TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Siyanürün etkisinde maden ocakları: Su bile ithal olacak

EGEÇEP üyelerinden Uğur Sümer, siyanürle işletilen maden ocakları nedeniyle yaşanacak doğa katliamına bir dur denmesi gerektiğini söyleyerek, “İçeceğimiz suyu bile ithal edeceğiz” dedi

Haber Giriş Tarihi: 29.03.2024 08:55
Haber Güncellenme Tarihi: 29.03.2024 08:55
Kaynak: HABER MERKEZİ
Siyanürün etkisinde maden ocakları: Su bile ithal olacak

YAREN GÜZELKAN-ÖZEL HABER - Türkiye’nin en büyük maden ocaklarından biri olan Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Çöpler Altın Madeni, tehlike saçmaya devam ediyor. 13 Şubat’ta siyanürlü toprağın kayması sonucunda yaşanan faciada; göçük altında kalan işçilerden hala haber alınamadı. Çevre aktivisti, Ege Çevre Platformu (EGEÇEP) Üyesi ve aynı zamanda Belgeselci Uğur Sümer, gazetemize siyanürle maden işletmeciliği sonucunda yaşanacak doğa katliamından bahsetti. Çektiği ‘Balya’ belgeselinin buna bir örnek olduğuna vurgu yapan Sümer, İliç gibi birçok siyanürle işletilen maden ocakları nedeniyle Türkiye’de olacak zehirlenmeler sonucunda ciddi bir halk sağlığı ile karşı karşıya geleceğimize değindi. Öte yandan İliç’in kaderini yaşamaması için İzmir’in ilçelerinden Efemçukuru, Dikili, Bergama’ya da dikkat çekti. Var olan maden ocaklarının bir an evvel millileştirilmesi gerektiğinin altını çizen Sümer, içme suyumuzu bile ithal edecek duruma geleceğimiz günlerin yakın olduğunu söyleyerek tepki gösterdi.

BALYA BELGESELİ ÜLKENİN AYNASI

İzmir’de yaşayan Ege Çevre Platformu (EGEÇEP) Üyesi Uğur Sümer aynı zamanda belgeselci ve çevre aktivisti. Çevre sorunları değinen Sümer, maden ocaklarında yaşanan felaketlerle ilgili gazetemize konuştu. Çektiği ‘Balya’ isimli belgeselin bu konuya büyük bir örnek olduğunu söyleyen Sümer, “1938 yılında işletmesi durdurulan siyanürle maden işletmeciliğinin doğa ve canlı yaşamı üzerindeki etki ve sonuçlarını gözler önüne seren belgesel, siyanürün olduğu yerde canlı yaşamının olmadığının kanıtıdır. Balya belgeseli ülkenin aynasıdır. Çevre bilincim Bergama direnişi ile birlikte başladı. Türkiye’de hiç kimse bu tehlikenin farkında değil ama çok geçmeden bu yaşanıp görülecek. İşte o zaman çok geç olacak. Balya’yı bilen bunu biliyor. İliç’te gördük geçirdik ve orada o kadar büyük bir felaket yatıyor ki…Bir tavır alınmadan maden ocakları çalıştırılmaya devam ediyor. Çevrecilerin dışında bu duruma kimsenin el attığı yok görmezden geliyorlar” diye konuştu.

KİMSE KILINI KIPIRDATMIYOR…

‘Sağlıklı bir süreç işlenmediği müddetçe maden ocaklarının ülkemize etkisi ne olacak’ sorusuna yanıt getiren Uğur Sümer, “Siyanürle maden ocağının sağlıklı yürütülmesi söz konusu değil! Çünkü; siyanür 26 santigrat derecede buharlaşıyor. Uşak’ın Eşme ilçesinde bu örnek yaşandı. Yazın buharlaşan siyanür havada bulut gibi kalıyor, yağmurla birlikte yeryüzüne iniyor. O zamanlar binden fazla insan zehirlendikleri için hastanelere koştu. EGEÇEP olarak biz o insanların kanlarını alıp inceletmek istedik valilik tarafından engellettiler. İzmir’e gelen 3-4 arkadaşın kanına bakıldığında bu zehirlenmenin yaşandığı görüldü ve her yıl insanlar zehirlenmeye devam ediyor. Köylünün o yağmurdan sonra bağı, bahçesi kalmadı. Bu sadece Eşme’de değil, madenin olduğu her yerde var.

Eşme’deki madenin ve Murat Dağı’ndaki işleyecek olan maden ocağının şöyle bir yönü var: Eşme’deki madenin atıkları, Gediz Havzası ve Ege Denizi’ne kadar geliyor. Efemçukuru’ndaki madenin genişletilmesi için de yeniden ruhsat aldılar. Ege Bölgesi risk altında. Uşak Eşme’de yaşıyordum ben. Maden işletmeye başladığında evimizin bahçesinde kuyumuz vardı. 60 metreden su çıkıyordu. 3-4 yıl öncesinde 180 metreden biz suyu çıkaramadık ve sondajda su alma işini bıraktık. Çevredeki pınarlar kurudu. Verdiğim örnek gibi bütün çevre bu durumda. Susuzluk var suyumuz bitiyor. Madenlerin çalıştığı her yerde durum böyledir; İliç’te de Fatsa’da da, Artvin’de… Eşme’deki maden ocağı, bu çağın kullandığı sudan daha fazla su tüketiyor. Eşme’deki maden ocağının 2014 yılında ruhsatı genişletildi ve hala da genişletmeye devam etmeye çalışılıyor. Kimse kılını kıpırdatıp bir şey yapmıyor fakat yarın çok geç olacak. Balya’daki maden ocağının yakınlarında bir yeşil ot bile yetişmiyor” dedi.

TÜRKİYE, İLİÇ’İN KADERİNİ YAŞAYACAK

İzmir’deki tehlikeli olan maden ocaklarından bahseden Sümer, “Efemçukuru, Dikili, Bergama diyebiliriz… EGEÇEP’ten arkadaşlarımız açıkladı geçen günlerde Bakırçay’da kömür madeni ocağı açılacak ve 2 bin kişiye istihdam olacakmış. Termik santrali kurulacakmış, Yamanlar’da da altın madeni ile ilgili ruhsat var. İzmir olduğu gibi kuşatılmış vaziyette… Ne içilecek suyumuz ne de havamız kalmayacak. Sadece İzmir değil, tüm Türkiye İliç’in kaderini yaşayacak. Çünkü bu madenlerin önlemini almak mümkün değil. İliç bunun küçücük bir örneğidir. Zehirlenmelerden dolayı bizler içme suyumuzu ithal eder duruma geleceğiz ve bu tarih çok uzak değil! Karadeniz’den Posuk Çayı’na, Sakarya’ya kadar siyanürün zehirli atıkları gidecek. Doğada uyur halde bulunan zehirli çinko, kurşun, bakır metallerinin oksitlenmesiyle oluşan zehir, bütün doğayı kaplayacak. Yiyeceğimiz gıdadan, soluyacağımız havaya kadar kalmayacak. Siyanürün buharlaşmasını, suyun doğaya karışmasını engel olurlarsa madenciliğin kötü bir yanı olmaz. Çünkü bizim yaşamımız kalmayacak Balya’da bunu çok iyi gördük. Uğur Sümer sözlerini şu şekilde bitirdi: Ya direnceğiz ya direneceğiz, ya direneceğiz… ,Başka bir seçeneğimiz yok. Belediyeler var olan madenleri millileştirip kapatmalı. İnsanın değeri varsa tek yolu budur. Katliam son bulmalı!”

Kaynak: HABER MERKEZİ

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.