Ayasofya ve Cuma namazına kadınlarında icabet etmesi konusunu paylaşmıştım sizlerle bir önceki yazımda sevgili okurlarım. Cami olarak tekrar ibadete açıldığı günden bu yana ve sizlerle paylaştığım hislerimin tercümanı mukabilindeki yazımın akabinde gönlümde tarifi imkânsız bir özlem ve istekle dolan Ayasofya’yı ziyaret edip bir Cuma vaktini eda etmek niyetiyle yola çıkmıştım.

İzmir Depreminden önceki Cuma sabahı İzmir’den İstanbul’a yaşlı annem ve babamı da yanıma alarak yola çıktım. Namaz vaktine yetişme niyetiyle çıktığım yolda maalesef ki İstanbul içindeki trafik ve dijital haritamızın yanlış yol bildirimi nedeniyle tam Cuma vaktine yetişmek nasip olmadı ancak ziyaretimizi gerçekleştirmek nasip oldu elhamdülillah.

Tarihi bir mekanda aldığımız her nefeste ecdadımıza olan muhabbetimizi ve minnetimizi iliklerimize kadar işleyen gurur ve manevi hissiyatımızı kelimelerle dile getirmenin imkanı yok. Bu eşsiz anı hissedebilmeniz için Ayasofya camisini ziyaret etmeniz ve iki rekât şükür namazı ile ecdadımızın fetih öncesi ve fetih sonrası yaşadıklarını hayal etmeniz, benliğinizde ve ruhunuzda hissederek o günlere gözlerinizi birkaç dakikalığına kapatarak yolculuk yapmanız gerekiyor. Bu duygular anlatılmaz sadece yaşanır.

Cennet mekân Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u fethedip onun kalbi olan Ayasofya’da şükür namazını eda ettiği zaman ki ruhu bize yıllar sonra tekrar hissettiren tüm Türkiye’de ve dünyada tekrar Fetih ruhunu yaşatan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Ayasofya’yı cami olarak hizmete açıp ilk Cuma namazını orada kılmasıdır. Ülke olarak, millet olarak yaşadığımız gurur ve onuru, aldığımız manevi lezzet ve yaşadığımız hissiyatı kelimelerle anlatmak imkansızdır. Devrimizin Fatihleri manevi fetihlere kalemle imza atıyor, kılıçla imza atan ecdadın yerine.

Fetihleriniz mübarek olsun Fatih’in yadigarları…

Cennet mekân Fatih Sultan Mehmet Han kendisine düşeni yapmış, bizlere teslim ederek Ayasofya’yı Türk ve İslam alemine Vakfederek emanet etmiş, emanetine bir süre de olsa vasiyet ettiği şekilde sahip çıkılamasa da yıllar sonra manevi ruhu kendisine tekrar teslim edilmiştir elhamdülillah.

Ayasofya ile beraber Türk’ün bahtı ve ruhuna vurulan kilitlerin zincirleri açılmıştır.

Tam tersi duyguları da Ayasofya’nın açılmasından büyük bir rahatsızlık hissederek bunu manşetlerine felaket olarak taşıyan cenah ve onların içimizdeki işbirlikçileri yaşadılar.

Depremin İzmir ilimizde gerçekleştiği gün Bilal Saygılı Cami ve külliyesinde Cuma çıkışında camiyi yaptıran ve ümmete hizmet için vakfeden Bilal Saygılı Beyefendi ile kısa bir sohbet sırasında cami cemaatinin son zamanlardaki azlığından duyduğu endişeyi dile getirmişti. Ben de naçizane “Üzülmeyin, siz üzerinize düşeni fazlasıyla yaptınız, böyle nadide bir külliyeyi bizlere ümmete vakfettiniz. Cumhurbaşkanımız da açılışında burayı sahipsiz bırakmayın mesajını tüm İzmirli kardeşlerimize verdi. Bugünkü azlar yarın çok olur Allah hayrınızı kabul etsin, niyetiniz hayr, akıbet de hayr olacak inşallah” dedikten sonra birbirimize ve ümmete hayır dualarla ayrıldık.

Cami çıkışında deprem anını yaşadık. Bu depremden sonra ümmet ve kardeşlik bilinci ile birlik olmamız gerektiğini bizlere Rabbim tekrar çok yoğun bir şekilde hatırlattı ve yaşattı. Biz biliyoruz ki bizi bir araya getiren en güçlü yanlarımız ortak kaygılarımız, acılarımız, milli ve manevi duygularımız, vatan, bayrak, devlet, millet sevgimiz ve ortak sevinçlerimizdir. Sonraki Cuma günü cami cemaatinin caminin dışına bahçeye kadar dolup taştığını gördüm. Tarifi imkansız duygularla Rabbimize şükrettim. Birlikte acılarda da sevinçlerde de çoğalan bir ve beraber olabilen ümmete selam olsun…