TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Gıdaya erişim bir endişe kaynağı mı?

Temel gıda ürünlerine erişememek vatandaşın farklı yollara yönelmesine yol açarken, gıda güvenliği açısından olası riskler konuşulmaya başlandı

Haber Giriş Tarihi: 13.04.2023 10:17
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Gıdaya erişim bir endişe kaynağı mı?

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER

Küresel Gıda Güvenliği Endeksinde Türkiye, 2012-2020 arasında dünyada gıda güvenliğinde en çok kan kaybeden 7'nci ülke oldu. Türkiye endeksin ilk hazırlandığı yıl olan 2012'de 36'ncı sırada yer alırken, 9 yılda 11 sıra birden kaybetti. Son endekste Türkiye 47'nci sıraya düşerken, son bir yılda 6 basamak birden geriledi. Bir zamanların ‘gıdada kendine yeten nadir ülkelerinden’ biri olan Türkiye, halkının gıda ürünlerini ‘satın alabilirliği’ sıralamasında 65'inci sırada yer alarak Botsvana, Şili, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün gibi pek çok ülkenin gerisinde kaldı. Öte yandan Türkiye, gıda kalitesi kategorisinde 45, sel, yangın, sıcaklık artışı gibi faktörlerin ele alındığı doğal kaynaklar kategorisinde ise 53'üncü sıraya gerilemiş durumda.

Tüm bu gelişmelerin gölgesinde; ‘Temel gıda ürünlerine erişememek vatandaşın farklı yollara yönelmesine yol açacak mıdır, sağlıklı gıdaya erişim noktasında tüketicileri hangi riskler bekliyor, gıda güvenliği açısından olası tehlikelerin karşısına geçebilmek adına kimler tarafından, neler yapılmalı?’ soruları gündemi meşgul etmeye başladı.

TARLASINI HASAT EDEMEDİ, SÜTÜNÜ DÖKTÜ
Konuya ilişkin görüşlerine yer verdiğimiz TMMOB Gıda Mühendisleri Odası (GıdaMO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toprak, şunları kaydetti: “Küresel gıda maddelerinin fiyatları, dünya genelinde bir düşüş eğilimi gösterirken, ülkemizde her ay artmasının ekonomik, sosyal, coğrafi, politik gibi birçok nedeni var. Her yıl etkilerini çok daha fazla görmekte olduğumuz küresel iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan kriz, mazot, gübre, yem ve elektrik gibi girdi fiyatlarındaki artışlar, tarım alanlarının, meraların madencilik, enerji, inşaat, sanayi vb. gibi tarım dışı kullanılması gıdada fiyat artışlarına neden oluyor. Gıda enflasyonunun yüksek olması, gıda harcamalarının toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimleri çok daha fazla etkiliyor. Bu da özellikle gıda ithalatçısı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en temel sorunlarından biri. Özellikle yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli depremler sonucu ne kadar tarım arazisi ve meranın zarar gördüğü ortada, hayvan sağlığı ya da kaybıyla ilgili bir tarama da yapılmadı maalesef. Ölen hayvanların kaydı tutuldu mu bilmiyoruz. Sağ kurtulan hayvanlar için yem desteği yeterli değildi. Çiftçiler ve geçimini hayvancılıkla karşılayan yurttaşlar deprem bölgesinin tamamında terk edilmişlikle karşı karşıya kaldı. Tarlasını, serasını hasat edemedi, sütünü döktü. Bu sürecin devam etmesi halinde mevcut durumda oluşan maddi kaybın büyüklüğünün artmaya devam edebileceğini öngörmemek mümkün değil.”

TAKLİT VE TAĞŞİŞ KRİZİ
“Gıda güvenliğine yönelik yoğun tartışmaların olduğu, her gün başka bir gıda zehirlenmesi ve gıda ürünlerinde taklit / tağşiş haberi ile karşılaştığımız günleri yaşıyoruz” diyen Toprak, “Yurttaşlar indirim günlerini takip edip ‘hangi ürün, nerede daha uygun fiyatlı’ diye araştırıyor. Halk ekmeklerin önünde uzun kuyruklarda çoğu zaman saatlerce bekliyor. Pazarın kapanma saatlerine yakın alışverişe giden hatta ne yazık ki pazar kapandıktan sonra geride kalanları toplamak zorunda kalan yurttaşlarımızı da görüyoruz. Çünkü 5 kuruş dahi hane bütçesi için oldukça önemli. Sonuç olarak enflasyon sabit bir geliri olan ve emek gücüne dayanan kesimler için yıkıcı” dedi.

KENDİ ÖZ KAYNAKLARINA YÖNELMELİ
Temiz ve sağlıklı gıdaya ulaşmanın giderek zorlaştığını ve sağlıklı yaşamanın lüks haline geldiğini kaydeden Toprak, “Kapımızı çalan küresel iklim değişikliğinin yarattığı kriz, tarım alanlarının dolayısıyla da gıda kaynaklarının azalmasına neden oldu. Meralarımızı ve tarım arazilerimizi koruyup sürdürülebilir kılmalı, biyoçeşitliliğe ve yerel tohumlarımıza sahip çıkıp su yönetimi ve gübre kullanımı konusunda daha iyi düzenlemeleri hayata geçirmeli, ülkemizi ithalat sarmalından kurtarıp gıda egemenliği ilkelerine dayalı bir tarım politikasını derhal hayata geçirmeli. Çiftçiler, esnaf ve emekçi halk, ekonomik olarak koruma altına alınmalı. Tarımsal üretimde yerel anlamda üretime ciddi destekleri olan, geleneksel üretim girdilerini kullanan, biyolojik çeşitliliğin, gıda egemenliğinin ve sağlıklı beslenmenin temel unsuru aile tarımcılığı ya da küçük çiftçilik desteklenmeli, gıda güvenliğini sağlayan bir biçimde, katma değerli ürün üreten sistemlere entegrasyonlarını teşvik edici ve sosyal korumaya yönelik devlet politikaları geliştirilmeli, ortaya çıkan ürünlerin tüketiciyle buluşabileceği pazarlar yaratılmalıdır. Atılan her adımda, hedef sürdürülebilir üretim olmalı. Tarımın, serbest piyasa koşullarına terk edilemeyecek kadar stratejik bir sektör olduğu unutulmamalı, tarım açısından yeterli toprak büyüklüğü ve verimliliğine sahip ülkemiz; kendi öz kaynaklarına yönelmeli” dedi.

ENDİŞE KAYNAĞI OLMAKTAN ÇIKARILMALI
Başkan Toprak son olarak, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de belirtildiği gibi, insanların temel gereksinimi olan gıdanın eşit ve adil dağıtılmadığı bir dünya güvenli değildir. Yaşamak nasıl bir insan hakkı ise sağlıklı, güvenli ve yeterli gıda ile temiz suya, kolayca ve sürdürülebilir bir biçimde ulaşabilmek de bir insan hakkıdır. Bunu sağlamak da kamunun en önemli görevlerinden biridir. Gıdaya erişim bir sorun ve endişe kaynağı olmaktan çıkarılmalı. En temel ve ertelenemez ihtiyaç olan gıdanın, herkes için kolayca, yeterince, sürdürülebilir şekilde ve ekonomik olarak erişilebilecek duruma getirilmesi elzem. Unutulmamalı ki, Gıda güvencesi yoksa gıda güvenliği de yoktur” çağrısında bulundu.

 

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.