TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Türkiye’nin Tek Kurtuluş Yolu Kooperatifleşmedir

Dünya ülkeleri 1900’lü yılların ortasından itibaren savaşların yıkıcı etkilerinden kurtulmak için kalkınma planlarını yaparken en önemli kaynağın gıda ve enerji olduğunu görmüştür ve haritalarını bu kaynaklara sahip olmak üzere oluşturmuştur

Haber Giriş Tarihi: 08.02.2022 14:44
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Türkiye’nin Tek Kurtuluş Yolu Kooperatifleşmedir

MAHMUT ESKİYÖRÜK - TİRE SÜT KOOPERATİFİ BAŞKANI

Dünya ülkeleri 1900’lü yılların ortasından itibaren savaşların yıkıcı etkilerinden kurtulmak için kalkınma planlarını yaparken en önemli kaynağın gıda ve enerji olduğunu görmüştür ve haritalarını bu kaynaklara sahip olmak üzere oluşturmuştur.

Bu noktada Türkiye’nin tarıma elverişli yapısı, ürün zenginliği ve köklü tarımsal üretim kültürünün olması Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından son derece doğru bir şekilde değerlendirilmiş ve bu alanda yatırımlar ardı ardına yapılmıştır.

Atatürk’ün talimatıyla bu alanda yapılan Devlet yatırımlarından bazıları;

Alpullu Şeker Fabrikası (1926), Uşak Şeker Fabrikası(1926), Bünyan Dokuma Fabrikası (1927), Kırıkkale Elektrik Santrali Ve Çelik Fabrikası (1928) Ankara Havagazı Fabrikası (1929), Kırıkkale Elektrik Santrali Ve Çelik Fabrikası (1931) Eskişehir Şeker Fabrikası (1934), Turhal Şeker Fabrikaları (1934), Konya Ereğli Bez Fabrikası(1934), Bakırköy Bez Fabrikası (1934), Bursa Süt Fabrikası (1934), İzmit Paşabahçe Şişe Ve Cam Fabrikası (1934), Isparta Gülyağı Fabrikası (1934), Ankara, Konya, Eskişehir Ve Sivas Buğday Siloları (1934), Paşabahçe Şişe Ve Cam Fabrikası (1935), Kayseri Bez Fabrikası (1934), Nazilli Basma Fabrikası (1935), Bursa Merinos Fabrikası (1935), Gemlik Suni İpek Fabrikası (1935), Ankara Çubuk Barajı (1936), Malatya Bez Fabrikası (1937), İzmit Kağıt Ve Karton Fabrikası (1934)

Ayrıca ATATÜRK tarımın sürdürülebilirliğinin kooperatiflerle sağlanacağını da çok iyi bildiğinden, 1920’den itibaren sürekli olarak Türkiye’deki kooperatif hareketlerinin içinde yer almıştır. Gittiği yerlerde yaptığı konuşmalarında kooperatifçiliğe yer vererek halkın bilinçlenmesine çalışmıştır.

Ülkemizde, 1920 ile 1938 yılları arasında kooperatiflere yönelik yapılan tüm hukuki düzenlemeler de, ATATÜRK’ün önderliğinde gerçekleştirilmiştir.

Ancak Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ardından kalıcı bir Tarım Politikası belirlenememiş ve sorunlar artarak günümüze kadar gelmiştir.

Özellikle 90’lı yıllarda dış güçlerin ekonomimizde hakimiyet yaratma ve tarımımızı ele geçirme çalışmaları çerçevesinde “Yurtdışında daha ucuz ise üretmeyelim ithal edelim” anlayışı hakim olmaya başlamıştır.

Yine bu dönemde Türkiye, pamuk sayesinde Dünya tekstil sektöründe söz sahibi haline gelmişti. Bunu engellemek isteyen dış kaynaklı lobiler GSM kredileriyle ithalatı özendirmiş, böylece bir çok alanda denge unsuru olan pamuk tarımı bitirilmiştir. Pamuk tarımının bitirilmesiyle ülkemizde birçok denge alt üst edilmiş oldu çünkü elyafıyla tekstil sektörünü, küspesiyle yem sektörünü, yağıyla da gıda sektörünü destekleyen stratejik bir üründü.

Türkiye’nin tarımdaki potansiyelini kullanabilmesi, dünya pazarında dengeleri alt üst edeceği için uluslararası sermaye, sürekli olarak yeni yollar deneyerek tarımdaki yapısal sorunların artması için lobi faaliyetlerini sürdürmüştür. Kalıcı bir Tarım Politikamızın olmaması da sorunların her geçen gün artmasına neden olmuştur.  

Yine 1990’lı yıllarda liberalleşme politikalarıyla birlikte yabancı sermayeli dev şirketlerin Türkiye gıda pazarına girişi hızlanmış oldu. Öncelikle gıdanın, tüketiciye ulaşan noktası olan zincir marketler kuruldu.

Küçük esnaf işletmelerinin bu dev sermayeli marketlerle rekabet etme şansı zaten yoktu. Diğer yandan yıllarca uygulanan ithalat politikaları sayesinde yem, gübre ve benzeri bir çok tarımsal girdinin yurtdışından alınmasıyla dışa bağımlılık zaten sağlanmıştı.

Ardından da “Büyük Ölçekli İşletmeler” özendirilmeye başlandı. Köyünde 5 ineğiyle 10 dekar tarlasında üretim yapan aile işletmelerinin yerine 1000 başlık çiftlikler özendirildi.

Krediler, hibeler verilerek tarımı, dev şirketler elinde tekelleştirme çalışmaları başladı. Küçük aile işletmelerinin tasfiyesi, dışa bağımlı tarımsal girdi fiyatlarının her gün yükselmesiyle daha da hızlandırıldı ve günümüzde aile işletmelerinin büyük bölümü tarımdan kopmak zorunda kaldı.
 

Uygulanan yanlış politikalarla 20 yılda Türkiye’nin kır ve kent nüfusunda orantısız bir değişim yaşanırken ülkemiz; üretmeyen, ithal eden bir duruma düşürülmeye çalışıldı. Günümüzde ise bu durumun etkileri toplumun her alanında ciddi infial yaratır duruma geldi.

TÜRKİYENİN KURTULUŞU TARIM,

TARIMIN KURTULUŞU KOOPERATİFLEŞMEDİR.

Ülkemizin üzerine oynanan ve son 20 yılda etkisini iyice arttıran tekelleşme oyunlarından kurtulmak için en etkin yol, Kooperatifleşmedir. Çünkü Ülkemizde tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yüzde 70’i küçük aile işletmelerinde yapılmaktadır.

Küçük ölçekli aile işletmelerini, kooperatifler çatısı altında birleştirip, teknoloji ile buluşmalarını sağlayarak modernize edersek tarım ve hayvancılıkta Dünya pazarında söz sahibi ülkelerden birisi oluruz. Bu nedenle diyoruz ki Köylümüz sorun değildir, onların sorunları var ve bu sorunları çözmek hepimizin görevidir.

Diğer yandan “Kooperatifleşme” denildiğinde gerek ülkemizde gerekse uluslararası arenada çok farklı modeller bulunmaktadır. Ancak sonuç almak istiyorsak kooperatifleşme hamlemizi Türkiye’nin koşullarına uygun bir model üzerinden sağlamalıyız.  

Biz ilçemizde Tire Süt Kooperatifi Modeli’yle, Türkiye şartlarına uygun kırsal kalkınma hamlesinin nasıl olması gerektiğini somut olarak ortaya koyduk.

Peki Tire Süt Kooperatifi Modeli nedir?

TİRE SÜT KOOPERATİFİ, TÜRKİYENİN YAPISINA UYGUN BİR KALKINMA MODELİDİR.

Öncelikle akaryakıt, yem, gübre, tohum vb. üreticinin tüm ihtiyaçlarını toplu alımla piyasa fiyatının altına temin edip girdi maliyetlerini düşürerek üretimin devamlılığını sağlıyoruz.

Ortak makine parkıyla en küçük üreticiye bile en yeni teknolojiyi kullandırıyoruz.

Köylere kurduğumuz süt alım merkezlerinde sütün soğuk zincirde kontrollü toplanmasıyla kaliteyi yükseltiyoruz.

Ortaklarımızın işletmelerinde yerinde eğitim ve denetimle verimliliği arttırıyoruz.

Üreticinin ürünlerini mamul hale getirerek katma değer yaratıyoruz.

Tire Süt Markasıyla Türkiye’nin en güvenilir markalarından biri olarak büyük bir dağıtım ağı kurduk, güvenli gıda ile tüketiciyi koruyoruz.

İzmir Büyükşehir Belediyesi ile yaptığımız süt projeleriyle İzmir’in çocuklarına 13 yıldır sağlıklı süt içiriyoruz.

Bu proje ve faaliyetlerimiz sonucunda Kooperatifimiz bugün yaklaşık 2100 ortağı, 500 personeli, günlük 300 ton sütü, 85.000.000 TL öz varlığı ve yıllık 600.000.000 TL cirosuyla bölgenin en büyük sosyo-ekonomik gücü haline geldi.

Birleşmiş Milletler tarafından 2012 yılında Dünyaya Örnek Kırsal Kalkınma Modeli seçildik. Sabancı Vakfı tarafından “Fark Yaratan Kuruluş” olarak deklare edildik.

Ege Bölgesi Sanayi Odası, Kooperatifimizi “Marka Yaratma, İstihdama Katkı ve Üretim Kalitesi” dallarında 3 ödüle birden layık gördü.

Avrasya Tüketici Derneği, yaptığı tüketici araştırması sonucunda kooperatifimizi “Yılın Markası” seçti.

Ayrıca Birleşmiş Milletler FAO 2015 yılında Kooperatifimize, Üreticiyi Sosyal Koruma ve Kırsalın Refahını Arttırma Ödülü verirken T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da Güvenilir Gıda Üretimi Başarı Ödülüne layık gördü.

Yaşama Dokunanlar Platformu tarafından düzenlenen 1400 firmanın katıldığı Tarım Oskarları yarışmasında, organik yoğurdumuz Oskar ödülüne layık görüldü.

Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi, Kooperatifimize Stratejik Vizyon ödülü verdi.

TARIMIN SORUNLARINI ÇÖZMEDEN, TÜRKİYE'NİN SORUNLARINI ÇÖZEMEYİZ.

Tüm bu gelişmeler sonucunda diyebiliriz ki; tarımda kalkınmanın yolu, her ilçede bir Tire Süt Kooperatifi yaratmaktan geçmektedir. Bunun için de öncelikle yapısal sorunlarımızın çözülmesi gerekiyor.

Türkiye’de tarımın ve hayvancılıkta gelişmenin sağlanması için öncelikle yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz;

- Kooperatifçilik Devletin öncelikli politikası haline getirilip; ürününü kooperatif kanalıyla pazarlayan üreticilere daha yüksek destekleme primi verilerek kooperatifçiliğin gelişmesi teşvik edilmelidir. İleri ki aşamada örgütsüz üreticiye destekleme kaldırılmalıdır.

Böylelikle kayıt dışılık önlenecek, üretim planlanarak fiyat istikrarı ve gıda güvenliği sağlanacak, üretim maliyetleri düşecek, gelir adaleti sağlanarak köyden kente göç önlenecektir.

- Tarım ve hayvancılıkla ilgili tüm örgütlerin görev tanımları yapılıp, tek bir genel başkanlık çatısı altında toplanarak örgüt karmaşası giderilmelidir. Sistem, hiçbir örgütün diğer bir örgütün görevini yapamayacağı şekilde düzenlenmelidir. Ayrıca Tarımsal Üretim ve Pazarlama ile ilgili tüm örgütler Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlanmalıdır.

- Kooperatiflerin üreticiyi teknoloji ile buluşturma, toplu alımla maliyetlerini düşürme, gıda güvenliğini sağlama, pazarlama sorununu çözme gibi işlevlerini yerine getirebilmesi için; yatırım destekleri sadece İlçe bazlı kooperatiflere verilerek Köy Kooperatiflerinin birleşmesi teşvik edilmelidir.

- Üreticinin desteklenmesi ve denetlenmesi kooperatifler kanalıyla yapılmalıdır. Devlet, kooperatifleri desteklemeli ve denetlemelidir. Böylelikle kaynaklardan daha fazla üreticinin yararlanması sağlanmalıdır.

- Kooperatiflerin, Gıda Güvenliğine uygun ürün toplamaya yönelik altyapı oluşturması desteklenmelidir. Ürünü kontrollü toplayan kooperatiflerin; laboratuvar, teknik personel ve kalite kontrole yönelik giderlerini karşılamak üzere teknik destek primi verilmeli. Gıda Güvenliğinin tam anlamıyla sağlanabilmesi için hile ve tağşiş yapan firmalara caydırıcı cezalar uygulanmalı.


- Tarımsal Amaçlı Kooperatifler mali bilanço ve çalışan sayısına bakılmaksızın her koşulda KOBİ sayılmalıdır.

- Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin tümü KOBİ tanımına bakılmaksızın düşük faizli, uzun vadeli finasman kaynaklarından faydalandırılması sağlanmalıdır.

- Türkiye’de uygulanan kentsel dönüşüm programı benzeri bir uygulama yapılarak kooperatifler kanalıyla küçük aile işletmelerini yerleşim alanı dışında TOKİ örneği bir araya getirecek ortak çiftlikler kurulmalıdır. Böylelikle küçük aile işletmeleri ruhsatlı ve uygun hale getirilerek üretimin ve üreticinin devamlılığı sağlanmalıdır.

- Susuzluk sorunu en öncelikli konu olarak belirlenmelidir. Belediyelerin ve fazla su tüketen sanayilerin atık sularının arıtılarak tarımsal sulamaya uygun hale getirilmesi sağlanmalıdır. Yağmur sularının hapsedilerek yeraltı sularını besleyecek gölet ve yeraltı barajları yapılmalıdır.

- Desteklemeler; üreticiye yardım anlayışıyla para vermek değil, para kazandırmaya yönelik; üretimin planlanması, kalitenin sağlanması, kooperatifçiliğin geliştirilmesi gibi yapısal sorunların giderilmesinde bir unsur olarak kullanılmalıdır.


 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.