TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#12 Eylül

12 Eylül haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, 12 Eylül haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Fahrettin Altun'dan, 12 Eylül darbesine ilişkin açıklama Haber

Fahrettin Altun'dan, 12 Eylül darbesine ilişkin açıklama

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 12 Eylül askeri darbesiyle Türkiye'nin ekonomisini, siyasi kurumlarını, kültür ve sanat hayatını, basın ve medya ortamını Batıcı vesayet düzeni lehine dizayn etme çabalarının, uzun yıllar eğitim, sağlık, sanayi, ekonomi ve dış politika gibi alanlarda yaşanan sorunların temelinde yer aldığını belirtti. Altun, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, 12 Eylül darbesinin, Türkiye tarihinin kara bir lekesi olduğunu vurguladı. 1980 darbesinin baskıcı toplumsal ve siyasal mühendislik uygulamalarını beraberinde getirdiğini ve bu uygulamaların Türkiye'yi derin krizlerle boğuşmak zorunda bıraktığını ifade eden Altun, darbenin ardından alelacele hayata geçirilen anayasa ve birçok mevzuat düzenlemesinin, Türkiye için telafisi çok zor tahribatlara yol açtığına dikkati çekti. Fahrettin Altun, şunları kaydetti: "Türkiye'nin uluslararası toplumdan neredeyse tecrit edilmesine neden olan bu gibi hukuksuz uygulamalar, ülkemizin hem itibarını zedelemiş hem de dünya siyasetinde söz sahibi olmasını uzun yıllar geciktirmiştir. 12 Eylül darbesiyle Türkiye bir kez daha kendi iç sorunlarıyla mücadele etmek zorunda bırakılmış ve birçok alanda dışa bağımlı hale getirilmeye çalışılmıştır. Darbeyle Türkiye'nin ekonomisini, siyasi kurumlarını, kültür ve sanat hayatını, basın ve medya ortamını Batıcı vesayet düzeni lehine dizayn etme çabaları, uzun yıllar eğitim, sağlık, sanayi, ekonomi ve dış politika gibi alanlarda yaşadığımız sorunların temelinde yer almıştır. Dış güdümlü bir şekilde gerçekleşen 12 Eylül darbesi, yine dışarıdan talimat alan bir medya marifetiyle hayat bulmuş, cürümleri örtülmeye çalışılmıştır." Altun, son 21 yılda ana akım medya içerisinde giderek güçlenen yerli ve milli kurum ile kuruluşların, vesayet karşısında milli iradenin yanında yer aldığını dile getirdi. Bunun en somut örneğinin, 15 Temmuz darbe görünümlü işgal girişiminde medyanın tutumunda görüldüğüne işaret eden Altun, şu değerlendirmelerde bulundu: "15 Temmuz'da gördük ki Türk milleti gerek sokaklarda gerekse gazete ve televizyon kanallarının binalarında darbecilere 'dur' demiş, ne darbecilerin menfur işgal harekatına ne de medya yoluyla kamuoyu algısında yapacakları psikolojik harekatlara geçit vermiştir. Türkiye Yüzyılı, süngülerin tehdidiyle değil, aziz Türk milletinin kutlu iradesiyle hazırlanacak demokratik, sivil, özgürlükçü ve toplumun bütün kesimlerini kuşatan bir anayasaya ihtiyaç duymaktadır. Darbelerin ve sonrasında yaşanan acıların belleğimizde bıraktığı izleri silmek için atacağımız en önemli ve en doğru adım, ülkemizi böyle bir anayasaya kavuşturmaktır." Türkiye'nin toplumsal, ekonomik ve siyasal istikrarını tesis edecek, bireysel hak ve özgürlükleri teminat altına alacak, hukukun üstünlüğünü, çoğulculuğu, demokrasiyi tahkim edecek nitelikte bir anayasanın bu yolda çok ağır bedeller ödemiş olan Türkiye'nin en büyük arzusu olduğunu kaydeden Altun, şöyle devam etti: "Rabb'imizin izni ve inayetiyle, milletimiz nasıl darbeler çağını tarihe gömmüşse, darbeci zihniyetin tüm izlerini de aynı şekilde ortadan kaldıracaktır. Buna bütün kalbimizle inanıyor ve Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, bu yönde yoğun bir şekilde gayret gösteriyoruz. Bugün Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığımız ile Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu işbirliğinde Ulucanlar Cezaevi Müzesi'nde düzenlediğimiz '1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu'nu da bu gayretle hayata geçirdik. Sempozyumumuza teşrif eden Türkiye Yüzyılı'nın mimarı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ve katılım gösteren herkese teşekkür ederim." BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: 12 Eylül mağduru o günleri anlattı: Damarlarıma kadar hissettim

12 Eylül mağduru o günleri anlattı: Damarlarıma kadar hissettim Haber

12 Eylül mağduru o günleri anlattı: Damarlarıma kadar hissettim

Türkiye Cumhuriyeti'nin evlatları, 12 Eylül 1980 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren önderliğinde üçüncü darbe sürecini yaşayarak unutamayacağı psikolojik travmalar geçirmişti. Darbe sonrası cezaevlerinde işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetmişti. 12 Eylül 1980 tarihinin üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen o günün mağdurları uğradıkları işkenceleri anlatarak dinleyenlerin adeta tüylerini ürpertiyor. O günlerden bahsederken vücutlarının titrediğini ve yaşadıkları işkencelerin ise damarlarına kadar işlediğini hissettiklerini söyleyen 12 Eylül mağdurlarından Edirne’de yaşayan vatandaşlardan 63 yaşındaki Ekrem Demir, arkadaşlarıyla birlikte yaşadığı zulmü unutamıyor. Darbe yönetiminin o günlerde uyguladığı insanlık dışı muamele sebebiyle birbirinden korkunç işkencelere mahkum edilen ve o korkunç günlerin tanıklarından olan Rize doğumlu Ekrem Demir, yaşadıklarını anlatırken tüylerinin diken diken olduğunu ifade etti. 1980 darbesi ile henüz hayatlarının baharında gencecik çocuk yaşlarında yaşadıkları insanlık dışı muamelelerle vahşeti yaşayan memleketin masum evlatları dün gibi her şeyi hatırlıyor. “Ne kadar yabancı ajan varsa hepsi memlekete cirit atıyordu” 1980 darbesinde insanlık dışı işkenceye uğrayan 63 yaşındaki Ekrem Demir, Edirne’de Selimiye Camisinin gölgesinde çok daha güzel şeyler anlatabilmeyi istediğini savunarak, “1980 ihtilali öncesi memlekete maalesef ne kadar yabancı ajan varsa hepsi memlekete cirit atıyordu. Bunlar memleketin, bu ülkenin çocuklarını, milletin ve memleketin sorunlarını konuşmasına izin vermedi. Her gün bunları birbirleriyle kavga ettirdi. Sabah silahla ülkücü vurulur, akşama ise aynı silahla solcu vurulur. Böyle bir dönem yaşadık. Onun için keşke o çok okuyan memleketin evlatları, araştıran vatanını ve milletini çok seven insanlar keşke bir masa etrafında toplansaydılar da memleket meselelerini konuşabilselerdi” dedi. “15 yaşında bir çocuktum” 1965 Rize doğumlu olduğunu belirten Ekrem Demir, Edirne’de yaşadığını ifade ederek, “O günler aklımıza geldiğinde vücudumuz titriyor. Heyecanlanıyoruz ve yaşadıklarımızı bir daha yaşıyoruz. 12 Eylül’de kimlikteki yaşım 15 idi ama doğru yaşım 19’du. 15 yaşında bir çocuktum. Ben 12 Eylül’ü damarlarıma kadar hissettim. 12 Eylül’de yani 80 ihtilalinde biz ihtilalin ne olduğunu bilmiyorduk. Bize ihtilal olduğunu söylediler biz de Rize’nin İkizdere ilçesindeydik ve köye gittik. O zamanlar iletişim daha da kısıtlı olduğu için gelişmeleri takip etmeye çalışıyorduk. İletişimin olmaması ila beraber televizyonlarda pek yoktu. Sadece radyodan birtakım şeyleri takip ediyorduk. O zamanlar biz üç arkadaştık yani üç kafadar arkadaş diyelim. Bize haber verdiler gelin teslim olun diye. Biz de ilk başta teslim olmadık. Daha sonra rahmetli Alparslan Türkeş teslim olduktan sonra biz de ilçe karakoluna giderek teslim olduk. Karakola gittiğimizde karakol komutanı bize şu ifadede bulundu: 'Başbuğunuz teslim olmasaydı eğer siz teslim olmayacak mıydınız?' dedi. Ben de 'Evet' dedim, o teslim olmasaydı biz de teslim olmayacaktık. Komutan bana dedi ki, 'Oğul senin sesin benim sesimden daha yüksek çıkıyor'. Elinde cop vardı ne kadar dövdü ne kadar vurduğunu bilmiyorum orada bayılmışım, kendimden geçmişim” diye konuştu. “Gözlerimizi o kadar sıkı bağladılar ki beynimize kan gitmedi” Karakoldan alınarak yaklaşık bir ay boyunca bir okulun salonunda gözetim altında tutulduklarını vurgulayan Demir, “Bir ayın sonunda bizi Rize’nin merkezine götürdüler. Rize’de de bir süre kaldıktan sonra gece yarısı askerler bizi çağırdı ve gözlerimizi kapatarak bilmediğimiz bir yere götürdüler. Gözlerimizi o kadar sıkı bağladılar ki beynimize kan gitmedi. O esnada gözleriniz kapalı ve hiçbir yeri görmüyorsunuz. Arkanızdan biri bize seslenerek 'Yürüyün ulan' diyor. Nereye yürüyeceksiniz ki gözleriniz kapalı ve yürüme imkânınız yok. Gözü kapalı bir insan nasıl yürüyebiliyorsa biz de korkarak öyle yürümeye çalıştık. Bir yere kadar yürüyorsun bu sefer de 'Çık ulan çık yukarı' diyor. Bununla birlikte ağza alınmayacak pis küfürler bize ediliyor. Meğerse bizi şiddetle bir araca bindirmeye çalışıyorlar. Basamakları çıkarken askeri bir araç olduğunu anladım. Aracın içine girdik ama aracın içinde insanlar balık gibi istiflenerek üst üste duruyor. Orada da bağırmalar, hakaretler ve küfürler ediliyordu. En sonunda biz sorguya aldılar. Bizi götürdükleri binayı bilmiyorum çünkü gözlerimiz bağlanmıştı. Götürdükleri bina da sürekli bağırma ve ağlama sesleri duyuyoruz. İşkence sesleri duymaya başladık. İşkenceye uğrayanların bir kısmının kim olduğunu seslerinden anlayabiliyorduk” şeklinde konuştu. “Suçu ağır olanları Erzincan’a gönderdiler” Çok büyük şiddette maruz kaldıklarını ve saatlerce işkenceler yaşadıklarını söyleyen Demir, “Benim koluma bir başkasını bağladılar ve işkenceden sonra bizi başka bir yere götürdüler. Gözlerimiz açıldıktan sonra Rize’de bulunun bir eğitim enstitüsünün spor salonuna götürdüklerini öğrendik. Orada yaklaşık 60 gün kaldıktan sonra herkesi başka yerlere gönderdiler. Suçu ağır olanları Erzincan’a gönderdiler fakat beni orada tahliye ettiler" diye konuştu. “Ben de atlayınca önümde olan duvara çarpıyorum” Gururunu inciten olaylardan bir tanesinin de insanlığı ayaklar altına alan bir davranışlar olduğuna değinen Demir, “Bunu anlatmadan geçemeyeceğim. Ayakta duruyoruz, gözlerimiz kapalı ve yanımızda kimin olduğunu bilmiyoruz. Bize emir veriyor ve 'Önünüzde şu anda derin bir çukur var, o çukuru geçebilmen için atlaman lazım, eğer atlamazsan çukurun içine düşersin' diyor. 'Dediğimi iyi dinledin mi, duydun mu?' diyor. Ben de 'Evet efendim' diyorum. Sırasıyla 3’e kadar sayınca 'Atla' diyordu. Ben de atlayınca önümde olan duvara çarpıyorum. Orada bitiyorsun işte. Bu benim için çok acıklı bir olaydı” ifadelerine yer verdi. “Sabah silahla ülkücü vurulur, akşama aynı silahla solcu vurulur” Demir, "Biz o dönemde bir asker vurmadık ve bir şey yapmadık, arkadaşlarımızla münakaşa ettik sadece. 1980 ihtilali öncesi memlekette maalesef ne kadar yabancı ajan varsa hepsi memlekete cirit atıyordu. Bunlar memleketin, bu ülkenin çocuklarını milletin ve memleketin sorunlarını konuşmasına izin vermedi. Her gün bunları birbirleriyle kavga ettirdi. Sabah silahla ülkücü vurulur, akşama ise aynı silahla solcu vurulur. Böyle bir dönem yaşadık. Onun için keşke o çok okuyan memleketin evlatları, araştıran vatanını ve milletini çok seven insanlar keşke bir masa etrafında toplansaydılar da memleket meselelerini konuşabilselerdi” ifadelerini kullandı. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Ağrılarınızın sebebi depresyon olabilir

Fahrettin Altun'dan 12 Eylül paylaşımı Haber

Fahrettin Altun'dan 12 Eylül paylaşımı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 12 Eylül askeri darbesinin 43. yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada, hukuk hiçe sayılarak millet iradesinin önünün kesildiği, yüz binlerce insanın işkencelere, acı ve gözyaşlarına mahkum edildiği, insan onuru ve temel bir hak olan yaşama hakkının hiçe sayıldığı 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 43 yıl geçtiğine dikkati çekti. Darbecilerin, emperyalistlerle omuz omuza verip insan haklarını ve özgürlükleri ayaklar altına aldıklarını, bağımsızlığa kastettiklerini, millet iradesini postallarla çiğnediklerini ifade eden Altun, açıklamasında şunları kaydetti: "Kan ve gözyaşının akıtıldığı karanlık süreci, karanlığın temsilcilerini, mimarları ve taşeronlarını kınıyoruz. Darbe, ihtilal, muhtıra, işgal girişimi ve bütün antidemokratik müdahaleleri reddediyoruz. Unutulmamalıdır ki döktükleri kan, sebep oldukları acılar, bu darbecilerin peşini hem bu dünyada hem de ahirette bırakmayacaktır. Namlusunu silahsız halka doğrultan hainler, tarihin kara lekesi olarak anılacaklardır. Herkes bilmelidir ki darbecilerden geriye kalan son fotoğraf olan vesayetçi Anayasa'nın yerini, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun en önemli hedeflerinden biri olarak açıkladığı milli irade eliyle hazırlanmış sivil ve özgürlükçü bir anayasaya alacaktır. Milletimizin ve medeniyetimizin temel değerlerinden hareket ederek yapılacak olan yeni anayasa, 'Türkiye Yüzyılı'nı da taçlandıracak, şahlanış döneminin nişanesi olacaktır. İnsanı, değerleri ve emeği merkez alan, sivil, demokratik nitelikte yeni bir anayasa için tüm kesimlerin sorumluluk alacağından ve gayret içerisinde olacağından da şüphemiz yoktur." BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: İletişim Başkanı Fahrettin Altun: Artık iddialı, dışa açık bir Türkiye var

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.