Z Kuşağının geleneksel düğünleri reddetmesi sektörde risk oluşturuyor

Geçmişten günümüze kadar uzanan geleneksel düğünler kuşaktan kuşağa aktarılarak devam ediyor. Ancak son zamanlarda yeni neslin kuşağı olarak adlandırılan Z kuşağı, geleneksel düğünlere olan ilgisini kaybediyor. Dijital çağın doğal bir ürünü olarak daha özgün, kişiselleştirilmiş ve teknoloji odaklı kutlamaları tercih eden Z kuşağının eğilimi düğün ve organizasyon sektöründe yeni bir dönüşümü tetikliyor. Z Kuşağının geleneksel düğünleri tercih etmemesinin sektörde risk oluşturduğunu ifade eden İzmir Organizasyon Bileşenleri Derneği Başkanı (İZOB-DER) ve Tüm Etkinlik Sektörü Federasyonu (TEFED) Başkan Yardımcısı Adnan Bulu, “Evde küçük kutlamalara, sokak düğünlerine ve sade nikâh törenlerine yönelim arttı. Düğün ve davet firmalarını bekleyen bir risk de özellikle büyükşehirlerde yaşayan Z kuşağı gençlerin geleneksel düğün kültürünü tercih etmemesi ya da alternatif parti konseptlerine yönelme eğiliminde olması. Z kuşağı tercihlerinin orta vadede kısmen de olsa organizasyona olan talebi azaltacağını söyleyebiliriz” dedi.

FAALİYET GÖSTEREN FİRMALAR İŞ HACMİNİ KORUMA KAYGISI YAŞIYOR

Evlenen çiftlerin sayısının arttığını ancak organizasyon standartlarının gerilediğini aktaran Bulu, “A Plus ve A dediğimiz üst gelir grubunda tüm toplum kesimleri düğün organizasyonunu daha alt standartlarda gerçekleştirmeye yönelirken, evde küçük kutlamalara, sokak düğünlerine ve sade nikâh törenlerine yönelim arttı. Etkinlik mekânları, organizasyon firmaları ve davet sektörünün 50’ye yakın iş kolunda faaliyet gösteren tedarikçi firmaları bir önceki yıla ait iş hacmini koruma kaygısı içinde. Zor dönemlerden geçiliyor olmasına rağmen düğünler, nişanlar ve sünnet törenleri ülkemizin en değerli gelenekleri arasında. Hizmet kalemlerinde ya da davetli sayılarında azalma olsa da yıllardır süregelen geleneklerimiz tarz bazında değişime uğrayarak yaşamaya devam edecek” diye belirtti.

ÇİFTLERİN SAYISI ARTIYOR ANCAK AYRILAN BÜTÇE DARALIYOR

Düğünlerin, nişanların, kına gecelerinin ve sünnet törenlerinin, etkinlik sektörünün en büyük gelir kaynağı olduğunu ifade eden Bulu, “Mutluluk sektörü olarak da anılan sektörümüz aynı zamanda her türlü krizden de ilk ve en şiddetli etkilenen sektör. 2020 ve 2022 yılları arasında pandeminin etkisiyle neredeyse durma noktasına gelmişti. Son 2 yılda ise ülkemizi büyük bir yasa boğan 6 Şubat depreminin ve maliyet kontrolünün imkânsız hale geldiği enflasyonist ortamın gölgesinde kayıplar yaşamaya devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2023 yılında 565 binden fazla çift evlenmiş, bu yıl da 600 bine yakın çiftin evleneceği öngörülüyor. Farklı sosyo-ekonomik sınıflardan ailelerin gerçekleştirdiği düğün organizasyonları, ailelerin ekonomik olanaklarına göre oda nikâhından lüks düğün organizasyonlarına kadar farklı mekânlarda, çok farklı bütçelerle ve farklı standartlarda gerçekleşiyor. Evlenen çiftlerin sayısı her yıl artıyor ancak düğün için ayrılan bütçeler daralıyor. Talepteki daralma, ekonomik düğün mekânlarına ve butik düğün konseptlerine yöneltiyor ya da davetli sayısını azaltma veya organizasyon içeriğindeki hizmet kalemlerini düşürme yönünde yaşanıyor” dedi.

OLUŞACAK MALİYETLERİ ÖNGÖREMEMEK, FİYAT BELİRLEMEYİ GÜÇLEŞTİRİYOR

Sektörde artan maliyetleri değerlendiren Bulu, “Düğün davet sektörü, rezervasyonla çalışan ve fiyat anlaşmalarını 1 yıldan başlayarak aylar öncesinde kadar yapan bir sektör. Yemekli ve ikramlı düğünler için gıda enflasyonu yüzde 70’in üzerinde seyrediyor. Her üründe olduğu gibi çok büyük bölümü ithalat ürünü olan dekorasyon malzemelerinin yanı sıra ses, ışık, sahne, prodüksiyon ve diğer teknik malzemelerin fiyatları da dövize endeksli olarak artmaya devam ediyor. Aylar sonra oluşacak maliyetleri öngörememek, anlaşma tarihinde fiyat belirlemeyi de hizmet tesliminde oluşan maliyetleri karşılamayı da güçleştiriyor. Bununla birlikte etkinlik firmalarımız hizmet bedellerinde talep dengesini koruma kaygısıyla maliyetlerle orantılı yükseklikte fiyat artışları da yapamıyor” ifadelerini kullandı.