç, “1923 yılında ilk İktisat Kongresi yapıldığında Türkiye işçi sınıfı nicel olarak da nitel çok zayıftı. Gayrimüslimler ağırlıktaydı. O dönemde İstanbul’daki sendikalar Anadolu’daki mücadeleye destek vermek yerine emperyalist ülkelerle işbirliği yaptılar. Müslüman işçiler ise mücadelede hayatını kaybettiler. Dolayısıyla 1923 yılındaki İktisat Kongresi’nde işçiler doğal olarak gerekli yeri bulamamıştır. Bugün çok farklı koşullardayız. Türkiye işçi sınıfı toplumsal ve siyasal geleceğe damga vuracak kadar nicel ve nitel olarak güçlüdür. Türkiye’nin siyasal ve toplumsal geleceğine damga vuracak güç, Türkiye işçi sınıfıdır. Türkiye bir iktisadi depreme hızla gidiyor” diye konuştu. EKONOMİK DEPREM VURGUSU Türkiye’deki işçi sınıfı ve sendikacılığın gelişimi hakkında bilgi veren Koç, “Çok farklı bir sürece giriyoruz. İşçiler sendikacıları aşar ve kendileri eyleme başlar. Siyasal iktidarın zayıfladığı algısına geçerlerse bu konuda son derece gerçekçidirler ve kitlesel eylemler kendiliğinden gerçekleşir. Siz ağzınızla kuş tutsanız hayatından memnun işçiyi harekete geçiremezsiniz. Şimdi yepyeni bir ekonomik depreme gidiyoruz. Bugün Türkiye’nin yüzde 70’i işçi ve memur. Eğer diğer kesimleri de eklerseniz yüzde 80’i geçer. Bu koşullarda Türkiye tarihinde ilk defa bu kadar fazla toplumsal yoksullaşma olacak. Bu koşullarda, önümüzdeki günlerde insanların eylemlerde ekmek kavgasında birleşeceğini göreceksiniz. Benim madenci bir arkadaşımın sözü var; işçi sınıfı oturduğu minder tutuşmadan ayağa kalkmaz. Minderin tutuştuğu bir sürece giriyoruz” ifadelerini kullandı. HABER MERKEZİ

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi Millet İttifakı başkanlarını buluşturdu Haber

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi Millet İttifakı başkanlarını buluşturdu

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin “Değişime Davet” temasıyla düzenlenen beşinci gününde Millet İttifakı Başkanlar Buluşması düzenlendi. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in ev sahipliğindeki programda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener adına Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal katıldı. Programın sunuculuğunu ise Duygu Demirağ yaptı. KILIÇDAROĞLU’NDAN BAŞKAN SOYER’E TEŞEKKÜR CHP Genel Başkanı ve 13’üncü Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasına, “Böylesine anlamlı bir toplantıyı gerçekleştiren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımıza hepinizin huzurunda yürekten teşekkür ederim. İkinci yüzyılı birlikte inşa edeceğiz” diyerek başladı. Kemal Kılıçdaroğlu, “İşimizin çok kolay olduğunu kimse düşünmesin ama birinci yüzyılın kongresinde de o dönemin liderleri işlerinin çok kolay olmadığını biliyorlardı. Güzel bir Türkiye, barış içinde bir Türkiye, kalkınan ve büyüyen, bölgesinde ve dünyada saygınlığı olan bir Türkiye. Hepimizin idealinde olan bir Türkiye. Zor zamanlardan geçtiğimizin farkındayım. Atatürk’ü hep iki temel ilkeyle anarım. Biri siyasi bağımsızlık. ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’ der. ‘Bayrağımın altında özgürce yaşamak isterim’ der. İkinci ilkesi ise ekonomik bağımsızlıktır. İzmir’de 100 yıl önce yapılan kongrede Gazi Mustafa Kemal Atatürk şöyle söyler: ‘Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun iktisat zaferleriyle taçlandırılmazlarsa elde edilen zaferler sürüp gidemez, söner.’ Yani siyasi bağımsızlığın kalıcılığını sağlayan temel unsur ekonomik bağımsızlıktır. Bugüne kadar büyük sıkıntılar çektiğimizi biliyoruz. Ama öyle bir sistem kuralım ki kim iktidara gelirse gelsin bu tür krizlerle Türkiye karşı karşıya kalmasın” dedi. İKTİDAR SAHİPLERİ GELECEK TBMM’DE HESABINI VERECEK Dört ayaklı bir stratejiden söz eden Kılıçdaroğlu, “Birinci ayak güçlü bir demokrasidir. Güçlü bir parlamenter sistem. Dünyaya baktığınızda kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülkelerin tümünde güzel bir demokrasi anlayışı ve geleneği vardır. Biz de demokrasimizi geliştirmek zorundayız. Sağlıklı işleyen hiçbir demokraside denetimsiz alan yoktur. TBMM mi? O da denetlenir. Siyaset kurumunun halkına hesap vermesi gerekir. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerken, bunu vaat ederken Millet İttifakı olarak dedik ki Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. 85 milyondan toplanan vergilerin nerelere harcandığını herkes bilecek. Siyasi etik kanunu çıkaracağız diye 6 lider altına imza attık. Önemli bir karar daha aldık. TBMM’de plan ve bütçe komisyonu dışında bir de kesin hesap komisyonu kuracağız dedik. Yani 1 yıl önceki bütçenin kaynaklarının nerelere harcandığının hesabını verelim diye. Ve bir şey daha yaptık. Bizim tarihimizde bir ilk. Kesin hesap komisyonu başkanı ana muhalefet partisinden olacak. Yani iktidar sahipleri gelecek TBMM’de hesabını verecek” diye konuştu. BİLGİ EKONOMİSİ VURGUSU İkinci olarak üreten bir ülke inşa edileceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin üretmesi lazım. Herkes üretim zincirinin önemli bir halkası olacak. Herkesin ürettiği Türkiye güçlü, dışarıya el avuç açmayan bir Türkiye’dir. Neyi nasıl üreteceğimizi çok iyi bilmek zorundayız. 21’inci yüzyıl ekonomisi artık bilgi ekonomisidir. Hangi ülke bilgi üretirse o ülke hızla kalkınır. Nerede üreteceğiz? Üniversitelerde. Bizim iktidarımızda üniversiteler bilgi üretecek. Biz katma değeri yüksek ürün üretmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürün üretmenin yolu üniversitenin bilgi üretmesi, sanayicinin üretilen bilgiyi metaya dönüştürmesidir. 20’nci yüzyıl petrol yüzyılıydı ve petrol savaşları vardı. 21’inci yüzyıl çip savaşlarıdır. Çipi kim üretecek? 21’inci yüzyılının Türkiye’sinin temel hedefi bilimde, sanayide, teknolojide çip üreten bir ülke olmaktır” dedi. SOSYAL DEVLET YARA ALDI BUNU DÜZELTMEK BİZE NASİP OLACAK Stratejilerinin üçüncü ayağının sosyal devlet inşa etmek olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Güçlü bir sosyal devlet inşa edemezseniz istediğiniz kadar üretin. Hakça bölüşmezseniz, toplumun bir kesimi yoksul bir kesimi varsıl olursa orada huzur, bereket olmaz. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği güzel bir Türkiye’yi demokrasiyle, sosyal devletle yeniden inşa edebiliriz. Bugün Türkiye’de sosyal devlet büyük yara almıştır. Bunu düzeltmek bize nasip olacak. Bunu da yapacağız” dedi. BİZ AYAK UYDURMAK İSTEMİYORUZ BİZ YAPALIM ONLAR BİZİ İZLESİNLER Sürdürülebilirliğe ve liyakate değinen Kılıçdaroğlu, “Durduğunuz andan itibaren geriye gidersiniz. Dünya hızla değişiyor. Siz bu değişime ayak uydurmak zorundasınız. Sürdürülebilirliğin kilit anahtarı devlette liyakattir. Yani birikimli insanların devlet yönetiminde olmasıdır. Üreten insanların üniversitelerde olmasıdır. Değişime ayak mı uyduracağız? Değişime öncülük mü yapacağız? Biz ayak uydurmak istemiyoruz. Değişime, dönüşüme, atılıma öncülük yapan bir Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz. Sürdürülebilirliğin temel anahtarlarından birisi de eğitimdir. Eğitimin yeniliğe açık olması, merak duygusunu büyütmesi lazım. Biz eğitim sisteminde de köklü değişiklikler yapacağız” ifadelerini kullandı. İYİ TASARLANMIŞ BİR GELECEĞİ MİRAS BIRAKMAK İSTEDİK İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ise sözlerine Kılıçdaroğlu’nu, “Müstakbel Cumhurbaşkanım” şeklinde selamlayarak başladı. Başkan Tunç Soyer, konuşmasında 1923 yılında İzmir’de yapılan İktisat Kongresi’nden bahsederek başladı. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ni bu mirasla düzenlediklerini söyleyen Başkan Soyer, “Tüm bu çalışmaları yaparken bize ilham veren Atatürk’ün bu kongre için izlediği yol ve kurduğu model oldu. Yola çıkarken sadece ortak akılla inşa etmekle ilgili bir kararımız vardı. Bunun sonucunda oluşacak içerikle ilgili bir fikrimiz yoktu. Gördük ki ortak akılla inşa edilen bu süreç, ortaya çok güçlü bir içerik çıkardı. Hiçbir sorunun tek başına çözülemeyeceğini ve ancak uzlaşmayla topyekûn ve sürdürülebilir çözümler üretilebileceğini gördük. İki gün sonra tüm paydaşlarımızın katıldığı kapanış oturumunda ortaya çıkacak ilkeler, geleceğin Türkiye’sinin şekillenmesinde çok önemli bir rol oynayacak. Biz bugünün siyasal ikliminde bugünün sorunlarına çözüm aramak için değil, bugünün siyasal ikliminde geleceğin Türkiye’sine katkı sağlamak için yola çıktık. Sadece yolları, köprüleri ve binaları değil, iyi tasarlanmış bir geleceği miras bırakmak istedik” diye konuştu.  İKTİSAT KONGRESİ MİLLET İTTİFAKI’NA İZMİR’DEN YAPTIĞIMIZ GÖNÜLDEN BİR KATKIDIR Başkan Soyer, “Bugün Millet İttifakı’nın değerli liderleri olarak siz genel başkanlarımızın izlediği yol da farklı değil aslında. Toplumun kılcallarından beslenen ve farklılıkların zenginlik olarak kabul edildiği toplumsal mutabakatla ortaya konulan bir gelecek Türkiye’si inşa ediyorsunuz. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, Millet İttifakı’nın attığı tarihi adımlara İzmir’den yaptığımız gönülden bir katkıdır. Katkımızın içine binlerce işçinin, çiftçinin, iş insanının alın terini ve ruhunu koyduk. Yüzlerce uzmanın birikimini koyduk. Umarım kabul buyurursunuz. Bir şey değişecek, her şey değişecek” dedi. NE KADAR ÇOK DEMOKRASİ O KADAR EKONOMİ DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ise şunları söyledi: “100 sene sonra yeniden ülkemizde demokrasiyi inşa eden iktisadı konuşuyoruz. Ekonomi için olmazsa olmaz temel kavramlar hukuk ve eğitim. Türkiye’nin zirvede olduğu yıllarda bundan çok bahsediyorduk. Eğer eğitim ve hukukta gerekeni yapmazsak bu ülke orta gelir tuzağına düşer demiştik. Ve maalesef bu tuzağa düştük. Bu tuzaktan nasıl çıkabileceğimizi biliyoruz. Ne kadar çok demokrasi o kadar ekonomi. Ne kadar adalet o kadar ekonomi. Ne kadar liyakat o kadar ekonomi. Ne kadar eğitim o kadar ekonomi.” ADALET FIRSAT EŞİTLİĞİDİR “Dünya bugün çok net, çok keskin bir yere doğru gidiyor. Bugün ülkemizde otokrat yönetime karşı haysiyet mücadelesi var. Bu ülkenin sorunlarının çözümü hukuktan, adaletten, eşitlikten, insan haklarından geçiyor. Bunlardan vazgeçerseniz bu memleketi düştüğü çukurdan çıkaramazsınız. Otokratik bir yönetimde toplumun topyekûn zenginleşmesinden söz edilemez. Kuralların zayıfladığı bir ülkede eşitlikten bahsedilemez. Çünkü adalet fırsat eşitliğidir aynı zamanda. Sadece son iki yılda milli gelirden alınan pay yüzde 37’den 25’e düşmüş. Türkiye’de orta direk çökmüş. Peki, ne yapacağız? Dünyayı anlamadan, içerisinden geçtiği zor dönemi anlamadan Türkiye’yi anlamak kolay olmaz. Hemen kuzeyimiz savaş halinde, güneyimizde 10 yıldır devam eden iç savaş var, lojistik tedarik zinciri tamamen değişti. Küresel ısınma kapımızda. Gıda krizi yepyeni bir tarım politikasının yapılmasını gerektiriyor. Dünyada refah yeteri kadar artmadı.” DEMOKRASİ TARİHİ YAZIYORUZ “Yeni ekonomik modelimiz 4 sütunda sağlam yere basacak. Bu işin püf noktası ne diye sorarsanız özgürlükler derim. Biz buradan başlayacağız. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı… Yapılacak çok iş var. Endişe etmeye gerek yok. Daha zor şartlarda 1923’te Cumhuriyet’i biz kurduk. Yine yapacağız, yine başaracağız. Ekonomik krizi, sağlık krizini, gıda krizini çözecek takım burada. Bu enkazı hep beraber millet olarak kaldıracağız. Hiç endişeniz olmasın.  14 Mayıs’ta kazanacağımız zafer demokrasi mücadelesi verenlere umut olacak. Dünyanın bütün demokratları için ilham kaynağı olacağız.” BİR KEZ BAŞARANLAR BİR KERE DAHA BAŞARACAKTIR Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, şöyle konuştu: “Bir tarihi kongreyi gerçekleştiriyoruz. Bu tür kongreleri bir muhasebe yapmak açsından çok değerli buluyorum. 100 yıllık bir muhasebeyi yapmak mecburiyetindeyiz. Başta aziz Atatürk ve tüm delegasyonun kararları bir mücadelenin sonucuydu. İzmir İktisat Kongresi’nden 100 yıl bir ay sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilen kongrenin 100 yıl önce olduğu gibi yeni bir atılım için başlangıç olmasını temenni ediyorum. İki asırlık modernleşme çizgisi içerisinde hangi tarihi eşikte yeni bir boyut ve derinlik katmak gerekiyorsa, devlet adamları onun gereğini yapmıştır. Büyük Atatürk de 100 yıl nefes almamızı sağlayan şartları ortaya koymuştur. Çok önemli mesafeler almışız. Büyük milletlerin tarihinde, tarihi bir vesika vardır. Bir kez başaranlar, bir kez daha başaracaktır. İşte bunun için varız” şeklinde konuştu. BURADA YEŞEREN UMUDU DAHA DA BÜYÜTMEK MECBURİYETİNDEYİZ “Atatürk’ün bize kazandırdığı zamanın sonuna geldik. İkinci yüzyılın başında yeniden büyük bir iradeyle beraber farklı siyasi partiler olarak milletimizin umudunu yeşertmek için mücadele veriyoruz. Burada yeşeren umudu daha da büyütmek mecburiyetindeyiz. 14 Mayıs 1950’de kavgasız dövüşsüz iktidarı değiştirebilme tecrübesini ortaya koymuş Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti birlikteliğini yeniden anlamlandırmak için irade koyduk. Bu iradeyi 14 Mayıs 2023’te yeniden milletin kendi kaderine hakim olacağı gün olarak ifade etmek istiyoruz. Bir tarihi muhasebeye imkân veren İktisat Kongresi’nde bulunmaktan onur duyuyorum. Bu süreçte güçlendirilmiş parlamenter sistem ve mutabakat metniyle bu büyük kongrede çıkacak fikirlerin buluşacağını biliyorum.” İZMİR MİLLETİMİZİN UFUK ŞEHRİDİR” Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise şunları kaydetti: “İzmir, bizim milletimizin ufuk şehridir. Doğudan batıya, Asya’dan Avrupa’ya doğru gerilmiş bir yayın Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanmasıdır İzmir. Tarihimizin Akdeniz medeniyetiyle buluşması yanında bütün İktisat tarihimizin en merkez şehirlerinden biridir. İzmir'in tarihiyle milletimizin tarihi ayrıştırılamaz, özellikle de iktisat tarihi. Şimdi yeni bir eşikteyiz. Dördüncü büyük dönüşümün içindeyiz. İleride bu tarihi yazanlar bu kongreyi kaydettiklerinde bizim Birinci İktisat Kongresi gibi bir güzel hatıra olarak anmalı. Her görüşü, her siyasi akımı bir masa etrafında toplandı ve hakimiyeti milliye için hakimiyeti iktisadiye kararı aldılar demeliler bugün için. Keşke dedelerimiz daha doğru yön çizseydi diyecekler ya da işte bugün deyip o nesillerin önünü açacağız. Biz o nesillerin önünü açmak için 6 siyasi lider bir araya geldik, bu nesillerin önünü kapatmak isteyenlere karşı bir araya geldik.” SİYASİ AHLAK KANUNU MUTLAKA ÇIKACAK “Toplumu kutuplaştıranlara karşı, toplumu buluşturanlar her kesimi, tekleştirmeye karşı toplumu birleştirmeye çalışan bir heyetiz biz. Yetkileri değil sorumlulukları paylaşmaya ve omuzlamaya adamışız kendimizi. Ortak politikalar metninin ruhu siyasi ahlaktır. Çünkü eğer hesap vermeye hazır olmayan bir yönetim ülke yönetiyorsa, bilin ki dikta ya da otoriterlik kaçınılmaz. Ekonomik kriz tek başına tanımlayamaz bu krizi. Burada bir devlet, ahlak, toplumsal barış krizi var. Ekonomiyi temizlemek istiyorsak şu anda yaşayan bütün cumhurbaşkanları, başbakanlar ve başta ben olmak üzere ve ilgili bakanların tümü mal varlığı beyanında bulunmalıdırlar. Hesap vermeye hazırım ama herkes hesap vermeye hazır olacak. Siyasi ahlak kanunu mutlaka çıkacak. Bir daha bu ülkede hiç kimse sahip olduğu pozisyon dolayısıyla mal ve mülkünü servetini asla artıramayacak…” “Yeni bir dünya kuruluyor. Yepyeni bir dünya... Eski alışkanlıklarla yeni dünyaya uyum sağlayamayız. Sadece uyum sağlamak değil, önüne geçmek durumundayız bu değişimin, öznesi olmak zorundayız tarihin. Tarihin akışına kapılıp gitmek değil, öznesi olmak için ekonomimizi yeni zihniyetle kurmak durumundayız. Bu zihniyetin iki ayağı var; millet vicdanı, devlet aklı. 15 Mayıs sabahı yeni bir cumhurbaşkanı, kadrosu ve yepyeni bir dönem başlayacak”.  BATIYA KAFA TUTARMIŞ GİBİ YAPAN İKTİDAR EMEK GÖÇÜNÜ DURDURAMADI İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale şöyle konuştu: “Daha iyi ekonomik fırsatlar, çalışma koşulları ve yaşam kalitesi arayışı ile binlerce insan batı kentlerine göç etti. Arkalarında da 'Varsın gidiyorlarsa gitsinler' diyen iktidar, bu ülkenin kaynakları ile yetişen ve belki de yetişmesi en zor olan gelişmiş insan kaynağını, bir kez daha başka ülkelerin yaratacağı ekonomik mucizeye hediye etti… Batıya kafa tutarmış gibi yapan bu iktidarın, bilerek veya bilmeyerek çanak tuttuğu şey, küresel güç dengesizliğine katkıda bulunmaktı. Kendi ülkesini yetenek ve donanım açısından kurak toprak haline dönüştürmekti. Batıya kafa tutarmış gibi yapan bu iktidar, bu büyük nitelikli emek göçünü durduracak hiç bir şey yapmadı… 20. yüzyılın başında bundan 100 yıl önce burada İktisat Kongresi'ni düzenleyen bağımsızlıkçı ruh, Türkiye'yi geriye götürecek bu zihniyetin tam 100 yıl önce farkına varmış. Cumhuriyetin bize en büyük kazançlarından biri dünyanın her yerinde çalışabilecek, mesleğini dünya kalitesinde yapan insanlar yetiştirmek olduk. Ama ne yazık ki onları ülkemizde tutamadık, tutamamaya devam ediyoruz. Hem bir birey olarak hem de ulus olarak sahip olduğumuz en değerli becerinin bilgi olduğu bir dünyada yaşıyoruz… Kontrol edemediğimiz, etkilerini derinden hissettiğimiz değişimler bizi dünyaya çok hızlı şekilde ayak uydurmak zorunda bırakıyor. Artık içimize kapanarak dünyayı kendimizden ibaret sanarak, yaşayamayız. Dünyadaki değişimi öngörmek ve bu değişime uyum sağlamak değil, onu yönetmek zorundayız. Dünyadaki değişimi seyretmek değil, bu değişimi yönetmek zorundayız. Bu değişimi yönetmek sadece büyük bir devlet olmanın gereği değil, aynı zamanda bu ülkenin insanlarına hak ettikleri yaşama şansını veren bir devlet de olmak gerekiyor. İşte biz de Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında 21. yüzyıla mesleğini, hayatını, ülkesini, bayrağını gururla taşıyan, tökezlediğinde yanında bu devletin olduğunu bilen yeni bir toplumsal sözleşme yazmalıyız.” BU ZİHNİYET YAŞATAMAZ “Devlet yaşatmak için vardır. Daha kırkını yeni çıkardığımız büyük deprem felaketi, devletin yaşatma vaadini yerine getiremediğini güçlü bir şekilde gösterdi. Depremde milyonlarca insanın evi yıkıldı. Geçim kaynakları yok oldu. Temel sorumluluğu vatandaşlarına değil piyasaya duyan bu zihniyet, yaşatmaz, yaşatamayacak da. O nedenle bir yandan yasımızı tutarken, diğer taraftan da bu kaybı, ana sorumluluğu yaşatmak olan, insanların yasını hissedebilen bir devlet modelini yeniden inşa etmek için kullanmalıyız. Yıkılan şehirleri, 21. yüzyılın temel sorunu olan salgınlara, afetlere hazırlıklı, yaşanabilir kentleri inşa etmek için kullanmalıyız. 21. yüzyılda yeni toplumsal sözleşmemizin ikinci unsuru ise fırsat eşitliğidir. Bugün cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Rizeli bir kaptanın çocuğu ile Dersimli yedi çocuklu bir ailenin çocuğu arasında seçim yapacaksak, bu cumhuriyetin bize sunduğu fırsat eşitliği sayesindedir. Fırsat eşitliği, sosyal hareketliliği teşvik etmek için elimizdeki en temel kamusal araç ise eğitimdir. Tüm çocukların içinde doğduğu ailenin ekonomik koşullarına bakılmaksızın kaliteli bir eğitim sağlanması, yoksullukla mücadele ve kalkınmada en temel kuralımız olmalı” ATATÜRK VE ARKADAŞLARINI ŞÜKRANLA ANIYORUM Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise şöyle konuştu: “Tam 100 yıl olmuş İstiklal Harbi’ni tamamlamışız. Savaş bitmiş, savaşın yaralarını sarmak gibi işlerle uğraşırken birdenbire iktisat öne çıkmış. Uzun bir kongre yapılmış İzmir’de. Ülkemizin her yerinden uzmanlar gelmişler. Bu kongreyi o zaman tertip eden başta Atatürk ve arkadaşları olmak üzere hepsini şükranla anmayı bir görev biliyorum. Birinci İktisat Kongresi’nin maddelerini mutlaka bulun ve okuyun. 9 madde 12 başlık var. Bunları okumakta fayda var. O kongreden sonra Türkiye’de ciddi bir hamle başlamış. Maalesef Osmanlı’nın son dönemlerinde bir takım iktisadi faaliyetler başladı ama ülkemizi ayağa kaldıracak hale gelmedi. İzmir İktisat Kongresi’nden sonra oluşturulan hava neticesinde bir hamle başladı. Hangi fabrikalar kurulacak, hangi finans müesseseleri hayata geçirilecek? Bunlara karar verilmiş. Bugün Türkiye’de yapılması gereken en önemli işlerden bir tanesi uçak sanayinin tesisidir. İşin garibi o dönemde bu en önemli mesele olarak gündeme getirilmiş, uçak fabrikasının temeli hemen atılmış, imalatına hemen başlanmış. Ne zaman? 1920’ler. Biz neredeyiz şimdi? Havanda su dövüyoruz. O kadar uçmayın deniyor, bazı konular gündeme getirildiğinde. Ne uçması? Biz başka ülkelerin imal ettiği uçakları alarak ancak seyahat edebiliyoruz. Ne uçması?” ADALET OLMADAN HİÇBİR ŞEY YAPAMAZSINIZ “Bugüne kadar biz bir şey yapamamışız ki. Kendi içimize kapanmış, çekişmelerle uğraşmışız. Aslında ülkemizin ayağa kalkması, yaşanabilir bir ülke haline gelmesi için iktisaden kalkınması şart. Nereden başlayacağız derken herkes ittifak etti; adalet! Bir ülkede adalet olmadan siz hiçbir şey yapamazsınız. Devlet adalet üzerine inşa edilir. Adalet mülkün temelidir. Güven duygusu, dürüstlük, işin ehline verilmesi… Siz işi ehline vermezseniz o iş hiçbir zaman istenildiği gibi inşa edilemez ki. İlk ele alacağımız hususlar bunlar.” HABER MERKEZİ

Yelkenbiçer: Dünyada, Türkiye’de ve İzmir’de Girişimcilik Haber

Yelkenbiçer: Dünyada, Türkiye’de ve İzmir’de Girişimcilik

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde Ege Genç İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu (EGİAD) Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, "Dünyada, Türkiye’de ve İzmir’de Girişimcilik" başlıklı bir konuşma yaptı. Girişimciliğin temellerinin Türkiye’de 1923 yılında İktisat Kongresi ile atıldığını kaydeden Yelkenbiçer, “Kongrede girişimcilik ile ilgili 10 karar alındı. Sanayi dalları, büyük işletmeler, kamu yatırımları, devlet bankası, teşvikler, demiryolu ve sendikalar ile ilgili kararlarda girişimcilik tablosu oluştu. 2010’dan sonra girişimcilik daha belirgin hale geldi. 2020 sonrası ise teknolojik yeniliklerle birlikte daha da gelişti. 2023 yılıyla birlikte ise teknolojik yatırımları daha da takip ederek girişimcilik yeniden gelişecek” şeklinde konuştu. GİRİŞİM SERMAYESİ FONU OLUŞTURULMALI İzmir’in beşeri sermayesi güçlü bir şehir olduğuna dikkat çeken Yelkenbiçer, “Girişimciliği ve nitelikli yatırımcıları şehre çekmek için İzmir’de Girişim Sermayesi Fonu oluşturulması gerek. Yatırımcı havuzunun geliştirilmesi gerek. Teknoparklar özellikle şehir dışında ve ulaşıma uzak. Bu nedenle çalışma alanlarının artırılması gerek. Ekonomiyi baştan aşağı dizayn etmemiz gerek. Etkileri her an giderek artan iklim değişikliği ve afetlerin üstesinden gelmek için girişimciliği çıkış noktası olarak görüyoruz. Sosyal girişimcilik burada devreye giriyor. Toplumsal sorunlara yenilikçi çözümler üreten bu girişimcilik türünün dünyadaki örneklerinden biri ‘Bir Kira Bir Yuva’, Patagonia’, ‘Fazla’, ‘Evreka’, ‘The Ocean Cleanup’ gibi kampanyalar farklı konulara dikkat çekiyor” diye konuştu. UMUDUMUZU KAYBETMEYECEĞİZ Genç iş insanları olarak Mustafa Kemal Atatürk’e sözlerinin olduğunu ifade eden EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, “Girişimcilik bir memleket meselesi. Girişimcilik sürdürülebilir başarının anahtarı. Girişimcilik yalnız iş hayatında değil sosyal girişimcilik ile de bizleri refah bir geleceğe taşıyacak. Türk toplumunun girişimcilik yetkinlikleriyle yetiştirilmesi, 21. yüzyıl yetkinlikleriyle dolu eğitim almamız, araştırma geliştirme ve hayat boyu öğrenme ile girişimciliği anlamak, özendirmek bizi geleceğe emin adımlarla taşıyacaktır. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi yeniden doğuşun miladı olacak. Sanat, bilim ve felsefenin bir arada olmasından ve yeni icatlara karşılık bulunabilmesinden, kalıplaşmış dogmaların üzerine yüksek sesle gidilebilmesinden dolayı Avrupa’da Rönesans oldu. Bizler de İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde girerken bu topraklarda en büyük umudumuzun gençler olduğunu biliyoruz. Bizim Mustafa Kemal Atatürk’e sözümüz var. Genç iş adamları olarak umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Dilerim ki bu kongre milat olsun” diye konuştu. HABER MERKEZİ

Prof. Dr. Cem Say: Seçim bizim elimizde Haber

Prof. Dr. Cem Say: Seçim bizim elimizde

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Cem Say “Bilim toplumu olmak ya da olmamak” başlığı ile bir konuşma yaptı. Günümüzde artık devrimleri bilgisayar mühendislerinin yaptığına değinen Say, “Yaşadığımız çağda bilgisayar mühendisleri dünyayı değiştiriyor. Bütün canlılar ve bizim vücudumuz proteinlerin birbirine takılmasıyla oluşuyor. Yapay öğrenme teknolojisi sayesinde bilgisayarlar insanlığın bildiği iki yüz milyon proteinin hepsinin şeklini biliyor. 2-3 yıl içerisinde piyasaya sürülecek ve dünyada birçok şey değişecek. Bunu bir insan yapsa Nobel Ödülü verildi ama bunu bilgisayar yaptı” dedi. TEKNOLOJİ’NİN FARKINDA OLAN VE OLMAYAN ARASINDA CİDDİ KIRILMALAR YAŞANACAK Yeni çıkan bilgisayar programları ve yapay zeka teknolojileri hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Say, “Bazı kişilerin bu programlar sayesinde işleri elinden alınacak sorusu aklınıza gelebilir ancak tam da bugün burada İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde geleceğimizi şekillendireceğiz. Temel olarak büyük sektörler ve iş kolları A’dan Z’ye etkilenecek ve farklında olan ve olmayan insanlar arasında ciddi kırılmalar yaşanacak. Peki Türkiye olayın neresinde? Boğaziçi öğrencileri ‘Yemek Sepeti’, oyun şirketi ‘Peak’, ‘Getir’ gibi markaları yarattı. Teknolojide yabancı ülkelerden bizi ayıran en önemli nokta erişim kısıtlaması. ‘Ekşi Sözlük’ Amerika’da kurulsaydı eğer Facebook olurdu çünkü Facebook’tan önce kuruldu ancak Türkiye’de kapatılma kararı alındı. Engellendi.Türkiye’nin önünde bir seçim var ama bilim toplumu olup bilimin dediğini mi yapacağız ya da öbür türlüsünü mü yapacağız? Seçim bizim elimizde” şeklinde konuştu. HABER MERKEZİ

Şükürer: İkinci yüzyılda demokrasinin zamanı gelmiştir Haber

Şükürer: İkinci yüzyılda demokrasinin zamanı gelmiştir

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi kapsamında Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer “İkinci Yüzyıl Demokrasi Zamanıdır” başlıklı sunum yaptı. Sıtkı Şükürer, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılı demokrasinin gerçek manada yürüyüşe geçiş zamanlarını çağırmaktadır. Tek tipleştirme ideolojisi artık ömrünü tamamlamıştır. Her özgüvenli toplum gibi bu tercihlerin yarattığı yüzleşmelerden kaçınamayız. İkinci yüzyılın birinci önceliği ortak değerlerimizin çelişkilerimize çok daha ağır bastığını hissettirmektir. Yaşadığımız topraklarda demokratik bir bilinç içerisinde birlikte yaşama kıvancını hissederek, kimsenin hayat tarzına, beslendiği kültüre sınır koymaksızın, özgür, barış içinde yaşayacağımız ortak yurtseverliği sağlamaktır. Eksikliğimiz tüm kurum ve kurallarımızla beklediğimiz gecikmiş demokrasidir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı bu beklentinin başlangıç vuruşudur. Hiç şüphesiz demokrasi yürüyüşü sürekli bir çabayı gerektirir” ifadelerini kullandı. TÜM KURUMLARIYLA İŞLEYEN BİR DEMOKRASİ BU ÜLKE İNSANLARININ HAKKIDIR Şükürer, “İkinci yüzyılda cumhuriyet demokrasiyle sarmalanacaktır ve zamanı gelmiştir. Tüm kurum ve kurallarıyla işleyen bir demokrasi bu ülke insanının hakkıdır. Beklentimiz, demokrasinin ılık güneşi bizlerin olduğu kadar bizleri yönetecek olanların da idrakine sinmiş olsun. Güzel günlerin ışığı, toprağa, tohuma, çocuklarımıza bereket getirsin. Bu mazlum coğrafyayı artık apaydınlık kılsın” şeklinde konuştu. HABER MERKEZİ

Prof. Dr. Karaömerlioğlu: '1923 ile 2023 Sonrasına Yürümek' Haber

Prof. Dr. Karaömerlioğlu: '1923 ile 2023 Sonrasına Yürümek'

Prof. Dr. Karaömerlioğlu: '1923 ile 2023 Sonrasına Yürümek' İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Türkiye’nin geleceğini inşa etmek için düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde oturumlar “Yürüyüşe Davet” temasıyla devam ediyor. Boğaziçi Üniversitesi Modern Türkiye Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asım Karaömerlioğlu da kongre kapsamında “1923 ile 2023 Sonrasına Yürümek” başlığıyla bir konuşma yaptı. Konuşmasına depremlerde hayatını kaybedenleri anarak başlayan Asım Karaömerlioğlu, İzmir'de olmaktan dolayı mutlu olduğunu belirterek, “İzmir Cumhuriyet Türkiye’sine hep geleceğin inşasının ipuçlarını, yeni siyasal ve kültürel hayatın yönelimini gösteren bir şehirdir. Bu 1923 sonrasında da böyleydi. Bugün de de böyle. İzmir her zaman Türkiye'nin ufkunun ve umudunun önünü açtı” dedi. NİTELİKLİ GENÇLER YURT DIŞINA KAÇIYOR Bugün en parlak, nitelikli gençlerin ilk fırsatta yurt dışına kaçmaya çalıştığını anlatan Prof. Dr. Asım Karaömerlioğlu, şunları söyledi: “Bu durum Türkiye'nin iktisadi geleceğinin en önemli sorunlarının başında geliyor. Oysa 1930'larda Türkiye nitelikli insanlar için bir çekim merkeziydi. Yüzlerce Alman bilim insanı Atatürk'ün çabaları ile ülkemizin gelişmesine katkı sundu. Bilim her şeyden önce niteliktir. Türkiye'de 1950'ler sonrasında iş başına gelen iktidarlar ise niceliğe önem verdi. Artık niteliğin önem kazandığı iktisadi bir ekosistem içerisindeyiz. Niteliksel sıçramaların yapılması gerekiyor. Mantar gibi gelişen, kalitesiz, apartman üniversitesi açmak değil. Kaliteli, nitelikli üniversiteler oluşturmak gerekiyor. Hiç kimse hamaset edebiyatı ile yer çekiminin yasalarından kurtulamadığı gibi 21. yüzyılda bilime saygısı olmayan toplumlar da huzur ve refah içerisinde yaşayamaz.” KADINLARIN İSTİHDAMDAKİ PAYINI ELEŞTİRDİ Genç cumhuriyetin kadın hakları konusunda büyük atılım yaptığını da ifade eden Prof. Dr. Asım Karaömerlioğlu, “İzmir İktisat Kongresi’nin kadınların katılımı ile gerçekleştiğini unutmayalım. Kadın meselesi sadece insan hakları meselesi değil aynı zamanda iktisadi bir mesele. Kadınların toplam istihdam içerisindeki payları 2020 verilerine göre sadece yüzde 26. Erkek istihdamının yarısından az. Oysa kadınları ikinci sınıf varlıklar olarak gören toplumlar asla gelişemez. Onların yaratıcılığını kullanmayarak iktisadi gelişimi sağlayamazsınız” diye konuştu. YENİ BİR AHLAK ANLAYIŞI Güven üzerine inşa edilen bir iktisadi hayatı kurmanın önemine dikkat çeken Asım Karaömerlioğlu, bunun için de öncelikle eğitimden başlayarak farkındalık yaratılması gerektiğini söyledi. Karaömerlioğlu, “Yeni bir ahlak meselesi asla muhafazakarlara bırakılmayacak kadar önemli. Seküler ahlakın olmadığı yerde sahici gerçek ahlak olmaz. İkinci yüzyılın iktisadı yalnızca yeni bir hayat üzerine değil yeni bir ahlak anlayışı üzerine de inşa edilmeli. Enseyi karartmamak lazım. 21. yüzyıl için yeni bir vizyon küçük küçük nehirlerin birleşerek denize akması gibi dünyanın orasından burasından beslenecek” dedi. HABER MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.