TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Köy Enstitüleri 83 yaşında

Türk eğitim tarihine damgasını vuran, üretimi ve aydınlanmayı esas alan Köy Enstitüleri 83 yaşında...

Haber Giriş Tarihi: 17.04.2023 08:27
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Köy Enstitüleri 83 yaşında

SULTAN GÜMÜŞ KAYA

Bugün, Köy Enstitülerinin kuruluşunun 83. yıldönümü… Peki, ‘Cumhuriyet Güneşi’ olarak adlandırılan Köy Enstitüleri kimler tarafından kuruldu, amacı neydi, hangi şairlerin, yazarların, öğretmenlerin yetişmesine vesile oldu, tarım, eğitim, sanayi gibi daha birçok alana ne gibi katkılar sundu ve ne zaman, neden kapatılmak istendi? Köy Enstitülerine dair merak ettiğiniz birçok konuyu sizler için derledik. 

EĞİTİMİN MALİ YÜKÜNÜ HAFİFLETMEK…

Eğitim alanında kırsal kesimde yaşayan halk ile kentliler arasındaki bozuk dengeyi eşitlemek ve köy halkına pratik bilgi vermek amacıyla 1936'da Saffet Arıkan'ın Vekilliği döneminde Köy Eğitmeni projesi uygulamasına başlanır. Askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan gençler, Ziraat Bakanlığı'nın işbirliğiyle, modern tarım tekniklerini uygulayan Mahmudiye Devlet Üretme Çiftliği'nde yetiştirilerek köylere gönderilir. Amaç, köye hem bir öğretmen hem de modern üretim araçları ve tarım yöntemleri sağlamak ve eğitimin mali yükünü hafifletmektir. İsmail Hakkı Tonguç yönetiminde başlanan bu projenin başarılı olması üzerine 1937 ve 1939 yıllarında çıkarılan yasalarla köy eğitmeni yetiştirme deneyimi yaygınlaştırılır. Kırsal kesime yönelik bu eğitim uygulaması hiç şüphesiz daha sonra kurulan Köy Enstitüleri için uygun koşullar yaratmış ve Köy Enstitüleri'ne geçişi kolaylaştırmıştır.

BUNLAR YEPYENİ ŞEYLERDİR

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmasında enstitülerin özelliğini ve daha önceki kuruluşlardan farklılığını vurgulayarak, “Biz bu müesseselere köy öğretmen okulu demedik. Çünkü evvelce bu isimde müesseseler vardı. Bunları ona bağlamak istemedik. Bunlar yepyeni şeylerdir. Enstitü kelimesini biz frenklerin telaffuz ettiği tarzda aldık ve buna alıştık. Biz köy enstitüsünü sadece içerisinde nazari tedrisat yapılan bir müessese olarak almadık. İçerisinde ziraat sanatları, demircilik, basit marangozluk gibi ameli bir takım faaliyetler de bulunduğu için okul adı ile anmadık, enstitü diye isimlendirmeyi muvafık gördük” dedi.  

TUTARLI BİR EĞİTİM UYGULAMASI

Köy Enstitüleri Kanunu'yla ilgili tartışmalar sırasında Yücel, bu hareketin toplumda kentten uzak kalmış yeni bir sınıf yaratacağı iddialarını şiddetle reddeder. Karşıt görüşte olanlar, bundan başka, Köy Enstitüleri'nin gerek kuruluş ve gerekse öğretim yöntemini eleştirmişlerdir. Bu bağlamda ifade edilen kaygı ve düşünceler, köylülerin parasız çalıştırılarak acımasızca istismar edileceği, kız-erkek bir arada eğitim görmelerinin ahlak anlayışına aykırı olduğu, Köy Enstitüleri'nin keyfi olarak geliştirilmiş bir model olduğu ve sonuçta da ‘yarım münevver’ yetişeceğidir. Yoğun bir çaba göstererek bu projeyi gerçekleştirmeye çalışan Yücel ise tutarlı bir eğitim uygulamasıyla Türkiye'deki öğretmen açığının 15 yıl gibi kısa bir zaman içerisinde kapatılabileceğini vurgular.

KENT VE KASABALARDAN UZAK…

17 Nisan 1940'ta Köy Enstitüleri Yasası çıkarılarak köy okullarında görev alacak olan öğretmenleri yetiştirmek üzere kent ve kasabalardan uzak, geniş arazisi bulunan uygun yerlerde Köy Enstitüleri kurulmaya başlanır. Köy Enstitülerinde devletin az bir yardımı ile öğretmen adayları, iş içinde çalışarak hem kendi barınaklarını, dersliklerini ve diğer gereksinimlerini, çalışma yerlerini yapmışlar; hem de gereken genel kültür ile meslekî bilgileri ve tarım çalışmaları yaparak köy için gerekli olan beceriyi kazanmışlardır. Bunlar, işi bilen öğretmen ve usta öğreticilerin rehberliği altında gerçekleşmiştir.

‘YAPARAK ÖĞRENME’ İLKESİ

1942-43 öğretim yılında, Köy Enstitüleri'ne öğretmen, bölge okullarına yönetici, gezici başöğretmen, ilköğretim müfettişi ve kesim müfettişi yetiştirmek amacıyla Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesinde Yüksek Köy Enstitüsü açılır. Enstitülerin ilk resmi öğretim programı 1943 yılında yayımlanmıştır. Programa göre, ilkokulu bitiren çocuklar sınavla Köy Enstitülerine alınır ve karma eğitim uygulanır. Toplam beş yıl süren öğretim zamanının yarısı kültür derslerine, dörtte biri tarım dersleri ve çalışmalarına, dörtte biri de sanat ya da teknik derslere ve çalışmalara ayrılmıştır. Bütün derslerde ve çalışmalardaki temel yöntemin 'yaparak öğrenme' ilkesi olduğu söylenebilir.

TALİP APAYDIN, FAKİR BAYKURT…

Zamanla sayıları 21'i bulan Köy Enstitüleri, 1944'ten itibaren yılda ortalama 2000 öğretmen mezun etmeye başlar. Köylere gönderilen öğretmenlere tarım araç ve gereçleri ile üretimde bulunmak ve gelirinden yararlanmak üzere tarla ve irat hayvanları verilir. Öğretmenlerin ödevleri 1942 yılında çıkan Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu’nda belirlenmiş; ‘Okul ve Kurslarla İlgili İşler’, ‘Köy Halkını Yetiştirmekle İlgili İşler’ diye ikiye bölünmüştür. Ulaşılmak istenen hedef, Atatürk'ün halkçılık ilkelerine uygun olarak, geniş halk kitlelerinin eğitim düzeyini yükseltmek, böylece reformların yerleşmesi için gerekli koşulları yaratmak, halkın politik, ekonomik ve kültürel yaşama aktif olarak katılmasını sağlamak ve aynı zamanda kendi hakları konusunda bilinçlendirmektir. Enstitüler, geniş bir halk kütlesine ulaşan bir eğitim ve kalkınma etkinliği olması dolayısıyla ülkenin gelişmesinde en büyük katalizör olarak görülebilir. Nitekim daha başlangıç noktasında kalan bu eğitim modelinin başarısı, 1946'ya kadar köylerdeki öğretmen açığını kapatan 16 bin 400 kadın - erkek öğretmen ile 7bin 300 sağlık memuru ve 8 bin 756 eğitmen yetiştirmiş olmasıdır. Mezunlar arasında Mehmet Başaran, Talip Apaydın, Fakir Baykurt ve Mahmut Makal gibi yazarlar da bulunmaktadır. Şiir, hikaye ve romanlarında köy sorunlarını işleyen bu yazarlar, sosyal, kültürel ve siyasal etkinlikler de göstererek köy insanının dünyası için bilinç yaratmışlardır.

İNÖNÜ’NÜN ENSTİTÜYE DESTEĞİ

Hasan Ali Yücel'in başarısı, bu projeyi Büyük Millet Meclisi'ndeki şiddetli eleştirilere karşın gerçekleştirmiş olmasıdır. 1946'da bu girişim durdurulur ve sonraki yıllarda hiç karşı dayanışma olmaksızın ortadan kaldırılır. Köy Enstitüleri’nin var olmasında İsmet İnönü'nün büyük ağırlığı olmuştur. İnönü'nün bu desteği savaş bitene, memlekette ve dünyada yeni bir güçler dengesi kurulana kadar sürmüştür. Çok partili döneme girilince İnönü artık eski gücünü bulamamış ve bu desteği enstitülere verememiştir. Köy Enstitüleri de, Türkiye'nin öteki reform girişimleri gibi yukarıdan geldiği, tabanda itici bir kuvvete dayanamadığı için yıkılmıştır. Bundan başka, kırsal kesim halkı böyle bir kuruluşun gerekliliğine yeterince hazırlanmamıştır. Böylece proje dinamizm geliştirememiş ve kendi kendisini yürüten bir sürece dönüşememiştir.

YERLİ VE MİLLİYDİ

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Köy Enstitülerinin yıldönümünde yaptığı yazılı açıklamada, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki eğitime ilişkin sıkıntıları anımsatarak “Çaresizliğe mucize çözüm, o güne dek dünyada örneği görülmemiş Köy Enstitüleri ile bulundu. Yerli ve milliydi” denildi. Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un anıldığı açıklamada enstitülerinin yapısı, “Enstitüler, kendi heykellerini yontan öğrencilerin eğitildiği, bilimsel bilgi ile karanlığı aydınlatan meşalelerin yakıldığı ‘okul yapan okullar’ olarak kurgulanmıştı. Köy çocukları hem bilimsel bilgilerle donatılıyor, edebiyat ve sanatla buluşturuluyor hem de köylüyü üretici yapacak tarım, hayvancılık gibi alanlarda eğitici olarak yetiştiriliyordu” ifadeleriyle aktarıldı. 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.